Emsal Mahkeme Kararı Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/296 E. 2021/828 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGILAMA YETKİSİNİ KULLANAN MAHKEMEMİZCE VERİLEN KARAR

ESAS NO : 2021/296 Esas
KARAR NO : 2021/828

HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACILAR : 1- … – …
2- … – …
VEKİLİ : Av. … -….
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. … -…
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/05/2021
KARAR TARİHİ : 11/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı …Ş.’nin Ankara ilinde inşaat alanında faaliyet gösteren bir firma olduğunu, diğer davacı …’ün ise …Yapı A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı olduğunu, davalı/ borçlunun ise davacı …Ş.’den taşınmaz satın alan kişilerden birisi olduğunu, davacı … ile davalı arasında hiç bir hukuki ya da ticari ilişki mevcut olmadığını, davacının şirket çekine “hatır” nedeniyle ciro attığını davalı ile davacı …Ş arasında imzalanan sözleşmeler uyarınca davacının firmanın yüklenicisi olduğu …Towers projesinden A Blok 17 numaralı, A Blok 16 numaralı ve C Blok 43 numaralı taşınmazların satışı için anlaşıldığını ve ayrı ayrı sözleşmeler yapıldığını, satış sözleşmelerinin farklı tarihlerde imzalandığını, öncelikle satılan A16 ve A17 numaralı taşınmazların (olası proje değişikliği olması halinde alt katının satışa konu kılınmaması) sadece üst katlarının Kdv hariç 3.850.000-TL’ye satıldığını, sonrasında proje değişikliğinin gerçekleşmemesi nedeniyle alt katlarınında 600.000-TL bedelle (özel indirim yapılarak) ayrıca sözleşmeye konu edildiğini, davalı ile davacı firma arasındaki anlaşmazlığın davalıyla en son yapılan A17 ve A16 numaralı bağımsız bölümlerin proje tadilatına konu olmaması nedeniyle devamı olan alt kat’ının satışına ilişkin olduğunu, alt kat m2 bedeli davalı için indirimli olarak 600.000-TL’ye anlaşıldığını, davalı ödemeyi 3 taksitle yapmayı kabul ettiğini, son taksit olan 200.000-TL’yi ödemediğini, davalının davacı firmaya hali hazırda borçlu bulunmadığını, İİK 68/A ve devamı maddeleri uyarınca davalı tarafça ikrar edilmiş sözleşme ile takibe konu çek’in teminat olduğunun kabul edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine davalı ile davacı firma arasında 18.09.2019 tarihinde protokol düzenlendiğini, protokole göre davalının davacı firmaya olan borcunu kabul ile 30.09.2019 tarihine kadar ödeyeceğini beyan ettiğini, söz konusu tarihte tapu devri gerçekleşmediği için davacı firma tarafından “teminat” olarak 31.03.2020 tarihli davacı …Ş.’ye ait çekin, davacı firma yetkilisi … tarafından da (hatır cirosu) ciro edilerek davalı/alacaklıya verildiğini, söz konusu çekin, proje değişikliği olmasına ilişkin olarak verildiğini, davalının davacı firmaya borcu bulunmadığını, davacı firmanın, proje değişikliği olmamasına binaen davalı ile anlaşarak, taşınmazların alt katlarını uygun bir m2 bedeli ile davalıya sattığını, davalının, teminata konu kılınan hususu ortadan kaldıracak şekilde taşınmazın alt katlarını da satın aldığını, davalıya davacı firma tarafından tapu devirleri yapıldığını, ancak davalının proje değişikliği yapılmasını talep ettiği için protokole konu 31.03.2020 vadeli çekin takibe konu kılınan 31.08.2020 tarihli çek ile değiştirildiğini, bu durumun bir yenileme olmayıp, teminat olarak verilen çekin vadesinin uzatılması işlemi olduğunu, bu konuda yeni bir protokolün taraflarca düzenlenmediğini, davalının hali hazır da davacı firmaya borcunu ödemediği gibi teminat olarak kendisine verilen çeki Ankara … Müdürlüğünün 2020/9980 Esas sayılı dosyasında takibe konu kıldığını, söz konusu çekin tazmin edilmesi halinde müvekkil firmanın davalıdan alacağının daha da artacağını, dava dilekçesi ekinde sunulan protokol uyarınca davalının kendisine teminat olarak verilen çeki tahsile koyabilmesi için borcunun bulunmaması gerektiğini, nitekim davalı ile imzalanan satış sözleşmesinde de aynı hükmün bulunduğunu, ancak davalının protokolde belirtilen tarihin geçmesine