Emsal Mahkeme Kararı Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/248 E. 2021/376 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ

T.C.
ANKARA
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR
ESAS NO : 2020/248
KARAR NO : 2021/376



DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 09/10/2014
KARAR TARİHİ : 15/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında 03/01/2011 tarihinde Milas Bodrum Havaalanı bir kısım yapım işine ilişkin olarak eser sözleşmesi imzalandığını, buna bağlı olarak yine aynı iş yerine ilişkin olarak 01/03/2011, 01/04/2011 tarihinde iki ayrı sözleşmenin daha imzalandığını, sözleşmelerde davalının müteahhit, davacının ise taşeron olduğunu, taraflar arasında 15/09/2011 tarihinde fesih ve ibra sözleşmesinin gerçekleştirildiğini, ibra sözleşmesinde önceki tüm sözleşmelerin feshedildiğini, hak ve alacakların düzenlendiğini, ibra sözleşmesinde; yapılan ödemelerin geri istenemeyeceğinin, kâr kaybı, hakedişlerden yapılan kesintiler, cari hesap, ekipmanlar nedeniyle toplam 1.989.348,00-Avro’nun davalı tarafından davacı nam ve hesabına ödeneceğinin karar altına alındığını, sözleşmenin 3.1.1-g maddesinde belirtilen ve ek-A da sıralanan davacının dava dışı 3. kişilere olan borcu ile yine sözleşmenin 3.1.1-f maddesinde belirtilen davacının davalıdan olan alacağı arasındaki farkın 529.054,53-Avro olduğunu, bu tutarın 31/03/2012 tarihinde davacı tarafından davalıya ödeneceğinin belirtildiği, ancak bu madde de belirtilen bedelin hatalı olduğunu, maddedeki hesaba göre davacının davalıya ödeyeceği bedelin 18.933,00-Avro tutarında olduğunu, yine sözleşmenin 3.1.1-e maddesi uyarınca 448.351,00-Avro miktarındaki teminat mektubunun davacı tarafından davalıya verileceğinin hüküm altına alındığını, bu bedel üzerine %18 oranında KDV’nin eklenmesi sonucu 529.054,53-Avro’nun ödeneceğinin kararlaştırıldığını, bu hüküm uyarınca Bank Asya’dan alınan 500.000,00-Avro’luk teminat mektubunun davalıya verildiğini, söz konusu bu teminat mektubunun 18/09/2012 tarihinde nakde çevrildiğini, sonuç olarak bu yapılan işlemin haksız olduğunu belirterek teminat mektubu nakde çevrilmek suretiyle davalıdan haksız olarak tahsil edilen 481.167,00-Avro’nun 27/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek döviz faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA :Davalı vekili cevap dilekçesinde; yetki ve zamanaşımı itirazında bulunduktan sonra taraflar arasında imzalanmış yazılı bir ibra sözleşmenin olmadığını, davacının iddia ettiği ve dilekçesinin ekinde sunduğu sözleşmenin davalı tarafından imzalanmadığını, taraflar arasında sözlü olarak ibra sözleşmesinin imzalandığını, karşılıklı olarak tarafların birbirlerini ibra ettiklerini, davacıya davalı tarafından verilen bir kısım avansların ödenmediğini, bu avanslarının toplamının KDV dahil (448.351,00-Avro x %18 KDV =) 529.054,53-Avro miktarında bulunduğunu, söz konusu bu bedelin ödenmesi gerektiğini, ibra sözleşmesi uyarınca taraflar arasındaki ilişkinin sona erdiğini, tarafların karşılıklı birbirlerini ibra etmeleri nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE : Dava; eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Mahkememizce, taraf delilleri toplanmış, bilirkişi incelemesi gerçekleştirilmiştir.
Bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda; sözleşmenin 3. maddesindeki hesabı içerir maddelerin birlikte değerlendirilmesi halinde; davacı iddialarında belirtildiği üzere bu maddelerde belirtilen alacak ve borç kalemlerinin toplanması ve çıkartılması sonucunda davacının davalıya olan borcunun 18.933,00-Avro olduğu, ancak sözleşmenin 3. maddesinin “g ve h” fıkrasının değerlendirilmesinde bu maddede davacının açık şekilde 529.054,53-Avro miktarında borçlu olduğu, ayrıca tarafların ticari defterleri dikkate alındığında davacının davalı şirket adına 30.400.162,83-TL miktarında fatura düzenlediği, bu faturalar karşılığında yapılan ödeme miktarının 23.189.964,57-TL olduğu, davalının kesmiş olduğu fatura bedelinin 8.974.771,90-TL olduğu, nakde çevrilen teminat mektubu bedelinin 1.172.000,00-TL olduğu, bu değerlerin toplanması ve çıkartılması sonucunda alacak miktarının 592.573,44-TL miktarında bulunduğu, ticari defterlerde ise alacak miktarının 30.399,07-TL olarak kaydedildiği bildirilmiştir.
Taraflar arasındaki eser sözleşmelerinde yetkili mahkeme olarak Ankara Mahkemeleri gösterildiğinden davalının yetki itirazının yerinde olmadığı, ayrıca dava tarihi itibarıyla davalının zamanaşımına ilişkin itirazlarınında yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucu 23/02/2017 tarihinde davanın reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyizi sonucu, Yargıtay …Dairesinin 2018/3144 Esas, 2019/2477 Karar sayılı kararıyla bozulmuştur.
Yargıtay bozma kararında özetle; “Davacı tarafça, 16.04.2014 tarihli duruşmada alacağın temliki sözleşmesi başlıklı 12.04.2014 tarihinde düzenlenmiş belge sunulmuştur. Sunulan sözleşmeden davacı ile dava dışı … arasında düzenlendiği ve davacının dava konusu ettiği 481.167,00 euro alacağından 480.000,00 euroluk kısmını …’a temlik (devir) ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, davadan sonra dava edilen alacağın 480.000,00 euroluk kısmının dava dışı …’a devredilmiş olması sebebiyle HMK’nın 125/2. maddesi gereğince devralan … devraldığı kısımla sınırlı olarak davacı yerine geçeceği, devredilen miktar üzerinde davacının davada taraf sıfatı sona ereceğinden, dava konusunu kısmen devralan …’a tebligat yapılıp davaya katılması ve devralan davacı olarak davaya devam etmesi sağlandıktan sonra işin esasına girilip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken dava şartlarından olan taraf sıfatı davalının itirazına rağmen gözden kaçırılıp davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru olmamıştır.” denilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay …Dairesinin bozma kararına uyulmuş, temlik alana duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilmiştir.
Temlik alan vekili 15/04/2021 tarihli duruşmaya katılmış, vekaletnamesini sunmuş, temlik aldıkları değer yönünden davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
15/09/2011 tarihli fesih ve ibra protokolünde; davalı tarafın imzası yok isede, davalı tarafın…Bankası A.Ş’ye 18/09/2012 tarihinde yazmış olduğu 19/10/2011 tarihli 500.000,00Euro bedelli teminat mektubunun paraya çevrilmesine ilişkin yazıda; davacı yüklenicinin 15/09/2011 tarihli fesih ve ibra protokolündeki taahhütlerini yerine getirmediği belirtilerek teminat mektubunun tazmininin talep etmiş olması karşısında, 15/09/2011 tarihli fesih ve ibra protokolünün davalı tarafında kabulünde olduğu, protokolün 3. maddesinde taraflar arasındaki alacak ve vereceğe ilişkin hesabın nasıl yapılacağı gösterildikten sonra bu hesaba göre davalının alacağının da net olarak belirlendiği anlaşılmıştır.
Tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi sonucunda; fesih ve ibra protokolünün 3.1.1 maddesinin “g ve h” fıkrasın da borç miktarı olan 529.054,53-Avro’nun davacı tarafından davalıya ödeneceği ve bu miktarın ödenmesini garanti etmek için 448.351,00-Avro tutarındaki teminat mektubunun verileceğinin belirtildiği, bu teminat mektubunun davalı tarafa verildiği, fesih ve ibra protokolünün 3.1.2 maddesinin c maddesinde protokolün 3.1.1 maddesinde belirtilen 529.054,53-Euro’nun davacı tarafından 31.03.2012 tarihinde ödeneceğinin kabul edildiği, borç miktarını açıkça belirleyen 15/09/2011 tarihli fesih ve ibra protokolünün davacı tarafça hazırlandığı, davacının tacir vasfına sahip bulunduğu, TTK 20. maddesi uyarınca basiretli bir iş adamı gibi davranması gerektiği, tacirlerin sözleşmelerini imzalarken ve işlemlerini gerçekleştirirken gerekli özeni göstermek zorunda oldukları, davacı tarafın hesap hatası sonucu davalı alacağının 18.933,00-Euro yerine sehven 529.054,53-Euro olarak hesaplandığına ilişkin iddiasının yerinde olmadığı kanaatine varıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 59,30 TL harcın peşin alınan 20.805,80 TL harçtan mahsubu ile kalan 20.746,50 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 60,00 TL yargılama giderinin 59,90 TL’sinin temlik alan davacıdan, kalan 10 kuruşun davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-AAÜT uyarınca belirlenen 75.441,03 TL vekalet ücretinin 75.317,60 TL’sinin temlik alan davacıdan, kalan 123,43 TL’sinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
6-HMK 333. maddesi uyarınca artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İşbu mahkeme kararına karşı HMK geçici 3 ve HUMK 432. maddesi uyarınca taraflara tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusu yapma hakkı bulunduğuna dair taraf vekillerinin yüzüne karşı iş ve duruşma yoğunluğu nedeniyle oy birliği ile verilen kararın hüküm özeti açıkça okunup anlatıldı.15/04/2021

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza