Emsal Mahkeme Kararı Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/111 E. 2021/484 K. 25.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR
ESAS NO : 2019/111 Esas
KARAR NO : 2021/484

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACILAR : 1- … – … …
2- … – … …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. … – ….
DAVA : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/11/2018
KARAR TARİHİ : 25/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
TALEP : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;… yevmiye nolu Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi ile yine Yenimahalle … Noterliğinin 15/02/2005 tarih ve 2854 yevmiye nolu Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi Kat Karşılığı Ek İnşaat Sözleşmesine dayalı olarak sözleşmenin arsa sahibi tarafı olan dava dışı … isimli kişilerden 26/08/2015 tarihinde 140.000,00 TL bedel ile müvekkili davacıların kızı … adına satın aldıklarını, satın aldıkları tarihten önce gayrimenkulün bulunduğu site olan … A,B,C ve D olmak üzere dört bloktan oluşan sitenin çevre düzenlemesi ve asansör dahil bir çok işinin yüklenici tarafından yerine getirilmediğini, bunun üzerine Ankara …. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/238 esas sayılı dosyasına konu edildiğini, yapılan yargılama neticesinde yükleniciye ait gayrimenkullerin satılarak eksik işlerin yapılmasına karar verildiğini ancak kararın gayrimenkulün devri tarihine kadar yerine getirilmediğini, arsa sahiplerinin, müvekkili davacılara sitenin eksik işlerinin bitirilmesi için kendilerine teminat niteliğinde senet vermeleri gerektiğini aksi takdirde satış işlemine imza atmayacaklarını söylediklerini, dava konusu 20.04.2018 tanzim tarihli 257001198946 numaralı 26.11.2018 vade tarihli ve 60.000,00 TL bedelli senedi gayrimenkulün satış tarihinde imzalayarak verdiklerini, müvekkili davacıların eksik işlerin tamamlanması üzerine teminat olarak verdikleri senedi haklı olarak geri istediklerini ancak senedin iade edilmediğini, müvekkili davacıların dava konusu senet karşılığında davalı yana gerçek anlamda ve maddi hukuk açısından hiçbir borçları bulunmadığını, senedin teminat olarak verildiğini ve zamanaşımına uğradığını, senedin takibe konulması durumunda müvekkili davacıların telafisi güç zararlara uğrayacaklarını ayrıca davalı lehine hukuka aykırı olarak sebepsiz zenginleşme meydana geleceğini ileri sürerek müvekkili davacıların davalı yana borçlu olmadığının tespiti ile davalı yanın kötü niyetli olması nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu senedi davacılara verdiği borç karşılığında almış olduğunu, senedin süresinde ödenmemesi nedeniyle protesto ettirildiğini, davacıların senedin başka bir işle ilgili teminat olarak verildiği vb. iddialarını kabul etmediğini, davacıların senedin teminat olarak verildiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, yasa ve yerleşik içtihatlar gereği bir senedin teminat senedi olarak kabulü için senedin üzerinde teminat ibaresinin yazılı olması, neyin teminatı olduğuna dair açıklama bulunması ve senedin yanında teminat senedine konu yazılı bir sözleşmenin bulunmasının şart olduğunu, dava konusu olayda bu şartların hiçbirinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
GEREKÇE: Dava, davalıya verilen senedin teminat senedi olup karşılığının bulunmadığı, dava konusu bono sebebiyle borçlu olmadıklarının tespiti talebine ilişkindir
Davacılar, gayrimenkul satın aldıkları sitenin eksik işlerinin tamamlanması için teminat olarak ve boş vaziyette imzalayarak dava dışı kişilere verdikleri senedin karşılığının bulunmadığını, davalının senedin gerçek alacaklısı olmadığını, senedin alacaklı isminin, vade ve tanzim tarihinin ve diğer bölümlerinin bulunduğu alanların sonradan başka bir kalem ve el ile doldurulduğunu, gerçek tanzim tarihi yerine kurmaca tarih atılarak bankaya verildiğini, senedin zamanaşımına uğradığını, senedin tapunun devri gününde teminat olarak verildiğini ileri sürerek senedin ödemesinin durdurulmasını ve davalıya borçlu olmadığının tespitini istemektedir.
Davalı iddiaların gerçeği yansıtmadığını bildirerek ispat yükünün davacıda olduğunu bildirmektedir.
Ankara … Dairesine müzekkere yazıldığı, cevapların dosya arasına alndığı görülmüştür.
Davanın 12/11/2018 tarihinde Ankara …. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılarak, 2018/665 Esas numarasını aldığı, aynı Mahkeme’ nin 14/11/2018 tarihli, 2018/665 Esas – 2018/679 Karar sayılı ilamıyla görevsizlik kararı verilerek, yetkili ve görevli Mahkemenin Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunun belirlendiği, 07/03/2019 tarihinde Ankara Adliyesi … Ek Hizmet Binası Hukuk Tevzii Bürosuna gönderilerek 13/03/2019 tarihinde Mahkememizde 2019/111 Esas numarasını aldığı anlaşılmıştır.
24/03/2020 tarihinde bilirkişi …’ den aldırılan Rapora göre: “Davaya konu 20/04/2018 tanzim tarihli, 26/11/2018 vade tarihli 60.000,00 TL meblağlı senedin kayıtsız şartsız borç ikrarına havi olması nedeniyle kambiyo vasfını taşıdığı ve dosya içerisindeki mevcut delillerden teminat senedi olmadığını, dolayısıyla davacıların 20/04/2018 tanzim tarihli, 26/11/2018 vade tarihli 60.000,00 TL meblağlı senetten dolayı davalıya borçlu olmadıklarını kanıtlayamadıklarını” rapor etmiştir.

Her alacak hakkının varlığı, bunu sağlayan bir hukuk ilişkisine ve bunun sebebine dayanır. Bu sebebi göstermeden, yalnız borçlu olduğunu açıklayan kişinin, iki taraf arasındaki ilişkinin nedenini göstermeden, bir hakkın veya borcun varlığını, ödeneceği iradesini açıklamasını kanun yeterli görmüştür. Borcu doğuran irade açıklaması, yazılı bir belgede tesbit olunmuş ise, bu gibi durumlarda, borcu yükümlenen kişi, yükümlendiği borcun saikinin ve amacının kapsadığı yönü kural olarak, tanıkla ispatlayamaz. İradenin bu yolda açıklanmasını sağlayan nedenler, iradenin doğup gerçekleşmesini sağlayan ön nedenler, genellikle doğan hukuki sonuca etkili olmadıklarından daha çok bu açıklamanın amacı olan neden üzerinde durulmak gerekir. 12.04.1933 gün ve 30/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, borç ikrarını içeren beyyine aleyhine delil ileri sürülebilir, ancak ikrarda borcun sebebi açıklanmış ise, davalı bu sebebin gerçekleşmediğini kanıtlayabilir. Eğer borcun sebebi belirlenmemiş ise, davalı önce ikrarın belli bir sebebi bulunduğunu, sonra bu sebebin gerçekleşmediğini kanıtlamak hakkına sahiptir. Görüldüğü üzere, 1086 sayılı HUMK’nun 290.maddesi ile 12.04.1933 gün ve 30/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bedelsizlik iddiası ispat edilebilecektir (Hukuk Genel Kurulunun 17.04.2015 gün ve E:2013/19-1622, K:2015/1238 sayılı ilamı). Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. Bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir. Bononun zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden ya da malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konulabilir. Bedel kaydı keşidecinin, senedin lehdarından karşı edayı aldığını ispata yarar. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır, bononun geçerliliğini etkilemez. Bonoda kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir.Bu kayıtların aksinin savunulması senedin ta’lili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi ta’lil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer.
Menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir(Hukuk Genel Kurulu’nun 17.12.2003 gün ve E:2003/19-781, K:2003/768; 12.10.2011 gün ve E:2011/19-473, K:2011/607; 04.12.2013 gün ve E:2013/19-89, K:2013/1645; 14.05.2014 gün ve E:2013/19-1155, K:2014/660; 17.04.2015 gün ve E:2013/19-1622, K:2015/1238 sayılı ilamları). HMK 200. Maddesi senetle ispat zorunluluğunu düzenlemiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def’i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, m.201’deki meblağdan az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet ( kesin delil) ile ispat edilebilir.
Somut uyuşmazlıkta, davacılar senetteki imzayı inkar etmemiş; boşa imza attıklarını, bononun sonradan iradeleri dışında doldurulduğunu, takibe konu yapılan bono nedeniyle davalıya borçlu bulunmadığını iddia ederek, borçlu olmadıklarının tespitini istemişlerdir. Senede karşı senetle ispat kuralı gereğince, davacılar takibe konulan bononun bedelsiz olduğunu, teminat senedi olduğunu yazılı delille kanıtlamaları gerekir. Takibe konu yapılan bononun metninden bu anlaşılamadığı gibi, davacılar bu iddiasını yasal olarak ispatlayacak yazılı bir delil de dosyaya sunmamıştır. Tanık dinleme yoluyla bononun geçersizliğinin ispatı ancak, 18.03.1959 gün ve 18/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararındaki şartlar dairesinde mümkün olup, eldeki davada ise, bu şartlar gerçekleşmemiştir. Yargıtay yerleşik içtihatlarına göre, bir senedin hatır senedi, teminat senedi olduğu gibi iddialarının ancak “senet”, “yemin” ve “ikrar” ile ispatlanacağı yönünde kararlarını oluşturmuşlardır. (Y.19. HD, 04.03.2002 gün 6495/1312 E/ 1312; Y.11.HD, 13.10.1997 gün 3223/8346 sayılı kararları). Davalının dosya içinde ikrarını içeren bir belge bulunmadığı, davacıların yemin deliline dayanmadığı, elinde yazılı bir belge de bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, dava konusu bononun tanzim tarihi itibariyle 6102 sayılı TTK’nın 778. Maddesi göndermesi ile bonolar hakkında uygulanması gereken aynı kanunun 680. Maddesi uyarınca açık bono düzenlenmesi mümkündür. Tamamen doldurulmamış bononun tedavüle çıkarılırken anlaşmalara aykırı olarak doldurulduğu yazılı belge ile kanıtlanmadığı sürece, bono üzerinde yazılı vade, tanzim gibi tarihler geçerliliğini ve varlığını korur. ( Yargıtay HGK.26.02.2003 tarih ve 2003/19-135 E. 2003/105 K.) Davacılar imzaya itiraz etmediklerinden ve senedin başkası tarafından doldurulmuş olması sonuca etkili olmadığından senetteki yazı üzerinde yapılacak grafolojik incelemeden vazgeçilmiştir.
Mevzuat ve Yargıtay’ın yukarıda açıklanan içtihatları ışığında; Davacıların teminat senedi olarak verildiği ve boşa imza atarak bononun başka kişilere verildiğine ilişkin iddialarını yazılı delillerle ispatlayamadığı anlaşılmakla davacıların davasının reddine karar vermek gerektiği, davacıların dava açmakta kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin de reddine karar verilmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2) 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL harçtan, dava açılışında alınan 1.024,65 TL peşin harcın düşülmesi ile bakiye 965,35 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde YATIRANA İADESİNE,
3) Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4) Davalının yargılamada vekil ile temsil edildiği anlaşıldığından yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 8.600,00 TL vekalet ücretinin MÜŞTEREKEN ve MÜTESELSİLEN DAVACILARDAN ALINARAK DAVALIYA VERİLMESİNE,
5) Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider ve delil avansının HMK’nin 333. maddesi uyarınca karar kesinleştikten sonra Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi dikkate alınarak YATIRANLARA İADESİNE,
İlişkin, taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/06/2021

Katip …
✍e-imzalıdır

Hakim …
✍e-imzalıdır