Emsal Mahkeme Kararı Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/171 E. 2022/653 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. …10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/171
KARAR NO : 2022/653
BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. ……A
DAVALI : … TC No:…

VEKİLİ : Av. …
….
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 20/11/2018
KARAR TARİHİ : 28/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/10/2022

Mahkememize açılan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
İDDİA
Davacı vekili, müvekkili bankanın şubesi ile dava dışı … Yapı İnşaat Taahhüt Mühendislik ve Ticaret Limited şirketi arasında imzalanan kredi sözleşmesine istinaden kredi kullandırıldığını, davalının sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, asıl borçlunun sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmemesi üzerine sözleşme feshedilip, hesap da kat edilerek borcun ödenmesinin istenildiğini, ödenmemesi üzerine de başlatılan takibe davalı itirazının haksız olduğunu ileri sürerek davalının itirazının iptali ile %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesini istemiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili, söz konusu kredinin dava dışı şirket tarafından kullanıldığını, kredinin kullanımı tarihinde kefaletinin olmadığını, kredinin kullanıldığı banka şubesinin değiştirilmesi ve şube değişim tarihinden sonra kullanılacak kredilerde geçerli olacağı inancıyla kefalet sözleşmesine imza attığını, miktar ve süre belirsiz olması nedeniyle kefaletin geçersiz olduğunu, borçluya başvurulmadan kefile başvurulmayacağını, asıl borçlu tarafından kullanılan kredinin teminatı olarak taşınmaz rehni verildiğini, rehin paraya çevrilmeden müvekkili hakkında takibe başlanılmayacağını, asıl borçlunun konkordato talep ettiğini, bu nedenle rehnin paraya çevrilmediğini, konkordatoya ilişkin hükümlerden kefil olan müvekkilinin de faydalanması gerektiğini belirterek haksız davanın reddi ile davacının %20’den aşağı olmamak üzere tazminat ödemeye mahkum edilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ GEREKÇE
Dava, kullandırılan kredinin ödenmemesi üzerine kefil olan davalı hakkında başlatılan takibe itirazın haksızlığı iddiasıyla açılan itirazın iptali davasıdır.
Celpedilen …25. İcra Müdürlüğünün 2018/11973 esas sayılı dosyanın incelenmesinde; davacının kredi borçlusu ve kefil olan davalı hakkında kullanılan krediden kaynaklanan 569.559,43 TL asıl alacak, 68.280,22 TL işlemiş yıllık %37 akdi faiz, 43.463,46 TL işlemiş yıllık %48,10 temerrüt faizi, 3.459,05 TL %5 BSMV, 538,94 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 685.301,10 TL’nin asıl alacağa işletilecek faizi ile birlikte tahsili amacıyla ilamsız takip başlatıldığı, davalının tüm borca itiraz etmesi üzerine takibin durduğu, işbu davanın ise süresinde açıldığı görülmüştür.
Mahkememizce; toplanan delillere göre davalının dava dışı borçlunun kullandığı krediden sorumlu olduğu, takip tarihi itibariyle de sorumlu olunan miktarın belirlendiği, alacağın da likit olması nedeniyle davanın kısmen kabulüne, 569.559,43 TL ana para, 42.793,26 TL işlemiş faiz, 1.177,96 TL BSMV olmak üzere toplam 622.662,59 TL’ye yapılan itirazın iptaline, kabul edilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %48,1 oranında temerrüt faizinin BSMV’si ile birlikte tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, %20 icra inkar tazminatı olarak hesaplanan 113.911,89 TL’nin davalıdan alınmasına, reddedilen miktar üzerinden talep edilen kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Verilen karar davacı vekilince istinaf edilmesi nedeniyle istinaf incelemesini yapan …Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin 16/02/2022 tarih, 2020/239 Esas, 2022/145 karar sayılı ilamı ile;
“…Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yargılamanın açıklığı ilkesini kabul edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 294. ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK’nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılacaktır (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20/05/2019 tarih ve 2018/2385 Esas 2019/3954 Karar sayılı emsal içtihatı).
Düzenleme ile birlikte somut olaya gelince; davacı yanca, genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredinin ödenmemesi üzerine hesabın kât edildiği, kât ihtarına rağmen borcun ödenmemesi üzerine alacağın tahsiline yönelik ilamsız icra takibi yapıldığı, süresi içerisinde davalının takibe itirazı üzerine takibin durdurulduğu ve davacı yanca davalının itirazının iptali için işbu davanın açıldığı, mahkemece açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, ilk derece mahkemesinin kısa kararında davanın kısmen kabulü ile 569.559,43 TL ana para, 42.793,26 TL işlemiş faiz, 1.177,96 TL BSMV olmak üzere toplam 622.662,59 TL yönünden yapılan itirazın iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren %48,1 oranında temerrüt faizi ve BSMV uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş ise de, kısa kararda hüküm altına alınan toplam alacağın 622.662,59 TL olmayıp 613.530,65‬ TL olduğu, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde ise, davacı yanın takip tarihi itibariyle 568.141.13 TL ana para, 51.143,36 TL faiz, 2.557,17 TL BSMV olmak üzere toplam 621.841,65 TL’yi davacının talep ve dava hakkının bulunduğu belirtilmek suretiyle verilen karar mahkeme gerekçesine uygun düşmeyecek şekilde oluşturulmuştur. Bu durum HMK’nın 297 ve 298.maddelerine aykırılık teşkil etmektedir.
Öte yandan, ilk derece mahkemesince bankacı bilirkişilerden rapor alınmış ise de, alınan her iki bilirkişi raporunda da bilirkişilerin bankada yerinde inceleme yapmadan ve emsal Yargıtay içtihatları ile Dairemiz uygulamasına göre temerrüt tarihi itibariyle davacı bankanın ticari kredilere uyguladığı en yüksek faiz oranının tespit edilerek, tespit edilen bu faiz oranı üzerinden temerrüt faizinin tespiti ile varsa banka alacağının belirlenmesi gerekirken (davacı yanın usulü kazanılmış hakları da gözetilerek) bu yönde inceleme yapılmadığından ilk derece mahkemesi kararı bu yönüyle de usul ve yasaya aykırı” olduğu gerekçesi ile mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verilerek dosya mahkememize iade edilmiştir.
Mahkememizce dosya daha önce rapor düzenleyen bankacı bilirkişiye tevdii edilmiş, bankacı bilirkişi tarafından düzenlenen 20/06/2022 tarihli ek raporda davacı banka şubesinde bilirkişi kök raporu ve ek raporunun hazırlanması sürecinde yerinde yapılan incelemede kredilere uygulanan en yüksek faiz oranının belgelenmesi talep edilmesine rağmen bu bilginin teslim edilmediği, 06/10/2018 temerrüt tarihi itibariyle bankanın ticari kredilere uyguladığı en yüksek faiz oranının tespiti konusunda bilirkişiye banka tarafından ibraz edilen belge 26/09/2018 tarihli genelge 2018/49 olup, ticari kredi faiz oranının 26/09/2018 tarihinden itibaren %37 olarak uygulanacağının belirtilmesine rağmen dosyaya kazandırılan faiz genelgesinde belirtilen oranın uygulandığı kredi hesabının tespit edilemediği, mevcut dosya kapsamına göre istinaf kararında belirtilen yöntemle faiz tespit edilemediği, 06/10/2018 temerrüt tarihi itibariyle davacı bankanın ticari kredilere fiilen uyguladığı en yüksek faiz oranının tespit edilmesinin mahkemenin taktirinde olduğu yönünde görüş bildirilmiş, daha önce alınan 20/08/2019 tarihli rapor ile 01/11/2019 tarihli ek rapor incelendiğinde ise sözleşmenin 12.maddesinde bankaca kredilere uygulanan en yüksek faiz oranına bu oranın %50’sinin ilavesi suretiyle bulunacak oran üzerinden faiz uygulama yetkisine sahiptir hükmü gereğince temerrüt faizinin dava dışı şirkete kullandırılan ticari krediye uygulanan en yüksek cari faiz oranının %50 fazlası olarak belirlenebileceğinden ve davacı banka tarafından da kullandırılan taksitli ticari kredinin faiz oranın da %15 olması nedeniyle %50 fazlası olan %22,50 oranına göre hesaplanacak temerrüt faizine göre borcun hesaplanması gerektiği, buna göre yapılan hesaplama sonucunda da davacı bankanın takip tarihi itibariyle 569.559,43 TL ana alacak, 40.837,33 TL işlemiş faiz, 4.271,70 TL temerrüt faizi ile 837,15 TL BSMV olmak üzere toplam 615.505,61 TL’ye yapılan itirazın iptali gerekir.
İlk kısa kararda 569.559,43 TL asıl alacak, 42.793,26 TL işlemiş faiz, 1.177,96 TL BSMV olmak üzere toplam 622.662,59 TL’ye yapılan itirazın iptaline karar verilmiş ise de; toplamda 613.530,65 TL yazılması gerekirken maddi hata yapılarak fazla yazılmış, gerekçede ise 568.141,13 TL ana para, 51.143,36 TL faiz, 2.557,17 TL BSMV olmak üzere toplam 621.841,65 TL’ye itirazın iptaline karar vermek gerekir denmiş, sonuçta ise kısa karar gibi hüküm kurulmuştur. Yeni kararda hükmolunan faiz toplamı (40.837,33 TL +4.271,70 TL) 45.109,03 TL olduğundan karara karşı davacı taraf istinaf kanun yoluna başvurmuş olmakla davacının kazanılmış hakkı ihlal edilmemiştir.
Toplanan delillere göre, davacı banka tarafından dava dışı şirkete sözleşmeye dayalı olarak kredi kullandırıldığı, bu kredinin ödenmemesi üzerine banka tarafından takip başlatıldığı, bu takibe davalı kefilin itiraz etmesi üzerine takibin durduğu, kefaletin geçerli olduğu, davalı banka tarafından faiz genelgesine göre akdi faiz oranının yıllık %37 olduğu belirtilip temerrüt faizinin de %50 fazlası %48,10 olarak uygulanması gerektiğini iddia etmiş ise de; davacı banka tarafından kullandırılan kredi ile ilgili akdi faiz oranının %15 olması sebebiyle %50 fazlası olan yıllık %22,50 oranında temerrüt faizi uygulanması gerektiği, bu akti temerrüt faiz oranının uygulanması sonucunda 01/11/2019 tarihli ek raporda belirtildiği gibi davacının takip tarihi itibariyle toplam 615.505,61 TL borcunun belirlenmesi nedeniyle davanın kısmen kabulü gerektiği, alacağın likit olması nedeniyle de davalının inkar tazminatından sorumluğu kanaatine varılmakla davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1.-Davanın kısmen kabulüne,
Davalının 569.559,43 TL ana alacağa yapmış olduğu itirazın iptaline, 40.837,33 TL işlemiş faiz ile 4.271,70 TL temerrüt faizi ile 837,15 TL BSMV olmak üzere toplam 615.505,61 TL’ye yapılan itirazın iptaline, ana alacağa takip tarihinden itibaren müşteriye uygulanan faiz üzerinden hesaplanan yıllık %22,50 oranında temerrüt faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
Toplam alacak miktarı üzerinden hesaplanan 113.911,89 TL %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınmasına,
2.-Davacının harçtan muaf olması nedeniyle dava açılırken alınmayan ve 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL başvuru harcı ile 42.045,19 TL peşin harç toplamı 42.089,59 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, (kaldırma kararından önce yazılan harç tahsil müzekkeresi ile işlem yapıldığından yeniden işlem yapılmasına yer olmadığına)
3.-Davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 85.705,62 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4.-Davalı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 11.167,28 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5.-Davacı tarafından yapılan 2.178,20 TL posta/tebligat/bilirkişi giderinden davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan taktiren 1.956,36 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6.-Davacı tarafça yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 Hafta içinde …Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere 28/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …