Emsal Mahkeme Kararı Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/423 E. 2021/672 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGILAMA YETKİSİNİ KULLANAN MAHKEMEMİZCE VERİLEN KARAR

ESAS NO : 2021/423 Esas
KARAR NO : 2021/672

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : … –
VEKİLLERİ : Av. … -…
DAVALI : … – …
VEKİLLERİ : Av. … – …

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/01/2017

BİRLEŞEN ANKARA 12.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2018/447 ESAS SAYILI
DAVA DOSYASI

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … – …

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/06/2018

KARAR TARİHİ : 29/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin …. illerinde … (…) tarafından verilen elektrik dağıtım lisansı kapsamında dağıtım faaliyeti yürütmekte olduğunu, müvekkili şirketin kendi bölgesindeki dağıtım faaliyetlerini yürütebilmek için …’a ait iletim hatlarını kullanmak zorunda olduğunu, davalı ile müvekkili şirket arasında müvekkil şirketin iletim sistemini kurabilmesi için iletim sistemin ilişkin sistem bağlantı ve sistem kullanım anlaşmaları akdedilmesi gerektiğini,dağıtım şirketlerinin iletim sistemini kullanırken sisteme zarar vermemesi için çeşitli kurallar getirildiğini, bu kurallardan birinin “İletim sistemi sistem kullanım ve sistem işletim tarifelerini hesaplama yöntem bildirimi”nde gösterildiğini, buna göre dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin iletim sisteminin her bir noktasında çekecekleri Endüktif reaktif enerjinin/verecekleri kapasitif enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun olması gerektiğini, bu orana aykırı bir durum olduğunda iletim sisteminin işleticisi davalı … tarafından dağıtım şirketleri aleyhine ceza tahakkuk ettirildiğini, bu şekilde 29/01/2013 düzenleme tarihli 24 adet ceza faturasının davalı tarafından müvekkili şirkete gönderildiğini, müvekkili şirketin 27/02/2013 tarihli yazısı ile bu işleme itiraz ederek faturaları iade ettiğini, ancak yapılan itirazın davalı şirketçe kabul edilmeyip itirazın ödemeyi durdurmayacağının gerekçe gösterilmesi ile bu faturaların 08/03/2013 tarihinde müvekkiline geri gönderildiğini, müvekkili şirketin de haciz tehdidi altında kalmamak için 3.913.690,90 TL tutarındaki fatura bedellerinin 24/04/2013 tarihinde davalı şirkete ödediğini,davalı şirketin 30/04/2013 tarihli yazısı ile de bu defa Aralık 2009-Aralık 2012 tarihleri arasındaki dönem için 29/04/2013 düzenleme tarihli 37 adet ceza faturasının gönderildiğini, bu fatura alacağının da 6183 sayılı Kanun hükümleri ve davalı baskısı nedeniyle toplam 14.751.490,19 TL’lik fatura bedelinin 30/04/2013 tarihinde davalı şirkete ödendiğini, dava konusu edilen ceza faturalarına dayanak olduğu iddia edilen olayların üzerinden uzun zaman geçtikten sonra usule ve mevzuata aykırı şekilde tek taraflı ölçümlere dayalı olarak düzenlendiğini, davalı …’ın bu hizmet sektöründe tekel konumunda olduğunu, 2010 yılından önce imzalanan herhangi bir sistem, kullanım ve bağlantı sözleşmesi bulunmadığını, yazılı sözleşme öncesi taraflar arasında fiili olarak sözleşmesel ilişki kurulduğunu, davalı şirket ile müvekkili arasında ilk olarak 16/09/2009 tarihinde sistem kullanım anlaşmaları ve bağlantı anlaşmalarının imzalandığını, davalı tarafın yöntem bildirimine göre ceza verme yetkisinin bulunmadığını, davalının söz konusu döneme ait cezaları iletim yöntem bildiriminin 1.5 maddesine dayandırdığını belirtmiş ise de bu bildirime göre davalının ceza verme yetkisinin bulunmadığını, yöntem bildirimine göre ceza verilmeyeceğinin yönetmelik hükmü ile de sabit olduğunu, “elektrik iletim sistemi arz güvenilirliği ve kalitesi yönetmeliği”nin dava konusu tahakkukların ait olduğu dönemde yürürlükte olan 11.maddesinde bu durumun belirtildiğini, Danıştay … .Daire Başkanlığının 2013/1308-2196 esas karar sayılı ilamında iletim sistemi sistem kullanım ve sistem işletim tarifelerini hesaplama yöntem bildirimine göre tahakkuk ettirilen cezaların hukuka uygun olmadığının vurgulandığını, bu tespitin önemli olduğunu, davalı şirketle 2010 yılının sonuna kadar ceza uygulanmaması yönünde mutakabata varıldığını, Sistem kullanım anlaşmalarının imzalandığı döneme ilişkin olarak da 16/09/2009 tarihinde imzalanan sistem kullanım anlaşmalarında ihtar şartı bulunduğunu, anlaşma hükümlerine uymadan öncelikle ihlalin düzeltilmesi için belli bir süre verilmeden doğrudan ceza kesilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Bağlantı Sözleşmesinin 16.maddesi gereğince de davalının kestiği sistem kullanım cezalarının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalı tarafından müvekkili şirket aleyhine Ocak 2007-Kasım 2009 dönemlerine ilişkin olarak 29/01/2013 düzenleme tarihli 24 adet faturayla tahakkuk ettirilen ceza faturalarına yapılan 3.913.690,90 TL ödemenin ödeme tarihi olan 24/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile davalıdan tahsiline, Aralık 2009-Aralık 2012 dönemlerine ilişkin olarak 29/04/2013 düzenleme tarihli 37 adet faturayla tahakkuk ettirilen ceza faturalarına yapılan 14.751.490,19 TL ödemenin ödeme tarihi olan 30/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 2577 sayılı Kanuna göre idari eylemlerden doğan zararların tazminine ilişkin davaların idari yargının görev alanına girdiğini, elektrik kamu hizmetinin sağlayıcısı ve idari doğal tekel konumunda bulunan müvekkiline yöneltilen iş bu davanın idari yargıda açılması gerekirken adli yargıda açıldığını,bu nedenle davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle usulden reddine, esas yönden de,ceza tahakkukları yasal mevzuata uygun olduğundan, istirdat şartları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava taraflar arasındaki sözleşme öncesi ve sözleşmesel ilişkiden kaynaklanan cezai ödemelerin istirdadına ilişkindir.
Mahkememizce yapılan yargılma sonucunda “Dava konusu faturalardan Ocak 2007-Kasım 2009 dönemlerine ilişkin olarak 29/01/2013 düzenleme tarihli 24 adet faturayla tahakkuk ettirilen ceza faturaları yönünden yapılan incelemede sözkonusu faturaların Yöntem Bildirimi 1.5. Madde çerçevesinde olduğu, ihlal tanımının “iletim sistemine doğrudan bağlı tüketiciler ve dağıtım lisansına sahip tüzel kişilerin,iletim sistemini her bir noktasında çekecekleri Endüktif reaktif enerjinin/verecekleri kapasitif enerjinin, aktif enerjiye oranının ilgili mevzuata uygun olmaması olarak belirtidiği, davacının 27/02/2013 tarihli yazısı ile faturalara itiraz ettiği, davalının itirazı kabul etmemsi üzerine cezayı24/04/2013 tarihinde ödediği, makbuzda ihtirazi kayıt şerhinin bulunmadığı anlaşılmıştır.Davacı, taraflar arasında 3 yıl süre ile ceza uygulanmaması konusunda muafiyet olduğunu bildirmekle birlikte bu konuda … kararı bulunmadığı var ise buna ilişkin yasal delilleri dosyaya sunamadığı bu iddiayı kanıtlayamadığı anlaşılmıştır.Yöntem Bildirimine dayanarak ceza kesilmesine ilişkin Danıştay … Dairesinin 2012/2145 esas-2012/4081 karar sayılı emsal kararında yöntem bildirimine göre ceza kesilmesininhukuka uygun olmadığının tesbit edildiği, bu haliyleher nekadar makbuzda ihtirazi kayıt yok ise de davalının hukuka aykırı olarak yöntem bildirimi 1.5. Madde kapsamında davacıya ceza uygulamasının haksız ve hukuka aykırı olduğu, davacı itiraz dilekçesi verdiğinden bu itirazının ihtirazi kayıt olarak kabul edilerek ödenen cezanın istirdatının mümkün olduğu anlaşılmıştır.
29/04/2013 tarihinde tahakkuk ettirilen 37 adet fatura yönünden yapılan incelemede Aralık 2009-ÜTemmuz 2010 dönemine ilişkin ceza faturaların sistem kullanım anlaşması öncesi dönemde olduğu, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda tahakkukun hukuka aykırı olduğu,davacının taraflar arasındaki sözleşme devam ettiğinden icra ve elektiriğin kesileceği baskısı altında cezayı ödediği bu nedenle istirdadı gerektiği anlaşılmıştır. Ağustos 2010-Aralık 2012 döneminde taraflar arasında Sistem Kullanım Anlaşması bulunduğu her nekadar bilirkişilerce sözkonusu anlaşmada ihtar koşulu bulunmadığından ceza tahakkukunun usulüne uygun olduğu belirtilmişse de, Bağlantı Anlaşmasının 1. Maddesinde ceza tahakkuku için ihtar koşulunun varlığı kabul edildiğinden ve davalı tarafından ihtar yapıldığı iddia ve ispatlanamadığından bu döneme ilişkin ceza tahakkukuklarının da hukuka aykırı ve haksız olduğu kanaatine varılmış, davacı davalıyı temerrüde düşürdüğünü kanıtlayamadığından dava tarihinden itibaren faiz işletilerek davanın kabulü” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, İstinaf ve Yargıtay aşamaları sonrasında Yargıtay ….. Hukuk Dairesinin 2020/367 esas – 4068 karar sayılı ilamı ile “Mahkemece iddia, savunma ve dosya kapsamında; ceza kesen davalı şirketin ceza kesmeden önce böyle bir uyarıda bulunmadığı, bu nedenle kesilen cezanın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine uygun olmadığı, her ne kadar bilirkişilerce sözkonusu anlaşmada ihtar koşulu bulunmadığından ceza tahakkukunun usulüne uygun olduğu belirtilmişse de, Bağlantı Anlaşmasının 16. maddesinde ceza tahakkuku için ihtar koşulunun varlığı kabul edildiği, davacı şirketin söz konusu cezayı tarihinde ödediği, haksız olarak alınan bu bedeli ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte isteyebileceği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesince; tarafların tacir olduğu, davacının ödemeleri yasal haklarını kullanacağı itirazı ile yapabileceği, davacının TTK’nın 21/2. maddesinde öngörülen sürede itirazda bulunmadığı gerekçesiyle esas hakkında yeninden karar verilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Borçlar Kanunu ve diğer yasal düzenlemelerde ihtirazı kayıt ileri sürme hakkının kullanılması belli bir şekle bağlı kılınmamıştır. Hak sahibi açıkça ihtirazı kayıt hakkını ileri sürmese bile, yaptığı eylem ve işlemlerden bu hakkını kullanmak istediği sonucu çıkarılabiliyorsa,bu hakkın kullanıldığının kabul edilmesi gerekir.
Her zaman bir borcun mevcut olup olmadığı bilinmeyebilir. Bu durumda borçlu şüpheyle de olsa borcu ifa etmişse bunu geri isteyebilir. Bu durumda ihtirazi kayıt koymasına gerek yoktur.
Somut olayda davalı tarafından taraflar arasında sözleşme bulunmayan dönem için Yöntem Bildirimine göre, sözleşme sonrası ise sözleşme şartlarına uyulmaması nedeniyle geçmişe yönelik ihlaller nedeniyle ceza faturaları düzenlendiği ve davacı tarafından ihtirazi kayıt konularak ödenmesi kararlaştırılmasına rağmen ihtirazi kayıt konulmadan ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bir şirketin yetkili kurumları tarafından ihtirazi kayıt koymak kaydıyla ödeme yapılması konusunda karar alınmasına rağmen ödemenin ihtirazi kayıtla yapılmaması davacının ödemeyi yukarıda belirtilen çekincelerle yaptığının kabulünü kuvvetlendirmektedir.
Sözleşme öncesi döneme ilişkin ceza faturalarının dayanağı olan Yöntem Bildiriminin Danıştay tarafından iptal edilmesi nedeniyle bu döneme ilişkin ceza faturalarının ödenmesi halinde iadesinin talep edilmesi her halükarda mümkündür. Aksine gerekçeyle bu döneme ilişkin talebin reddi doğru değildir.
Sözleşme döneminde ihtar şartına uyulmadan düzenlenen ceza faturalarının usulsüz olduğu konusunda gerek ilk derece mahkemesi ve gerekse Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi görüşlerinde uygunluk ve isabet vardır. Sözleşme çerçevesinde düzenlenmiş bir faturanın ödenmesi sonrası bu ödemenin sözleşme şartlarına uymadığı düşüncesiyle iadesi talep edilebilir. Bu talep için ödeme sırasında ihtirazi kayıt konulmasına ihtiyaç yoktur. Kaldı ki az yukarıda belirtilen gerekçelerle davacının bazı çekincelerle ihtirazi kayıt koymaktan alıkonulduğunun kabulü gerekir. Dava konusu faturaların bir hakedişe konu edilmediği, Hizmet İşleri Genel Şartnamesi 42. maddesinde belirlenen usulle bir ihtirazi kaydın da olayımız da uygulama yeri olmadığına göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde redde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile karar kaldırılarak dosya Ankara Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmiş, Bölge Mahkemesinin direnmesi sonrasında Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2021/4485 esas, 2556 karar sayılı ilamı ile “Dava, taraflar arasındaki sistem kullanım anlaşması uyarınca davalı tarafından düzenlenen ve davacı tarafça ödenen ceza faturalarının bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
02/12/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, 25/11/2020 tarihli 7257 sayılı Kanun’un 33. maddesi ile, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasına (ç) bendinden sonra gelmek üzere (d) bendi eklenmiş, buna göre “İletim sisteminin normal işletme koşulları içerisinde işletilmesi ile işletme güvenliği ve bütünlüğü üzerinde risk oluşturan durumlara ilişkin olarak bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihlallerinin takibini yapmak, ihlal durumu tespit edilen tüzel kişilere sistem kullanım anlaşmasında düzenlenen ceza-i şartları ve diğer yaptırımları uygulamak” …’ın görev ve yükümlülükleri arasında gösterildikten sonra 6446 sayılı Kanun’a Ek madde 3 ile “8 inci maddenin ikinci fıkrasının (d) bendinin uygulamasından kaynaklanan uyuşmazlıklar idari yargıda görülür.” hükmü eklenmiş, 46. madde ile de Kanun’un yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir.
Hukuk yargılamasında usul hükümlerinde yapılan değişiklikler derdest davalarda derhal uygulanır. Bir davaya hangi yargı kolunda bakılacağı konusu HMK’nın 114/1-b maddesi gereğince dava şartıdır. HMK’nın 115/1. fıkrası gereğince anılan dava şartı yargılamanın her aşamasında (ilk derece ve istinaf mahkemeleri ile Yargıtayca) re’sen dikkate alınır. Bu bağlamda, 7257 sayılı Kanun ile bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihlallerine ilişkin ceza-i şartlara dair uyuşmazlıkların idari yargı yolunda görüleceği hükme bağlandığından yargı yoluna ilişkin bu değişikliğin usul hükmü niteliğinde olduğu, derhal ve kesinleşmemiş tüm uyuşmazlıkları da kapsar şekilde uygulanması gerektiği anlaşıldığından 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan “yargı yolunun caiz olmaması” nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğinden Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararının kabulü ile Dairemizin bozma kararının kaldırılması ve kararın bu nedenle bozulması uygun bulunmuştur.” gerekçesi ile bozma kararı kaldırılarak dosyanın işlem yapılmak üzere mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır. Usul ve yasaya uygun Yargıtay bozma ilamına uyulmuştur.
Yargılama sırasında 7257 sayılı yasa ile dava konusu olan sistem kullanım ihlallerine ilişkin cezai şartlar yönünden uyuşmazlıkların idari yargı yolunca çözümlenmesi yönünde yasa değişikliği bulunduğu, usul hükümlerinin anında yürürlük ilkesi sebebi ile derdest tüm dosyalara uygulanması gerekliliği dikkate alınarak dava dosyasında yargı yolu caiz olmadığından dava şartı noksanlığı sebebi ile davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının HMK 114/1-b maddesi uyarınca dava şartı olan yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,
2-Asıl dava dosyası önce ayrılıp daha sonra bozma ilamı çerçevesinde yeniden birleştirildiğinden her iki dosyanın kökü asıl davaya dayanmakla ve bu davada peşin harç tek alındığından asıl ve birleşen dava yönünden alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 318.754,64‬ TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 318.695,34 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4- Dava Yasa değişikliği nedeniyle usulden reddedildiğinden karar gerekçesine göre davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan gider avansının HMK’nın 333. Maddesi gereğince karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
İlişkin, taraf vekillerinin yüzlerine karşı oy birliği ile verilen karar tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.29/09/2021

Başkan …
E-imzalı.
Üye …
E-imzalı.
Üye …
E-imzalı.
Katip …
E-imzalı.