Emsal Mahkeme Kararı Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/354 E. 2021/606 K. 07.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ

T.C.
ANKARA
11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2019/354 Esas
KARAR NO : 2021/606

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/07/2019
KARAR TARİHİ : 07/07/2021
KARARYAZ.TRH.: 08/07/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA:Davacı vekilinin dava dilekçesi ile “… Müvekkili şirketlerin bir araya gelerek oluşturduğu … Yapı-… İnşaat İş Ortaklığı taahhüdü altında yapılan ‘İstanbul İli Seyrantepe 600 Yataklı Devlet Hastanesi İle Alyapı Ve Çevre Düzenlemesi İkmal İnşaatı İşi’’nde ‘’işyeri Hekimi Ve İş Güvenliği Uzmanı Hizmet Alımı’’ işleri kapsamında, ekoteknik firması ile 24.05.2016 tarihli Sözleşme akdedildiğini, işbu Sözleşme kapsamında davalı firma ile cari hesap ilişkisinden doğan alacak-borç ilişkisi mevcut iken, taraflarınca sehven 30.04.2018 tarihinde davalı taraf banka hesabına toplamda 54.269,00-TL miktarında para gönderilmiş olduğunu, karşı taraf ile olan cari hesaptan doğan borcun mahsup edildikten sonra geriye kalan 38.441,21-TL miktarında fazla para ödemiş bulunduğunu, sehven fazladan ödenen dava konusu işbu miktarın iadesi için davalı firma yetkilileriyle görüşüldüğünü, ancak bir netice alınamadığını, Ankara Arabuluculuk Bürosuna yaptıkları başvuru ile … sayılı dosya ile arabuluculuk görüşmelerine başlandığını, karşı tarafın talebi üzerine görüşmelerin ertelenerek toplamda 3 oturum gerçekleştirildiğini, karşı tarafın oyalama amaçlı ve kötüniyetli yaklaşımları doğrultusunda uzlaşma sağlanamadığını, davalı taraf yetkilisi son toplantıya dahi katılmayarak telefonlara da hiç bir cevap vermediğini, müvekkili şirketin yukarıda izaha çalışılan nedenlerle oluşan ve oluşacak zararlarının temini amacıyla,… fazlaya ve faize dair her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, oluşan ve oluşacak zararların temini amacıyla tespit edilecek davalı banka hesapları dahil tespit edilecek mal varlıklarına tedbir konulmasını, 38.441,21-TL miktarında sebepsiz zenginleşen davalıdan işbu miktarın tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını…” karar verilmesini istediği görülmüştür.
SAVUNMA:Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle ” davacı yanın müvekkili şirkete 30.04.2018 tarihinde 54.269,00-TL ödeme yapıldığını ancak esasen alacak miktarının bu olmadığı 38.441,21-TL fazladan sehven ödeme yaptıklarını iddia ederek dava açtıklarını, davacının davası dayanaktan yoksun olup davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, basiretli tacir olan davacı iş ortaklığını oluşturan şirketlerin sehven ödeme yapması basiretli tacir olmanın gerektirdiği yükümlülüklere ve hayatın olağan akışına uygun olmadığını, 2016-2017 ve 2018 yılı müvekkili şirkete ait cari hesap ekstresi incelendiğinde davacının 30.04.2018 tarihinde yaptığı ödeme kayıtlarında mevcut olmasına rağmen halen davacı şirketlerden bakiye alacaklarının bulunduğunun açık olduğunu, davacının iddialarının kabul edilebilmesinin mümkün olmadığını, müvekkili şirketin cari hesaptan kaynaklı bakiye 12.377,79-TL alacağı için 12.03.2019 tarihinde … Müdürlüğü … E. sayılı icra dosyası ile takip başlatıldığını ve davacı şirketlerin takibe herhangi bir itirazının olmadığını, alacağın tahsili için iş bu dosyadan yapılan işlemler devam ettiğini, işbu icra dosyasının incelenmesi neticesinde de haklılıklarının açıklığa kavuşacağını, iş bu takibe itiraz etmeyen borçlu şirketlerin açmış olduğu huzurdaki davanın taraflarınca anlaşılamadığını, davacının arabuluculuk son tutanağını dava dilekçesi ekinde sunmadığını, huzurdaki davanın işbu sebep ile de reddine karar verilmesini, davacı yanın tedbir talebinin de kabul edilebilmesi mümkün olmadığını, sunmuş oldukları deliller uyarınca haklılıklarının açık olduğunu, ve davanın esasına ilişkin tedbir kararı verilmesinin mümkün olmadığını, huzurdaki davanın ve davacı yanın tedbir talebinin reddine karar verilmesini ve vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasını…” talep ettiği görülmüştür.
