Emsal Mahkeme Kararı Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/810 E. 2022/497 K. 14.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2016/810 Esas – 2022/497
T.C.
ANKARA
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/810 Esas
KARAR NO : 2022/497

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 02/11/2016
KARAR TARİHİ : 14/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/07/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …mevkiinde 04/11/2008 tarihinde …’ın sevk ve idaresinde seyreden … plakalı araç içerisinde bulunan müvekkilinin meydana gelen trafik kazasında hayati tehlike atlatacak şekilde yaralandığını, trafik kazasının plakası ve sürücüsünün tespit edilemeyen üçüncü bir araç nedeniyle meydana geldiğini, plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen bu aracın yol üzerinde bulunan rögar parçasının fırlamasına ve müvekkilinin de içinde bulunduğu … plakalı araca çarpmasına ve araç içine giren rögar parçasının müvekkilin kafasına çarparak ağır şekilde yaralanmasına sebep olduğunu, müvekkilinin söz konusu kaza sebebi ile kafa tasına ağır darbe aldığını ve hayati tehlike içerisinde derhal Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesine kaldırıldığını, bu olaylar sebebi ile müvekkilinde bir takım fiziksel ve ruhsal kalıcı rahatsızlık meydana geldiğini, müvekkilin kaza sebebi ile ortaya çıkan özürü ileride devam edeceği eğitim hayatını etkileyeceği gibi iş yaşamını da önemli derecede etkileyeceğini, harici bir aracın rögar parçasını fırlatmasında veya bahsi geçen rögar parçasının kafa tasına çarpmasında müvekkilinin hem olaydaki konumu hem de olay tarihindeki yaşı itibariyle herhangi bir kusurunun bulunmadığını, müvekkilinde meydana gelen kalıcı zararların oranının yeni öğrenildiğini ve bu zararların kim tarafından gerçekleştirildiğinin tespit edilemediğini, bu sebeple müvekkilinin meydana gelen zararlarının tazmini için 08/08/2016 tarihinde davalıya başvuru yapıldığını, meydana gelen trafik kazası sebebi ile müvekkilinin ortaya çıkan zararlarının tespitine ve zararların tazmini için şimdilik 100,00 TL’nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 6704 Sayılı Kanun gereği dava açılmadan önce sigorta şirketlerine başvuru şartının bulunduğunu, usulüne uygun başvuru yapılmadığını, kazaya sebebiyet veren ve davacının içinde yolcu olarak bulunudğu araç sürücüsü …’a ve aracı sigortalayan … Sigorta A.Ş’ye davanın ihbarını talep ettiklerini, işbu kazanın failinin meçhul olduğuna dair kuşkuya yer bırakmayacak şekilde somut bir delil olup olmadığı, kazaya başka bir aracın sebebiyet verip vermediği, kazaya sebebiyet veren aracın plakasının tespit edilip edilemediği iddialarının kesinleştikten sonra esasa geçilmesi gerektiğini, aksi durumda müvekkili kurumun sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, davanın husumet yönünden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, kazaya karışan tarafların kusur oranlarının tespitinin Adli Tıp Kurumu vasıtası ile yapılması gerektiğini ve belirlenecek oranlara göre hüküm kurulması gerektiğini, kabul anlamına gelmeyip kaza davacı tarafın iddia ettiği gibi meydana gelmiş ise dış etkenlerin kazanın oluşumunda etkili olup olmadığınının tespitinin gerektiğini, kazanın gerçekleşmesinde dış etkenlerin etkili olduğunun tespit edilmesi halinde sorumluların davaya ihbar hakkının saklı tutularak kusuru oranında dağılım yapılmasını talep ettiklerini, davacının daimi maluliyet durumunun tespiti adına Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinden özürlü sağlık raporunun alınması gerektiğini, malulun müterafik kusurunun varlığı halinde tazminattan indirim yapılmasının gerektiğini, hatır taşımasının varlığı sabit olduğu takdirde hesaplanacak tazminatta indirime gidilmesini, sosyal güvenlik kurumu tarafından davacı yana ödeme yapıldığının tespiti halinde var ise hesaplanacak olan tazminat tutarından ödenen tutarın tenzil edilmesini talep ettiklerini, güvence hesabının sorumluluğunun poliçedeki teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu bildirerek, davanın öncelikle dava şartı nedeniyle usulden reddine, davanın araç sürücüsüne ve aracı sigortalayan … Sigorta A.Ş.’ye ihbarına, esas yönünden davanın reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Deliller toplanmış, davacının sosyal ekonomik durumuna ilişkin araştırma yaptırılmış, poliçe ve hasar dosyası, SGK kayıtları, ilgili hastanelerden celbedilmiş tedavi evrakları dosya kapsamına alınmış, davacının maluliyet durumunun tespiti bakımından maluliyet raporu alınmış, davaya konu trafik kazasının davacının beyan ettiği gibi gerçekleşip gerçekleşmediği ile tarafların kusur durumlarının tespiti bakımından makine mühendisi ve adli trafik uzmanı bilirkişilerin katılımı ile mahallinde keşif yapılmış, aktüer hesap yönünden dosya uzman bilirkişiye tevdi edilerek bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Davacının maluliyetinin bulunup bulunmadığı ve var ise geçici ve daimi iş göremez kalınan sürenin tespitine dair 01/06/2017 kaza tarihinde yürürlükte bulunan “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre düzenlenen Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’nın 19/10/2017 tarihli raporunda; “vücut genel çalışma gücünden oranı %53 (yüzdeelliüç) oranında kaybettiği, erişkin olması halinde 9 (dokuz) ay süre ile iş göremezlik halinde kalacağı” yönünde kanaat belirtilmiştir. Alınan maluliyet raporunda, kaza tarihinde yürürlükte olan yönetmelik hükümleri esas alınarak davacının maluliyet durumunun belirlendiği, rapordaki tespitlere göre kaza ile maluliyet durumu arasında illiyet bağının kurulabildiği ve raporun gerekçeli ve denetime elverişli olduğu anlaşılmakla mezkur maluliyet raporunun hükme esas alınmasına karar verilmiştir.
Trafik kazası nedeniyle tarafların kusurlarının varlığı ile oranı bakımından; 30/09/2019 tarihli bilirkişi raporunda makina mühendisi bilirkişi tarafından özetle; “yolda bulunan ve öndeki araç tarafından rögar kapağı parçasının; meydana gelen kazada %70 (yüzde yetmiş) oranında etken; dava dışı sürücü …’ın ise; olayda %30 (yüzde otuz) oranında kusurlu olduğu” yönünde kanaat bildirilmiş; mahkememizce kusurun varlığı yönünden hükme esas almaya yeterli olmadığı değerlendirilerek Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan 17/03/2020 tarihli raporda ise; “Dosyada mevcut 16.02.2018 tarihli ön raporda; davaya konu trafik kazasının nerede ve ne şekilde meydana geldiğini belirten trafik kazası tespit tutanağı, olay yerine ait kroki veya fotoğraf, CD kamera görüntüsü gibi belgelerin dosya kapsamında bulunmadığı, davacı vekili iddiasında dosyada bulunan 04.11.2008 tarihli tutanakta belirtilen hususlar dikkate alınarak kusur talebinde bulunmuş ise de, bu tutanakta kazaya karışan araçta meydana gelen hasarlardan bahsedildiği, olayın oluş şekline ait herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı belirtilmiştir. Dosya tümüyle incelendiğinde olayın oluş şekli anlaşılamamış olup; sağlıklı rapor tanzimi açısından bahse konu soruşturma veya ceza dosyasının tamamına, tüm ifadelere, varsa kaza tespit tutanağına ve bilirkişi raporlarına, varsa fotoğraflara ve olayla ilgili gerekli tüm tespitlerle birlikte dosyanın aslının tamamına ihtiyaç duyulmuş olmakla dosyanın işlem görmeksizin mahalline iadesine karar verilmiştir.” şeklinde rapor tanzim edilmiştir. Mahkememizde ceza soruşturma dosyasının celbi için gerek Ankara ve Ankara Batı CBS’ye gerekse hazırlık evraklarının temini bakımından Yenimahalle İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmış ise de davaya konu olaya dair herhangibir soruşturma evrakına rastlanmadığı bildirilmiştir. Hal böyle olunca, Yargıtay’ın konuya ilişkin emsal içtihatları nazara alınarak (Emsal: Yargıtay 17. HD.’nin 16/01/2018 tarih ve 2015/7030 E., 2018/122 Karar sayılı ilamı; aynı yönde Ankara BAM 26. HD.’nin 07/07/2020 tarih ve 2018/2622 E., 2020/988 Karar sayılı ilamı), makine mühendisi ve adli trafik uzmanı bilirkişilerin iştiraki ile olay mahallinde keşif yapılarak olayın trafik kazası olarak davacının ifade ettiği şekilde meydana gelip gelmediği ile tarafların kusur durumları bakımından bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş, düzenlenen 18/04/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “rögar kapağının bakımından sorumlu olan kurum veya kuruluşun hizmet kusurlaruı nedeniyle %50 oranında kusurlu olduğu; plakası, modeli ve sürücüsü tespit edilemeyen, muhtemelen kazaya bağlı ağır vasıta sürücüsünün seyrine açık olan yol bölümünün kaza tarihinde stabilize ve yerleşim alanı olan bir yol olması nedeniyle aracının seyir hızını; yol, görüş, trafik durumu ile aracının yük ve teknik özelliğine uygun bir seyir hızıyla seyrine devam etmemesi sonucu rögar kapağının üzerinden geçişi sırasında, yerine iyice sabitlenmeyen ve geçen araç trafiğine bağlı bağlantı yerlerinden kopan rögar kapağının bulunduğu yerden çıkarak yol üzerinde parçalanan döküm parçalarının, aynı istikametten geriden takiple seyrine devam eden … plakalı aracın ön camından içeriye girerek arka koltukta bulunan davacı yolcunun yaralanmasına sebebiyet verdiği dava konusu trafik kazasının oluşumunda 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/1-b ve Yönetmeliğin 101/b maddelerine riayetsizliği nedeniyle %25 oranında kusurlu olduğu, davacının içinde yolcu olarak bulunduğu … plakalı aracın dava dışı sürücüsünün %25 oranında kusurlu olduğu” yönünde kanaat bildirildiği anlaşılmıştır. 6098 sayılı TBK’nın 74. maddesinde haksız eylemin “kusur” öğesi konusunda hukuk hakimine tanınan yetkiler iki bölüm olup, birincisi “kusur bulunup bulunmadığına”, öteki “kusurun derecesini ve zararın tutarını belirlemeye” ilişkindir. Maddenin ilk cümlesine göre “kusurun varlığını” araştırmada yetkileri sınırlı olan hukuk hakimi, maddenin ikinci cümlesine göre “kusurun derecesini ve zarar tutarını belirlemede” tam bağımsız kılınmıştır. 6100 sayılı HMK 266 madde hükmüne göre kusur oranlarının belirlenmesi teknik değil hukuki bir konudur. Eldeki teknik bulgulara göre hakim, kusur oranını kendisi de belirleyebilir (Emsal: Yargıtay 17. HD.’nin 15/02/2021 tarih ve 2020/1185 Esas, 2021/1340 Karar sayılı ilamı). Bu açıklamalar ışığında; tüm dosya kapsamı, olay sonrasında Yenimahalle Jandarma İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından tutulan olay yeri inceleme raporu, mahallinde yapılan keşif sonrasında düzenlenen bilirkişi raporunda yapılan tespitler kapsamında dosyaya mübrez teknik bulgular, olayın örgüsü ile birlikte bir bütün halinde değerlendirildiğinde; davacının yolcu olarak bulunduğu … plakalı aracın ön camına rögar parçasının çarpması ve devamında rögar parçasının çarpmanın etkisi ile ilerleyerek arka koltukta oturan davacının yaralanmasına sebep olması şeklinde geliştiği anlaşılan vakıanın; olayın hemen ardından tutulan olay yeri inceleme raporunda, rögar parçasının bu şekilde kendiliğinden hareket etmesine neden olabilecek bir su baskını, patlama vb. olayın olduğuna dair her hangi bir tespitin yapılmamış ve dosya kapsamından da böyle bir vakıanın iddia ve ispat olunmamış olması, yine olay yeri inceleme raporunda araç içerisinde ve çevresinde ateşli silah ve benzeri emareye de rastlanmamış olması hususları da göz önüne alındığında; mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda da ifade edildiği üzere araç trafiği içerisinde hareket halindeki başka bir aracın işletilmesi sırasında dikkatsiz ve özensiz bir şekilde rögar kapağına müdahalesi neticesinde meydana gelmesinin hayatın olağan akışına uygun olduğu ve bu tanım içerisinde olayın bir trafik kazası olduğu (bkz. Hasan Tahsin Gökcan, Karayolları Trafik Kanununa Göre Hukuki Sorumluluk Tazminat Sigorta ve Rücu Davaları, Ankara 2018, s. 79), buna göre; Sigortacılık Kanunu’nun 14/g ve Güvence Hesabı Yönetmeliği’nin 9/1.a hükümleri kapsamında davalı yanın, davacının maruz kaldığı zarardan, meçhul aracın sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olacağı, davaya konu trafik kazasının meydana gelmesinde tarafların kusur durumları bakımından ise; meçhul araç sürücüsünün kazanın oluşumunda %25 oranında, davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu araç sürücüsünün %25 oranında, rögar kapağının bakımından sorumlu olan idarenin %50 oranında kusurlu olduğuna yönelik olarak mahallinde yapılan keşif sonrasında düzenlenen 18/04/2022 tarihli bilirkişi raporunda yapılan tespitlerin, tüm dosya mündericatında yer alan teknik bulgular ile olayın örgüsüne uygun olduğu sonuç ve kanaatine varılarak, mahkememizce de benimsenmesine ve hükme esas alınmasına karar verilmiştir.
Aktüerya hesabı yönünden dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, 30/09/2019 tarihli raporda özetle; “davacının 04/11/2008 tarihinde meydana gelen trafik kazasında %53,0 oranında maluliyet oranına göre Yargıtay kararları doğrultusunda geçici iş göremezlik tazminatının hesaplandığı, sürekli iş göremezlik tazminatının ise %70 kusura göre 488.196,54 TL olarak hesaplandığına, kaza tarihi itibariyle olması gereken poliçe limitinin 125.000,00 TL olduğuna, temerrüt tarihinin 23/08/2016 olarak tespit edildiğine” şeklinde kanaat bildirildiği görülmüştür. Mezkur raporda bilirkişi tarafından PMF-1931 yaşam tablosu ile progresif rant sistemi esas alınarak hesaplama yapıldığı, yapılan hesaplamanın rapor tarihindeki Yargıtay içtihatlarında öngörülen kriterlere uygun olduğu, gerekçeli ve denetime elverişli bulunduğu anlaşılmakla hükme esas alınmasına karar verilmiştir.
Dava; plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen araç ile davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu aracın karıştığı trafik kazası neticesinde davacının yaralanması sebebiyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamı, deliller, adli tıp ve bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde; 04/11/2008 tarihinde plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen aracın işletilmesi sırasında yol üzerinde bulunan rögar kapağının fırlamasına neden olması suretiyle davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu araca çarpması sonucu meydana gelen trafik kazası neticesinde davacının yaralandığı, 30/09/2019 tarihli bilirkişi raporunun da denetime elverişli ve hükme esas alınabilir olduğu kabul edilmek suretiyle davacının raporda tespit edildiği şekli ile sürekli iş göremezlik zararının bulunduğu ve davalının da bu zararın tazmininden Sigortacılık Kanunu’nun 14/g, Güvence Hesabı Yönetmeliği’nin 9/1.a hükümleri gereğince, meçhul araç sürücüsünün kusuru oranında ve kaza tarihindeki ZMMS poliçe teminat limitleri dahilinde sorumlu olduğu kanaatine varılmıştır. Olayda hatır taşımasının bulunmadığı sabit olup davacının müterafik kusur olgusunun varlığı konusunda da kanaat oluşmamış olmakla birlikte, tüm bu takdiri indirimler yapılsa dahi hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirlenen zarar miktarına göre sonucun değişmeyeceği tabiidir. Sonuç olarak; davacının dava ve talep artırım dilekçesi ile talep ettiği, ispatlanamayan 10,00 TL geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin isteminin reddi ile, 124.990,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı istemi bakımından davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş; temerrüt tarihi, dava dilekçesinde açık bir talep olmaması nazara alınarak dava tarihi olarak esas alınmış, neticeten hükmolunan maddi tazminatın, belirlenen bu temerrüt tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline yönelik olarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın KISMEN KABULÜ ile; 124.990,00 TL kalıcı iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin fazlaya dair istemin reddine,
2- Alınması gereken 8.538,06 TL harçtan peşin alınan 29,20 TL ve ıslah harcı 427,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 8.081,86‬ TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT’ne göre hesaplanan 15.824,05 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4- Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT’ne göre hesaplanan 10,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5- Davacı tarafından başlangıçta yatırılan 29,20 TL peşin harç ve 427,00 TL ıslah harcı ile 29,20 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 485,4‬ TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6- Davacı tarafından yapılan 953,6 TL tebligat ve müzekkere gideri, 300,00 TL adli tıp rapor ücreti ve 3.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.253,60 TL yargılama giderinden kabul ve red oranlarına göre 4.253,26 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyenin davacı üzerinde bırakılmasına,
7- Davalı tarafından sarfedilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8- Sarfedilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren yasal 2 haftalık sürede mahkememize müracaat ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf başvuru yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.
14/06/2022