Emsal Mahkeme Kararı Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/93 E. 2022/64 K. 09.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T. C.
A N K A R A
ASLİYE 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGILAMA YETKİSİNİ KULLANAN MAHKEMEMİZCE VERİLEN KARAR

ESAS NO : 2022/93 Esas
KARAR NO : 2022/64

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. … …

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/01/2020
KARAR TARİHİ : 09/02/2022
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 09/02/2022
Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin2020/16 Esas -2021/583 Karar sayılı GÖREVSİZLİK ilamı ile Mahkememize gönderilen dosyanın yapılan incelemesi sonunda,
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı … tarafından müvekkil … aleyhine… İcra Dairesi 2019/21202 E sayılı dosyasından takip başlatıldığı, davalı tarafından başlatılan icra takibini müvekkili 03/09/2019 tarihinde bankada işlem yapacağı sırada öğrenmiş bulunduğunu, icra takibine konu ödeme emirleri diğer borçlu …ye tebliğ edildiği, dosyada hem müvekkili hem de Himmet ÇELEBİ borçlu olarak göründüğünü, icra takibinin müvekkilden habersiz şekilde kesinleştirilmiş ve müvekkilinin menkul ve gayrimenkullerinin haczedildiğini, müvekkilinin davalı ile herhangi bir ticari alışverişi söz konusu olmadığını, bonodaki imzalarında müvekkiline ait olmadığını, takibin haksız ve kötü niyetli olduğunu, davaya konu bonoda ve takipte asıl borçlunun Himmet ÇELEBİ olduğunu, …nin müvekkilinin oğlu olduğunu, müvekkilinin davalı ile oğlu Himmet arasındaki ticaret ve alacak borç ilişkisinden haberi olmadığını, müvekkilinin hiçbir zaman için davaya konu bonoyu görmediği ve imzada atmadığını, davalı tarafın alacağını tahsil etmek amacıyla müvekkilinin adını ve imzasını bonoya eklemiş olabileceğini, davalı tarafın hiçbir yetki kuralına uymaksızın takibi…’ dan yapması ve dosya kapsamı ile sabit olmasına rağmen diğer borçlu …ye yapılan usulsuz tebligatı dikkate almaksızın müvekkilinin hakkında haciz işlemi uygulamasının kötü niyetini ortaya koyduğunu, müvekkilinin… İcra Dairesi 2019/21202 E sayılı dosyasındaki takibe konu bonodaki imzanın kendisine ait olmadığına ilişkin olarak… Arabuluculuk Bürosu (Büro Dosya Numarası :2019/25 ve Arabuluculuk Numarası:2019/115420 ) yaptığı başvuruda da tarafların anlaşamaması ile sonuçlandığını, Müvekkilinin… İcra Dairesi 2019/21202 E sayılı dosyasına konu bonodan dolayı borçlu olmadığının tespit edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Trabzon İcra Müdürlüğü’nün 2019/21202 Esas sayılı dosyası ile davacı aleyhine takip başlatıldığını, Ödeme emri “…. ” barkod numarasıyla 05/07/2019 tarihinde “aynı konutta yakınına teslim” olarak davacıya tebliğ edildiğini, ödeme emrinin tebliğ edildiği adres ile dava dilekçesinde davacının adresi olarak belirtilen adres olduğunu, ödeme emrinin doğru adrese çıkarıldığı ve kesinlikle usulsüz tebligat yapılmadığını, davacıya ödeme emrinin 03/09/2019 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen davacı yasal süresi içerisinde imzaya veyahut borca itiraz etmediğini, başlatılan icra takibini davacının 03/09/2019 tarihinde bankada işlem yapacağı sırada öğrenmiş olduğu ve ödeme emrinin davacının oğluna tebliğ edilmiş olması hususlarının gerçeği yansıtmadığını müvekkilinin değil davacı yanın kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, davacının iddia ettiği gibi ödeme emri davacının oğluna tebliğ edilmediğini, aynı takipte yer alan ve borçlu olan davacının oğlu …ye ödeme emri,…. …/AFYONKARAHİSAR adresinde “…. ” barkod numarası ile “muhataba bizzat teslim” olarak tebliğ edildiğini, davacı ve davacının oğlunun adresleri farklı olup bu husus davada kötüniyetli olmadığının göstergesi olduğunu, icra takibine konu bonoyu davacı …’nin oğlu…. müvekkilinin verdiğini, icra takibinin kesinleşmesine müteakip davacıyla defalarca görüşme sağlandığı ve davacı borcun oğluyla birlikte kendisine ait olduğunu kabul ettiğini söz konusu sebeplerden dolayı davanın reddini istemiştir.
