Emsal Mahkeme Kararı Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/499 E. 2021/809 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T. C.
A N K A R A
ASLİYE 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGILAMA YETKİSİNİ KULLANAN MAHKEMEMİZCE VERİLEN KARAR

ESAS NO : 2021/499 Esas
KARAR NO : 2021/809

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …-….
VEKİLİ : Av. … -….
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. … – ….

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/08/2021
KARAR TARİHİ : 04/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı ile davalı borçlu arasında telefon ve buna bağlı yan ürünlerin alım-satım ilişkisi olduğunu, bu kapsamda davalı şirket tarafından davalı şirkete mal satışı yapıldığını, Bu satışlar karşılığı müvekkil şirket tarafından borçluya faturalar tahakkuk ettirildiği; bu satış bedellerinin toplamı 143.091,54 TL olduğu, davalı tarafından 124.153,30 TL’lik kısım ödendiği, kalan 18.938,24 TL’lik kısım ödenmediğini, yapılan bildirimlere rağmen davalı tarafından herhangi bir ödemede bulunulmadığını, davalı aleyhine Ankara …. İcra Müdürlüğü’nün 2019/16284 E. sayılı dosyası üzerinden ilamsız takip başlatıldığını, davalıya ödeme Emri 14/01/2021 tarihinde gönderildiğini, davalı tarafından 18/01/2021 tarihinde söz konusu takibe itiraz etmesi üzerine; işbu davaya dayanak icra takibi durduğunu, davalı tarafından yapılan haksız itirazda, somut bir belge ortaya konamadığını, davalı tarafından yapılan haksız itirazın tamamen takibin sonuçlanmasını engellemek amacında ve kötüniyetli olduğunu, ayrıca alacak miktarının likit olduğu ve davalı tarafından bilindiğini, Fazlaya ilişkin her türlü dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla, haksız olarak yapılan İtirazın İptali ile davalı borçlu açısından Ankara …. İcra Müdürlüğü’nün 2019/16284 E. sayılı takibin devamına, icra takibine haksız olarak itiraz eden davalı borçlunun aleyhine takip bedelinin %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davalı ile davacı şirket arasında telefon ve buna bağlı yan ürünlerin alım-satım ilişkisi olduğu; bu kapsamda davalı, davacı şirketten fatura ve IMEI numaraları belli olan cihazları alarak , son kullanıcıya fatura karşılığı satıp prime hak kazanan bir ticari ilişki içinde olduğunu, davacı tarafından davalıya cihaz satış bedellerinin toplamının 143.091,54 TL olduğunu, davalı tarafından 124.153,30 TL’lik kısmın ödendiğini, geriye kalan 18.938,24 TL’lik kısmın ödenmediğini iddia ettiğini, telefon satış bedeli borcunu gerekçe göstererek davalı aleyhine Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2019/16284 E. sayılı dosyası ile ilamsız takip başlattığını, müvekkili tarafından 18/01/2021 tarihinde takibe itiraz ettiğini, davalı, davacı şirketten mal alımı yaptığında; son kullanıcıya ürünleri fatura karşılığı sattığı ve davacı şirketten prim hak ettiğini, davacının tevdi ettiği borcun hangi IMEI numaralı cihazdan ve hangi faturadan olduğunu tek tek bu cihazların satılarak satış primine hak kazanıldığını ispata esas faturaları olduğunu, davacı şirket akdi yada kanuni hiçbir hakkı olmadan son kullanıcının faturaya taksitlendirerek almış olduğu cihazın borcunu ödemediğinde de, bu ödenmeyen bedeli müvekkilime ödemesi gereken primlerden haksız olarak kestiğini, davacı takibe dayanak faturasını 9.685,89TL olarak belirtip, ödeme emrini 14.272,43TL olarak tanzim ettirdiğini belirterek davanın reddine ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı ile Ankara Ticaret Odasına yazılan yazılara cevap verildiği görülmüştür.
Dava, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklı fatura alacağı nedeniyle davacı tarafça başlatılan icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın iptali isteminden ibarettir. (İİK md. 67)
Öncelikle mahkememizce 6102 s. TKK 4, 5 maddeleri uyarınca öncelikle uyuşmazlık konusunun ticari dava niteliğinde olup olmadığı ve Asliye Ticaret Mahkemesinin bu davaya görevli olup olmadığının mahkemece tespit edilmesi gerekir.
6102 s. TTK m. 5/1’de yapılan düzenlemede, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu nedenle kanun koyucu yapılan düzenleme ile ticari işlerle ilgili bütün davaları değil sadece uzmanlık gerektiren ve kanunda açıkça gösterilen hususlardan kaynaklanan uyuşmazlıklarda ticaret mahkemesinin görevli olacağını kabul etmiştir.
