Emsal Mahkeme Kararı Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/919 E. 2022/109 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T. C.
A N K A R A
ASLİYE 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGILAMA YETKİSİNİ KULLANAN MAHKEMEMİZCE VERİLEN KARAR

ESAS NO : 2016/919 Esas
KARAR NO : 2022/109 Karar

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … -…
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 29/11/2016
KARAR TARİHİ : 23/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’nın, 14/04/2004 tarihinden (tescil ilan tarihi) bu yana davalı …’nin % 50 hisse sahibi ortağı olduğunu, şirketin iki ortaklı bir şirket olduğunu, diğer davalının müvekkilinin eşi olduğunu, diğer ortak ve aynı zamanda yetkili müdür sıfatında olan …’nın şirket mal varlıklarını kaçırma veya devretme ihtimalinin yüksek olması nedeniyle, mahkemece şirketin mal varlığı (taşınmazlarının ve üzerine kayıtlı araçlarının) tasfiye veyahut karar kesinleşinceye kadar teminatsız olarak 3. Kişilere devrinin önlenmesine yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkilinin şirkette Nisan 2004 tarihinden itibaren ortaklığı bulunmasına rağmen şirket ile ilgili bilgi alma hakkını kullanamadığını, güven ilişkisinin zedelendiğini ve şirketin müvekkiline sağlayacağı mali haklardan yararlanamadığını, şirket tarafından müvekkiline kâr payı dağıtımı yapılmadığını, diğer ortak …’nın şirkette kayıtlara göre yetkili müdür olarak gözükmekte ise de, şirketin yönetimini gayri resmi 3. Kişilerin sevk ve idaresine bıraktığını, bu kapsamda da müvekkilinin şirket yönetiminde söz sahibi olması engellendiği, şirketten alması gereken mali hakları ödenmediğini, dolayısı ile bundan sonraki aşamada ortaklık TTK 636 vd. maddeleri uyarınca artık çekilmez bir hâl aldığını, şirketin devamı ve amacının gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığını, bu durumun şirketin haklı nedenle feshine sebep oluştuğunu, bu nedenlerle Türk Ticaret Yasası’nın 636. Maddesine göre şirketin feshi ve tasfiyesine, bu mümkün olmaz ise davacı müvekkil ortağa payının gerçek değerinin tespit edilerek ödenmesine, şirketin kuruluşundan itibaren davacı müvekkiline hiçbir şekilde ödenmeyen geçmişe yönelik kar payı vs. haklarının tespit edilerek ödenmesine, Türk Ticaret Yasası’nın 636/4. Maddesine göre şirketin üzerine kayıtlı mal varlığı olarak taşınmazlarının ve araçlarının 3. Kişilere devrinin önlenmesi amacıyla teminatsız olarak tasfiye aşamasına veyahut karar kesinleşinceye kadar ihtiyati tedbir konulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının payın gerçek değerinin karşılığını ve diğer alacak kalemlerini isteme hakkı olmadığını, davacı sermaye koyma borcunu ifa etmediğini, davacı tarafın iş bu davayı açma hakkı bulunmadığını, 14.04.2004 tarihinden itibaren davalı müvekkili şirketin %50 hisse sahibi ortağı olduğu, ancak kuruluş tarihi olan 14 Nisan 2004 tarihinde taahhüt edilmiş olduğu 100 pay karşılığı 10.000,00 TL sermaye koyma borcu ile 19 Ocak 2010 tarihinde şirket ana sözleşmesinde yapılan değişiklikle arttırılan ve 100 pay karşılığı 100.000,00 TL den toplam 110.000,00 TL olan sermaye koyma borcunu ifa etmediğini, yerine getirmediği taahhüttün gerçek değerinin karşılığının ödenmesinden ve diğer alacak kalemlerinden bahsedilemeyeceğini, ortaklar sermaye taahhüdü kapsamında anılan miktar açısından doğrudan tüm mal varlığı ile sorumlu olduğunu, şirket defterlerinden ödenmiş gibi görünse de aslen davacının maddi durumu itibariyle zaten böyle bir ödemeyi yapması mümkün olmadığını, gerçekte kendisi hiçbir ödeme yapmadığını, bu meydanda; şirket ortağının şirkete karşı asli edimlerini getirmeksizin kar payından bir alacağı varmış gibi bir talepte bulunmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, karın dağıtılabilmesi için gerekli kanuni şartların oluşmadığını, şirketin kar dağıtabilmesinin mümkün olmadığını belirterek davacının şahsi menfaatlerine yönelik olarak halihazırda kullanmakta olduğu şirket üzerine kayıtlı … plakalı … Marka aracın, yargılama sürecinde davacı tarafından özellikle zarara uğratılabilme riski bulunması hasebiyle ve şirket işlerinin devamında kullanılabilmesi amacıyla ara karar ile şirkete iadesine; bizzat ortaklık edim ve yükümlülüklerini yerine getirmeksizin kusurunu gizleyerek soyut, somut gerçeğe aykırı iddialar yönelten davacının ikame ettiği davanın reddine; yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Dava, limited şirketin haklı nedenle feshi talebine ilişkindir.
