Emsal Mahkeme Kararı Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/191 E. 2021/907 K. 03.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/191 Esas – 2021/907
T.C.
ANKARA
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/191
KARAR NO : 2021/907

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A K A R A R

HAKİM : ….
KATİP :…

DAVACI ….
DAVALI …..
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 29/03/2021
KARAR TARİHİ : 03/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 17.11.2019 tarihinde , sürücü … ‘nın sevk ve idaresinde bulunan … plakalı aracıyla D850 – 10 Devlet karayolunun Adıyaman ili istikametinden Malatya iline istikamet seyri esnasında …. Mevkiinde direksiyonun hakimiyetini kaybederek takla atması sonucu tek taraflı, yaralanmalı , maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, söz konusu trafik kazasında sürücü … ‘nın sevk ve idaresindeki … plakalı araçta müvekkil …yolcu konumunda olup kaza neticesinde ciddi bir şekilde yaralanmış, hemen hastaneye sevk edilerek tedavi altına alındığını, yaralanmaya sebebiyet veren … plaka sayılı araç, davalı … Sigorta Anonim Şirketi’nden 17408164 poliçe numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk (trafik) sigorta poliçesi ile kaza tarihinde sigortalı bulunduğunu, Davalı yana yapılan 25.02.2020 tarihli ilk müracaat üzerine müvekkiline 11.11.2020 tarihinde 92.200,00 TL ödeme yaptığını, davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme müvekkilimin gerçek zararını karşılamadığını ileri sürerek Davacıya ödenmesi gereken işgücü kaybından doğan (belirsiz alacak niteliğinde) 6.000,00-TL daimi maluliyet (sakatlık) tazminatının davalı sigorta şirketine başvuru tarihi olan 17.12.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: yetki itirazında bulunarak yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davacının müracaatı üzerine tazminat bedelinin ödenmiş olduğunu, dava konusu kazada sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
H U K U K İ N İ T E L E N D İ R M E – G E R E K Ç E :
Dava, trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
… Sigorta A.Ş., Manavgat İlçe Emniyet Müdürlüğüne, Antalya Sosyal İl Güvenlik Müdürlüğüne, Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü ATK’ya müzekkereler yazıldığı, cevapların dosya arasına alındığı görüldü.
6100 Sayılı HMK ‘nun 6/1. maddesinde; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişiliğin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm aksine kesin yetki kaydı olmayan tüm davalar için genel yetki kaydıdır.
Trafik kazası aynı zamanda haksız fiil teşkil eden bir eylem olduğundan 6100 Sayılı HMK’nun 16. maddesinde ise; “Haksız fiilden doğan davalarda haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesidir yetkilidir” hükmü yer almaktadır.
Uyuşmazlık Karayolları Trafik İhtiyari Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesinden kaynaklandığından 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun 110. maddesinde diğer bir yetki kuralı da yer almakta olup, “Motorlu araç kazalardan dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar sigortacının merkez veya şubesinin, veya sigorta sözleşmesini yapan acentanın bulunduğu yer mahkemelerinin birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir” hükmü ile sigortanın merkez ve şubeleri, sigorta sözleşmesini yapan acenta veya kazanın meydana geldiği yerin yetkili olduğu kabul edilmiş, İhtiyari Mali Sorumluluk Sigortası Genel şartlarında da aynı hüküm tekrar edilmiştir.
Bir davada birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa davacı bu mahkemelerden birinde dava açma hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa o zaman seçme hakkı davalı tarafa geçmektedir, (aynı yönde Yargıtay …..Hukuk Dairesi’nin 23/09/2013 tarih 2013/9042 Esas 2013/12620 Karar)
Dava konusu uyuşmazlıkta davacı, davalı sigorta şirketinin Ankara’da bölge ve şube müdürlüğü bulunduğu iddiasına dayanmıştır.
Somut olayda yukarıda belirtilen yetki kuralları tek tek değerlendirildiğinde; öncelikle HMK’nun 6. maddesi gereğince davalı sigorta şirketinin yerleşim yerinin İstanbul olduğu anlaşılmıştır.
Bu kapsamda davalı sigorta şirketinin HMK’nun 6.maddesi anlamında yerleşim yeri olarak İstanbul ticaret siciline kayıtlı olduğu ve yetkili mahkeme olarak İstanbul Anadolu Adliyesine bağlı olduğu anlaşılmaktadır.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110/2. maddesinde düzenlenen yetki kuralına göre de; Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.
6102 Sayılı TTK’nun 48. maddesinde, şube kavramı bir tanım yapılmaksızın düzenlenmiş olup bu madde de yukarıda yer verilen TTK’nun 40. maddesindeki düzenlemeye paralel olarak “her şube kendi merkezinin ticaret ünvanını, şube olduğunu belirterek kullanmak zorundadır. Bu ünvana şube ile ilgili ekler yapılabilir.” ile TTK’nun 40/3. maddesinde ise “Merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilan olunur.” hükmü yer almaktadır. Şube tanımı TTK’nun 48. maddesinde yapılmamış olup, 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar Borsalar Kanunu ve 5411 Sayılı Bankacılık Kanununda şube tanımı yapılmıştır. Bu tanıma göre “Bir merkeze bağlı olduğu halde müstakil muhasebesi bulunan ve muhasebesi merkezde tutulduğu ve …müstakil sermayesi bulunmadığı halde, kendi başına sınai faaliyet ve ticari işlem yapan yerler ve satış mağazaları bu kanunun uygulanması bakımından şube sayılır” hükmü yer almakta olup, buna göre şubenin kendi adına ve hesabına hareket etmesi söz konusu değildir.
Dolayısıyla şubeler merkezden aldığı yetkiye dayalı olarak 3. kişiler ile ticari ilişki kurabilen ve TTK’nun 40. maddesi gereğince bulunduğu yerin ticaret siciline tescili gereken yasalarda düzenlenmiş bir tüzel kişilik birimidir. Sigorta sözleşmesini yapan acentenin durumu ise şubeden farklıdır. Zira acenteler; 6102 Sayılı TTKnun 102. maddesinde tanımlanmış olup, “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları bu tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir” düzenlemesi bulunmakta olup aynı yasanın 105.maddesinde ise “Acente, aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmeler ile ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili adına yapmaya veya bunları kabule yetkilidir. Bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava açabileceği gibi kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir.” hükmü ile acentelerin sözleşme yapma yetkisi bakımından TTK’nun 107. maddesinde “özel ve yazılı bir yetki almadan acente müvekkili adına sözleşme yapmaya yetkili değildir. Acentelere müvekkilleri adına sözleşme yapma yetkisi veren belgelerin, acente tarafından tescil ve ilan ettirilmesi zorunludur.” hükümleri bulunmaktadır.
Bu yasal hükümlerden anlaşılacağı üzere acente, doktrindeki tabiri ile bağlı olmayan tacir yardımcılarındandır. Acente TTK’nun 105. maddesi gereğince hukuki uyuşmazlıklarda müvekkili adına dava açabilecek ve kendisine karşı aynı sıfatla dava açılabilecek bir tüzel kişilik olmasına ve TTK’nun 107. maddesi gereğince acentelerin müvekkilleri adına sözleşme yapma yetkisinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ayrıca ticaret sicil gazetesinde ilan ettirilmesi zorunludur. TTK’nun 40/3. maddesi gereğince Merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilan olunur ancak şubelerin kendi adına ve hesabına hareket etmesi söz konusu değildir.
Bu açıklamalardan sonra şubenin bulunduğu yer veya sigorta şirketinin bölge müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu iddia edilebilir ise de; Yukarıda açıklandığı üzere gerek şube gerekse acenteye ilişkin hükümler TTK ve diğer özel kanunlarda açıkça düzenlenmiş olup yasada düzenlenmeyen görev ve yetkilerinin ne olduğu, hangi bölgede bulunduğu bilinmeyen veya varsa adresi, ancak internet üzerinden yapılacak arama ile bulunabilecek, bölge müdürlüğünün bulunduğu yerin yasada düzenlenen şube ve acenteye kıyasla yetkili olarak kabul edilmesi Anayasanın 142. maddesinde düzenlenen mahkemelerin görev ve yetkilerinin ancak kanunla düzenleneceğine ilişkin Anayasa hükmüne açıkça aykırıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.03.2018 tarih 2017/17-1092 E- 2018/463 K. sayılı sigorta şirketlerinin bölge müdürlüklerinin bulunduğu yer mahkemelerinin yetkisi ile ilgili olan ilamında “….Somut olayda, davacı vekili davayı müvekkillerinin murisinin yolcusu olduğu otobüsün malikine, işletenine, sürücüsüne ve zorunlu taşımacılık mali mesuliyet ve kasko sigortacısına yönelterek davayı bölge müdürlüğünün bulunduğunu düşündüğü yer olan Konya’da açmıştır. 14.02.2011 tarihinde meydana gelen trafik kazasında, kazanın meydana geldiği yer Aksaray’dır. Davacıların yerleşim yeri Karaman, her iki davalı şirketin merkez adresi ise Erzurum’dur. Sigorta şirketinin genel merkez adresi ise Ümraniye/İstanbul’dur. Mahkemece 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 7, 10, 14 ve 16. maddeleri uyarınca Erzurum Mahkemelerinin yetkili mahkeme olduğu gerekçesi ile yetki itirazında bulunan davalılar bakımından dosya tefrik edilerek yetkisizlik kararı vermiştir.
Mevcut bu durum karşısında, davacılar davasını aracın zorunlu trafik sigortasını düzenleyen şirkete değil de, zorunlu taşımacılık mali sorumluluk sigortasını ve kasko sigorta poliçesini düzenleyen şirkete yönelttiğinden 2918 sayılı yasanın eldeki davada uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Her ne kadar, 2918 sayılı KTK’nın 110/2. Maddesi ile uyumlu olsa dava tarihi dikkate alındığında, dava konusu araç otobüs olduğundan olaya 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun ilga edilen 25. maddesi uygulanmalıdır. Ne var ki her iki yasanın da ilgili maddelerinde bölge müdürlüğünün yetkili olduğu yönünde bir düzenlenme bulunmamaktadır. Kanunda bulunmayan bir düzenleme de yorum yolu ile genişletilemez. Bu durumda 4925 sayılı Yasanın 25. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 7. maddesi hükmü uyarınca, bölge müdürlüklerin bulunduğu yer mahkemelerinin de yetkili mahkeme olarak kabul edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.” şeklinde karar verilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında da belirtildiği üzere bölge müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemelerinin yetkisi ile ilgili yasal düzenleme bulunmaması halinde yorum yoluyla genişletilemeyeceğinden bölge müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu sonucuna varılamaz.
2918 sayılı KTK.nın 110. maddesinde belirtilen diğer yetkili mahkeme ise sigortacının şubesinin bulunduğu yer mahkemesi olup şubenin bulunduğu yer mahkemesinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile birlikte değerlendirilmesi gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun şubeler ve tüzel kişilerle ilgili davalarda yetki başlıklı 14. Maddesinde – (1) Bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o şubenin bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir.” şeklinde belirtilmiştir. Böylece, tüzel kişinin şubesinin bulunması halinde, şubenin işlemlerinden dolayı şubenin bulunduğu yer mahkemesinde de dava açılabilmesine olanak tanınmaktadır. Şubenin işlemlerinden dolayı, şubenin bulunduğu yer mahkemesinin yetkisi, dava açacak olan kişiler bakımından bir kolaylıktır. Eğer böyle bir hüküm bulunmasa idi, şubenin bulunduğu yerde değil, tüzel kişiliğin yerleşim yerinde dava açılmak zorunda kalınacaktı. Menfaatler dengesini sağlamak üzere, kanun koyucu hukuken şubenin tüzel kişiliği bulunmamasına rağmen, şubenin tüzel kişiliği temsilen orada faaliyette bulunmasını dikkate alarak şubenin işlemlerinden dolayı, tüzel kişinin yerleşim yerinin yanı sıra şubenin bulunduğu yerde de dava açılabilmesine olanak tanımıştır. ( Prof. Dr. Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Yetkin Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 2013, s. 161)
Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin 06/03/2003 tarih 2002/10280 Esas 2003/1968 Karar sayılı ilamında özetle; “Sigorta şirketlerinin bölge müdürlüklerinin tüzel kişiliği yoktur ve şube olarak işlem göremezler. Bu nedenle açılmış veya açılacak bir davada husumet ehliyetleri yoktur.” Aynı Daire’nin 09/10/2000 tarih 2000/6539 Esas 2000/7527 Karar sayılı ilamında ise; “Şubenin bulunduğu yerde dava açılabilmesi için, işlemin şube işleminden kaynaklanması gerekir. Trafik kazasına karışan aracın şubeye ait olduğu iddia edilmemiş ve davada genel müdürlük hasım gösterilmiş ise şubenin bulunduğu yerde dava açılamaz.” şeklinde içtihatları mevcuttur.
Tüm bu nedenlerle dava konusu uyuşmazlıkta, davacı taraf davalı sigorta şirketinin Ankara’da bölge ve şube müdürlüğünün bulunduğunu belirterek Ankara mahkemelerinde dava açmış ise de 2918 sayılı KTK.nın 110. maddesi ile HMK.nın 14/1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde davacının davalının Ankara’da bulunan şubesinin işleminden kaynaklanan bir uyuşmazlık olduğu iddia ve ispat edilmediğinden, sigorta şirketinin her şubesinin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olarak kabul edilemeyeceği, HMK’nun 16. maddesi gereğince dava haksız fiilden kaynaklandığından zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinin Elazığ olduğu, yine aynı maddeye göre kazanın meydana geldiği yer mahkemesinin Ergani Diyarbakır olduğu, HMK’nun 6. maddesi gereğince davalının ikametgahı mahkemesinin İstanbul olduğu, Karayolları Trafik Kanununun 110. maddesine göre sigortacının merkezinin bulunduğu yerin İstanbul olduğu, poliçenin de Ankarada düzenlenmediği, kanunen belirlenen tüm yetki kurallarına uyulmadan tüm bu yetki kuralları bertaraf edilerek kanunen belirlenen yetkili mahkemelerden hiçbirinde dava açılmadığı anlaşıldığından davalı tarafın yetki itirazının kabulü ile seçim hakkı davalıya geçtiğinden davalının seçtiği yer olan İstanbul Anadolu Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğu anlaşıldığından davanın mahkememizin yetkisizliği nedeni ile usulden reddine (bkz. aynı konuda Ankara BAM. 26. HD.’nin 2018/2750 esas 2018/1373 karar sayılı 15.10.2018 tarihli ilamı) süresinde ve istek halinde dosyanın İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN MAHKEMEMİZİN YETKİSİZLİĞİ NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İSTANBUL ANADOLU NÖBETÇİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE,
4-6100 sayılı yasanın 20/1 maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra 2 haftalık süre içerisinde taraflarca dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi için talepte bulunulmadığı taktirde, mahkememizce re’sen davanın açılmamış sayılacağına karar VERİLECEĞİNE,
İlişkin, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda verilen karar tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.03/12/2021
Katip….

Hakim…..

“Bu Evrak 5070 Sayılı Kanun Hükümlerine Göre UYAP Sistemi Üzerinden Elektronik Olarak İmzalanmıştır.”