Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/230 E. 2022/254 K. 05.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/230 Esas – 2022/254
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/230
KARAR NO : 2022/254

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 01/02/2017
KARAR TARİHİ : 05/07/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin kurulduğu 1977 tarihinden bu yana ürün ve hizmetlerinde sürekli olarak, dünya çapından ihdasen ve tescilen sahibi olduğu ve aynı zamanda ticaret unvanının da bir parçasını teşkil eden … kelime markası ile tanınmış elma şekli markalarını kullandığını, müvekkili … tarafından ürünlerinin tanıtımı için yıllardır yaygın biçimde kullanılan kendine özgü “kenarı ısırılmış elma” logosunun orijinal halinin 1977 yılında Rob Janoff tarafından tasarlandığını (), aşağıdan yukarıya doğru sıralanmış yeşil, sarı, turuncu, kırmızı, mor ve mavi renklerinden oluştuğunu, bunun yanı sıra … logosunun siyah-beyaz olarak görüntülenen daha basit bir kullanım tarzının da olduğunu (), bu versiyonun “somut logo” olarak adlandırıldığını, sonuç olarak söz konusu … kelime ve elma şekli markalarının müvekkilinin hizmetleri/ürünleri ile özdeşleştiğini ve müvekkilini çağrıştırır hale geldiğini, müvekkili markalarının sıradan bir marka korumasının ötesinde tanınmış markalara özel, geniş, kapsamlı ve güçlü bir yasal korumadan yararlandığını, TürkPatent nezdinde … kelime markasının pek çok sınıfta tescil ettirildiğini, davalılardan başvuru sahibi … tarafından 42.sınıfta yer alan hizmetler için yapılan 2015/28671 sayılı ibareli marka başvurusuna müvekkili tarafından itiraz edildiği, zira bu markanın tanınmış … kelime markasına benzerliği yargı kararları ile sabit olan ELMA ibaresini ve bu ibarenin eski Türkçesi olan ALMA ibaresini aynen ve müvekkilinin ELMA ŞEKLİ markasının ise benzerini içerdiğini, başvurunun müvekkili markalarının ayırt ediciliğine zarar verme ve tanınmışlığından haksız yarar elde etme ihtimali bulunduğunu, başvuru kapsamında yer alan hizmetler üzerindeki öncelikli hakları ihlal ettiğini, bu kapsamda itirazla markanın tümden reddinin talep edildiğini, YİDK’nın 2016-M-9735 sayılı kararı ile söz konusu itirazın reddedildiğini, dava konusu markanın “elmalma” ibaresi ile elma şeklinden oluştuğunu, baskın kelime unsuru olarak yer alan “elma” ibaresinin müvekkilinin … kelime markasının Türkçe karşılığı olduğunu, “alma” ibaresinin ise … kelime markalarının eski Türkçe karşılığını teşkil ettiğini, “elmalma” ibaresi ile birlikte kullanılan elma şeklinin ise aynı müvekkili markasında olduğu gibi tam olarak kullanılmadığını ve elma ibaresinin elma şeklinin sağ kısmını içerisinde yer alacak şekilde konumlandırılarak bir kısmı eksik elma logosu görünümü yaratıldığını, alma şeklinin ayrıca müvekkilinin elma şekli markalarında olduğu gibi hafif sağa yatık yaprak figürünü içerdiğini, bu haliyle direkt olarak müvekkili şirket ve markalarını çağrıştıracağını, markanın müvekkili markalarına direkt bağlantı kurulacak şekilde benzediğini, YİDK kararının aksine dava konusu marka başvurusunun müvekkili markalarına benzerlik yarattığının açık olduğunu, emsal kararlar ışığında da davaya konu markaların benzer olduğu kabulünün gerektiğini, davaya konu marka başvurusunun müvekkili markalarının tescilli olduğu 42. Sınıftaki hizmetler için tescil edilmek istendiğini, bu sınıftaki hizmetlerin müvekkili şirket markaları kapsamında yer aldığını ve müvekkili markalarının tanınmışlığının en yüksek olduğu hizmetler ile birebir aynı ve/veya benzer olduğunu, müvekkilinin 2002 03576 ve 2014 20150 sayılı … kelime markalarının 42.sınıfta tescilli olduğunu ve bunun gibi müvekkilinin 2002 06656, 2008 03765, 2007 08784 sayılı ELMA ŞEKLİ markalarının da 42.sınıftaki hizmetleri kapsadığını, bu durumda 556 s. KHK’nın 8/1(b) maddesindeki ikinci şartın da gerçekleştiğini, dava konusu başvurunun 42. sınıfta yer alan hizmetler ile sunulduğunu gören bir tüketicinin aklına müvekkilinin ve/veya müvekkili markalarının gelmesinin ya da her nasılsa müvekkili ile başvurucunun bağlantılı olduğunun düşünülmesinin dahi markalar arasında karıştırılma ihtimali olduğu anlamına geldiğini, ayrıca müvekkili markalarının tescilli ve tanınmış olduğu hizmetlerle aynı/benzer hizmetler için tescil ettirmek istenmesinin başvurucunun kötüniyetle hareket ettiğini ortaya koyduğunu belirterek YİDK’nın 2016-M-9735 sayılı ret kararının iptaline ve 2015/28671 sayılı “elmalma” ibareli marka başvurusunun tescil edilmesi durumunda hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle, müvekkili adına kayıtlı işbu markanın henüz tescil başvuru aşaması tamamlanmadığından bu markaya karşı hükümsüzlük davası açılamayacağını, öncelikle bu istemin isteminin davalı sıfatı ve dava şartı yokluğundan reddedilmesi gerektiğini, müvekkilinin hissedarı olduğu ve dava konusu edilen markanın fiilen kullanıldığı Elmalma Marka İletişim Ticaret Limited Şirketinin internet üzerinden reklam ve iletişim hizmetleri sunmak, e-ticaret yapmak, şirketlerin reklam amacı ile internet siteleri ve mail kutularını tasarlamak, kuruluşların her türlü yayın organında reklam hizmetlerini yürütmek, tanıtım organizasyonları düzenlemek vb. diğer hususlarda faaliyet yürütmek amacıyla fiilen 2009 yılında kurulduğunu, birçok yerli ve yabancı büyük çaplı firmalar ile iş ortaklıkları olan bir marka iletişim ajansı haline geldiğini, müvekkilinin dava konusu markası ile birlikte diğer davalı Kurum nezdinde bir kısmı tescilli bir kısmı ise tescil aşaması tamamlanmak üzere olan markaların da sahibi olduğunu, müvekkilinin “elmalma” ibareli markasının yazı + şekil olmak üzere bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacı markasından baskın unsurları, görsel, kavramsal, yazı, renk, şekil ve logo olarak tamamen farklı olduğunu, işitsel ve fonetik açıdan da oldukça farklı olduğunu, bu haliyle ne ilk bakışta ne de detaylı bir incelemede davacı markaları ile müvekkili markasının halk ve ortalama tüketici nezdinde aynı izlenimi bırakmasının yahut birbirlerini çağrıştırmasının mümkün olmadığını, davacı yanın bilgisayar vesair elektronik eşya üretim ve satışını gerçekleştirdiğini, müvekkilinin işinin ise markaların iletişim ve tanıtım faaliyetlerini organize etmek olduğunu, farklı tüketici kitlelerine hitap ettiklerini ve markalarını farklı emtialarda kullandıklarını, davacı yanın 42. sınıfta tescilli fakat müvekkili markasına benzer olmayan markalarının kullanımının her durum ve koşulda engelleme hakkı tanıyamayacağını, “elma” kelimesinin salt tanınmış bir marka olması sebebiyle her koşulda davacı tekeline bırakılamayacağını, marka hukuku gereği böyle bir durumun kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin yaratmış olduğu “emlalma” markasının ayırt ediciliği yüksek, özgün ve davacı markalarından bambaşka bir bütün olarak oluşturulduğunu, müvekkilinin marka tescil başvurusunun davacının kullanımı ile karıştırmaya yönelik bir amaçla yapmadığını ve markasını davacı markalarına yaklaştırmaya çalışmadığı için kötüniyetli olarak addedilemeyeceğini ileri sürerek marka hükümsüzlük davasında marka tescilinin dava şartı olması sebebiyle huzurdaki davanın hükümsüzlük talebi açısından müvekkili bakımından davalı sıfatı yokluğu ve dava şartı eksikliğinden usulden reddine ve esas itibariyle de reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Türk Patent vekili cevap dilekçesiyle; açılan davanın yerinde olmadığını, YİDK kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu söyleyerek davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA:
Mahkememizce, 17/04/2018 tarih ve 2017/38 E. – 2018/97 K. sayılı karar ile; dava konusu başvuru ile davacının “…” ibareli ve elma şeklinden oluşan markaları arasında başvuru kapsamında yer alan 42/01, 02, 03 sınıf hizmetler yönünden 556 sayılı KHK’nın 8/1b maddesi anlamında iltibas koşullarının, başvuru kapsamında yer alan 42/04 sınıf hizmetler yönünden de aynı KHK’nın 8/4 maddesindeki koşulların oluştuğu, kötü niyet iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne YİDK’ın 01/12/2016 tarih 2016-M-9735 sayılı kararının iptaline, davalı adına tescilli 2015/28671 sayılı “elmalma + şekil” ibareli markanın 42. sınıf yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir.Karara karşı davalılar vekilleri ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Ankara BAM 20. HD’nin 21/04/2022 tarih ve 2020/1220 E. 2022/567 K. sayılı ilamıyla; ”Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Hukuk Genel Kurulu’nun 02.11.2011 gün 2011/11–567E.- 2011/676K, 14.11.2012 gün 2012/11–417 E.- 2012/791K., 14.01.2015 gün 2013/11-1316E.