Emsal Mahkeme Kararı Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/136 E. 2021/563 K. 23.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/136 Esas – 2021/563
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ

T.C.
ANKARA
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/136 Esas
KARAR NO : 2021/563

DAVA : Sigorta (Trafik Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 04/03/2021
KARAR TARİHİ : 23/06/2021
KARARYAZ.TRH.: 24/06/2021
Mahkememizde görülmekte olan Sigorta davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA: Davacı vekilinin dava dilekçesi ile “… davalı … Sigorta Şirketi nezdinde 364712413 numaralı poliçe ile teminat altına alınmış olan diğer davalı … sevk ve idaresindeki … plakalı vasıta, 12.01.2020 tarihinde müvekkili şirkete ait 07.00.14.0323 plakalı 2014 model … marka sarı renkli iş makinesi kasasında iken (kepçe homurtun köprüye çarpması sonucunda) maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza sonrasında düzenlenen Trafik Kaza Tespit Tutanağı’ın dan kazanın oluşumunda davalı sürücü …’ın 2918 sayılı K.T.K.’ nın 65/1-i (Yükü, her çeşit yolda ve yolun her eğiminde dengeyi bozacak, yoldaki bir şeye takılacak ve sivri çıkıntılar hasıl edecek şekilde yüklemek) maddesini ihlal etmesi nedeniyle tam kusuruyla sebebiyet verdiğinin anlaşıldığını, müvekkili kazaya uğrayan konu iş makinesini İzmit Belediyesi Temizlik işleri Müdürlüğü bünyesinde 2019/279319İKN nolu işte çalıştırmakta iken bahse konu ihale işinin bitmesi sebebiyle iş makinesini yeni bir işte çalıştırmak üzere davalı … ile nakletmek için anlaşıp … plakalı vasıtaya İzmit’ten Adana’ya nakil edilmek üzere yükletildiğini, … plakalı vasıtanın … sevk ve idaresinde iken (iş makinesini teslim etmek üzere seyir halinde iken) Aksaray-Merkezde 50. Cadde üzerinde bulunan Kara Yolları Genel Müdürlüğü köprüsüne çarparak tam kusurlu olarak kazaya ve hasara sebebiyet verdiğini,… zararının karşılanması gayesi ile 10.03.2020 tarihinde davalılara karşı arabuluculuk müessesine başvurulduğunu, anlaşma sağlanamadığını, davalılar ile anlaşma sağlanamaması üzerine daha fazla zararının artmaması için müvekkili şirketin iş makinasını yaptırmak için … yetkili servisinden teklif aldığını ve sonrasında daha uygun fiyat teklifi veren özel servise 65.460,50-TL’ ye (KDV dahil) 30.05.2020 tarihinde ekte sunulan fatura karşılığında tamirini yaptırdığını, 07.00.14.0323 plakalı 2014 model … marka iş makinası sürekli olarak kiraya verildiğini, çalıştırıldığını, iş makinesinin 12.01.2020 Tarihinde kazaya karışmış olduğunu, 30.05.2020 Tarihinde onarıldığını, aradan geçen süre içerisinde müvekkili iş makinesini kullanamadığını, kiraya veremediğini, bu sebepten ötürü de üçüncü kişilerden iş makinesi kiralamak zorunda kaldığını, ticari kazanç kaybı yaşandığını, müvekkilinin kazaya karışan iş makinesini kiraya veremediğini, çalıştıramadığını ve yerine çalıştırmak üzere iş makinesi kiralamak zorunda kaldığını, maddi zarara uğradığını, iş makinesinin kaza öncesi çalıştığı ihale işine ilişkin evraklar ile ikame iş makinesi kiralama işlemine ilişkin olduğunu, onarım bedeli olan 65.460,50-TL’ nin (H.M.K. 109. Madde gereği fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile şimdilik) kaza tarihi olan 12.01.2020 tarihinden işleyecek olan avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile kazanç kaybının tutarı olan 20.000,00-TL’ nin (H.M.K. 109. Madde gereği fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik) kaza tarihi olan 12.01.2020 Tarihinden işleyecek olan avans faizi ile birlikte davalı …’ n dan tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine…, ” karar verilmesini istediği görülmüştür.
SAVUNMA:Davalı Halil Kocaoğlu vekili cevap dilekçesinde özetle ” yetki yönünden itirazlarının trafik kazlarından kaynaklı maddi tazminat davalırında HMK 9 maddesindeki genel yetki kuralına göre davalılardan birinin konutu mahkemesi veya HMK 21 maddesine göre haksız eylemin işlendiği mahkemesi yetkili olacağını, davacının davasını yetkisiz mahkemede açtığını, kazanın olduğu yer Aksaray ili olduğunu, dolayısıyla davanın Aksaray ya da Niğde ili Bor ilçesinde açılması gerektiğini, genel anlamda dava dilekçesi içeriğine bakıldığında mevcut davada davacı tarafın sebepsiz zenginleşmeye sebep olacak şekilde tazminat istediğini, kazaya karışan tırın, müvekkilinin sürücüsü olduğunu, kepçeyi İzmit ilinde yükleyen firmanın yüklemede hata yaparak kazanın oluşumuna sebebiyet verdiğini, kepçenin damperini indirmeyerek yüklemede hata yaptığını, müvekkilinin uzun yıllar tır şoförlüğü yapmakta olduğunu, bugüne kadar hiç böyle bir kazaya karışmadığını, müvekkilinin kullandığı tırın bir diğer davalı olan sigorta şirketi (… SİGORTA) tarafından hem nakliye sigortası hem de kasko bağlamında teminat altında olduğunu, sigorta poliçesinin 5.savfasında bulunan ‘yurtiçi Taşıyıcı Sorumluluk Sigortası başlığı altındaki madde acılan davada hem davacının oluşan zararını hem de kepçenin tamir sürecinde yoksun kaldığı geliri karşılamak durumunda olduğunu, … davalı sigorta şirketinin karşılaması gerektiğini…, müvekkilinin olayın sıcaklığı ve paniğiyle verdiği ifadenin kopyala yapıştır mantığıyla sanki %100 kusurluymuş da kusurunu peşinen kabul ediyormuş gibi dava dilekçesinde lanse edilmesinin hakkaniyete ve temel hukuk ilkelerine aykırı olduğunu, kaza tespit tutanağı ve ilgili belgelere bakıldığında müvekkilinin ne asli ne de tali kusurunun olmadığını, yerinde yapılacak keşifle de bu durum teyit edileceğini…, davacının manevi zararına ilişkin olarak da talep edilen miktarın son derece fahiş olduğunu, iyi niyet amacı taşımadığını, hasar alan kepçeyle ilgili tamir. işçilik ve parça ücretlerine bakıldığında esasen istenen tazminatın gerçek rakamı yansıtıp yansıtmaığının da şüpheli olduğunu…, Yargıtay taşıma hukukundan kaynaklı davalarda bilirkişi incelemesinin uzman olmayan hukukçu bilirkişiden rapor alınmasının bozma nedeni saydığını, Yargıtay 1l. Hukuk Dairesi’nin 09.10.2014 tarihli, ….K. sayılı kararında; “…HMK’nın 266’ncı maddesi uyarınca çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınacağı hüküm altına alındığını, davalı sigorta şirketi tarafından müvekkili …’nun ibra edildiğini, bu yönden de davanın reddi gerektiğini, ibranameyi ekte sunduklarını, kaza tespit tutanağında müvekkiline atfedilen kusur yönünden de hatalı bir değerlendirme yapılmış olduğunu, bu yönden de keşif yapılmasını…, açılan davanın yetki yönünden reddi ile dosyanın yetkili Aksaray Asliye Hukuk Makemesi ya da Bor Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini, davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasını…,” talep ettiği görülmüştür.
Davalı … Anonim Sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle ” dava dilekçesi edilmiş olduğunu, dava yetkili mahkemede ikame edilmediğini, müvekkili şirketin merkezinin “Rüzgarlıbahçe Beykoz/İstanbul” olduğundan müvekkili … Mahkemeleri yetkili olduğunu, diğer davalı …’nun müvekkili 03/10/2020 vade tarihli Birleşik Kasko bulunduğunu, şirket nezdinde 364712413 numaralı 03/10/2019-Sigoıta Poliçesi “Genişletilmiş Kasko” poliçesi bulunduğunu.., talebin teminat dışı olduğunu, Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde taşıyıcının sorumluluğu bulunmadığını, taşıyıcı sigortalının somut olayda kusuru da mevcut olmadığını, davanın reddi gerektiğini…, davacının talebinin fahiş olduğunu, eksik sigorta bulunmadığını, ikrar anlamına gelmemek üzere hesaplama yapılacaksa hali iş bu hususun gözetilmesin…, kazanç kaybı poliçe teminatı kapsamında olmadığından davacı tarafın yalnızca diğer davalı yönünden iş bu talebi ileri sürdüğünü, hüküm tesisinde iş bu hususun göz önünde bulundurulmasını talep ettiklerini…, davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini…” talep ettiği görülmüştür.
DELİLLER: Birleşik Kasko Sigorta poliçesi ve hasar dosya sureti getirtilmiş poliçenin 03/10/2019 tarihinde düzenlendiği, 1 yıllık süreyi kapsadığı, poliçenin Aksaray ilinde düzenlendiği görülmüştür.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26.Hukuk Dairesinin … K sayılı ilamında “…Dava konusu uyuşmazlık, işleten, sürücü ve işletenin hukuki sorumluluğunu üzerine alan ZMMS sigortacısı aleyhine açılmış trafik kazası nedeniyle iş göremezlik ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplara ilişkin maddi tazminat ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Dava konusu uyuşmazlık trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminata ilişkin olmakla, dava konusu uyuşmazlıkta yetkili mahkeme veya mahkemelerin tespiti ile açılan davada yetkisizlik kararı veren davanın açıldığı yer mahkemesinin yetkili olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.6100 sayılı HMK’nın 6/1.maddesinde; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişiliğin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm aksine kesin yetki kaydı olmayan tüm davalar için genel yetki kaydıdır.Trafik kazası aynı zamanda haksız fiil teşkil eden bir eylem olduğundan 6100 Sayılı HMK’nın 16.maddesinde ise “Haksız fiilden doğan davalarda haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesidir yetkilidir” hükmü yer almaktadır. Uyuşmazlık, ZMMS’den kaynaklandığından ve bu sigorta türü 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun 110.maddesinde düzenlendiğinden diğer bir yetki kuralı da bu yasada yer almakta olup, buna göre “Motorlu araç kazalardan dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar sigortacının merkez veya şubesinin, veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinin birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir” hükmü yer almaktadır. Somut olayda olduğu üzere bir davada birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa davacı bu mahkemelerden birinde dava açma hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa o zaman seçme hakkı davalı tarafa geçmektedir, (aynı yönde Yargıtay …Hukuk Dairesi’nin …Karar)Dava konusu uyuşmazlıkta davacı, davalı sigorta şirketinin Ankara’da bölge müdürlüğü bulunduğu iddiasına dayalı olarak dava açmıştır.Somut olayda yukarıda belirtilen yetki kuralları değerlendirildiğinde; öncelikle HMK’nın 6.maddesi gereğince davalı sigorta şirketinin yerleşim yerinin İstanbul’da bulunduğu anlaşılmıştır. 6102 Sayılı TTK’nın 40.maddesi gereğince, “Her tacir ticari işletmenin açıldığı günden itibaren 15 gün içinde, ticari işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettirilir. Merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilan olunur.” hükmü yer almaktadır. Bu kapsamda davalı sigorta şirketinin HMK’nın 6.maddesi anlamında yerleşim yerinin ticaret siciline kayıtlı olduğu açıktır. Diğer yetki kuralı ise: haksız fiile ilişkin 6100 Sayılı HMK’nın 16. maddesinde yer alan haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi kuralı dikkate alındığında, dosyada mevcut kaza tespit tutanağına göre trafik kazası Aksaray’da meydana gelmiş olup, kazanın meydana geldiği yere göre yetkili yer kaza yeri mahkemesidir. Yine dosyada mevcut dava dilekçesine göre davacının yerleşim yeri Aksaray’dır.Seçimlik yetki kurallarına 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110.maddesinde düzenlenen yetki kuralına göre de. motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin dava sigortacının merkez veya şubesi ile sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabilecektir. Davalı sigorta şirketi tarafından düzenlenen poliçenin Aksaray’da düzenlendiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla yukarıda anlatılan yasal hükümlere göre; davacının ikametgahı yetki kuralına göre yetkili mahkeme, kazanın meydana geldiği yer bir başka deyişle haksız fiilin meydana geldiği ve kazanın oluştuğu yer kuralına göre yetkili mahkeme, davalı tüzel kişi sigorta şirketinin yerleşim yeri kuralına göre yetkili mahkeme ve sigorta poliçesini düzenleyen acentenin bulunduğu yer mahkemesi yerine davacı bu seçimlik yetkisini aşarak Ankara Asliye Ticaret Mahkemelerinde dava açmıştır.Davanın açılmasında dayanılan hususun, davalı sigorta şirketinin Ankara’da bölge müdürlüğünün bulunması olduğu, ancak yukarıda ayrıntıları açıklandığı üzere bölge müdürlüklerinin hukuki statüsü kapsamında yetkiye esas alınacak bir tüzel kişiliğinin ve yasada düzenlenmiş bölge müdürlüğü esasına göre bir yetki kaydının bulunmadığı hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde açıktır. Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06/03/2003 tarih … Karar sayılı ilamında özetle; “Sigorta şirketlerinin bölge müdürlüklerinin tüzel kişiliği yoktur ve şube olarak işlem göremezler. Bu nedenle açılmış veya açılacak bir davada husumet ehliyetleri yoktur.” Aynı Daire’nin 09/10/2000 tarih… Karar sayılı ilamında ise “Şubenin bulunduğu yerde dava açılabilmesi için, işlemin şube işleminden kaynaklanması gerekir. Trafik kazasına karışan aracın şubeye ait olduğu iddia edilmemiş ve davada genel müdürlük hasım gösterilmiş ise şubenin bulunduğu yerde dava açılamaz.” şeklinde içtihatları mevcut olup nitekim yukarıda yer verilen Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 23/09/2013 tarihli ilamındaki karşı oy gerekçesinde de sigorta şirketinin bölge müdürlüğünün ticaret siciline şube olarak tescilinin yapılmadığı, yasada düzenlemeye tabi tutulan şube gibi kabul edilemeyeceği görüşüne yer verilmiştir. Dava konusu uyuşmazlıkta ayrıca acente ve şube kavramının da incelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle bu kavramlar üzerinde durulmak suretiyle konunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. 6102 Sayılı TTK’nın 48. maddesinde, şube kavramı bir tanım yapılmaksızın düzenlenmiş olup, bu madde de yukarıda yer verilen TTK’nın 40. maddesindeki düzenlemede olduğu gibi “her şube kendi merkezinin ticaret unvanını, şube olduğunu” belirterek kullanmak zorundadır. Bu unvana şube ile ilgili ekler yapılabilir. TTK’nın 40/3. maddesinde ise “Merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilan olunur.” hükmü yer almaktadır. Şube tanımı TTK’nın 48. maddesinde yapılmamış olup. 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar Borsalar Kanunu ve 5411 Sayılı Bankacılık Kanununda şube tanımı yapılmıştır. Bu tanıma göre “Bir merkeze bağlı olduğu halde müstakil muhasebesi bulunan ve muhasebesi merkezde tutulduğu ve …müstakil sermayesi bulunmadığı halde, kendi başına sınai faaliyet ve ticari işlem yapan yerler ve satış mağazaları bu kanunun uygulanması bakımından şube sayılır” hükmü yer almakta olup, buna göre şubenin kendi adına ve hesabına hareket etmesi söz konusu değildir. Dolayısıyla şubeler merkezden aldığı yetkiye dayalı olarak 3. kişiler ile ticari ilişki kurabilen ve TTK’nın 40. maddesi gereğince bulunduğu yerin ticaret siciline tescili gereken yasalarda düzenlenmiş bir tüzel kişilik birimidir. Halbuki bölge müdürlüğü tamamen her şirketin işlem hacmi, kendi iç işleyişi, personel ve hizmet sunumu, eksper gönderilmesi gibi bir takım yönetim işlemlerini yürütmek üzere, iç işleyiş kapsamında 3. kişiler ile doğrudan ve kendi adına işlem yapma ehliyetine ve tüzel kişiliğine sahip olmayan idari birimlerdir. Dolayısıyla yasa da düzenlenmeyen, herhangi bir sicile kaydı olmayan, olması da gerekmeyen şirketin kendi iç işleyişi ile ilgili kurduğu bölge müdürlüklerinin bulunduğu yer esasına göre bir yetki kaydının belirlenmesi yasaya aykırıdır. Bölge Müdürlükleri hakkında yasada bir hüküm bulunmadığından ticaret siciline tescili gereken, davacı veya davalı olarak taraf ehliyetine sahip olan şube gibi değerlendirilmesi yasanın çok açık hükümlerine aykırıdır.Sigorta sözleşmesini yapan acentenin durumu ise şubeden farklıdır. Zira acenteler; 6102 Sayılı TTK’ nın 102. maddesinde tanımlanmış olup, “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi, veya bunları bu tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir” düzenlemesi bulunmakta olup, aynı yasanın 105.maddesinde ise “Acente, aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmeler ile ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili adına yapmaya veya bunları kabule yetkilidir. Bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava açabileceği gibi kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir.” hükmü ile acentelerin sözleşme yapma yetkisi bakımından TTK’nın 107. maddesinde “özel ve yazılı bir yetki almadan acente müvekkili adına sözleşme yapmaya yetkili değildir. Acentelere müvekkilleri adına sözleşme yapma yetkisi veren belgelerin, acente tarafından tescil ve ilan ettirilmesi zorunludur.” hükümleri bulunmaktadır. Bu yasal hükümlerden anlaşılacağı üzere acente, doktrindeki tabiri ile bağlı olmayan tacir yardımcılarındandır. Acente TTK’ nın 105.maddesi gereğince hukuki uyuşmazlıklarda müvekkili adına dava açabilecek ve kendisine karşı aynı sıfatla dava açılabilecek bir tüzel kişilik olmasına ve TTK’ nın 107.maddesi gereğince acentelerin müvekkilleri adına sözleşme yapma yetkisinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ayrıca ticaret sicil gazetesinde ilan ettirilmesinin zorunlu olmasına göre, bölge müdürlüğünün acenteden daha yetkili olduğuna dair görüşün yasal bir dayanağı bulunmamaktadır. Zira bölge müdürlüğü ne sözleşme yapma yetkisine sahiptir, ne ticaret siciline tescil ve ilan edilmektedir, ne de genel müdürlüğe izafeten acente gibi kendisine dava açılması veya bu sıfatla kendisinin dava açma yetkisi bulunmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere gerek şube gerekse acenteye ilişkin hükümler TTK ve diğer özel kanunlarda açıkça düzenlenmiş olup yasada düzenlenmeyen, görev ve yetkilerinin ne olduğu, hangi bölgede bulunduğu bilinmeyen veya varsa adresi, ancak internet arama motorlarında yapılacak arama ile bulunabilecek bölge müdürlüğünün bulunduğu yerin yasada düzenlenen şube ve acenteye kıyasla yetkili olarak kabul edilmesi Anayasanın 142. maddesinde düzenlenen mahkemelerin görev ve yetkilerinin ancak kanunla düzenleneceğine ilişkin Anayasa hükmüne açıkça aykırıdır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu …Karar sayılı içtihadında özetle; ”…2918 sayılı KTK ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanununun ilgili maddelerinde bölge müdürlüğünün yetkili olduğu yönünde bir düzenlenme bulunmamaktadır. Kanunda bulunmayan bir düzenleme de yorum yolu ile genişletilemez. Bu durumda HMK’nın 7. maddesi hükmü uyarınca bölge müdürlüklerin bulunduğu yer mahkemelerinin de yetkili mahkeme olarak kabul edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.” Nitekim Anayasanın 142. maddesinde ”Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir” hükmü mevcuttur. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (Trafik Sigortası) Genel Şartlarının C.7.maddesinde de yetkili mahkemeler belirlenmiş, Kanundaki yetki kuralı aynen tekrar edilmiştir.Sigorta Şirketleri ve Reasürans Şirketlerinin Kuruluş ve Çalışma Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 10. maddesinde, şirketlerin bölge müdürlükleri ve şube açmak suretiyle yurt içinde teşkilatlanmasının, yurt dışında şube veya temsilcilik açması ilgili diğer mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla serbest olduğu, ancak bu şekilde faaliyete başlanmasını ve faaliyetin sona erdirilmesini müteakip bir ay içinde şirketçe Müsteşarlığa bildirimde bulunulması gerektiği düzenlenmiştir.Mevcut bu düzenleme dikkate alındığında Sigorta Şirketleri ve Reasürans Şirketlerinin Kuruluş ve Çalışma Esaslarına İlişkin Yönetmelik hükümleri uyarınca bölge müdürlüğü yapılanmasına izin verilmiş, genel müdürlük ile şube ve acenteler arasında bölge müdürlüğü adında bir yapılanmanın kurulabileceği kabul edilmiştir.”Acente ve şubeyi denetleyen üst mercii olan, genel merkezin emir ve talimatı doğrultusunda çalışan ve yetkisi şubeye göre daha fazla yetkisi olan bölge müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesinin de yetkili olduğunun kabul edilebilmesi için en azından sözleşmeyi yapan acentenin bulunduğu yerin bölge müdürlüğü olması zorunludur. Acentenin bağlı olmadığı bir bölge müdürlüğünün acentenin yaptığı iş ve işlemlerden haberdar olması, bu iş ve işlemleri denetlemesi ve acenteden daha yetkili bir üst bir merci olarak kabulü mümkün değildir. Tüm bu nedenlerle dava konusu uyuşmazlıkta, davalı tarafın süresi içerisinde ileri sürdüğü yetki itirazının kabulü ile davacının kanunen belirlenen yetkili mahkemelerden hiçbirinde dava açmadığı, bu nedenle seçim hakkı davalı tarafa geçtiğinden, Ankara Asliye Ticaret Mahkemesinin 2918 sayılı KTK m. 110/2 fıkrada öngörülen sigorta şirketinin merkezi, şube, acentenin bulunduğu yerlerden ve tarafların ikametgahı olan yerlerden olmadığı, ayrıca kazanın Ankara’da meydana gelmediği gerekçesi ile yetkisizlik nedeni ile davanın usulden reddine, yetkili mahkemenin Aksaray Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna ilişkin ilk derece mahkemesi gerekçesi ve buna göre vardığı sonuç isabetli olup, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün istinaf sebeplerinin reddiyle mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olması nedeni ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1.maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş,…” denildiği görülmüştür.