rağmen ödeme yapmadığı gibi müvekkil firmaya teminata konu kılınan çek’i iade etmediğini, protokol uyarınca teminat olarak verildiği sözleşmeye yazıldığını ve ayrıca sözleşme hükümlerinden de anlaşıldığı üzere çekin kambiyo vasfını taşımadığını bildirmiş, tedbiren takibin durdurulmasına, şayet aksi kanaatte olunur ise takibe yapılacak/tahsilatların ödemenin, davalıya ödenmemesine ilişkin tedbir kararı verilmesine davanın kabulü ile davacının davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, Ankara … Müdürlüğünün 2020/9980 Esas sayılı takibin iptaline, davalı taraf aleyhine kötüniyet tazminatına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davaya konu icra takibine konulan çekin bir kambiyo senedi olduğunu, kayıtsız ve şartsız bir alacak belgesi olduğunu, bu kambiyo senedinin çekteki borcun ödenmesinin herhangi bir kayda bağlanmış olduğunu ancak aynı değerdeki taraflarca imzalanarak kabul edilmiş bir yazılı belgenin varlığına bağlı olduğunu, davalının çekteki iyiniyetli üçüncü kişi konumunda ciranta alacaklısı olduğunu, her ne kadar çekteki lehdar ciranta keşideci şirketin yetkilisi olsa da takip hukuku açısından bu hususun bir önemi olmadığını, davacı tarafın ileri sürdüğü taraflar arasındaki protokole konu çek takip konusu çek olmadığını, takip konusu çekin, sonradan alacaklı davalıya ciro edilerek verilmiş bir çek olduğunu, davacı borçlunun ileri sürdüğü protokol şartlarını öncelikle yerine getirmemiş olan davacının borçlu olduğunu, davalıya bu nedenle sonradan takip konusu çeki verdiğini, protokol konusu olan, davacı tarafından davalıya satışları yapılmış taşınmazlara ilişkin gerekli proje değişikliği yapılarak ayrı bağımsız bölümler şeklinde tapuların verilmesi taahhüdünün yerine getirilmeyerek davalının almış olduğu taşınmazların ekonomik olarak değer kaybına uğradığını, davacı tarafın bu durumu kabul ederek sonradan protokol ile bu hususu düzelteceğini kabul etmesine rağmen herhangi bir proje değişikliği ve ayrı ayrı bağımsız bölüm tapularını verme yükümlülüğünü yerine getiremediğini, bu nedenle de davalının uğradığı zararların telafisi için davalının borçlu olduğunu kabul ederek takip konusu çeki verdiğini, sözleşmelere konu taşınmazların satışlarına ilişkin tapu müdürlüğüne bildirilen değerler ile davalının ödemesini yaptığı bedeller arasında da uyumsuzluklar olduğunu, satılan taşınmazlara ilişkin faturaların da halen alıcı davalıya verilmediğini, davacı tarafın, satış sözleşmeleri gereğince davalıdan 200.000,00.-TL alacaklı olduğu iddiasında olduğunu ancak ayrı bağımsız bölümler halinde tapuları vermek üzere gerekli proje değişikliğini yapacağının da bu protokolde kararlaştırıldığını, davacı tarafın bu proje değişikliğini yaparak ayrı bağımsız bölüm tapularını veremeyerek ve yükümlendiği edimini yerine getirmeyerek alacaklı olma durumunu kaybettiğini, davacı tarafın buna rağmen dava konusu takipten sonra 200.000,00.-TL alacak iddiası ile Ankara…Müdürlüğünün 2020/27271 sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, bu takibe itiraz edilerek durdurulması üzerine de Ankara Batı … Hukuk Mahkemesinin 2020/371 E. Sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını, her iki davanın konusu ve tarafları bir olmakla dosyaların bileştirilmesi gerektiğini, davacının bu çek nedeniyle borçlu olmadığı düşüncesinde ise çekin bankaya yazdırılmadan veya yazdırıldıktan sonra takibe konulmadan menfi tespit davası açması gerektiğini, icra takip hukuku açısından yapılan takipte herhangi hukuka aykırı bir durum bulunmadığını bildirmiş, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak açılan davanın esastan reddine; haksız ve kötüniyetli olarak dava açılarak takibin durdurulmuş olması nedeniyle borcun %20’sinden az olmayacak şekilde icra inkar tazminatının davacılardan tahsili ile davalı alacaklıya ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, icra takibine konu edilen senet nedeniyle davacıların davalıya borçlu olup olmadığının tespiti isteminden ibarettir.
Öncelikle mahkememizce 6102 s. TKK 4, 5 maddeleri uyarınca öncelikle uyuşmazlık konusunun ticari dava niteliğinde olup olmadığı ve Asliye Ticaret Mahkemesinin bu davaya görevli olup olmadığının mahkemece tespit edilmesi gerekir.
6102 s. TTK m. 5/1’de yapılan düzenlemede, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu nedenle kanun koyucu yapılan düzenleme ile ticari işlerle ilgili bütün davaları değil sadece uzmanlık gerektiren ve kanunda açıkça gösterilen hususlardan kaynaklanan uyuşmazlıklarda ticaret mahkemesinin görevli olacağını kabul etmiştir.
Ticari davalar; mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletme ile ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplanmaktadır. Doktrindeki yerleşik uygulama bu yöndedir.
A- Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartları aranmaz. Uyuşmazlık konusunun 6102 s. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
B- Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK 4/1. maddesinde yapılan düzenlemeye göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Kanunda yapılan bu düzenleme uyarınca bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
6102 sayılı TTK 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Bu nedenle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusundaki işin ticari iş niteliğinde olması bunun aynı zamanda ticari dava sayılmasını gerektirmez.
C-Taraflardan sadece birinin ticari işletmesi ile ilgili olması durumunda ticari dava kabul edilen davalar kanunda açıkça düzenlenmiştir. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6102 s. TTK 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülerek karara bağlanır. Aynı düzenleme uyarınca, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki, mülga 6762 s. TTK’dan farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 s. HMK m. 1 uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6102 s. TTK m. 5/4’de düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri’ne açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, Asliye Ticaret Mahkemesi’ne görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Bu nedenle yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesi’ne genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin esasının görülmesi gerekir. Buna karşılık, kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ticari olmayan bir davayı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık hali oluşturur.
Mahkemelerin görevi, ancak kanunla (6100 s. HMK m.1) düzenlenir. Görev ilişkin kurallar kamu düzenindendir. Bu nedenle yargılamanın her aşamasında mahkeme tarafından re’sen nazara alınması gerekir (HMK 20,114,115). Görev konusunda taraflar için kazanılmış hak doğmaz ve yeni bir Kanunla kabul edilen görev kuralları kanunda aksine düzenleme yapılmadığı sürece geçmişe de etkilidir (HGK 14.04.2004 tarih 2004/19-218 Esas 2004/221 sayılı kararı).
Dosya içerisinde toplanan tüm deliller ve diğer belgelerin incelenmesinde; davacı şirket ile davalı arasında 18/09/2019 tarihli taşınmaz alım satımına ilişkin protokol ile yine aynı taşınmazlar için 01/03/2019 tarihinde gayrımenkul satış vaadi sözleşmesi akdedildiği, protokol uyarınca davalıya verildiği belirtilen çekin davalı tarafından davacılar aleyhine icra takibi konulması nedeniyle davacılar tarafından borçlu olunmadığının tespiti amacıyla eldeki menfi tespit davasının açıldığı, davalının ATO’da tacir kaydı olmadığı, davalı vekilinin Ankara Batı… Hukuk Mahkemesinin 2020/49 D.iş sayılı dosyasının duruşmasında davalının tacir olmadığının açıkça belirtildiği, taraflar arasında yukarıda belirtilen hukuki ilişki gereğince davacı şirket tarafından davalı aleyhine protokolde belirtilen ve davalıya verilen çek bedelinin tahsili amacıyla açılmış Ankara … Hukuk Mahkemesinin 2021/625 esas sayılı dava dosyasının halen derdest olduğu, dava konusu çekin ihdas nedeninin taşınmaz alım ve satımı ilişkisinden kaynaklandığı, davalı tacir olmadığından davanın nispi ticari dava olarak kabul edilmeyeceği, bu nedenle davaya bakma görevinin mahkememizin görev alanına girmediği, genel mahkemenin görev alanında kaldığı anlaşılmakla açılan bu davada Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, süresinde ve istek halinde dosyanın HMK 1, 20 maddeleri uyarınca, görevli ve yetkili Ankara Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİ NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili ANKARA NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE,
4-6100 sayılı yasanın 20/1 maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra 2 haftalık süre içerisinde taraflarca dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi için talepte bulunulmadığı taktirde, mahkememizce re’sen davanın açılmamış sayılacağına karar VERİLECEĞİNE,

İlişkin, taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.11/11/2021
Katip …
E-imzalı.

Hakim …
E-imzalı.