Emsal Mahkeme Kararı Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/265 E. 2021/246 K. 17.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ

T.C.
ANKARA
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/265 Esas
KARAR NO : 2021/246


DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/06/2020
KARAR TARİHİ : 17/03/2021
KARARYAZ.TRH. : 18/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA:
Davacı vekilinin dava dilekçesi ile “… davacı müvekkili şirket ile davalı şirket arasında … İli, … İlçesi, … (… ) Mahallesi 51920 Ada 2 parsel numaralı taşınmaz üzerine ortaklaşa konut + ticarethane inşaatı yapılması konusunda ilk önce 28.03.2016 tarihli ortaklık sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmenin tarafları arasında sonradan düzenlenen Ankara … .Noterliğinin 01.06.2018 tarih, 10008 yevmiye numaralı ortaklık sözleşmesi ile hükümsüz hale geldiğini, 01.06.2018 tarihli sözleşmede tarafların müteahhitlikleri, inşaatın işleyişi, kar ve zarar dağılımı ile masraf paylaşımı düzenlendiğini, ardından arsa malikleri ile kat karşılığı inşaat sözleşmeleri yapıldığını, ve inşaata başlanıldığını, 01.06.2018 tarihli sözleşmenin imzalanmasının ardından inşaat karşı tarafça durduruluncaya kadar yapılan tüm harcamalar ve işlerin ortaklık adına tek başına müvekkili şirketçe yapıldığını, bu süreçte davalı şirketin sözleşme ile yüklendiği edimlerini yerine getirmediğini, harcamalara katılmadığını, işi takip etmediğini, 01.06.2018 tarihli sözleşmenin imzalanmasının ardından inşaatın karşı tarafça durduruluncaya kadar yapılan tüm harcamalar ve işler ortaklık adına tek başına müvekkili şirketçe yapıldığını, bu süreçte davalı şirketin sözleşme ile yüklendiği edimlerini yerine getirmediğini, harcamalara katılmadığını, işi takip etmediğini, müvekkilinin yüklenilen inşaat için yapılan ve hakedişlerle sabit olan harcamalardan dolayı … Prestij İnşaat Emlak Tic.Ltd.Şti.nden alacağı mevcut olduğunu, müvekkili şirketin tüm bu hususları sözlü ve ayrıca Ankara … Noterliğinin 17.07.2019 tarih ve 26482 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ihtar etmiş, alacaklarını da talep ettiğini, davalı şirketçe hiç bir ödeme yapılmadığını, taraflar arasında imzalanan ortaklık sözleşmesinin “tarafların sorumlulukları” başlıklı bölümün 1. maddesinde “arsa sahipleri ile yapılan inşaat sözleşmeleri tapuya şerh ettirilecektir.” hükmü yer almasına rağmen davalı şirket bu edimden de kaçındığını, sözleşmelerin tapuya şerh ettirilmesine yanaşmadığını, inşaat yükümlülüğünün müvekkilce yerine getirilirken birlikte hareket edilmesi gerektiği halde davalı şirketçe, Ankara … Noterliğinden keşide edilen 09.07.2019 tarih, 19731 yevmiye numaralı ihtarname ile “inşaatın durdurulduğu , bilgileri dışında inşaata girilip herhangi bir iş ve işlem yapılmaması, aksi takdirde her türlü ceza, borç vs.nin müvekkil şirkete ait olacağı” ihtar edildiğini, ancak müvekkilin inşaattaki çalışmaları durdurulmasına rağmen ihtarnamedeki söylemlerinin aksine davalı şirket , müvekkilin bilgisi ve onayı dışında inşatta çalışmalar yapmaya başladığını, bu çalışmaların ortaklığı boyutları belli olmayan zarara uğratacak nitelikte olduğunu…, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak koşuluyla, alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda taleplerini arttırmak koşuluyla, şimdilik 22.600,00 TL.nın ortaklık sözleşmesi gereğince yıllık vade farkı ve avans faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacı şirkete verilmesini, taraflar arasında imzalanan ortaklık sözleşmesinin ve arsa sahipleri ile yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin tapuya şerh edilmesini …,”talep ettiği davacı vekilinin talep edilen miktarın açıklanması istenildiğinde 17/03/2021 tarihli oturumdaki beyanında “… dava dilekçesi ile talep ettiğimiz 22.600-TL’lik miktar dava tarihine kadar müvekkil tarafından yapılan kısım için davalı tarafça yapılması gerektiği halde yapılmayan karşılanması gerektiği halde karşılanmayan giderlere yöneliktir, o tarihe kadar yapılan henüz bir resmi bağımsız bölüm satışı yapılmamıştır, sadece Barter anlaşması ile yapılan iş karşılığı verilen yerler olabilir, ne kadar yer verildiğini de müvekkil inşaattan uzak tutulduğu için bilemiyoruz, gayri resmi satış var ise onları da bilemiyoruz ” dediği görülmüştür.
SAVUNMA:
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle ” dilekçe eklerinde yer aldığı belirtilen ve her zaman düzenlenmesi mümkün bulunan taşeronluk sözleşmelerinin taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, davacı tarafın, bu taşeronluk sözleşmelerinin adi ortaklıkla ilgili ihtilafın olmadığı döneme ilişkin olduğunu belirttiğine göre, bu sözleşmelerin sadece davacı tarafla taşeron arasında değil, adi ortaklık ile taşeron arasında düzenlenmesi hayatın olağan akışına uygun olmadığını, davacı tarafça dosyaya delil olarak ibraz edilen arsa sahipleriyle yapılan sözleşmenin ihtilafın çözümüne bir katkısının olmayacağını davanın tarafları arasında düzenlenmiş ve davanın taraflarının hak ve yükümlülüklerini belirleyen bir sözleşme olmadığını, müvekkili şirketin harcamalara katılmadığı iddiası tamamen gerçek dışı olduğunu, davacı vekili, dava dilekçesinin (2) numaralı paragrafında “…01.06.2018 tarihli sözleşmenin imzalanmasının ardından inşaat karşı tarafça durduruluncaya kadar yapılan tüm harcamalar ve işler ortaklık adına tek başına müvekkil şirketçe yapılmıştır. Bu süreçte davalı şirket sözleşme ile yüklendiği edimlerini yerine getirmemiş, harcamalara katılmamış, işi takip etmemiştir…” ifadelerine yer verildiğini, davacı tarafın iddiasının aksine her iki tarafça birlikte düzenlenen 31.05.2019 tarihli (20) numaralı hakediş raporunda, yapılan harcamaların 3.912.826,44-TL tutarındaki kısmının davacı şirketçe, 1.184.640,05-TL tutarındaki kısmının ise, müvekkili şirketçe yapıldığının kabul edilerek imzalandığını ve taraflar bu belge ile bu tarihe kadar olan işler bakımından birbirlerini ibra ettiklerini, davacının iddiasının aksine 31.05.2019 tarihine kadar olan imalatlar bakımından müvekkili %23,24 oranında ortaklığa katkı sağlandığını, davacının, müvekkilinin ortaklığın yapmış olduğu imalatta bir katkısının olmadığı iddiasının, bizzat taraflarınca imzalanmış hakediş raporuyla gerçek dışı olduğunun anlaşıldığını, davacı şirket tarafından müvekkili şirkete keşide edilen Ankara …. Noterliği’nin 17.07.2019 Tarih ve 26482 yevmiye sayılı ihtarnamesinde müvekkili şirketçe imalata yapılan katkı kabul edildiğini, bu ihtarnameye, dava dilekçesinde de yer verildiği halde müvekkili şirketin ortaklığa hiçbir katkısının olmadığının ileri sürülmesi anlaşılabildiğini, davacı şirket ile müvekkili şirket arasında ihtilaf doğması nedeniyle yapılan imalatın tespiti amacıyla yapılan tespit başvurularının önce Ankara …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17.01.2020 Tarih, 2020/8-8 Değişik İş Esas ve Karar sayılı, daha sonra da Ankara …. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 04.02.2020 Tarih, 2020/29-29 Değişik İş Esas ve Karar sayılı kararıyla reddedilmesi ve bu karara karşı kanun yoluna başvuru imkanı olmaması karşısında 20.02.2020 tarihli dilekçe ile … İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi’ne başvuru yapıldığını, yapılan bu başvuru üzerine görevlendirilen inşaat mühendisleri … ve … … … tarafından düzenlenen 02.03.2020 tarihli raporla inşaatın seviyesi % 37,31 olarak tespit edildiğini, yapılan tespitten anlaşılacağı üzere davacının katkısının çok olduğunun belgelendirildiği bölümde inşaatın henüz 1/3 seviyesinde olduğunu, bu aşamadan sonra, davacının inşaata hiçbir katkısı olmadığını, müvekkili şirketin davacının anlaşmaya yanaşmaması üzerine, arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin kendisine de yüklemiş olduğu sorumlulukları dikkate alarak inşaatın devamının sağlamış olduğunu, inşaatın hâlihazırda % 90 seviyesine ulaştığını, bu hususda yapılacak keşifle kolaylıkla anlaşılacağını, ortaklık adına yapılan işlemlerin tek başına müvekkili şirketçe üstlenilmiş olması karşısında, davacının müvekkili şirketten bir alacağı olmadığı gibi yüklü bir borcunun bulunduğunun açık olduğunu, sözleşmenin tapuya şerhine müvekkilinin yanaşmadığı iddiasının doğru olmadığını, davacı tarafın dava dilekçesinde ortaklık sözleşmesi gereğince arsa sahipleriyle yapılan inşaat sözleşmesinin tapuya şerh edilmesi gerektiği halde, müvekkili şirketin bu sorumluluğunu yerine getirmediğini ileri sürmekte olduğunu, sözleşmenin tapu kütüğüne şerh edilmesi isteğine müvekkili şirketçe yanaşılmadığı iddiasının doğru olmadığını, taraflar arasında ihtilaf doğmasında müvekkilinin bir kusuru bulunmadığını, müvekkili şirketin adi ortaklık ilişkisinin olağan bir şekilde devam ettiğini dönemde davacı şirket yetkililerinin bir kısım taşeronları tek başına inşaat sahasından çıkarmak istemesi, bir kısım taşeronun sözleşmelerinin tek taraflı olarak feshedilmek istenmesi ve ortaklık hesabının tutan kişinin davacı şirket yetkilisinin oğlu olan Ufuk Karadağ’ın haksız bir kısım işlemler yapmak istemesi üzerine taraflar arasında ihtilaf doğduğunu, müvekkili şirketin bu hususu Ankara …. Noterliği’nin 09.07.2019 Tarih ve 19731 yevmiye sayılı ihtarname ile davacı şirkete ihtar ettiğini, davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılması mümkün olmadığını, ihtiyati tedbir talebinin reddi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddi gerektiğini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini.., ” talep ettiği görülmüştür.
DELİLLER:
Taraflar arısındaki 01/06/2018 tarihli Ortaklık sözleşmesinin incelemesinde; tarafların payları ve kar zararın bölüşülmesi, hakedişler başlıklı düzenlemenin 1. Maddesi ile ” İnşaatın yapımı için ortaklar arasında 15 günde bir periyodik olarak tespitler yapılacak ve geçmiş 15 günlük dönemde ortakların ne kadar harcama yaptıkları, hangi ortağın mahiyete daha fazla katlandığı yani daha fazla para harcadığı hem yüzdesel hem de nakit karşılığı olarak tespit edilecek, firmaların o güne kadar yapmış oldukları harcamalar ve oranları da toplam olarak tespit edilerek hakediş raporları düzenlenecektir. Diğerlerinden fazla harcama yapan ortağa yapmış olduğu fazla harcama tutarının %20 (yüzde yirmi) si kadar az harcama yapan ortak tarafından yıllık vade farkı verilecektir. Eğer aylık olarak hesap yapılırsa bu yüzde yirmilik oran ay sayısına bölünerek hesaplanacaktır. Yapılacak satışlarda ilk önce bu yüzde yirmilik tutar fazla harcama yapan tarafa ödenir. Daha sonra ortaklar maliyete taklanma oranları da yani inşaata yaptıkları harcama oranında kalan tutarı yüzdesel olarak paylaşırlar. Ortaklar gerek bağımsız bölüm satışlarında gerekse iş bitiş hasılat paylaşılırken yapılan harcamaya, katlanılan maliyete göre satıştan (kardan) ya da daire paylaşımından yüzde alacaklardır. Örneğin … PRESTİJ İNŞAAT RESTORASYON TİC. LTD. ŞTİ. Maliyetin %75 ine katlanmış ve …PRESTİJ İNŞAAT EMLAK TİC. LTD. ŞTİ. De yapılan harcamaların %25 ini yapmış ise yapılacak satış veya satıların bedelinden öncelikle fazla harcama yapan taraf olan …PRESTİJ İNŞAAT RESTORASYON TİC. LTD. ŞTİ. Firmasına, fazla harcamasının yılıkta %20 vade farkı ödenir. (aylık ise her ay için %1,66 oranında vade farkı ödenir) kalan tutar ise firmalar arasında …PRESTİJ İNŞAAT RESTORASYON TİC. LTD. ŞTİ %75 …PRESTİJ İNŞAAT EMLAK TİC. LTD. ŞTİ.%25 olacak şekilde paylaşılır. Dolayısıyla ile ortaklar arasında ortaklık payları maliyete katlandıkları oranda yani taptıkları harcama oranındadır…” şeklinde düzenleme bulunduğu görülmüştür.
Davacı vekilinin Ön inceleme duruşmasında “ortaklığın tasfiyesini istemediklerini, zararlarının karşılanmasını istediklerini “belirttiği görülmüştür.
Davacı tarafça 09/07/2019 tarihli Ankara 32 Noterliğinin 19731 Yevmiyeli ihtar suretinin ,17/07/2019 tarihli Ankara … Noterliğinin 26482 Yevmiyeli ihtar suretinin, taşeron sözleşme suretinin, 28/03/2016 tarihli Ankara … Noterliğinin 08073Yevmiyeli ihtar suretinin tapu kayıtlarının ibraz edildiği görülmüştür.
Taşınmazın tapu kaydı getirtilmiş, arsa sahipleri adına tescilli olduğu, kat irtifakı tesis edilmediği, taraflarca yapılan satış bulunmadığı görülmüştür.
Ankara … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/8 Diş sayılı, Ankara … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2020/29 Diş sayılı, Ankara …Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/179 D iş sayılı ,Ankara ….icra Müdürlüğünün 2020/4148 E sayılı dosyalarının getirtildiği görülmüştür.
Yargıtay … Hukuk Dairesinin 2015/17668 E ,2017/2082 K sayılı ilamında “…Davacı, davalı ile aralarında, kendisine ait kuaför salonunun işletilmesi konusunda kar ortaklığı anlaşması yapıldığını, işletmeye ait tüm demirbaş eşyaları kendisini aldığını, ayrıca “girişimci destek programı (kosgeb)” kapsamında başvurduğu kredi işlemelerinin tamamlanma aşamasına geldiğini, bu sırada özel işleri için bir süreliğine yurt dışına çıktığını ve işlerin idaresini davalıya bıraktığını, yurt dışında olduğu dönemde davalının, hiçbir izin ve rıza almaksızın tüm eşyaları alarak işyerini boşalttığını ve anahtarı annesine teslim ettiğini, davalının bu eylemleri neticesinde çalışır vaziyette olan işletmenin kazancından mahrum kaldığını, tüm demirbaş eşyalarının elinden alındığını, ayrıca işyeri destek kredisini de alamadığını belirterek, zararının tazmini için 15.000 TL eşya bedelinin, 10.000 TL kazanç kaybı bedelinin ve Kosgeb’den alacağı destek kredisi bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, kendisinin hemşire olduğunu, davacının talebi üzerine davacıya ait kuaför işletmesine %50 kar ortağı olmak konusunda anlaştıklarını, bunun karşılığında davacıya 20.000 TL nakit sermaye verdiğini, davacının yurt dışında olduğu dönemde kuaför dükkanına haciz memurlarının geldiğini, davacının ödenmeyen kira borçlarında dolayı icra takibi yapıldığını öğrendiğini, konu ile ilgili olarak davalıyı aradığını ancak hiçbir şekilde ulaşamadığını, bunun üzerine, işin yürümesi mümkün olmadığından işyerinde bulunan eşyaları bir depoya taşıdığını ve eşyaların halen depoda muhafaza edildiğini, kuaför salonunun işletilememesinden dvalının sorumlu olduğunu, kendisinin de bu işe sermaye koyduğunu ileri sürerek davanın reddini dilemiştir…Dosya kapsamında, tarafların iddia ve savunmalarına göre, davacının kadın kuförü, davalının ise hemşire olduğu, davacının çalıştırdığı kuaför salonu işletmesine davalının 20.000 TL sermaye koyarak %50 kar ortağı olduğu, işletmenin idaresinin kuaför olan davacıya ait olduğu anlaşılmaktadır. Davalını yurt dışında olduğu dönemde, haciz baskısı nedeni ile salonda bulunan eşyaların davalı tarafça bir depoda muhafaza edildiği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bunun haricinde davacı taraf davalının kusurlu hareketleri ile işletmenin çalıştırılamadığını ve zarar ettiğini iddia etmekte, davalı ise bu sorumluluğun davalıya ait olduğunu ileri sürmektedir. Bu durumda davacı ile davalının adi ortaklığı sona erdirdiklerinin kabulü gerekir. Davacının adi ortaklıktan kaynaklanan zararların karşılanması talebi ile buna karşılık davalının da bu zararlardan davacının sorumlu olduğunu belirterek uyuşmazlığın çözümünde kendisinin koyduğunun sermayenin de göz önüne alınması yönündeki beyanları da dikkate alındığında, dava konusu istemin aynı zamanda adi ortaklığın tasfiyesini de kapsadığının kabulü gerekir. Uyuşmazlık, bu bağlamda değerlendirilip, çözüme kavuşturulmalıdır. Buna göre, mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, Türk Borçlar Kanununun 642.madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir. Zira, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesine göre; Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanunu’nun 644. maddesine göre; “Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür. Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir. Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır. Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.”.Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesinde ise “Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.” hükmü yer almaktadır. Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK’ nun 642. Md.) Keza, aynı yasanın kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. maddesine göre de; “Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.” hükmünü ihtiva etmektedir.Mahkemece yapılacak iş; yukarıdaki yasa hükümlerine göre, öncelikle taraflardan anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır. Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir. Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir. İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi (TMK’nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır. Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir. Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK’nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır. Bütün bu açıklamalar ışığında, dosya kapsamından anlaşıldığı üzere taraflar arasında geçerli bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğunun kabulü zorunlu olup, uyuşmazlığın yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi gerekirken bu şekilde bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan, yanılgılı ve eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” denildiği görülmüştür.
DEĞERLENDİRME:
Davacı tarafça taraflar arasındaki adi ortaklık sözleşmesi nedeniyle tarafların yüklendiği kat karşılığı inşaat sözleşmesi nedeniyle davalı tarafça yükümlülüklerin yerine getirilmediği,edimlerin davacı tarafça yerine getirildiği belirtilerek adi ortaklık tasfiyeye tabi tutulmaksızın davacı tarafça yapılan kısımlar ve davalı tarafça yapılması gerektiği halde yapılmayan karşılanması gerektiği halde karşılanmayan, davacı tarafça yapılan giderlerin tahsili, ve arsa sahipleri adına tescilli taşınmazın tapu kütüğüne adi ortaklık sözleşmesinin tescili , davalı tarafça davanın reddine karar verilmesi talep edilmiş olup;
Taraflar arasında 01/06/2018 tarihli adi Ortaklık sözleşmesi bulunduğu, tarafların dava dışı arsa sahiplerinin … İli, … İlçesi, Şehit … (… ) Mahallesi 51920 Ada 2 parsel numaralı taşınmazı üzerine kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile inşaat yapımını üstlendikleri, dava tarihine kadar kat irtifakına geçilmediği ve resmi olarak taşınmaz satışı yapılmadığı, adi ortaklık sözleşmesinin niteliği gereği tasfiye gerçekleşmeksizin yapılan masrafların karşılığının , kar ve zararın istenilemeyece- ği, bunun aksini düzenleyen taraflar arısındaki adi ortaklık sözleşmesinin tarafların payları ve kar zararın bölüşülmesi, hakedişler başlıklı düzenlemenin 1. Maddesi ile gelirlerin paylaşma zamanının ve paylaşma biçiminin düzenlendiği, dava tarihine kadar satış yapılmadığından bu kapsamda sözleşme uyarınca giderler karşılığı taksimi yapılacak gelir bulunmadığı, tasfiyesiz zararda istenemeyeceği, adi ortaklık sözleşmesinin tapu siciline kaydı için tapu maliklerine karşı yöneltilen bir dava bulunması gerektiği, bu davanın tarafının davalı olmadığı taraf iddia ve savunmaları , taraflar arısındaki adi ortaklık sözleşmesi, tapu kaydı ve tüm dosya kapsamı ile anlaşılmakla davacının davalarının ayrı ayrı reddine ve aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
Davacının (zarara) giderlere ve adi ortaklık sözleşmesinin tapu siciline tesciline yönelik taleplerinin ayrı ayrı reddine,
Peşin alınan harctan red harçlarının mahsubu ile bakiye 267,36 TL harcın davacıya iadesine,
Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Red edilen gider talebi yönünden 4.080,00 TL,red edilen tapu kaydına tescil talebi yönünden 4.080,00 TL olmak üzere 8.160,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair Taraf vekillerini yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/03/2021

Katip … Hakim … ¸e-imzalıdır. ¸e-imzalıdır.