Emsal Mahkeme Kararı Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/757 E. 2023/58 K. 27.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/757 Esas
KARAR NO : 2023/58

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/02/2016
KARAR TARİHİ : 27/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı … arasında 25/06/2014 tarihinde Taşınmaz Ön Satış ve Emlak Komisyonculuğu Sözleşmesi yapıldığını, iş bu sözleşme neticesinde satıcı-davalı …, … ada 3 parselde bulunan mesken nitelikli taşınmazı 109.000-TL bedelle müvekkiline satımı hususunda anlaştığını, ancak sözleşmenin şekil ve içerik bakımından tüketicinin korunması hakkındaki kanun hükümlerine aykırı olduğunu, meskenin satış bedeli için müvekkiline kredi çıkmamış olduğu için satımın gerçekleşmediğini, sözleşmenin 10.maddesinde de belirtildiği gibi kredinin çıkmaması halinde sözleşmenin fesh olmuş olacağının açıkça dercedildiğini, müvekkil ile sözleşme konusu satımın gerçekleşmediğini, sözleşmenin 11.maddesinde belirtilen ve teminat olarak satıcı-davalıya teslim edilen 25/06/2014 tanzim tarihli, 11/07/2014 vade tarihli, 10.000-TL meblağlı, keşidecisi davacı olan, alacaklısı … olan bono davalı tarafça Ankara 11. İcra Müdürlüğünün 2014/14018 Esas sayılı dosya üzerinden icra takibi başlatıldığını, icra takibine ilişkin ödeme emrinin davacıya 22/07/2014 tarihinde tebliğ edildiğini, davacının haciz işlemleri ile karşı karşıya kalacak ve mağdur olacağını, davacının davalı ile 25/06/2014 tarihinde sözleşme öncesi 23/05/2014 tarihinde ileride davalıya ödeyeceği komisyon icretine mahsuben 955-TL ödemiş olduğunu belirterek, davacı ile davalı arasında yapılan sözleşme feshedilmiş olduğundan davacı tarafından ödenen 955-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesini, davacı aleyhine Ankara 11. İcra Müdürlüğünün 2014/1408 esas sayılı dosyası üzerinden başlatılan icra takibinin durdurulmasını, icra takibine konu edilen bono nedeni ile borçlu olmadığının tespitini, kötüniyetle hareket eden davalının %40’ından aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, davalıya mahsuben ödenmiş olan 955-TL’nin faizi ile birlikte davalıdan tahsili talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili 02/12/2014 havale tarihli cevap dilekçesinde; 4077 Sayılı yasanın 3.maddesinde Satıcıya ”Kamu tüzel kişilerinde dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye hizmet sunan gerçek ve tüzel kişileri” olarak tanımlamıştır. Davalının normal bir vatandaş olduğunu, tüketicilere mal sağlayan ve bunu meslek edinmiş, ticaretini yapan kişi olmadığını, bu nedenle Tüketici Mahkemesinin görevli mahkeme olmadığını, davacının kanıt olarak sunduğu ön satış ve emlak komisyonculuğu sözleşmesinin tahrifatlı olduğunu altına sonradan takip konusu senedin vadesi, miktarı, tanzim tarihi eklenerek dava açılmışsa da bu belge üzerinde tahrifat yapılarak sahte hale getirildiğini, davalının taşınmazın emlakçılığını yaptığı için komisyon olarak aldığı bir senet olmadığını, satış protokolü içinde herhangi bir para alınmadığını, takip konusu olan bonoda bu sözleşmeden doğmamış ve emlakçılık komisyonu olarak da alınmadığını, davacının gerekçesinin sonradan uydurma ve delil yaratma çabası içinde olduğunu belirterek, öncelikle mahkemenin görevli olmaması nedeniyle reddine, davaya konu olan bononun sözleşme ile alakalı olmadığı ile davanın reddine, tahrifata dayalı olarak açılması ve takibin durması nedeniyle müvekkil zararlarının karşılanması için alacağın %20 oranından az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine ve tahsil edilerek müvekkiline verilmesini talep etmiştir.
GÖREVSİZLİK:
Ankara 3. Tüketici Mahkemesi’nin 2014/1556 Esas ve 2015/1941 Karar sayılı ilamı ile; davalının davanın dayanağı olan emlak sözleşmesini bir konutu satan “satıcı” sıfatı ile imzaladığı, bunu ticari veya mesleki amaçla yaptığının ispatlanamadığı, davacı sözleşmeyi “emlakçı” sıfatı ile de imzalamadığından 6502 sayılı kanunun 3/l maddesi gereğince de görevli olunamayacağı gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine, taraflar arasındaki ilişkinin niteliğine göre dosyanın genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/109 Esas ve 2016/383 Karar sayılı ilamı ile; dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa göre poliçe, bono ve çekin kambiyo senedi olduğu, TTK’nun 3/1. maddesinde TTK’da düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiillerin ticari iş olarak tanımlandığı, TTK’nun 5/1. maddesinde de aksine hüküm bulunmadıkça ticari davalara bakmakla Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine, taraflar arasındaki ilişkinin niteliğine göre dosyanın asliye ticaret mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, neticeten dosya mahkememize tevzi edilmiştir.
YARGILAMA:
Dava; icra takibine konu ve simsarlık sözleşmesi nedeni ile verildiği iddia edilen bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır.
Ankara 22. Hukuk Dairesinin 2020/251 esas, 2022/1436 karar sayılı kaldırma kararı kapsamında dosya mahkememiz esasına kaydedilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Ankara 11. İcra Dairesinin 2014/14018 esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde: 25.06.2014 keşide tarihli, 11.07.2014 vade tarihli, 10.000,00 TL bedelli, keşidecisi davacı …, lehtarı davalı … … olan bonoya dayalı olarak örnek 10 ödeme emri tebliği yolu ile davalı tarafından davacı aleyhine takip başlatıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce davacının sunduğu 15.06.2014 tarihli Ön satış ve Emlak Komisyonculuğu sözleşmesinin incelenmesinde: Taşınmaz maliki hanesinde davalı … …’nun adının yazdığı, emlak komisyoncusu olarak dava dışı …’ın belirlendiği, alıcı olarak …’ın imza attığı, komisyon sözleşmesine konu taşınmazın 37094 ada 3 parselde bulunan 38 nolu binanın 5 nolu bağımsız bölümü olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı tarafından başkaca Ön satış ve Emlak Komisyonculuğu sözleşmesi örneklerinin sunulduğu, her bir örnekte davalının satıcı olarak adının bulunduğu anlaşılmaktadır.
37094 ada 3 parselde bulunan 38 nolu binanın 5 nolu bağımsız bölümünün tapu kaydı Tapu Sicil Müdürlüğünden getirilmiştir. Taşınmazın son maliki dava dışı … olup davalının adı eski malikler arasında bulunmamaktadır.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/129216 soruşturma sayılı dosyasının incelenmesinde: Davalı … …’nun davacının kendisinin müşterisi olduğunu, ona daire bulunması konusunda anlaştıklarını, davacıdan masraf ve ödemeler için 10.000,00 TL bedelli senet aldığını, davacının mütahite eksik ödeme yaptığını, masraf ve eksik ödemeler düşülünce aralarında alacak verecek kalmayacağını beyan ettiği: davacının ise ilk bulunan evin satımı konusunda davalı ile anlaştıklarını ve senet imzaladığını, mütahitin vazgeçmesi nedeni ile evi alamadıklarını, bu kez davalı ile Beşikkaya …… adresinde bulunan ev için anlaştıklarını, yeniden sözleşme imzalandı ise de senedin yenilenmediğini, evin … üzerine alınmasından sonra davalının senedi iade etmediğini beyan ettiği görülmüştür.
Beşikkaya Mah. …. adresinde bulunan taşınmaz yönünden dosyada Ön satış ve Emlak Komisyonculuğu sözleşmesi bulunmamaktadır.
GEREKÇE:
Dava; icra takibine konu ve simsarlık sözleşmesi nedeni ile verildiği iddia edilen bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır.
Dosya içerisinde bulunan Ön satış ve Emlak Komisyonculuğu sözleşmeleri hukuki niteliği itibari ile simsarlık sözleşmesidir. Taşınmaz mal simsarlığına ilişkin sözleşmenin yazılı olarak yapılması zorunluluğu vardır. TBK’nun 520. maddesinde öngörülen yazılı şekil, geçerlilik şartı olup, bu şartta uyuşmadan yapılan tellallık sözleşmesi geçersizdir. Şekil şartı, mahkemece resen dikkate alınmalıdır.
Davacının sunduğu 15.06.2014 tarihli Ön satış ve Emlak Komisyonculuğu Sözleşmesinin komisyoncusu davalı değildir, sözleşme hükümleri dava dışı … ile davacı arasında kurulmuştur. Aynı zamanda sözleşme konusu 37094 ada 3 parselde bulunan 38 nolu binanın 5 nolu bağımsız bölümde davacıya satılmış değildir. Davalı tarafından dosyaya sunulan Ön satış ve Emlak Komisyonculuğu Sözleşmesi örneklerinin de hiç birinde komisyoncu olarak davalının adı bulunmamaktadır.
Şu halde dosya içerisinde davacı ile davalı arasında kurulu, TBK’nun 520. maddesinde öngörülen şekil şartlarını taşıyan, usulüne uygun bir simsarlık sözleşmesi yoktur.
Her ne kadar davalı cevap dilekçesinde davalının taşınmaz emlakçılığını yaptığı için komisyon olarak aldığı bir senet olmadığını, dava konusu senedin doğum sebebinin simsarlık olmadığını ileri sürmüş ise de: yukarıda ayıntısı yazılı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/129216 soruşturma sayılı dosyası içerisinde davalının beyanının bulunduğu, davalının beyanında davacının kendisinin müşterisi olduğunu, ona daire bulunması konusunda anlaştıklarını, davacıdan masraf ve ödemeler için 10.000,00 TL bedelli senet aldığını bildirdiği görülmüştür.
İkrar, taraflardan birisinin, kendi aleyhine olarak ileri sürülen bir olayın doğru olduğunu mahkemeye beyan etmesi olarak tanımlanmakta olup, ikrar yazılı olabileceği gibi sözlü dahi olabilmektedir. İkrar, 6100 sayılı HMK’nın “ispat ve deliller” bölümünde 188. maddesinde düzenlenmiştir. HMK’nın 188/1 maddesinde “tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez” hükmü bulunmakta olup, bu hükme göre bir beyan ikrar sayıldığı takdirde o konuda artık yeni veya başka bir delile ihtiyaç kalmadan o olay ispat edilmiş kabul edilmek zorundadır. Bir davada bir tarafın iddia ettiği husus, karşı tarafça ikrar edilirse artık o husus çekişmeli olmaktan çıkar ve bu konuda ispat aranmaz. Bu halde artık delile veya ispata ihtiyaç kalmaz. İkrar mahkeme içinde olabileceği gibi mahkeme dışı ikrar da mümkündür. İkrarın mahkeme dışında olması halinde bu makamın resmi bir makam olması gerekli ve zorunludur.
Tüm açıklamalar kapsamında dosyaya konu olaya gelince: davalının resmî bir makam olan Polis Merkezindeki beyanı mahkeme dışı ikrar niteliğinde olup, düzenlenen ifade tutanağının yazılı olması nedeniyle HMK 199. maddesi kapsamında davacının ileri sürdüğü senet ile ilgi vakıaları ispata yarayan belge niteliğinde sayılacağı anlaşılmaktadır. Şu halde davalının beyanına göre davacı ile davalı arasında arasında bir simsarlık sözleşmesi bulunduğu ve dava konusu senedin bu sözleşme nedeni ile davalıya verildiği çekişmeli olmaktan çıkmıştır. Bir başka deyişle Cumhuriyet savcılığının başlattığı soruşturma kapsamında polis tarafından alınan bu ifade mahkeme dışı ikrar olup, bu belgeye göre davacı ile davalı arasında arasında bir simsarlık sözleşmesi bulunduğu ve dava konusu senedin bu sözleşme nedeni ile davalıya verildiğinin kabulü gerekir. Kaldı ki bu beyanın iradeyi sakatlayan bir şekilde verildiği ve doğru olmadığı hususu da savunulmamıştır. Aksine düşünmek aksi savunulmayan bir ifadenin hukuken geçersiz olduğu sonucunu doğurur ki bu hususta hukuk güvenliğini ve resmi kurumlara olan güven duygusunu zedeler. Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları da bu yöndedir. (15.H.D.’nin 13.10.2014 tarih, 2014/3691 Esas, 2014/5677 karar, 15.H.D.’nin 16.06.2014 tarih, 2013/6457 Esas,2014/4120 karar, 15.H.D.’nin 02.03.2010 tarih, 2009/3691 Esas, 2010/1159 karar )
Tüm açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında 37094 ada 3 parselde bulunan 38 nolu binanın 5 nolu bağımsız bölümünün davacıya devri için sözlü olarak simsarlık sözleşmesi yapıldığı, yazılı olarak taraflar arasında sözleşme bulunmadığı, bu taşınmaz bakımından dava dışı … ile simsarlık sözleşmesi yapıldığı,…. ada 3 parselde bulunan 38 nolu binanın 5 nolu bağımsız bölümün tapu kaydından anlaşıldığı üzere davacıya devredilemediği, davalının sunduğu sözleşme örnekleri içinde de davalı ile davacı arasında yapılmış sözleşmeye rastlanmadığı, şu halde taraflar arasında davacıya devri sağlanan ve sağlanmayan taşımazlar için TBK’nun 520. maddesinde öngörülen şekil şartlarını taşıyan, usulüne uygun bir simsarlık sözleşmesi bulunmadığı, sözlü olarak yapılan veya davalının satıcı olarak gözüktüğü sözleşmelerin da geçersiz olduğu sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
Yine davalının resmî bir makam olan Polis Merkezinde verdiği mahkeme dışı ikrar niteliğindeki beyanı ile dava konusu senedin geçersiz simsarlık sözleşmesi nedeni ile davalıya verildiği anlaşılmıştır. Senedin dayanağı olan sözleşmenin geçersiz olması nedeni ile davalının alacak hakkı bulunmadığına göre tüm tarafların birbirlerinden aldıklarını iade ile yükümlü oldukları anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle davanın kabulü ile davacı … Demirtaşın Ankara 11. İcra müdürlüğünün 2014/14018 esas sayılı dosyası üzerinden takibe konu edilen 25/06/2014 düzenleme tarihli 11/07/2014 ödeme günlü 10.000,00-TL bedelli keşidecisi … lehtarı Savaş … olan bono nedeni ile borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davanın neticeten simsarlık sözleşmesinin geçersiz olması nedeni ile kabulüne karar verildiği, davalının kötü niyetinin ayrıca ve açıkça ortaya konulamadığı nazara alınarak kötü niyet tazminatına yönelik taleplerin reddine karar verilmiştir.
Alacak istemi yönünden yapılan incelemede; HMK’nın 190 ve TMK’nın 6. maddesi gereğince ispat yükünün davacı tarafta olduğu, dosya arasına alınan banka yazısı kapsamında 23.05.2014 tarihinde yapılan 955,00-TL’lik ödemede yatıran kişi bilgilerinin davalıya ait olduğu, ödemenin davacı tarafça yapıldığı iddiasının ispatlanamadığı anlaşılmakla alacak isteminin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile davacı … Demirtaşın Ankara 11. İcra müdürlüğünün 2014/14018 esas sayılı dosyası üzerinden takibe konu edilen 25/06/2014 düzenleme tarihli 11/07/2014 ödeme günlü 10.000,00-TL bedelli keşidecisi … lehtarı Savaş … olan bono nedeni ile borçlu olmadığının tespitine,
2-Kötüniyet tazminatına yönelik taleplerin reddine,
3-Alacak isteminin reddine ,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 683,10-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
5-Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu 171,50-TL tebligat ücreti, 72,63-TL posta gideri, 7,50-TL dosya kapağı ücreti toplamı 251,63-TL’nin davanın kabul oranı dikkate alınarak hesaplanan 229,02-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6- Davacının yargılamada vekil ile temsil edildiği anlaşıldığından yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7- Davalının yargılamada vekil ile temsil edildiği anlaşıldığından yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 955,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8- Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider ve delil avansının HMK’nin 333. maddesi uyarınca karar kesinleştikten sonra Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi dikkate alınarak yatıranlara iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı HMK’nun 341 ve devamı maddeleri gereğince kararın tebliğinden itibaren Mahkememize Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesine gönderilmek üzere verilecek dilekçe ile iki haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/01/2023

Katip …
☪e-imzalı

Hakim …
☪e-imzalı