Emsal Mahkeme Kararı Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/527 E. 2021/279 K. 12.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR
ESAS NO : 2020/527 Esas
KARAR NO : 2021/279 Karar

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 14/07/2015
KARAR TARİHİ : 09/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
TALEP :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı aleyhine … Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında ilamsız icra takibi açıldığını, davalının takibe icra müdürlüğünün yetkisine, faize ve oranına itiraz ettiğini, takibin bu nedenle durduğunu, taraflar arasında yapılan sözleşmenin 11. maddesinde yetki şartı bulunduğunu ve Ankara Mahkemelerinin yetkili kabul edildiğini, bu nedenle yetki itirazının yersiz olduğunu, ayrıca sözleşmeyi ticari münasebeti, faturaları ve para borcunu kabul etmiş olan davalının ceza kestiğini belirterek takibe itiraz ettiğini bildirerek borcu ve sözleşmeyi kabul ettiğinden HMK’nın 10. maddesi uyarınca da Ankara Mahkemelerinin yetkili olduğunu, taraflar arasında 2012 yılı Ağustos ayında “Vali Erdoğan Şahinoğlu Konukevi İnşaatının Cephe Kaplama Yapım Sözleşmesi” sözleşmesi imzalandığını ve konuk evi inşaatının cephelerinin fibercement hekimbord levhalar ile malzemeli olarak kaplanması işinin yapılması konusunda anlaşıldığını, cari hesap usulüne göre ticari ilişkiyi sürdürdüklerini, faturaların davalıya usulüne uygun tebliğ edildiğini, borcun ödenmediğini, bunun üzerine yapılan takibe davalının haksız olarak itiraz ettiğini, 31/12/2012 tarihli faturanın davalı defterlerinde görülmediğini iddia ettiğini, oysa ki bu faturanın davalı kayıtlarına işlendiğini, bu faturanın dava konusu iş çerçevesinde kesildiğinin, davalının işin süresinde tamamlanmadığını iddia ettiğini, bu iddianın gerçek dışı olduğunu bildirmiş, haksız itirazın iptaline, takibin devamına, alacağın %20’sinden az olmayacak şekilde davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep edilmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde, öncelikle icra müdürlüğünün yetkisi hususunun değerlendirilmesi gerektiğini, Malatya İcra Müdürlüğünün yetkili olduğunu bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacı ile davalı arasında sözleşmenin varlığının kabul edildiğini, sözleşmenin 8. maddesine göre işin teslim tarihinin 20/09/2012 olduğunu, teslim edilmemesi halinde günlük 250,00 TL gecikme cezası uygulanacağının kabul edildiğini, söz konusu gecikme nedeni ile idare tarafından davalıya ihtarname yollandığını, bunun üzerine davalı tarafından davacıya Ankara …. Noterliğinin 19/11/2012 tarih … keşideli ve Ankara …. Noterliğinin 26/12/2012 tarihli iki ayrı ihtarnamesinin gönderildiğini, taraflar arasında imzalanın 01/02/2013 tarihli taahhüt tutanağında “… balkon pencerelerinde pencere denizliklerinde ve ön cephe kompozit kaplamalarında bulunan eksikliklerin ve imalat kusurlarının tamamlanarak tutanak ile teslim edilmesi …” kararlaştırıldığını, kaplama altına ısı yalıtımı için izocam konulması gerekirken pek çok yerde izocam konulmadığını, ayıplı imalatlar olduğunu, eksik imalat da bulunduğunu, yapılan işin malzemeli olarak yapılması konusunda anlaşıldığını, bir kısım malzemelerinde davacı tarafından davalıya iade edildiğini, bu malzeme bedellerinin davacı alacağından mahsubu gerekirken mahsup edilmediğini, davalının davacı teknik personeli ile yaptığı metraj ve hesap çalışması sonucunda davacıya bakiye borcunun tamamını ödediğini, bu nedenle bakiye borcu bulunmadığını, alacağın likit olmadığını, 31/12/2012 tarihli faturanın davalı kayıtlarında bulunmadığını, gecikme süresince davacı tarafın işçilerinin yemek bedellerini davalı tarafından karşılandığını, bu meblağın da davacı alacaklarından indirimi gerektiğini, teslimi sağlayabilmek amacıyla bir kısım işlerinde davacı tarafından yapıldığını, davacının kendiliğinden hesaplamalar yaparak çıkardığı hesabın gerçeği yansıtmadığını, yapılan ödemeler düştüğünde davacının davalıdan alacaklı olduğunun ortaya çıkacağını bildirmiş, haksız davanın reddini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, taraflar arasındaki eser sözleşmesinden dolayı cari hesap iilişkisinden kaynaklı davacı tarafça başlatılan icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın iptali isteminden ibarettir. (İİK md. 67)
Malatya Ticaret Sicil Müdürlüğü, Vali Erdoğan Şahinoğlu Vilayetler Evi Müdürlüğü, Ankara İçişleri Bakanlığı, … Dairesi, Ankara 20. İcra Dairesi’ ne müzekkereler yazıldığı, cevapların dosya arasına alındığı görülmüştür.
