Emsal Mahkeme Kararı Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/591 E. 2021/256 K. 06.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/591 Esas – 2021/256
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
T.C.
ANKARA
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS SAYISI : 2019/591
KARAR SAYISI : 2021/256

DAVA : Rücuen Alacak
DAVA TARİHİ : 18/11/2019
KARAR TARİHİ : 06/04/2021
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 29/04/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, DHMİ genel müdürlüğünün KİT kuruluşu olduğunu, hizmet binası ve işletmekte olduğu havalimanı meydanlarında temizlik hizmetlerinin 1988 yılından bu yana piyasaya yaptırıldığını, davalılar bünyesinde Diyarbakır Havalimanında 04/09/2010 tarihinden itibaren çalışmakta iken emeklilik nedeniyle iş akdi 24/04/2019 tarihinde sonlandırılan dava dışı işçi … ‘ın kıdem tazminatı kapsamında idarece 47.015,27 TL ödeme yapıldığını, davalı yüklenici şirketler ile arabuluculuk konusunda çalışma yapılmasına rağmen sonuç alınamadığını, bu nedenle bu rücu davasının örnek Yargıtay HGK kararları gereği talep zorunluluğunun doğduğu bildirilmiş bu nedenlerle şimdilik 47.015,27 TL ‘nin ödeme tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalılardan sorumlulukları oranında tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir .
CEVAP:
1-Davalılardan …….. AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle, rücu talebinin değerlendirilebilmesi için yanlar arasındaki taşeronluk sözleşmesinin incelenmesi ve özlük haklarına ilişkin işçi talebinin bağlı bulunduğu kuruluş itibariyle davacının yükümlülüğünde olduğunun ve her türlü işçilik haklarının ve özellikle kıdem tazminatına ilişkin taleplerin bu konuda çıkarılan 6552 sayılı yasanın 8. Madde ve 4857 sayılı yasanın 112.madde ile eklenen fıkra gereği müvekkilinin sorumlu olmadığının belirlenmesini ve sonuçta davanın reddine karar verilmesini, diğer yönden örnek kararlarda bu yükümlülüğün gerektiğinde yarı yarıya sorumluluk esasına göre çözümlenip sonuca ulaşılması gerekmekle haksız açılan davanın tümüyle reddine karar verilmesini istemiştir.
2-Davalılardan …… Ltd. Şti vekili cevap dilekçesinde özetle, açılan davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesini, elemanın muvazalı olarak çalıştırıldığını, sözleşmede doğmamış kıdem tazminatı için hesaplama modülünün bulunmadığını, sözleşme ve idari şartnamenin teklif fiyata dahil 25.maddesinde kıdem, ihbar ve diğer tazminatların yer almadığını, sözleşmede rücu edilir maddesinin de bulunmadığını, bu nedenle açılan rücuya ilişkin bu davanın reddi gerektiği gibi müvekkili şirketin merkezinin Dalaman’da olup yetkili mahkemenin Ortaca Asliye Hukuk mahkemesi bulunduğunu, 4857 sayılı yasanın 112.maddesinde yapılan değişiklik ile torba yasa hükümleri dikkate alındığında davacı tarafından kıdem tazminatına ilişkin ileri sürülen rücu alacağının müvekkilinden tahsil edilemeyeceğini talebin esas yönden de reddi gerektiğini, kaldı ki işçinin asıl işverenin yanında muvazaalı olarak çalışıp aralıksız değişik firmalarda görev yaptığını, müvekkili şirketin işçi alımı ve işten çıkarma konusunda denetim ve yönetim hakkı olmadığını, sözleşmenin yasaya aykırı olamayacağından teselsül eden çalışma tarzında müvekkiline sorumluluk düşmemesi gerektiğini, elemanın tamamen davacı uhtesinde çalışan olarak değerlendirilip davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalılar ile İş ortaklığını oluşturan şirketlere ayrı ayrı ticaret sicil adreslerine tebliğ yapılmasına rağmen davaya yanıt vermedikleri gibi bu davalıların duruşmaya iştirak ile beyanda da bulunmadıkları görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, asıl işveren davacı kurumun hizmet alımı yapılan alt işverenler davalı taraflar bünyesinde çalışan işçisine ödediği kıdem tazminatı bedelinin sözleşme ve eki şartname hükümleri çerçevesinde rücuen tahsili isteğine ilişkindir.
Davada tarafların ticari alacağın rücu isteğine olup tarafların tacir bulunduğu anlaşılmış, mahkememizin TTK 4. Ve 5.madde hükümleri uyarınca davayı görmekte görevli bulunduğu belirlenmekle bu itiraz yerinde görülmemiştir.
Diğer yönden davalıların hak düşürücü süre ve zamanaşımı itirazları yanlar arasındaki sözleşmenin uygulanmasından kaynaklı olup 2 yıllık ve 10 yıllık süreler tamamlanmadığından reddedilmiş işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6.maddesinde “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur” hükmü bulunmaktadır.
Davacı ile davalı arasında imzalanan hizmet alımlarına ait tip sözleşme uyarınca asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunmakta olup davacı asıl işveren alt işverinin işçilerini karşı o işyeri ile ilgili olarak iş kanunundan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle davalı ile birlikte müteselsilen sorumludur. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup dış ilişkide (dava dışı işçilere karşı) asıl ve alt işverenler müteselsilen sorumlu iken iç ilişkide (müteselsil sorumlu borçlular arasında) nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar kendi aralarında sözleşme yapabilirler.
Nitekim Borçlar Kanununun 146.maddesi kapsamında müteselsil sorumlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği ifade edilmiştir. Bu kapsamda müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun ödediği miktarı iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebilecektir.
Davada uyuşmazlığın; asıl işveren davacı tarafından dava dışı işçi … yönünden ödenen hesaplanarak kıdem tazminatı miktarları toplamına ilişkin olarak yapılan ödemelerin davalı şirketler nezdinde çalışılan dönemlere ilişkin olarak davacı ile davalı arasında imzalanan süreli sözleşme hükümlerine göre miktarının yerindeliği ve rücu edilebilir olup olmadığının tespiti noktalarındadır.
Bu uyuşmazlık noktalarına ilişkin olarak rücu kapsamında davalıların çalıştırdıkları döneme denk gelen miktarların ve sorumlulukların belirlenmesi için dosya uzman bilirkişiye tevdi edilmiş ve rapor alınmıştır.
23/02/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı ile davalılar arasında teknik iletişim hizmetlerine yönelik birim fiyat hizmet alımı sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeler kapsamında davacıya ait iş yerlerinde davalı firmalarda çalışan …’ın 24/04/2019 tarihinde emekli olması nedeniyle dilekçe verdiği ve kıdem tazminatında bulunduğu hesaplanan 47.015,27 TL kıdem tazminatı tutarının dava dışı bu işçinin İban nosu’na 23/05/2019 tarihinde davacı tarafından ödendiğini, sözleşmelerde asıl iş verinin davacı DHMİ olup davalı firmaların şahsın işe girdiği 04/09/2010 tarih ile işten çıkış tarihi 24/04/2019 tarihleri arasında belirli dönemler halinde davalı şirketler bünyesinde çalıştığını, davacının asıl işveren, davalıların ise alt iş veren konumunda dava dışı işçinin kıdem tazminatı nedeniyle müteselsilen sorumluluklarının bulunduğunu, ancak rücuya ilişkin bu talepte yanlar arasındaki sözleşmelerin 22.maddesinde yer alan sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştırılacak personele ilişkin sorumluluklar başlığı altındaki hükümde ve yine teknik şartnamenin 5.18 ve 5.19 maddelerinde hükümlerin yer almasına göre tüm sorumluluğun davalı firmalara yüklendiği yapılan hesaplamada her davalının işçiyi çalıştırdığı dönemlere ilişkin kıdem payının son brüt işçilik ücreti esas alınarak sonuçta, davalı … ‘ın 5.414,23 TL , davalı …… Ltd. Şti ‘nin 176,73 TL, …… AŞ ‘nin 4.150,02 TL, davalı … …. Ltd. Şti ‘nin 6.994,54 TL , … kurumsal AŞ – … Ltd. Şti iş ortaklığının 9.261,05 TL ve … … Grup AŞ ‘nin 21.018,70 TL yönünden hesaplanan ve ödenen kıdem tazminatı payından sorumlu bulunduklarının hesaplandığı, davacı tarafından dava dışı işçiye ödenen kıdem tazminatı tutarında bir hesaplama hatası olmadığı, bu miktarın mahkemece belirtilen miktarlarda rücuu konusunda değerlendirmenin takdirinin mahkemeye ait olduğu açıklanmıştır.
Mahkememizce yapılan hesaplama ile davalıların bünyesinde çalışılan dönemler ayrı ayrı karşılaştırılmış olup ortak girişim halinde çalışan şirketlerin rücuları birlikte ele alınarak müteselsil rücu kapsamında değerlendirilmiştir.
Diğer tüm davalılar yönünden ayrı ayrı sorumluluklar tüm hükümde ve yargılama ile vekalet ücretinde ele alınıp her bir davalı yönünden ayrı olmak üzere hüküm tesis edilmiştir.
Bir kısım davalının unvanlarında ve adreslerinde yapılan değişikler son tarihlere göre de işlenmiş karar başlığında ayrıntılı olarak yazılmıştır.
Yanlar arasındaki sözleşme hükümlerine göre; kıdem tazminatı bir işçilik alacağı olup davalıların tip sözleşme hükümlerine göre tüm işçilik haklarını karşılamaları gerektiği ve bunun aksine bir sözleşme hükmünün de bulunmadığı anlaşılmakla, ödeme tarihine göre bilirkişi raporunda açıklanan ve net ödenmesi gereken toplam miktar olan 47.015,27 TL’nin davalıların dava dışı işçiyi çalıştırdıkları döneme denk gelir şekilde yukarıda anılan yasa hükümleri uyarınca davalı şirketlerin sorumlu bulundukları anlaşılmakla ve bu sorumluluğun davacı ile paylaşılamayacağı kanaatine varıldığından davalılardan tahsili ile temerrüdün oluştuğu ödeme tarihten itibaren talep gibi avans faiziyle birlikte davalılardan tahsili ile davacı yana verilmesi yönünde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
Davanın kabulü ile 47.015,27 TL’nin; 5.414,23 TL’sinin davalı …… Ltd.Şti’nden, 176,73 TL’sinin davalı … Tem….Ltd.Şti.’den, 4.150,02 TL’sinin davalı … İnşaat…A.Ş.’den, 6.994,54 TL’sinin davalı … Akaryakıt… Ltd. Şti.’den, 9.261,05 TL’sinin davalı … Kurumsal A.Ş.& …….Ltd.Şti.’nin oluşturdukları iş ortaklığını temsilen bu şirketlerden müştereken ve müteselsilen, 21.018,70 TL’sinin … Grup Taah…A.Ş’den 23/05/2019 ödeme tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine,
Bu karar nedeniyle alınması gereken 3.211,61 TL harçtan peşin alınan 802,91 TL’nin indirilmesiyle eksik 2.408,70 TL harcın davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
6325 sayılı yasanın 18/A maddesi gereği Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan ve yargılama giderinden sayılan Arabuluculuk Ücret Tarifesinde belirtilen ve arabuluculuk ücreti karşılığı 1.320,00-TL masrafın davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yapılan 1.509,50 TL yargılama gideri ile 847,31 TL harç masrafı toplamı 2.356,81 TL’nin davalılardan ( bu miktarın …… Tic.Ltd.Şti’nin 271,40 TL, … Tem.. Ltd.Şti’nin 8,86 TL, … İnşaat..A.Ş.’nin 208,03 TL, ……Ltd.Şti.’nin 350,65 TL, … Kurumsal …A.Ş. ile … ….Ltd.Şti.’nin oluşturdukları ortak girişim şirketi sıfatıyla müştereken ve müteselsilen 464,24 TL, … Grup…A.Ş’nin 1.053,63 TL’sından sınırlı sorumlu olmaları kaydıyla) davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
Davacı davada kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince hesaplanan 6.911,98 TL vekalet ücretinin ( bu miktarın …… Tic.Ltd.Şti’nin 795,98 TL, … Tem.. Ltd.Şti’nin 25,99 TL, … İnşaat..A.Ş.’nin 610,11 TL, ……Ltd.Şti.’nin 1.028,30 TL, … Kurumsal …A.Ş. ile … ….Ltd.Şti.’nin oluşturdukları ortak girişim şirketi sıfatıyla müştereken ve müteselsilen 1.361,52 TL, … Grup…A.Ş’nin 3.090,08 TL’sından sınırlı sorumlu olmaları kaydıyla) davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davalılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Sarfedilmeyen avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalıların yokluğunda HMK’nun 345.m. gereğince kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstinaf başvuru yolu açık olmak üzere yapılan yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/04/2021