Emsal Mahkeme Kararı Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/745 E. 2022/1029 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/765 Esas – 2022/1055
T.C.
ANKARA
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/765 Esas
KARAR NO : 2022/1055

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

HAKİM : ….
KATİP :….

DAVACILAR :…..
DAVALI : ….
DAVA : Şirket hisse devirlerinin muvazaalı olduğunun tespiti
DAVA TARİHİ : 05/05/2021
KARAR TARİHİ : 27/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/12/2022

Ankara 27. İş Mahkemesinin 29/09/2022 tarihli, 2022/258 Esas – 2022/238 Karar sayılı GÖREVSİZLİK ilamı ile mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılan dosyanın açık yargılaması sonucunda,

G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
TALEP :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava dışı … Elektrik Ltd. Şti’ nin ortakları olduklarını, davalı … …’ in 2007 yılında … ÇİFÇİ’ hissesini devrettiğini, … … …’ in de Hülya …’ ye devrettiğini, davacıların şirkete ortak olma ihalelerinin bulunmadığını, davalı … …’ in eşi ile boşanma aşamasında olduğunu, boşanma sürecinde emaneten şirketi devraldıklarını, gerçekte şirket yönetiminin … …’ de olduğunu, 2008 yılında vergi dairesinden ödeme emri geldiğini, davalı … …’ in vergi borcunu ödemediğini belirterek, davacılar şirket yetkilisi olarak gözükseler de asıl şirket yetkililerinin … … ve … … … olduklarının belirlenmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.

CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Zamanaşımı itirazında bulunmuş, davacıların muvazaanın doğrudan tarafı olduğunu, hisse devrilerinin hukuka uygun olup muvazaalı olmadığını, devirden sonra davacıların toplantı yaparak sermaye arttırım kararı aldıklarını, SGK ve vergi borçlarının doğrudan davacıya tebliğ edildiğini, davanın 14 yıl sonra açılması nedeniyle davacıların davasının reddinin gerektiğini, hukuki yararı olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
H U K U K İ N İ T E L E N D İ R M E – G E R E K Ç E :
Dava, dava dışı şirket ortaklarının davacılar değil, davalı … … ve dava dışı … … … olduğunun tespitine karar verilmesi istemine ilişkindir.
Dava dilekçesinde, davacı ve davalıların uzun yıllardır arkadaş oldukları, davalı … …’in 2007 yılında … Çiftçiyi arayarak eşi ile boşanacaklarını boşanma süresince kendilerine ait olan şirket hisselerini devretmek istediklerini , aradaki dostluğa güvenerek bu teklifi kabul ettiklerini , bir süre sonra şirket hisselerinin geri alınmasını istediklerini … Çiftçiye ait olan hisselerin … … …’e devredildiğini ancak Hülya …’nin hisselerinin de geri alınacağı vaadinin yerine getirilmediğini ,şirketin fiili yönetiminin halen davalı tarafta olduğu iddia edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın hukuksal nedeninin tespiti için öncelikle “inançlı işlem” kavramının açıklanmasında yarar vardır.
İnançlı işlem, inananın (itimat edenin) bir hakkını belirli bir süre veya amaçla inanılana geçirmeyi, inanılanın da inananın emir ve talimatlarına göre kullanıp amaç gerçekleşince veya süre dolunca hakkı tekrar inanana devretmeyi yüklendiği sözleşmeler olarak tanımlanabilir (…, İnançlı İşlem ve Muvazaa Davaları, Ankara 2004,s. 25).
İnanç sözleşmeleri kaynağını 05.02.1947 tarihli ve 20/6 E. K. sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararından almaktadır. İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. inanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların imzasını içermesi ve en geç sözleşme konusu işlem tarihinde düzenlenmiş olması gereklidir.
Bu sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler.Buna dair akit hükümleri de Borçlar Kanununun 19 ve 20 maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
İnançlı işlem, kural olarak geçerlidir. Yargıtay uygulamalarına göre inanç anlaşması, ancak yazılı kanıtla ispat edilebilir. Yargısal kararlarda inançlı sözleşme, inanılan tarafın elde ettiği hakkı, taraflarca güdülen amaç sona erdikten veya belirli bir süre geçtikten sonra inanana veya üçüncü kişiye devretme taahhüdünü içeren bir anlaşma olarak tarif edilmiştir (HGK, 13.5.1992 gün ve 1992/14-249 E, 1992/323 K ).
İnançlı işlemler gibi, bu işlemlerin hangi zamanaşımına tabi tutulacakları da Kanunumuzda düzenlenmemiştir. Gerek bilimsel alanda gerekse uygulamada, inanç konusunun iadesine, inanç konusu üçüncü kişiye devredilmiş, inanılan elinden çıkmışsa tazminat talebine ilişkin dava hakkının 818 sayılı BK’nun 125.maddesindeki 10 yıllık zamanaşımına tabidi olduğu kabul edilmektedir.
İnançlı işlemlerde zamanaşımının inançlı işlem devam ettiği sürece başlamayacağından davalının zamanaaşımı defi kabul edilmemiştir.
Dava dışı … Elektrik-Elektronik Makina İnşaat. San. Ve Tic. Ltd. Şti ‘nin Ticaret Sicil kayıtlarının tetkikinde, şirketin 24/11/2000 tarihinde … … ile dava dışı … … … tarafından kurulduğu, daha sonra 16/11/2007 tarihinde … …’in hisselerinin tamamını davacı … …’ye devrettiği, şirketin diğer ortağı … … …’in ise Hülya …’ye devrettiği, 01/11/2009 tarihli gazeteye göre davacı … …’nin hisselerinin tamamını dava dışı … … …’e devrettiği, … …’nin dava tarihi itibariyle şirkette hissesinin kalmadığı görülmüştür.
Davacı vekili, davacı … Çiftçinin hisselerini devretmediğini, imzaların müvekkiline ait olmadığını, ticaret sicil gazetesinin gerçeği yansıtmadığını, her ne kadar dava dilekçesinde sadece … … davalı olarak gösterilmiş ise de, davadaki iddialarının davacıların şirket ortağı ve yetkilisi olmadığını, görünen ortaklar davacılar ise de gerçekte … … ve … … …’in şirket yetkilisi ve ortağı olduğu, davacıların güven ilişkisine dayalı olarak davalı taraf ile muvazaaya giriştiklerini, sermaye arttırımı kararındaki imzaların da davacıya ait olmadığını, bu konuda inceleme yapılmasını talep etmiş ise de davanın açılış şekli ve dava dilekçesindeki hukuki sebeplere göre, davacıların bu konudaki bilirkişi incelemesi talepleri yerinde görülmemiştir.
Dava dilekçesinde davacıların kağıt üzerinde şirket yetkilisi olarak görünse de esasında sadece şirkette işçi olarak çalıştıkları, şirketin tüm karar ve talimat yetkisinin … … ve … … … de olduğu iddia edilmiştir.
Türk Ticaret Kanunu’na göre ise hisse devrinin son adımı olan tescil işlemi kurucu değil açıklayıcıdır. Sicil kayıtları alenidir.
6100 sayılı TTK Madde 595– (1) Esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemler yazılı şekilde yapılır ve tarafların imzaları noterce onanır. Hisse devirlerinin noterde yapıldığı bu konuda kanuna aykırılık olmadığı görülmüştür.
Davacıların İş Mahkemesindeki davayı açmalarından amacı dava dışı şirketin geçmiş dönem borçlarından dolayı SGK tarafından çıkarılan pirim borçlarından kurtulmaya yöneliktir. Dava tarihi itibariyle davacılardan … …’nin şirkette payı kalmamış ise de 2207 yılında … … hisselerinin tamamını … …’ye devretmiş, bir süre sonra … …’nin hissesi … …’e geri dönmemiş, eski ortak … … … ‘e devredilmiştir. Davacıların iddiaları SGK nın pirim borcu çıkardığı dönemde (2008 yılında 45.000 TL borç) görünen ortak kendileri gizlenen ortak davalı olduğu iddiasına dayandığından Davacı … …’nin … …’e dava açmasında, dava şartı bakımından bir noksanlık görülmemiştir.
Davacı Hülya …’nin hukuki ilişkisi ortaklık hisse devri … … … ile ilgili olup bu şahıs davalı gösterilmemiştir. Hülya …’nin halen şirketteki ortaklığı devam ettiğinden SGK borçlarından da sorumluluğu devam etmektedir. Asıl davadaki nihai talebe göre dava açmasında hukuki yararı bulunmaktadır. Asıl Şirket yetkililerinin … … … olduğunun tespiti istenmiş bu şahıs davalı gösterilmemiş ise de … … … dava tarihi itibariyle zaten dava dışı şirketin ortağıdır.
Asıl davadan tefrik edilerek mahkememize gönderilen kısım asıl dava için ön sorun niteliğindedir. Hisse devirleri yapılmış sonrasında sermaye artırımı da yapılmıştır. Hepsi resmi makam olan Noter tarafından onaylanmış ve Ticaret Sicil Gazetesinde de ilan edilmiştir. Davacı … …’in kendi dönemi için sorumluluk ve borçtan kurtulmaya yönelik açtığı dava , davacı Hülya …’nin ise halen devam eden ortaklığı bakımından açmış olduğu davada davacılar inançlı işlem olduğunun ispatı için yazılı bir sözleşme sunamadıklarından bu iddialarının ispatlanamadığı kabul edilerek açılan davanın reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2) Dava açılışında alınan 80,70 TL peşin harcın alınması gereken 80,70 TL harcı karşıladığı anlaşıldığından HARÇ ALINMASINA YER OLMADIĞINA,
3) Davalının yargılamada vekil ile temsil edildiği anlaşıldığından yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin DAVACILARDAN ALINARAK DAVALIYA VERİLMESİNE,
4) Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin KENDİ ÜZERİNE BIRAKILMASINA,
5) Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider ve delil avansının HMK’nin 333. maddesi uyarınca karar kesinleştikten sonra Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi dikkate alınarak YATIRANLARA İADESİNE,
Dair, davacılar/Vekili Av. …, Davalı/Vekili Av. …’ ın yüzlerine karşı verilen karar tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/12/2022

Katip …

Hakim ….

“Bu Evrak 5070 Sayılı Kanun Hükümlerine Göre UYAP Sistemi Üzerinden Elektronik Olarak İmzalanmıştır.”