- 2015/34K., 01.04.2015 gün 2013/11-1572 E.- 2015/1133 K., 12.04.2017 gün 2017/11-74E.- 2017/728K. ve 11.HD 30/06/2014 gün 2014/6427 E- 2014/12462K. sayılı ilamlarında da benimsendiği üzere, mahkemece gerektiğinde hükmün eki niteliğinde kroki ve şekillere, kararın ekinde yer verilebilir ise de, hükmün gerekçe kısmında, HMK.’nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesi ve Anayasa’nın 141. maddesi hükümlerine uygun düşmeyecek biçimde şekillere yer verilmesi, davadan davalar doğmasına, tarafların yeniden uyuşmazlığa düşmelerine, infazda tereddüde neden olunmasına yol açabilecektir. Renk, boyut ve diğer özelliklerinden yoksun bir şekilde markaların ve tasarımların gerekçeli karara eksik yansıtılmaları yanıltıcı sonuçlara neden olabilecektir. Somut uyuşmazlıkta da mahkeme kararının gerekçe kısmında dava konusu markalara ilişkin görünümlere yer verilmiş olması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine uygun bulunmadığından, Dairemizce hükmün kaldırılması gerekmiştir. Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle HMK.’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. İstinaf kararının neden ve şekline göre, davalılar Türk Patent ve Marka Kurumu ve … vekillerinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
” gerekçesiyle, ”Davalılar Türk Patent ve Marka Kurumu ve … vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 17/04/2018 gün ve 2017/38 E. – 2018/97 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA; dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE, davalılar Türk Patent ve Marka Kurumu ve … vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına…” şeklinde karar verilmiş dava mahkememizin 2022/230 E. Sırasına kaydedilmiştir.
GEREKÇE:
Toplanan delillere, alınan bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre;
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davalı … tarafından ”elmalma” markasının “42. Sınıf: 42/01 Bilimsel ve sınai inceleme, araştırma hizmetleri; mühendislik hizmetleri, mühendislik ve mimari tasarım hizmetleri, kalite ve standart belgelendirme amaçlı mal/hizmetlerin test edilmesi. 42/02 Bilgisayar hizmetleri: bilgisayar programlama, bilgisayarı virüse karşı koruma, bilgisayar sistem tasarımı, başkaları adına web sitelerinin tasarlanması, bakımı ve güncelleştirilmesi, yazılım tasarımı, kiralanması ve güncelleştirilmesi, internet arama motoru sağlama, hosting, bilgisayar donanımları alanında danışmanlık, bilgisayar donanımlarının kiralanması hizmetleri. 42/03 Bu sınıfa dahil olup mühendislik, mimarlık, bilgisayar hizmetleri kapsamına girmeyen her türlü tasarım hizmetleri; grafik sanat tasarım hizmetleri. 42/04 Sanat eserleri orijinallik onay hizmetleri.” Emtiasını kapsayacak şekilde tescili için 03.04.2015 tarihinde başvuruda bulunulduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından başvurunun 13.07.2015 tarih ve 239 sayılı Resmi Marka Bülteninde ilanına karar verildiği, davacı … Inc. tarafından başvurunun “…”, “…”, “şekil”, “şekil”, “şekil”, “… store”, “… store”, “applecare”, “şekil” ibareli markalar gerekçe gösterilerek karıştırılma ihtimali, tanınmışlık, kötüniyet iddiasıyla itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından markaların benzer olmadığı ve iltibas oluşmayacağı gerekçesiyle itirazın reddedildiği, davacı tarafından bu karara aynı gerekçelerle itiraz edilerek yeniden inceleme istendiği, YİDK’nun 01.12.2016 tarih ve 2016-M-9735 sayılı kararı ile; “2015/28671 başvuru numaralı ‘elmalma’ ibareli başvurunun 556 s. KHK’nın 8 inci maddesi uyarınca 2002 03576, 2014 20150, 2002 06656, 2008 03765, 2007 08784, 2008 37424, 2008 630739 2011 97461, 2012 98731 sayılı ve ‘…’, ‘…’, ‘şekil’, ‘şekil’, ‘şekil’, ‘… store’, ‘… store’, ‘applecare’, ‘şekiL’ ibareli markalara dayanılarak reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Bilindiği üzere, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 8/1-(b) bendi ‘Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa, tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda tescil edilemez.’ hükmünü içermektedir. Yerleşik içtihada göre, halkın malların veya hizmetlerin aynı işletmeden veya ticari olarak bağlantılı bir işletmeden geldiğine inanması riski karıştırılma olasılığını ortaya çıkartır. Karıştırılma olasılığı, kamunun ilgili kesiminin ihtilafa konu markalar ve mallar veya hizmetler hakkındaki algısı, markaların ve malların veya hizmetlerin benzerliğinin karşılıklı bağımlılığı dahil olmak üzere inceleme konusu ihtilafa ilişkin tüm faktörler dikkate alınarak, bütüncül olarak değerlendirilmelidir. Karıştırılma olasılığına ilişkin bütüncül değerlendirme yapılırken, ihtilafın konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği, işaretlerin bütün olarak oluşturdukları izlenim esasında incelenmelidir, ancak bu yapılırken işaretlerin ayırt edici ve baskın unsurları özellikle dikkate alınmalıdır. Karıştırılma olasılığına ilişkin genel değerlendirmede, malların veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin markalara ilişkin algısı belirleyici etkiye sahiptir. Bu bağlamda, ortalama tüketiciler markayı genellikle bütün olarak algılar ve markanın çeşitli detaylarına ilişkin kapsamlı bir analize girişmez. Karıştırılma olasılığına ilişkin bütüncül değerlendirmede, ilgili malların veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin makul derecede bilgili, gözlemci ve ihtiyatlı varsayılır. Yapılan incelemede, ‘elmalına’ ibareli başvuru markası, ortalama tüketici nezdinde bütün halde bıraktığı izlenim bakımından ‘…’ ibareli ve ‘şekil’ gerekçe markaları ile görsel, işitsel veya anlamsal düzeyde ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadığı kanaatine varılmış; Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından verilen karar yerinde bulunduğundan, itirazın tüm gerekçeleriyle birlikte reddi gerekmiştir.” gerekçesiyle itirazın reddine karar verildiği, YİDK kararının davacı şirkete 02/12/2016 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 01/02/2017 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından 556 sayılı KHK 8/1-b, 8/4 ve 35 md dayalı olarak yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmesi halinde ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
“Marka tescilinde red için nispi nedenler” başlığı altında düzenlenen 556 sayılı KHK’nın 8. maddesi;
“Madde 8 – Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:
a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa.
Marka sahibinin ticari vekili veya temsilcisi tarafından markanın kendi adına tescili için, marka sahibinin izni olmadan ve geçerli bir gerekçe gösterilmeden yapılan başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine red edilir.
Tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenilen marka, aşağıdaki hallerde tescil edilmez.
a) Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş ise,
b)Belirtilen işaret, sahibine daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyorsa,
Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.
Tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir sınai mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.
Ortak ve garanti markalarının sona ermesinden itibaren üç yıl içinde ortak marka veya garanti markası ile aynı veya benzeri olan marka tescil başvurusu itiraz üzerine reddedilir.
Bir markanın yenilenmeme nedeniyle koruma süresinin dolmasından sonra iki yıl içerisinde aynı veya benzer markanın, aynı veya benzer mal ve hizmetler için yapılan tescil başvurusu itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Yukarıda ayrıntısı yazılı 8/1-b maddesinde geçen düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda genel ölçü olarak; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, tüketici kitlesinin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir.
Diğer yandan 556 sayılı KHK’nin 35/1. maddesi uyarınca, başvurunun kötü niyetle yapıldığına ilişkin itirazları Türk Patent Enstitüsü’nce nihai olarak reddedilen kişilerin aynı KHK’nin 53. maddesine göre kesinleşen kararın bildirim tarihinden itibaren iki aylık süre içerisinde yetkili mahkemede dava açma hakları bulunmaktadır. 556 sayılı KHK’nin açıklanan hükümleri itibariyle tescil başvurusunun kötü niyetle yapıldığını iddia eden ilgili kişilerin itiraz yoluyla Enstitü nezdinde, itirazın reddi halinde ise yetkili mahkemede marka başvurusunun reddedilmesini istemek hakları bulunmasına karşın, aynı KHK’nin 42. maddesinde markanın hükümsüzlük sebepleri sınırlı olarak sayılırken KHK’nin 35/1. fıkrasında itiraz sebebi olarak belirtilen “başvurunun kötü niyetle yapıldığı” iddiasına yer verilmemiştir.
