Emsal Mahkeme Kararı Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/617 E. 2021/307 K. 19.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR
ESAS NO : 2020/617 Esas
KARAR NO : 2021/307 Karar

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/12/2020
KARAR TARİHİ : 16/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/05/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı aleyhine … Dairesinin … ve … Esas sayılı dosyalarında davalı şirkete borçlu olduğundan bahisle takip başlatıldığını ve takiplerin kesinleştiğini, takiplere dayanak gösterilen bonolardaki imzaların hiçbirinin davacının elinden çıkmadığını, davacı ile davalı şirket arasında takibe konu olan bonoların imzalanmasının mümkün olmadığını, imzaların müvekkiline ait olmadığını, imzaya itiraz süresi geçtiğinden bu davanın açılması gerektiğini ileri sürüp öncelikle icra veznesine yatan paranın alacaklıya ödenmemesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesini, … Dairesi’ nin …ve … Esas sayılı icra dosyalarının iptaline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Borçlu … aleyhine başlatılan icra takibine istinaden ödeme emri 20.11.2019 tarihinde borçlunun kendisine tebliğ edildiğini, ancak karşı taraf buna rağmen ödeme emrine, borca, imzaya herhangi bir itirazda bulunmadığını ve icra dosyalarının kesinleştiğini, buna karşın davacının borçtan haberdar olmasının üzerinden 1 yılı aşkın süre geçtikten sonra ikame edilen işbu davanın açılmasının haksız ve kötü niyetli olduğunu, davacı tarafın her ne kadar takip dayanağı senetlerdeki imzanın tarafına ait olmadığını belirtmiş olsa da bu hususta herhangi bir delil, sahte imzaya ilişkin savcılığa suç duyurusu vb. bir belge sunmadığını, zira yapılacak olan imza incelemesi ile de iddiaların asılsız olduğunun ortaya çıkacağını, davacının iddiası üzerine yapılacak olan bilirkişi incelemesi sonucu da ortaya çıkacağı üzere senetlerde herhangi bir tahrifat olmadığını, imzaya ilişkin itirazların da hiç bir şekilde gerçeği yansıtmadığını, davacının iddiasının doğru olsa bile davalının imza atarken bunu bilmesinin yahut bilebilecek durumda olmasının mümkün olmadığını, dolayısıyla bu durumda davalının da dolandırılmış ve zarar gören taraf olması sebebiyle herhangi bir sorumluluğu kesinlikle söz konusu olamayacağını, davalıca kimliğin ve imzanın sahte olduğunun bilinmesine imkan olmadığını, bunun sonucu olarak kendisinin herhangi bir kötü niyeti veya ağır kusuru söz konusu olmadığı gibi aksine zarar gören, dolandırılan, mağdur olan tarafta olmasının söz konusu olacağını, davacı tarafın dava dilekçesinde İhtiyati Tedbir talebinde bulunduğunu ancak yapılan itirazın haksız olması nedeniyle hali hazırda tedbir kararı gerektiren bir durum söz konusu olmadığını, bu sebeple ihtiyati tedbir talebin reddinin gerektiğini, asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra tazminatına hükmedilmesini ve davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davacının … Dairesinin … ve … sayılı dosyalarda takip konusu edilen senetlerdeki imzaların kendisine ait olmadığı, taraflar arasında takibe konu olan bonoların imzalanmasının mümkün olmadığı ve bu senetler nedeniyle davalıya borçlu bulunmadığının tespiti isteminden ibarettir.
… Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde: Davacı tarafından davalı aleyhine 12/11/2019 tarihinde başlatılan kambiyo senetlerine özgü icra takibinde 10 adet senet toplamı 14.416,44TL istendiği, takibin dayanağının 29.07.2018 tanzim 20/10/2018-20/11/2018-20/12/2018-20/01/2019- 20/02/2019- 20/03/2019-20/04/2019-20/05/2019-20/09/2018 vade tarihli 1.300,00TL bedelli bonolar ile 30/07/2018 tanzim 20.06.2019 vade tarihli 2.000,00TL bedelli bono tutarındaki senetler olduğu, ödeme emrinin davalıya 20/11/2019 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
… Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde: Davacı tarafından davalı aleyhine 12/11/2019 tarihinde başlatılan kambiyo senetlerine özgü icra takibinde 10 adet senet toplamı 15.750,40TL istendiği, takibin dayanağının 29.07.2018 tanzim 20/10/2018-20/11/2018-20/12/2018-20/01/2019- 20/02/2019- 20/03/2019-20/04/2019-20/05/2019-20/09/2018 vade tarihli 1.300,00TL bedelli bonolar ile 30/07/2018 tanzim 20.06.2019 vade tarihli 2.000,00TL bedelli bono bedelli bono tutarındaki senetler olduğu, ödeme emrinin davalıya 20/11/2019 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.

Mahkemelerin görevi kanunla belirlenir. Görev konusu dava şartı olup, mahkeme tarafından yargılamanın her aşamasında, talep halinde veya resen incelenebilir. Mahkememizde açılan bu davada öncelikle taraflar arasındaki uyuşmazlığın tüketici işlemi niteliğinde olup olmadığı ve ticaret mahkemesinin bu davada görevli olup olmadığının açıklığa kavuşturulması zorunludur.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunda yapılan düzenlemerele göre, tüketici; ticari ve mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi ifade eder. Tüketici işlemi; Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan taşıma, eser, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık, vb. sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. (TKHK.m.3/l.)
6502 sayılı TKHK.m.2 hükmünde yapılan düzenleme uyarınca, Tüketici Kanunu her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar. Tüketici işlemlerinde taraflardan birisi daima tüketici, sözleşmenin karşı tarafı gelir elde etme amacıyla bu işi yapan satıcı, sağlayıcı, imalatcı, italatcı, hizmet veren, banka, yüklenici, taşıyıcı, sigortacı veya bunlar gibi gelir elde etme amacıyla bu işleri yapan gerçek veya tüzel kişidir. Tüketici işleminin karşı tarafı olan müteşebbisin (girişimcinin) gerçek kişi tacir, esnaf veya TTK. anlamında ticaret şirketi olmasının herhangi bir önemi yoktur. Önemli olan gelir elde etme amacıyla bu işi yapan bir kişinin bulunmasıdır. Sözleşmenin yapıldığı veya olayın gerçekleştiği tarihin mülga 4077 sayılı TKHK döneminde gerçekleşmesinin de herhangi bir önemi yoktur.(6502 sayılı TKHK 3/1-l; 83 ).
Tüketici işleminden kaynaklanan uyuşmazlığın veya sözleşmenin TTK 4, 5 madde hükümleri kapsamında kalan 6102 sayılı TTK ve diğer kanunlarda özel olarak düzenlenen ve ticari dava sayılan bir sözleşmeden kaynaklanmasının herhangi bir önemi yoktur (6502 sayılı TKHK m.83). Bu nedenle örneğin, taraflardan biri tüketici karşı tarafı müteşebbis olan uyuşmazlık konusunun kambiyo senedi, sigorta sözleşmesi, taşıma sözleşmesi veya eser sözleşmesi ya da başka bir sözleşmeden kaynaklanmasının herhangi bir önemi yoktur. 6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Ayrıca 6502 sayılı TKHK’nın 83. Maddesinde yapılan açık düzenleme uyarınca, taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenlene olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Tüketici Kanunu’nun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.
Somut olayda, davacı … tarafından menfi tespit davasına konu edilen senetlerin … ve …’nin davalı eğitim kurumunda okumaları için imzalanan tüketici senetleri olduğu, buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlık tüketici işleminden kaynaklanmakta olup, davacının sıfatına göre taraflar arasında çekişmeli borcu doğuran ilişkinin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki davanın mutlak ticari davalardan sayılamayacağı, borca konu tüketici senetleri nedeniyle davacının davalıya borçlu olup olmadığı yönünde değerlendirme yapmak görevi de tüketici mahkemesine aittir.(bkz aynı konuda Yargıtay 20. HD. E. 2015/5026 K. 2015/10422 sayılı ve 4.11.2015 tarihli ilamı),

Buna göre, davaya bakma görevinin mahkememizin görev alanına girmediği, bu davada Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, süresinde ve istek halinde dosyanın HMK 1, 20 maddeleri uyarınca, görevli ve yetkili Ankara Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİ NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili Ankara Nöbetçi Tüketici Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE,
4-6100 sayılı yasanın 20/1 maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra 2 haftalık süre içerisinde taraflarca dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi için talepte bulunulmadığı taktirde, mahkememizce re’sen davanın açılmamış sayılacağına karar VERİLECEĞİNE,

İlişkin, taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.16/04/2021
Katip …
✍e-imzalıdır

Hakim …
✍e-imzalıdır