Emsal Mahkeme Kararı Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/64 E. 2021/756 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGILAMA YETKİSİNİ KULLANAN MAHKEMEMİZCE VERİLEN KARAR

ESAS NO : 2019/64 Esas
KARAR NO : 2021/756

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. … – …

DAVA : Kooperatif (Tasfiyeye İlişkin)
DAVA TARİHİ : 15/02/2019
KARAR TARİHİ : 20/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Kooperatif (Tasfiyeye İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı kooperatifin 1977 yılında merkezi Ankara’da, inşaat alanı ise… Mahallesinde …. ve sosyal tesisleri ile eklentilerini inşa etmek amacıyla kurulduğunu, kooperatifin tasfiye edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, tasfiye halinde olma unvanının da kanuna karşı hile yapmak ve gerçekleştirmediği amaç ve yükümlülüklerden kurtulmak için kullandığını, yerine getirmedikleri yükümlülüklerden kurtulabilmek amacıyla tasfiye halinde unvanını sürdürdüğünden ve yükümlülüklerinin bir kısmını hiç yerine getirmeyip, bir kısmını ise hukuki ve fiziki ayıplı olarak gerçekleştirdiğinden yaklaşık 15 yılı bulan tasfiye halinin tüm makul süreler ve iyi niyet olarak kabul edilebilecek süreyi aştıklarından tasfiye kurulunun bu sürede tasfiye amacını gerçekleştirmeye yönelik tek bir iş ve işlem yapmadıklarını, bunun sonucunda da halen ciddi ve büyük borç/vecibe ve eksikliklerin tamamlanması için asli faaliyetlerine dönmesine karar verilebilmesi için bu davayı yönetmek zorunluluğunun doğduğunu, 136 adet konutun betonarme olarak proje ve ruhsat almasına rağmen konutların tamamının kargir/yığma bina olarak imal edildiğini, bu durumun iskan izin belgelerinin alındığı aşamada noter kanalı ile ilgili belediyeye ihtar edildiğini, bir kısım kanuna aykırı yollarla kooperatife betonarme olarak iskan, izin belgelerinin verildiğini, 136 adet konutun tamamının yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesinde yazılı olmayan yığma/kargir olduğun çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının resmi raporlarıyla tespit edildiğini, davalı kooperatif tasfiye kurulunun 20/05/2018 tarihinde yapılan genel kurul divanına verdikleri 18/03/2018 tarihli önergeyle evlerin yığma/kargir olduğunun inkar edilerek bu 136 adet konut için mahkemeler sorduğunda betonarme yanıtının verildiğini, konut yapma amacının aynı zaman da projesine ve imar yasalarına uygun konut yapmayı da içerdiğini, şayet projesine imar mevzuatına aykırı konutlar yapılmışsa konut yapma görevinin yerine getirilmediğini, iskan raporlarında usulsüz olarak betonarme yazılması suretiyle yaklaşık 25 yıl aidat ödemekten bıkıp, yorulmuş insanların kandırılarak ferdi mülkiyete dönülmesi kararı alındığını, usule aykırı iskan raporu/izin veren kamu görevlilerinin bu usulsüzlük nedeni ile Aydın … Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/393 D.İş dosyası ile yargılandığını, konutların projesinde yüzme havuzu ve bir kısım sosyal tesis ve eklentileri mevcut olduğunu, ilgili imar yasalarına göre bu eklentilerin her bir taşınmazın ayrılmaz parçası olduğunu, ancak yapılan eklentilerden proje ve yasalara aykırılık nedeni ile mühürlü olduğu ve yıkılma kararı verildiğini, parası ödenen sosyal eklenti ve tesislerin ya madden yok ya da hukuken yok hükmünde olduğunu, bu nedenle kooperatifin bu konudaki yükümlülükleri ve borçları olduğu gibi devam ettiğini, 136 konut hakkında da proje ve mevzuata aykırılıklar nedeni ile halen 141 adet mühürleme ve yapı tadil zaptı tanzim edildiğini, konutların tamamının yıkımı için ihalenin yapıldığını, ancak müteahhit bulunamadığını, hiç yapılmayan ve ayıplı yapılan işlemlerin tasfiye kurulu tarafından yapılacak işlerden olmadığını, ana gayenin kendisi ve esaslı unsurları olduğundan tasfiye ile çözülecek hususlar olmadığını, davacıya verilen konutun yağma olduğunu, plan ve projesine uygun olmadığı gerekçesi ile teslim almadığını, dava tarihi itibari ile İnşaat Mühendisleri Odasının raporunda belirtildiği gibi konutunun kısmen yığma tuğladan kısmen de taşıyıcı özelliği olmayan 8,5’luk tuğladan yapıldığı, deniz suyunun betonun yapımında karma su olarak kullanıldığı için tabliye demirlerinin ciddi bir şekilde tahribata uğradığı ve en önemlisi de tuğlayla örülmüş tek bir duvarın iki ayrı evin tabliyeleri tarafından ortaklaşa kullanıldığını, Yargıtay …. Ceza Dairesinin kararında yazılı olduğu üzere davacı konutunun iskan izin belgesi alınmadığını, fiziken ve hukuken yok hükmünde olduğunu, bu nedenle kooperatifin yükümlülüğünü hiç yerine getirmediğini, ortak sıfatı ile tüm kooperatif yükümlülüğü adına dava açma yetkisi olduğunu, yükümlülüğün hiç yerine getirilmemiş olmasından dolayı özel ve şahsi olarak da yasal dava koşullarının bulunduğu, yaklaşık 15 yılı bulan tasfiye halinin yasaların, kanun koyucuların tasfiye kurumu ile beklentilerinin çok ve çok fazla üzerinde olduğunu, davalı kooperatif parasını üyelerden aldığı halde konutların ayrılmaz parçası olan eklentilerinin hiç yapılmadığı gibi yapı kullanma izin belgelerinin de alınmaması gerektiği halde usulsüz olarak alındığını, davacı konutunun hatalı-eksik ve noksan imal edildiği için yük hükmünde olduğunu, bu gibi sorunlar var olduğu sürece, kooperatifin tasfiyesini sağlamak ve hukuki varlığını sona erdirmenin mümkün olmayacağını, tasfiye kurulunun inşaat işlerine girmesinin hukuken ve kanunen amacına aykırı olduğundan dolayı kooperatif tasfiye halinde statüsünün kaldırılıp, normal haline döndürülmesini talep ettiği, tasfiye kurulunun en son 26/01/2019 tarihli genel kurula sunduğu faaliyet raporunda yer aldığı üzere ortaklardan 91.000,00 TL alacak kalemini denetimsiz ve belirsiz idare etmek dışında hiçbir faaliyette bulunmadığını ve kooperatif yararına hiç bir iş ve işlem yapmadan 44.000,00 TL harcadığını, genel kurula sunulmak üzere 21/01/2019 tarihinde gönderilen ihtarnamede tasfiye hali durumunun sonlandırılıp kooperatifin ana gayesinin gerçekleştirilmesi gerektiğinin bildirildiğini, tasfiye halinin gerekçe gösterilerek 136 ortaklı olan kooperatif genel kurulunun nisap aranmaksızın 20-25 ortakla yapılıp diledikleri gibi kararlar aldıklarını, mahkemeler ve çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında bu haksız ve hukuksuz kararları kullanarak kendilerini haklı davacıyı haksız gösterdiklerini, son genel kurulun eş/dost ve akrabalardan oluşan fiilen 13 ortakla yapıldığını, 15 yıllık sürenin tasfiye ana gayesini yerine getirmek için yeterince uzun bir zaman olduğunu, bu sürede tasfiye etmeye yönelik hiç bir çabanın olmamasının dikkate alınarak kooperatifin tasfiye halinin sonlanarak eski haline getirilmesi ve ana amaçlarının gerçekleştirilmesini sağlamak için yargı müdahalesinin gerektiğini, tasfiye halinin kanuna karşı hilenin gizlenmesini sağladığını, kanunun tasfiye durumunda olan kooperatifin amacına ulaştığı var sayımı yaparak bir kısım kolaylıklar sağladığını, en önemlisinin hiç nisap aranmaksızın genel kurul yapma ve karar alma süreci olduğunu, bu sayede toplanıp karar alan kooperatif yöneticilerinin yasaların hükmünü dilediği gibi kullandığını, genel kurulda konutların betonarme olduğuna dair karar alarak evlerin cinsinin gizlendiğini, nisap aranmadan toplanma imkanına sahip olunduğundan bunca yıl boyunca usulsüzlüklere mahkum edildiğini, yapılan yolsuzluk ve usulsüzlüklerin önce zamanaşımına uğratıp sonrada zaman aşımına uğradığı gerekçe gösterilerek gereken yasal işlemler yapılmayarak eski yöneticilerin korunup kollandığını, kooperatifin eski yöneticilerine karşı dava açma hakkının ancak genel kurul izni ile olacağından 15 yıl boyunca tüm baş vuruların tasfiye kurulu tarafından red edildiğini, eskiden yolsuzluk ve usulsüzlüklerin kaynağında yönetici olduğunu, tasfiye kurulunda görevini devam ettiren Ömer Faruk Kayhan gibi isimler bulunduğunu, hem eski yönetim ekibini, hem de kendini korumanın aracı olarak tasfiye kurulunu kullandığını bildirmiş, davalı kooperatifin tasfiye halinde olan hukuki statüsünden tasfiye durumunun kaldırılarak gerçekleşmeyen esas gayesine ulaşmasının sağlanmasına, bu talep yerinde görülmezse yaklaşık 15 yıldır tasfiye sürecini tamamlamayan memurların görevden alınıp tasfiye memuru atanmasına karar verilmesine, yargılama giderlerinin davalı kooperatiften alınmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının dilekçesinin bir çok yerinde dile getirdiği ve davasına dayanak yaptığı kooperatifin 15 yıldır tasfiyenin sonuçlandırılamadığı iddiası doğru olmadığını, esasen davalı kooperatifin 18.07.2008 tarihinde tasfiye edilmişken, bizzat davacının açtığı dava nedeniyle 2012 yılında ihya edildiğini, davacının açtığı ve (huzurdaki hariç) tamamı reddedilen davalar nedeni ile tasfiye sonuçlanmadığını, davacı, tasfiyenin sonuçlandırılarak kooperatifin kaydının terkinine ilişkin 29.06.2008 tarihli Genel Kurul kararlarının iptali için Ankara … Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/422 Esasında dava açtığını, dava açıldıktan sonra dosyanın Ankara ….Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/23 Esasına tevzi edildiğini, anılan dava nedeniyle tasfiye edilmiş olan kooperatifin ihyası için ara kararı verilmiş ve karar uyarınca … tarafından Ankara …Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/329 Esasında ihya davası açıldığını, Ankara … Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/329 Esas 10.02.2010 tarih ve 2010/69 Karar sayılı kararıyla kooperatifin ihyasına karar verildiğini, Ankara … Ticaret Mahkemesinin 2011/23 Esas ve 2013/46 Karar sayılı kararıyla davayı kısmen kabul ederek genel kurul gündeminin 5 ve 7. maddesiyle alınan kararları iptal ettiğini, kararın kooperatif vekilince temyizi üzerine Yargıtay …. Hukuk Dairesi 2013/2681 Esas 15.07.2013 tarih ve 2013/4992 Karar sayılı kararıyla yerel mahkeme kararını bozduğunu bozma kararının kesinleşmesi üzerine dosyanın 2014/197 esasını almış ve Ankara … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/720 Esasına tevzii edilerek, mahkemenin 20.11.2014 tarih ve 2014/353 Karar sayılı kararıyla, açılan dava reddedildiğini, kanun yolları aşamasından geçerek kararın kesinleştiğini, kooperatif ihya olduktan sonra bu güne kadar huzurdaki davanın davacısı tarafından kooperatifin aleyhine açılmış olan 4 adet hukuk davasının tamamının davacı … tarafından açıldığını, bu davalar nedeniyle kooperatif tasfiye olamadığını, huzurdaki davanın beşinci davası olduğunu, davacının iddialarının tamamının tasfiye öncesi işlemlerle ilgili olduğunu, tamamı inceleme ve yargılama konusu yapılıp reddedildiğini, davacının kadimden beri davalı kooperatifle ve yönetimleriyle niza halinde olduğunu, bir anlamda kooperatifle nizalaşmayı alışkanlık haline getirdiğini, davacının dilekçesinde iddia ettiği hususların hiç birisi yeni olmadığını, tamamı hakkında resmi kurumlarca inceleme yapıldığını, suç duyurusunda bulunulduğu ve takipsizlik kararı verildiğini, verilen takipsizlik kararına itiraz edildiğini ancak itirazın da reddedildiğini, Davalı kooperatif 1977 yılında Ankara’da kurulduğunu, kooperatifin ortak sayısı 136 olduğunu, kooperatifin 1979 yılında, Muğla İli (şimdi Aydın), Milas ilçesi (şimdi Didim), Akbük köyü, Saplıada mevkiinde üzerinde inşaat yapmak üzere değişik parsellerde toplam 203.600 metrekare zeytinlik vasfındaki araziyi aldığını, 1990 yılında arazilerin tevhidi, terkin ve ifrazları yapılarak toplamı 145.131 metrekare olan 16 parsel arsa haline getirildiğini, davacının 1992 yılında kooperatife devir yoluyla ortak olduğunu, kuraların 24.11.1997 tarihinde çekildiğini ve davacıya 3334 ada 18 nolu bağımsız bölümün çıktığını, kooperatifçe 3333 parselde 34 konut, 3331 parselde 22 konut, 3334 parselde 44 konut ve 3335 parselde 36 konut olmak üzere 136 konut yaptırıldığını ve 18.10.2001 tarih ve 102-103-104-105 belge numaralarıyla yapı kullanma izin belgelerini aldığını, konutların 2001 yılında ortaklara teslim edildiğini, kooperatifin 29.06.2008 tarihli Genel Kurul kararını takiben 18.07.2008 tarihinde tasfiye olduğunu, tasfiye tarihine kadar kooperatifin uzun yıllar aynı kişilerden oluşan yönetimce idare edildiğini, davacının açtığı dava nedeniyle kooperatifin 2012 yılında ihya olduğu ve ilk genel kurulun 07.04.2013 tarihinde yapıldığını, yeni bir yönetim kurulu seçildiğini, tasfiye sonrası son genel kurulun 26.01.2019 tarihinde yapıldığını, davacının iddia ettiği hususların tamamının tasfiye öncesi döneme ait olduğunu, yargı sürecinden de geçtiğini, tasfiye öncesi kooperatif yönetimi aleyhine cezai yaptırım yolu KYODK nedeniyle kapalı olduğunu, hukuki sorumluluk yönünden ise, Kooperatifler kanununun atıf yaptığı Türk Ticaret Kanunun 560. maddesinin son derece açık olduğunu, “Sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her hâlde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” denildiğini, dolayısıyla tasfiye öncesi yönetim kurulunun davacı tarafından iddia olunan sorumlulukları konusunda cezai ve hukuki takip yollarının kapalı olduğunu, mevcut kooperatif yönetim kurulunun bu konuda yapabileceği herhangi bir işlem bulunmadığını, kooperatifin, genel kurul kararlarınca belirlenen imalatları tamamladığını, (genel kurulun camların takılmasını ve fayans işlerini ortaklara bıraktığını) ve 2001 yılında tüm konutların iskanını alarak ortaklarına tapularıyla teslim ettiğini, konutlar yönünden kooperatifin sorumluluğunun iskanın alınmasıyla sona erdiğini, davacının konutunun genel kurul kararlarına uygun olarak teslim edildiğini, Ankara …Asliye Ticaret Mahkemesinin kesinleşmiş 2002/875 Esas 26.02.2004 tarih ve 2004/85 Karar sayılı kararıyla ve dosya içerisindeki mahallinde tanzim edilmiş bilirkişi raporlarıyla sabit olduğunu, davacının yargı önünde kesin olarak karara bağlanmış konuları bile tekrar yargı önüne getirdiğini, mevcut yönetim kurulunun tasfiye yönetim kurulu olduğunu, amacının bir an önce tasfiyeyi tamamlamaktan ibaret olduğunu, bahsedilen ve tamamı davacıdan kaynaklanan hukuk süreci dışında kooperatifin tasfiyesinin önünde bir engelde bulunmadığını, asılsız ihbarlarla bir çok resmi kurumun mesai harcadığı gibi kooperatif ortaklarının da bezdirildiğini, davacının kooperatife olan takıntısı ortakları maddi ve manevi olarak yorduğunu, huzurdaki davada, kooperatifin tasfiye sürecinden çıkarılması veya kooperatif yönetiminin görevden alınarak kooperatife kayyım atanması talep edildiğini, ilk talebin genel kurul kararıyla kabul edilen bir kararın kaldırılmasına ilişkin olduğunu, genel kurul kararlarının iptali ve şeklinin kanunda belirlendiğini, davacı davasının kooperatifler kanunundaki düzenlemeye aykırı olduğunu, ikinci talebin daha önce davacı tarafından açılan ve Ankara … Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1305 Esas sayılı dosyasında yargılaması yapılarak reddedilen dava ile aynı olduğunu, talebin hiçbir maddi olguya ve hukuki gerekçeye dayanmadığını, davacının hukuki yararı da bulunmadığını, davanın tek amacının kooperatifin tasfiyesinin fiilen önlemekten ibaret olduğunu bildirmiş, haksız ve yersiz açılan davanın reddi ile davacı aleyhine disiplin para cezasına hükmedilmesini, mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, kooperatifin tasfiye halinden çıkarılması, aksi halde tasfiye memurlarının azli ile yerine tasfiye memuru atanması talebine ilişkindir.
Mahkememizce tarafların dayandığı deliler toplanmış, davalı kooperatife ait esas sözleşme, genel kurul kararları, dava konusu Didim’e yapıldığı bildirilen taşınmazlara ilişkin imar iskan, soruşturma kayıtları getirtilmiş, delil olarak bildirilen dosyalar celbedilmiştir.
Davacı, ilk talebinde davalı kooperatifin 29/06/2008 tarihinde tasfiye kararı aldığını, bu kararın kooperatif amacını gerçekleştiremediğinden usulsüz olduğunu hali hazırda yapılan konutlar hakkında yıkım kararı alındığını, bu durumda kooperatif amacı geçekleşmediğinden tasfiye halinden çıkarılmasını mahkemeden talep etmektedir.
Dosyaya yansıtılan delillerden davalı kooperatifin tasfiye halinin uzun süredir sürdüğü, 29/06/2008 tarihli genel kurulun 7. Maddesi ile tasfiye kapanışını yapılmasına karar alındığı, davacının bu toplantıda bulunduğu, karar aleyhine Ankara …. Asliye Ticaret mahkemesinin 2014/720 esas- 2014/353 karar sayılı dosyasında davanın reddine karar verildiği ve ilgili kararın kanun yolundan geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacı daha önce tasfiye kapanışı kararının iptali yönünde dava açmış, ancak bu dava aleyhine sonuçlanarak talebi reddedilmiştir. Davacı, dava dosyasında aynı sonucu elde etmeye yönelik olarak tasfiye gereği işlemlerin yapılmadığından bahisle tasfiyenin kaldırılmasını dava etmiştir.
Kooperatifler Kanunu’nun 81. Maddesinde dağılma sebepleri belirlenmiştir. Buna göre ;” Kooperatif:
1. Anasözleşme gereğince,
2. Genel Kurul kararı ile,
3. İflasın açılmasıyla,
4. Kanunlarda öngörülen diğer hallerde, ilgili bakanlığın mahkemeden alacağı karar üzerine,
5. Diğer bir kooperatifle birleşmesi veya devralınması suretiyle,
6. Üç yıl olağan genel kurulunu yapmaması halinde,
7. Amacına ulaşma imkanının bulunmadığının ilgili Bakanlıkça tespiti halinde mahkemeden alacağı kararla, dağılır.” Kooperatif tasfiye usulüne ilişkin kapsamlı düzenleme içermeyen 1163 sayılı Kanun 98. Maddesi ile “Bu kanunda aksine açıklama olmıyan hususlarda Türk Ticaret Kanunundaki Anonim şirketlere ait hükümler uygulanır.” düzenlemesini getirmiştir. Bu atıf kapsamında TTK 529 ve devamı maddeler çerçevesinde davacı talebinin incelenmesi gerekmektedir.
TTK 529 ve devam maddeleri üzerinde yapılan inceleme ışığında, davacının tasfiye işlemleri tamamlanmadığından bahisle tasfiyenin kaldırılması yönünde açabileceği davanın bulunmadığı, şayet tasfiye eksik kapatılmış ise TTK 547. Madde kapsamında ek tasfiye amaçlı dava açılabileceği, kaldı ki tasfiyeyi tam anlamıyla yapmayan şirketin Ticaret Sicil’den silinmiş olsa dahi tam olarak ortadan kalmayacağı ve tüzel kişiliğinin tamamlanmamış işler yönünden devam edeceğinin kabul edildiği, ancak her halükarda Kooperatif genel kurulun yetkisi dahilinde alınan tasfiye ve tasfiye kapanış kararının geçmişe etkili olarak kaldırılması ve yeniden Kooperatifin eski haline getirilmesinin yasal mevzuat çerçevesince bu kararın mahkeme tarafından verilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmış davacının bu yöndeki davasının reddine karar verilmiştir.
Davalı tasfiye kararının kaldırılarak yeniden canlandırılması, mümkün olmadığı takdirde tasfiye memurlarının azli ile yeni tasfiye memurları atanmasını talep etmekle birlikte ,bu davanın tasfiye memurları taraf gösterilerek açılması gereken dava olması, tasfiye memurlarının davamızda taraf gösterilmediği, şirketin bu davada taraf sıfatı olmadığı, bu bağlamda taraf teşkili tasfiye memurlarına yönlendirilerek açılmış bir dava bulunmadığından bu talep yönünden de davanın reddi gerektiği anlaşılmış aşağıdaki hüküm kurulumştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davalı kooperatifin tasfiye halinin kaldırılması talebinin yerinde bulunmadığından REDDİNE,
2-Davacının tasfiye memurlarının azli ve yeni tasfiye memuru seçilmesi talebinin pasif husumet yokluğundan REDDİNE,
3-Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 14,9‬0 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
6-HMK 333 maddesi gereğince yatırılan gider avansından kalanın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İlişkin, davacı asilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda oy birliği ile verilen karar tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/10/2021

Başkan …
E-imzalı.
Üye …
E-imzalı.
Üye …
E-imzalı.
Katip …
E-imzalı.