Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/323 Esas – 2022/296
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/323
KARAR NO : 2022/296
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 08/09/2021
KARAR TARİHİ : 11/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilleri firmanın 22.12.1987 tarihinde, seramik üretim sanayi içinden gelen ve bu sektörde 40 yıldan fazla teknoloji ve hizmet üretmiş olan Kimya Yük. Müh. … tarafından kurulmuş, köklü geçmişe sahip bir firma olduğunu, endüstriyel zemin kaplamaları hususunda, ulusal ve uluslararası ölçekte tanınan işini yüksek kalite ile gerçekleştiren bir ticari kuruluş olduğunu, tüm diğer ürünlerindeki tanıtıcı işareti olan “T” harfini ve ürünleri nitelemek amacıyla da İngilizcede eklendiği sözcüğe “sert / katı / beton gibi / çimento gibi” anlamlarını yükleyen “…” son ekini birleştirerek “T …” markasını yarattığını, 22.10.2019 tarihinde 01., 02., 17., 19., 35. numaralı sınıflarda tescilini talep ettiğini, başvuruya haksız şekilde, davalı şirket tarafından itiraz edildiğini, Markalar Dairesi tarafından tescil başvurusundan 01-17-19 numaralı sınıf kodlarının çıkarılmasına, tescilin kalan sınıflarda yapılmasına karar verildiğini, kısmi red kararına süresi içerisinde itiraz edilmekle, müvekkillerinin başvurusunun Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) tarafından incelendiğini, kurul 08.07. 2021 tarihli kararı ile kısmi red kararına dair itirazı reddettiğini, “…” ibaresinin İngilizcede yaygın olarak kullanılan, kamu yararı uyarınca hiç kimsenin tekeline bırakılamayacak, tanımlayıcı/betimleyici bir son ek/ ek olduğunu, somut olayda “…” ibaresinin tanımlayıcı/ betimleyici bir ibare olmasına ve ilgili herkes tarafından kullanımının mümkün olmasına rağmen; davalı şirket tarafından “…” ibaresinin kendi tekellerinde olduğu, müvekkillerinin başvurusunun iltibas yaratacağından bahisle haksız ve hukuka aykırı şekilde itirazda bulunulduğunu, müvekkillerinin, tüketiciye ürünü sunmadıklarını, ürünlerinin, ulusal ve uluslararası sanayi ve inşaat kuruluşlarına yönelik bir yapı malzemesi olduğunu, davalı/ itiraz sahibi firma ürünleriyle hiç bir alakası da bulunmadığını, içerisinde tanımlayıcı “…”’ ibaresinin yer almasından bahisle, karıştırılma ihtimalinin olduğu kabul edilerek marka tescil başvurusunun kısmen reddi kararı verilmesinin hukuka aykırı olacağını, tanımlayıcı ibare kullanılsa dahi bütünsel algıda farklılık yarattığını, tek başına kök ibare benzerliği nedeniyle işaretlerin aynı veya benzer kabul edilemeyeceğini, müvekkillerinin ibaresinin bütününe bakıldığında itiraz eden/ davalı taraf markalarından tamamen farklı olduğunu, tek benzer noktanın markaların içerisinde “…” ibaresi geçmesi olduğunu, “…” ibaresinin tanımlayıcı bir ibare olduğunu, bir kimsenin tekeline verilmesinin mümkün olmadığını, tanımlayıcı nitelikteki yabancı kelimelerin, tüm tacirlerce kullanılma potansiyeline sahip olduğunu belirterek; müvekkilleri şirketin 2019/102819 başvuru numaralı ve “…” ibareli marka tescil başvurusunun kısmen reddine dair TÜRKPATENT kararına karşı yapılan itirazın reddine dair verilen 08.07.2021 tarihli, E-29822383-000-210337358 sayılı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararının iptaline, müvekkillerinin “…” ibareli markasının tescili talep edilen ve hukuka aykırı şekilde reddedilen 01-17- 19 numaralı sınıflarda da tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; “…” ifadesinin tescil edilen ürünler bakımından cins ve vasıf bildirmediği gibi davacı tarafın işbu ibarenin yaygın olarak kullanıldığı yönündeki beyanını da ispat edemediğini, “…” ibaresinin tanımlayıcı nitelik taşımadığı gibi Türkiye’de davacı tarafından tescil edilmek istenen sınıflarda ilgili tüketici nezdinde cins ve vasıf bildiren bir ifade olarak anlaşılmadığını, davacının dosyaya sunmuş olduğu marka örnekleri incelendiğinde “…” ibaresinin bir kompozisyon içerisinde yer aldığının kolaylıkla tespit edilebildiğini, buna ek olarak 6769 sayılı SMK kapsamında sağlanan korumanın ülkesel olduğunu, WIPO nezdinde tescilli markaların tanınmış marka olmadığı sürece huzurdaki davada değerlendirilmeye alınabilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilleri şirketin tescilli markaları ile davacının tescilini talep ettiği markanın karıştırılma ihtimali olduğunun Kurum tarafından isabetli bir şekilde tespit edildiğini beyanla; 2021-M-5338 sayılı YİDK kararı iptali isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusuna davalı tarafından yapılan itirazın MDB tarafından kısmen kabulü neticesinde davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davacı şirket tarafından, 22.10.2019 tarihinde 2019-GE-460284 sayı ile yapmış olduğu başvuruda, “…” markası için, 01.(01-05), 02.(01-03), 17.(01-04), 19.(01-07), 35.(01-05) sınıfta yer alan mal ve hizmetler için başvuruda bulunduğu; Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından, başvurunun yayınlanmasına karar verildiği, yayın üzerine davalı şirketin başvuruya itiraz ettiği, davacı şirketin karşı görüş dilekçesinin bulunmadığı, Markalar Dairesi Başkanlığı 02.10.2020 tarihli kararı ile davalı şirket itirazını KISMEN KABUL ETTİĞİ – KISMEN REDDETTİĞİ, başvurudan, “SINIF KODU : 01 Sanayide, bilim sahasında, fotoğrafçılıkta, tarım, bahçecilik ve ormancılıkta kullanılan kimyasallar. Gübreler ve topraklar. İşlenmemiş suni reçineler ve işlenmemiş plastikler. Yangın söndürücü maddeler. Kırtasiye, tıbbi ve ev içi kullanım amaçlı olanlar hariç yapıştırıcılar. SINIF KODU: 17 Kauçuk, gütaperka, lastik, amyant (asbest), mika veya bunlardan mamul toz, levha, çubuk ve folyo halinde yarı mamul sentetik malzemeler. Yalıtım, dolgu ve tıkama malzemeleri: yalıtım amaçlı kullanılan boyalar, yalıtım için kumaşlar, yalıtım amaçlı bantlar, yalıtım için örtüler, derz dolguları, contalar, o-ringler (motor, silindir contaları ve musluklar için contalar hariç). Lastikten, plastikten veya kauçuktan mamul bükülebilir borular, hortumlar (taşıtlar için kullanılanlar dahil), boru kılıf ve rakorları; tekstilden hortumlar, madeni olmayan boru kılıfları ve rakorları, hortum rakorları, taşıtlar için radyatör hortumları (yangın hortumları hariç).Taşıtlar için sentetik malzemelerden mamul profil çıtalar (dekorasyon amaçlı).SINIF KODU : 19 Bu sınıfa dahil biçimlendirilmemiş halde malzemeler: kum, çakıl, mıcır, asfalt, zift, çimento, kireç, alçı, sıva, beton, blok mermer. Beton, alçı, toprak, kil, taş, mermer, ahşap, plastik veya sentetik malzemelerden imal edilmiş ve şekil almış yapı/inşaat/yol yapımı ve benzer amaçlı malzemeler: metalden olmayan binalar/yapılar, yapı elemanları, direkler, bariyerler, tabii veya sentetik ısı ile yapıştırılabilen kaplamalar, çatılar için ziftli kartonlar, ziftli kaplamalar, ahşap ve sentetik malzemeden kapı ve pencereler. Yollar için metal, mekanik ve aydınlatmalı olmayan trafik işaretleri. Beton, taş veya mermerden yapılmış anıtlar, heykeller. İnşaatlar için cam ürünleri. Metalden olmayan prefabrik yüzme havuzlan. Akvaryum kumları.” emtialarının çıkarılmasına karar verildiği, itiraza esas olarak gösterilen (davalı yana ait) marka olan 2019 94297 / “cretebond”, 2019 94308 / “cretefıber”, 2019 94313 / “cretecon”, 2019 94335 / “creteseal”, 2019/94378 / “… floor”, 2019 94404 / “cretelnject”, 19 94410 / “cretegrout”, 2019 94427 / “creterep” ibareli markalar açısından, “Markanın ve kapsamındaki mal / hizmetin benzer olduğu ve karıştırılma ihtimali bulunduğu tespit edilmiştir” kaydının bulunduğu, SMK m.6/1, açısından talebin kabul edildiği, davacı ve davalı şirket tarafından Kurum kararına karşı itiraz edildiği, davalı şirketin karşı görüş de sunmuş olduğu, 08.07.2021 tarihinde itiraza karşı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu, yapmış olduğu incelemede, 2021-M-5338 sayılı kararıyla; “…2019/102819 başvuru numaralı ve “…” ibareli başvurunun 2019 94297, 2019 94308, 2019 94313, 2019 94335, 2019 94378, 2019 94404, 2019 94410, 2019 94427 sayılı ve “cretebond”, “cretefıber”, “cretecon”, “creteseal”, “… floor”, “cretelnject”, “cretegrout”, “creterep” ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle 6769 s. SMK’nın 6(1) maddesi uyarınca kısmen reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvuru hakkındaki kısmi ret kararının kaldırılması talebiyle başvuru sahibi tarafından yapılan itiraz ile yine işbu başvurunun yukarıda bilgileri verilmiş bulunan markalar ile karıştırılma ihtimali ve sair gerekçelerle 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle EGECRETE YAPI KİMYASALLARI ANONİM ŞİRKETİ adına yapılan itiraz incelenmiştir. Bilindiği üzere 6769 s. Kanun’un 6 ncı maddesi (1) inci fıkrası “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” hükmüne amirdir. Bu bağlamda, bahsi geçen hüküm anlamında karıştırılma ihtimalinden söz edebilmek için öncelikle, iki koşulun birlikte var olması gerekmektedir. Bu iki koşuldan birincisi, tescili talep edilen markanın daha önceden tescilli ya da başvurusu yapılmış bulunan itiraz gerekçesi marka(lar) ile aynı ya da benzer olması, diğeri ise uyuşmazlığa konu markaların aynı ya da benzer/ilişkili mal ya da hizmetleri kapsamasıdır. Yargıtay içtihatları ve doktrince de benimsendiği üzere, 6769 s. Kanun’un ilgili hükmü anlamında markaların benzerliğini markanın bütünü itibariyle orta düzeydeki tüketici kitlesi üzerinde bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırt edici niteliğini ön plana çıkaran unsurlarında aramak gereklidir. Dolayısıyla, benzerlik değerlendirmesinde markanın sadece benzer olan unsurlarını ön plana çıkarıp bu unsurlara vurgu yaparak değerlendirme yapılması kadar, ön planda yer alan asli unsurların göz ardı edilerek farklılıklara vurgu yapılması da markanın temel fonksiyonlarına ve maddenin ruhuna aykırıdır. Bu nedenle, değerlendirmenin, markaların asli ve tali unsurlarının her biri dikkate alınarak, bu unsurların marka üzerindeki fonksiyonları ve hedef tüketici kitlesi üzerindeki etkileri dikkatli bir şekilde değerlendirilerek ve nihai olarak markanın bu unsurların tamamı ile birlikte ve bütünü itibariyle hedef tüketici kitlesi üzerinde bırakacağı etki dikkate alınarak yapılması gerekir. Bu çerçevede yapılan değerlendirme sonucunda, işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen 2019 94297, 2019 94308, 2019 94313, 2019 94335, 2019 94378, 2019 94404, 2019 94410, 2019 94427 sayılı ve “cretebond”, “cretefıber”, “cretecon”, “creteseal”, “… floor”, “cretelnject”, “cretegrout”, “creterep” ibareli markaların benzer oldukları ve kısmen aynı/aynı tür malları/hizmetleri kapsadıkları tespit edilmiş olup Markalar Dairesi Başkanlığı kararı, gerekçeleri ve çıkartılan malların/hizmetlerin muhteviyatı yerinde görülmüş, işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların benzerlik düzeyi ile başvurunun eşya listesinde Markalar Dairesi Başkanlığı kararından sonra kalan itiraza konu mallar/hizmetler ve bunların nitelikleri dikkate alındığında karıştırılma ihtimaline dayalı olarak tümden ret talebi yerinde görülmemiş olup, sayılan nedenlerle her iki tarafın iddiasının da reddi gerekmiştir. Diğer taraftan yine 6769 s. SMK 6/VI maddesi “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir. ” hükmüne amir olup, itiraz dilekçesinde sunulan bilgi ve belgeler çerçevesinde yapılan değerlendirme neticesinde bu yöndeki iddia da yerinde görülmemiştir. Avrupa Birliği Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nin 01/02/2012 tarihli T-291/09 sayılı kararının 90. paragrafında, inceleme