Emsal Mahkeme Kararı Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/345 E. 2021/163 K. 03.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2014/345 Esas – 2021/163
T.C.
ANKARA
12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGILAMA YETKİSİNİ KULLANAN MAHKEMEMİZCE VERİLEN KARAR

ESAS NO : 2014/345 Esas
KARAR NO : 2021/163

BAŞKAN : …
ÜYE : S…
ÜYE : ..
KATİP : …

DAVACI : …
DAVALILAR : 1- G…
2- N.
VEKİLİ : Av….

DAVALI : 4- …
VEKİLİ : Av…
DAVALI : 5- …
VEKİLLERİ : Av. …

DAVALI : 6- …
VEKİLİ : Av…

DAVALI : 7-…
8-…
VEKİLİ : Av….

DAVALI : 9- …
VEKİLLERİ : Av….
Av. …

DAVALI : 10- …
VEKİLİ : Av…

DAVALILILAR : 11- …
12-…
VEKİLİ : Av. …

DAVALILAR : 13- …
14-…
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 15 …
VEKİLİ : AV….
DAVALILAR : 16-…
17-…

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 04/02/2010
KARAR TARİHİ : 03/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Davalıların … Besin Sanayi ve Ticaret A.Ş. firmasına usulsüz kredi vermek suretiyle bankayı zarara uğrattıklarını, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun 1997 yılı raporu ile yapılan incelemede raporun 12 no.lu temennisinde; “Firmanın istihbarat raporlarında mali durumunun elverişli olmamasına rağmen Yönetim Kurulu Kararlarıyla sürekli kredilendirildiği, firmanın yurtdışından sağladığı kredilerin teminatı olarak verilen DNTM (Dövize Natık Teminat Mektubu) tutarının tamamının banka kaynağına dönüşmesine rağmen firma tarafından ödenmemesi nedeniyle kredilendirme işlemlerinin soruşturulması temenni olunur” denildiğini, Davacı Banka Yönetim Kurulu’nun 30/05/2001 T. 20-10 S. Kararıyla konunun Davacı Banka Müfettişi … tarafından incelenerek 05/11/2001 tarihli inceleme raporunun düzenlendiği, söz konusu raporda özetle; “Firmanın 1976 yılında kurulduğu, faaliyet konusunun un, mısır nişastası ve glikoz üretimi ve ticareti olduğu, merkezinin …/TEKİRDAĞ olduğu, firma ortaklarından (hisse oranı % 1,83) …’in DYP Milletvekili olduğu, 1993 senesinden süregelen SSK prim ve vergi borçlan bulunduğu, ancak borçların ödendiğine ilişkin dekont alınarak, düzenlenen istihbarat raporundaki olumsuzluklara rağmen, Levent/İSTANBUL Şubesi’nin 26/10/1994 tarih 326 S. Yazısı ile 250.000.000.000 Eski TL nakit SKA (Senet Karşılığı Avans), 10.000.000 USD döviz ve 100.000.000.000 Eski TL Teminat Mektubu Kredisi teklifinde bulunulduğu,
27/10/1994 tarihinde Ticari Krediler Müdürü Muazzez ELAhun düzenlediği önergeye, Genel Müdür Yrd…’in uygun görüş ve Genel Müdür …’in onay verdikleri, aynı tarihli Yönetim Kurulu’nun 21 S. Karan ile firmaya 3.700.000 USD (137.000.000.000 Eski TL) Nakit + Teminat Mektubu kredisi tahsis edildiği,
Kararda Yönetim Üyeleri Genel Müdür …, Dr. … … , …, … … ’in imzalarının bulunduğu, krediye teminat olarak toplam ekspertiz değeri 836.963.000.000 Eski TL olan taşınmazlar üzerine kredinin %200 fazlası kadar 1. Derece ipotek tesis edilmesi koşulunun bulunduğu,
23/02/1995 tarihinde Ticari Krediler Müdürü …’nın düzenlediği önergeye, Genel Müdür Yrd. …’un uygun görüş ve Genel Müdür …’in onay verdikleri, 23/02/1995 tarih 7 S. Yönetim Kurulu Kararı ile önceki kredilerin henüz geri dönüşü sağlanmamışken mevcut kredisine ilaveten firmaya 6.300.000 USD daha kredi tahsis edildiği,