Dava, menfi tespit talebine ilişkindir.
Dava Polatlı …. . Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış olup HSK nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gerekçe gösterilerek derdest dosya mahkememize gönderilmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararında;… Kararın “01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” ilişkin cümlenin yorumlanması gerektiği, Kurul tarafından bu kararın 01/09/2021 tarihinden önce açılan davalara uygulanıp uygulanmayacağı hususunun açıkça belirtilmediği görülmüştür.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1.maddesinde; ” Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, buda yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hakim karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.” hükmü gereğince, yapılan değerlendirmede yargılamaya egemen olan bir takım ilkelerin bulunduğu, tabii hakim, doğal yargıç ilkesi, usul ekonomisi ilkesi, kanuni hakim, yasal yargıç ilkesi, yargı ayrılığı ilkesi gibi ilkelerin bulunduğu, kanuni hakim, yasal yargıç ilkesi Anayasanın 142. Maddesine göre, mahkemelerinin kuruluşu, görevleri yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir. Bu düzenleme kanuni hakim ilkesine atıf yapmaktadır. Kanuni hakim ilkesi Anayasanın 37. Maddesinde, ” Kanuni hakim güvencesi başlığı altında hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.” hükmü ile düzenlenmiştir. Kanuni hakim; görev ve yetkisi kanunla belirlenmiş olan mahkemenin hakimidir. Bu ilkeyi karakterize eden tek unsur mahkemenin görev ve yetkisinin tayin edilmesi işleminin kanun ile yapılmış bulunmasıdır. Anayasanın yukarıda sayılan maddeleri ve kanuni hakim ilkesi çerçevesinde mahkeme kurma görevi münhasıran yasama organına yani TBMM’ye aittir. İdarenin tüzük ve yönetmelik gibi düzenleyici işlemleri aracılığıyla mahkeme kurması, kurulmuş mahkemenin görevlerini, yetkilerini ve yargılama usullerini değiştirmesi mümkün değildir. Bu ilke yargılamanın adil biçimde tarafsız ve bağımsız hakimlerce yapılmasını sağlamaya yöneliktir.
Tabii hakim ilkesi ise, Mahkemelerin kuruluş ve görevlerinin belirlenmesinde gözetilmesi gereken ilkelerdendir. Tabii hakim yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yürürlükte bulunan kanunlar aracılığıyla görevi ve yetkisi belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabi hakim dendiği, tabii hakim ilkesi, kanuni hakim ilkesinden daha geniş bir anlam ifade ettiği, bu çerçevede tabii hakim ilkesine uygunluğun sağlanması için kanunla mahkemenin görev ve yetkisinin belirlenmesi işleminin yargılanacak olan uyuşmazlığının gerçekleşmesinden önce yapılmış olması şarttır.
Anayasa’nın 141. Maddesinde; usul ekonomisi ilkesine atıf yaptığı, bu maddede davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir. Ayrıca medeni usul hukukuna egemen olan ilkelerden biri olan usul ekonomisi ilkesi yasalarda öngörülen düzenleme çerçevesinde yargılamanın kolaylaştırılmasını, yargılamada öngörülen olağan zaman süresinin aşılmamasını ve gereksiz gider yapılmamasını amaçlar ve bunu hakime bir görev olarak yükler.
Doğal hakim ilkesi Anayasa Mahkemesinin birçok kararlarına konu olmuştur. Anayasa’nın 37. Maddesinde; düzenlenmiş olan yasal yargıç güvencesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.ve Anayasa’nın 36. Maddelerinde ifade edilen adil yargılanma hakkının en önemli öğesi olan kanuni, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde yargılanma hakkının temelini oluşturmaktadır. Hukuk devletinde yasal yargıç, doğal yargıç (tabii hakim) olarak anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesinin kararlarında da belirttiği gibi doğal yargıç kavramı suçun işlenmesinden veya çekişmenin doğmasından önce davayı görecek yargı yerinin yasayla belirlenmesi diye tanımlanmaktadır. Başka bir anlatımla, doğal yargıç ilkesi; Yargılama makamlarının suçun işlenmesinden veya çekişmenin meydana gelmesinden sonra kurulmasına veya yargıcın atanmasına engel oluşturur, sanığın ve davanın yanlarına göre yargıç atanmasına olanak vermez. Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kararlarında doğal hakim kavramını suçun işlenmesinden veya davanın doğmasından önce davayı görecek yargı yerinin kanunla belirlenmesi olarak tanımlamaktadır. Başka bir anlatımla, doğal hakim ilkesi yargılama makamlarının uyuşmazlığın meydana gelmesinden sonra kurulmasını veya davanın taraflarına göre hakim atanmasını engeller. Özetle; Anayasa Mahkemesi doğal hakim ilkesini kanunla ve uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce kurulma şartı ile birlikte ele almakla, bağımsızlık ve tarafsızlığa da vurgu yapılarak adil yargılama hakkının bir parçası olarak kabul etmektedir. Ayrıca bu ilkeyi hukuk devletinin koşullarından biri olarak da değerlendirmektedir. Esasen bireyin temel hak ve hürriyetlerinin teminat altına alınması hukuk devletinin en önemli gereklerinden biridir. Adil yargılanma hakkı da bu kapsamda bireyin temel haklarından biri olduğundan, doğal hakim ilkesinin geniş anlamda hukuk devleti ilkesinin tabii bir unsurunu, dar anlamda ise adil yargılanma hakkının bir parçasını oluşturduğunu ifade etmektedir. (Prof. Dr. Caner Yenidünya)
Avrupa İnsan Hakları mahkemesi kararlarında da; doğal hakim ilkesine atıflar yapılmıştır. Bireylerin yasa ile kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yargılanma hakkı AİHS’nin adil yargılanma hakkının düzenlendiği 6. Maddesinde; herkes davasını medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar yada cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir denilmek suretiyle güvence altına alınmıştır. AİHS’nde doğal hakim ilkesi adil yargılama hakkına ilişkin 6. Maddede; mahkemelerinin yasayla kurulmuş olması ve bağımsız ve tarafsız olması gibi kriterler esas itibariyle doğal hakim ilkesini de kapsar bir nitelik arz etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, mahkemelerin yargı yetkisinin ancak yasama organı tarafından kanunla düzenlenebileceğini belirterek içtihat yoluyla da bu kuralın esnetilmeyeceğini açıkça belirtmiştir.
Kanuni hakim ilkesi, doğal hakim ilkesi, usul ekonomi ilkesi, bu husustaki Anayasal düzenleme ve Anayasa Mahkemesi kararları, AİHS ve AİHM kararları birlikte değerlendirilip yorumlandığında, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile, Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresinin ilin mülki sınırları olarak belirlenmesine, işbu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına ilişkin kararının 01/09/2021 tarihinden sonra açılacak davalar için yetkili ve görevli olduğu, 01/09/2021 tarihinden önce açılan ve halen derdest olan mahkemelerin elindeki Ticaret Mahkemesi’nin görev ve yetkisine giren davaların açıldığı mahkemelerce sonuçlandırılması gerektiği şeklinde yorumlanması gerektiğine ilişkin Samsun BAM … HD 2021/1511 Esas 2021/1353 Kararı ve Ankara … H.D 2021/1939 Esas 2021/ 1732 Kararları da nazara alınarak dosyanın görevsizlikle davanın ilk açıldığı Polatlı Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Dosyanın, kararın kesinleşmesini müteakip 2 haftalık kesin süre içinde ve HMK’ nın 20′ nci maddesinde vazolunan usule uygun başvuru olması halinde görevli Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davaya görevli Mahkemede devam edilmesi halinde HMK’ nın 331/2. nci maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli Mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dosya üzerinden verilen kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 09/02/2022

Katip …
E-imzalı

Hakim …
E-imzalı