Emsal Mahkeme Kararı Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/562 E. 2021/767 K. 26.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/562 Esas – 2021/767
T.C.
ANKARA
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/562 Esas
KARAR NO : 2021/767

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : ….

VEKİLİ : Av….
DAVALI ….
….
VEKİLLERİ : Av….
DAVA : İtirazın İptali ( Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/11/2020
KARAR TARİHİ : 26/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
TALEP :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında imzalanan acentelik sözleşmesi ile kargo taşımacılığı sözleşme ve işlemlerini davalının acente sıfatı ile üstlendiğini ancak edimlerini yerine getirmediğini, 2019 yılında yapılan kasa sayımlarında yüksek miktarlarda kasa açığının bulunduğu, sözleşme gereğince müşterilerden tahsil edilen taşıma senetlerinin müvekkili şirket hesabına yatırılmadığını, vadesi geçmiş kurum borçları olan Vergi , SGK. vb. Borçlarının ödenmediğini, davalının personellerine olan Mayıs ayı ücretlerinin ödenmediğini, sözleşmenin V1-3 maddesinde acentenin müvekkili nam ve hesabına tahsil ettiği taşıma alacaklarının aynı gün müvekkil hesabına yatırması gerektiği halde yatırmadığını, vekalet sözleşmesinin VIlI maddesinde sözleşmenin sona ermesi ile ilgili kısımlarında edimlerin süresinde yerine getirilmemesi halinde tarafların her hangi bir süreye bağlı olmaksızın sözleşmeyi diledikleri zaman feshetme hakkın sahip olduklarını, davalının edimlerini yerine getirmemesi nedeni ile Beyoğlu … Noterliğinin 06/03/2020 tarih 12522 yevmiye sayılı ihtarı ile haklı nedenlerle fesih ettiklerini, davalının müvekkili şirkete 28/02/2020 fesih tarihi itibari ile 240.644.18 TL tutarında borçlu bulunduğunu ,davalı hakkında Ankara … İcra Müdürlüğünün 2020/4993 E. Sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, itirazın iptali ile takibin devamına , alacağın %20′ sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davacının işyerinde ilk önce kurye olarak daha sonra da şef olarak görev yaptığını, Etlik Şubesine şef olarak atandıktan sonra müvekkiline acente olarak görev yapmasının teklif ediliğini , görevi kabul etmemesi üzerine iş akdinin feshedileceğinin belirtilmesi üzerine acentelik sözleşmesi imzalamak durumunda kaldığını, acente sözleşmesinin muvazaalı ve geçersiz olduğunu, çalışmış olduğu sürenin tamamında kargo şirketinin işçisi olarak çalıştığını , görevli mahkemenin İş Mahkemesi olduğunu, davalının davacıya borcu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
H U K U K İ N İ T E L E N D İ R M E – G E R E K Ç E :
Dava, acentelik ve vekalet sözleşmelerinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.
Ankara 28. İcra Müdürlüğünün 2020/4993 Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde: Davacı tarafından davalı aleyhine 01/07/2020 tarihinde başlatılan ilamsız icra takibinde 240.644,18 TL asıl alacak, 12.164,07 TL işlenmiş faiz olmak üzere toplam 252.808,25 TL için ilamsız takip yapıldığı , takibin dayanağının Acentelik sözleşmesinden doğan ve ödenmeyen cari hesap alacağı olduğu, ödeme emrinin davalıya 09/07/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 15/07/2021 tarihinde borca, faize ve tüm fer’ilerine itiraz etmesi üzerine takibin durdurulduğu, davacının yasal süresi içerisinde itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık, temel ilişkinin tespiti ve buna göre de görevli mahkemenin tayini noktasındadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 19 ve 6100 sayılı HMK.’un 33. maddeleri uyarınca hakim tarafların hukuki nitelendirmesi ile bağlı değildir. Hakim aradaki sözleşmesel ilişkiyi yorumlar, sözleşme türünü ve içeriğini kendisi belirler.
Tarafların gerçek ve ortak iradelerini esas alır. Bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin iş, vekalet, acentelik sözleşmesi olduğunu nitelendirilmesi hakime aittir.
Görevli mahkemenin tayini temel ilişkinin türüne göre değişmektedir.
Davalı ile davacı arasında 01.02.2006 tarihinde başlamak üzere acentelik, cari hesap, vekalet sözleşmeleri yapıldığı, sözleşmenin davacı tarafından Noterden gönderilen ihtarname ile vekalet sözleşmesi, acentelik sözleşmesi ve alt kira sözleşmelerinin feshedildiği anlaşılmaktadır.