MK’nın 2. maddesi uyarınca hukuk düzeninin kötü niyeti koruması mümkün olmayıp, bu durumun KHK’nin 42. maddesinde sayılmamış olması halinde dahi kötüniyetin bir tescil engeli oluşturduğu hususunun göz önüne alınması zorunludur. Nitekim, bu benimseme aynı zamanda 556 sayılı KHK’nın marka hakkının korunmasına ilişkin genel sistematiğine de uygun düşmektedir.
Tescil başvurusunun kötü niyetle yapılmış olması halinin 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde düzenlenmemiş olmasına karşın başlı başına bir hükümsüzlük nedeni sayılması hususunda öğretide de görüş birliği mevcuttur. ( Bkz. Sabih Arkan, Marka Hukuku, Cilt II, s.158, Ankara 1998, Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, s.452, Dördüncü Bası, İstanbul 2005, Hamdi Yasaman ve ark. Marka Hukuku, Cilt II. s.878-879, İstanbul 2004 ). Bu durumda, gerek öğretide ileri sürülen görüşler, gerekse mukayeseli hukuk ve mehaz Avrupa Birliği mevzuatında yer alan hükümler itibariyle; markalar hukukundaki ülkesellik ve başvuru ve tescilde öncelik ilkelerinin yanında başvuru ve tescilde kötü niyetin himaye edilmemesine ilişkin temel ilkenin de aynen korunduğu anlaşılmaktadır.
556 sayılı KHK’nin 35/1. maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK’nin amacına uygundur. Çünkü, KHK’nin 35/1. ve 42/1-a maddelerindeki düzenlemeler de, esasen, MK’nın 2. maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak açıkça kötü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK’nın 2. maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK’nin ruhuna da uygundur. Mutlak ve nispi ret nedenleri yoluyla karşılanamayan veya örtüşmeyen tüm tescil engelleri kötü niyetli tescil nedeniyle hükümsüzlük konusu olabilirler. Yani kötü niyetli tescilden hükümsüzlük kararı verilebilmesi için, kötü niyetin mutlaka bir mutlak veya nispi ret nedeni ile birleşmesi gerekmez. Kötü niyetli tescilin bir itiraz sebebi olarak öngörülmesine ilişkin 556 sayılı KHK’ nin 35/1. maddesi hükmünde şart koşulmadığı için, itiraz üzerine başvurunun reddi için haksız rekabet koşullarının oluşması da gerekmez. Bu cümleden olarak, saldırı, engelleme, tuzak ile spekülasyon ve transfer markaları kötü niyetli tescil kapsamında düşünülebilir.

Tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu 2015/28671 kod numaralı elmalma ibareli marka başvuru kapsamının; 42. Sınıf: 42/01 Bilimsel ve sınai inceleme, araştırma hizmetleri; mühendislik hizmetleri, mühendislik ve mimari tasarım hizmetleri, kalite ve standart belgelendirme amaçlı mal/hizmetlerin test edilmesi. 42/02 Bilgisayar hizmetleri: bilgisayar programlama, bilgisayarı virüse karşı koruma, bilgisayar sistem tasarımı, başkaları adına web sitelerinin tasarlanması, bakımı ve güncelleştirilmesi, yazılım tasarımı, kiralanması ve güncelleştirilmesi, internet arama motoru sağlama, hosting, bilgisayar donanımları alanında danışmanlık, bilgisayar donanımlarının kiralanması hizmetleri. 42/03 Bu sınıfa dahil olup mühendislik, mimarlık, bilgisayar hizmetleri kapsamına girmeyen her türlü tasarım hizmetleri; grafik sanat tasarım hizmetleri. 42/04 Sanat eserleri orijinallik onay hizmetleri.” olduğu anlaşılmıştır.
