Emsal Mahkeme Kararı Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/403 E. 2021/526 K. 07.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T. C.
A N K A R A
ASLİYE 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGILAMA YETKİSİNİ KULLANAN MAHKEMEMİZCE VERİLEN KARAR

ESAS NO : 2021/403 Esas
KARAR NO : 2021/526 Karar

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/07/2021
KARAR TARİHİ : 07/07/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/07/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin, …parselde kayıtlı taşınmazda paydaş olduğu, taşınmaz üzerine arsa payı karşılığı inşaat yapılması hususunda … Uluslararası Lojistik Nakliye Oto Mobilya Bilgisayar Dış Ticaret ve Turizm Limited Şirketi ile Ankara … Noterliğinin. 01.02.2013 tarih ve …yevmiye sayılı düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesi akdedildiği, yüklenicinin inşaatı vaat ettiği sürede bitirememesi üzerine, yüklenicinin de muvafakati ile, inşaatta ustabaşı takım kılavuzu olan … ile, kalan işlerin tamamlanmasına dair 21.01.2016 tarihli eser sözleşmesi ve bu sözleşmeye ek, kat maliklerinin de taraf olduğu bir sözleşme daha akdedildiği, 21.01.2016 tarihli sözleşme gereğince, davalı …’a arsa sahipleri tarafından 7 – 11 ve 16 no.lu dairelerin tapusu devredileceğini, sözleşmede, 1. Hakdedişte 7 no.lu daire, 2. Hak edişte 11 no.lu daire, 3. Hak ediş olarak 16 no.lu dükkanın tapusunun davalıya devredileceği kararlaştırıldığı, ancak 11 no.lu dairenin tapusu daha öncesinde müteahhide devredildiğinden, bu dairenin tapusunun devri, müteahhitten alınabilme şartına bağlandığı, daha sonra müteahhidin bu dairenin tapusunu vermemesi üzerine, ek sözleşme ile, 11 no.lu daire bedeli ve 65.000,00.TL’lik tutarın davalının da daire sahibi bulunduğu binadaki kat malikleri tarafından eşit olarak ödenmesi kararlaştırıldığı, 21.01.2016 tarihli ilk sözleşmede, “yapılacak işlerin temini için ayrıca …’a 85.000,00.TL’lik bir adet teminat senedi verileceği, 1. Hak ediş tamamlandığından bu senedin iade edilip teminat senedinin yenileneceği, 2. Hak ediş tamamlandığında 2. Senedin iade edileceği” kararlaştırıldığı, sözleşmede 2 adet teminat senedi ifadesi geçse de müvekkillerinin tarafından davalıya , 21.01.2016 tanzim tarihli, görüldüğünde ödenecek vadeli ve arkasında “teminat” ibaresi yer alan 85.000,00.TL tutarlı, 1- 2 ve 3 sıra numarası verilmek suretiyle 3 adet senet düzenlenip verildiği, senetlerde, müvekkil …’in borçlu, …’in kefil olarak imzası bulunduğu, bir kısım imalatlar yapıldığında yani 1. Hak edişte davalıya, 7 no.lu bağımsız bölümün tapu devri yapılmış ve 1 no.lu senet iade alındığı, senedin aslının, arkasında “teminat” ibaresi yazılı şekilde müvekkili …’te olduğu, ilk hak edişten sonra, davalının, uzun süre inşaatta imalat yapmadığı, 11 no.lu dairenin tapusunun devri imkansız olduğu ve ek sözleşme ile bedelinin kendisinin de içerisinde yer aldığı kat maliklerince ödeneceği kararlaştırıldığı halde, inşaatın devam etmemesine, 11 no.lu bağımsız bölümün tapusunun verilmemesini bahane ettiğini, bu süreçte müvekkilleri ve kat malikleri, 21.01.2016 tarihli sözleşme ve ek sözleşmeden dolayı davalıya ödemeler yaptıklarını, ancak davalının, inşaatı tamamlamamakta ısrar ettiğini, davalının, yaptığı imalattan daha fazlasını gerek müvekkillerinden gerekse kat maliklerinden tahsil ettiği halde, bu kez, elinde teminat olarak bulundurduğu, 3 no.lu senedin arka kısmında yer alan teminat ibaresi kenarda olduğundan bu ibareyi keserek Ankara … İcra Müdürlüğünün .. Esas sayılı dosyasıyla icra takibine konu ettiğini, müvekkilleri, senedin teminat olduğundan dolayı Ankara … İcra Hukuk Mahkemesinin … (… tarafından) ve … (… tarafından) Esas sayılı dosyaları ile dava yoluna gittiklerini, …, dava aşamasında takibin durdurulmaması ve geçimini sağladığı C plakalı aracı üzerine haciz ve yakalama şerhi konulmasından dolayı, borçlu olmadığı halde ödeme yapmak ve davasını geri çekmek zorunda kaldığını, müvekkillerinden … tarafından açılan davanın derdest olduğu, icra dosyasına ödenen miktarlarla ilgili olarak dava ve talep haklarının saklı olduğunu, davanın kabulü ile …’in borçlu, …’in kefil olarak imzaları bulunan, davalı … emrine havaleli olarak düzenlenmiş, 21.01.2016 tanzim tarihli, görüldüğünde ödenecek vadeli 85.000,00.TL bedelli “2” no.lu senedin gerek teminat senedi olması nedeniyle karşılığının bulunması, gerekse bedelinin ödenmiş olması nedeniyle müvekkillerinin senetten dolayı borçlu olmadıklarının tespitine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava, davaya konu senet nedeniyle davacıların davalıya karşı borçlu olup olmadıklarının tespiti isteminden ibarettir.
Öncelikle mahkememizce 6102 s. TKK 4, 5 maddeleri uyarınca öncelikle uyuşmazlık konusunun ticari dava niteliğinde olup olmadığı ve Asliye Ticaret Mahkemesinin bu davaya görevli olup olmadığının mahkemece tespit edilmesi gerekir.
6102 s. TTK m. 5/1’de yapılan düzenlemede, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu nedenle kanun koyucu yapılan düzenleme ile ticari işlerle ilgili bütün davaları değil sadece uzmanlık gerektiren ve kanunda açıkça gösterilen hususlardan kaynaklanan uyuşmazlıklarda ticaret mahkemesinin görevli olacağını kabul etmiştir.
