Emsal Mahkeme Kararı Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/721 E. 2021/912 K. 03.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/721 Esas – 2021/912
T.C.
ANKARA
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/721
KARAR NO : 2021/912

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

HAKİM : …..
KATİP : ….

DAVACILAR : ….
DAVALI : …..

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 16/12/2014
KARAR TARİHİ : 03/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/12/2021

Polatlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/430 E 2021/259 K sayılı görevsizlik ilamı ile mahkememizin yukarıda esas numarası yazılı dosyasında,

G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin 15/12/2013 günü saat 22:45 sıralarında Ankara İstikametinde Alagöz kavşağında … plakalı Mercedes marka aracı ile seyir halinde iken … plakalı Çekici ve …. plakalı dorsenin, … San. Ve Tic. A.Ş. ADINA KAYITLI VE …’nın sevk ve idaresinde olan tır aynı kavşakta hızla hareret halinde iken müvekkilinin sevk ve idaresindeki Mercedes marka araca arkadan çarparak E-90 Karayolu üzerinde araç içindeki müvekkillerini yaklaşık 100-150 metre kadar sürüklediği, kaza sonraki araçta bulunan müvekkili … ve arkadaşı …’in ağır şekilde yaralandığı ve olay yerine gelen ekipler tarafından ivedilikle Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildikleri, kazaya sebebiyet veren sürücü …’nın ise ağır şekilde yaralanan müvekkiline müdahale ve etmek ve ekiplere durumu bildirmek yerine olay yerini terk ederek kaçtığını, ilgili tarihteki trafik kazası nedeniyle müvekkili …; bedensel zarar gördüğü için, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 30.000 TL maddi tazminatın her ne kadar müvekkilin yaşadığı acıları tazmin etmeye yetmese de, bir tatmin duygusu oluşturmak için 170.000-TL Manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek faizi , yargılama giderleri, avukatlık ücretleri ile birlikte , işleten ve sürücüden müştereken ve Müteselsilen tahsiline, ilgili tarihteki trafik kazası nedeniyle müvekkil …; bedensel zarar gördüğü için , fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla , şimdilik 10.000 TL maddi tazminatın her ne kadar müvekkilin yaşadığı acıları tazmin etmeye yetmese de bir tatmin duygusu oluşturmak için 90.000 TL Manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek faizi yargılama giderleri, avukatlık ücretleri ile birlikte, işleten ve sürücüden müştereken ve Müteselsilen tahsiline, Müvekkili … için fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 15.000 TL maddi tazminatın, 5.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek faizi, yargılama giderleri, avukatlık ücretleri ile birlikte işleten ve sürücüden müştereken ve Müteselsilen tahsiline, sigorta şirketi yönünden maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işletilecek faiziyle sorumluluk sınırlarına göre yargılama giderleri ve avukatlık ücreti ile birlikte ortaklaşa ve zincirleme tahsiline, işleten ve sürücünün taşınır ve taşınmaz malları ile (kazaya karışan araç da dahil), üçüncü kişiler üzerindeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati tedbir konulmasını , yargılama giderleri, otopark ücreti ve olay sebebiyle uğranılan zararlar da hesaba dahil edilerek yapılan giderlerin, masrafların ve ücreti vekaletin faiziyle, davalılara yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş vekili 21/01/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde; davacı …. ve …’in müvekkili şirkete başvuruda bulunmadıklarından davanın kabulü halinde müvekkili şirketin faiz sorumluluğu ancak dava tarihinden itibaren söz konusu olacağı, poliçe teminatı dışında kalan tedavi giderlerine ilişkin taleplerin reddine, maluliyet tazminatı taleplerinin reddine, müvekkili şirkete sigortalı aracın kusurlu bulunması durumunda sorumluluğun yukarıda açıklanan çerçevede ve azami limit ile sınırlı olacağına, davanın kabulü halinde temerrüt tarihiden itibaren faiz talebinin reddi ile dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesine, müvekkili şirket dava açılmasına sebebiyet vermediği için yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi vekilinin cevap dilekçesinde; davacı geçirdiği kaza nedeniyle yapmış olduğu masrafları belgeleyemediği, dosya üzerinden yapılan incelemede maddi tazminat talebine