Emsal Mahkeme Kararı Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/345 E. 2021/530 K. 15.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ

T.C.
ANKARA
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/345 Esas
KARAR NO : 2021/530

DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/06/2021
KARAR TARİHİ : 15/06/2021
KARAR YAZ.TRH. : 16/06/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA:
Davacı vekilinin dava dilekçesi ile “…müvekkili … bankası AŞ de … hesap numarası ile açılan hesaplarına değişik tarihlerde döviz ve altın hesabı açtırdığını, müvekkilinin en son hesabında 116,79 gr altın ve 7.525,95 USD miktarlı kar paylı yatırım hesabı bulunduğunu, BDDK’nın 3 Şubat 2015 günü …’nın yönetim kurulunu belirleyen imtiyazlı payın yüzde 63’lük bölümünün TMSF tarafından kullanılmasına karar verdiğini, daha sonra 29 Mayıs 2015 tarihinde 6318 sayılı kararı ile 5411 sayılı Bankacılık Yasası’nın 71’nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi hükmü gereğince bankanın tamamı TMSF’ye devredildiğini, sonunda da BDDK’nın 22.07.2016 tarihli Kararı gereğince; 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107’inci maddesinin son fıkrası çerçevesinde faaliyet izni kaldırılarak, tasfiye süreci başlatıldığını, Sigorta kapsamında olan mevduatların katılım hesabı sahiplerine ödenmesi gerektiğini, TMSF bu kapsamda sigorta kapsamındaki mevduatı … Bankası’na aktararak ödemeye başladığını, … mudilerinin önemli bir kısmının hesaplarına TMSF tarafından tamamen hukuka aykırı olarak blokeler konulduğunu, insanların paralarını alamadıklarını, TMSF daha sonra 22.10 2020 tarih ve 2020/331 sayılı kararı ile mahkeme kararı ile konulmuş blokeler haricindeki tüm blokelerini kaldırdığını, blokesi kaldırılan döviz ve altın hesaplarının geri ödemeleri TL cinsinden yapıldığından, büyük zararlar ortaya çıktığını, 7/11/2006 tarih ve 26339 sayılı ile Resmi Gazete’de yayımlanan sigortaya tabi mevduat ve katılım fonları ile tasarruf mevduatı sigorta fonunca tahsil olunacak primlere dair yönetmelik’in, Sigortalı mevduat veya katılım fonunun ödenmesi başlıklı 6. maddesine göre; ‘’Sigorta kapsamında ödemeler Türk Lirası olarak yapılır. Döviz cinsinden hesapların Türk Lirası karşılıkları, kredi kuruluşunun faaliyet izninin kaldırıldığı tarihteki Merkez Bankası döviz alış kurları esas alınarak belirlenir. Kıymetli maden cinsinden hesapların Türk Lirası karşılıkları ise, kredi kuruluşunun faaliyet izninin kaldırıldığı tarihteki İstanbul Altın Borsası seans kapanış fiyatına ve Merkez Bankası döviz alış kurlarına göre belirlenir.’’ denildiğini, yapılan işlemin hukuka, Anayasaya,AİHS ne aykırı olduğunu…, yönetmelikte dayanak MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 63 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına dayanılarak hazırlandığını, 5411 sayılı Kanunun 63.maddesinde “MADDE 63.- Kredi kuruluşları nezdlerindeki tasarruf mevduatı ve gerçek kişilere ait katılım fonları, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından sigorta edilir. Kredi kuruluşları, nezdlerindeki tasarruf mevduatı ve gerçek kişilere ait katılım fonlarını, sigortaya tabi kısım üzerinden sigorta ettirmek ve bunun üzerinden prim ödemek zorundadır. Sigortaya tabi olacak tasarruf mevduatı ve gerçek kişilere ait katılım fonlarının kapsamı ve tutarı, Merkez Bankası, Kurul ve Hazine Müsteşarlığının olumlu görüşü alınmak suretiyle Fon Kurulu tarafından belirlenir. Risk esaslı sigorta priminin oranı, yıllık bazda sigortaya tabi tasarruf mevduat ve katılım fonunun binde yirmisini aşamaz. Risk esaslı sigorta priminin tarifesi, tahsil zamanı, şekli ve diğer hususlar Kurulun görüşü alınmak suretiyle Fon Kurulu tarafından belirlenir. Kredi kuruluşlarının iflası halinde mevduat ve katılım fonu sahipleri, Fonun imtiyazlı alacaklarından ve Devlet ile sosyal güvenlik kuruluşlarının 6183 sayılı Kanun kapsamındaki alacaklarından sonra gelmek üzere sigortaya tabi olmayan kısım için 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesindeki üçüncü sıra anlamında imtiyazlı alacaklıdırlar. Kredi kuruluşlarınca Fona ödenen sigorta primleri kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilir. Faaliyet izni kaldırılan kredi kuruluşları nezdinde bulunan ve doğruluğu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanan mevduat ve katılım fonunun sigorta kapsamındaki kısmı, Fon kaynaklarından ödenir. ” dendiğini, dayanak yasa maddesinde döviz veya altın cinsi mevduatın TL olarak ödeneceğine dair bir düzenleme olmadığını, ödemelerin TL cinsinden yapılması nedeniyle ortaya çıkan zararın asıl nedeni, TL’nin döviz ve altın karşısında değer kaybı değil, hesaplar üzerine konulan hukuka aykırı bloke nedeniyle mudilerin zamanında paralarını alamamalarından kaynaklandığını, mudilerin paralarını … Bankasına aktarıldığı tarihte TL cinsinden çekseler bile, o zamanın kurundan tekrardan döviz veya altın alarak, yahut başka bir yatırıma dönüştürerek, çok az bir zararla bu varlıklarını koruyabileceklerini, hukuka aykırı TMSF blokeleri nedeniyle paralarını 5 yıla yakın bir süre çekemiyor olmaları ve bu süre zarfında enflasyonun ikiye katlaması ve TL’nin döviz ve altın karşısında 4 kat değer kaybetmesi, mudilerin zararlarının asıl kaynağını teşkil ettiklerini. .., …’da parası olan mudilerden, haklarında Fetö soruşturması olanlar hakkında mahkemelerce konulan tedbir kararları gerekçe gösterilerek paraları ödenmediğini, müvekkili hakkında Bankasya hesabı nedeni ile Ankara …Ağır Ceza Mahkemesi … K sayılı kararı ile görülen davada beraat kararı verildiğini, TMSF tarafından konulan haksız blokelere karşı başvuru sahiplerine verilen cevapta, ”… … teftiş kurulu tarafından hazırlanan raporlar doğrultusunda, fon kurulu kararıyla tesis edilmiş bloke bulunmakta olduğun. Bu itibarla söz konusu katılım fonu tutarı üzerinde yargı mercilerince yürütülmekte olan soruşturma ve kovuşturmalardan bağımsız olarak dayanağını bankacılık mevzuatından alan ve TMSF kurulu tarafından tesis edilmiş bloke de devam ettiğinden, dilekçenizde yer alan talep doğrultusunda işlem tesis edilemeyeceği bu aşamada mümkün bulunmamaktadır” denildiğini, mahkeme kararlarıyla ve yargılama süresiyle sınırlı olmak üzere tedbir konulabileceğini, bankacılık mevzuatında, TMSF’na bloke koymak için bir yetki tanınmadığını, 5411 sayılı Bankacılık Kanununda, hem de TMSF Teşkilat Yönetmeliği’ne göre Fon kurulunun görevleri arasında hesapları bloke etme yetkisi ve görevi sayılmadığını, Anayasa’nın mülkiyet hakkını güvenceye alan 35. maddesine göre, herkes mülkiyet hakkına sahip olduğunu, Bu hakkın ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceğini ve kullanılması toplum yararına aykırı olamayacağını. Mülkiyet hakkı başkasına zarar vermemek ve yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla, kişinin, bir şey üzerinde dilediği biçimde yararlanma, tasarruf etme, başkasına devretme, kullanma biçimini değiştirme, harcama ve tüketme yetkilerini kapsadığını . özel mülkiyet gibi, kamu mülkiyetinin de Anayasa’nın 35. maddesinin güvencisi altında olduğunu belirttiğini …, bankacılık işlemlerinden kaynaklı alacak -116,79 gr altın ve 7525;95 USD ve Bankasyaya hesap açma tarihinden itibaren işletilecek kar payı ile birlikte aynen iadesine, aynen iade mümkün olmadığı takdirde tahsil günündeki bedellerinin dikkate alınarak tahsiline , şimdilik fazlaya ilişkişn hakları saklı kalarak 60.000 TL nin ödenmesine, yargılama masrafları ile vekalet ücretininin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür ” karar verilmesini istediği görülmüştür.
SAVUNMA:
Davalıya dava dilekçesi tebliğe çıkarılmadığından cevap dilekçesi sunulmadığı görülmüştür.
DELİLLER:
8/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3/k. maddesine göre; “Tüketici: ticari ve mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi” ifade eder. Tüketici işlemi ise Kanunun m. 3/l. bendinde tanımlanmıştır. Buna göre; “Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık, vb. sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” kapsar. Tüketici işleminden kaynaklanan uyuşmazlığın veya sözleşmenin TTK’nun 4 ve 5. madde hükümleri kapsamında kalan kanunda özel olarak düzenlenen ve ticari dava sayılan bir sözleşmeden kaynaklanmasının herhangi bir önemi yoktur. Aynı kanunun 49. maddesine göre; “Finansal hizmetler, her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetleri ifade eder. Finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşme, finansal hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, sağlayıcı ile tüketici arasında uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmelerdir.” Kanunun 83/2. maddesine göre; “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer konularda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez”. Kanunun 73/1. maddesinde ise; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tüketici Mahkemeleri görevlidir” düzenlemesi yer almaktadır.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.hukuk dairesinin … K sayılı ilamında “… Somut olayda, davacının ticari amaçlı olmayan mevduat hesabından bir miktar paranın bilgisi ve rızası dışında tanımadığı kişilerin hesaplarına aktarıldığını öne sürdüğüne göre yukarıda açıklanan kanun hükümlerine göre işbu davada tüketici mahkemesi görevlidir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olduğundan (HMK m.1) yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilir. Hal böyle olunca mahkemece, davacının davalı bankadaki mevduat hesabından dava dışı 3. kişilerin hesabına internet bankacılığı kullanılmak suretiyle usulsüz şekilde para aktarıldığı, dava konusu işlemin bankacılık işleminden kaynaklı tüketici işlemi olduğu, davacının ticari ve mesleki amaçla hareket etmemesi nedeniyle tüketici sıfatı bulunduğu, uyuşmazlıkta görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu gözetilerek göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir…. “denildiği görülmüştür.

DEĞERLENDİRME:
Davacı tarafça (mevduat) katılım hesabında bulunan para ve altın’ın katkı payı (fazi) ile tahsili talep edilmiş olup;
Davacı gerçek kişi tacir olmayıp dava konusu uyuşmazlıkta davacının bireysel kullanımı için açılan katılım ( mevduat) hesabından kaynaklanmakta olduğu, davacının tacir olduğu veya dava konusu hesabın ticari hesap olduğununda iddia edilmediği, bu kapsamda 6502 sayılı yasanın 3 maddesi gereği davacının tüketici, davalı bankanın ise tüketiciye hizmet sunan satıcı/sağlayıcı konumunda olduğu , uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği anlaşılmakla ,6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi gereğince görev hususunun dava şartı olması ,HMK.nun 115/1 maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetileceği dikkate alınarak 6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi delaletiyle, 6100 sayılı HMK.nun 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
Mahkememizin görevsiz olduğu anlaşılmakla dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine,
Hükmün kesinleşmesi ve talep halinde dosyanın Görevli Ankara Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
Yargılama gideri ve harç konusunun yetkili ve görevli Mahkemede dikkate alınmasına,
Davacı tarafça yatırılan gider avasından kullanılmayan bakiye kısmın HMK’nun 333 . Maddesi uyarınca hüküm kesinleştikten sonra davacıya iadesine,
HMK’nun 20. Maddesi gereğince; Görevsizlik ve Yetkisizlik kararı hakkında, taraflardan biri tarafından süresi içinde kanun yoluna başvurulmaz ve işbu karar kesinleşir ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi durumunda dosyanın yetkili ve görevli mahkemesine gönderilmesine, aksi takdirde, davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
Dair Tensiben kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere tensiben karar verildi. 15/06/2021

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.