Emsal Mahkeme Kararı Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/48 E. 2022/339 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/48 Esas – 2022/339

TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ

T.C.
ANKARA
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR
ESAS NO : 2022/48
KARAR NO : 2022/339

DAVA : İstirdat
DAVA TARİHİ : 30/01/2014
KARAR TARİHİ : 21/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :20/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin EPDK’dan aldığı lisans çerçevesinde faaliyet yapan bir şirket olduğunu, bu dağıtım lisansı kapsamında Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Yalova illerinde faaliyet gösterdiğini, davalı şirketin ise Türkiye’deki elektrik iletim lisansı sahip elektrik iletim hizmeti veren tekel durumundaki tek kuruluş olduğunu, davacının kendi bölgesinde dağıtım faaliyetlerini yürütebilmek için davalıya ait iletim hatlarına bağlanmak zorunda bulunduğunu, taraflar arasında yapılan sözleşme uyarınca dağıtım lisansına sahip tüzel kişiliğin iletim sisteminin her bir noktasında çekebilecekleri enerjinin mevzuata uygun olması gerektiğini, davalı tarafından davacının iletim hatlarından çektiği enerji miktarının sözleşmeye uygun olmaması nedeniyle ilk etapta 1.332.427,36-TL miktarındaki ceza faturasını gönderdiğini, 25/03/2013 tarihinde bu faturanın itirazı kayıtla ödendiğini, bu faturanın Ocak 2007 – Kasım 2009 dönemine ait olduğunu, daha sonra da Aralık 2009 ila Aralık 2012 tarihleri arasındaki dönem için benzer şekilde 37 adet ceza faturasının gönderildiğini, bu ceza faturalarının toplamının da 5.612.090,85-TL tutarında bulunduğunu, bu cezaların da 31/05/2013 tarihinde ödendiğini, daha sonra yapılan itirazların bir kısmı haklı bulunarak 28/08/2013 tarihinde 90.178,07-TL’lik iadenin gerçekleştiğini, davalının kesmiş olduğu ceza ücretlerinin usulüne uygun olmadığını, 2007-2009 yılları arasında sistem kullanım anlaşmasının imzalanmadığını, bu nedenle 31/12/2009 tarihindeki imzalanan sistem kullanım anlaşmasına dayalı ceza kesilemeyeceğini, ayrıca imzalanan sözleşmeye göre de ceza uygulanamayacağını, davacının dayandığı düzenlemelerin kendisine ceza kesme yetkisini vermediğini, tespitlerin tek taraflı yapıldığını, yöntem bildirimine göre ceza kesmenin hukuka aykırı olduğunu, ayrıca taraflar arasındaki sözleşmede ihtar çekme ön şartının gerçekleşmediğini belirterek 1.332.427,36-TL’nin 25/03/2013 tarihinden itibaren, 5.526.912,78-TL’nin ise 31/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya EPDK’nın dahil edilmesi gerektiğini, cezaların davanın ihlali nedeniyle kesildiğini, cezaların EPDK tarafından düzenlenen iletim sistemi, sistem kullanım ve sistem iletişim tarifeleri hesaplama yöntem bildirimi kurallarına göre kesildiğini, davalı ile ilk olarak 31/12/2009 tarihinde sözleşme imzalandığını, daha önceki dönemlerde taraflar arasında uygulanacak kuralları iletim sistemi sistem kullanım ve sistem işletim tarifelerini hesaplama yöntem bildirimi ismi ile adlandırılan düzenlemeye göre gerçekleştirildiğini, bu düzenleme çerçevesinde Ocak 2010 ile Aralık 2012 dönemleri arasındaki zaman diliminde davalının iletim hattını kurallara aykırı şekilde kullanması nedeniyle ceza kesildiğini, davalı ile yapılan sözleşmeden sonra sözleşme kuralları uyarınca cezaların kesildiğini, taraflar arasındaki sözleşme öncesi dönemde davalının iletim hatlarını zarara uğratacak şekilde kullandığını, kesilen cezaların yerinde olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE :Dava, davacı tarafça ihtirazı kayıt konulmak suretiyle ödenen cezai şart fatura bedellerinin taraflar arasındaki anlaşmalara aykırı olarak tahsil edildiği iddiasıyla iadesi istemine ilişkindir.
Mahkememizce, dosya kapsamına toplanan delillere göre 19/03/2015 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, temyiz sonucu mahkememizin kararı onanmış, davacı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 29.05.2019 tarih,2018/1425 esas, 2019/2427 karar sayılı ilamıyla;” Mahkemece taraflar arasındaki akdedilen Bağlantı Anlaşması celp edilerek Bağlantı Anlaşmasında uyarı şartı bulunması halinde Haziran 2012 sonrası faturalara ilişkin olarak da davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine verilmesi doğru olmamıştır.” gerekçesi ile mahkememizin kararı bozulmuştur.
Mahkememizce bozma kararına uyulmuş, yeniden yapılan yargılama sonucu12/03/2020 tarihinde, davanın Kabulüne, 6.859.340,14 TL nin 1.332.427,36 TL’sinin 25/03/2013 tarihinden, 5.526.912,78 TL’sinin 31/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş,davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 06.12.2021 tarih, 2021/2088 esas 2021/2012, karar sayılı kararıyla bozulmuştur.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin bozma kararında; “02/12/2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan, 25/11/2020 tarihli 7257 sayılı Kanun’un 33. maddesi ile, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 8’inci maddesinin ikinci fıkrasına (ç) bendinden sonra gelmek üzere (d) bendi eklenmiş, buna göre “İletim sisteminin normal işletme koşulları içerisinde işletilmesi ile işletme güvenliği ve bütünlüğü üzerinde risk oluşturan durumlara ilişkin olarak bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihlallerinin takibini yapmak, ihlal durumu tespit edilen tüzel kişilere sistem kullanım anlaşmasında düzenlenen ceza-i şartları ve diğer yaptırımları uygulamak” TEİAŞ’ın görev ve yükümlülükleri arasında gösterildikten sonra 6446 sayılı Kanun’a Ek madde 3 ile “8’inci maddenin ikinci fıkrasının (d) bendinin uygulamasından kaynaklanan uyuşmazlıklar idari yargıda görülür” hükmü eklenmiş, 46. madde ile de Kanun’un yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir.
Bu bağlamda, 7257 sayılı Kanun ile bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihlallerine ilişkin ceza-i şartlara ilişkin uyuşmazlıkların idari yargı yolunda görüleceği hükme bağlandığından yargı yoluna ilişkin bu değişikliğin usul hükmü niteliğinde olduğu, derhal ve kesinleşmemiş tüm uyuşmazlıkları da kapsar şekilde uygulanması gerektiği anlaşıldığından 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan “yargı yolunun caiz olmaması” nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğinden mahkeme kararının bozulması uygun görülmüştür. “denilmiştir.
Mahkememizce bozma kararına uyulmuştur.
Dosya kapsamına,Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 06.12.2021 tarih, 2021/2088 esas 2021/2012, karar sayılı kararına göre, 25/11/2020 tarihli 7257 Sayılı Kanun ile bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihlallerine ilişkin ceza-i şartlara ilişkin uyuşmazlıkların idari yargı yolunda görüleceği hükme bağlandığından yargı yoluna ilişkin bu değişikliğin usul hükmü niteliğinde olduğu, derhal ve kesinleşmemiş tüm uyuşmazlıkları da kapsar şekilde uygulanması gerektiği, davanın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu, mahkememizin görevsiz olduğu anlaşıldığından HMK.114/1-b ve 115/2.maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine dair aşağıda yazılı karar verilmiştir
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu, mahkememizin görevsiz olduğu anlaşıldığından HMK.114/1-b ve 115/2.maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden Reddine,
2-Alınması gerekli 80,70 TL harçtan peşin alınan 117.140,40 TL harçtan mahsubu ile kalan 117.059,70 TL harcın kararın kesinleşmesinden sonra talebi halinde davacı tarafa iadesine,
3- İlk kararın bakiye ilam harcı olarak davalı tarafça 07/07/2020 gün ve AB2020/19975-19975 sayılı makbuzla ödenen 351.421,12 TL harcın kararın kesinleşmesinden sonra talebi halinde davalıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından 230,70 TL yargılama masrafının davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6-AAÜT uyarınca belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
7-HMK 333. maddesi uyarınca artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İşbu mahkeme kararına karşı HMK geçici 3 ve HUMK 432. maddesi uyarınca taraflara tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusu yapma hakkı bulunduğuna dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı iş ve duruşma yoğunluğu nedeniyle oy birliği ile verilen kararın hüküm özeti açıkça okunup anlatıldı.
21/04/2022