Emsal Mahkeme Kararı Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/245 E. 2022/168 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/57
KARAR NO : 2022/120
BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
DAVACI /
KARŞI DAVALI : …
VEKİLİ : Av. … …
KARŞI DAVACI : … …
VEKİLLERİ : Av. …- …
ASIL DAVA : Alacak
ASIL DAVA TARİHİ : 23/12/2014
KARŞI DAVA : Alacak
KARŞI DAVA TARİHİ : 05/02/2015
KARAR TARİHİ : 23/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/03/2022

Mahkememize açılan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
ASIL DAVADA İDDİA, KARŞI DAVADA SAVUNMA
Davacı- Karşı davalı vekili, taraflar arasında 12/08/2014 tarihli Ankara Yenimahalle de yapılacak inşaat ile ilgili sözleşmenin imzalandığını, sözleşminin 3. maddesinde sözleşmenin konusu, miktarı ve fiyatlarının belirlendiğini, sözleşmenin 7. maddesinde işin süresinin yer teslim tarihinden itibaren 110 takvim günü olarak tespit edildiğini, sözleşmenin 9/1.maddesinde gerekli topografik hizmetlerin işveren tarafından verileceğinin belirtildiğini, proje çalışmaları sırasında davalı şirket tarafından iletilen kodların yüksek olduğu, bu nedenle projenin revize edilmesinden sonra davalı firma tarafından davacı müvekkiline alt kotununu aşağıya alındığı bilgisi verildiğini, buna bağlı olarak da kazının derinleştirildiğini, işin metrajında da artış olduğunu, bu artıştan dolayı da yeni ve farklı imalat kalemlerinin oluştuğu, müvekkilinin davalının talimatı doğrultusunda hazırladığı projeye uygun olarak imalat yaptığını, işlerin bir kısmının iş kabul tutanakları ile davalı tarafından kabul olunduğunu, bir kısım imalatların ise haksız ve kötü niyetli olarak kabul edilmediğini, bundan dolayı İnşaat Mühendisleri Odasına başvuru yapılarak konunun araştırılmasının istenildiğini, imalat artış bedelinin teknik raporda belirlenmesine rağmen artış bedelinin ödenmediğini, avans ödemesinin eksik yapıldığını, iş artışı karşılığında ilave süre verileceğinin sözlü olarak belirtilmesine rağmen, teminat mektuplarının verilmesinden sonra ek süre verilmeyeceğinin belirtildiğini, belirlenen 110 günlük iş bitim tarihinin 02/01/2015 iş artışı nedeni ile 81 gün daha ilave edilmesi gerektiğinden işin bitim tarihinin 14/03/2015 tarihi olduğunu, davalının işte kullanılacak betonu süresinde temin etmediğini inşaat mahallindeki kazıyı gecikmeli yaptığını, sahanın kepçe ile iyileştirilmesi, koşuluna uymadığını, aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeni ile gece çalışmaları yapamadağını, taahhüt edilen makinenin şantiyede bulundurulmadığından müvekkili tarafından sözleşmeyi feshetmesine sebebiyet verdiğini, müvekkilinin yapmış olduğu, işlelrin tespiti bakımından Ankara … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/187 D.iş sayılı dosyasında tespit yaptırıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile iş bedelinin temerrüt tarahi olan 17/11/2014 tarihinden itibaren işleyecek, 677.500,00 TL nakte çevrilen teminat mektubunun nakte çevirme tarihi olan 27/11/2014 tarihinden itibaren, kar mahrumiyetinden dolayı 30.000,00 TL’nin temürrüt tarihi olan 28/11/2014 tarihinden itibaren, uğradığı manevi zarara karşılık olarak da 500.000,00 TL’nin teminat mektubunun nakte çevrildiği tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Karşı davaya ilişkin olarak da iddiaların yerinde olmadığını ileri sürerek karşı davanın reddini talep etmiştir.
ASIL DAVADA SAVUNMA, KARŞI DAVADA İDDİA
Davalı – Karşı davacı vekili, taraflar arasında imzalanan sözleşmeye göre müvekkili tarafından 406.500,00 TL avans ödendiğini, işin süresinin 110 takvim günü olmasına rağmen süresinde işin tamamlanmadığını, 27/11/2014 tarihinde sözleşmeyi feshederek şantiyeyi terk ettiğini, Ankara … Sulh Hukuk hakimliğinin 2014/189 D.iş sayılı dosyasında yapılan işler ile ilgili tespitin yapıldığını, davalı karşı davacının projeleri yanlış hazırladığını ve imalatta da hatalar yaptığını, yeni bir firma ile sözleşme imzalanarak işin 90 günde tamamlanmasının kararlaştırıldığını, davacının teklif vermeden önce yeri gezdiğini bu nedenle fiyat artışı talep edemeyeceğini, gece çalışma şartlarının sağlandığını belirterek haksız davanın reddine karar verilmesini, karşı dava olarak da işin geç bitmesinden dolayı zarara uğradığından 550.000,00 TL maddi zarar ile uğranılan manevi zarara karşılık da 400.000,00 TL’nin karşı taraftan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ GEREKÇE
Asıl dava, 12/08/2014 tarihli eser sözleşmesinin haklı olarak feshi nedeni ile yapılan iş bedeli, nakte çevrihlen teminat mektubu bedeli, kâr mahrumiyeti ile manevi zararın iş veren davalı karşı davacıdan tahsiline; karşı dava ise, işin gecikmesi nedeni ile uğranılan maddei ve manevi zararın tazminine yöneliktir.
Çekişme sözleşmeyi fesih de davacının haklı olup olmadığı, ödenmeyen iş bedelinin bulunup bulunmadığı, fesihte davacının haklı olması halinde kâr mahrumiyeti ve manevi zarar talep edip edemeyeceği, fesihte davacı haksız ise gecikmeden dolayı davacının talep edebileceği tazminat ve talep edebilir ise manevi tazminat miktarı üzerinde toplanmaktadır.
Mahkemece, asıl davanın; 12/08/2014 tarihli eser sözleşmesinin haklı olarak feshi nedeni ile yapılan iş bedeli, nakde çevrilen teminat mektubu bedeli, kâr mahrumiyeti ile manevi zararın iş veren davalı karşı davacıdan tahsiline; karşı davanın ise, işin gecikmesi nedeni ile uğranılan maddi ve manevi zararın tazminine yönelik olduğu, davacı tarafından sözleşmenin teminatı olarak karşı tarafa verilen … Bankası Tunalı Hilmi Şubesince düzenlenen 2556116 seri nolu, 1122762 mektup nolu 406.500,00 TL, yine aynı bankaya ait aynı şubesince düzenlenen 2556115 seri nolu, 1122765 mektup nolu, 271.000,00 TL tutarındaki kesin teminat mektubunun 27/11/2014 tarihinde nakde çevrildiği, alınan ve hüküm kurumak için yeterli görülen son bilirkişi raporunda belirtildiği gibi taraflar arasında imzalanan eser sözleşmesinin her iki tarafa borç yükleyen sözleşme türü olduğu, iş artışından dolayı davacıya ek süre verilmesi gerekirken verilmediği, davalının malzeme teminine dair yükümlülüğünü, ekipman temin yükümlülüğünü yerine getirmediği, sahada gece aydınlatması yapmadığı, bunların sözleşmeyi haklı nedenle fesih sebebi sayılması gerektiğinden davacının sözleşmeyi haklı olarak feshettiği, davacının ödenmeyen bakiye iş alacağının KDV dahil 508.990,30 TL olmakla hem bunun kabul edilmesi gerektiği hem de nakde çevrilen teminat mektubu toplamı olan 677.500,00TL ‘yi davalıdan istenebileceği, sözleşmenin feshedilmesi nedeni ile davacı yüklenicinin kâr mahrumiyeti talep edemeyeceği, davacı yönünden sözleşmenin haklı olarak feshedilmesi durumunda manevi zarara uğradığının kabul edilemeyeceği, karşı dava yönünden davalı karşı davacının inşaatın gecikmesinden dolayı maddi zarar ile manevi tazminat isteminin yerinde olmadığı gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, 508.989,44 TL bakiye iş bedelinin 28/11/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile, 677.500,00 TL nakde çevrilen teminat mektubu tutarının 27/11/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, kâr mahrumiyetine ilişkin talepler ile manevi tazminat talebinin reddine, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı- karşı davalı İksa Mühendislik… Ltd. Şti. vekili istinaf başvurusunda; mahkeme kararında sözleşmenin müvekkili şirket tarafından haklı nedenle feshedildiğinden, 508.989,44 bakiye iş bedelinin 28/11/2014 tarihinden işleyecek avans faiziyle davalıdan tahsiline ve de 