Emsal Mahkeme Kararı Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/345 E. 2022/792 K. 16.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/345
KARAR NO : 2022/792
BAŞKAN : … …
HAKİM : … …
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …
DAVALILAR : 1- … TC No: …
….

3- … …

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 10/08/2020
KARAR TARİHİ : 16/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/12/2022

Mahkememize açılan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
İDDİA
Davacı vekili dilekçesinde özetle; davacı şirketin İtalya merkezli endüstriyel basınç ve ısı ölçme cihazları üreticisi olduğunu, … Proje Akaryakıt Enerji Madencilik Telekomünikasyon inşaat sanayi taahhüt ve ticaret anonim şirketi ( … Proje) tarafından Türkmenistan’ da yapılan rafineri yenilemesi ihalesinin kazanılması üzerine 18/03/2019 tarihinde davacı tarafından … Projeye basıç ölçerler için teklif gönderildiğini, anlaşma üzerine 31/07/2008 tarihli genel satın alma şartları isimli sözleşme imzalandığını, sözleşmenin taraflarının müvekkili ile tüm payları … Projeye ait olan Dubai’de kurulmuş olan …. şirketi olarak belirlendiğini, … Proje’nin ise temlik alan olarak belirtildiğini, …. 02/11/2009 tarihinde müvekkili şirkete sipariş formu gönderdiğini, malların teslim edilmesinin ardından müvekkilinin 23/02/2010 tarihinde …. şirketine 90.530,00 Euro değerinde fatura düzenlediğini, fatura bedelinin ödenmemesi üzerine sözleşmede yer alan tahkim şartı gereği müvekkili tarafından İİC Tahkim mahkemesinde dava açıldığını, tahkim davasında davalı olarak … … ve … Proje şirketlerinin gösterildiğini, … Proje sözleşmenin tarafı olmadığını ileri sürmüş ve hakemin yetkisine itiraz etmiş ise de; … Projenin … .. şirketinin paylarının tamamına sahip olması ve sözleşmenin müzakerelerinde ve ifasında etkili olması sebebi ile sözleşmenin tarafı olarak sorumlu tutulmasına karar verildiğini, akabinde müvekkilinin 18/07/2012 tarihli İCC Hakem heyeti kararının icrası amacı ile A…Ticaret Mahkemesi tenfiz davası ikame ettiğini, … Ticaret Mahkemesinin de tüzel kişiliğin perdesinin aramasına karar verip … Projeyi sorumlu tuttuğunu, tenfiz edilen bu kararın İstanbul … dairesinin 2014/991 esas sayılı dosyasında icraya konulduğunu … Proje hakkında borç ödemeden aciz belgesi düzenlendiğini, akabinde 06/12/2016 tarihinde … Projenin iflasına karar verildiğini, … Proje ve davalıların hukuki ve ticari anlamda tek kişi hükmünde olduğunu, 2015 yılına kadar … Projenin hakim ortağının … Grup olduğunu, 2105 yılından itibaren … Projenin hakim ortağının … Holding olduğunu, aynı tarihte … Holding … Grup paylarının %30’nu devraldığını, … Holding’in … Projenin yönetim kurulu başkanı olduğunu, … Holding … Projenin yönetim kurulu üyesi iken … Holding’in gerçek kişi temsilciliğini ise … yapmaktadır. … Holding’in sicil kayıtlarından tek ve dolayısı ile 5100 payının … olduğu, Ayrıca … Holdin’in yönetim kurulu başkanı da … olduğu, Tüm … şirketlerinin adreslerinin aynı olduğu, … şirketlerinin genel kurul toplantıları dahi aynı yerde aynı tarihte ve aynı kişiler tarafından peşpeşe icra edildiğini, … Holding kendi web sitesinde … Proje ile ilişkisini açıkladığını, … Holding tarafından … Projenin yürüttüğü yatırımdan kaynaklanmasına rağmen Türkmenistan’a karşı tahkim davası açıldığını, iş bu tahkim davasında … Holding’in açıkça ve kesin olarak … Projenin kendisinin bir yatırım aracı olduğunu kabul ettiğini, … şirketlerin tek bir tüzel kişilik olduğunun tüm kamuoyu tarafından bilindiğini, tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınılması sebebi ile alacaklılar tarafından imza kampanyası başlatıldığını, davalıların tüzel kişilik perdesinin arkasına sığındıklarını, … şirketleri arasında organık bağ olduğunu, belirtilen sebeplerle davanın kabulüne, hukuken ve ticari olarak tek bir kişi olarak değerlendirilmesi sebebi ile 18/07/2012 tarihli İCC hakem kararında belirtilen tüm alacaktan davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunun tespitine, 134.156,00 EURO + 32.000 USD tutarlı alacağın şimdilik 134.156,00 EURO’luk kısmının 18/07/2012 tarihli İCC hakem kararında belirtildiği üzere 25/04/2010 tarihinden itibaren hesaplanacak yıllık % 5 faiz ile birlikte davalılar tarafından müvekkili şirkete ödenmesine , yargılama giderlerinin davalılara yüklenmesine karar verilmesini istemiştir.
SAVUNMA;
Davalılar usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermedikleri gibi duruşmalara katılmamışlardır.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRME ;
Dosyaya toplanan delillerden sonra dosya konusunda uzman bilirkişiye tevdii edilmiş, bilirkişi tarafından verilen 29/11/2021 tarihli raporda özetle ;”Şirketlerin kuruluş tarihleri ve sermaye yapıları açısından yapılan inceleme de;
1-…Şirketi açısından: Şirketin 4 Mayıs 2007 gün ve 6801 sayılı T…Sicili Gazetesinde yayınlanan ilanla …. sicil numarası ile …, … tarafından kurulduğu, Şirket sermayesinin her biri 100,00 TL değerli 200.000,00 TL olduğu, Sermayenin 960 paya isabet eden 96.000,00 TL lik kısmının … tarafından taahhüt edildiği, …’in şirket yetkilisi olduğu, 10.07.2015 tarihinde yapılan şirket olağan genel kuruluna sunulan hazirun cetveline göre şirkete ait 2.000 hisseye isabet eden 200.000,00 TL payın tamamının … Holding AŞ. adına olduğu,
2-….Şirketi açısından: Şirketin 25 Nisan 2007 gün ve 6794 sayılı… Gazetesinde yayınlanan ilanla 236590 sicil nümarası ile …, … tarafından kurulduğu, şirket sermayesinin her biri 100,00 TL değerli 100.000,00 TL olduğu, sermayenin 670 paya isabet eden 67.000,00 TL lik kısmının … tarafından taahhüt edildiği,

3- … Şirketin …Noterliğince düzenlenen 22.07.2008 gün ve … Yev.Nolu Ana sözleşme ile …,… tarafından kurulduğu, 500.000,00 TL olan şirket sermayesinin 399.997 paya isabet den 399.997,00 TL sinin … tarafından taahhüt edildiği, her üç şirkette de sık sık sermaye devirleri ve adres değişiklikleri olduğu şirketlerde çoğunluk sermayesine …’in sahip olduğu ve şirketlerin yöneticisi konumunda olduğu, şirket ortaklarının ve kurucuların genelde aynı isimlerden oluştuğu, adreslerin bazen çakıştığı bazen ayrıştığı,
Şirket kayıtlarına ulaşılamadığından her üç şirket açısından şirketler arası ticari ilişkilerin incelenemediği, bu nedenle; mahkemenizce şirket kayıtlarının da incelenmesine gerek duyulması halinde; Defterlerin temin edilmesi gerektiği, bunun mümkün olamaması durumunda,… Vergi Dairesi Başkanlığından her üç şirkete ait, 31.12.2013/ 31.12.2014/ 31.12.2015 tarihli bilançoların temininde fayda mütalaa edildiği,” şeklinde görüş bildirmiştir.
Vergi Dairesine müzekkere yazılarak davalı şirketlerin bilanço örneklerinin gönderilmesi istenmiş, müzekkere cevabı dosyaya girmiştir.
Gelen müzekkere cevabı ve davacının itirazları karşılar ek hazırlanması için dosya önceki bilirkişiye verilmiş, bilirkişinin 08/08/2022 tarihli ek raporunda özetle; Şirketlerin kuruluş tarihleri ve sermaye yapıları açısından yapılan inceleme de;
1-… …. Şirketi açısından: Şirketin 4 Mayıs 2007 gün ve 6801 sayılı …Gazetesinde yayınlanan ilanla 236984 sicil numarası ile …, … tarafından kurulduğu, Şirket sermayesinin her biri 100,00 TL değerli 200.000,00 TL olduğu, Sermayenin 960 paya isabet eden 96.000,00TL lik kısmının … tarafından taahhüt edildiği, …’in şirket yetkilisi olduğu, 10.07.2015 tarihinde yapılan şirket olağan genel kuruluna sunulan hazirun cetveline göre şirkete ait 2.000 hisseye isabet eden 200.000,00 TL payın tamamının … Holding AŞ. Adına olduğu,
2-…..açısından: Şirketin 25 Nisan 2007 gün ve 6794 sayılı … Gazetesinde yayınlanan ilanla 236590 sicil numarası ile …, …. tarafından kurulduğu, Şirket sermayesinin her biri 100,00 TL değerli 100.000,00 TL olduğu, Sermayenin 670 paya isabet eden 67.000,00 TL lik kısmının … tarafından taahhüt edildiği,
3- … Şirketi….Noterliğince düzenlenen 22.07.2008 gün ve … Yev.Nolu Ana sözleşme ile …, … tarafından kurulduğu, 500.000,00 TL olan şirket sermayesinin 399.997 paya isabet den 399.997,00 TL sinin … tarafından taahhüt edildiği,
Her üç şirkette de sık sık sermaye devirleri ve adres değişiklikleri olduğu şirketlerde çoğunluk sermayesine …’in sahip olduğu ve şirketlerin yöneticisi konumunda olduğu, Şirket ortaklarının ve kurucuların genelde aynı isimlerden oluştuğu, adreslerin bazen çakıştığı bazen ayrıştığı, Şirket kayıtlarına ulaşılamadığından her üç şirket açısından şirketler arası ticari ilişkilerin incelenemediği, ancak mevcut belgelere göre her üç şirket arasında organik ilişki olduğu, perdeleme olup olmadığı konusunda takdirin mahkemeye ait olduğu, Vergi Dairesi Başkanlığından sadece … …’nin 2013 yılı beyanname örneklerinin temin edildiği, şirketin 20.12.2017 de vergi kaydının resen silindiğinin anlaşıldığı,…”şeklinde görüş bildirilmiştir.

HUKUKİ GEREKÇE ;
Dava; 18/07/2012 tarihli İCC hakem kararı ile ve… Ticaret Mahkemesinin tenfiz kararı ile borçlu olduğu tespit edilen dava dışı … Proje… Anonim şirketi ile davalılar arasında organik bağ olduğundan tüzel kişilik perdesinin aralanması davalıların da belirtilen hakem kararı ve …Ticaret Mahkemesindeki belirlenen alacaktan borçlu olduğunun tespiti yönünde hüküm kurulması için açılan alacak davasıdır.
Uyuşmazlık; Davalı şirketler ile dava dışı … Proje arasında organik bağ olup olmadığı, tüzel kişilik perdesinin aralanmasının şartlarının oluşup oluşmadığı, şirketler arasında organik bağ olup olmadığı, davalıların İCC hakem kararında ve tenfiz kararında belirlenen alacaktan sorumlu olup olmayacağı noktasında toplanmaktadır.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 137. maddesi gereğince ticaret şirketleri tüzel kişiliği haiz olup, kanuni istisnalar haricinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 48. maddesi kapsamında bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Ticaret şirketleri tüzel kişiliğe sahip olduklarına göre, istisnalar hariç olmak üzere, şirket malvarlığının, aktif ve pasifiyle birlikte, sahibi tüzel kişidir (Poroy, …: Ortaklıklar Hukuku I, İstanbul, 2019, s.105).
Tüzel kişiliğin bu malvarlığı, kendine özgü, bir amaç birliği içinde ve kendisini oluşturan kişilerin malvarlığından bağımsız bir malvarlığı olarak ortaya konulmalıdır. Tüzel kişiliğin bu malvarlığının onu oluşturan kişilerin malvarlığından da bağımsız olması gerektiğini belirten bu temel ilkeye “mal varlığının bağımsızlığı” veya “mal ayrılığı” ilkesi denilmektedir…. (Editör), I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul, 2008, s. 146.). Ayrılık ilkesi gereğince, tüzel kişilik çatısı altında bir araya gelen, başka bir deyişle tüzel kişiliği oluşturan gerçek veya tüzel kişiler, oluşturdukları tüzel kişiliğin borçlarından sorumlu olmazlar.
Tüzel kişi ile üyeleri arasındaki bu ayrılık ilkesinin mutlak olarak her durum ve koşulda uygulanması bazı haksız durumların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Öğreti ve uygulamada, özellikle borç ve sorumluluktan kurtulabilmek amacıyla tüzel kişiliğin bir araç olarak kullanıldığı hâllerde, tüzel kişi ve üyeleri arasındaki bu ayrılığın kaldırılarak üyelerin sorumluluğuna gidilebileceği, iki ayrı tüzel kişiyi ayrı ayrı hukuk sujeleri değil de tek bir tüzel kişi olarak tanınabileceği kabul edilmektedir (… … 2011, s. 468.). Bu durum öğreti ve uygulamada “tüzel kişilik perdesinin aralanması” olarak ifade edilmektedir.
Hukuk kuralları dolanılmak suretiyle kanuna karşı hile yapılması, ayrı tüzel kişilik kavramına sığınarak onun ardında yer alan kişilerin taraf oldukları sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal etmeleri ya da üçüncü kişilere zarar vermeleri, sonra da tüzel kişilik kavramının ardına gizlenmeleri dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı ilkelerine açıkça aykırı olup hukuk düzenince de korunamaz. Bu gibi durumlarda TMK’nin 2/2 maddesi gereğince hakkın kötüye kullanılması söz konusu olduğu için tüzel kişilik perdesi aralanmalı ve perdenin ardında yer alan kişiler gerektiğinde sorumlu tutulmalıdır. Ancak tüzel kişi ile onu oluşturan tabanın ayrılığı prensibinin ana kural, özdeşlik prensibinin kabul edilip tüzel kişilik perdesinin aralanmasına başvurulması yolu ise oldukça istisnai bir durumdur. Aksinin uygulanması tüzel kişilik kavramının yerle bir edilmesi anlamına gelecektir. (Sağlam, İpek: Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanmasına Genel Bir Bakış…(Editör), I. … 2008, s. 146.).
Tüzel kişiye hukuk hayatında ayrı bir hukuki varlık tanınması TMK’nin 2. maddesi kapsamında kurallara uygun hareket edilmesi ve tüzel kişiliğin ortakları veya yöneticileri tarafından kötüye kullanılmaması hâlinde söz konusu olup iyi niyet kurallarına riayet edilmemesi ve tüzel kişiliğin kötüye kullanılmasının ispat edildiği hâllerde tüzel kişilik perdesi aralanarak, tüzel kişilik perdesinin arkasındaki gerçek duruma göre bir sonuca varılabilir. (…Sermaye Şirketlerinin Sorumluluğu Konusundaki Hukuki Bilgi Eksikliğinin Olumsuz Sonuçları ve Perdenin Kaldırılması Teorisi Yardımıyla Giderilmesi, …, C. 24, Ekim 1998, s. 659.).
Öğreti ve uygulamada özellikle vurgulandığı üzere; mal varlığının bağımsızlığı ve sınırlı sorumluluk ilkelerinin istisnası olan tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi ancak istisnai ve sınırlı durumlarda titizlikle uygulanması gereken bir teoridir. Bu teoriye ihtiyatlı bir biçimde yaklaşılmalı; istisnai bir teori olduğundan mümkün olduğunca dar yorumlanmalı ve bu teorinin uygulanmasına ancak tüzel kişilik kavramının arkasına saklanılarak dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı, kendisine tanınan hakkın kötüye kullanılarak üçüncü kişilerin zarara uğratıldığı, zarara yol açan tüzel kişinin sorumluluğuna hükmedebilmek için ise başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olmadığı durumlarda başvurulmalıdır. Zira tüzel kişilik perdesinin aralanması, tüzel kişilerin borçlarından dolayı başkalarının sorumlu tutulamayacağı ilkesinin, özellikle şirketlerin sadece sermayeleri ile sorumlu olacakları ve tüzel kişilerin borçlarından dolayı ortakların sorumlu tutulamayacağı kuralının önemli bir istisnasını teşkil etmektedir (Çamoğlu, Ersin: Ticaret Ortaklıkları Bağlamında Perdenin Kaldırılması Kuramı ve Yargıtay Uygulaması, …C. 32, S. 2, 2016, s. 12.).
Görüldüğü üzere tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi her somut olayın özelliği gözetilerek değerlendirilmeli ve TMK’nin 2. maddesi gereğince dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılma yasağı gözetilerek tüzel kişiliğin alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla kullanılıp kullanılmadığı, tüzel kişiliği düzenleyen normların dışına çıkılıp çıkılmadığı incelenmelidir. Tüzel kişi ile ortakların alanlarının organizasyon ve malvarlıklarının birbirine karışması, ortağın kendi fiil ve işlemleriyle üçüncü kişilere karşı sanki tüzel kişilik ile kendisi arasında bir ayrım yokmuşçasına işlemler yapması ya da ortağın kendi malvarlığı ile şirketin malvarlığı birmiş gibi davranması, yetersiz sermaye ile faaliyete devam edilmesi özellikle şirket tüzel kişiliğinin bilinçli (kötü niyetli) olarak üçüncü kişileri zarara uğratması hâllerinde perdenin aralanması gerektiğinden bahsedilmektedir (Öztek, Selçuk/Memiş, Tekin: Şirketler Hukuku ve İcra İflas Hukuku İlkeleri Karşısında Borçlu Şirketin Alacaklılarının Hakim Ortağa Karşı Korunması,…(Editör), I. …, 2008, s. 205 vd.;Akıncı, s. 662.).
Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması üç şekilde görülebilmektedir. İlki tüzel kişilik perdesinin düz kaldırılması, bu hal şirket borcundan dolayı şirket yönetici ve ortaklarına gidilme olanağı sağlamaktadır. İkincisi tüzel kişilik perdesinin ters kaldırılması, bu hal şirket yönetici veya ortağının borcundan dolayı şirket tüzel kişiliğine gidilmesini sağlamaktadır. Üçüncüsü ise tüzel kişilik perdesinin çapraz kaldırılması olup, bu hal ise hakim şirketler topluluğunda söz konusu olabilmektedir. Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasına benzeyen bir başka kavram organik bağ kavramıdır. Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında olduğu gibi organik bağ kavramında da bir tüzel kişinin borçlarından bir başka tüzel kişinin sorumluluğuna gidilmektedir. Bu hâliyle organik bağ kavramının da kaynağını TMK’nin 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı oluşturmaktadır (Öztek/Memiş, s. 210.). Ancak organik bağ kavramı, tüzel kişilik perdesinin aralanmasına göre daha geniş bir anlama sahip olsa da organik bağın varlığı, tek başına tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektirmemektedir. Şirketler arasında organik bağ tespit edilse dâhi tüzel kişilik perdesinin aralanması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir . Farklı tüzel kişiliklere sahip en az iki şirket arasında organik bağ olup olmadığının tespiti için şirketlerin ortaklık yapıları, yöneticileri arasında aynı veya bir biriyle menfaat içinde olan kişi ve/veya kişilerin bulunup bulunmadığı, şirketler arasında iktisadi bütünlük bulunup bulunmadığı, borçlu şirketin alacaklılarından mal kaçırmak için diğer şirketi paravan olarak kullanma amacının olup olmadığı, fiktif işlemler olup olmadığı değerlendirilmelidir. Organik bağın varlığı için ayrı tüzel kişiler arasında belirli bir iktisadi ve ticari bağımlılığın, kader birlikteliği, birlikte hareket olgusu ya da başka özdeşliklerin bulunması gerekmekte olup bazı benzerlikler ve adreslerin aynı olması yeterle kriterler değildir. …: Şirketler Hukuku ve İcra İflas Hukuku İlkeleri Karşısında Borçlu Şirketin Alacaklılarının Hakim Ortağa Karşı Korunması, … (Editör), I. …., 2008, s. 209 vd.).
Davacı davalı … Projeye basın ölçerler için fiyat teklifi gönderildiğini, tarafların anlaşması üzerine tüm payları … Projeye ait olan … FZE şirketi ile sözleşme imzalandığını, satış sözleşmesine konu olan malların teslim edilmesine rağmen fatura alacağının ödenmediğini, sözleşmede yer alan tahkim şartı gereği İCC tahkim mahkemesi nezdinde dava açıldığını, davalı olarak sözleşmenin tarafı … … şirketi ile … Proje şirketlerinin gösterildiğini, hakem kararında … Proje sözleşmenin tarafı değil ise de … …nin paylarının tamamına sahip olması ,sözleşmenin müzakerelerinde ve ifasında etkili olması nedeni ile sorumlu tutulmasına karar verildiğini, … Asliye Ticaret Mahkemesinin de tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına karar verip … Projeyi sorumlu tuttuğunu, davalı şirketlerin … Proje’nin hakim ortağı olduklarını, … Holding’in … Projenin yönetim kurulu başkanı olduğunu, … Holding’in gerçek kişi temsilcisinin ise … olduğunu, davalı şirket ile … Proje arasında organik bağ olduğundan bahisle tüzel kişilik perdesinin aralanmasını ve 18/07/20212 tarihli İCC hakem kararında belirtilen tüm alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş olup tüm dosya kapsamı ile yukarıda belirtildiği üzere Y… Mahkemesi pek çok kararında şirketler arasında organik bağ olsa bile tüzel kişilik perdesinin aralanması için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak kastı ile kötü niyetli işlemler yapıldığının somut verilerle ispatlanması gerektiği, dosya kapsamında davalılara ticari defterlerini sunmaları için süre verilmiş ise de , davalılar ticari defter ve belgelerinin yerini süresinde bildirmediği, davacı yanca, tüzel kişilik perdesinin aralanması için davalı şirketler arasında alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli olarak işlemlerin yapıldığının ve bu nedenle asıl borçlu şirketten alacağın tahsil edilemediğinin somut verilerle ispatlanması gerekmekte olup, davacı yanca bu yönde dosyaya yeterli somut bilgi belge ve delil sunulamadığı görülmüştür. Yine ticari defterler sunulmadığı için davalı şirketler arasında mal kaçırmak maksatlı muvazaalı işlemler yapıldığı da tespit edilememiştir. Belirtilen nedenlerle tüzel kişilik perdesinin aralanması şartları oluşmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1.-Davanın REDDİNE,
2.-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince, alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 16.701,98 TL’den mahsubu ile arta kalan 16.621,28 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3.-Arabuluculuk aşamasında harcanan 1.320,00 TL giderin arabuluculuk görüşmesine katılmayan davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4.-Davacı tarafından yatırılan harçtan mahsubuna karar verilen 80,70 TL maktu karar ve ilam harcı, 54,40 TL başvuru harcı ve 3.440,00 TL posta/tebligat/bilirkişi gideri olmak üzere toplam 3.575,1‬0 TL yargılama giderinin arabuluculuk görüşmesine katılmayan davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 Hafta içinde…. Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere 16/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …
E_İmzalı
Üye …
E_İmzalı
Üye …
E_İmzalı
Katip …
E_İmzalı