DELİLLER:Davalı vekilinin 16/03/2021 tarihli dilekçesi ile “… Davacıların müvekkiline karşı kesinleşen borçlarına karşılık … Müdürlüğünün … E sayılı dosyasındaki hesabın istenilerek mahsubunu ,mahkeme aksi kanaatte ise davanın reddine karar verilmesini” talep ettiği görülmüştür.
Davacılar vekilinin 17/03/2021 tarihli oturumdaki yanındaki beyanında ” mahsup talebini kabul etmediklerini ” belirttiği görülmüştür.
Davalı tarafça mahsup savunmasında ileri sürülen takibin kesinleştiği belirtilen … Müdürlüğünün … E sayılı takip dosyasının tetekinde takip alacaklısının dosyamızın davalısı, takip borçlularının dosyamızın davalıları takip konusunun 13/03/2019 tarihli faturadan kaynaklı 12.377,79 TL alacak olup, ilamsız takip yapıldığı görülmüştür.
Tarafların Ba-Bs kayıtları getirtilmiş,tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış alınan raporda “… Davacının ticari defter kayıtları sabit olmak üzere davalıdan 134.585,19 TL İş Sağlığı Güvenliği hizmeti satın aldığı,173.026,40 TL davalıya havale yaptığı, 06/03/2018 tarihli 6.2 5 4 ,0 0 TL, 12/01/2017 tarihinde 4,460,40 ve 09/06/2017 tarihinde 7245,20 TL olmak üzere Toplam (6.254,00+4,460,40+7.245,20) = 17.959,60 TL kendi ticari defter kayıtlarında bulunduğu davalının ticari defter kayıtlarında bulunmadığı, davacı tarafından davalıya gönderilen havale dekontları tarafıma ibraz edilmiş (rapor ekinde sunulmuştur.) Buradan anlaşılan davacı tarafından gönderilen havalelerin davalının ticari defter kayıtlarına işlenmediği anlaşıldığı (134.585,19- 173.026,40) = 38.441,21 TL davacının alacağının bulunduğu, Davalının muavin kayıtlarında 167.445,32 TL cari hesap bulunduğu bunun 143.871,99 TL kısmı davacıya fatura düzenlediği , davalının ticari defter kayıtla 2018 yılının nisan ayında 23.572,73 TL iade edilen senet çek ve 2017 yılında 30/11/2017 tarihinde 1.121,00 TL ve 30/11/2017 tarihinde 8 ,165,60 TL iki adet faturanın davalı ticari defter kayıtlarında işlendiği davacının ticari defler kayıtlarına bulunmadığı (1,121,00+8.165,60+23.572,73)= 32.859,33 TL davalı şirketin yetkilisi ile görüşülmüş defterlerin incelemede olduğu gerekçesiyle gerekli açıklama ve belge tarafıma ibraz edilmemiştir. Bundan ötürü davalının Cari hesap muavinden indirildiğinde (167.445,32-32.859.33)=134.585,19 TL İş güvenliği ve sağlığı hizmeti davacıya verdiği anlaşıldığı, davalının muavin kayıtlarına davacı tarafından gönderilen 155.067,60 TL havale işlendiği davacı tarafından gönderden 17.959,80 TLnin davalının kayıtlarına işlenmediği anlaşıldığı gönderilen havalenin üzerine ilave edildiğinde ( davacı Havale dekontları ekte sunulmuştur.) (155.066,80+17.959,60) =173.026,40 davacının havale yaptığı anlaşıldığı. Buna göre (134.585,19-173.026,40) -38.141,21 TL davacının alacağı olduğu.” belirtildiği havale dekontlarının eklendiği görülmüştür.
Taraf itirazları üzerine davalı defterleri üzerinde yeniden inceleme yaptırılmak sureti ile aldırılan ek raporda “…Davalı şirketin Ticari defterleri kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının kendi içerisinde birbirini doğruladığı. Davalının 2017/ 2018 Yılları Ticari Defterlerin lehine haiz olduğu. .. Dosya kapsamında anlaşılan taraflar arasında faturadan kaynaklı ticari ilişkinin olduğu hizmetin alınması ve yapılması hususunda bir anlaşmazlık olmadığı anlaşmazlığın fazla ödendiği iddia edilen paradan kaynaklandığı anlaşıldığı. Davalının ticari defterleri …Ankara adresinde saat 11,00 incelenmiş kök raporda etkileyecek bir unsurun bulunmadığı. Kök raporun doğru olduğu ” belirtildiği görülmüştür.
Yargıtay 11. hukuk dairesinin 2013/1042 E, 2013/18104 K sayılı ilamında “… Bilindiği üzere, ilk itirazlardan (Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, Madde187.) farklı olarak, defilerin esasa cevap süresi içinde bildirilmeleri zorunlu değildir. Dolayısıyla, takas-mahsup defi, esasa cevap süresi geçtikten sonra dahi bildirilebilir. Ne varki, bir definin esasa cevap süresi geçtikten sonra bildirilmesi savunmanın genişletilmesi anlamına geleceğinden, böylesi bir definin mahkemece dikkate alınabilmesi için, karşı tarafın buna muvafakat etmiş olması gerekir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 202/2. maddesinde savunmanın genişletilmesi yasağının istisnalarından biri olarak gösterilen muvafakat, açık veya zımni olabilir. Bir davada, davalı tarafın savunmasını genişletmesi üzerine, davacı taraf buna hemen itiraz etmez; başka bir ifadeyle, savunmanın genişletilmesine muvafakati bulunmadığını hemen bildirmez, özellikle de, genişletilen savunmaya yönelik cevaplar verir ise, savunmanın genişletilmesine zımnen muvafakat etmiş sayılır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.09.2007 tarih ve 2007/4-621 E. ve 2007/615 K. sayılı ilamı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04.10.2004 tarih ve 2004/139-9179 E.K. sayılı ilamı). Somut olayda ise davacı vekili, davalı tarafın takas mahsup talebini içeren dilekçesinin kendilerine tebliğinden hemen sonra 29.03.2010 tarihli dilekçesi ile davalının takas mahsup definin savunmanın genişletilmesi nitelinde olduğunu, muvafakat etmediklerini bildirerek davalının takas mahsup talebine karşı çıkmıştır. Bu itibarla, mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde davalının takas mahsup definin dikkate alınmaması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. ” denildiği yine Yargıtay 3. hukuk dairesinin 2015/16114 E, 2017/4393 K sayılı ilamında Bilindiği üzere, ilk itirazlardan (HUMK Md.187, HMK 117. mad.) farklı olarak, defilerin esasa cevap süresi içinde bildirilmeleri zorunlu değildir. Dolayısıyla, takas-mahsup defi, esasa cevap süresi geçtikten sonra dahi bildirilebilir. Ne varki, bir definin esasa cevap süresi geçtikten sonra bildirilmesi savunmanın genişletilmesi anlamına geleceğinden, böylesi bir definin mahkemece dikkate alınabilmesi için, karşı tarafın buna muvafakat etmiş olması gerekir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 202/2. maddesinde (HMK 141. mad.) savunmanın genişletilmesi yasağının istısnalarından biri olarak gösterilen muvafakat, açık veya zımni olabilir. Bir davada, davalı tarafın savunmasını genişletmesi üzerine, davacı taraf buna hemen itiraz etmez; başka bir ifadeyle, savunmanın genişletilmesine muvafakati bulunmadığını hemen bildirmez, özellikle de, genişletilen savunmaya yönelik cevaplar verir ise, savunmanın genişletilmesine zımnen muvafakat etmiş sayılır. Davacı tarafın, savunmanın genişletilmesine muvafakat etmediğine dair beyanını bildirmesi (bu yönde itirazda bulunması), genişletmenin gerçekleştiği aşamaya göre, daima belirli bir zaman dilimine tabidir. Somut olaydaki gibi, savunmanın bir dilekçeyle genişletildiği hallerde, davacı taraf buna muvafakati olmadığını en geç, dilekçenin kendisine tebliğini izleyen oturumda bildirmek zorundadır. Aksi takdirde, savunmanın genişletilmesine zımnen muvafakat etmiş sayılır. Davacı tarafın zımni muvafakati, davalı taraf yararına, davanın genişletilen savunma çerçevesinde seyri (genişletilen savunmanın mahkemece dikkate alınması) şeklinde bir usuli kazanılmış hak doğurur; davacı taraf savunmanın genişletilmesine yargılamanın sonraki aşamalarında itiraz ederek, davalı yararına oluşan bu usuli kazanılmış hakkı ortadan kaldıramaz (Gerek, bu konuda geniş bilgi için ve gerekse yukarıdaki bir kısım açıklamalara referans olarak, bkz: Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Bası, Demir Yayınevi, İstanbul 2001; s: 1801 ve devamı) (HGK 26.09.2007 gün, 2007/4-621-615) Takas genellikle davadan önce değil dava sırasında ileri sürülür, eğer cevap dilekçesinde takas ileri sürülmemiş ise hakim dosyadan davalının mukabil bir alacağının olduğunu anlasa dahi takas sebebiyle hüküm tesis edemez, zira kullanılmayan takas hakkı itiraz hakkı doğurmamaktadır. Nitekim, benzer bir davada Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.11.1998 gün ve E.1998/11-829-K.1998/839 sayılı kararında -özetle-; “davalının takas mahsup savunması olmadığı da gözönüne alınarak davalının yönetim kurulu başkanı olarak aldığı huzur hakkı üzerinden dolayı sorumlu olduğu miktar belirlenerek, hüküm tesis edilmesi gerektiği” belirtilerek yerel mahkemenin direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut olaya dönüldüğünde; mahkemece hükme esas alınan 16.12.2013 tarihli bilirkişi raporunda, davalılardan …’in sorumluluğu hesaplanır iken davalıya ait olan bir adet dükkan bedelinden davacıların almış oldukları pay ile …’ın mirasçılarının sorumlulukları hesaplanır iken de murislerine ait olan kerestelik bedelinden davacıların almış oldukları pay mahsup edilmiştir. Dosya kapsamından davalı …in ve … mirasçılarından …, .. …, .. …, … ve …’ ın vekillerinin takas mahsup definde bulunduğu; fakat bunlar dışındaki davalıların takas mahsup definde bulunmadıkları anlaşılmaktadır.Mahkemece; yukarıda zikrolunan maddi ve hukuki durum karşısında, takas mahsup talebi olmayan davalılar yönünden de bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm tesisi usul ve yasaya uygun görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir. ..” denildiği görülmüştür.
DEĞERLENDİRME: Davacı tarafça taraflar arasındaki ticari ilişki sırasında davalı tarafa havale yolu ile fazladan gönderilen 38.441,21TL nin iadesi ,davalı tarafça esas hakkındaki savunma ile yapılan fazla ödeme bulunmadığı , aksine davalının kesinleşen icra takibi uyarınca davacılardan alacaklı bulunduğu belirtilerek davanın reddi , bilirkişi raporu ibrazından sonra mahsup ve davanın reddi talebinde bulunulmuş olup;
Davacıların davalıdan 134.585,19 TL İş Sağlığı ve Güvenliği hizmeti satın aldığı,alınan hizmete karşılık 173.026,40 TLi davalıya havale yaparak gönderdikleri, davalının muavin kayıtlarına davacılar tarafından gönderilen 155.067,60 TL havalenin işlenmesine rağmen , gönderilen 17.959,80 TLnin davalı ticari defter ve kayıtlarına işlenmediği , davacılar tarafından 38.441,21 TL nin davalıya fazladan gönderildiği , bilirkişi rapor ve ek raporu, tarafların ticari defter ve kayıtları ile ,havale dekontları ve tüm dosya içeriği ile anlaşılmış olmakla, davalı tarafın yasal süresinde yapılmayan, savunmanın genişletilmesi niteliğindeki mahsup talebine davacılar vekilince süresinde rıza gösterilmemesi nedeniyle dikkate alınamayacağı gözetilerek aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
Davacıların davasının kabulüne,
38.441,21-TL’sinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
Alınması gereken 2.625,91 TL harçtan peşin alınan 656,48 TL nin mahsubu ile bakiye 1.969,43 TL nispi harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına
Davacı tarafça yargılama gideri olarak yapılan toplam ( tebligat, talimat bilirkişi ücreti ,talimat ) 934,20 TL ve harç olarak depo edilen 700,88 TL olmak üzere toplam1.635,08 TLsinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, hükmün kesinleşmesi halinde bakiye avansın iadesine,
Av.As.Üc.Ta. Uyarınca hesap edilen 5.766,18 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
Dava açılmadan önce yapılan 1.320,00 TL zorunlu arabuluculuk giderinin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına ,

Dair Taraf vekillerini yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/07/2021Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.