konusu işaretlerin aynı olması, kötü niyete ilişkin diğer faktörlerin hiçbirisi mevcut değilken, tek başına kötü niyetin varlığını ortaya çıkarmaz tespiti yapılmıştır. Bir diğer deyişle, kötü niyetle başvurusunun yapıldığı iddia edilen işaretle buna karşı öne sürülen itiraz gerekçesi markaların aynı (veya benzer) olması veya markaların benzer olduğu yönündeki iddia, tek başına başvurunun kötü niyetle yapıldığını ispatlamayacaktır. Kurul belirtilen tespiti paylaşmaktadır ve incelenen başvuruyu oluşturan işaretle itiraz gerekçesi markaların benzer olduğu iddiasını, tek başına, başvurunun kötü niyetle yapıldığı ispatlayan bir husus olarak kabul etmemektedir. İtiraz sahibinin, markaların benzer olduğu iddiasının ötesinde, kötü niyet hususunu ispatlar nitelikte herhangi bir kanıt sunmaması dikkate alındığında ve Kurul’da başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde kanaat oluşmadığından kötü niyet gerekçeli itiraz haklı bulunmamıştır. Son olarak, her marka özgünlük derecesi, tasarımı, tescile konu mallar/hizmetlerin ve bu mal ve hizmetlerin tüketici grubunun özellikleri, markanın tescil kapsamındaki mal/hizmetler üzerindeki ayırt edici niteliği gibi unsurlar açısından kendine özgü özellikler taşıdığından ve ancak tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesi sonunda tescil başvurusuna ilişkin karar oluşturulabildiğinden dilekçede başka marka başvurularına ilişkin verilen kararların işbu itirazın değerlendirilmesinde dayanak gösterilmesi de haklı bulunmamıştır. Sayılan nedenlerle, her iki itirazın da reddi gerekmiştir…” şeklinde karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 08/09/2021 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: davaya konu 2019/102819 sayılı davacı şirket markasının, reddedilen 01., 17. ve 19. sınıftaki bütün mallarının, davalı şirketin itirazına dayanak markalarında yer alan mallar ile aynı / aynı tür olduğu, davaya konu davacı şirket markası ile davalı şirketin itirazına dayanak markaları arasında benzerlik ve bu benzerlik neticesinde karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, davacı yan markasının, SMK’nun 6/5. madde kapsamındaki tanınmış marka korumasından yararlanamayacağı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davacı Markası Davalı Markaları
… CreteBond
(02 ve 35. sınıf) CreteFiber
CreteCon
CreteSeal
CreteFloor
Cretelnject
CreteGrout
CreteRep
(01, 06, 16, 17, 19. sınıf)
Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; davaya konu markanın dava konusu edilen ve başvurudan reddedilen 01., 17. ve 19. sınıftaki mallarının tamamının davacı yanın, itiraza mesnet markalarında yer alan mal aynı / aynı tür olduğu görülmektedir. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davacının markasının kapsamına alınmak istenilen 01., 17. ve 19. Sınıftaki emtiaların ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilinç/dikkat/özen seviyesi incelendiğinde; ilgili emtiaların çoğunluğunun günlük hayatta herkesin her zaman ihtiyaç duyacağı türden emtialar olmaması nedeniyle hitap ettiği ortalama tüketici kitlesinin bilinç / dikkat / özen / bilgi seviyesinin görece hızlı tüketime konu mallara açısından yüksek olduğu; gündelik (her anının, rutininin) ihtiyaçlarını karşılamadığı, sık satın alınan mallar olmadığı, dolayısıyla bu alıcıların, söz konusu malları satın alma kararını verdikleri süreçte daha Uuzun vakit geçirdiği, muhtelif bilgi kaynaklarından bilgi sağlayarak / makul süreli bir araştırma yaparak yanlış / eksik / kalitesiz mal alma riskini azaltmaya çalıştığı, yani bir süre düşünüp değerlendirerek daha çok zahmete ve gayrete katlanarak satın alma kararını verdiği düşünüldüğünden ilgili mallar bakımından, dikkat düzeyi ortalama seviyedeki tüketicilere nazaran daha yüksek olan bilinçli tüketiciler oldukları kabul edilmiştir.
Davacının markasının incelenmesinde; davaya konu … ibareli markanın, figüratif özellikler içeren kelime markası olduğu, T ibaresinin turuncu ve şekil unsuruna dayandırılarak markada yerini aldığı ve markayı içini alan bir dikdörtgen şekil unsurunun bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davalının markalarının incelenmesinde; davalı yan markalarında ise ortak unsurun “…” ibaresi olduğu, ”…” ibaresinin yanında bond, fiber, con, seal, floor, ınject, grout, rep ibarelerinin yer aldığı, markalarda herhangi bir figüratif unsurun bulunmadığı, anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Taraf markalarında ortak olan “…” ibaresinin anlamına bakıldığında; İngilizce olduğu, kelime olarak “Girit” anlamına geldiği, son ek olarak kullanması halinde, köken olarak “concrete-beton” kelimesinden geldiği, önüne kelime almak sureti ile kullanıldığı, “işlevsel olarak betona benzer bir malzemeyi gösteren / refere eden”, “betonla ilgili olduğunu gösteren/belirten” anlamlarına geldiği” tespit edilmiştir. Davacı şirket tarafından, “-…” ibaresinin ayırt edici gücünün olmadığı iddia edilmekle; ilk olarak söz konusu kelimesinin ayırt edici gücü olmayan (tanımlayıcı) veya zayıf bir ibare olup olmadığı incelenmiştir; “…” ibaresinin markalarda ek olarak değil doğrudan kelime unsuru olarak kullanıldığı, bu hâli ile bilinçli tüketici kitlesinden dahi bu ibareyi gördüğünde doğrudan “beton” malını tanımlayacak son ek kullanımının akla gelmesinin beklenemeyeceği anlaşılmaktadır. Her hangi bin tüketici bir ibare ile karşı karşıya kaldığında bunun ek olarak da kullanılabilen bir ibare olduğunu düşünmeyecektir, ilk akla gelen kelimenin doğrudan anlamı olacaktır, kaldı ki markalar içinde de bu ibare ek olarak kullanılmış değildir. Şu hâlde markalarda kullanılan … ibaresinin kaynak belirttiği, tanımlayıcı olduğu, zayıf olduğu iddiaları yerinde bulunmamıştır. Taraf markalarında gerek anlamsal, gerek sesçil gerek de görsel olarak ön plana çıkan unsurun “…” ibaresi olduğu, bu hali ile markalar arasında benzerlik bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği görülmektedir. Bu ibare taraf markalarında tamamen aynen kullanışmış olup davacı markasında kullanılan T ibaresinin yeteli ayırt edicilik sağlamadığı anlaşılmaktadır. Taraf markalarında yer alan diğer unsurların söz konusu benzerlik derecesini düşürmeye yetmediği anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, bilinçli düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının “…” markasını gördüğünde bunun davalının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olduğu, taraf markaları arasında iltibas bulunduğu; dosya kapsamındaki delillerden, davacı markasının tanınmışlık düzeyine ulaştığını gösterir nitelikte, piyasa araştırması, satış rakamları, yurt içi ve yurtdışı satış ağı vb. delillere rastlanmadığı, davacı markasının bir kişiye veya teşebbüse sıkı sıkıya bağlı, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine sahip, dost ve düşman ayrımı yapılmaksızın coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım yapacak seviyeye ulaşmadığı da dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 11/10/2022
¸ ¸