Mahkememizce tarafların dayandığı deliller getirtilmiş, şirket kayıtları celbedilmiş ve üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Toplanan deliller ışığında, davalı Şirketin Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 188977 sicil numarası ile 09.04.2004 tarihinde kayıt edildiği, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 14.04.2004 tarih ve 6029 sayılı gazetesinde ilan edilerek 2 ortaklı (…, …) 20.000.000.000 TL (yeni TL karşılığı 20.000,00 TL) sermaye ile kurulduğu, ortakların 50 sermaye payı ile şirkette pay sahibi oldukları, Erkan Erkurt’un 5 yıl için şirket müdürlüğüne atandığı, 29.07.2005 tarih ve 6357 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi ile Erkan Erkurt’un şirket müdürlüğü yetkisinin iptali ile Selin Tuna’nın 10 yıl süreyle şirket müdürü olarak yetkili kılınmış olduğu, artırılan son sermayesinin 220.000,00 TL olduğu, 19.01.2010 tarih ve 7482 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi ile sermayesini 20.000,00 TL’den 220.000,00 TL’ye çıkardığı, önceki sermayenin tamamının ödendiği, artırılan sermayenin tescil tarihinden itibaren üç ay içinde ödeneceği, artırılan sermayenin 100.000,00 TL.sinin … tarafından, 100.000,00 TL.sinin ise … tarafından taahhüt edildiği, 09.01.2014 tarih ve 8482 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi ile Selin Tuna’nın şirket müdürlüğü yetkisinin iptali ile …’nın 20 yıl süreyle şirket müdürü olarak yetkili kılınmış olduğu, Genel kurul yapıldığına dair bir belgeye rastlanmadığı, kar dağıtımına konu herhangi bir karar tescilinin de olmadığı tespit edilmiştir.
Davalı şirketin bağlı olduğu Maltepe Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 13.11.2017 tarihinde vermiş olduğu yazıya göre davalı şirketin 06.04.2006 tarihinden itibaren kayıtlı mükellefi olduğu ve halen faaliyetine devam ettiği bildirilmiştir. Faaliyetine ilişkin sicil kaydında; mükellefiyet tescilinin 09.04.2004 tarihi olduğu, tıbbi Laboratuvarların Hizmetleri faaliyeti işi yaptığı, sahte belge kullanma fiilinden dolayı hakkında düzenlenmiş Vergi İnceleme Raporu bulunduğu, 07.11.2017 tarihi itibari ile vadesi geçmiş 21.085,66 TL borcunun bulunduğu, 6183/48, 6736 ve 7020 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması Hakkındaki Kanun hükümlerine göre tecil ve taksitlendirilen 219.325,55 TL vergi borcu bulunduğu bildirilmiştir. Yazı eklerinden Kurumlar Vergisi Beyannamelerinin incelenmesi sonucu davalı şirketin 2004-2015 yılları arasında kar elde ettiği, 31.12.2016 tarihli bilançosuna esas Kurumlar Vergisi Beyannamesinde 2004-2015 yıllarına ilişkin olan geçmiş yıllar karının 993.784,79 TL.si olduğu, 2016 yılında 550.381,30TL zarar beyan etmiş olduğu olduğu anlaşılmıştır.
