Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/364 E. 2022/331 K. 01.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/364
KARAR NO : 2022/331

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 25/10/2021
KARAR TARİHİ : 01/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin 2000’li yılların başından beri birçok baskı, web, pr, organizasyon işinde başarılı projelere imza atmış, ticaret unvanını da oluşturan ve sahibi olduğu seri markaların esas unsurunu oluşturan … ibareli markasına yatırım ve tanıtım faaliyetleriyle büyük bir sektörel bilinirlik elde etmiş bir firma olduğunu, müvekkilinin “…” ibaresini taşıyan çok sayıda tescilli markanın sahibi olduğunu, davalı yanın 41 ve 45. Sınıflarda “…” ibaresi ile gerçekleştirdiği başvurunun kötü niyetli olduğunu, başvuruya yönelik itirazda bulunduklarını ancak kurumun bu itirazları reddettiğini, “…” ibaresinin zayıf bir marka olmadığını, müvekkili şirketin yayımladığı aylık dergi “…” ın yanı sıra; yılın çeşitli dönemlerinde yayımlanan “… Mobilya Dekorasyon” , “… Bride” , “… Kids” , “… Summer” , “… Beauty” , “… Business”, “… İnşaat&Emlak” olarak toplam 8(sekiz) ayrı dergi çıkardığını, davalının oluşturduğu adın da müvekkilinin markaları ile haksız rekabete sebebiyet verecek nitelikte olduğunu, müvekkilinin sektörde en tanınmış markalardan biri olduğunu, dava konusu markanın tesciline karar verilmesi halinde davalı marka sahibinin, müvekkil şirketin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacak olduğunu, davalı markada yer alan … ve … ibareleri her ne kadar birleşik yazılmış olsa da … kelimesinin anlamı itibariyle zayıf nitelikli olması bakımından … unsurunu nitelediği de ortadayken bu markanın müvekkilinin … unsurlu seri markalarının varlığıyla birlikte değerlendirildiğinde davaya konu markanın müvekkili markalarının devamı, seri markası olarak anlaşılma tehlikesi bulunmakta olduğunu, orta seviyedeki tüketici … markasını müvekkilinin … markasının devamı/serisi/yeni bir ürünü/hizmeti olarak düşünebileceğini, davaya konu markanın eşya listesinde yer alan 41. sınıf hizmetler ile müvekkile ait markada yer alan 41. Sınıf hizmetlerin ortak olduğunu, yine eşya listesinde yer alan 45. Sınıf içerisinde yer alan “SOSYAL AĞ OLUŞTURMA HİZMETLERİ” ile müvekkil eşya listesinde yer alan 38. Sınıf “internet servisi sağlama hizmetleri”nin yakından ilişkili olduğunu, davalının fiili kullanımlarında “…” ibaresini daha ön plana çıkartarak kullanımlar gerçekleştirdiğini iddia ederek 2021-M-5876 sayılı YİDK kararının iptali ve dava konusu 2020/40006 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; davacı taraf iddialarının haksız olduğunu, davacı yanın YİDK itiraz aşamasında dayanmadığı delillere bu aşamada dayanamayacağını, müvekkilinin fiili kullanımlarına ilişkin davacı taraf iddialarının işbu dava konusu olmadığını, müvekkili markası ile davacı markalarının tüketiciler nezdinde iltibasa sebebiyet vermeyeceğini, müvekkili markasının 8 harften oluşan ve ayırt edici bir logoya sahip marka olduğunu, müvekkili görselinde baskın unsurun bir karga figürü olduğunu, markadaki kelime unsuru tali konumlandırılmış ve bu konumlandırmada dahi bütün “…” şeklinde oluşturulmuş olduğunu, davacının markalarının ise görsel anlamda tamamen farklı olduğunu, işaretler arasında görsel, işitsel ve kavramsal unsurlar itibariyle benzerlik olmadığını, Davacı yanın üzerinde hak iddia ettiği … ibaresinin zayif bir ibare olduğunu, anılan ibarenin “magazine/magazin” kelimesinin bilinen kısaltması olduğunu, Kurum nezdinde … ibaresini ihtiva eden 6494 adet marka kaydı bulunduğunu, uyuşmazlığa konu 41. ve 45. Sınıflarında tescilli ya da tescil aşamasında olan 2514 adet marka kaydı bulunduğunu, dolayısıyla bu durum dahi anılan ibarenin zayıf marka olduğunu ortaya koyduğunu, kendilerine zayıf bir markayı tercih eden girişimcilerin bu ibarenin zayıflığını kabul etmek zorunda olduklarını ve başkalarının da bu ibareyi içerir markalar yaratmalarına engel olamayacaklarını, kaldı ki müvekkili markasındaki şekil unsurunun ayırt ediciliğe etkisinin yüksek olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu “…” ibaresinin 41 ve 45. Sınıf hizmetlerde tescili amacıyla 09.04.2020 tarih ve 2020/40006 sayısı ile marka başvurusuna konu edildiği, yapılan ilk incelemeler sonrasında başvurunun 27.04.2020 tarih ve 347 sayılı bültende ilana çıktığı, anılan ilana karşı davacı yanın önceki tarihli çok sayıda markasına dayalı olarak itirazda bulunduğu, ancak bu itirazlarının Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 12.03.2021 tarihli kararı neticesinde haklı bulunmayarak reddolunduğu, söz konusu karara karşı davacı yanca yeniden itiraz edildiği, davacı itirazlarını değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 20.08.2021 tarih ve 2021-M-5876 sayılı kararı neticesinde özetle; “2020/40006 başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun 2007 25111, 2009 05482, 2010/23901, 2012 104634, 2012 104641, 2012 104650, 2012 104661, 2012 105296, 2012 105324, 2015 41494, 2015 89203, 2015 89206, 2016 51718, 2016/51727, 2016/51750, 2016 51756, 2016 51759, 2020 01989, 2020 02000, 2020 04399, 2020 57986, 2005 58511 sayılı markalar ile karıştırılma ihtimali, tanınmışlık ve kötü niyet gerekçeleriyle başvurunun 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Belirtilen genel ilkeler esas alınarak yapılan incelemede, çekişme konusu markaların “…” ibaresini ortak olarak içerdikleri görülmekle birlikte, markalarda ortak olarak yer alan “…” ibaresinin “magazin, bol resimli dergi” gibi anlamlara gelen “magazine” kelimesinin kısaltması olarak kullanılan veya bu kelimeyi güçlü şekilde anımsatan, bu nedenle çekişme konusu hizmetler bakımından tek başına ayırt edici niteliği görece düşük bir ibare olması, markaların “…” ibaresi dışında ihtiva ettiği diğer kelime ve şekil unsurları ile tertip tarzları bakımından herhangi bir benzerlik taşımaması gibi hususlar birlikte göz önüne alındığında, sadece zayıf unsurun ortak olmasının markalar arasında karıştırılma ihtimaline yol açmayacağı, diğer unsurlar arasındaki belirgin farklılıkların somut olayda karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırmaya yeterli olduğu görüşüne varılmıştır. Dolayısıyla, markalar arasında 6769 s. SMK’nın 6(1) maddesi anlamında karıştırılma ihtimali bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Markalar arasında aynılık veya iltibasa yol açabilecek düzeyde benzerlik bulunmadığı gibi itiraz gerekçesi “…” markasının tanınmışlığı iddiası ile kötü niyetli başvuru iddiası da yeterli delillerle ispatlanamadığından bu kapsamdaki itirazlar da haklı görülmemiştir.” şeklindeki gerekçeler ile davacı taraf iddialarının bir kez daha reddine karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 25/10/2021 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: dava konusu 2020/40006 sayılı başvuru kapsamında yer alan ve dava konusu edilen hizmetlerin tamamı bakımından, taraf markalarının aynı, aynı tür ya da benzer mal ve hizmetleri kapsadıkları, bununla birlikte rapor kapsamında ayrıntılı olarak açıklanan nedenler ve dava konusu marka ile davacı markalarının bütünsel algıları neticesinde tüketicide bırakacakları izlenim itibariyle salt “…” ibaresinin ortaklığının, işaretler arasında karıştırılma ihtimaline yol açmayacağı, somut olayda davacı markalarının tanınırlığı/kullanım sonucunda güçlü bir sektörel bilinirlik elde ettiği hususlarında işlem ve hükümsüzlük talepli dava dosyası bakımından yeterli delil bulunmadığı gibi 6/5 maddesindeki hallerden birinin meydana çıkması yönünde bir ihtimalin de mevcut olmadığı, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerlik tespit edilemediğinden, davacının haksız rekabete ilişkin iddiaları açısından da bir kanaate varılamadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Örnek Davacı Markaları

…+şekil

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu marka kapsamında 41. Sınıfta yer alan hizmetler, davacı yanın önceki tarihli markalarının hemen hemen hepsinde aynı sınıfta yer alan hizmetler ile aynı ya da aynı tür hizmetler oldukları gibi yine davacı yanın önceki tarihli bir kısım markasında yer alan 16. Sınıftaki emtialar arasında bulunan “basılı evraklar, basılı yayınlar, kitaplar, dergiler, gazeteler” gibi emtialar ile de 41. Sınıftaki “Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).” hizmetleri arasında gerçekleştirilen hizmet ve sonucu ortaya çıkan ürünler itibariyle bir benzerlik bulunduğu, keza yine dava konusu marka kapsamında 45. sınıfta yer alan “Sosyal ağ oluşturma hizmetleri.”nin de esasen günümüz dünyasında dijitalleşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkan ve temelinde dijital fotoğraf, video, blog paylaşım, haber paylaşım, etkinlik paylaşım gibi etkinliklere yönelik olarak kullanıcıların fikirlerini, benzer içerikli gönderilerini paylaşmalarına, gerçek dünyadaki etkinlikler ve olaylar hakkında başkaları ile iletişim kurmalarına olanak tanıyan sosyal medya platformlarıdır (günümüzde Facebook, Linkedin, Twitter gibi örneklenebilen siteler). Dolayısıyla söz konusu hizmet bünyesinde birçok farklı hizmetin tüketiciye sunulduğu dijital nitelikte bir hizmet olarak söz gelimi 41. Sınıftaki “Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).” hizmetleri ya da 38. Sınıftaki “Radyo ve televizyon yayın hizmetleri. Haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil” hizmetleri gibi hizmetler ile iç içe geçebilecek bir hizmet türü olduğu anlaşılmaktadır.
Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; …+şekil ibareli başvurunun yeşil bir fon üzerine otantik bir kuş türü olan tukan kuşu illüstrasyonunun markanın hakim unsurun olarak konumlandırılması ve yine kuş figürünün sağ alt kısmında oldukça küçük harflerle yazılmış “…” şeklinde tek kelime ve sekiz harften oluşan, dilimizde somut bir anlamı bulunmamakla birlikte İngilizce “etkinlik, olay” anlamına gelen “…” ve “magazine” (dergi) kelimesinin ilgili sektörde yaygın kullanım biçimlerinden biri olan “…” kelimelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş bir ibareden meydana geldiği, şekil ve sözcük unsurundan oluşan markalarda, markaların üçüncü kişilere aktarımı doğal olarak markadaki kelime unsuru ile gerçekleştirilmekte olduğundan şekli unsurlara rağmen sözcük unsurunun tamamen geri planda kaldığından bahsedilmesi mümkün olmasa da bütüne hakim bu nitelikteki şekli unsurlar taşıyan markalarda, tüketicinin markayı görsel olarak da algılayarak hafızasında yer edindireceği anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı yanın önceki tarihli markaları ise başta … görseline haiz kırmızı fon üzerine beyaz ve büyük harflerle yazılmış markalar ve yine “…” ibaresini ön ya da son unsur olarak içeren blog@…, ….digital, … Businnes, …………… vb. olarak markalar olduğu, bu markalar incelendiklerinde “…” ibaresinin sabit tutulduğu ve bütün içerisinde “blog, digital, business, auto, fashion, free” vb. İngilizce ya da Türkçe sözcüklere yer verilerek bir seri marka zinciri oluşturulduğu; davacı yanın tek başına “…” ibaresinden oluşan markalarının esas unsuru doğal olarak anılan ibare olup sair markalarda ön plana çıkan unsurlarda farklılıklar bulunduğu, “automag, fashion …” gibi markalarında “…” ibaresinin doğrudan “dergi, magazin” anlamını tüketiciye yansıtır nitelikte tali konumda kullanıldığı “… digital”, “… business”, “blog@…” gibi markalarında ise “…” ibaresinin doğrudan markasal nitelikte bir algıyı tüketiciye verecek şekilde kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, dava konusu marka bütün olarak ele alındığında, hakim unsurunun esasen bir kuş figüründen oluşan şekil unsuru olduğu, “…” ibaresinin oldukça küçük bir şekilde bütün içerisinde konumlandırıldığı, bu konumlandırmada ise “…” ibaresinin herhangi bir şekilde farklı renk, farklı boyut, özgün yazım biçimi gibi özellikleri değiştirilerek vurgulanmadığı, başka bir ifadeyle ön plana çıkartılmadığı, sekiz harfli bir kelimenin son üç harfini oluşturacak şekilde kullanıldığı; her ne kadar “…” ibaresi bir bütün olarak bilinen bir İngilizce kelime olmayıp “…” ve “…” kelimelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş ise de ortaya çıkan yeni sözcüğün, birleşenlerinden bağımsız bir algı yaratmadığı; ancak buna rağmen makul düzeyde dikkatli bir tüketicinin, dava konusu markayı algılarken, bütüne hakim unsurlar ve sözcük unsurunun bütünselliğine rağmen tek başına ve özellikle “…” ibaresi üzerine bir anlam yüklemesi, rasyonel bir tüketici yaklaşımı olmayacağı, tüketicinin uyuşmazlık konusu hizmetler açısından esasen ayırt edici vasfı son derece zayıf olan, sektör firmaları tarafından yaygın kullanıma konu edildiği bilinen ve tespit edilen “…” ibaresi üzerinde bu yönde güçlü bir algı edinmesinin de mümkün olmayacağı, taraf markalarındaki ortak unsur olan “…” ibaresinin uyuşmazlık konusu hizmetleri de kapsayan alanlarda “magazine/magazin” kelimelerinin doğrudan kısaltması olarak ortaya konulan dijital ya da basılı dergilerde, sosyal mecra ortamları üzerinden gerçekleştirilen benzeri etkinlik ve yayınlarda esasen yaygın olarak kullanılan, yaratılmış ya özgün niteliği bulunmayan, bu anlamda ayırt edici gücü oldukça zayıf bir unsur olduğu, bu ibareyi içerecek şekilde yaratılan markalarda, tüketicinin, her hal ve koşulda, tek başına “…” ibaresini marka içerisinden çekip alarak yanılgı yaşamasının mümkün olmayacağı, dolayısıyla tüketicinin markaları bir bütün olarak yorumlayacakları ve bu algıya göre tercihlerini somutlaştıracakları; neticeten davacı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davalının “…+şekil” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “…” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olmadığı, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı, iltibas tehlikesinin bulunmaması halinde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının uygulama alanı bulmayacağı dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/11/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