Ticari davalar; mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletme ile ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplanmaktadır. Doktrindeki yerleşik uygulama bu yöndedir.
A- Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartları aranmaz. Uyuşmazlık konusunun 6102 s. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
B- Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK 4/1. maddesinde yapılan düzenlemeye göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Kanunda yapılan bu düzenleme uyarınca bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
6102 sayılı TTK 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Bu nedenle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusundaki işin ticari iş niteliğinde olması bunun aynı zamanda ticari dava sayılmasını gerektirmez.
C-Taraflardan sadece birinin ticari işletmesi ile ilgili olması durumunda ticari dava kabul edilen davalar kanunda açıkça düzenlenmiştir. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6102 s. TTK 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülerek karara bağlanır. Aynı düzenleme uyarınca, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki, mülga 6762 s. TTK’dan farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 s. HMK m. 1 uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6102 s. TTK m. 5/4’de düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri’ne açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, Asliye Ticaret Mahkemesi’ne görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Bu nedenle yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesi’ne genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin esasının görülmesi gerekir. Buna karşılık, kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ticari olmayan bir davayı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık hali oluşturur.
Mahkemelerin görevi, ancak kanunla (6100 s. HMK m.1) düzenlenir. Görev ilişkin kurallar kamu düzenindendir. Bu nedenle yargılamanın her aşamasında mahkeme tarafından re’sen nazara alınması gerekir (HMK 20,114,115). Görev konusunda taraflar için kazanılmış hak doğmaz ve yeni bir Kanunla kabul edilen görev kuralları kanunda aksine düzenleme yapılmadığı sürece geçmişe de etkilidir (HGK 14.04.2004 tarih 2004/19-218 Esas 2004/221 sayılı kararı).
Dosya içerisinde toplanan tüm deliller ve diğer belgelerin incelenmesinde; davacı vekili, arsa sahipleri davacılar ile davadışı yüklenici … Uluslararası Lojistik Nakliye Oto Mobilya Bilgisayar Dış Ticaret ve Turizm Limited Şirketi arasında arsa sahiplerinin hissedar olduğu … parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, söz konusu inşaatın müteahhit tarafından yarım bırakıldığını, bunun üzerine yarım kalan inşaatın tamamlanması için davalı ile sözleşme düzenlendiğini, 21.01.2016 tarihli ilk sözleşmede, “yapılacak işlerin temini için ayrıca …’a 85.000,00.TL’lik bir adet teminat senedi verileceği, 1. Hak ediş tamamlandığından bu senedin iade edilip teminat senedinin yenileneceği, 2. Hak ediş tamamlandığında 2. Senedin iade edileceği” kararlaştırıldığı, sözleşmede 2 adet teminat senedi ifadesi geçse de müvekkiller tarafından davalıya , 21.01.2016 tanzim tarihli, görüldüğünde ödenecek vadeli ve arkasında “teminat” ibaresi yer alan 85.000,00.TL tutarlı, 1- 2 ve 3 sıra numarası verilmek suretiyle 3 adet senet düzenlenip verildiğini, davalının üzerine düşen edimlerini getirmediğini, senetlerin teminat olarak verildiğini, davacıların 21.01.2016 tanzim tarihli, vade tarihi yazılı olmayan (görüldüğünde ödenecek vadeli) 85.000,00.TL bedelli, 2 no.lu teminat senedinden dolayı borçlu olmadıklarını belirtmiş olup, davaya konu bononun kaynağının taraflar arasındaki 21/0/2016 tarihli eser sözleşmesi olduğu ve yukarıda belirtilen madde hükümlerinden kaynaklanmadığı, tarafların tacir olmadığı ve uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesi ile ilgili ticari iş olmadığı (bkz benzer konuda olumsuz görev uyuşmazlığı üzerine verilen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2019/1678 esas ve 2019/1654 karar sayılı 07/11/2019 tarihli kararı) davanın ve tarafların belirtilen niteliğine göre uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği anlaşıldığından mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine ve talep halinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİ NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili Ankara Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE,
4-6100 sayılı yasanın 20/1 maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra 2 haftalık süre içerisinde taraflarca dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi için talepte bulunulmadığı taktirde, mahkememizce resen davanın açılmamış sayılmasına karar VERİLECEĞİNE,
5-Davacı tarafın tedbir talebinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
İlişkin, tarafların yokluğunda dosya üzerinden verilen kararın tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/07/2021
Katip …
✍e-imzalıdır

Hakim …
✍e-imzalıdır