Teminat olarak ekspertiz değerleri toplamı 564.254.500.000 Eski TL olan taşınmazlar üzerine birinci derece, üzerlerinde daha önce banka lehine 1. Derece ipotek tesis edilmiş olan 272.708.500.000 Eski TL değerindeki taşınmazlar üzerine bu defa 2. Dereceden ipotek tesis edilmesine karar verildiği,
Söz konusu kararda Yönetim Üyeleri Genel Müdür …, … , …, Dr. A. … … , …, …’in imzalarının bulunduğu,
Firmanın nakit kredi riskinin 18/12/1995 tarihinde tahsil edilerek kapatıldığı, ancak bu defa 29/12/1995 T. 461 S. Şube Müdürü … ve Müdür Yrd. … imzalı Şube Yazısı ile Firmanın mevcut kredi limitine (10.000.000 USD) ilaveten 5.000.000 USD DNTM (Dövize Natık Teminat Mektubu) kredisi talebinde bulunulduğu,
Söz konusu talebe istinaden 11/01/1996 tarihinde Ticari Krediler Müdürü …’nın düzenlediği önergeye, Genel Müdür Yrd. … … .. ‘m uygun görüş ve Genel Müdür …’in onay verdikleri, Yönetim Kurulu’nun 11/01/1996 tarih 2 S. Kararı ile 5.000.000 USD (325.000.000.000 Eski TL) DNTM kredisinin firmaya tahsis edildiği, kararda …, H. …, …, …’in imzalarının bulunduğu,
05/09/1996 T. 322 S. Şube olumlu görüşünü içeren Şb Müdürü … ve Müdür Yrd. … imzalı yazı ile iletilen firma talebi üzerine, 09/09/1996 tarih 591 S. Ticari Krediler Müdürü …’nın uygun görüşü ve Genel Müdür Yrd. H. …’in oluruna istinaden firmanın kalan 10.000.000 USD kredi limitinin tamamının DNTM kredisine dönüştürüldüğü,
Sonuç itibariyle firma lehine düzenlenen toplam 15.000.000 USD tutarındaki dövize natık teminat mektuplarının tamamının nakde dönüştüğü ve tahsil edilemeyen komisyonları ile birlikte banka döviz satış kum üzerinden TL’yc çevrilerek takip hesaplarına aktarıldığı, 24/06/1999 tarihi itibariyle takip riskinin 5.224.299.494.653 Eski TL’yc, birikmiş temerrüt faizinin ise 22.335.704.150.496 Eski TL’yc ulaştığı, teminatın ise kefaletin yanı sıra 2.022.000.000.000 Eski TL tutarında ipotek ve kambiyo senedi olduğu, mevcut teminatla banka alacağının tahsil edilemeyeceği,
Dava dosyasındaki davalı olan Şube ve Genel Müdürlük çalışanları ile Yönetim Kurulu Üyelerinin, banka alacağının icra takipleri sonucunda tahsil edilememesi durumunda mali sorumluluklarının aranmasının yerinde olacağı” görüşününü bildirildiğini, dava konusu kredinin teminatsız olması nedeniyle tahsil kabiliyetinin bulunmadığını bildirmiş, 5.246.459,00 TL’nin takip hesaplarına alındığı 03/06/1999 tarihinden itibaren, bankalarınca aynı tür kredilere uygulanan ve değişen temerrüt faiz oranları üzerinden faiz tahakkuk ettirilerek, kararlara iştirakleri oranında davalılardan tahsiline karar verilmesi dava ve talep etmiştir.
CEVAP:
Davalılar vekilleri cevap dilekçelerinde özetle, davanın zamanaşımına uğradığını, haklarında yürütülen ceza davasının zamanaşımı nedeniyle düştüğünü, kendilerine yöneltilen isnatları kabul etmediklerini belirterek, davanın reddini talep etmişlerdir.
GEREKÇE:
Dava, davacı bankanın eski yöneticisi ve çalışanları olan davalıların dava dışı firmaya usulsüz olarak kredi verilmesini sağlayarak bankayı uğrattıkları ileri sürülen zararın tahsili amacıyla açılan sorumluluk davasıdır.
Mahkememizce deliller toplanmış, dosya ve davacı tarafından ibraz edilen ve mahkeme kaleminde bulunan klasörler içindeki tüm deliller incelenerek bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır.
Dava dosyasının 30/05/2003 tarihinde Asliye Hukuk Mahkemesinde alacak talebiyle açıldığı, Asliye Hukuk Mahkemesince iş bölümü itirazı kabul edilerek görevsizlik kararı verildiği, dosyanın Ankara …. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderildiği, Ankara … . Asliye Ticaret Mahkemesinin 2003/657 esas, 2004/551 karar sayılı ilamı ile 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nu uyarınca işbu davada görevli mahkemenin Ankara Asliye 1.veya 2.Ticaret Mahkemeleri olduğu gerekçesiyle, görevsizlik kararı verildiği, Yargıtay … . Hukuk Dairesinin 2007/3683 Esas, 2008/5293 Karar sayılı ilamı ile “Dava, davacıların denetçisi oldukları T…. Bankası A.Ş.’nin, eski yöneticilerine karşı TTK.’nun 336 ncı maddesine dayalı olarak açtığı sorumluluk davası olup, mahkemece, dava, davacı Banka yönünden 4389 sayılı Bankacılık Kanun’dan doğan tazminat davası olduğu sonucuna varılarak, yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiştir. Oysa, uyuşmazlık 4389 Sayılı Bankalar Kanunu’nun uygulanmasından doğmadığı gibi, davanın bir sorumluluk davası olması karşısında, davanın 4672 ve 5020 sayılı Kanun’larla değişik 14/5-d maddesi uyarınca 1 veya 2 numaralı Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmesi koşullarının oluşmadığı kuşkusuz olup, YHGK.’nun 15.10.2004 tarih ve 15-481/825 sayılı ilamında da açıklandığı üzere, 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14/5-d maddesini değiştiren 4672 sayılı Kanunun 8 nci maddesinin gerekçesinde, “….Bu nedenle, 4389 sayılı Kanun’un uygulamalarından doğacak hukukî uyuşmazlıklar nedeniyle açılacak hukuk davalarının görevlendirilen asliye ticaret mahkemelerinde görülmesi imkânı getirilmek suretiyle, hukukî uyuşmazlıkların görev açısından belirli mahkemelerde toplanması, hükümlere doğruluk ve yargılamalara hız kazandırılması amaçlanmıştır.” ifadelerine yer verilmiştir. Bu açık ifade de göstermektedir ki, anılan mahkemelerin görev ve yetki sınırlarının belirlenmesinde, yasa koyucunun amacı; tarafı banka olan ve Bankalar Kanunu’nun uygulanmasından doğan hukuki uyuşmazlıkların çözüm yerinin o yerdeki 1 ve 2 nolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olarak belirlenmesi ve bu yolla ihtisaslaşma sağlanarak hükümlerde doğruluk ve yargılamaya hız kazandırılmasıdır.Bu nedenle,mahkemenin kararı hüküm tarihindeki yasal düzenlemeye uygun değildir. Öte yandan, karar tarihinden sonra temyiz aşamasında 01.11.2005 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142 nci maddesi görevli ve yetkili mahkemeyi düzenlemiş olup, buna göre, fon, fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas veya tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına o yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde 1 veya 2 numaralı asliye ticaret mahkemesince bakılması gerektiği düzenlenmiştir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin ve temyiz dahil yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gerekli olup, yukarıda da vurgulandığı üzere, işbu davanın, TTK.’na dayalı bir sorumluluk davası olması ve uyuşmazlığın niteliğinin de 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan doğmamış bulunması karşısında, mahkemenin uyuşmazlığın çözümünde görevli olduğu gözardı edilerek eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.” gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece usul ve yasaya uygun Yargıtay bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiştir.
Davalı taraf zamanaşımı itirazında bulunmuş ise de; genel kurulun zararı ve sorumluları öğrenme halinin oluştuğu tarih, ceza yargılaması sebebi ile uzamış zamanaşımı ile dava tarihi dikkate alındığında dava tarihinden yürürlükte olan 6762 sayılı TTK.’nun 309/4 maddesindeki sürenin ve ayrıca dava tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı BK’nun 126/4 maddesindeki sürenin dolmadığı anlaşılmakla zamanaşımı itirazları yerinde görülmemiştir.
03/10/2019 Tarihli ilk Bilirkişi Raporunda özetle; “Kredi talebi ve kredinin verilmesine ilişkin prosedürün noksansız olarak yerine getirildiği, firmanın ekonomik zorluklar nedeniyle yükümlülüklerini yerine getirememesi üzerine icra takibi başlatılarak ipotekli taşınmazların satıldığı, ipotekli taşınmazların satışlarından elde edilen ve firmadan yapılan ek tahsilatlara ilişkin açıklamaların yetersiz olduğu, söz konusu kayıtların dava dosyasına eklenmesi gerektiği, banka yöneticilerinin banka mevzuatına ve kanuna açıkça aykırı olmamak kaydıyla takdir yetkilerinin bulunduğu, davalıların kredi açıldığı tarihlerde özen borcunu yerine getirdikleri ve herhangi bir sorumluluklarının bulunmadığı” yönünde görüş bildirilmiştir.
Davalıların Zimmet Suçuyla yargılandığı İstanbul …. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/243 E. Sayılı dosyasına sunulan 17/12/2009 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “İstihbarat raporlarında bazı olumsuzluklar bulunmakla birlikte Firmanın, 1994’te 50 Milyar TL olan sermayesini 1995’te 200 Milyar TL’yc yükselttiği, protesto ve karşılıksız çek kayıtlarının bulunmadığı, işletme sermayesinin 104,9 Milyar TL, serbest varlığının 95,7 Milyar TL olduğu, 1991 – 8/1994 arasında 25 Milyon USD ihracat gerçekleştirdiği, ancak daha sonra önce Uzak Doğu’da başlayan ve sonrasında Rusya, Türki Cumhuriyetler ve Orta Doğu ülkelerini dc etkileyen dünya ekonomik krizi nedeniyle (özellikle Karamandaki bisküvi imalatçıları) firmaların dış satımlarındaki gerileme nedeniyle ödeme güçlüğüne düştükleri ve bu bağlamda … A.Ş. Firmasının da Müşteki Bankadan kullandığı kredileri geri ödeyemediği, sanıkların kamu taciri konumundaki bankanın kaynaklarını doğrudan ya da dolaylı olarak kendi yahut başkalarının menfaatine kullandırmadıkları, banka kaynağının geri dönmeyeceği baştan belli olduğu halde görünüşte kredi açmış gibi göstererek dava konusu şirkete kullandırdıklarının ileri sürülemeyeceği, kredilerin işleyişi ve yasal takip sürecindeki davranışlarında mevzuata ve bankacılık teamüllerine aykırılık bulunmadığı” yönünde görüş bildirdiği anlaşılmıştır. Mahkemece sanıklar hakkında verilen 27/04/2010 T. 2011/112 K. Sayılı Beraat Kararı Yargıtay … . Ceza Dairesi’nin 10/12/2012 T. 2011/355-2012/33684 E.K. Sayılı Kararı ile bozularak İstanbul …. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/35 E. Sayılı Dosyası ile birleştirilmiş olup 23/03/2017 T. 2017/44 S. Karar ile suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 S. T.C.K/nun 102/3 ve 104/2 maddeleri gereğince zamanaşımı nedeniyle C.M.K.nun 223/8 uyarınca düşürülmesine karar verilmiş ve bu karar kesinleşmiştir.
Davalılardan … … … ‘un yargılama sırasında vefat ettiği, mirasçılarının davaya dahil edildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce itibar olunan, ilk raporla çelişik bulunmayan 04/08/2020 tarihli 2. Bilirkişi raporu ve bu heyetin hazırladığı ek rapor ışığında, davalılardan …, …, Dr…. yönetim kurulu başkan ve üyeleri; Davalılar … … …’ın şube müdür ve çalışanları olduğu anlaşılmakla, davalıların sorumluluğunun tespitinde ikili bir ayrıma gidilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Dava konusu kredilerde sadece kredi teklifini ileten ve firma ile ilgili mali verileri raporlayan personelin, kredi kullandırma yetkisine sahip olan yönetim kuruluna yanıltıcı bilgi/belge sunmadıkları sürece, açılan kredilerden kaynaklı banka zararından sorumlu tutulmamaları gerektiği, Yargıtay’ın 2009/11178e.- 2010/1123 k. Sayılı ilamında da zikredildiği gibi “tek başına kredi talebini iletenlerin bu krediyi kullandırma yetkileri olmadığından sorumlu tutulamayacakları” ilkesi ışığında yönetim kurulu üyeleri dışındaki banka çalışanları yönünden bu bağlamda sorumluluğun bulunup bulunmadığı araştırılmış, somut olayda davacı tarafından yönetim kurulu üyeleri dışındaki personelin bu tür bir yanıltıcı eylem ve işlemlerinin bulunduğuna dair bir iddiada bulunulmadığı, sadece sunulan teklif ve raporlarda uygun görüş belirtmiş olmalarından ötürü sorumlu olduklarının iddia edildiği anlaşılmıştır.
Nihai olarak karar verme yetkisi yönetim kurulunda olduğundan, gerek teklifi ileten şube ve genel müdürlük personelinin, gerekse yönetim kuruluna sunulmak üzere gerçeğe uygun istihbarat ve ekspertiz raporları düzenleyen personelin görüş belirtmiş olup olmamalarının sorumlulukları yönünden bir etkisinin/sonucunun bulunmadığı, uygulamada özellikle kamu bankalarında somut olayda olduğu gibi yönetim kurulu yetkisindeki kredilerin sırasıyla şube ve genel müdürlük birimlerince uygun görüşle iletilmesinin usulden olduğu, zira bu tür yüksek montanlı otorize kredilerde kredilendirme süreci resmi olarak banka şubesine yapılan bir talep ile başlamakta ise de sürecin genellikle gayri resmi olarak banka üst yönetimleriyle yapılan görüşme ve varılan mutabakatlarla başladığı, şube ya da genel müdürlük birimlerinin kendi yetki sınırlarının üstünde olan ve yönetim kurulunca beklenmekte olan bir kredi talebini inisiyatifleriyle geri çevirmeleri bankaların kendi iç işleyişleri itibariyle “yetki aşımı” anlamına geleceğinden, uygun görüşle takdim edildiği; karar yönetim kurulunca verildiği yönündeki bilirkişi görüşünün banka teamüllerine uygun olduğu anlaşılmakla itibar edilmiştir.
Somut olayda yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarının ise ilk kredilendirmenin yapıldığı 27/10/1994 tarih 21 S. Yönetim Kurulu Kararından, firma riskinin yapılan tahsilatla sıfırlandığı 18/12/1995 tarihine kadar olan dönem; ve firmanın mevcut 10.000.000 USD kredi limitine ilaveten 5.000.000 USD (325.000.000.000 Eski TL) DNTM kredisinin firmaya tahsis edilerek yeniden risk oluşturulan Yönetim Kurulu’nun 11/01/1996 tarih 2 S. Kararı ile başlayan dönem olmak üzere iki aşamada irdelenmesi sonucunda;
1- 27/10/1994 tarih 21 S. Yönetim Kurulu Kararı ile 3.700,00 USD (137.000.000.000 Eski TL) ve 23/02/1995 tarih 7 S. Yönetim Kurulu Kararı ile mevcut krediye ilaveten 6.700,00 USD (283.000.000.000 Eski TL) olmak üzere toplam 10.000.000,00 USD (420.000.000.000,00 Eski TL) olarak tahsis edilen kredilere teminat olarak ipotek alınan taşınmazların ekspertiz değerinin bu rakamın üzerinde (836.963.000.000,00 Eski TL) olduğu, firmanın faal olduğu, kredi yasaklısı durumunda olmadığı (karşılıksız çek, protesto, icra takibi, vs. negatif kayıt bulunmadığı, moralitesinin uygun olduğu), 1991 – 8/1994 arasında 25 Milyon USD ihracat gerçekleştirdiği anlaşılmış, kullandırılan krediler 18/12/1995 tarihinde tahsil edilerek risk sıfırlandığı, dolayısıyla firma riskinin sıfırlandığı 18/12/1995 tarihine kadar olan dönemde görev yapan ve kredi kararlarında imzası bulunan yönetim kurulu üyesi davalılara her hangi bir kusur isnat edilemeyeceği anlaşılmıştır.
2-Dava dışı firmanın davacı banka nezdinde yeniden riskinin oluştuğu, 11/01/1996 tarih 2 S. Yönetim Kurulu Kararı ile firmanın mevcut 10.000.000,00 USD (420.000.000.000,00 Eski TL) kredisine ilaveten 5.000.000,00 USD (325.000.000.000 Eski TL) DNTM kredisinin firmaya tahsis edildiği, kararda … … , …, …’in imzalarının bulunduğu, bu kararla firmanın kredi limitinin toplam 15.000.000 USD ve 745.000.000.000,00 Eski TL’yc yükseldiği, ancak bu kararla da 1. Fuat Peker Holding A.Ş.’nin kefaletinin yanı sıra mevcut maddi teminatın (ekspertiz değeri 836.963.000.000.00 Eski TL olan taşınmazlar) aşılmadığı, ayrıca söz konusu tahsis kapsamında dava dışı firma lehine;
12/05/1996 tarihinde Australia and …’ye muhatap (Firmanın adı geçen bankadan kullanacağı nakdi kredilere teminat olarak) 5.000.000,00 USD, 17/09/1996 tarihinde FB… Suiss S.A.’ya hitaben (nakit kredi teminine yönelik olarak) 5.000.000,00 USD, 24/09/1996 tarihinde Deutsche – … Frankfurt’a hitaben (nakit kredi teminine yönelik olarak) 5.000.000,00 USD, Olmak üzere toplam 15.000.000,00 USD tutarındaki Dövize Natık Teminat Mektuplarının verildiği, kurdaki yükselişe paralel olarak firmanın USD karşılığı TL kredi limitinin sırasıyla yönetim kurulunun 08/02/1996 tarihli kararıyla 975.000.000.000,00 Eski TL’yc, 03/06/1997 tarihli kararıyla 1.700.000.000,00 Eski TL’yc yükseltildiği, her iki yönetim kurulu kararında Yenal ANSEN, H. … … , …, … .. … , …’in imzalarının bulunduğu, firmanın yurtdışından temin ettiği kredileri ödeyememesi üzerine teminat mektuplarının nakde çevrilerek banka kaynağına dönüştüğü ve 24/06/1999 tarihi itibariyle anapara takip riskinin 5.224.299.494.653 Eski TL olduğu,
Banka alacağının tahsili amacıyla icra takiplerinin başlatıldığı, takipler neticesinde toplam 2.292.814,24 TL anapara tahsilatı sağlandığı, kredinin maddi teminatını teşkil eden ipotekli taşınmazların tamamının paraya çevrilmiş olduğu, kredinin şahsi teminatını teşkil eden İsmail … Holding A.Ş. ve … BESİN SAN. VE TİC. A.Ş. hakkında yürütülen ilamsız takiplerin aciz vesikasına bağlandığı, İstanbul …. İcra Müdürlüğümün 1999/1197 E, ve 1999/1198 E. Sayılı Kambiyo Senetlerine Özgü Haciz Yolu ile başlatılan takiplerin ve İstanbul 14. İcra Müdürlüğü’nün 2003/22107 E. Sayılı ilamsız takip dosyasının derdest olduğu, dosya sonuçlanmadığından banka zararının kesin olarak tesbitinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı banka, firmanın mevcut kredi borcu devam ederken, ilave kredi kararlarının alınmasında firmanın mali verilerindeki olumsuzlukların dikkate alınmaması nedeniyle çalışanların sorumlu olduğunu iddia etmektedir. Bilirkişiler bu durumu “…bankalar kredibilitesi yüksek firmalarla DÜŞÜK TEMİNAT/DÜŞÜK FİYAT, kredibilitesi zayıf (kredi yasaklısı olanlar hariç) firmalarla YÜKSEK TEMİNAT/YÜKSEK FİYAT ilkeleriyle çalışmaktadırlar. Nitekim somut olayda (moralitesinde sorun olmamakla birlikte mali verilerindeki zayıflama nedeniyle) kredibilitesi düşük olan firmaya toplam 15.000.000,00 USD kredi tahsisinin yapıldığı 11/01/1996 tarih 2 S. Yönetim Kurulu Kararında da şahsi teminatın yanı sıra kredilerin maddi teminatını teşkil eden taşınmazların toplam değerinin aşılmamasına dikkat edildiği (kredi limiti 725.000.000.000,00 Eski TL, ipotekli taşınmazların ekspertiz değeri 836.963.000.000,00 Eski TL), ancak döviz kurundaki yüksek artış neticesinde TL cinsinden riskin maddi teminat değerlerinin üzerine çıktığı (1996 – 1999 yılları arasında TCMB ortalama USD döviz alış fiyatı %416,21 oranında artmıştır.) görülmektedir.
Bankacılık uygulamasında kredi birimleri ile istihbarat/mali tahlil birimleri birbirlerinden bağımsız olarak çalışmakta, istihbarat/mali tahlil birimlerince firmanın gerek mali, gerekse mali olmayan verileri objektif olarak istihbarat raporuna dönüştürülmekte, kredi kararı ise kendilerine tanınan yetki çerçevesinde kredi komitelerince verilmektedir. Somut olayda asıl borçlu firma hakkmdaki tüm olumlu/olumsuz veriler bir rapor halinde kredi komitesine (yetki sınırları itibariyle yönetim kurulu) sunulmuş; kredi komitesince kendilerine tanınan yetki dahilinde kredi kararı verilmiştir.
Asıl borçlu firmaya kredi açıldığı tarihte kredi açılmasına engel (kredi yasağı) teşkil edecek karşılıksız çek, kaldırışı yapılmamış protestolu senet, başka banka takip hesabı kaydı gibi negatif kayıtlar mevcut değildir. Dava dışı firmanın yurtdışından sağladığı kredilerin teminatını teşkil eden toplam 15.000.000,00 USD tutarındaki teminat mektuplarının, firmanın yurtdışı borçlarını ödeyememesi üzerine nakde çevrilmesi Doğu Asya Mali Krizi dönemine denk gelmektedir. Doğu Asya Mali Krizi Temmuz 1997’nin ikinci yansından itibaren ortaya çıkan ve Tayland’da başlayarak bir domino etkisi ile tüm Asya’yı saran ve Güneydoğu Asya krizi adını alan bir fınans krizidir…Önce Uzak Doğu’da başlayan ve sonrasında … , Türki Cumhuriyetler ve Orta Doğu ülkelerini de etkileyen söz konusu krizin, belirtilen bölgelere ihracat yapan firmaların dış satımlarında gerilemeye neden olduğu, bu bağlamda … A.Ş. Firmasının da yurt dışı kredilerini vadesinde ödcycmcycrck davacı bankaca düzenlenmiş olan teminat mektuplarının nakde çevrilmesinde etkili olduğu kanaatindeyiz. Öte yandan süreç içerisindeki kur artışı da riskin baştan yeterli düzeydeki maddi teminatın üzerine çıkmasına sebebiyet vermiştir. Zira 1996 yılı TCMB ortalama USD döviz alış fiyatı 81.386,16 Eski TL iken 1999 yılı TCMB ortalama USD döviz alış fiyatı (%416,21 oranında artarak) 420.126,15 Eski TL’yc ulaşmıştır.” şeklinde değerlendirmektedir.
Davacı vekilinin kefiller hakkında, istihbarat raporu düzenlenmemiş ve serbest varlıklarının belirlenmemiş olması yönündeki eksiklik iddiası, bankacılık ilke ve teamülleri yönünden bir eksiklik olmakla birlikte kredilerin açıldığı tarihte kredi tutarının tamamının maddi teminatla (ipotek) teminat altına alınmış olması ve şahsi teminatın (kefalet) ilave bir teminat olarak alınmış olması, dolayısıyla hiç kefil alınmamış olsaydı dahi kredi komitesine bir kusur izafe edilemeyecek olması sebebiyle, kefiller hakkında istihbarat raporu düzenlenmemiş olmasının muhtemel banka zararına sebep olduğunun söylenemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Davacı vekili bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde; 08/02/1996 tarihli yönetim kurulu kararına istinaden şubeye gönderilen tahsis talimatı uyarınca 1.462.500.000.000 Eski TL tutarında ipotek tesis edilmesi gerekirken 1.262.000.000.000 Eski TL ipoteği bulunan firmayla ek teminat alınmaksızın kredi ilişkisinin devam ettirildiği belirtilmektedir. Yönetim kurulunun 08/02/1996 tarihli kararıyla USD kredi limitinin TL karşılığı 975.000.000.000,00 Eski TL’yc yükseltilmiş olduğu, kredi tutarının %100’ü ipotek alınacağı ve belirtilen tarihte ipotek tutarının 1.262.000.000.000 Eski TL (risk tutarından ve yönetim kurulu kararında belirtilen orandan fazla 1.2621/975 = % 129) olduğu anlaşılmıştır. Öte yandan itiraz dilekçesinde dava konusu dövize natık teminat mektuplarının verilmesi sırasında mevcut olan nakdi döviz (ihracat) kredileri nedeniyle söz konusu nakdi kredi bakiyeleri kapanana kadar geçen süre zarfında depasmana (kredi limit aşımına) sebebiyet verildiği belirtilmekte olup geçici ve kısa süreli limit aşımlarının takip aşamasından çok önce giderilmiş olduğu bilirkişi raporu ve dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmakla davacı iddialarına itibar edilmemiştir. Yine ipotek tesis edilen taşınmazların ekspertiz değerlerinin çok üzerinde rakamlarla ipotek tesis edilerek kredinin teminatının zayıflatıldığı, 272.718.500.000 Eski TL değerindeki taşınmazın üzerine 412.000.000.000 Eski TL ipotek tesis edilerek teminatın zayıflatıldığı iddia edilmiş, bilirkişi raporunda “ipotek tutarının taşınmazın ekspertiz değerinin üzerinde olması bankacılık ilke ve teamüllerinin gereğidir. Zira alınan ipotekler azami meblağ (limit) ipoteği olduğundan paraya çevrilme aşamasında taşınmazın satış bedeli ne kadar yüksek olursa olsun tahsil edilebilecek azami rakam ipotek tutandır. Bu nedenle bankalar, kredinin kat tarihinden teminatın paraya çevrileceği tarihe kadar geçecek olan süreyi hesaba katarak (işleyecek faiz ve olası kur artışını karşılamak maksadıyla tedbiren) ipotek tutarını taşınmazın değerinin üzerinde belirlemektedirler.” şeklinde bilgi verilmiş, kredinin veriliş tarihi ile ödenmeme sebebiyle tahsili arasındaki geçecek süre içinde taşınmazın değer kazanmasının uygun olasılık olduğu ve üst limit ipoteğinde borç miktarı ne kadar fazla olursa olsun, taşınmaz ne kadar yüksek değerle satılırsa satılsın üstl imit miktarı talep edilebileceğinden bu uygulamanın bankacılık teamüllerine de uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
Toplanan tüm deliler ışığında davacı tarafından yönetim kurulu üyeleri dışındaki davalı personelin bankayı yanıltıcı eylem ve işlemlerinin bulunduğuna dair bir iddiada bulunulmadığı, bu davalılar yönünden yapılan incelemede, yaptıkları işlemlerin bankacılık mevzuatı ve banka iç yönergeleri çerçevesinde, yanıltıcı herhangi bir içerik bulunmayan bankacılık teamülüne uygun işlemler olması, kullandırılan krediler için gerekli teminatların alınması, Doğu Asya Krizinin banka makamları tarafından tespiti mümkün olmayan gelişmeler ortaya çıkarması ve kusurlu olmamaları sebebiyle, dava konusu kredi işleminden kaynaklanması muhtemel (henüz icra takipleri tamamen sonuçlanmadığından) banka zararından sorumlu tutulamayacakları; davalı yönetim kurulu üyeleri yönünden yapılan incelemede, bankacılık ilke ve teamüllerine uygun olarak şahsi teminatın yanı sıra açılan kredi limitini tamamen karşılayacak değerde taşınmazın ipotek alınması, firmanın bir yasaklılık halinin bulunmaması, dolayısıyla dava konusu kredinin açılmasında Bankacılık Kanunu ilke ve teamüllerine aykırı kusurlu bir eylemlerinin bulunmaması, yönetim kurulunun karar verme sürecinde fayda-sakınca, fırsat-risk analizlerini yapması bu analizin çoğu zaman geleceğe ilişkin tahminde bulunulmasını gerektirmesi, tahmin kavramı içinde yanılgının da mevcut olduğu, birtakım riskleri üstlenmenin banka idaresinin bir parçası olması, kararların sırf isabetsiz olduğunun sonradan ortaya çıkmasına bakılarak üyeleri sorumlu tutmanın, onları ekonomik kuralların izin verdiği riskleri üstlenmekten alıkoyacağı, ayrıca davalıların borçluların borçtan kurtulmasına yönelik mevzuat dışı işlemlerde yönlendirici rol oynadığına dair dosyada delil bulunmadığı, olayda haksız fiil koşullarının da oluşmadığı dikkate alınarak dava konusu kredi işleminden kaynaklanması muhtemel banka zararından sorumlu tutulamayacakları, firmanın yurtdışından kullandığı kredilerin teminatı olarak düzenlenen teminat mektuplarının nakde dönüşmesinde Doğu Asya Mali Krizinin etkili olduğu, aynı dönemde yaşanan yüksek kur artışı nedeniyle başlangıçta yeterli miktardaki maddi teminatın kredi borç bakiyesinin TL karşılığını karşılayamaz duruma geldiği, bu durumun bilirkişiler ifadesi ile işletme riski olarak değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmış davacının davasının reddi kanaati ile aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının yerinde bulunmadığı anlaşılmakla her bir davalı yönünden ayrı ayrı REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30-TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar… kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 141.090,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
5-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-HMK 333 maddesi gereğince yatırılan gider avansından kalanın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İlişkin, Davacı Vekili Av. … … , Davalı … ve Arkadaşları Vekili Av. … , davalı…, Davalı… Vekili Av. … … … yüzlerine karşı, diğer davalıların yokluğunda oy birliği ile verilen karar tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı.03/03/2021

Başkan ….
E-imzalı.
Üye ….
E-imzalı.
Üye …
E-imzalı.
Katip…
E-imzalı.