İtiraza mesnet 2002 03576 sayılı … markasının tescil kapsamının; 09, 16, 38 ve 41. Sınıflar ile 42/02 alt grubu, 2014 20150 sayılı … markasının tescil kapsamının; 12, 14, 36, 38. sınıflar ile 42/01, 02 alt grupları, 2002 06656 sayılı (şekil) markasının tescil kapsamının; 09, 28, 35, 37, 38, 40, 41. Sınıflar ile 42/02, 03 alt grupları, 2007 08784 sayılı (şekil) markasının tescil kapsamının;36, 40, 45. Sınıflar ile 42/02 alt grubu, 2008 03765 sayılı (şekil) markasının tescil kapsamının; 41. sınıf ile 42/02 alt grubu, 2008 37424 sayılı … STORE markasının tescil kapsamının 35, 38 ve 41. Sınıflar ile 42/02 alt grubu, 2008 63073 sayılı … STORE markasının tescil kapsamının37 ve 41. Sınıflar ile 42/02 alt grubu, 2011 97461 sayılı APPLECARE markasının tescil kapsamının 37. Sınıf ile 42/02 alt grubu, 2012 98731 sayılı (şekil) markasının tescil kapsamının 37. Sınıf ile 42/02 alt grubu olduğu anlaşılmıştır.
”elmalma+şekil” ibareli davalı başvurusu, beyaz zemin üstüne siyah renkte yazılmış ”elmalma” ibaresi ile bu ibarenin ilk iki harfini saracak şekilde tasarlanmış, yani yarısı eksik çizgisel formda “elma şekli”nden oluşmaktadır. Markayı oluşturan ibare ”elma” kelimesi ile bu sözcüğün son harfi kullanılarak yazılmış ”alma” sözcüğünden oluşmaktadır. Ortadaki müşterek ”a” harfi daha koyu renkte yazıldığından, elma-alma ibareleri müstakilen de algılanmaktadır. “Elma” bir meyve adı olup, “alma” ibaresi ise eski Türkçe’de “elma” demektir. Markadaki şekil unsuru da “elma” kelimesini tasvir eden görünümdedir. Bu sebeple de markanın esaslı unsuru ”elmalma” kelimesi ile “elma” şeklinin oluşturduğu kompozisyonun bütünüdür.
Davacı markaları ise …, …, (elma şekli), … STORE, … STORE, APPLECARE ve (şekil) şeklindedir. Davacı markalarının bir kısmını oluşturan … sözcüğü “elma” anlamına gelen İngilizce bir ibaredir. Markaların kapsadığı mal ve hizmetler bakımından … sözcüğü ayırt ediciliği yüksek bir marka işareti olup, asli esaslı unsur konumundadır. Markalarda “…” sözcüğünün yanında yer alan “store” ve “care” kelimeleri ise tali unsur konumundadır. Davacının şekilden ibaret markaları ise, kenarı ısırılmış yani bir kısmı eksik elma figüründen oluşmaktadır. Bu şekil, markanın kapsadığı mal ve hizmetler bakımından ayırt ediciliği yüksek bir marka işaretidir. İşbu “elma” şekli davacı … Inc’in tanınmış markası/logosu olmanın yanı sıra, davacı şirketin ticaret unvanını ve tanınmış … markasını akla getiren bir figürdür. Öyle ki davacı ile yarısı ısırılmış elma figürü adeta özdeşleşmiş ve … dendiğinde bu şekil refleks olarak anımsanır hale gelmiştir.
Davalı markasındaki “elma” şekli, davacının mühasıran “elma” şeklinden oluşan markaları ile genel hatları ile benzerdir. Davacının yaprak görünümündeki markasının ise uyuşmazlık konusu marka ile bir ilgisi benzerliği bulunmamaktadır.
Davacı ile özdeşleşen elma figürünün grafik olarak bezerinin ve … sözcüğünün Türkçesi olan elma/alma ibarelerinin davalı markasında kullanılması; davacı markaları ile ibareli davalı başvurusu arasında iltibas ve seri marka imajı yaratmaktadır. Bu bağlamda markaların aynı/aynı tür veya benzer mal veya hizmetlerde kullanılmaları halinde halkın bu markalar arasında bağlantı kurması mümkündür. “elmaalma şekil” markasını gören veya duyan bir tüketici bu markayı, davacının “elma şekli”nden oluşan markalarının ve/veya “…” ibareli markalarının serisi yahut yeni bir versiyonu sanabilir. Tüketiciler bu bağlamda davacının elma şeklini ve sözcüğünü esas alan yeni bir marka türettiğini yahut markanın kullanımı konusunda davalıya bir hak ve/veya lisans verildiğini düşünebilirler. Marka sahibi işletmelerin ilişkilendirilmesinin de bağlantı kurma ihtimali kapsamında olduğu muhakkaktır.
Somut olayda markalarda kullanılan “elma” şekillerinin detaylarındaki farklılıkları hatırda tutamayacak olan orta düzeydeki tüketiciler nezdinde markalar arasında bir irtibat kurulması ve davacının markaları ile aynı seri içinde bir marka olarak algılanması dolayısıyla karıştırma ihtimali mevcuttur.
Ayrıca Yargıtay uygulamasında “elmalma” – “…” benzeri telmih edici ibare ve işaretlerin iltibas yaratacağı kabul edilmektedir.
Davalı markasının kapsadığı hangil mal/hizmetlerin davacı markasının kapsadığı mallarla aynı/aynı tür veya benzer olup olmadığıdır. Markaların kapsadıkları mal ve hizmet sınıfları karşılaştırıldığında, taraf markaları 42/01, 02, 03 alt grupları itibariyle aynı/aynı tür hizmetleri kapsamaktadır.
Markaların kapsadığı “bilgisayar ürünleri ile bilgisayar hizmetleri”nin davacının asıl faaliyet alanı olduğu düşünüldüğünde, bu mal ve hizmetler üzerinde, davacı markalarının ayırt edici unsuru olan elma figürünü ve “elmalma” ibaresini gören tüketicilerin, kolaylıkla işletmeler arasında bağlantı kuracakları ve davacı markalarından edindikleri olumlu imajı davalı markasına yükleyerek tercihte bulunabilecekleri düşünülmektedir. Ancak markalar arasındaki benzerlik yüksek düzeyde olmadığı, bağlantı kurma ihtimali kapsamında dolaylı benzerlik mahiyetinde olduğu için, iltibas tehlikesinin sadece aynı/anyı tür emtialar yönünden söz konusu olacağı düşünülmektedir. Şöyle ki;
Taraf markalarının ilişkili oldukları mal/hizmetlerin aynı veya aynı tür olması ve davacı markasının tanınmışlığı iltibasa yol açmaktadır. Taraf marka işaretleri arasında seri marka imajı bulunmakta olup, emtialar aynı veya aynı tür olduğundan, bu mal/hizmetler yönünden markalar arasında iltibas oluşmaktadır. Zira karşılaştırma konusu mal veya hizmetlerin aynı veya aynı türden olması halinde, markalar arasındaki küçük bir benzerliğe rağmen, markalar arasında kural olarak iltibas oluşmaktadır (bkz. Karasu, Rauf; Üç Boyutlu Biçim ve Hareket Markaları, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi (Batider), Haziran 2008 Cilt XXIV sayı: 3, s. 345 vd.;EuGH, WRP 1998, s. 1165 Tz 19; Seibt, s. 111). Orta düzey bir tüketici, … Inc’ın orijinal ve yüksek derecede ayırt edici “elma” şeklini öğrenip belleğine kaydettikten sonra, “seçici tutma” yoluyla davalı markasında bulunan ayrıntıları ibaresini görme algısı azalabilir. Çünkü davalı markasında yer alan “elma” şekli ve “elmalma” ibaresi davacı markasını çağrıştırmaktadır.
Sonuç itibariyle; 2015/28671 sayılı ibareli davalı markasının, davacının …, …, (elma şekil), (elma şekil), (elma şekil), … STORE, … STORE, APPLECARE ibareli markaları ile benzer olduğu; davalı markasının kapsadığı 42/01, 02, 03 alt grupları itibariyle mal ve hizmet listelerinin aynı/aynı tür olduğu; taraf markaları arasında bu hizmetler yönünden 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi anlamında “karıştırılma ihtimali” ve tescil engeli bulunduğu kabul edilmiştir.
Dosya kapsamındaki delillerden, davacının … ve (şekil) ibareli markalarının “bilgisayar/cep telefonu ürünleri ve hizmetleri” üzerinde dava konusu başvuru tarihi itibariyle tanınmış marka olduğu kabul edilmiştir. Davacı markasının tanınmış olması; Tanınmış markanın toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği, tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği hallerde davacıya, davalı başvurunun farklı olduğu belirlenen mal ve hizmetler üzerinde tescilini engelleme hakkı vermektedir.
Somut olayda davacı markaları özetle “bilgisayar/cep telefonu ürünleri ve hizmetleri” üzerinde tescilli ve tanınmıştır. Her ne kadar davalı markasının kapsadığı 42/04 alt grubuna dahil “Sanat eserleri orijinallik onay hizmetleri”, davacı markaları kapsamında bulunmamaktaysa da; bu mal ve hizmetler davacı markaları kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı sınıflarda yer alan, özellikle “tasarım hizmetleri” ile uzaktan ilişkili hizmetlerdir. Tüketicilerin yarım “elma” şeklini ve “elmalma” ibaresini bu hizmetler üzerinde görmeleri halinde; … firmasının farklı ve/veya ilişkili bir sektörde de faaliyete başladığı izlenimi oluşabilir.
Bu bakımdan; davacının tanınmış “elma” şekli markası ile … ibaresinin benzerini (ELMALMA), davalının farklı addedilen mal ve hizmetleri üzerinde gören tüketicilerin davacı markasından edindikleri imajı ve tüketim bilgisini davalı markasına aktarmaları, markaları ya da marka sahibi işletmeleri ilişkili sanmaları kuvvetle mümkündür. Tüketicilerin “elma” şekli ile … sözcük markasını bilerek, ondan edindikleri olumlu izlenimi zihinlerinde tutarak davalı markasına yönelmeleri yahut markayı tercih ederken ……..ile irtibatı olduğu yanılgısına kapılmaları halinde davalı, davacı markasının tanınmışlığı dolayısıyla haksız bir yarar sağlamış olacaktır.
Bunların yanı sıra, markalar arasındaki benzerlik davacının “elma” şekli markasının benzerinin kötü ve kalitesiz hizmetler üzerinde kullanılması halinde, davacı markasının itibarının zarar görmesine, tüketicilerin buradan edindikleri olumsuz izlenimi davacı markalarına aktarmasına yol açabilir. Bu husus “elma” şekli markasına ve … sözcük markasına ilişkin Yargıtay denetiminden geçmiş emsal mahkeme kararları ile de sabittir.
Öte yandan, davalının “ELMALMA şekil” markasının tescili halinde davacının “elma” şekli ve … markasının özgül bir alandaki/sektördeki tanınmışlığı zarar görüp, marka yaygın ve sıradan bir işaret haline gelebilir. 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi kapsamında yer alan düzenleme ile amaçlanan markaların sulandırılmasının da engellenmesidir. Somut olayda davalının, davacıya ait olduğu izlenimi yaratan markasını farklı hizmetlerde dahi tescil ettirmesi, davacının tanınmış markasının sulandırılması; sıradan ve yaygın bir işaret haline gelmasi sonucunu doğurabilir. Dolayısıyla da davacı markası ile şekil bağlamında benzerlik içeren davalı markasının tescili, davacının … ve ibareli markalarının ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabilir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesinde sayılan koşullar somut olayda gerçekleştiğinden, davacının tanınmış “elma” şekli markasının ve … sözcük markasının, davalı başvurusunun kapsadığı tüm hizmetler üzerinde tesciline engel oluşturacağı kabul edilmiştir.
Dosya kapsamı itibariyle, davacı taraf davalı başvurusunun kendi markalarının itibarından yararlanmak üzere kötü niyetli olarak yapılmış olduğunu iddia etmektedir. Bir markanın benzerinin tescili her zaman kötü niyetli bir tescil olarak addedilemez. Kötü niyetin her somut olayda net olarak ortaya konması gerekir. Davalının kötü niyetini ispat külfeti davacıya aittir. Dosya kapsamında davalının kötü niyetini gösterir her hangi bir belge bulunmadığından, davalının kötü niyetli bir başvuruda bulunduğu iddiasının ispatlanamadığı kabul edilmiştir.
Neticeten, 2015/28671 sayılı ”elmalma+şekil” ibareli davalı markasının, davacının … ve (elma şekli) ibareli markaları ile benzer olduğu; davalı markasının kapsadığı 42/01, 02, 03 alt grupları itibariyle emtia listelerinin aynı/aynı tür olduğu; taraf markaları arasında bu hizmetler yönünden 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi anlamında “karıştırılma ihtimali” ve tescil engeli bulunduğu, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesinde sayılan koşullar somut olayda gerçekleştiğinden, davacının tanınmış davacının … ve ibareli markalarının, davalı başvurusunun kapsadığı tüm mal ve hizmetler üzerinde tesciline engel oluşturacağı, dosya kapsamındaki delillerden davalının kötü niyetli olduğuna ilişkin iddianın ispatlanamadığı, anlaşılmış, açıklanan nedenlerle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile
TPE YİDK nın 01/12/2016 tarih 2016-M-9735 sayılı kararının iptaline,
Davalı adına tescilli 2015/28671 sayılı “elmalma + şekil” ibareli markanın 42. sınıf yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 35,90-TL’nin mahsubu ile bakiye 44,80-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.233,90-TL
yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 05/07/2022

¸ ¸
MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 67,40-TL
GİDER AVANSI :2.166,50-TL
TOPLAM :2.233,90-TL