Emsal Mahkeme Kararı Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/6 E. 2021/669 K. 15.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/6 Esas – 2021/669
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ

T.C.
ANKARA
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/6 Esas
KARAR NO : 2021/669

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 06/01/2021
KARAR TARİHİ : 15/09/2021
KARARYAZ.TRH. : 16/09/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA:
Davacı vekilinin dava dilekçesi ile “… davacının eşi Eşi …’nun içinde yolcu olarak bulunduğu, davalı tarafın zorunlu trafik sigortacısı olduğu … plakalı aracın sürücüsünün tam kusuruyla 20/12/2009 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kazasında vefat ettiğini, davacının 21/01/2010 tarihinde davalıya başvurarak destekten yoksun kalma tazminatının ödenmesi istediğini, davalı tarafından 26/02/2010 tarihinde 41.998,88-TL tazminat ödemesi yapıldığını, yapılan ödemenin yetersiz olduğundan davacı tarafça … Ticaret Mahkemesi’nin … Esas ( Eski Esası … ) sayılı dava dosyasında dava açıldığını, davacının davasının kabulüne karar verildiğini, … Ticaret Mahkemesi dosyasında davanın 59.111,65-TL’ye ıslah edildikten sonra davanın reddine dair verilen kararın Ankara BAM 26. HD’nin ilamı ile kaldırıldığını, işlemiş dönem değişikliği nedeniyle aldırılan 06/07/2020 tarihli ek raporda davacının destek zararı 92.041,86-TL olarak tespit edildiğini, aradaki 32.930,21-TL’lik bakiye miktar için işbu davayı açma zorunluluğu doğduğunu, kaza üzerinden 11 sene geçmesine rağmen eldeki davada zamanaşımına uğrayan alacak bulunmadığını, TBK’nun 72. ile KTK’nun 109/2. maddelerinde meydana gelen haksız fiil için ceza ceza kanunlarının daha uzun zamanaşımı öngörmesi durumunda uzun zamanaşımı süresinin kullanılacağı düzenlendiğini, desteğin vefat ettiği trafik kazası aynı zamanda taksirle öldürme suçunu oluşturduğunu…, davacının destekten yoksun kalma tazminatının tahsili amacıyla zorunlu arabuluculuk kurumuna başvurulmuşsa da bir sonuç alınamadığından işbu davanın açıldığını, tüm delillerin … Ticaret Mahkemesi dosyasında mevcut olduğunu, işbu davada tekrardan delil toplanmasına gerek olmadığını, fazlaya hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulü ile şimdilik 32.930,21-TL bakiye destekten yoksun kalma tazminatının poliçe teminat limitleriyle sınırlı kalmak kaydıyla temerrüt tarihi olan 03/02/2010’dan itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve harçları ile vekalet ücretlerinin de davalı üzerinde bırakılmasına…, ” karar verilmesini istediği görülmüştür.
SAVUNMA:
Davalı cevap dilekçesinde özetle “davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, 2918 Sayılı KTK’nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörüldüğünü, davaya konu kaza tarihi 20.12.2009 olduğunu, davacının dava hakkının olmadığını ve davanın zamanaşımından reddedilmesi gerektiğini, 20.12.2009 tarihli trafik kazası sonucu davacı tarafa müvekkilinin şirket tarafından 23.02.2010 tarihinde 57.958,00-TL ödeme yapıldığını, yapılan ödeme sonucu müvekkilinin şirket sigorta poliçesi hükümlerini tamemen yerine getirdiğini, davacı yana toplamda 57.958,00-TL ödeme yapıldığını, sigorta poliçesi hükümleri uyarınca müvekkilinin şirket üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini, zarar gören, kendisine ödenen tazminatın, sonradan gerçek zararını karşılamadığını ve yetersiz olduğunu öğrenmiş ise de iki yıl içinde anlaşmanın iptalini isteyebileceğini, bu iki yıllık süre, zamanaşımı süresi olmadığını, “hak düşürücü süre” olduğunu, kısmi ödemeyi kabul ettiğini, KTK’nın 109.maddesindeki zamanaşımı sürelerinden yararlanamayacak, iki yıllık hak düşürücü süreyi geçirmişse zararının kalan bölümünü dava edemeyeceğini, KTK m.111/f.2 bu konuda “Tazminat miktarlarına ilişkin olup da,yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir.” Yargıtay kararlarında da net olup, aksi yönde verilecek bir karar İstinaf/Yargıtay sürecinde bozulduğunu, yetki itirazında bulunduklarını, yetki itirazımızın kabulü ile dosyanın İstanbul Anadolu Mahkemelerine gönderilmesine karar verilmesini, haksız ve mesnetsiz huzurdaki davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini…,” talep ettiği görülmüştür.
DELİLLER:
Davalı tarafça zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinin ibraz edildiği, poliçenin 20/09/2009 tarihinde düzenlendiği, 1 yıllık süreyi kapsadığı, poliçenin Isparta ilinde düzenlendiği görülmüştür.
… Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosya suretinin getirtildiği, kaza tespit tutanağından kazanın Isparta ili Keçiborlu ilçesinde meydana geldiği görülmüştür.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26.Hukuk Dairesinin …. K sayılı ilamında “…Dava konusu uyuşmazlık, işleten, sürücü ve işletenin hukuki sorumluluğunu üzerine alan ZMMS sigortacısı aleyhine açılmış trafik kazası nedeniyle iş göremezlik ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplara ilişkin maddi tazminat ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Dava konusu uyuşmazlık trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminata ilişkin olmakla, dava konusu uyuşmazlıkta yetkili mahkeme veya mahkemelerin tespiti ile açılan davada yetkisizlik kararı veren davanın açıldığı yer mahkemesinin yetkili olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.6100 sayılı HMK’nın 6/1.maddesinde; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişiliğin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm aksine kesin yetki kaydı olmayan tüm davalar için genel yetki kaydıdır.Trafik kazası aynı zamanda haksız fiil teşkil eden bir eylem olduğundan 6100 Sayılı HMK’nın 16.maddesinde ise “Haksız fiilden doğan davalarda haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesidir yetkilidir” hükmü yer almaktadır. Uyuşmazlık, ZMMS’den kaynaklandığından ve bu sigorta türü 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun 110.maddesinde düzenlendiğinden diğer bir yetki kuralı da bu yasada yer almakta olup, buna göre “Motorlu araç kazalardan dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar sigortacının merkez veya şubesinin, veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinin birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir” hükmü yer almaktadır. Somut olayda olduğu üzere bir davada birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa davacı bu mahkemelerden birinde dava açma hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa o zaman seçme hakkı davalı tarafa geçmektedir, (aynı yönde Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin …. Karar)Dava konusu uyuşmazlıkta davacı, davalı sigorta şirketinin Ankara’da bölge müdürlüğü bulunduğu iddiasına dayalı olarak dava açmıştır.Somut olayda yukarıda belirtilen yetki kuralları değerlendirildiğinde; öncelikle HMK’nın 6.maddesi gereğince davalı sigorta şirketinin yerleşim yerinin İstanbul’da bulunduğu anlaşılmıştır. 6102 Sayılı TTK’nın 40.maddesi gereğince, “Her tacir ticari işletmenin açıldığı günden itibaren 15 gün içinde, ticari işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettirilir. Merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilan olunur.” hükmü yer almaktadır. Bu kapsamda davalı sigorta şirketinin HMK’nın 6.maddesi anlamında yerleşim yerinin ticaret siciline kayıtlı olduğu açıktır. Diğer yetki kuralı ise: haksız fiile ilişkin 6100 Sayılı HMK’nın 16. maddesinde yer alan haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi kuralı dikkate alındığında, dosyada mevcut kaza tespit tutanağına göre trafik kazası Aksaray’da meydana gelmiş olup, kazanın meydana geldiği yere göre yetkili yer kaza yeri mahkemesidir. Yine dosyada mevcut dava dilekçesine göre davacının yerleşim yeri Aksaray’dır.Seçimlik yetki kurallarına 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110.maddesinde düzenlenen yetki kuralına göre de. motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin dava sigortacının merkez veya şubesi ile sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabilecektir. Davalı sigorta şirketi tarafından düzenlenen poliçenin Aksaray’da düzenlendiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla yukarıda anlatılan yasal hükümlere göre; davacının ikametgahı yetki kuralına göre yetkili mahkeme, kazanın meydana geldiği yer bir başka deyişle haksız fiilin meydana geldiği ve kazanın oluştuğu yer kuralına göre yetkili mahkeme, davalı tüzel kişi sigorta şirketinin yerleşim yeri kuralına göre yetkili mahkeme ve sigorta poliçesini düzenleyen acentenin bulunduğu yer mahkemesi yerine davacı bu seçimlik yetkisini aşarak Ankara Asliye Ticaret Mahkemelerinde dava açmıştır.Davanın açılmasında dayanılan hususun, davalı sigorta şirketinin Ankara’da bölge müdürlüğünün bulunması olduğu, ancak yukarıda ayrıntıları açıklandığı üzere bölge müdürlüklerinin hukuki statüsü kapsamında yetkiye esas alınacak bir tüzel kişiliğinin ve yasada düzenlenmiş bölge müdürlüğü esasına göre bir yetki kaydının bulunmadığı hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde açıktır. Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin …. Karar sayılı ilamında özetle; “Sigorta şirketlerinin bölge müdürlüklerinin tüzel kişiliği yoktur ve şube olarak işlem göremezler. Bu nedenle açılmış veya açılacak bir davada husumet ehliyetleri yoktur.” Aynı Daire’nin…. Karar sayılı ilamında ise “Şubenin bulunduğu yerde dava açılabilmesi için, işlemin şube işleminden kaynaklanması gerekir. Trafik kazasına karışan aracın şubeye ait olduğu iddia edilmemiş ve davada genel müdürlük hasım gösterilmiş ise şubenin bulunduğu yerde dava açılamaz.” şeklinde içtihatları mevcut olup nitekim yukarıda yer verilen Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 23/09/2013 tarihli ilamındaki karşı oy gerekçesinde de sigorta şirketinin bölge müdürlüğünün ticaret siciline şube olarak tescilinin yapılmadığı, yasada düzenlemeye tabi tutulan şube gibi kabul edilemeyeceği görüşüne yer verilmiştir. Dava konusu uyuşmazlıkta ayrıca acente ve şube kavramının da incelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle bu kavramlar üzerinde durulmak suretiyle konunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. 6102 Sayılı TTK’nın 48. maddesinde, şube kavramı bir tanım yapılmaksızın düzenlenmiş olup, bu madde de yukarıda yer verilen TTK’nın 40. maddesindeki düzenlemede olduğu gibi “her şube kendi merkezinin ticaret unvanını, şube olduğunu” belirterek kullanmak zorundadır. Bu unvana şube ile ilgili ekler yapılabilir. TTK’nın 40/3. maddesinde ise “Merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilan olunur.” hükmü yer almaktadır. Şube tanımı TTK’nın 48. maddesinde yapılmamış olup. 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar Borsalar Kanunu ve 5411 Sayılı Bankacılık Kanununda şube tanımı yapılmıştır. Bu tanıma göre “Bir merkeze bağlı olduğu halde müstakil muhasebesi bulunan ve muhasebesi merkezde tutulduğu ve …müstakil sermayesi bulunmadığı halde, kendi başına sınai faaliyet ve ticari işlem yapan yerler ve satış mağazaları bu kanunun uygulanması bakımından şube sayılır” hükmü yer almakta olup, buna göre şubenin kendi adına ve hesabına hareket etmesi söz konusu değildir. Dolayısıyla şubeler merkezden aldığı yetkiye dayalı olarak 3. kişiler ile ticari ilişki kurabilen ve TTK’nın 40. maddesi gereğince bulunduğu yerin ticaret siciline tescili gereken yasalarda düzenlenmiş bir tüzel kişilik birimidir. Halbuki bölge müdürlüğü tamamen her şirketin işlem hacmi, kendi iç işleyişi, personel ve hizmet sunumu, eksper gönderilmesi gibi bir takım yönetim işlemlerini yürütmek üzere, iç işleyiş kapsamında 3. kişiler ile doğrudan ve kendi adına işlem yapma ehliyetine ve tüzel kişiliğine sahip olmayan idari birimlerdir. Dolayısıyla yasa da düzenlenmeyen, herhangi bir sicile kaydı olmayan, olması da gerekmeyen şirketin kendi iç işleyişi ile ilgili kurduğu bölge müdürlüklerinin bulunduğu yer esasına göre bir yetki kaydının belirlenmesi yasaya aykırıdır. Bölge Müdürlükleri hakkında yasada bir hüküm bulunmadığından ticaret siciline tescili gereken, davacı veya davalı olarak taraf ehliyetine sahip olan şube gibi değerlendirilmesi yasanın çok açık hükümlerine aykırıdır.Sigorta sözleşmesini yapan acentenin durumu ise şubeden farklıdır. Zira acenteler; 6102 Sayılı TTK’ nın 102. maddesinde tanımlanmış olup, “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi, veya bunları bu tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir” düzenlemesi bulunmakta olup, aynı yasanın 105.maddesinde ise “Acente, aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmeler ile ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili adına yapmaya veya bunları kabule yetkilidir. Bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava açabileceği gibi kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir.” hükmü ile acentelerin sözleşme yapma yetkisi bakımından TTK’nın 107. maddesinde “özel ve yazılı bir yetki almadan acente müvekkili adına sözleşme yapmaya yetkili değildir. Acentelere müvekkilleri adına sözleşme yapma yetkisi veren belgelerin, acente tarafından tescil ve ilan ettirilmesi zorunludur.” hükümleri bulunmaktadır. Bu yasal hükümlerden anlaşılacağı üzere acente, doktrindeki tabiri ile bağlı olmayan tacir yardımcılarındandır. Acente TTK’ nın 105.maddesi gereğince hukuki uyuşmazlıklarda müvekkili adına dava açabilecek ve kendisine karşı aynı sıfatla dava açılabilecek bir tüzel kişilik olmasına ve TTK’ nın 107.maddesi gereğince acentelerin müvekkilleri adına sözleşme yapma yetkisinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ayrıca ticaret sicil gazetesinde ilan ettirilmesinin zorunlu olmasına göre, bölge müdürlüğünün acenteden daha yetkili olduğuna dair görüşün yasal bir dayanağı bulunmamaktadır. Zira bölge müdürlüğü ne sözleşme yapma yetkisine sahiptir, ne ticaret siciline tescil ve ilan edilmektedir, ne de genel müdürlüğe izafeten acente gibi kendisine dava açılması veya bu sıfatla kendisinin dava açma yetkisi bulunmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere gerek şube gerekse acenteye ilişkin hükümler TTK ve diğer özel kanunlarda açıkça düzenlenmiş olup yasada düzenlenmeyen, görev ve yetkilerinin ne olduğu, hangi bölgede bulunduğu bilinmeyen veya varsa adresi, ancak internet arama motorlarında yapılacak arama ile bulunabilecek bölge müdürlüğünün bulunduğu yerin yasada düzenlenen şube ve acenteye kıyasla yetkili olarak kabul edilmesi Anayasanın 142. maddesinde düzenlenen mahkemelerin görev ve yetkilerinin ancak kanunla düzenleneceğine ilişkin Anayasa hükmüne açıkça aykırıdır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/17-1092 Esas, 2018/463 Karar sayılı içtihadında özetle; ”…2918 sayılı KTK ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanununun ilgili maddelerinde bölge müdürlüğünün yetkili olduğu yönünde bir düzenlenme bulunmamaktadır. Kanunda bulunmayan bir düzenleme de yorum yolu ile genişletilemez. Bu durumda HMK’nın 7. maddesi hükmü uyarınca bölge müdürlüklerin bulunduğu yer mahkemelerinin de yetkili mahkeme olarak kabul edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.” Nitekim Anayasanın 142. maddesinde ”Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir” hükmü mevcuttur. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (Trafik Sigortası) Genel Şartlarının C.7.maddesinde de yetkili mahkemeler belirlenmiş, Kanundaki yetki kuralı aynen tekrar edilmiştir.Sigorta Şirketleri ve Reasürans Şirketlerinin Kuruluş ve Çalışma Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 10. maddesinde, şirketlerin bölge müdürlükleri ve şube açmak suretiyle yurt içinde teşkilatlanmasının, yurt dışında şube veya temsilcilik açması ilgili diğer mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla serbest olduğu, ancak bu şekilde faaliyete başlanmasını ve faaliyetin sona erdirilmesini müteakip bir ay içinde şirketçe Müsteşarlığa bildirimde bulunulması gerektiği düzenlenmiştir.Mevcut bu düzenleme dikkate alındığında Sigorta Şirketleri ve Reasürans Şirketlerinin Kuruluş ve Çalışma Esaslarına İlişkin Yönetmelik hükümleri uyarınca bölge müdürlüğü yapılanmasına izin verilmiş, genel müdürlük ile şube ve acenteler arasında bölge müdürlüğü adında bir yapılanmanın kurulabileceği kabul edilmiştir.”Acente ve şubeyi denetleyen üst mercii olan, genel merkezin emir ve talimatı doğrultusunda çalışan ve yetkisi şubeye göre daha fazla yetkisi olan bölge müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesinin de yetkili olduğunun kabul edilebilmesi için en azından sözleşmeyi yapan acentenin bulunduğu yerin bölge müdürlüğü olması zorunludur. Acentenin bağlı olmadığı bir bölge müdürlüğünün acentenin yaptığı iş ve işlemlerden haberdar olması, bu iş ve işlemleri denetlemesi ve acenteden daha yetkili bir üst bir merci olarak kabulü mümkün değildir. Tüm bu nedenlerle dava konusu uyuşmazlıkta, davalı tarafın süresi içerisinde ileri sürdüğü yetki itirazının kabulü ile davacının kanunen belirlenen yetkili mahkemelerden hiçbirinde dava açmadığı, bu nedenle seçim hakkı davalı tarafa geçtiğinden, Ankara Asliye Ticaret Mahkemesinin 2918 sayılı KTK m. 110/2 fıkrada öngörülen sigorta şirketinin merkezi, şube, acentenin bulunduğu yerlerden ve tarafların ikametgahı olan yerlerden olmadığı, ayrıca kazanın Ankara’da meydana gelmediği gerekçesi ile yetkisizlik nedeni ile davanın usulden reddine, yetkili mahkemenin Aksaray Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna ilişkin ilk derece mahkemesi gerekçesi ve buna göre vardığı sonuç isabetli olup, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün istinaf sebeplerinin reddiyle mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olması nedeni ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1.maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş,…” denildiği görülmüştür.
GEREKÇE:Davacı tarafça trafik kazasına bağlı bakiye destek tazminat talebinde bulunulmuş ,d avalı tarafça süresi içerisinde yetki itirazında bulunulmuş olup; Dava konusu uyuşmazlıkta davacı tarafça davalı sigorta şirketinin Ankara’da bölge müdürlüğü şubesi bulunduğu iddiasına dayalı olarak dava açılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 6/1.maddesinde; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişiliğin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm aksine kesin yetki kaydı olmayan tüm davalar için genel yetki kaydıdır.Trafik kazası aynı zamanda haksız fiil teşkil eden bir eylem olduğundan 6100 Sayılı HMK’nın 16.maddesinde ise “Haksız fiilden doğan davalarda haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemeside yetkilidir” hükmü yer almaktadır. Uyuşmazlık, ZMMS’den kaynaklandığından ve bu sigorta türü 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun 110.maddesinde düzenlendiğinden diğer bir yetki kuralı da bu yasada yer almakta olup, buna göre “Motorlu araç kazalardan dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar sigortacının merkez veya şubesinin, veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinin birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda uygulanması gereken yetki kuralları değerlendirildiğinde; öncelikle HMK’nın 6.maddesi gereğince yetkili mahkeme davalı sigorta şirketinin yerleşim yeri olan İstanbul Adliyesi mahkemeleri, 6100 Sayılı HMK’nın 16. Maddesi gereği, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi kuralı dikkate alındığında, dosyada mevcut kaza tespit tutanağına göre trafik kazasının meydana geldiği Keçiborlu mahkemeleri ve yine dosyada mevcut dava dilekçesine göre zarar gören davacının yerleşim yeri adresi uyarınca yetkili mahkemenin Isparta Mahkemeleri olduğu, Karayolları Trafik Kanunu’nun 110.maddesi ile HMK 14/1 maddesi birlikte değerlendirildiğinde düzenlenen yetki kuralına göre sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer olan Isparta mahkemelerinin yetkili olduğu, davacı tarafça ,zarar gören davacının ikametgahı yetki kuralına göre yetkili mahkeme, kazanın meydana geldiği yer bir başka deyişle haksız fiilin meydana geldiği ve kazanın oluştuğu yer kuralına göre yetkili mahkeme, davalı tüzel kişi sigorta şirketinin yerleşim yeri kuralına göre yetkili mahkeme ve sigorta poliçesini düzenleyen acentenin bulunduğu yer mahkemesi yerine seçimlik yetki aşılarak yetkisiz olan Ankara Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açıldığı, seçimlik hakkın davalı tarafa geçtiği davalı tarafça yetkili mahkemenin davalı yerleşim yeri olarak belirtildiği tüm dosya içeriği ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26.Hukuk Dairesinin … K sayılı ilamı ile anlaşılmakla mahkememizin yetkisizliğine ilişkin aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
Mahkememizin yetkisizliği nedeniyle davanın usulden reddine,
Hükmün kesinleşmesi ve talep halinde dosyanın yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
Yargılama gideri ve vekalet ücreti hususlarının HMK’nun 331/2. Maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkeme tarafından karara bağlanmasına,
Davacı tarafça yatırılan gider avasından kullanılmayan bakiye kısmın HMK’nun 333 . Maddesi uyarınca hüküm kesinleştikten sonra davacıya iadesine,
HMK’nun 20. Maddesi gereğince; Görevsizlik ve Yetkisizlik kararı hakkında, taraflardan biri tarafından süresi içinde kanun yoluna başvurulmaz ve işbu karar kesinleşir ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi durumunda dosyanın yetkili ve görevli mahkemesine gönderilmesine, aksi takdirde, davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına
Dair Taraf vekillerini yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/09/2021