konu olabilecek masraf belgeleri ile karşılayamadığı, ayrıca yine davacının maluliyet oranı belirli olmadığı, dosyada mübrez olan hastane raporları incelendiğinde davacının iç kanama geçirdiği ve kemik kırıkları olduğu belirtildiği, dosyada ki kazalı aracın fotoğrafları incelendiğinde aracın ön kısmının hiç bir yere çarpmadığı ve yine araçta sol arka taraf dışında başkaca hiç bir ezik veya parçalanma olmadığı gözlemlendiği, bu durumlar ise aracın herhangi bir şekilde takla atmadığının göstergesi olduğu, bu husus trafik kazalarında uzman bir bilirkişinin yapacağı inceleme ile de ortaya çıkacağı, davacının davacı Uğur’un kaza esnasında emniyet kemerinin takılı olmaması kendisinde oluşan zararın artmasına sebep oluğu, davacı Uğur’un vücudunun dış kısmında hiç bir yara veya lezyon olmadığı, sadece iç kanama ve kemiklerinde kırılmaların olduğu, bu durumun ise Uğur’un emniyet kemerinin takılı olmaması sebebiyle yaşadığı ağır sarsıntı nedeniyle oluştuğunu düşündüklerini, diğer yandan davacı Uğur’a ait kaza günü yaralıların kaldırıldığı Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 15.12.2013 tarih ve 3793646 barkod numaralı Laboratuvar Sonuçları incelendiğinde davacının Kan değerlerinde aşağıda ki bulgular davacı sürücü Uğur’un kaza esnasında alkollü olduğunu işaret ettiği, davacı …, davacı Uğur’un yan koltuğunda oturduğu, davacı Bülent’in iddialarını kabulün mümkün olmadığı, davacıda basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif yaralanma olduğu 144699 numaralı ve 15.12.2013 tarihli dosyada bulunan Genel Adli Muayene Raporunda belirtildiği, bu durum karşısında dava dilekçesinde ifade edildiği şekilde davacının sürekli doktor kontrolünde iyileşmesinin sağlandığı iddiasının tamamen Sayın Mahkemenizi yanıltmaya yönelik bir ifade olduğunu düşündüklerini, davacı … kaza esnasında araçta bulunmadığı, sadece aracını arkadaşına vermiş ve aracın kaza geçirmesi sonucunda uğradığı maddi zararın tazmini yanında manevi olarak da zarara uğraması nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunduğunu, kazalı araca ilişkin fotoğraflar incelendiğinde, davacının iddia ettiği gibi aracın perte çıkması gibi bir durumun olmadığı, aracın sadece sol arka köşesinde bir kısım zararlar olduğu, bu durumun ise aracı perte çıkaracak oranda olmadığı, aracın Mercedes marka olmasının yanında model olarak bakıldığında eski bir model olduğu, piyasa değerinin ise düşük olduğu, aacın uğradığı zararın ne kadar olduğu aracın fiziksel ve teknik özellikleri de birlikte değerlendirilerek konusunda uzman bilirkişi eliyle yapılacak inceleme sonucunda ortaya çıkacağı, davacıların maddi ve manevi tazminat taleplerine esas teşkil eden iş bu olay nedeniyle müvekkil firmanın olay tarihinde çalışanı olan kişi … hakkında herhangi bir ceza kovuşturması yapılmadığı, dolayısıyla müvekkilinin çalışanının iş bu elim kazada sorumluluğu hiç bir şekilde irdelenmediği, müvekkilimin iş bu kaza nedeniyle herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … 09/02/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde; kazanın meydana gelmesinde kusurun tamamen kendisine yükletilmesini kabul etmediğini, kazaya karışan … plakalı araç sürücüsünün alkollü olduğunun sabit olduğu, kendisinin kullandığı … plakalı aracın davacı …’nun aracının arkasına seyir halinde iken öndeki davacının kullandığı otomobilin aniden fren yapması ile savrulması neticesi, her türlü tedbir almasına rağmen ve fren yapıp öndeki aracı sollamaya çalışmasına rağmen öndeki aracın sol arka tarafına çarptığı, arkadan giden aracın öndeki seyir halindeki araca arkadan çarpması halinde kusurlu olacağı hususunda herhangi genel bir kural olmadığı olayın oluş şeklinin detaylı şekilde incelenerek kusur durumunun tespit edilmesi gerektiği, kazanın olmasından sonra olay yerinde panikleyerek ayrılmış bulunsa da bu kaçtığı anlamına gelmediği ve kazanın oluşmasında kusurlu olduğunu göstermediği, kaza olduğunu araç sahibine telefon ile bildirdiği kaçmak gibi bir niyetinin olmadığını, davacıların talep ettiği maddi ve manevi tazminat taleplerinin fahiş olduğu, davacı …’in maliki bulunduğu … plakalı aracın bedeli sigorta şirketi tarafından ödendiği, bu hususun davacı tarafından da kabul edildiği, bu nedenlerle fahiş tazminat talep edildiği için davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

H U K U K İ N İ T E L E N D İ R M E – G E R E K Ç E :
Dava, trafik kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkin olup 22/12/2014 tarihinde Polatlı Asliye Ticaret Mahkemesine açılmıştır.
Dava Polatlı Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış HSK nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gerekçe gösterilerek derdest dava mahkememize gönderilmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararında;… Kararın “01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” ilişkin cümlenin yorumlanması gerektiği, Kurul tarafından bu kararın 01/09/2021 tarihinden önce açılan davalara uygulanıp uygulanmayacağı hususunun açıkça belirtilmediği görülmüştür.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1.maddesinde; ” Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, buda yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hakim karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.” hükmü gereğince, yapılan değerlendirmede yargılamaya egemen olan bir takım ilkelerin bulunduğu, tabii hakim, doğal yargıç ilkesi, usul ekonomisi ilkesi, kanuni hakim, yasal yargıç ilkesi, yargı ayrılığı ilkesi gibi ilkelerin bulunduğu, kanuni hakim, yasal yargıç ilkesi Anayasanın 142. Maddesine göre, mahkemelerinin kuruluşu, görevleri yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir. Bu düzenleme kanuni hakim ilkesine atıf yapmaktadır. Kanuni hakim ilkesi Anayasanın 37. Maddesinde, ” Kanuni hakim güvencesi başlığı altında hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.” hükmü ile düzenlenmiştir. Kanuni hakim; görev ve yetkisi kanunla belirlenmiş olan mahkemenin hakimidir. Bu ilkeyi karakterize eden tek unsur mahkemenin görev ve yetkisinin tayin edilmesi işleminin kanun ile yapılmış bulunmasıdır. Anayasanın yukarıda sayılan maddeleri ve kanuni hakim ilkesi çerçevesinde mahkeme kurma görevi münhasıran yasama organına yani TBMM’ye aittir. İdarenin tüzük ve yönetmelik gibi düzenleyici işlemleri aracılığıyla mahkeme kurması, kurulmuş mahkemenin görevlerini, yetkilerini ve yargılama usullerini değiştirmesi mümkün değildir. Bu ilke yargılamanın adil biçimde tarafsız ve bağımsız hakimlerce yapılmasını sağlamaya yöneliktir.
Tabii hakim ilkesi ise, Mahkemelerin kuruluş ve görevlerinin belirlenmesinde gözetilmesi gereken ilkelerdendir. Tabii hakim yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yürürlükte bulunan kanunlar aracılığıyla görevi ve yetkisi belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabi hakim dendiği, tabii hakim ilkesi, kanuni hakim ilkesinden daha geniş bir anlam ifade ettiği, bu çerçevede tabii hakim ilkesine uygunluğun sağlanması için kanunla mahkemenin görev ve yetkisinin belirlenmesi işleminin yargılanacak olan uyuşmazlığının gerçekleşmesinden önce yapılmış olması şarttır.
Anayasa’nın 141. Maddesinde; usul ekonomisi ilkesine atıf yaptığı, bu maddede davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir. Ayrıca medeni usul hukukuna egemen olan ilkelerden biri olan usul ekonomisi ilkesi yasalarda öngörülen düzenleme çerçevesinde yargılamanın kolaylaştırılmasını, yargılamada öngörülen olağan zaman süresinin aşılmamasını ve gereksiz gider yapılmamasını amaçlar ve bunu hakime bir görev olarak yükler.
Doğal hakim ilkesi Anayasa Mahkemesinin birçok kararlarına konu olmuştur. Anayasa’nın 37. Maddesinde; düzenlenmiş olan yasal yargıç güvencesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.ve Anayasa’nın 36. Maddelerinde ifade edilen adil yargılanma hakkının en önemli öğesi olan kanuni, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde yargılanma hakkının temelini oluşturmaktadır. Hukuk devletinde yasal yargıç, doğal yargıç (tabii hakim) olarak anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarında da belirttiği gibi doğal yargıç kavramı suçun işlenmesinden veya çekişmenin doğmasından önce davayı görecek yargı yerinin yasayla belirlenmesi diye tanımlanmaktadır. Başka bir anlatımla, doğal yargıç ilkesi; Yargılama makamlarının suçun işlenmesinden veya çekişmenin meydana gelmesinden sonra kurulmasına veya yargıcın atanmasına engel oluşturur, sanığın ve davanın yanlarına göre yargıç atanmasına olanak vermez. Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kararlarında doğal hakim kavramını suçun işlenmesinden veya davanın doğmasından önce davayı görecek yargı yerinin kanunla belirlenmesi olarak tanımlamaktadır. Başka bir anlatımla, doğal hakim ilkesi yargılama makamlarının uyuşmazlığın meydana gelmesinden sonra kurulmasını veya davanın taraflarına göre hakim atanmasını engeller. Özetle; Anayasa Mahkemesi doğal hakim ilkesini kanunla ve uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce kurulma şartı ile birlikte ele almakla, bağımsızlık ve tarafsızlığa da vurgu yapılarak adil yargılama hakkının bir parçası olarak kabul etmektedir. Ayrıca bu ilkeyi hukuk devletinin koşullarından biri olarak da değerlendirmektedir. Esasen bireyin temel hak ve hürriyetlerinin teminat altına alınması hukuk devletinin en önemli gereklerinden biridir. Adil yargılanma hakkı da bu kapsamda bireyin temel haklarından biri olduğundan, doğal hakim ilkesinin geniş anlamda hukuk devleti ilkesinin tabii bir unsurunu, dar anlamda ise adil yargılanma hakkının bir parçasını oluşturduğunu ifade etmektedir. (Prof. Dr. Caner Yenidünya)
Avrupa İnsan Hakları mahkemesi kararlarında da; doğal hakim ilkesine atıflar yapılmıştır. Bireylerin yasa ile kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yargılanma hakkı AİHS’nin adil yargılanma hakkının düzenlendiği 6. Maddesinde; herkes davasını medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar yada cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir denilmek suretiyle güvence altına alınmıştır. AİHS’nde doğal hakim ilkesi adil yargılama hakkına ilişkin 6. Maddede; mahkemelerinin yasayla kurulmuş olması ve bağımsız ve tarafsız olması gibi kriterler esas itibariyle doğal hakim ilkesini de kapsar bir nitelik arz etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, mahkemelerin yargı yetkisinin ancak yasama organı tarafından kanunla düzenlenebileceğini belirterek içtihat yoluyla da bu kuralın esnetilmeyeceğini açıkça belirtmiştir.
Kanuni hakim ilkesi, doğal hakim ilkesi, usul ekonomi ilkesi bu husustaki Anayasal düzenleme ve Anayasa Mahkemesi kararları, AİHS ve AİHM kararları birlikte değerlendirilip yorumlandığında, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile, Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresinin ilin mülki sınırları olarak belirlenmesine, işbu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına ilişkin kararının 01/09/2021 tarihinden sonra açılacak davalar için yetkili ve görevli olduğu, 01/09/2021 tarihinden önce açılan ve halen derdest olan mahkemelerin elindeki Ticaret Mahkemesi’nin görev ve yetkisine giren davaların açıldığı mahkemelerce sonuçlandırılması gerektiği şeklinde yorumlanması gerektiğine ilişkin – Emsal Samsun BAM 3. HD 2021/1511 Esas 2021/1353 Kararı ve Ankara ….. H.D 2021/1939 Esas 2021/ 1732 Kararları da nazara alınarak- dosyanın görevsizlikle davanın ilk açıldığı Polatlı Asliye Hukuk Mahkemesine (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Dosyanın, kararın kesinleşmesini müteakip 2 haftalık kesin süre içinde ve HMK’ nın 20′ nci maddesinde vazolunan usule uygun başvuru olması halinde görevli Polatlı ….. Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davaya görevli Mahkemede devam edilmesi halinde HMK’ nın 331/2′ nci maddesi uyarınca harç ve yargılama giderlerinin görevli Mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dosya üzerinden verilen kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.03/12/2021

Katip ….

Hakim ….

“Bu Evrak 5070 Sayılı Kanun Hükümlerine Göre UYAP Sistemi Üzerinden Elektronik Olarak İmzalanmıştır.”