Emsal Mahkeme Kararı Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/16 E. 2022/45 K. 26.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ

T.C.
ANKARA
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/16 Esas
KARAR NO : 2022/45
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/09/2014
KARAR TARİHİ : 26/01/2022
KARARYAZ.TRH.: 26/01/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA:
Davacı vekilinin dava dilekçesi ile “… davacı şirketin elektrik üretim faliyeti gösteren ve perakende satış lisansına sahip olan bir tüzel kişilik olduğunu, ürettiği elektriği serbest tüketicilere satma hakkına sahip bulunduğunu, davalı şirketin ise davacı şirketin müşterilerinin sayaçlarını okumak suretiyle davacının sattığı elektrik miktarını belirlediğini, davalı şirketin yapmış olduğu bu hizmetin perakende satış hizmeti olarak adlandırıldığını ve bu hizmet karşılığında davalı tarafından fatura düzenlenerek bedellerin tahsil edildiğini, bu uygulamanın dayanağının EPDK’nın 875 sayılı kararı olduğunu, bu karara göre nisbi bir tarife uygulanarak ücretlerin belirlendiğini, EPDK’nın kararının Danıştay 13. Hukuk Dairesinin 06/04/2011 kararı ile iptal edildiğini, bu kararın Danıştayın İdari Dava Dairelerinin de benimsendiğini, bunun üzerine EPDK tarafından orta gerilim aboneleri ve alçak gerilim aboneleri için iki ayrı tarifenin belirlendiğini, bu karardan önce belirlenen ve tahsil edilen perakende satış hizmet bedellerinin davalı tarafından tahsil edildiğini, toplam miktarının 294.992,52-TL olup bu bedelin taraflar arasındaki anlaşma uyarınca ödendiği tarihten itibaren 6831 sayılı kanunun 51. maddesindeki faiz oranının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir…” karar verilmesini istediği görülmüştür.
SAVUNMA:
Davalılar cevap dilekçesinde özetle “zamanaşımının gerçekleştiğini, anlaşmazlıkların çözümü için öncelikle EPDK’ya başvurulması gerektiğini, davacı tarafından tahsil edilen perakende satış hizmeti bedelinin sayaç okuma işlemi olmadığını, bu nedenle tüm perakende satış hizmet bedelini geri isteme hakkının bulunmadığını, davacının dayandığı Danıştay kararının davacı gibi tüzel kişiler lehine olan karar olmadığını, serbest tüketiciler konumundaki tüketiciler lehine bulunduğunu, davacıların üretici olduğunu, 01/01/2013 tarihinden itibaren perakende satış hizmeti faliyetinin ….A.Ş tarafından yürütüldüğünü, bu nedenle pasif husumet ehliyetlerinin olmadığını belirterek davanın reddini .
..” talep ettiği görülmüştür.
DELİLLER:
Taraflar arasındaki 01/01/2003 tarihli sistem kullanım sözleşmesi getirtilmiş, Taraf delilleri toplanılmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, mahkememizin 2014/939 E, 2016/376 K sayılı ilamı ile “… Dava; taraflar arasındaki hizmet sözleşmesine dayalı ve haksız olarak tahsil edildiği ifade edilen bedelin tahsiline ilişkindir. Taraflar arasında dağıtım sistem kullanım anlaşması mevcuttur. Bu sözleşme 01/01/2003 tarihinde imzalanmıştır. Bu sözleşme uyarınca davalı davacı adına davacının abonelerinin sayaçları okuma görevini üstlenmiştir. Tarafların arasındaki uyuşmazlığın temeli EPDK kararı uyarınca tahsil edilen bedelin iade edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Taraflar arasında tahsil edilen bedel konusunda bir uyuşmazlık söz konusu değildir. Davacı davalı tarafından tahsil edilen bedellerin dayanağının iptal edildiğini belirterek ödediği bedellerin iadesini istemektedir. Taraflar arasındaki sözleşmenin incelenmesinde; sözleşmenin 4. maddesi uyarınca sözleşme ile ilgili olarak EPDK’nın almış olduğu kararların geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Bilirkişi tarafından düzenlenen raporda; davalının toplam tahsil ettiği PSH bedeli ile tahsil etmesi gereken tutar arasında toplam 249.993,66-TL miktarında fark olduğu belirtildikten sonra EPDK’nın almış olduğu 875 sayılı kararın Danıştay tarafından iptal edildiği, bu iptalin gerekçesi de değerlendirilerek haksız alınan bedelin iadesi gerektiği rapor edilmiştir. Bu rapor toplanan delillere ve dosya içeriğine uygun bulunmuştur. Tüm delillerin birlikte incelenmesi sonucunda; davacı ile davalı arasında sistem kullanım adı altında 01/01/2003 tarihinde sözleşme imzalandığı, sözleşmenin 4 ve ek belgelere göre söz konusu sözleşmenin uygulanmasında EPDK’nın kararlarının uygulanacağı anlaşılmaktadır. EPDK’nın 875 sayılı kararı uyarınca PSH bedeli olarak nitelendirilen perakende satış hizmeti bedelinin elektrik ücreti üzerinden nispi olarak ücretlendirildiği anlaşılmaktadır. Danıştay 13. Hukuk Dairesinin 2008/2695 esas, 2011/1368 karar sayılı ilamında EPDK’nın bu kararı inceleme konusu yapılmış, söz konusu hizmetin önemli bir kısmının endeks okuma işine ilişkin bulunduğu, endeks okuma işleminden doğan maliyetin tüketimin büyüklüğüne göre değişmediği, sadece abone sayacına ulaşım zorluğu ve mesafe gibi unsurların maliyeti etkilediği, bu nedenle alçak gerilim (AG) ve orta gerilim (OG) tüketiciler arasındaki fark gözetilmek sureti ile maktu bir ücretlendirme yapılmasının gerektiği belirtilerek EPDK’nın 875 sayılı kararı iptal edilmiş, bu karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından onanmıştır. Bu kararın kesinleşmesi üzerine EPDK tarafından 01/01/2012 tarihinde karara uygun şekilde düzenleme yapılmıştır. Kararın gerekçesi dikkate alındığında karardan önceki dönemlerde tahsil edilen bedellerin haksız olarak tahsil edildiği, verilen hizmetin karşılığı olmayan verilen hizmetten çok daha fahiş bir bedelle ücretlendirmenin yapıldığı ve bu ücretlendirmenin yapılırken EPDK kararına dayanıldığı, bu kararın iptal edildiği, EPDK’nın 01/01/2012 tarihinde almış olduğu karar uyarınca hizmet karşılığı belirlenen maktu bedelinin düşüldüğünde davalının davacıdan 249.993,66-TL miktarında fazla tahsilatta bulunduğu anlaşılmıştır. Bu miktarın davalıdan alınmasına karar vermek gerekmiştir… Davanın kısmen kabulü ile; 294.992,52-TL’nin dava tarihi olan 25/09/2014 tarihinden itibaren 6183 sayılı Kanunun 51. Maddesi uyarınca gecikme zammı ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine,” karar verildiği görülmüştür.
Davalı Temyizi üzerine Mahkememiz ilamının Yargıtay 23.Hukuk dairesinin 2017/2163 E,2020/2086 K sayılı ilamı ile “…Mahkemece taraflar arasında imzalanan sistem kullanım anlaşması çerçevesinde davalı şirketin kwh başına aldığı hizmet bedelinin, Danıştay 13. Dairesi tarafından iptal edilmesi üzerine karar tarihi ile iptal tarihi arasında davacı tarafından davalıya ödenen farkın iade edilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Elektrik dağıtım şirketleri tarafından tüketilen kwh bazında nisbi olarak tahsil edilen PSHB’nin yasal dayanağının ortadan kalkması nedeniyle davalının nisbi ücret ile maktu ücret farkı kadar zenginleştiği doğrudur. Ancak zenginleşmenin davacı aleyhine değil doğrudan tüketici aleyhine olduğu anlaşılmaktadır. Davacı aleyhine tüketiciler tarafından bu bedelin tahsili için dava açılması ve davacı tarafından ödenmesi halinde davacı bu bedeli talep edebilecektir. Davacının bu bedeli tüketiciye ödediğine ilişkin bir iddia da ileri sürülmediğine göre bu aşamada mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.” denilerek mahkememize bozularak iade edildiği görülmüştür.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2014/3111 E,2014/2802 K sayılı ilamında “…Dosya kapsamına göre, dağıtım şirketi olan davalı UEDAŞ tarafından toptan satış şirketi olan davacı adına düzenlenen faturada 01.09.2006-01.12.2010 dönemine ait sayaç okuma bedeli olarak her sayaç başına sabit ücretin hesaplanması gerektiği halde EPDK’nun 24.08.2006 tarih, 875 sayılı kararı ile tüketilen enerji miktarına göre değişik miktarda sayaç okuma bedelinin davacı şirketten tahsil edildiği anlaşılmaktadır. Davalı şirket tarafından faturaya esas alınan EPDK’nun 24.08.2006 tarih, 875 sayılı kararında “Perakende Satış Hizmeti verilen tüm kullanıcılara kwh bazında belirlenen perakende satış bedelinin uygulanacağı” belirtilmiştir. 5496 sayılı Kanun ile 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa eklenen geçici 9.maddesinde yer alan “fiyat eşitleme mekanizmasının” uygulanacağı açıklanmıştır. Danıştay 13.Dairenin, 06.04.2011 tarih, 2008/2696 E.- 2011/1368 K.sayılı kararı gereğince; “Sayaç okuma ve faturalama hizmetlerine ilişkin maliyetlerin, abone grubuna ve tüketim enerji miktarına göre değişiklik gösterecek maliyetler olmadığı ve bu nedenle abone başına sabit ücret uygulanması gerektiğinden” bahisle EPDK’nun 24.08.2006 tarih, 875 sayılı kararın iptaline karar verilmiştir. İptal kararları geriye yürür. İptal edilen karar hiç alınmamış gibi, ilke olarak eski durum kendiliğinden geri gelir. İptal edilen karar, davacıdan başka kişileri de ilgilendirecek nitelikte ise, davada taraf olmayan, fakat iptal edilen kararla ilgisi bulunan üçüncü kişileri de etkiler(Prof Dr. A.Şeref Gözübüyük, Yönetsel Yargı, Eylül 2007, syf. 249).Davada, EPDK’nun iptal edilen 24.08.2006 tarih, 875 sayılı kararı gereğince yapılan fazla ödemenin tahsili talep edilmektedir.Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı tarafından 01.09.2006-31.12.2010 döneminde 360.315,75 TL fazla ödeme yapıldığı açıklanmıştır. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, taraflar arasında düzenlenen “Sistem Kullanım Antlaşması”nın 3-A/1-4.maddesinde “Dağıtım Şirketinin hatası nedeniyle fazla tahsil edilen tutarın 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 51.maddesine göre gecikme zammı ile sonraki ödeme dönemine ait bedelden mahsup edilir” hükmü yer almaktadır. Davada, davalı şirketin EPDK’nun 875 sayılı kararı gereğince tahsil edilen alacak yönünden sözleşme hükümleri ve davalının, 21.07.1953 tarihinde yürürlüğe giren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 1. ve 3. maddelerinde bu kanunun uygulanacağı kuruluşlar arasında bulunup bulunmadığı gerekçede tartışılmadan, hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bundan başka, bilirkişi raporuna göre davacının ödediği miktarın tamamının iadesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Oysa, davacının sabit sayaç okuma bedelinden sorumlu olması nedeniyle bu miktarın mahsup edilerek, kalan miktarın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir.Ayrıca, davalının daha evvel temerrüde düşürülmediği anlaşıldığından faizin 10.000 TL’lik kısmına 29.09.2011 dava tarihinden itibaren, ıslah edilen 350.315,75 TL’nın ise 18.12.2012 ıslah tarihinden itibaren işletilmesi gerekirken, mahkemece; son ödeme tarihi 31.12.2010 tarihinden itibaren başlatılması da bozmayı gerektirmiştir….” denildiği görülmüştür.
