Emsal Mahkeme Kararı Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/96 E. 2021/104 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/96
KARAR NO : 2021/104

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 11/02/2020
KARAR TARİHİ : 24/02/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/03/2021

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davalı şirket ile müvekkili arasında sözlü olarak bir alım satım sözleşmesi yapıldığını, bunun karşılığında borçlu davalıya satılan mallar karşılığında kesilen faturalara karşı itiraz edilmemesine ve bir kısmının da karşılığının ödenmemesi üzerine … Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine geçildiğini, davalı borçlunun 09.07.2019 tarihinde itiraz etmesiyle takibin durdurulduğunu, davalı ile yapılan arabuluculuk görüşmelerinde de her hangi bir sonuca varılamadığını, müvekkili davacı tarafından borçlu şirkete 2016 yılında 541.757,22 TL’lik fatura kesildiğini, bir kısım ödemelerin yapılmasından sonra davalının kalan borcunun 168.185,80 TL olduğunu, 2017 yılında da toplam 1.387.765,38 TL’lik fatura kesildiğini, bunun 16.409,44 TL’sinin ödendiğini, 1.371.355,94 TL’lik bakiyenin kaldığını, 2018 yılında da 3.036.332,75 TL’lik fatura kesildiğini ve bunun bir kısmı ödenerek 2.858.673,62 TL’lik bakiyesinin kaldığını, davalı borçlunun davacı müvekkiline toplamda 4.398.215,36 TL’lik bakiye borcu defter kayıtlarında mevcut olmakla birlikte müvekkili ile davalı arasında bazı mahsuplaşmalar sonucunda bakiye 378.786,08 TL’lik fatura üzerinden takibin başlatıldığını beyanla davalı borçlunun itirazının iptali ile takip konusu alacağın %20 sinden az olmamak üzere davalının icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili, davacının … Müdürlüğünde başlatmış olduğu icra takibinde muhtelif tarihlerde düzenlenen 20 adet faturanın ödenmediği gerekçesi ile icra takibini başlattığını, davacının, itirazın iptali davasında 2016 yılından beri tuttuğu muavin defter kayıtlarından bahisle mahsuplaşmalar sonucu 378.786,08 TL bakiye fatura alacağının olduğunu ve bu bakiye fatura alacağı üzerinden icra takibinin başlatıldığını iddia ettiğini, bu iddiaların iş bu davaya konu icra takibi ile örtüşmediğini, müvekkili davalının davacıya icra takibine konu faturalara ilişkin her hangi bir borcunun olmadığını, davacı tarafından icra takibine konu faturaların tamamı müvekkili davalının defter ve kayıtlarına işlendiğini ve 05.12.2017 tarihinde yapılan sözleşme gereği cari hesaptan düşüldüğünü, müvekkili şirkete ait defter ve kayıtlara göre faturalara ilişkin bir borcunun bulunmadığının olmadığının görüleceğini, taraflar arasındaki ticari ilişkide, bazen davacı tarafça tedarik edilen mallar için kesilen faturaların, 05.12.2017 tarihinde imzalanan sözleşmeye aykırı olarak fiyatlandırdığını, taraflar arasında yapılan sözleşmede tedarik edilecek suntalamlar, MDF ve PVC’Ier için cinslerine göre ayrı ayrı fiyatlandırmaların belirlendiğini, buna göre hangi maldan hangi tür alınacaksa buna ilişkin birim fiyatın taraflar arasında sabit hale geldiğini, ancak davacının bazı faturalarda aynı mallar için farklı fiyat üzerinden faturalandırma yaptığını, davacının ticari defter ve kayıtları üzerinde yaptırılacak keşif ve bilirkişi incelemeleri ile davacı tarafa ait işyerinde yaptırılacak stok sayımı neticesinde, 05.12.2017 tarihli sözleşmede yer alan birim fiyatlar dikkate alındığında, davalı müvekkiline verilen mal ile karşı tarafın kesmiş olduğu faturalardaki farklılıklar ve ayrıca müvekkilinin iade ettiği ancak davacının ticari defterlerine işlenmeyen faturaların ortaya çıkacağını, kaldı ki bu hususun maddi vakıa olarak tanık marifeti ile de ispatlanabileceğim, müvekkili davalı ile davacı arasındaki iş ilişkisinin 2016 yılında sözlü olarak başlayıp 05.12.2017 tarihinde yapılan anlaşma ile yazılı olarak devam ettiğini, taraflar arasında 2016 yılında sözlü olarak başlayan ticari ilişkide müvekkili davalının cari hesap borcunu genelde toplu olarak ödemeyi tercih ettiğini, 2016 yılında yapılan sözlü anlaşma gereği 29.07.2016 tarihinde, müvekkili davalı tarafından 331.450,00 TL çek ve … İnşaat Göl Villa … Villalarından 650.000,00 TL değerinde villanın aynı tarihte kendilerine kullanım yetkisi devredilerek bu villa bedelinin de alacak olarak kayda geçirildiğini, müvekkilinin davacıya bu tarihe kadar olan borcunun kapatıldığını ve hatta davalının bu tarih itibariyle alacaklı pozisyonuna geçtiğini, müvekkilinin 29.07.2016 tarihinde alacaklı duruma düşmesini müteakip devam eden ticari ilişki sonucunda 05.12.2017 tarihinde her iki tarafın tekrar masaya oturduğunu ve sözlü olarak devam eden ticari ilişkilerini hem kapatmak hem de yazılı şekilde devam ettirmek konusunda anlaştıklarını, işbu sözleşmenin imzalanması ile 1.250.000,00 TL değerindeki çek ile müvekkilinin uhdesinde bulunan ve sözleşmede yazılı 475.000,00 TL ve 525.000,00 TL bedelindeki iki dairenin her türlü satış ve tasarruf yetkisinin davacıya verildiğini ve müvekkilinin 07.12.2017 tarihi itibariyle davacıdan alacaklı duruma geçtiğini, bu açıklamalar ışığında davalının parasını peşin ödediği ve sıfırladığı döneme dair faturaların ödenmediği iddiası ile icra takibine konu yapılmasının ticari etiğe aykırı olduğunu, nitekim davacı tarafça icra takibine konu yapılan faturaların 02.02.2017 – 27.06.2018 tarihleri arasında muhtelif tarihlerde kesilen faturalar olduğunu, bu halde müvekkilinin 07.12.2017 tarihinde aralarında yapılan sözleşme gereği cari hesaba göre davacıdan alacaklı konuma geldiğini beyanla açılan davanın reddini istemiştir.
HUKUKİ GEREKÇE
Dava, davacı tarafından başlatılan takibe itirazın haksızlığı iddiasıyla açılan itirazın iptali davasına ilişkindir.
Mahkememizce tarafların delil ve belgeleri toplandıktan sonra dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmış, 24/02/2020 tarihli duruşmada davacı vekili, tarafların anlaştıklarını, bu nedenle davadan feragat ettiklerini, davalı vekili de tarafların anlaştıklarını, feragate bir diyeceklerinin olmadığını, yargılama gideri, kötüniyet tazminatı ve vekalet ücreti taleplerinin olmadığını beyan etmişler, davacı vekaletnamesinde davadan feragat yetkisinin bulunduğu belirlenmiştir.
6100 Sayılı HMK nın 309/2. maddesi hükmü uyarınca feragatın hüküm ifade edebilmesi karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatına bağlı değildir. Aynı yasanın 311. maddesi hükmü gereğince feragat, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı taraf usulüne uygun olarak davasından feragat ettiğinden, HMK nın 309 ve 311. Maddeleri gereğince kesin hüküm neticesini doğuran feragat nedeni ile davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1.-Davanın feragat nedeniyle REDDİNE, davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
2.-492 Sayılı Harçlar Kanununun 22. Maddesi gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının 2/3’ü olan, 39,53 TL harcın peşin alınan 6.468,72 TL’den mahsubu ile arta kalan 6.429,19 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3.-6325 sayılı yasanın 18/A (11, 13) maddeleri uyarınca arabulucu ücreti olarak ödenen 1.320,00 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4.-Tarafların yaptıkları yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5.-Davalı lehine vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
6.-Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 Hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere 24/02/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …