Emsal Mahkeme Kararı Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/213 E. 2021/846 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGILAMA YETKİSİNİ KULLANAN MAHKEMEMİZCE VERİLEN KARAR

ESAS NO : 2021/213 Esas
KARAR NO : 2021/846

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. … -….
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … -…
DAVA : Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/04/2021
KARAR TARİHİ : 18/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı … Şirketinin,…. (isim değişikliğinden sonraki resmi adı : …) adındaki şahsa, kullanılan konut kredisi borcu sebebiyle kefil olduğu, …’ın 2011 yılında davalı bankanın Ankara …. Şubesi’nden 450.000,00-TL. miktarında konut kredisi (tüketici kredisi) kullandığı, bu kredinin bir miktarını ödediğini, fakat geriye kalan kısmını ise ödeyemediğini, davalı bankanın kullanılan konut kredisinden kaynaklı satın alınan dairede ipotek hakkının olduğu, …’ın diğer alacaklılarından birisi olan … adlı Alman Şirketi, … aleyhine icra takibi başlattığı ve krediyle alınan bu konutu icra takibi vasıtasıyla ihale yoluyla sattığını, bu icra takibi, Ankara …Müdürlüğü’nün 2011/5518 Es.sy.dosyası üzerinden gerçekleştiğini ve satışın bu dosya üzerinden sağlandığını, söz konusu konutun açık arttırma suretiyle 04.11.2013 tarihinde 557.000,00-TL’ye 3. bir şahsa satıldığını, icra takibi sırasında davalı bankaya söz konusu bu ipotek ile ilgili kullandırılan kredinin 24.04.2012 tarihi itibariyle kalan borcunun fer’ileriyle birlikte ne kadar olduğu sorulduğu ve söz konusu icra dosyasında yer alan Davalı Bankanın 30.04.2012 tarihli yazısına göre, 30.04.2012 tarihi itibariyle kalan anapara borcunun 355.366,60-TL. olduğu belirtildiği, tüm bu bilgiler ışığında konut kredisi sözleşmesine (tüketici kredisi sözleşmesine ) kefil olduğu ileri sürülen müvekkilinin … Şirketi’nin borcunun sona ermiş olduğunun kabulü gerektiğini, kefil olduğu ileri sürülen sözleşmeye konu dairenin 557.000,00-TL.’ye icra kanalıyla satıldığını, …’ın davalı bankaya kalan borcunun 355.366,60-TL olduğunu, davalı bankanın ipotekli alacaklı olduğu da nazara alındığında öncelik hakkının kendisinde olduğu hukuken kabul edileceğini, 557.000,00-TL.’ye satılan konutun parasından öncelikle ipotekli olan alacaklının (yani davalı bankanın) alacağının (355.366,60-TL) ödenmiş olması ve kalmışsa eğer, diğer alacaklıların sırasına göre alacaklarını tahsil etmiş olması gerektiğini, Ankara …Müdürlüğü’nün 2011/5518 Esas sayılı dosyası incelendiğinde davalı bankanın, kullandırılan konut kredisi sebebiyle hiçbir hak ve alacağının kalmamış olduğunun anlaşılacağını, müvekkili … Şirketi’ne karşı başlatılan ve halen devam etmekte olan icra takibinin birkaç açıdan neden haksız olduğu ve gerçekte müvekkili şirketinin neden borçlu olarak kabul edilmemesi gerektiği üzerinde durulacağını belirterek müvekkili … Şirketi’ne karşı Ankara …Dairesi’nde 2012/10741 Esas sayılı dosya ile başlatılan icra takibinin öncelikle hiçbir teminat istenmeksizin tedbiren durdurulmasına, teminatsız bir şekilde tedbiren durdurulmasının kabul edilmemesi halinde makul bir teminat bedeli ile durdurulmasına, davacının, davalı Bankaya borçlu olmadığının tespitine karar verilerek, davacı şirket aleyhine Ankara …Dairesi’nde başlatılan 2012/10741 esas sayılı icra takibinin durdurulmasına, takibe konu ödeme emrinin ve takip neticesinde yapılan tüm işlemlerin iptaline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf aleyhine tahmiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı iddialarının haksız, gerçeklikten uzak ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, yöneltilmiş bulunan bu davanın reddi gerektiğini, davacının… adlı kişiye kefil olduğu iddiaları asılsız olup, davalı banka nezdinde kullandırılan kredide … Tohumculuk Ziraat Tarım San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin bizzat borçlu, … adlı kişinin ise müşterek kefil durumunda olduğunu, davacı tarafın ise bizzat borçlusu olduğunu krediye ilişkin icra takibine karşı kefilmiş gibi dava açıldığını, davacı tarafın, dava konusu kredide kefil değil bizzat borçlu olduğunu, bu nedenle kefil sıfatıyla açılmış olunan davanın herhangi bir incelemeye girilmeksizin öncelikle sıfat ve hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, davacı tarafın dava konusu kredinin tüketici kredisi olduğunu iddia ettiğini, gerek davalı bankanın dava dosyasına kazandırdığı kredi sözleşmesi ve ekleri, gerekse de sunulmuş olan belgeler incelenirse, dava ve takip konusu kredinin, 11/10/2011 tarihli ve 500.000,00 TL tutarlı ticari kredi olduğunun görüleceğini, davacı taraf ve davalı bankanın tacir olduğunu, taraflar arasındaki ticari kredi gereği, kredi sağlamanın, her iki taraf için de ticari iş niteliğinde olduğunu, davacı tarafın esasında dava konusu kredide asıl borçlu olsa da, iddia ettiği gibi kefil olsaydı bile, 6102 sayılı Kanun’un 7. Maddesi gereği müteselsil kefil olacağından, öncelikle asıl borçluya başvurmak gerekmeksizin kendisine icra yoluyla başvurulabileceğini, bu açıdan davacının, adi kefaleti düzenleyen 6098 sayılı Kanun 583. Maddesine aykırılık iddialarının hiçbir önem ve değeri bulunmadığını, davacı tarafın, 4077 sayılı Kanun’un 10/3 maddesi ve 6502 sayılı Kanun’un 585 maddesine aykırılık sebebiyle kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu iddia ettiğini, ancak 4077 sayılı Kanun yürürlükte kaldırılmış bir Kanun olduğunu, öyle olmasaydı bile atıf yapılan maddesinin dava konusu ile alakası olmadığını, 6502 sayılı Kanuna atıf yapıldığı gibi 585 sayısında bir madde bulunmadığını, söz konusu kanun tüketicilere yönelik olduğunu, ticari nitelikteki bu dava ile ilgisi bulunmadığını, davacının iddia ettiği, 6098 sayılı Kanun 583. maddesinde düzenlenen adi kefalete ilişkin hükümlerin iş bu davada uygulanma imkanı bulunmadığını, öncelikle davacı tarafın kefil değil asıl borçlu olduğunu, kabul anlamına gelmemekle, davacının bir an kefil olduğu farz edilse bile, dava konusu işin ticari nitelikte olduğunu, bu sebeple TTK m.7’de ticari kefalete (müteselsil kefalet) ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiğini, müteselsil kefalette, alacaklının, dilediği kişiden alacağını tahsille yetkilendirilmiş olduğunu, davalı banka dilerse asıl borçluya dilerse de müteselsil kefile başvurabileceğini, kredi sözleşmesi incelenirse, asıl borçlunun davacı şirket, müteselsil kefilin ise, dava dışı… adlı kişi olduğunun açıkça görüleceğini, dava dışı … ‘ın kredi sözleşmesine müteselsil kefil olarak imza attığını, davacıya kullandırılan kredinin de, konut kredisi değil ticari kredi olduğunu, davacının borçlu olmasına rağmen, kötüniyetli olarak davalı aleyhine menfi tespit konulu iş bu davayı açtığını bildirmiş, davalıya karşı açılmış olan davaya itiraz, defi ve delillerimiz uyarınca gerekli araştırmalar yapılarak davanın reddine, davacının davası kötüniyetli olduğundan alacağın %20’den az olmak kaydı ile köytüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, dava dışı…’a davalı banka tarafından kullandırılan tüketici kredisine davacının kefil ve borçlu olmadığından bahisle açılan menfi tespit isteminden ibarettir.
Bilindiği üzere HMK 115/1. maddeye göre, mahkeme tarafından yargılamanın her aşamasında dava şartlarının bulunup bulunmadığı konusunda inceleme yapılması esas olup, görev de HMK 114/c maddesine göre bu dava şartlarından biridir.
Tüketici Mahkemeleri’nin görev alanını belirleyen 6502 sayılı kanunun 73. maddesinde; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” düzenlemesi yer almakta olup, buna göre bir davanın tüketici mahkemesinin görev alanına girebilmesi için iki koşul vardır.
Birinci koşul, davanın taraflarından birinin mutlaka tüketici olmasıdır. Aynı yasanın 3/k maddesine göre;”…Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi…” olarak tanımlanmıştır. Buna göre tüketici mal alırken, hizmet alırken, kredi kullanırken vb. tüm işlemlerde mesleki ve ticari olarak hareket etmeyen kişidir.
Ancak bir davanın Tüketici Mahkemesi’nin görev alanına girebilmesi için bir tarafta tüketicinin olması yeterli olmayıp, ikinci koşul olarak; tüketicinin karşı tarafından bulunanın kişinin de, -satış, hizmet vb herhangi ne iş veya işlem olursa olsun- bunu yaparken TİCARİ veya MESLEKİ amaçla hareket eden durumunda olması gerekmektedir. Tüketicinin karşı tarafında bulunan gerçek ya da tüzel kişi tüketici ile girdiği ilişkide ticari veya mesleki amaç ile hareket etmiyor ise, ilişkinin 6502 sayılı kanun anlamında tüketici işlemi olması mümkün olmadığı gibi, davaya da Tüketici Mahkemesi tarafından bakması da mümkün değildir.
Somut olayda, davalı banka tarafından mahkememize gönderilen evraklar incelendiğinde, davacı şirketin dava dışı… isimli kişinin davalı bankadan çekmiş olduğu konut kredisine kefil olduğu, asıl borçlu ile davalı banka arasında yapılan işlemin tüketici işlemi olduğunda şüphe bulunmadığı, kefalet sözleşmesinin asıl sözleşmeye bağımlı ve feri nitelikte olduğundan hareketle Yargıtay’ın verdiği kararlarda da asıl borç ilişkisi tüketici işlemi ise buna kefil olan hakkında da tüketici mahkemesinin görevli olduğuna değinildiği (bkz. Yargıtay … HD.’nin 30/01/2017 tarih, 2016/12710 esas ve 2017/574 karar sayılı ilamı), eldeki uyuşmazlıkta da kefilin tüketici kredisine yönelik borçlu bulunmadığının tespiti amacıyla menfi tespit davasını açtığı, davaya bakmakla tüketici mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine, davanın usulden reddine ve dosyanın talep halinde görevli mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİ NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili Ankara Tüketici Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE,
4-6100 sayılı yasanın 20/1 maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra 2 haftalık süre içerisinde taraflarca dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi için talepte bulunulmadığı taktirde, mahkememizce resen davanın açılmamış sayılmasına karar VERİLECEĞİNE,
İlişkin, taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.18/11/2021

Katip …
E-imzalı.

Hakim …
E-imzalı.