Davacının defterlerinin incelenmesi için 8. Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılmış SMMM bilirkişiden alınan raporda, davacı defterinde 04.07.2020 takip itibari ile 240.644.81 TL alacak bakiyesinin bulunduğu tespit edilmiştir.
İşyerinin acenteye devrinde, devralan belirli bir organizasyona, uzmanlığa ve hukuksal bağımsızlığa sahip değilse, kısaca üretim ya da hizmet sunumuna ilişkin ekonomik faaliyetin bağımsız yönetimini üstlenmemişse bir devirden sözedilemez. Zira muvazaa olgusu iddia edilmese de resen araştırılması gereken bir olgudur. Devredenin işveren sıfatının devam ettiği kabul edilmelidir. Acentelik sözleşmesine göre devredenin devralan acente üzerinde denetim ve kontrol yetkisinin bulunması, çalışma şartlarını belirlemesi, çalışan üzerinde yönetim hakkını kullanması, acente ilişkisinin kayıt üzerinde kaldığının, acentenin bağımsız bir işveren olmadığının göstergeleridir.
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinin 1. fıkrasına göre, iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. Ücret, iş görme ve bağımlılık iş sözleşmesinin belirleyici öğeleridir.
… Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılarak Şubenin davalı adına kaydı olup olmadığı incelenmiş tüm kayıtların … A.Ş adına olduğu görülmüştür.
Davacı başlangıçtan itibaren davalı Yurt İçi Kargo Anonim Şirketinin işçisidir. Sonradan acentelik sözleşmesi imzalanması, davacının görevini ve işverene bağımlı çalışmasını etkilememektedir.
Emsal mahiyetteki …. Hukuk Dairesi 2020/377 Esas, Antalya …. Hukuk Dairesi 2019/2068 Esas üzerinden verdiği kararlarında davalı şirket ile acentelik sözleşmesi imzalayan kişiler acente değil işçi olarak kabul edilmiş ve işçilik alacaklarına hükmedilmiştir.
Davalı iş bu davdan önce 28.03.2021 tarihinde Ankara …. İş Mahkemesinde ( 2020/ 178 Esas ) işçilik alacakları konusunda dava açmış olup dava derdesttir.
Yargıtay …. Hukuk Dairesi 2021/3076 Esas ve 2021/9789 Karar sayılı ilamı ile, tarafları işçi ve işveren olan haksız rekabete dayalı tazminat davasının Asliye Ticaret Mahkemesinde değil İş Mahkemesinde görülmesi gerektiğine hükmetmiştir.
Yüksek Mahkeme karar gerekçesinde ;… Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır….” şeklinde bir değerlendirme yaparak TTK da düzenlenen bir davanın taraflardan birinin işçi olması sebebi ile İş Mahkemesinde karara bağlanması gerektiğini belirtmiştir.
Somut olayda, acentelik sözleşmesi TTK nun 102. Vd Maddesinde düzenlenmiş, vekalet sözleşmesi ile TBK 502. Maddesinde düzenlenmiştir. Sözleşmenin tarafı olan davalı aynı zamanda davacının işçisidir. İşçi işveren ilişkisi devam ederken acentelik ve vekalet sözleşmesi imzalanmıştır.
Mahkememizde yapılan değerlendirmede nasıl ki yerleşik yüksek mahkeme kararına göre işçi tarafından verilen senetlerden kaynaklanan alacak ve menfi tespit davalarının konusu TTK da düzenlenen kıymetli evrak olsa dahi taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi olduğu için İş Mahkemesi görevli ise (Yargıtay …. Hukuk Dairesi 2014/7783 Esas ve 2014/10050 Karar ) aynı şekilde acentelik ve vekalet sözleşmelerinin muvazaalı olup olmadığını değerlendirme görevi de İş Mahkemesine ait olup bu tespit sonrasında davacının davalıdan alacaklı olup olmadığının tayininde görevli mahkemenin Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin yukarıdaki kararının gerekçesinde de izah edildiği üzere ” Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinde belirtilen aksine durumun bu davada olduğu ve davaya Ticaret Mahkemesi değil İş Mahkemesinin bakması gerektiğine karar verilerek (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/ 2982 Esas 2015/ 4687 Karar ) davanın göreve ilişkin dava şartı noksanlığından usulden reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın göreve ilişkin dava şartı noksanlığında HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi uyarınca usulden reddine,
2-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili ANKARA NÖBETÇİ İŞ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE,
4-6100 sayılı yasanın 20/1 maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra 2 haftalık süre içerisinde taraflarca dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi için talepte bulunulmadığı taktirde, mahkememizce re’sen davanın açılmamış sayılacağına karar VERİLECEĞİNE,
İlişkin, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda/taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 26/10/2021

Katip …
✍e-imzalıdır

Hakim …
✍e-imzalıdır