GEREKÇE:Davacı tarafça trafik kazasına bağlı aracındaki hasar bedelinin ve araç mahrumiyet bedelinin tazmini talebinde bulunulmuş, davalılarca ayrı ayrı tarafça süresi içerisinde yetki itirazında bulunulmuş olup; Dava konusu uyuşmazlıkta davacı tarafça davalı sigorta şirketinin Ankara’da bölge müdürlüğü, şubesi bulunduğu iddiasına dayalı olarak dava açılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 6/1.maddesinde; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişiliğin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm aksine kesin yetki kaydı olmayan tüm davalar için genel yetki kaydıdır.Trafik kazası aynı zamanda haksız fiil teşkil eden bir eylem olduğundan 6100 Sayılı HMK’nın 16.maddesinde ise “Haksız fiilden doğan davalarda haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemeside yetkilidir” hükmü yer almaktadır. Uyuşmazlık konusu kısmen kasko sözleşmesinden kaynaklandığından 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun 110.maddesinde düzenlenlenen “Motorlu araç kazalardan dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar sigortacının merkez veya şubesinin, veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinin birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir” hükmünün uygulama alanı bulunmadığı görülmüştür.
Somut olayda uygulanması gereken yetki kuralları değerlendirildiğinde; öncelikle HMK’nın 6.maddesi gereğince yetkili mahkemenin davalı sigorta şirketinin yerleşim yeri olan İstanbul Adliyesi mahkemeleri yada davalı Halil Karacaoğlunun yerleşim yeri olan Niğde ili Bor ilçesi Mahkemeleri ile 6100 Sayılı HMK’nın 16. Maddesi gereği, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi kuralı dikkate alındığında, dosyada mevcut kaza tespit tutanağına göre trafik kazasının meydana geldiği Aksaray Adliyesi mahkemeleri ve yine dosyada mevcut dava dilekçesi ve vekaletnameye göre zarar gören davacının yerleşim yeri adresi uyarınca İstanbul … Mahkemeleri olduğu, dava konusunun kasko poliçesine dayalı olması nedeniyle Karayolları Trafik Kanunu’nun 110.maddesindeki yetki kuralının uygulanma ihtimalinin bulunmadığı davacı tarafça ,zarar gören davacının ikametgahı yetki kuralına göre yetkili mahkemenin kazanın meydana geldiği yer bir başka deyişle haksız fiilin meydana geldiği ve kazanın oluştuğu yer kuralına göre yetkili mahkeme, davalı tüzel kişi sigorta şirketinin yerleşim yeri kuralına göre yetkili mahkeme veya diğer davalı Halil Karacaoğlunun yerleşim yeri mahkemesi yerine seçimlik yetki aşılarak yetkisiz olan Ankara Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açıldığı,seçimlik hakkın davalı tarafa geçtiği davalı tarafça yetkili mahkemenin ortak yetkili mahkeme olan haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği Aksaray Mahkemeleri olarak belirtildiği tüm dosya içeriği ile anlaşılmakla mahkememizin yetkisizliğine ilişkin aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
Mahkememizin yetkisizliği nedeniyle davanın usulden reddine,
Talep halinde dosyanın yetkili Aksaray Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
Yargılama gideri ve vekalet ücreti hususlarının HMK’nun 331/2. Maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkeme tarafından karara bağlanmasına,
Davacı tarafça yatırılan gider avasından kullanılmayan bakiye kısmın HMK’nun 333 . Maddesi uyarınca hüküm kesinleştikten sonra davacıya iadesine,
HMK’nun 20. Maddesi gereğince; Görevsizlik ve Yetkisizlik kararı hakkında, taraflardan biri tarafından süresi içinde kanun yoluna başvurulmaz ve işbu karar kesinleşir ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi durumunda dosyanın yetkili ve görevli mahkemesine gönderilmesine, aksi takdirde, davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına
Dair Taraf vekillerini yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/06/2021