Ticari davalar; mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletme ile ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplanmaktadır. Doktrindeki yerleşik uygulama bu yöndedir.
A- Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartları aranmaz. Uyuşmazlık konusunun 6102 s. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
B- Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK 4/1. maddesinde yapılan düzenlemeye göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Kanunda yapılan bu düzenleme uyarınca bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
6102 sayılı TTK 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Bu nedenle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusundaki işin ticari iş niteliğinde olması bunun aynı zamanda ticari dava sayılmasını gerektirmez.
C-Taraflardan sadece birinin ticari işletmesi ile ilgili olması durumunda ticari dava kabul edilen davalar kanunda açıkça düzenlenmiştir. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6102 s. TTK 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülerek karara bağlanır. Aynı düzenleme uyarınca, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki, mülga 6762 s. TTK’dan farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 s. HMK m. 1 uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6102 s. TTK m. 5/4’de düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri’ne açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, Asliye Ticaret Mahkemesi’ne görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Bu nedenle yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesi’ne genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin esasının görülmesi gerekir. Buna karşılık, kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ticari olmayan bir davayı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık hali oluşturur.
Mahkemelerin görevi, ancak kanunla (6100 s. HMK m.1) düzenlenir. Görev ilişkin kurallar kamu düzenindendir. Bu nedenle yargılamanın her aşamasında mahkeme tarafından re’sen nazara alınması gerekir (HMK 20,114,115). Görev konusunda taraflar için kazanılmış hak doğmaz ve yeni bir Kanunla kabul edilen görev kuralları kanunda aksine düzenleme yapılmadığı sürece geçmişe de etkilidir (HGK 14.04.2004 tarih 2004/19-218 Esas 2004/221 sayılı kararı).
Dosya içerisinde toplanan tüm deliller ve diğer belgelerin incelenmesinde; somut olayda, taraflar arasındaki mal alım ve satımından kaynaklı davacının fatura alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine başlattığı ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, davada taraflardan davacı şirket olduğundan tacir sıfatının bulunduğu, mahkememizce ilgili vergi dairesi ve ticaret odasına yazılan yazı cevaplarına göre davalının tacir kaydının bulunmadığı, bilanço usulüne göre defter tutmadığı ve yapmış olduğu bildirdiği faaliyeti kapsamında dava konusu işin yapıldığı dönem yıllık alış ve satışları tutarının esnaflık sınırını aşacak miktarda olmadığından davacının tacir olarak kabul edilmeyeceği, bu nedenle davaya bakma görevinin mahkememizin görev alanına girmediği, eldeki davanın mutlak ve nispi ticari davalardan da olmadığı, uyuşmazlığın genel mahkemenin görev alanında kaldığı anlaşılmakla açılan bu davada Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, süresinde ve istek halinde dosyanın HMK 1, 20 maddeleri uyarınca, görevli ve yetkili Ankara Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir
HÜKÜM: Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-DAVANIN MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİ NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili ANKARA NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE,
4-6100 sayılı yasanın 20/1 maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra 2 haftalık süre içerisinde taraflarca dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi için talepte bulunulmadığı taktirde, mahkememizce re’sen davanın açılmamış sayılacağına karar VERİLECEĞİNE,

İlişkin, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda verilen karar tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.04/11/2021

Katip …
✍e-imzalıdır

Hakim …
✍e-imzalıdır