03/08/2016 tarihinde bilirkişiler ….’ den alınan rapora göre; “Davalı icra takibinde 106.019,20 TL’lık borcun 47.766,38 TL’lik kısmını kabul ederek ödediğinden, davacının defterlerinde kayıtlı olan toplam 106.029,20 TL’lık davacı alacağından davalının davacının işçileri adına ödediği anlaşılan 5.590,00 TL yemek bedelinin tenzilinden sonra kalan 100.439,20 TL’dan davalının icra safhasında ödediği 47.766,38 TL’nın tenzilinden sonra bakiye 52.672,82 TL üzerinden icra takibinin devam edebileceği kanaatine varıldığını, davacının davalıya teslim ettiği dosyadaki sözleşme konusu iş için bir teslim tutanağı veya kabul tutanağı tanzim edilmediğinden, temerrüdün icra takip tarihinden itibaren başlaması gerektiğini, davalının ticari defterlerinde davacıya olan borcunun 106.029,20 TL olarak göründüğünü, bunun 47.766,38 TL’nı ödediğini, davalının tahakkuk ettirdiği gecikme cezası konusunun “muhakemeyi gerektirip gerektirmediğinin takdirinin” Sayın Mahkemeye ait bulunduğunu” rapor etmişlerdir.
26/04/2017 tarihinde aynı bilirkişilerden alınan ek rapora göre; “Sözleşmenin “İşin konusu” kısmında Vali Erdoğan Şahinoğlu Konuk Evi İnşaatı işinin cephelerine fıbercement hekimboard levhalarla malzemeli olarak kaplama yapılması işi biçiminde tarif edilmiş olup “işin birim fiyatı” maddesinde;«işin birim fiyatı cephe kaplama ve boya imalatında tarifli tüm işler dahil olmak üzere ve her ne ad altında olursa olsun hiçir fark talep etmeksizin, 87,00 TL/m2 + KDV (KDV’li birim fiyat 102,66 TL/m2) olduğu, nazara alındığında ve bu iki maddenin birlikte değerlendirilmesinden, sözleşme ile tespit olunan birim fiyatın içinde malzeme bedelinin dahil olduğu sonucuna varıldığını, davacının icra müdürlüğü dosyasına ibraz ettiği 1. ve 2. hakedişlere dair faturalar ile sınırlı olduğu kabul edildiğinde alacağının 104.504,40 TL (1 nolu hakediş) + 85.298,93 TL ( 2 nolu hakediş + kompozit cephe kaplama işi 1 nolu hakediş) = 189.803,33 TL olduğunu, davalının, icra takibinde, kısmen kabulü çerçevesinde ödediği miktar dahil yaptığı ödeme 162.990,00 TL olduğuna göre davalının bakie borcunun 26.813,33 TL olduğunu, davalının dilekçelerinde binanın %83’ünün fıbercement, %17’nin kompozit levhadan oluştuğu,gerek yapılan iş m2’nin gerekse bina kaplaması cinsinin tespiti için mahallinde ısrarlı keşif talepleri bulunduğuna, Sözleşmenin 7.maddesinde, yapılan kaplamanın ölçümünün tüm kaplanan yüzeylerin m2 cinsinden ölçümü şeklinde olacağı, bu ölçümün taraflarca müştereken yapılacağı yazılı bulunduğuna göre davalının keşif talebinin Sayın Mahkeme’nin takdirinde bulunduğunu” rapor ve beyan etmişlerdir.
28/06/2017 tarihinde aynı bilirkişilerden alınan ek rapora göre; “Davacının gerek sözleşme kapsamında gerekse sözleşme kapsamı dışında yaptığı işlerin bedelinin; 104.504,40-TL (1.017,966 m2 x 102,66 TL/m2) KDV dahil (hekimboard kaplama) 24.865,76 TL (135,14 TL/m2 x 184 m2) Karkaslı kompozite alüminyum cephe kaplaması-+-4.503,86 TL, (108,11.x.4.1,66 m2)Karkassız kompozite alüminyum, pencere denizlikleri) 133.874.02 TL olduğunu, davalının 95.000,00-TL ödeme ve 36.540,51 TL-ödeme gerçekleştirdiğinden davacının bakiye alacağının 2.333.51 TL olduğunu, icra takip tarihi itibarıyla, davalının itiraz süresi içinde dosyaya 47.766,38 TL ödendiğini, icra takip tarihinden sonra ve itiraz süresinin hitamından önce davalının borcunun 47.766,38 + 2.333,51 TL = 50.099,89 TL olarak belirlendiğini, dosyaya işin ruhsatnamesine esas projesinin ibraz edilmemesi nedeniyle hekimboard kaplama alanının yukarıda belirtilen 1017,966 m2 üzerinde olması halinde aradaki farkın hesaplanması gerektiğini, davacının alacağından gecikme cezasının kesilmemesi gerektiğinin değerlendirildiğine, sözleşmenin ödemelerle ilgili 6. Maddesinde kesin süreler belirlenemediğinden ve işin teslimi konusunda tarih mutabakatı olmadığından, temerrüdün icra takip tarihinden itibaren başlayacağının düşünüldüğünü” rapor ve beyan etmişlerdir.
20/11/2017 tarihinde aynı bilirkişilerden alınan ek rapora göre; “Davacının gerek sözleşme kapsammda ve illiyet bağı içinde olarak yaptığı işlerin bedelinin; 168.562,06 TL olduğunu, davalının yapılan bu işe karşılık yaptığı ödemeler toplamının (icra takip aşamasında süresinde yaptığı kısmi kabul uyarınca ödenen meblağ dahil) 131.540,5l TL olduğunu, sözleşmenin 9.md.si gereği 5.590,00 TL’nin yemek ödemelerine ait olduğu görülmekle davacı alacağından tenzili gerekeceğini, davacının bakiye alacağının 168.562,06 TL-131.540,5l=37.021,55 TL – 5.590,00 TL=31.431,55 TL olduğunu takdiri Sayın Mahkeme’ye ait olmak kaydı ile bu miktar üzerinden takibin devam edebileceğinin değerlendirildiğini, davacının alacağından gecikme cezasının kesilmemesi gerektiğine dair değerlendirmelerinde değişiklik olmadığını, sözleşmenin ödemelerle ilgili 6.md.nde kesin süreler belirlenemediğinden ve işin teslimi konusunda tarih mutabakatı olmadığından, temerrüdün icra takip tarihinden itibaren başlayacağının düşünüldüğünü” rapor etmişlerdir.
Mahkememizce 19/01/2018 tarihinde …. Karar sayılı ilamı ile davanın Kısmen Kabulüne karar verilmiş, 06/04/2018 tarihinde davalı … vekili Av. …’ ın Mahkememize verdiği dilekçe ile istinaf edildiği görülmüş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi …. Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusu kabul edilerek, “davalı gerçek kişi olup, mahkemece davalının tacir olup olmadığına ilişkin araştırma yapılmadığı, davalı gerçek kişinin tacir sıfatının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, sonucuna göre görevli mahkemenin belirlenmesi” gerektiği gerekçesiyle Mahkememizin 2015/435 Esas, 2018/13 Karar sayılı ilamının kaldırılmasına karar verildiği görülmüştür.

6102 s. TKK 4, 5 maddeleri uyarınca öncelikle uyuşmazlık konusunun ticari dava niteliğinde olup olmadığı ve Asliye Ticaret Mahkemesinin bu davaya görevli olup olmadığının mahkemece tespit edilmesi gerekir.
6102 s. TTK m. 5/1’de yapılan düzenlemede, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu nedenle kanun koyucu yapılan düzenleme ile ticari işlerle ilgili bütün davaları değil sadece uzmanlık gerektiren ve kanunda açıkça gösterilen hususlardan kaynaklanan uyuşmazlıklarda ticaret mahkemesinin görevli olacağını kabul etmiştir.
Ticari davalar; mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletme ile ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplanmaktadır. Doktrindeki yerleşik uygulama bu yöndedir.
A- Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartları aranmaz. Uyuşmazlık konusunun 6102 s. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
B- Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK 4/1. maddesinde yapılan düzenlemeye göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Kanunda yapılan bu düzenleme uyarınca bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
6102 sayılı TTK 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Bu nedenle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusundaki işin ticari iş niteliğinde olması bunun aynı zamanda ticari dava sayılmasını gerektirmez.
C-Taraflardan sadece birinin ticari işletmesi ile ilgili olması durumunda ticari dava kabul edilen davalar kanunda açıkça düzenlenmiştir. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6102 s. TTK 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülerek karara bağlanır. Aynı düzenleme uyarınca, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki, mülga 6762 s. TTK’dan farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 s. HMK m. 1 uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6102 s. TTK m. 5/4’de düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri’ne açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, Asliye Ticaret Mahkemesi’ne görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Bu nedenle yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesi’ne genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin esasının görülmesi gerekir. Buna karşılık, kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ticari olmayan bir davayı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık hali oluşturur.
Mahkemelerin görevi, ancak kanunla (6100 s. HMK m.1) düzenlenir. Görev ilişkin kurallar kamu düzenindendir. Bu nedenle yargılamanın her aşamasında mahkeme tarafından re’sen nazara alınması gerekir (HMK 20,114,115). Görev konusunda taraflar için kazanılmış hak doğmaz ve yeni bir Kanunla kabul edilen görev kuralları kanunda aksine düzenleme yapılmadığı sürece geçmişe de etkilidir (HGK 14.04.2004 tarih 2004/19-218 Esas 2004/221 sayılı kararı).
Dosya içerisinde toplanan tüm deliller ve diğer belgelerin incelenmesinde; somut olayda, taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle cari hesaptan kaynaklı davacının alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine başlattığı ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, mahkememizce ilgili vergi dairesi ve ticaret odasına yazılan yazı cevaplarına göre davacının tacir olduğu, tacir kaydı bulunmayan, bilanço usulüne göre defter tutmayan ve esnaflık sınırını aşacak nitelikte geliri bulunmadığı anlaşılan davalının ise tacir olmadığı, bu nedenle davaya bakma görevinin mahkememizin görev alanına girmediği, eldeki davanın mutlak ticari davalardan da olmadığı, uyuşmazlığın genel mahkemenin görev alanında kaldığı anlaşılmakla açılan bu davada Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, süresinde ve istek halinde dosyanın HMK 1, 20 maddeleri uyarınca, görevli ve yetkili Ankara Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİ NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE,
4-6100 sayılı yasanın 20/1 maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra 2 haftalık süre içerisinde taraflarca dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi için talepte bulunulmadığı taktirde, mahkememizce re’sen davanın açılmamış sayılacağına karar VERİLECEĞİNE,

İlişkin, taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/04/2021

Katip …
✍e-imzalıdır

Hakim …
✍e-imzalıdır