Emsal Mahkeme Kararı Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/631 E. 2021/236 K. 30.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/631 Esas – 2021/236
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
T.C.
ANKARA
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS SAYISI : 2019/631
KARAR SAYISI : 2021/236

DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/12/2019
KARAR TARİHİ : 30/03/2021
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 23/04/2021
Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı şirketin mevzuata uygun olarak adlarında lisanssız Güneş Enerji Santrali projeleri hazırladığını, gereken bütün yasal izinlerin alındığını, kurulumu tamamlanan santralin geçici kabul işlemlerinin ilgili mevzuat gereğince TEDAŞ’a yaptırıldığını, davalı tarafından geçici kabul işlemleri için geçici kabul bedeli adı altında ücret talep edildiğini, bedelin ödenmesinden sonra yapılan araştırmada davalı yanın söz konusu ücreti alma hakkı olmadığını tespit ettiklerini, bakanlığın asli görevi olan iş ve işlemler için bakanlığın kendisinin hiçbir ücret etmediğini ve kendi bünyesinde onayladığı lisanslı GES, RES, JES, TES ve diğer lisanslı elektrik üretim santralleri için geçici kabul ücreti gibi bir ücret almadığını, bunun sebebinin de 3154 sayılı kanunun 2. maddesi ile kendisine verilen ve varlık sebebi olan asli vazifesi için ücret alamayacak olması kaynaklandığını, elektrik piyasasında lisanssız elektrik üretimi yapılacak tesislere yönelik proje onayları için bedel alınacağına ilişkin bir kurala, Elektrik Tesisleri Proje Yönetmeliği, Elektrik Tesisleri Kabul Yönetmeliği ile 6446 ve 3154 sayılı kanun ve diğer mevzuatlarda yer verilmediğinden kendilerinden geçici kabul bedeli adı altında ücret alınmasının hukuka aykırı olduğunu, nitekim aynı yöndeki taleplerinin …ATM’nin …. esas sayılı dava dosyasında görevsizliğe dair hükmün Ankara BAM 24.HD’nce Adli Yargının görevli olduğundan bahisle gönderilmesini takiben mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini belirterek davanın kabulü ile hukuka aykırı olarak alınan birden fazla proje onay bedeli toplamı 69.906,74 TL’nin haksız alınma tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte geri ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle,öncelikle görev yönünden davanın idari yargı görev alanına girdiğini bu nedenle itirazlarının bulunduğunu, zamanaşımı yönünden itiraz ettiklerini, davalının dava konusu işlemi hukuka uygun olarak tesis ettiğini, işlemin iptalini ve alınan proje onay bedelinin iadesini gerektiren herhangi bir neden bulunmadığını, dava konusu yapılan bedelin davalı tarafından proje onayına istinaden 12/09/2005 tarih ve 25934 sayılı resmi gazetede yayımlanan TEDAŞ Hizmet Satış – Araç ve Gereç Kira Yönetmeliği ve Elektrik Tesislerinin Proje Onayı ve Kabul İşlemlerine ait 2018 yılı Hizmet Satış Listesinde belirtilen bedellere göre hesaplanarak tahsil edildiğini, yapılan işlemlerde hukuka aykırı bir durumun bulunmadığını, huzurdaki davanın konusuna dayanak teşkil eden yönetmelik, usul esas ve satış listesi halen yürürlükte ve geçerli olup iptale konu olmadığını, dolayısıyla davacının iptale konu edilmeyen ve halen hukuk dünyasında ayakta olan düzenlemelere uygun bir şekilde tahsil edilmiş olan bedellerin iadesini haksız bir şekilde talep ettiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, güneş enerji santrali projesi kapsamında mevzuata aykırı olarak alındığı ileri sürülen proje onay bedellerinin faizi ile birlikte istirdatı istemine ilişkindir.
Davalı TEDAŞ, 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye tabi bir kamu iktisadi teşebbüsüdür. Kamu Tüzel Kişiliği niteliğinden kaynaklanan ve kamu gücü ayrıcalıklarını kullanarak tek taraflı olarak yürüttüğü faaliyetlerinden ortaya çıkan uyuşmazlıklar idari yargıda, günlük işlerle ve fertlerle münasebetten doğan uyuşmazlıklar ise adli yargıda çözümlenmelidir
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2/1 maddesinde, ” İdari dava türleri şunlardır:
a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,
b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,
c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.” hükmü yer almaktadır. Söz konusu maddede idari dava türleri sayılmış olup, idari yargının idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimini yapmakla görevli olduğu kurala bağlanmıştır.
İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davalarının; idari dava türlerinden biri olduğu idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.
İdare, idare hukuku alanında kamu gücüne dayalı olarak resen ve tek yanlı irade açıklaması sonucu tesis etmiş olduğu işlemlere, hukuk alanında yeni durumlar oluşturmasıyla idari işlem kimliği kazandırmakta ve kural olarak bu işlemler özel yasal düzenlemeler dışında idari yargı denetimine tabi bulunmaktadır.
Her ne kadar 25/02/2020 tarihli celsede davalının yargı yolu itirazı, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nin emsal nitelikteki kararı ve dava konusu talebin sebepsiz zenginleşme kapsamında talep edilmesi gerekçesi ile mahkememizce reddedilmiş ise de, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin güncel kararları incelendiğinde, oy çokluğu ile huzurdaki davaya konu talepler yönünden idari yargının görevli olduğuna karar verilmesi nedeni ile mahkememizin 11/09/2020 tarihli celsesinde, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b maddesinde, yargı yolunun caiz olması dava şartı olarak sayıldığından ve yargılamanın her aşamasında mahkeme tarafından re’sen göz önüne alınabileceğinden, mahkememizce adli yargının evvela görevli bulunduğu kanısıyla dosyada tahkikat sürdürülmüş ise de benimsenen Uyuşmazlık Mahkemesi emsal kararı uyarınca uyuşmazlığın idari yargının görev sınırları içerisinde kaldığının değerlendirilmesi gerekmiştir.
Kamu tüzel kişiliğini haiz davalı idare tarafından kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade açıklamasıyla tesis edildiği açık olan dava konusu proje onay bedelleri alınması işleminin yargısal denetiminin idari yargı mercine ait olduğu, nitekim proje onay bedeli adı altında idare tarafından alınan bedellerin istirdadına yönelik idari yargı mahkemelerinde açılan bir çok davanın esasa girilerek sonuçlandırıldığı ve Uyuşmazlık Mahkemesinin … sayılı Kararları nazara alındığında, davanın idari yargıda görülmesi gerektiği kanaatine varılmakla davanın yargı yolu dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
Yargı Yoluna İlişkin Dava Şartı Bulunmadığından 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b ve 115/2. Maddesi uyarınca davanın usulden reddine,
Bu karar nedeniyle alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 1.193,84 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.134,54 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
6325 sayılı yasanın 18/A maddesi gereği Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan ve yargılama giderinden sayılan Arabuluculuk Ücret Tarifesinde belirtilen arabuluculuk ücreti karşılığı olan 1.320,00-TL arabulucu ücretinin (davanın reddi ve tarafların görüşmelere katılmış olması nedeniyle) davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Sarfedilmeyen avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair; davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı HMK’nun 345.m. gereğince kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstinaf başvuru yolu açık olmak üzere yapılan yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.30/03/2021