677.500,00 TL nakde çevrilen teminat mektubu tutarının 27/11/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve karşı davanın reddine yönelik kararın hukuka uygun olduğunu, bu yönlerden herhangi bir istinaf başvuruları bulunmadığını, istinaf başvurularının reddedilen kâr mahrumiyeti alacağı ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olup, sözleşmenin müvekkili tarafından haklı olarak feshedildiği ve fesihte müvekkilinin kusurunun bulunmadığının kabul edilmesine rağmen kâr mahrumiyeti taleplerinin sözleşmenin kendileri tarafından feshedilmesi gerekçesiyle reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yargıtay Yüksek … Hukuk Dairesi’nin 2012/7521 Esas- 2013/3029 Karar Sayılı ilamında da belirtildiği üzere sözleşmeyi haklı olarak fesheden tarafın kâr mahrumiyeti talebinde bulunabileceğini ve bu alacağın 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 356. maddesinin yollamasıyla aynı Yasanın 325. maddesi hükmünde öngörülen yöntemle hesaplanması gerektiğini, manevi tazminat taleplerinin de teminat mektuplarının haksız olarak nakde çevrilmesiyle ticari itibarlarının zedelendiği de gözetilerek kabulüne karar verilmesi gerekirken tazminat taleplerinin reddedilmesinin de haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek; mahkeme kararının yukarıda belirtilen yönlerden kaldırılarak asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı- karşı davacı …Uluslararası Proje… Ltd. Şti. vekili istinaf başvurusunda; sözleşmenin feshi açısından ilk derece mahkemesi ve bilirkişi kurullarının değerlendirmelerinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı-karşı davalının yüklendiği iksa işinin uzmanı olarak işe başlamadan önce gerekli araştırmaları yapıp, ne miktar iş yapılacağını tespit etmesi gerektiğini, mahkemenin davacı- karşı davalının bu yükümlülüğünü yerine getirmediği gerçeğini gözden kaçırdığını ve sözleşme imzalanmadan 3 ay 3 gün önce (09/05/2014 günü) müvekkiline ait işin mimarı olan Boyut Mimarlık firması tarafından davacı- karşı davalı yana gönderdiği ancak işbu dava ile öğrenilen e-postadan yola çıkarak bu e-postada verilen kotu müvekkili tarafından verildi kabul ederek hüküm tesis ettiğini, tabi zemin kotunun taraflarca serbestçe kararlaştırılan bir husus olmayıp, bu ölçümün belediye tarafından yapıldığını, tabii zemin kotunun bilinmesinin ise iksa işine başlanılması için zaten sözleşme öncesinde bilinmesi gereken bir durum olup, karşı davalının görevinin kendisine ulaşan mimari projeyi önüne koymak ve akabinde Belediyede yer alan kotu öğrenmek, yerinde inceleme yapmak, taraflar arasındaki anlaşmaya göre yerinde incelemenin maliyeti işverence karşılanacaksa bu hususu bildirmek ve teknik olarak nasıl bir yöntemle ve uzunlukta malzeme kullanılması gerektiğini belirlemek ve bu hususta lüzumu halinde iş sahibini uyarmak olduğunu, davacı- karşı davalının bu yükümlülüğüne açıkça aykırı davrandığını, bu hususları defalarca belirtmelerine karşın onaylı iksa projesine bakılmadığını, belediyeden yerin tabi zemin kotunun ne olduğunun araştırılmadığını, bu eksik inceleme nedeniyle de iş artışlarının yanlış hesaplandığını, hiçbir şekilde kabul manasına gelmemek üzere mimarlık ofisi tarafından gönderilen mimari projede sözde tabii zemin kotunun 938.80 olarak belirtilmesi bir an için davacı- karşı davalı yana gönderilen kesin bir talimat gibi mütalaa edilse dahi, iksa projesinin bundan bile düşük bir kotta 938.50 seviyesinde olması nedeniyle işte %30’luk bir artış olduğunun kabul edilemeyeceğini, öte yandan arazinin en yüksek seviyesi olan azami tabii zemin kotunun 939.941 olduğu bölüm dahi hesaplamaya esas alınsa, buna göre farkın olsa olsa 939.941-938.80= 1,141 metre olacağını ve bu minimal hususun sapma sayılamayacağını ve sözleşmenin 9.2 maddesi uyarınca herhangi bir ek süre talebinin söz konusu olamayacağını, müvekkilinin kazık boyunu arttırdığı yönündeki değerlendirmenin de kabul edilebilir bir yanı olmadığını, bir an için işin haksız biçimde %30 arttırıldığı ve aynı oranda ek süre verilmeyerek işin yapılmasına müvekkilince engel olunduğu varsayılsa dahi; davacı- karşı davalının çalıştığı 75 günde işi ancak %27 seviyesine getirebildiğini ve normal takvime göre 34 günü kaldığını, bu sürede kalan işin tamamlanmasının da mümkün olmadığını, bu hususun da dikkate alınmadığını, davacı- karşı davalının, eksik makineler ile disiplinsiz biçimde iş yaptığını ve edimini süresi içerisinde ifa edemeyeceğini anlayınca iş bu davada ileri sürdüğü hususları gündeme getirdiğini, ehl-i fen olan basiretli tacir davacı- karşı davalının, Ankara’daki mevsimsel koşulları öngörerek, malzeme temininde sıkıntı yaşanabileceğini de öngörerek süre belirlemesi gerektiğini, kaldı ki hiçbir şekilde kabul etmemekle birlikte malzeme temininde yaşandığı ileri sürülen sıkıntının işin kaç gün uzamasına neden olabileceğinin de tespit edilmediğini, davacının diğer gecikme nedenleri olarak ileri sürdüğü meselelerin de tali meseleler olmakla birlikte, varsa bu sıkıntılar nedeniyle de işin ne kadar süre uzayabileceğinin tespit edilmediğini, taraflar arasında müterafık kusur değerlendirmesi bile yapılmadan, tüm sorumluluğun müvekkili üzerinde bırakılmasının ticari hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi hukuki de olmadığını, hakediş alacağının da kesin bir hakkediş raporuna değil, farklı bilirkişi raporlarındaki tespitlere dayandığını, karşı dava yönünden de; yukarıdaki değerlendirmeleri özü itibariyle karşı davanın gerekçesini oluşturması nedeniyle tekrar ettiklerini, müvekkilinin cezai şart ve kira kaybı gibi munzam zararları gözetilerek hesaplama yapılması gerekirken bu hususlar yerine getirilmeden hüküm tesis edilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükmün ferilerine ilişkin olarak da, hiçbir şekilde davacı – karşı davalı iddialarını kabul ve karşı iddiadan feragat manasına gelmemek üzere mahkeme tarafından faiz başlangıç tarihlerinin hatalı olarak hesaplandığını belirterek; mahkeme kararının kaldırılarak asıl davanın reddine, karşı davanın ise kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi sonucunda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi üzerine taraf vekillerinde temyiz yoluna başvurulmuştur.
Yargıtay … Hukuk Dairesi 19/12/2021 tarih, 2021/1387 Esas, 2021/2140 Karar sayılı ilamı ile “…
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve HMK 355. maddedeki kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş ve verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olmasına göre davalı-karşı davacının tüm, davacı-karşı davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- İlk derece mahkemesinin ve bölge adliye mahkemesinin kabullerinde olduğu gibi davacı yükleniciye sözleşme tarihinden bir gün sonra gönderilen yeni zemin kotlarına göre yapılan iksa projesine göre iş artışı meydana geldiği, davacı yüklenicinin bu iş artışından dolayı davalıdan süre uzatımı ve iş artışı bedeli ödemesi talep edilmesine rağmen davalı tarafından açıkça kabul edilmediği, davalının malzeme ve ekipman temin yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi sahada gece aydınlatması yapmadığı, davacı yüklenicinin belirtilen bu nedenlerle sözleşmeyi haklı nedenle feshettiği anlaşılmıştır.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 112. maddesine göre, borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür. Düzenleme kapsamına göre tazminat istenebilmesi için alacaklının zarara uğramış olması gerektiğinden, uğranılmış bir zarar karşılığı olmayan miktara tazminat olarak hükmedilemez. Burada zarar kapsamı net ve gerçek zarar olarak düzenlenmiştir. Net ve gerçek zarar, mal varlığındaki gerçek eksilmeyi ifade eder. Bu nedenle müspet zararın tazmini halinde malvarlığının ulaşacağı değerin, sözleşmenin ifası halinde malvarlığının ulaşacağı değeri geçmemesi gerektiği gözetilerek hesaplama yapılmalıdır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi, sözleşmelerde; borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır: Bunlar; her zaman için ifa ve gecikme tazminatı isteğinde bulunma, derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteme ya da ifadan vazgeçip sözleşmeden dönerek menfi zararını isteyebilmedir.
“Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir. Müspet zarar: Borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark müspet zarardır. Diğer bir anlatımla müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Borcun yerine getirilmesinin kusurla olanaksız hale gelmesinde, temerrüde düşen borçludan, gecikmiş ifa ile birlikte gecikme dolayısıyla tazminat istenmesinde, yahut borçlunun temerrüdü halinde ifadan vazgeçilip, ifa yerine tazminat istenmesinde ve sözleşmenin olumlu biçimde ihlalinde, müspet zararın giderimi söz konusu olur (Prof. Dr. H. Tandoğan Türk Mesuliyet Hukuku 1961 s. 426 vd.).
Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur. Sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı alır. Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir.” (Örnek:Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.07.2006 tarihli 2006/13-499 Esas, 2006/507 Karar sayılı kararı).
Müspet zarar olan kâr kaybı, yukarıdaki hükümlerin de sonucu olarak kâr elde edememek nedeniyle malvarlığındaki gerçek eksilme esas alınarak belirlenmelidir. Gerçek eksilmenin belirlenmesi konusunda hizmet sözleşmeleriyle ilgili olarak TBK’da düzenlenen 408 ve 438. maddelerdeki kesinti yöntemi esas alınmalıdır. 408. maddede iş sahibinin temerrüdü nedeniyle istenebilecek ücret hesabı, 438. maddede ise iş sahibinin sözleşmeyi haksız feshetmesi nedeniyle istenebilecek zarar hesabı düzenlenmiştir. 408. madde işverenin engellemesi sebebiyle yapmaktan kurtulunulan giderler ile başka bir iş yaparak kazanılan veya kazanmaktan bilerek kaçınılan yararların indirilmesini, 438. madde ise sözleşmenin sona ermesi yüzünden tasarruf edilen miktar ile başka bir işten elde edilen veya bilerek elde etmekten kaçınılan gelirin indirileceğini düzenlemiştir. Her ikisi de indirim unsurları olarak benzer düzenleme içermekte olup öğreti ve uygulamada bu hesaplama, kesinti yöntemi olarak adlandırılmaktadır. TBK’daki kesinti yöntemi hizmet sözleşmelerine ilişkin olmasına rağmen diğer sözleşmelerin haksız ve haklı nedenle feshi halinde de kıyasen uygulanması gerekir. Hukuk Genel Kurulu’nun 12.05.2010 tarih, 2010/14-244 esas, 2010/260 karar sayılı kararında da iki taraflı sözleşmelerin karşı tarafça haklı feshedildiği hallerde kâr kaybı zararına uğrayan tarafın isteyebileceği zararın saptanmasında kıyasen Borçlar Kanunundaki kesinti yönteminin uygulanması gerektiği kabul edilmiştir.
Kesinti yöntemine göre; yüklenicinin işi tamamlayamaması nedeniyle yapmaktan kurtulduğu giderler (malzeme ve işçilik giderlerinden yaptığı tasarruf) ile başka bir iş yaparak kazandığı veya kazanmaktan bilerek kaçındığı yararlar, sözleşme bedelinden düşülmek suretiyle yüklenicinin olumlu zarar kapsamındaki kâr kaybı bulunmalıdır (Kapatılan 15. Hukuk Dairesinin 11.4.2007 gün ve 4955-2372 sayılı, 9.5.2013 gün ve 7521-3029 sayılı, 27.03.2017 gün ve 2016/1750 – 1330 sayılı kararları.)
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde, ilk derece ve bölge adliye mahkemesince davacı – karşı davalı yüklenicinin sözleşmeyi haklı olarak feshettiği kabul edilmesine rağmen, kâr kaybı isteyemeyeceği yönündeki tespitleri az yukarıda bahsedilen yerleşik içtihatlara uygun değildir. Yargılama aşamasında alınan 15.11.2017 tarihli üçüncü ve hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporu incelendiğinde, davacı-karşı davalı yüklenicinin kâr kaybı talebinin az yukarıda açıklanan kesinti yöntemine uygun olarak yapıldığı, bilirkişi kurulu tarafından davacı yüklenicinin 100.850,15 TL kâr kaybı alacağı olduğu hesap edilmiş olup, mahkemece kâr kaybı yönünden ıslah da dikkate alınarak bu miktar üzerinden talebin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanlış hukuki değerlendirme ile reddine karar verilmesi doğru olmamış” gerekçesi ile mahkememiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce taraflara bozma ilamına karşı diyeceklerinin sorulması yönünde duruşma günü tebliğ edilmiş, asıl dosyanın davalısı karşı davanın davacısı vekili vermiş olduğu dilekçe ile kar mahrumiyetine yönelik eski kararda direnilmesini, asıl dava yönünden bakiye iş bedeli teminat mektubu tutarı yönünden verilen kısmen kabul kararı yönünden maddi hata olduğundan yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın ilgili daireye gönderilmesine karar verilmesini istemiş, yapılan duruşmada da asıl dosyanın davacısı, karşı davanın davalısı vekili bozma ilamına uyulmasını istemiş, asıl dosyanın davalısı karşı davanın davacısı vekili ise beyan dilekçesi doğrultusunda eski kararda direnilmesini istemiş, mahkemece usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra tarafların davaya ilişkin iddia ve savunmaları dinlenilmiştir.
Toplanan delillere göre davacı-karşı davalı olan yüklenicinin sözleşmeyi haklı olarak feshettiği, davacının bu nedenle de Yargıtay bozma ilamında belirtilen gerekçelerle davacı-karşı davalı yüklenicinin kar kaybından isteyebileceği bilirkişi raporuna göre de 100.850,15 TL kar kaybı alacağı olduğunun hesap edildiği anlaşılmakla asıl davada verilen bakiye iş bedeli, teminat mektubu yönünden verilen kısmen kabul kararı, manevi tazminat yönünden verilen red kararı, karşı dava yönünden verilen red kararı, istinaf ve temyiz başvurusu sonucu reddedildiğinden bu talepler yönünden yeniden hüküm kurulmasına gerek yoktur. Asıl davada kar mahrumiyeti olarak dava dilekçesinde 15.000,00 TL talep edilmiş, 23/05/2016 tarihinde harcı yatırılan ıslah dilekçesi ile de 477.952,71 TL kar yoksunluğunu işleyecek temerrüt faizi ile birlikte asıl dosyanın davalısından tahsilini talep etmiş olup, 27/11/2014 tarihli ihtarname 28/11/2014 tarihinde karşı tarafa tebliğ edildiğinden derhal ödeme de talep edildiğinden asıl dosyanın davalısı 30/11/2014 tarihinde temerrüde düştüğünden 100.850,15 TL kar kaybı alacağının bu tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte asıl dosyanın davalısından tahsiline karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1.-Asıl davada bakiye iş bedeli ile teminat mektubu tutarı yönünden verilen kısmen kabul kararına, karşı dava yönünden ise verilen red kararına karşı yapılan istinaf ve temyiz başvuruları reddolunduğundan bu taleplerle ilgili yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
2.-Asıl davada kar mahrumiyetine ilişkin açılan davanın kısmen kabulü ile 100.850,15 TL’nin 30/11/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine,
3.-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince, kabul edilen kar mahrumiyeti alacağı için hesaplanan ve alınması gereken 6.889,07 TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4.-Davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince kabul edilen kar mahrumiyeti alacağı üzerinden hesaplanan 13.530,76 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5.-Davalı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince reddedilen kar mahrumiyeti alacağı üzerinden hesaplanan 29.845,49 TL nispi vekalet ücreti ile reddedilen manevi tazminat yönünden hesaplanan 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan ayrı ayrı tahsili ile davalıya verilmesine, (bozma ilamından önce davalı yararına hesaplanan vekalet ücretinin bu şekilde güncellenmesine)
6.-Davacı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı, 292,10 TL temyiz yoluna başvuru harcı ile istinaf ve temyiz aşamasında yapılan 91,70 TL posta gideri toplamı 481,90 TL’den davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 119,56 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7.-Davalı tarafından yapılan istinaf ve temyiz giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
8.-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 23/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …