Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/378 E. 2022/348 K. 08.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/378
KARAR NO : 2022/348

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 08/11/2021
KARAR TARİHİ : 08/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; Türkiye’nin en büyük gıda firmalarından biri olan ve bugün 400’ün üzerinde kişiye istihdam imkanı veren müvekkilleri şirketin bir çok ülkeye ürünlerinin ihracatını yaptığını, müvekkillerinin dava dilekçesinde listelenen ve farklı sınıflarda kayıtlı “…” ibareli markaların sahibi olduğunu, dava konusu 30. sınıfta ilan edilen 2020/75490 sayılı “…” markasının ise müvekkillerinin önceki tarihli “…” markalarına iltibas düzeyinde benzeyen ve birebir ürünleri kapsayan, bu suretle halk nezdinde karıştırılma ihtimali arz eden bir başvuru olduğunu, bu nedenle ilgili başvurunun ilanı üzerine müvekkilleri tarafından itiraz edildiğini ancak müvekkillerinin itirazlarının Markalar Dairesi Başkanlığı ve YÎDK nezdinde reddedildiğini, davaya konu YİDK kararının SMK madde 6/1 hükmüne aykırı olduğunu, müvekkilleri markasının ayırt edicilik gücünün ortaya konulabilmesi için müvekkilleri markasının SMK mad. 6/5 kapsamında, erişte ürünlerinde tanınmış bir marka olduğunun da tespit edilerek, “…” markasının güçlü bir marka olduğunun da bilirkişi incelemesi ile ortaya konulması gerektiğini, davaya konu “…” markasının 30. sınıfta tescil edilmek istendiğini, müvekkilleri markalarının da aynı ve/veya benzer hizmetler üzerinde tescilli olduğunu, somut olayda SMK 6/1’de öngörülen ürünler arası benzerlik şartının da fazlasıyla yer aldığını, müvekkillerinin yaklaşık 40 yıldır gıda sektöründe faaliyet gösteren ve söz konusu sektörde uzun yıllardır kullanmakta olduğu “…”, “eriş” ve “…” ibareli markalarıyla tanınmış olan bir firma olduğunu, bu markaların da SMK m. 6/3 uyarınca gerçek hak sahibi olduğunu, “…” markasının piyasaya çıkartılmadan önce 3.5 yıllık bir ar-ge çalışması yapıldığını, müvekkillerinin, markasını daha ilk yılında % 25’lik pazar payına ulaştırdığını ve gençler arasında ise % 85’in üzerinde beğeni oranına ulaşmasını sağladığını, somut olayda davaya konu “…” markasının orta seviyede dikkat düzeyine sahip bir tüketici hafızasında, müvekkillerine ait tanınmış seri “…” marka ailesinin yeni bir parçası olduğu imajını uyandıracağının açık olduğunu, davaya konu marka “…” ibaresi dışından hiçbir ayırt edici unsurun bulunmadığını, müvekkillerinin “…” markasını yurt dışında da korumak ve taklitleriyle mücadele etmek amacıyla dava dilekçesinde yer alan başvuruları yaptığını ve “…” markasını 125’e yakın ülkede koruma altına aldıklarını, müvekkillerinin dayanak markasına ayırt edilemeyecek ölçüde benzeyen, ilintili ve benzer hizmetler için tescil edilmek istenen, açıkça kötü niyet arz eden itiraza konu başvurunun, SMK m. 6/9 kapsamında, kötü niyet sebebiyle tümden reddedilmesi zorunlu olduğunu beyanla; Türk Patent ve Marka Kurumu, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun 07.09.2021 tarih ve 2021-M-6813 no.lu kararının iptaline, dava konusu 2020/75490 sayılı “…” ibareli markanın dava sonuçlanıncaya kadar tescil edilmesi durumunda, ayrıca hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı asil cevap dilekçesiyle; davacı yanın markası ile kendisinin TÜRKPATENT’e tescil başvuruş yaptığı marka arasında bir benzerlik, bir çağrıştırma bulunmadığını, davacı tarafın hazır makarna üzerine ticari faaliyet gösteren bir işletme olduğunu, kendisinin ise çay satışı üzerine tescil ettirdiğini, davacı tarafın ticari markası olan “…” ile kendisinin tescil başvurusuna konu ettiği “…” markası arasında sadece iki harf olarak farklılık bulunduğunu, davacı yanın markasının dört harfli, kendi ticari markasının ise beş harfli olduğunu, ağabeyinin isminden esinlendiğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davalı şahsın 06.07.2020 tarihinde 2020-GE-290135 sayı ile yapmış olduğu başvuruda, “…” markası için, 30(01-15) sınıfta yer alan mallar için başvuruda bulunduğu; Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından, başvurunun yayınlanmasına karar verildiği, yayın üzerine davacı şirketin başvuruya itiraz ettiği, davalı şahsın karşı görüşünün bulunmadığı, kullanım ispatı talebine rastlanmadığı, Markalar Dairesi Başkanlığı 31.03.2021 tarihli kararı ile davalı şirket itirazını REDDETTİĞİ, itiraza esas olarak gösterilen (davacı yana ait) markalar 2020 03720 / “fatsali …”, 2019 83223 / “… kıvırcık erişte”, 2019 130680 / “…”, 2018 96110 / “… … kıvırcık erişte geleneksel”, 2015 75992 / “…”, 2015 75989 / “…”, 2015 75987 / “…”, 2015 48121 / “… atom”, 2014 66482 / “…’na su ko”, 2014 28347 / “…”, 2014 100719 / “… atom”, 2013 94046 / “….com.tr”, 2013 59406 / “… … kıvırcık erişte domatesli”, 2013 59405 / “… … kıvırcık erişte domatesli”, 2013 59404 / “… … kıvırcık erişte sofra ince”, 2013 43650 / “…”, 2013 41448 / “… … yeni nesil erişte”, 2013 41447 / “… … sofra”, 2013 40656 / “… …”, 2013 40653 / “… …”, 2013 40652 / “… … turco”, 2013 40651 / “… …”, 2013 40641 / “… …”, 2013 40635 / “… kıvırcık erişte”, 2013 30812 / “… …”, 2013 30811 / “…” sayı/ibareli markalar açısından, “Markalar benzer görülmediğinden karıştırılma ihtimali bulunmadığı tespit edilmiştir” kaydının bulunduğu, SMK m.6/1 – 6/3 – 6/5 – 6/9 açısından talebin haksız bulunduğu, davacı şirket tarafından Kurum kararına karşı itiraz edildiği, 07.09.2021 tarihinde itiraza karşı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu, yapmış olduğu incelemede, 2021-M-6813 sayılı davaya konu kararı ile; “(…) 2020/75490 başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararma karşı, başvurunun 2020 03720, 2019 83223, 2019 130680, 2018 96110, 2015 75992, 2015 75989, 2015 75987, 2015 48121, 2014 66482, 2014 28347, 2014 100719, 2013 94046, 2013 59406, 2013 59405, 2013 59404, 2013 43650, 2013 41448, 2013 41447, 2013 40656, 2013 40653, 2013 40652, 2013 40651, 2013 40641, 2013 40635, 2013 30812, 2013 30811 sayılı “fatsali …”, “… kıvırcık erişte”, “…”, “… … kıvırcık erişte geleneksel”, “…”, “…”, “…”, “… atom”, “…’na su ko”, “…”, “… atom”, “….com.tr”, “… … kıvırcık erişte domatesli”, “… … kıvırcık erişte domatesli”, “… … kıvırcık erişte sofra ince”, “…”, “… … yeni nesil erişte”, “… … sofra”, “… …”, “… …”, “… … turco”, “… …”, “… …”, “… kıvırcık erişte”, “… …”, “…” ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali karıştırılma ihtimali, eskiye dayalı kullanım, tanınmışlık ve köyüniyet gerekçeleriyle 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. 6769 s. Kanun’un 6 ncı maddesi (1) inci fıkrası, “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” hükmünü amirdir. Hükümden de anlaşılacağı üzere, 6769 s. Kanun’un 6/1 maddesi hükmü anlamında karıştırılma ihtimalinden söz edebilmek için öncelikle, iki koşulun birlikte var olması gerekmektedir. Bu iki koşuldan birincisi, tescili talep edilen markanın daha önceden tescilli ya da başvurusu yapılmış bulunan itiraz gerekçesi marka(lar) ile aynı ya da benzer olması, diğeri ise uyuşmazlığa konu markaların aynı ya da benzer mal ya da hizmetleri kapsamasıdır. Bilindiği gibi markalar arasındaki karıştırılma ihtimali incelemesi; markalar arasındaki benzerlik düzeyi, mal/hizmetler arasındaki benzerlik düzeyi, itiraza gerekçe olarak gösterilen markanın ayırt edici gücü ve ilgili tüketici kesiminin dikkat düzeyi gibi bir dizi unsurun değerlendirilmesine dayanır. Bu değerlendirme son tahlilde bütün unsurların birlikte değerlendirilmesiyle yapılmalıdır (AB Adalet Divanı, 22/06/1999, Lloyd Schuhfabrik, AB Adalet Divanı, 11/11/1997, Sabel). Markalar arasındaki görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik değerlendirmesi markaların ayırt edici ve baskın unsurlarını da göz önünde bulundurarak markaların bıraktığı bütünsel intihaya dayanarak yapılmalıdır (AB Adalet Divanı, 11/11/1997, Sabel). Karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde, markaların ortak unsurlarının ayırt edicilik düzeyi öncelikle dikkate alınır. Karıştırılma ihtimali, kamunun ilgili kesiminin ihtilafa konu markalar ve mallar veya hizmetler hakkındaki algısı, karşılaştırmaya konu işaretlerin ve malların ve/veya hizmetlerin benzerliğinin karşılıklı bağımlılığı dahil olmak üzere inceleme konusu ihtilafa ilişkin tüm faktörler dikkate alınarak, bütüncül olarak değerlendirilmelidir. Karıştırılma ihtimaline ilişkin bütüncül değerlendirme yapılırken, ihtilafın konusu işaretlerin görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği, işaretlerin bütün olarak oluşturdukları izlenim esasında incelenmelidir. İşaretler arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, markayı parçalarına ayırmadan, ancak asli ve ayırt edici unsurları gözeterek, her iki markanın, ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel izlenime göre, “tüm faktörler” bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılması gereğine ilişkindir. İtiraz, yukarıda belirtilen genel ilkeler çerçevesinde incelenmiştir. Yapılan değerIendirme sonucunda, başvuru konusu markanın tüketiciler tarafından bütün olarak algılanacağı, tüketicilerin söz konusu markayı “u” ve “mudo” olarak ikiye bölmesinin beklenmeyeceği, bu nedenle işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen “…” asli unsurunu ihtiva eden markaların, görsel, işitsel veya anlamsal düzeyde ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadığı kanaatine varıldığından karıştırılma ihtimali gerekçeli itirazın reddi gerekmiştir. Öte yandan, 6769 Sayılı SMK’nın 6/5 maddesi “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmüne amirdir. Somut olay açısından, itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 Sayılı SMK’nın 6/5 maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde de bir kanaat oluşmadığından, tanınmışlık gerekçesine dayalı itiraz da haklı görülmemiştir. Diğer itiraz gerekçelerinin de ispatlanamadığı kanaatine varılmış olup, sonuç itibariyle işbu itirazın da tüm gerekçeler bakımından reddine karar verilmiştir.” şeklinde karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 08/11/2021 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: davaya konu 2020/75490 sayılı davalı şahıs markasının dava konusu edilen 30. sınıfta yer alan bütün malların, davacı şirketin itirazına dayanak yukarıdaki bölümde listelenen markalarında yer alan mallar ve hizmetler ile aynı / aynı tür veya benzer olduğu, davaya konu davalı şahıs markası ile davacı şirketin itirazına dayanak markaları arasında benzerlik ve bu benzerlik neticesinde karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, davaya konu 2020/75490 sayılı davalı şahıs markası açısından, 6769 s. SMK’nun 6/3. maddesi şartlarının oluşmadığı, davacı yanın “…” ibareli markalarının, 6769 s. SMK’nun 6/5. madde kapsamındaki tanınmış marka korumasından yararlanamayacağı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası

…+şekil
(30. sınıf)

Davacı Markaları

fatsali …, … kıvırcık erişte, …, … … kıvırcık erişte geleneksel, …, …, …, … atom, …’na su ko, …, … atom, ….com.tr, … … kıvırcık erişte domatesli, … … kıvırcık erişte domatesli, … … kıvırcık erişte sofra ince, …, … … yeni nesil erişte, … … sofra, … …, … …, … … turco, … …, … …, … kıvırcık erişte, … …, …
(09, 16, 24, 25, 28, 29, 30, 31, 32, 35, 41, 43. sınıf )

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu marka kapsamında yer alan tüm malların davalı yanın itirazlarına mesnet markalarındaki 29, 30 ve 43. sınıfta yer alan mal ve hizmetler ile aynı/ aynı tür veya benzer nitelikte olduğu görülmüş; davacı yanın 2014 28347 sayılı “…” markasında ortak sınıflara rastlanmamıştır. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; davaya konu markanın kelime ve şekil unsuru içerdiği, markada “…” ibaresinin yer aldığı, “…” ibaresinin, Türkçe belli bir anlamının olmadığı, davalı yanın beyanı uyarınca Türkçe isim olan “umut” ibaresinden türetilmiş olduğu, davaya konu markanın “U….” şeklinde telaffuz edileceği, anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davaya mesnet davacı şirket markalarının ise sadece kelime veya kelime ve şekil unsurlarını içerdiği, bu hali ile davacı şirket markalarında ortak unsurun “…” / “… …” / “…” veya “…” ibaresi olduğu, davacı yan markalarında benzer olduğu iddia olunan “…” ibaresinin de belli bir anlamının olmadığı, davacı yanın “…” markalı ürünler uyarınca, “noodle” ibaresinden türetilmiş olabileceği, davacı yanın bazı markalarında yer alan “sofra”, “yeni nesil erişte”, “my”, “bey” ibarelerinin ise ayırt ediciliğinin olmadığı; davacı yan markalarında öne çıkan unsurun, davacı yanın da belirttiği üzere, “…” ve “… …” ibareleri olduğu; davacı yan markalarında yer alan ortak ibarenin “……” şeklinde okunacağı, anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Bilirkişi raporunda da izah edildiği üzere; taraf markalarının anlamlarına bakıldığında, davaya konu markada yer alan “…” ibaresinin, Türkçe belli bir anlamının olmadığı, davalı yanın beyanı uyarınca Türkçe isim olan “umut” ibaresinden türetilmiş olduğu, davacı yan markalarında benzer olduğu iddia olunan “…” ibaresinin de belli bir anlamının olmadığı, davacı yanın “…” markalı ürünler uyarınca, “noodle” ibaresinden türetilmiş olabileceği, bu hali ile taraf markalarında yer alan ve benzer olarak iddia olunan “…” ve “…” ibarelerinin anlamlarının farklı olduğu, her iki tarafın markalarında kullandıkları ibarelerin / esas unsurların günlük veya ticari hayatta herkesin sıklıkla kullandığı ibarelerden olmadığı, tek başına markalarda yer alan ibarelerin ayırt ediciliklerinin düşük olduklarının kabul edilemeyeceği, taraf markalarında yer alan “…” ve “…” ibarelerinin türetilmek sureti ile oluşturulmuş olduğu, davacı yanın bazı markalarında yer alan “sofra”, “yeni nesil erişte”, “my”, “bey” ibarelerinin ise ayırt ediciliğinin olmadığının kabul edilmesi gerektiği, bu hali ile davacı yan markalarında öne çıkan unsurun, davacı yanın da belirttiği üzere, “…” ve “… …” ibareleri olduğu, taraf markalarında ortak olduğu iddia edilen ibarelerin okunuşlarına bakıldığında ise davaya konu markanın “……O”, davacı yan markalarında yer alan ortak ibarenin ise “N.O” şeklinde okunacağı, “U…….O” şeklindeki okunuşlar karşılığında sesçil benzerliğin son hece üzerinde kaldığı, davaya konu markanın üç heceli bir şekilde okunacağı, davacı yanın markalarında yer alan “…” ibaresinin ise iki hece ile tamamlanacağı, görsel olarak ise davaya konu markanın beyaz zemin üzerine siyah tonlarda kendine özgü gölgeli yazı karakteri ile “…” ibaresini ve bu ibarenin üzerinde figüratif özellik içeren şeklin yer aldığı, davacı yanın markalarının kelime ve kelime + şekil unsuru içiren bileşke markalar olduğu, kelime markalarının beyaz zemin üzerine siyah tonlarda büyük harflerle tescile konu edildikleri, 2013 41448, 2013 41447, 2013 40656, 2013 40653, 2013 40652, 2013 40651, 2013 40641 sayılı markalarda benzer “…” ibarelerinin yer aldığı, 2018 96110, 2013 59406, 2013 59405, 2013 59404 sayılı markaların ise ambalaj tasarımı ile birlikte kompozisyon edildiği, bir bütün olarak, anlamsal, görsel ve fonetik olarak yapılan inceleme sonucunda, taraf markalarında ön plana çıkan ibarelerinin gerek okunuş gerek de görsel olarak birbirlerinden ayrıldığı, “…”/“…” ibarelerindeki “….udo” harf dizilimindeki benzerliğin bütüne olan etkileri dikkate alındığında, ilk bakışta iltibasa meydan verecek bir benzerlik yaratacak düzeye ulaşmadığı, okunuş olarak da ön planda olmadığı, davacı yanın emsal olarak sunmuş olduğu Yargıtay ilamının taraf markaları karşısından emsal olarak kabul edilmeyeceği, taraf markalarının bu hali ile karıştırılma ihtimaline neden olabilecek derecede benzer olmadıkları anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede neticeten, davacı adına tescilli “……” esas ibareli markalar ile davalının “…” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “…” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olmadığı, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı, iltibas tehlikesinin bulunmaması halinde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının uygulama alanı bulmayacağı; davacı şirketin dosyaya sunmuş olduğu deliller içerisinde, davaya konu markayı, davalı şahsın başvurusundan öncesine ait olacak şekilde kullandığını gösterir bilgi ve belgeye rastlanmadığı, dosyada yer alan delillerin davacı yanın “…” ibareli markasal kullanımlarına ilişkin olduğu, diğer taraftan, davaya konu marka ile davacı yan markaları arasında işaretsel olarak benzerlik bulunmadığı; bu durumda davacı şirket lehine 6769 s. SMK’nun 6/3. maddesi koşullarının oluşmadığı da dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/11/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