Davalı, davacı …’nın sermaye payını ödemediğini iddia etmekle birlikte, davacının davalı şirket ortağı olarak sermaye payının 110.000,00 TL olduğu, defter kayıtlarında sermayenin ödendiğine ilişkin bir kayıt veya ödeme belgesine ilişkin tespit de yapılamadığı, ancak, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi ilanlarının sorgusunda sermayeye ilişkin tescillerin yapılmış olduğu, ödenen sermayenin fiilen davacı tarafından mı yapıldığı noktasında dosyaya sunulmuş bir belge olmadığı, yıllık olarak şirket tarafından vergi idaresine verilmiş olan Kurumlar Vergisi Beyannameleri ekinde yer alan bilançolarına göre, ödenmemiş sermaye hesabında bir borç kaydının bulunmadığı, sermaye hesabında sermayenin tamamının alacak kaydının bulunmuş olmasının, sermaye taahhüdünü yerine getirmiş olduğunun kabulü gerektiği anlaşılmıştır.
Davalı şirket ana sözleşmesinin kar dağıtımına konu 11.maddesi,” Şirketin safi karı yapılmış her çeşit masrafların çıkarılmasından sonra kalan miktardır. Safi kardan her sene % 5 kanuni ihtiyat akçesi ayrılır. Kalanı hissedarlara ödenmiş sermayeleri üzerinden hisseleri oranında dağıtılır. Kara iştirak edenlere hissedarlara dağıtılması kararlaştırılan miktardan TTK 466. Maddesinin 3 numaralı bendi gereğince ve %10 ayrılarak umumi yedek akçeye ilave edilir. Kardan bir kısmı hissedarlara dağıtılması veya şirket adına işletilmesi veya memurlara hizmetlilere ikramiye olarak verilmesi gibi kararlar şirket sermayesinin %51’ini temsil eden hissedarların kararına bağlıdır.” şeklinde olup, yedek akçelere konu ana sözleşmesini düzenleyen 12. Maddesi, “…Kanuni ve ihtiyat akçeleri ise kanun ve iş bu ana sözleşme hükümlerine göre ayrılması gereken miktar safi kardan ayrılmadıkça, hissedarlara kar dağıtımı yapılamaz” şeklindedir. Bilirkişi incelemesinde 2004-2015 yıl aralığının şirketin tamamında kar elde etmiş olduğu, varlıklarının borçlarını karşılamış olduğu, 2016 yılında zarar etmiş olmasına karşılık 2014-2016 yıllarına ait dağıtılabilir karının (Dönem Karlarından vergi karşılıkları ve ayrılan kanuni yedek akçeleri ile zarar tutarının indirilmesi sureti ile: 341.627,14 TL.si olduğu, davalı firmanın hiçbir dönemde kar dağıtımı yapmadığı, kar dağıtımı konusunda karar defterleri incelendiğinde de ortaklar kurulunca alınmış bir kararın da bulunmadığı tespit edilmiştir.
TTK.’nun 636/3 maddesine göre; “(3) Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. (4) Fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir. (5) Sona ermenin sonuçlarına anonim şirketlere ilişkin hükümler uygulanır,”
TTK’nın 358. maddesinin de ihlal edilmediği, şirketin kâr dağıtımı yapmadığı belirlenmiş ise de bu hususun tek başına şirketin haklı sebeple feshini gerektirmediği, kar alacağı talebi yönünden mahkememizde fesih davası bulunmakla sonucuna göre, Şirket bilançosunda geçmiş yıllarda dağıtılmasına karar verilmemiş kâr paylarının, şirket aktifi içerisinde kabul edilerek pay bedelinin buna göre belirlenmesi yolunun oluşa uygun olduğu anlaşılmakla bu yönde ayrıca bir karar da verilmesine yer olmadığı anlaşılmıştır.
Şirketin 2004 yılında kurulmuş olduğu dikkate alındığında, davanın açıldığı 2016 yılına kadar davacı tarafından şirket genel kurullarının yapılmasına, kar payı talebine dair dosyaya sunulmuş bir belge bulunmamaktadır. Şirket karar defteri ve Ticaret Sicil Gazetesi sorgulamalarında da genel kurulların yapıldığına, kar dağıtımı yapıldığına dair bir karar da mevcut değildir. Davalı şirket Karar defteri ve Ticaret Sicil Gazetesi kayıtlarında, şirkete ait tesciller incelendiğinde, yetki, yetki iptali, sermaye artırımı, adres değişikliği, gibi şirketin olağan işleyişine yönelik ihtiyaca göre kararlar alındığı, bu durumun şirketin kuruluşunun yapıldığı 2004 yılından 2016 yılına kadar da devam etmiş olduğu, alınan kararların oy birliği ile alınmış olduğu görülmüştür. Ancak boşanma davasının devam ettiği süreçte mal varlığının elden çıkarıldığı, düzenli olarak kar eden şirketin boşanma davasının açıldığı 2016 yılında zarar ettiği, mali yönden yapılan tespit ve hesaplamalara göre şirketin dava tarihi itibariyle kaydi değeri 708.229,49.-TL iken, 31.12.2020 tarihi itibariyle şirketin kaydi değeri bulunmadığından mali açıdan güncel çıkma payı hesabının yapılamadığı, bu durumun dahi davacının şirketin haklı nedenle fesih talebinin haklılığını ortaya koyduğu zira çıkma payı belirlenmesi halinde karar tarihine en yakın çıkma payının belirlenmesi gerektiği, oysaki davacının çıkma payının tahsili ile şirketten çıkarılması alternatifi değerlendirilmesi yönünden, şirketin kaydi değerleri tasfiye edildiğinden çıkma payı hesaplanamaz hale geldiği anlaşılmıştır.
Davalı firmanın genel kurullarının yapılmamış olması, ortaklar arasında dosya kapsamından anlaşıldığı üzere birbirlerine yöneltilen husumetin bulunması, eş olan davalı şirket ortakların boşanma davası açmış olmaları, bu dosya kapsamında davanın açılmış olması ile kar dağıtımı talebinin gündeme gelmiş olması, kar dağıtımı talebine dair dosyaya ortaklar tarafından sunulmuş bir belgenin olmaması, genel kurullar yapılsa bile salt çoğunluğun sağlanamayacağı, ortakların %50 oranında hisse sahibi olmaları nedeni ile genel kurul kararı ile ortakların oy çokluğu/oy birliği ile karar almalarının mümkün bulunmaması, davalı şirketin fesih istemediğini bildirmekle birlikte fiilen şirketin kaydi mal varlığı kalmadığı, limited şirket niteliği gereği sermaye şirketi olduğundan ekonomik menfaatlerin öncelik taşıdığı, aynı zamanda şahıs şirketine yaklaşan özellikleri nedeniyle ortakların kişisel menfaatlerinin de dikkate alınması gerektiği, şirketin devamında şirket menfaati yanı sıra ortağın ayrılma payına ilişkin menfaatinin de zarar görmemesi gerektiği, oysaki bu dava sürecinde şirketin mal varlığının kalmadığı, Emniyet Müdürlüğü kayıtlarına göre şirket adına görünen araçların da satıldığının bildirildiği, tüm bu oluşun dürüstlük kurallarına uygun düşmediği anlaşılmakla şirketin haklı sebeple feshi koşulları oluştuğundan davanın kabulüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının Kabulü İle;
Ankara Ticaret Sicil Müd.’nün 188977 sicil numaralı, Çankaya İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Mühendislik ve Medikal Hizmetleri San. Ve Ltd. Şti’nin fesih ve tasfiyesine,
2-Tasfiye memuru olarak mali müşavir Gönül Solmaz”ın atanmasına,
3-Tasfiye memuruna kararın kesinleşmesinden itibaren tasfiye süreci sonuna kadar toplam 10.000,00 TL ücret taktirine ve davalıdan tasfiye aşamasında tahsil edilmesine,
4-Alınması gereken 80,70-TL harçtan peşin alınan 29,20-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 51,50-TL’nin davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AÜT gereğince 5.100,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olarak 29,20-TL başvurma harcı, 29,20-TL peşin harç, 4,30-TL vekalet harcı, 482,00-TL posta ve tebligat gideri, 5.900,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 6.444,7‬0- TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-HMK 333 maddesi gereğince yatırılan gider avansından kalanın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İlişkin, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda oy birliği ile karar tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/02/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır