Emsal Mahkeme Kararı Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/110 E. 2021/321 K. 31.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/110 Esas
KARAR NO : 2021/321

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/07/2018
KARAR TARİHİ : 31/05/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 24/06/2021
Mahkememize açılan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin davalı işverenlik bünyesinde 2010 Kasım ayında pazarlama sorumlusu olarak işe başladığını ve 2013 yılından itibaren finans müdürü olarak çalıştığını, iş akdinin davalı işverenlik tarafından 03.12.2017 tarihinde haksız şekilde sonlandırıldığını, aylık ücretin net 5.000,00 TL olduğunu, ücretlerin elden ödendiğini, hafta içi 08.30-18.00 saatleri arasında Cumartesi günleri ise 08.30-15.00 saatleri arasında çalıştığını, çalıştığı süre boyunca sigorta primlerinin yatırılmadığını, müvekkilinin hak ettiği alacakların ödenmesi vaadiyle 11.12.2017 tarihinde Sulh/İbra Sözleşmesi imzalatıldığını, anılan belgede işçi aleyhine 500.000,00 TL tutarında tek taraflı cezai şart konularak işçilik alacaklarını talep etmesinin engellenmeye çalışıldığını, müvekkilinin hak ettiği kıdem ve ihbar tazminatlarının ödenmediğini, davalı yanın ihbar tazminatının yanında 3 katı tutarında kötü niyet tazminatı ödemesi gerektiğini, yıllık izin ücretlerinin ödenmediğini, fazla çalışma yapmasına karşın fazla çalışma ücretlerinin de ödenmediğini, AGİ ücretlerinin ödenmediğini, müvekkilinin ürünlerin pazarlanması ve diğer şirketlere ürün satışıyla ilgili birimde çalışması nedeni ile yıllık net cironun binde 2’si oranında prim ödemesi gerektiğini ancak müvekkilinin son yıla ait prim ücretinin ödenmediğini belirterek fazlaya dair haklar saklı kalmak üzere şimdilik 100,00 TL kıdem tazminatı, 100,00 TL ihbar tazminatı, 100,00 TL kötü niyet tazminatı, 100,00 TL yıllık izin ücreti, 100,00 TL fazla çalışma ücreti, 100,00 TL AGİ ücreti, 18.000,00 TL prim ücreti olmak üzere toplam 18.600,00 TL’nin işleyen faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

YANIT
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, görev itirazı ile birlikte taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmadığını, müvekkilinin 2011 yılından itibaren … Plastik markasının Ankara ve çevresi illerde yetkili distribütörlüğünü üstlenmesi nedeniyle kendisine bağlı alt bayilik ilişkilerinin kurulması, yerleştirilmesi, çalışma şekil ve şartlarını düzenlemesi amacıyla davacının bankacılık ve halka ilişkiler hususlarındaki uzmanlığı da dikkate alınarak Harici Danışmalık ilişkisi kurulduğunu, karşılığında davacıya aylık veya yıllık sabit bir ücret ödenmediğini, müvekkili firma için yapacağı masrafları karşılamak üzere davacıya şirket kredi kartı tahsis edildiğini ve her ay yaptığı işin nitelik ve hacmine göre ücret ödendiğini, taraflar arasında Sulh ve İbra sözleşmesi akdedildiğini, akdedilen sözleşmede taraflar arasındaki ilişkinin açıkça ortaya koyulduğunu, anılan sözleşme ile davacının harici olarak danışmanlık görevini üstlendiği süre boyunca oluşan alacağının belirlendiği ve nihayetinde ödenerek danışmanlık sözleşmesinin sona erdirildiğini, davacının sözleşmenin sonlanması nedeni ile binlerce liralık senedini patronuna ciro ederek verdiği ve bedelin kendisine ödenmediği iddiası ile … Ticaret Mahkemesi … Esas sayılı dosyası ile dava açtığını, bu hususun işçi-işveren ilişkisine uygun olmasının hayatın akışına aykırı olduğunu, bununla birlikte müvekkili şirkete ait cam fabrikasının satışına aracılık etmesi nedeni ile 50.000,00 TL komisyon almasının iş hukuku kapsamında açıklanamayacağını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava; Taraflar arasında imzalanan harici danışmanlık sözleşmesine dayalı alacak talebine ilişkindir.
SGK Başkanlığı’na yazılan müzekkere cevabında özetle: Davacı adına işe giriş veya işten çıkış bildirgesi düzenlenmediği ve davacının 15.07.2001 tarihinde emeklilik aylığı bağlandığı görülmüştür.
Davalı … Ev Gereçleri Mab. Tur. İnş. Tic. Ve San. Ltd. Şti. (…) ile Davacı … (Harici Danışman) arasında imzalanan 11.12.2017 tarihli Sulh/İbra Sözleşmesi dosya arasına alınmıştır.
…’a yazılan müzekkere cevabında davalı şirket adına kayıtlı ek karta ait banka hesap dökümlerinin CD ortamında dosyaya sunulmuştur.
Davacının kullandığı … plakalı araca ait otobil sistem kayıtları dosya arasına alınmıştır.
Davacı tanığı … beyanında; “Kendisinin 03.04.2015 tarihinde işe girdiğini, 05.04.2018 tarihine kadar sekreter olarak çalıştığını, davacının finans müdürü olduğunu, danışman olarak çalışmadığını, kendisinin işe girdiği sırada davacının çalıştığını, başka iş yapmadığını, 08.30-18.00 saatleri arasında tamamen davalı şirkette çalıştığını, davacının işten çıkarıldığını ancak neden çıkarıldığını bilmediğini ancak patron … ile bir tartışma geçtiğini bu nedenle çıkarıldığını, 5.500,00 TL maaş aldığını, davacı adına bordro düzenlendiğini, ücretin banka kanalı ile ödenip ödenmediğini bilmediğini, haftada 6 gün çalıştığını, davacıya satılan ürünlere göre yıllık prim ödemesi yapıldığını diğer çalışanlara yapılmadığını, sulh ibra sözleşmesi yapıldığına dair bir konu geçtiğini, sözleşmede yazan ödemelerin yapılıp yapılmadığını bilmediğini, davacının kendisine ilişkin bir sorun olduğunda direkt patron ile görüştüğünü, kendisine gösterilen ihbar başlıklı belgedeki yazılanlar ve atılan imzanın kendisine ait olmadığını, kendisinin böyle bir yazı yazmadığını” demiştir.
Davacı tanığı … beyanında; “Kendisinin 2015-2016 yılları arasında 8-9 ay kadar davalı şirkette satış temsilcisi olarak çalıştığını, davacının patronun çocukluk arkadaşı olduğunu, her şeyi birlikte yaptıklarını, davacının resmi görevini bilmediğini, kendisine ne görev verildiğini bilmediğini, patron olmadığında işleri davacıya anlattıklarını onun da patrona anlattığını, davacının istediği saatte gelip istediği saatte gittiğini, danışman olarak dışarıda bir hizmet vermediğini, iş yerinde bazen oturduğunu bazen de gelip gittiğini, belirli bir çalışma saati olmadığını, ücret ödenip ödenmediğini bilmediğini veya ücretin ne şekilde ödendiğini bilmediğini, davacı ile davalının aralarındaki bağlantının nasıl koptuğunu bilmediğini, aralarında düzenlenen sözleşmeyi bilmediğini, iş yerinde çalışma saatlerinin 08.30-18.00 saatleri arasında olduğunu” demiştir.
Davacı tanığı … beyanında; “Kendisinin davalı iş yerinde çalışmadığını, … Kapı’da çalıştığını, yaklaşık 3 yıl önce buradan ayrıldığını, … Kapı ile davalı işverenliğin aynı işi yaptığını, … Kapı’nın … …, … … ve … …’e ait olduğunu, kendisinin montaj ekibinin usta başı olarak çalıştığını, davacınında …’nin finans müdürü olarak çalıştığını, davacıyı büroda gördüğünü, kendisine ait odasının olduğunu, kendisinin genelde … veya … Bey’in yanına gittiğini ve giderken davacıyı gördüğünü, davacının maaş ile çalıştığını bildiğini ancak ne kadar maaş aldığını bilmediğini, davacı ile davalı işveren arasında nasıl bir ilişki olduğunu bilmediğini, sadece finans müdürü olduğunu bildiğini, 08.30’da işe geldiği sırada davacıyı gördüğünü, akşam inşaat dönüşü bilgi vermek için gittiğinde yine davacıyı gördüğünü, kendisinin haftada 6 gün çalıştığını ve 6 gün davacıyı gördüğünü, prim uygulaması olup olmadığını bilmediğini, davalı işverenliğe karşı açılmış davasının olduğunu, montaj işini fabrikadan malzemeleri alıp inşaat alanında yaptıklarını her sabah fabrikaya gittiğini sonra da montaj alanına gittiğini” demiştir.
Davacı tanığı … beyanında; “Kendisinin davalı iş yerinde çalışmadığını, davacıyı … Beyden dolayı tanıdığını, davacının …’nin çalışanı olmadığını, kendinin … Plastik’te 2015 yılına kadar çalıştığını, bu nedenle … Bey’i tanıdığını, her ay birkaç kere işi gereği firmaya uğradığını, ziyaretleri sırasında davacıyı orada gördüğünü, davacıyı … …’in arkadaşı olarak tanıdığını, davacı ile … Bey’in birlikte tatillere gittiklerini, hatta bir kere birlikte tatile gittiklerini, fiili bir çalışmasına şahit olmadığını, … Plastik’in düzenlediği toplantılara herkesin katılabildiğini davacının da katıldığını ancak firma adına bir konuşma yapmadığını” demiştir.
Davacı tanığı … beyanında; “Kendisinin davalı iş yeri için dışarıdan mali müşaviri olarak çalıştığını, davacının …’de çalışmadığını, davacıyı … Beyin dostu olarak bildiklerini, dışarıdan finansal danışmanlık hizmeti verdiğini, ancak hizmet akdi olmadığını, SGK’ya bildirilen hizmet olmadığı gibi maaş olarak ödeme yapılmasının da söz konusu olmadığını, danışmanlık hizmetini şirkete değil … Bey’in şahsına verdiğini, şirket ile bağlantısı olmadığını, … Beyin dostlarına davetler verdiğini ve kendisini orada gördüğünü, haftanın 3-4 günü şirkete uğradığını ancak davacıyı görmediğini, davacının masraflarının şirket tarafından karşılanmadığını, herhangi bir yerde imzasının olup olmadığını bilmediğini, davacının 2017 aralık ayında kendisini aradığını … Beyden 300.000,00 TL istediğini iletmesini istediğini ve kendisinin de ilettiğini, davacı ile yemeklerde bir araya gelip görüştüklerini, davacının şirketinin vergisel sorunları konusunda kendisine danıştığını, devri ve tasfiyesi için görüşlerini aldığını, kendisini bu yüzden aramış olabileceğini” demiştir.
Davalı tanığı … beyanında; “Kendisinin davalı işverenlikte ön muhasebe bölümünde 6 yıldır çalıştığını, davacının finans müdürü olarak çalıştığına dair kendisine bilgi verilmediğini, 08.30-18.00 saatleri arasında çalışıldığını, davacının ayda 2-3 kere iş yerine geldiğini, davacının patron … Bey’in çok yakın arkadaşı olduğunu, çocukluk arkadaşı olduklarını, patron … Beyin davacı geldiğinde saygıda kusur edilmemesi gerektiğini söylediğini, bir arada oldukları sırada yanlarına gittiğinde samimi bir şekilde sohbet ettiklerini gördüğünü, davacının danışmanlık hizmeti verip vermediğini bilmediğini, davacıya bordro mukavili bir ödeme yapılmasının söz konusu olmadığını, davacı adına bordro hazırlamadıklarını, kendisinin çalıştığı süre boyunca davacıya bir ödeme yapmadığını, iş yerinde çalışanlara prim ödemesi yapılmadığını, kendisinin çalıştığı süre boyunca davacıya imzalattığı bir evrak olmadığını ve imzalı bir evrak görmediğini” demiştir.
Davalı tanığı … beyanında; “Kendisinin davalı iş yerinde çalışmadığını, davacının kendisinin hemşehrisi olduğunu ve 40 yıldır tanıdığını, hem davacıyı hem de … Bey’i tanıdığını, 40 yıldır arkadaş olduklarını, evinin iş yerine yakın olması nedeni ile sık sık gidip geldiğini ancak davacıyı 1-2 kez gördüğünü, bildiği kadarı ile davacının bankacı olması nedeni ile bazen fikir alışverişinde bulunulduğunu, davacının iş yerinde düzenli bir çalışmasına şahit olmadığını, tarafların arasındaki ilişkinin danışmanlık boyutunda olduğunu, davacının, kendisinin ve davalı iş yeri patronu … Bey’in … Sanayiciler İş Adamları Derneğine üye olduklarını, tüzük gereği derneğe üye olmak için şirket sahibi olmak gerektiğini, davacının şirketi olduğunu, şirketin adını bilmediğini, davalı iş yerine haftada 3-4 kez gidip geldiğini ve davacıyı sadece 2-3 kez … Bey’in odasında gördüğünü, belirli bir çalışma ortamında görmediğini” demiştir.
