Emsal Mahkeme Kararı Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/510 E. 2021/190 K. 02.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. …11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ

T.C.
ANKARA
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/534 Esas
KARAR NO : 2021/153

2- …
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/10/2020
KARAR TARİHİ : 17/02/2021
KARAR.YAZ.TRH.: 18/02/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA:
Davacı vekilinin dava dilekçesi ile “… müvekkili ile davalılar arasında 09.12.2019 tarihinde ortaklık protokolü yapılmış, bu protokole dayanılarak davalılara müvekkili tarafından keşide edilen toplam 1.500.000.TL’lik 10 adet 150.000.TL’lik senedin düzenlenerek verildiğini, daha sonra protokol eki olarak 24.6.2020 tarihinde ek protokol düzenlendiğini, davalılardan 10 adet senet iade alınmış ve protokolde belirtildiği gibi dava dışı …’e teslim edilmek üzere 30.10.2020 vadeli 35.000.TL, 30.11.2020 vade tarihli 150.000.TL ve 30.12.2020 vade tarihli 150.000.TL’lik 3 adet teminat senedi düzenlenerek davalıya teslim edildiğini, davalının 09.12.2019 tarihli protokol gereğince yükümlülüklerini yerine getirmemiş ve işbu protokolün akim kaldığını, 24.6.2020 tarihli ek protokol gereğince dava dışı …’e teslim edilmesi gereken senetlerin bu kişiye teslim edilmediğinin, öğrenildiğini ve davalılardan senedin iadesinin istenildiğini fakat bu güne kadar söz konusu senetlerin müvekkiline iade edilmediğini, protokolde söz konusu 3 adet senetin davalılara dava dışı …’e teslim edilmek üzere verildiğini, davalıların bu senedi teslim etmediğini müvekkiline iade etmediğini, senetlerin başka işte kullanılmasının mümkün olmadığını, teminat olarak verildiğini, senetin, kambiyo senedinin gerektirdiği vasıfları taşımadığını, teminat senedi olduğunu, teminat senedi olarak verildiği için davalılar tarafından üzerinde başka kalemle oynanmış olma ihtimali bulunduğunu, davalıların senedi icraya koyma ve senedin 3.kişilerin eline geçme durumu söz konusu olduğunu, bu nedenle 30.10.2020 vade tarihli 35.000.TL’lik senedin protesto edilmemesi ve icra takibi yapılmaması hususunda tedbir talepli işbu menfi tespitin davasının açılması gereği doğduğunu, protokol gereğince teminat olarak verilen ve iade edilmeyen 30.10.2020 vade tarihli 35.000.TL’lik senet ile ilgili olarak müvekkilin borçlu olmadığının ve alacağın muaccel hale gelmediğinin tespitine, öncelikle tensip kılınacak teminat karşılığı senedin protesto edilmemesi ve icraya konulmaması için ihtiyati tedbir kararı verilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalılara tahmiline…, ” karar verilmesini istediği görülmüştür.
SAVUNMA:
Davalının cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
DELİLLER:
Davacı vekilince 24/06/2020 tarihli ek protokol ,19/12/2019 tarihli protokol suretleri ile bono fotokopilerinin ibraz edildiği görülmüştür.
Davacı tarafça dava dilekçesi ve eklerinde arabuluculuk son tutunağının ibraz edilmediği görülmüştür.
Ankara Bam ….Hukuk Dairesinin …. K sayılı ilamında “…Kanun metninin kaleme alınış şekli itibarı ile anlatım ve ifade yerleşiminin tam olmadığı görülse de “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında” dava açılmadan önce denilmek sureti ile kriter olarak alacak ve tazminat talebi öngörülmüştür. Kanun alacak ve tazminat davası ibaresini bilinçli olarak tercih etmemiş bu tür taleplere ait dava türü ayırt etmeksizin arabuluculuğa başvurmayı dava şartı olarak düzenlemiştir. Gerekçeden ve metinden sadece alacak ve tazminat istemli davaların dava şartı arabuluculuk dava şartına bağlandığı sonuç çıkmamakta, alacak ve tazminat istemleri hakkındaki açılacak tüm davaların arabulucuk dava şartına bağlı olduğunun hüküm altına alındığı anlaşılmaktadır. Eda davası veya tespit davası ayrımı arabulucuğa ilişkin anılan düzenlemede yer almamaktadır. İİK.’na tabi menfi tespit davasının anılan düzenlemeden ayrı tutulduğuna dair gerek TTK’da gerekse İİK’da bir hüküm de bulunmamaktadır. İİK kapsamında kalmayan menfi tespit davaları da olabileceği için menfi tespit davasının ayrıntılı olarak İİK’da düzenlenmesi de dava şartı arabulucuk dava şartından muaf olması için yeterli bir done değildir. İİK 72. maddesindeki menfi tespit davasının aynı zamanda kendiğilinden istirdata dönüşme ihtimali de gözetilmelidir. Diğer taraftan ödeme üzerine açılan menfi tespit davasında hukuki yarar bulunup bulunmadığı da Yargıtay’da tartışmalı bir konudur. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi ödemeden sonra istirdat davası yerine soyut olarak tespitle yetinilmesini istenilmesi özel düzenlemelerden olmadığı gibi genel biçim koşullarına aykırılık oluşturduğundan davanın reddi gerektiği görüşünde (Baki Kuru Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası sayfa 233 ve devamı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 02/02/1999 gün 7417-428 e-k sayıl kararı) iken Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ise davanın hukuki tavsifin bizzat hakime ait olduğu gerekçesiyle davacı tarafça menfi tespit olarak açılan davanın istirdat davası olarak görülmesi gerektiği kanısındadır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 15/06/1989 6597/3653) İİK 72. maddesinde düzenlenen istirdat davası niteliği itibarı ile eda davası olmakla birlikte özünde davacı öncelikle ödeme emrindeki alacağın var olmadığı ya da hukuken borçluyu ilzam eder nitelikte bulunmadığı yönlerinin ispatı ile ilgilidir. (Baki Kuru Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası sayfa 233 ve devamı HGK 03,02,1972 3/1347-73) Arabuluculuk dava şartı bakımından menfi tespit ve istirdat ayrımı yapılır ise eldeki dava gibi ikisinin bir arada istenilmesi durumundaki uygulamada sıklıkça yaşanan dava türü bu tiptedir arabuluculuk dava şartının yorumlanması daha da karmaşık bir hal alacaktır.Diğer taraftan alacak ve tazminata ilişkin davalarda, davalı menfi tespite ilişkin savunmalarını bu dava üzerinden dile getirmek hakkına sahiptir. Hatta bu durumda ayrı bir menfi tespit davası açmasında hukuki yararı da bulunmamaktadır. Alacak ve tazminat davasından önce başlatılan dava şartı arabulucuk sürecinde, kendisinden alacak ve tazminat talep edilen tarafın borcun doğmadığına ve sona erdiğine veya tutarına ilişkin savunmaları ileri sürmesi engellenemeyeceği gibi bu beyanlar çerçevesinde üzerinde uzlaşılmasına da engel bir hal bulunmamaktadır. Yani alacaklı arabuluculuk sürecinde karşı tarafın beyanlarına göre uzlaşma ile alacağının olmadığını veya istediği kadar olmadığını kabul ederse arabuluculuk süreci uzlaşma ile sona erebilecektir. Bu ihtimalde arabulucuk sürecine tabi olan olumsuz tespit dayanaklarının ayrı bir talep olarak tek başına ileri sürülmesi halinde davanın arabuluculuk sürecinin dışında olduğunun kabulü de tarafların sıfatına göre uyuşmazlığın tabi olduğu rejimi değiştirmek olacaktır. Menfi tespit istemine ilişkin başlatılan arabulucuk sürecinde de taraflar aynı uyuşmazlık konusu hakkında uzlaşarak arabulucuk sürecini olumlu sona erdirebilirler. Yukarıda açıklandığı üzere; kanun metni yoruma muhtaç ifadeler içermesi nedeniyle sırf kanun dili ile sonuca varılamamaktadır. İşin içine yorum katılması gerektiğine göre yorumun kanunun amacına uygun yapılması gerekir. Kanunun amacı ise gerekçesinden ve ruhundan faydalanarak tespit edilmelidir. Somut kanun hükmünün madde metninden olumsuz tespit davalarının dava şartı arabuluculuğa tabi olmadığına dair açık bir düzenleme bulunmadığına göre genel gerekçe ve madde gerekçesinde kullanılan ifadelerden anlaşılan gayeden hareketle yorum yapılmadır. Genel gerekçe ve madde gerekçesi uyuşmazlık kriterine işaret ettiğinden dava türüne göre değil uyuşmazlık türü esas alınarak yapılan değerlendirme sonucunda; eldeki davanın (genel tarımsal kredi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ve ödenen tutarların -miktar belirtilmemiş- istirdadı davası) TTK 5/a maddesi gereğince dava şartı arabuluculuğa tabi olduğu sonucuna varılmaktadır. Dosya içeriği ve toplanan delillere, ileri sürülen istinaf sebeplerine, mahkeme gerekçesinde belirtilen gerekçelere göre ilk derece mahkemesinin davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1.b.1.mddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir….” denildiği görülmüştür
DEĞERLENDİRME:
Davacı tarafça teminat olarak verildiği iddia olunan 35.000,00 TL meblağlı çek nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesi talep edilmiş, davalı tarafça savunmada bulunulmaması davanın inkarı olarak değerlendirilmiş olup;
Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere 7155 sayılı yasanın 20 maddesi ile yapılan değişiklikle eklenen 5/A maddesi gereği ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmasının dava şartı haline getirilmesi, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yasasının 7155 sayılı yasanın 23. maddesi ile ile değişik “Dava şartı olarak arabuluculuk” başlığı ile eklenilen 18/A-2,son (…Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir…) hükmü gereği dava tarihi ve dava dilekçesi ve ekleri içeriği itibariyle davacının 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren para alacağına ve tazminata yönelik ticari davalarda arabuluculuğa başvuru şartını yerine getirmediği anlaşıldığından 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere 7155 sayılı yasanın 20 maddesi ile yapılan değişiklikle eklenen 5/A ,6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yasasının 7155 sayılı yasanın 23. maddesi ile ile değişik “Dava şartı olarak arabuluculuk” başlığı ile eklenilen 18/A-2,son cümlesi , HMK’nun 114/1-h, 2 maddesi delaletiyle HMK’nun 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
Davacının davasının 6325 sayılı kanunun 18/A-2, TTK 5/A, HMK 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine,
Peşin harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL red harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ,
Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan gider avansının HMK’nın 333.maddesi gereğince karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair Tarafların yokluğunda , tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/02/2021

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.