DEĞERLENDİRME:
Davacı tarafça taraflar arasındaki 01/01/2003 tarihli sistem kullanım sözleşmesi uyarınca fazladan tahsil edilen PSH bedeli olarak nitelendirilen perakende satış hizmeti bedelini tahsili, davalı tarafça davanın reddine karar verilmesi talep edilmiş olup;
Taraflar arasındaki 01/01/2003 tarihli sistem kullanım sözleşmesi bulunduğu, Eylül 2006- Aralık 2010 dönemine ait sayaç okuma bedeli olarak her sayaç başına sabit ücretin hesaplanması gerektiği halde EPDK’nun 24.08.2006 tarih, 875 sayılı kararı ile tüketilen enerji miktarına göre değişik miktarda sayaç okuma bedelinin davacı şirketten tahsil edildiği, davalı şirket tarafından faturaya esas alınan EPDK’nun 24.08.2006 tarih, 875 sayılı kararının ( kararda “Perakende Satış Hizmeti verilen tüm kullanıcılara kwh bazında belirlenen perakende satış bedelinin uygulanacağı” belirtilmiş, 5496 sayılı Kanun ile 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa eklenen geçici 9.maddesinde yer alan “fiyat eşitleme mekanizmasının” uygulanacağı açıklanmıştır.) Danıştay 13.Dairenin, 06.04.2011 tarih, 2008/2696 E.- 2011/1368 K.sayılı kararı ile “Sayaç okuma ve faturalama hizmetlerine ilişkin maliyetlerin, abone grubuna ve tüketim enerji miktarına göre değişiklik gösterecek maliyetler olmadığı ve bu nedenle abone başına sabit ücret uygulanması gerektiğinden” bahisle iptaline karar verildiği , İptal kararlarının geriye yürümesi gereği İptal edilen karar hiç alınmamış gibi eski durum kendiliğinden geri gelmesi gerektiği dikkate alındığında dosyamızda da EPDK’nun iptal edilen 24.08.2006 tarih, 875 sayılı kararı gereğince yapılan fazla ödemenin tahsili talep edilmekte olması , davacı tarafından 01.09.2006-31.12.2010 döneminde 294.992,52-TL’nin TL fazla ödeme yapıldığı mahkememizce itibar edilen bilirkişi raporu ile sabit olup, bilirkişi raporu, taraflar arasındaki 01/01/2003 tarihli “Sistem Kullanım Antlaşması”nın 3-A/1-4. ve sözleşmenin ek 4. madesi gereği davacının fazla yapılan tahsilin iadesi talebinde haklı olduğu , Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2014/3111 E, 2014/2802 K sayılı ilamı ve tüm dosya içeriği ile anlaşılmakla, davacı şirketin 21.07.1953 tarihinde yürürlüğe giren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 1. ve 3. maddelerinde sayılan kuruluşlar arasında bulunmadığı faiz talebi yönünden, davalının davadan önce temerrüde düşürülmemesi faiz talebi yönünden , alacağın sözleşmeden kaynaklı olması BK 146. Maddesi gereği 10 Yılık zaman aşımına tabi olması yerinde görülmeyen zaman aşımı itirazları yönünden gözetilerek tüketiciler tarafından açılacak davaların muhatabının davacı olması, davalı kurumca varsa tüketicilere ödenen bedelin taraflar arasındaki sözleşme gereği rücuen davacıdan tahsil edilebileceği de gözetilerek aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin16/06/2020 tarih, 2017/2163 esas, 2020/20086 karar sayılı bozma ilamına direnilmesine,
Davacının davasının kısmen kabulü ile 294.992,52-TL’nin dava tarihi olan 25/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Alınması gerekli 20.150,93-TL harçtan mahkememiz veznesine peşin yatırılan 5.037,75-TL’nin mahsubu ile kalan 15.113,18-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir yazılmasına,
Davacı tarafından yargılama gideri olarak (tebligat,müzekkere.bilirkişi üc. Vs) yapılan 2.961,00 TL si ile harç olarak yatırılan 5.037,75 TL olmak üzere toplam aşağıda dökümü yazılı 7.998,75 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
HMK 333. maddesi uyarınca artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Davacı davada kendisini vekille temsil ettirmiş olup 29.099,47 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtayda Temyiz yolu açık olmak üzere verilen açıkça okunup usulen anlatıldı. 26/01/2022

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.