Davalı tanığı … beyanında; “Kendisinin davalı iş yerinin ilk bayisi olduğunu, 2011 yılında bayi olduğunu, davacıyı davalı iş yerinde ara sıra gittiğinde gördüğünü, … Beyin yanında çay içtiklerinde davacının da olduğunu, davacıya ne iş yaptığını sorunca …’ın çocukluk arkadaşıyım ona yardımcı olmak için geliyorum dediğini, aralarında ne gibi bir ilişki olduğunu bilmediğini, ancak çalışmadığını bildiğin, fiilen çalışmasına şahit olmadığını, bayi toplantılarına davacının da geldiğini, toplantıda herkese söz hakkı verildiğini ve davacının da konuştuğunu, ne için konuştuğunu bilmediğini ancak gündemdeki konularla ilgili kendisin de söz aldığını, toplantılara bayi ile alakası olmayan kişilerin de geldiğini, toplantıların 2 yılda 1 yapıldığını, genelde dinlenmek eğlenmek amacı ile yapıldığından herkesin gelebildiğini, davacının konuşurken belirli bir sıfatı olmadığını” demiştir.

Ankara ….İş Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında 16.05.2019 tarih … Karar sayılı ilamı ile görevsizlik kararı verilmekle, anılan karara yönelik davacının istinaf istemi Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesinin 05.10.2019 tarih … Karar sayılı ilamı ile esastan reddedilmiştir.
Dosyamız arasına alınan kesin nitelikteki Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesinin 05.10.2019 tarih …. Karar sayılı ilamında “Somut olayda davacının davalı nezdinde çalışmaya başlamadan önce davacı ile davalının yakın arkadaş oldukları, davacının … Bankasından emekli olduğu, davalı işyerinde hiç sigorta bildiriminin ve ücret ödemesinin bulunmadığı, 7 yılı aşkın süre ücret almadan çalışmanın hayatın olağan akışına aykırı olduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında yapılan “sulh ve ibra sözleşmesi” başlıklı belgelenin davacının iddia ettiği fesihten sonra düzenlendiği ve davacı ile davalının avukatları arasındaki telefon-whatsapp görüşme kayıtlarından davacının sözleşmenin hazırlanmasında birebir katıldığı, isteklerini dile getirip bunlarında dikkate alınarak sözleşmenin düzenlendiği, davacının yaşı, eski banka çalışmaları göz önüne alındığında, imzaladığı sözleşmelerin hukuki sonuçlarını bilebilecek eğitim seviyesinde olduğunun kabulü gerekir. Davacının davalı nezdinde çalıştığını iddia ettiği dönemde kendisine ait bir şirketinin olduğu, işçi-işveren ilişkisini kanıtlayan bir belgelenin de dosyaya sunulmadığı görülmüştür. Bu açıklamalar ışığında davacının davalı ile iş ilişkisini olduğunu kanıtlayamadığı açık olup mahkemece verilen görevsizlik kararı doğrudur.” denilmektedir.
Mahkememizce alınan 21.04.2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle: Taraflar arasında ilişkinin işçi-işveren ilişkisi mahiyetinde olmadığının kesin nitelikteki Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesi kararı ile tespit edildiği, taraflar arasında akdedilen danışmanlık ilişkisinin sona erdirilmesine dair imzalanan sulh/ibra sözleşmesinin mevcut ve geçerli olduğunun ve de davacının bu sözleşmenin imzalanması sırasında iradesinin sakatlanmadığının yine kesin nitelikteki Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesi kararı ile tespit edildiği, yanlar arasında akdedilen sulh/ibra sözleşmesi ile davacının davalıdan herhangi bir hak ve alacağı kalmadığının kabul ve ikrar olunduğu yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Dosya arasına alınan tüm deliller, taraflar arasında akdedilen sulh/ibra sözleşmesi, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesinin 05.10.2019 tarih … Karar sayılı ilamı, Ankara ….İş Mahkemesi’nin 16.05.2019 tarih … Karar sayılı ilamı, tanık beyanları ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde, dosya arasında bulunan SGK kayıtlarından davacı adına davalı tarafından verilen herhangi bir hizmet bildirimi bulunmadığı, davalı iş yerinde 7 yıldır finans müdürü olarak çalıştığını iddia eden davacının sigortasız çalıştığının düşünülmesi hayatın olağan akışına uygun olmadığı, dosya arasına alınan sulh/ibra sözleşmesi ile …’ye dışarıdan sözlü/yazılı harici danışmanlık hizmetinin verildiği ve hizmetin 01.12.2017 tarihinde sonlandırıldığı, sözleşmenin “Taraflar arasındaki hukuki durumun tespiti” başlıklı 6.maddesinde; “Taraflar, işbu sözleşme tahtında aralarında işçi-işveren ilişkisinin bulunmadığını, danışmanlık hizmetlerinin sonlandırılması için anılan şekilde anlaşmaya varıldığını gayrikabili rücu surette kabul, beyan ve ikrar etmişlerdir. Harici Danışman, işbu sözleşme tahtında …’ye verdiği harici danışmanlık hizmetinden kaynaklanan herhangi bir hak ve alacağı kalmadığını; sözleşmenin imzalanmasından sonra …’nin ticari faaliyetlerini engelleyecek nitelikte bayi ve çalışanları ile irtibat kurmayacağını, taraflar birbirleri aleyhinde telkin ve beyanda bulunmayacağını, …’den her ne ad altında olursa olsun işçilik alacağı bulunmadığını ve bu konuda ileride de bir talepte bulunmayacağını gayrikabili rücu surette beyan ve ikrar etmiştir.” denildiği, Türk Borçlar Kanunu’nun 393. maddesinde hizmet sözleşmesi düzenlenmiş olup, danışmanlık sözleşmeleri ile belirli süre içerisinde bir sonuç ortaya konulması karşılığında bedel ödemesi öngörüldüğü ve danışman ile iş sahibi arasında bağımlılık unsuru da bulunmadığından danışmanlık sözleşmelerinin hizmet akdi niteliğinde olmadığı, taraflar arasında akdedilen sulh/ibra sözleşmesinden kaynaklı ödenmeyen bir alacak bulunduğu iddiasına da dayanılmadığı gibi davacı yanca tahsili talep edilen alacak kalemlerinin işçi-işveren ilişkisinden kaynaklanan kalemleri ihtiva ettiği, taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmadığı yönündeki kesin hüküm, dinlenen tanık beyanları ile de davacı danışman ile davalı iş sahibi arasında bağımlılık ilişkisi bulunmadığı, Türk Borçlar Kanunu’nun 132. maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir.” ifadesine yer verildiği, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yazılı ispat hükümleri gereğince bedel karşılığı yapılan ibra anlaşmalarının yazılı olarak yapılması gerekmekle, yazılı şekilde düzenlenen sulh ibra sözleşmesinin fesihten sonra düzenlendiği, davacı ile davalının avukatları arasındaki telefon-whatsup görüşme kayıtlarından davacının sözleşmenin hazırlanmasında birebir katıldığı, isteklerini dile getirip, bunların da dikkate alınarak sözleşmenin düzenlendiği, davacının yaşı, eski banka çalışmaları göz önüne alındığında imzaladığı sözleşmenin hukuki sonuçlarını bilebilecek eğitim seviyesinde olduğunun kabulü gerektiği yönündeki yerinde tespiti içeren ilam da göz önüne alındığında taraflar arasında yazılı olarak yapılan sulh/ibra sözleşmesine göre davacı tarafından davalının ibra edildiği anlaşılmakla, davacının davalıdan herhangi bir hak ve alacağı bulunmadığından davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1.-Davanın REDDİNE,
2.-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince, alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcı için peşin alınan 317,65 TL’ den indirilmesi ile arta kalan 258,35 TL’nin talep halinde ve dosya kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3.-Davalı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 4.080,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4.-Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
5.-Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde iadesine,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.31/05/2021

Katip …
¸E-İmzalıdır

Hakim …
¸E-İmzalıdır