Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/290 E. 2021/384 K. 23.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/290
KARAR NO : 2021/384

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 15/08/2016
KARAR TARİHİ : 23/11/2021
YAZILDIĞI TARİH : 23/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin Almanya’da yerleşik bir şirket olduğunu ve kökenlerinin 1774 yılına kadar uzandığını, şirketin ortopedik ayakkabı ve terlikleriyle hâlihazırda alanında dünyanın önde gelen firmalarından biri olduğunu, müvekkilinin ürünlerinin 1987 yılından bu yana Türkiye’de de satılmakta olduğunu, geniş bir ürün gamına sahip olan müvekkilinin “…” kelime markaları ile bu markalı ürünlerinde kullandığı şekil markalarının dünya çapında tek ve gerçek hak sahibi olduğunu, itiraza konu olan şekil markasının hâlihazırda müvekkilinin menşe ülkesi olan Almanya’da, WIPO aracılığıyla Benelux Ülkeleri, İtalya ve Avusturya’da tescilli olduğunu, şekil markasının özgün bir desenden oluştuğunu, tescil engeli bulunmadığını, TPMK nezdinde 2015/12595 sayılı şekil markasının 10, 18 ve 25. sınıfta yer alan mallar için marka tescil başvurusunun yapıldığını, TPMK tarafından 236 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde yayınladığını, davalı şirket tarafından itiraz edildiğini, TPMK Markalar Dairesi tarafından 556 Sayılı KHK’nın 7/1-a maddesi gerekçe gösterilerek marka başvurusunun reddine karar verildiğini, davacı tarafından bu karara itiraz edildiğini, YİDK tarafından itirazın reddine ve Markalar Dairesi kararının yerinde olduğuna karar verildiğini, YİDK kararının yerinde olmadığından iptali gerektiğini, 2015/12595 sayılı şekil markasının KHK’nın 7/1-a maddesi gereğince tescil edilemeyecek ve ayırt edici niteliği olmayan işaretlerden olmadığını, özgün bir desen kompozisyonu olduğunu, belli bir kaynaktan gelmekte olduğu yönünde bir farkındalık yaratabilme kapasitesi olduğunu, tüketici bakımından bir kişiye ait olduğu anlaşılabilecek olan bir desen olduğunu, TPMK nın marka başvurusunu önce yayına çıkardığını, davalı şirketin itirazından sonra KHK’nın 7/1-a maddesi anlamında ayırt edici olmadığına yönünde hatalı karar verdiğini, davacı şirketin bir takım taban görsellerine dayanarak, dava konusu markanın ticari kaynak gösterme vasfından yoksun olduğu iddiasında bulunduğunu, oysa dava konusu markanın iç içe geçmiş kemiklerden oluşan özgün bir desen şekli olduğunu, bu desen şeklinin 10, 18 ve 25. sınıfta bulunan herhangi bir mal üzerinde kullanılabilecek ayırt edici nitelikte olduğunu, 18, 24 ve 25. sınıftaki mallar bakımından EUIPO nezdinde tescilli desen markaları olduğunu, davacının desen şeklinin Türkiye dahil dünya çapında pek çok ülkede kullanıldığını, davacı tarafından özgün olarak yaratıldığını, tüketicilerin … markalı ürünleri kendine özgü desen şekli sayesinde davacı ile özdeşleştirdiğini, davacıya ait desen şeklinin teknik bir zorunluluktan kaynaklanmadığını, Paris Konvansiyonu’na üye menşe bir ülkede tescilli bir markanın ülkemizde de tescil edilmesi gerektiğini, ayırt edicilik özelliğinin bir vakıa olduğunu, ülkeden ülkeye değişmesinin mümkün olmadığını, … markasının tanınmış bir marka olduğunun TPMK kararı ile kabul edildiğini, kullanım yolu ile dava konusu markanın ayırt edicilik kazandığını iddia ederek; TPMK YİDK’nin 06.06.2016 tarih ve … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı Türk Patent vekili cevap dilekçesiyle; YİDK kararını tekrar yazarak, dava konusu YİDK kararının hukuka uygun olduğunu, dava konusu markadaki dalgalı şeklin belirli bir ticari kaynağa ait bir işaret olarak algılanmayacağını, davacının kullanım sonucu kazanılmış ayırt edicilik gerekçeli itirazlarının da haksız ve mesnetsiz olduğunu, bir marka başvurusunun Paris Sözleşmesi’ne taraf ülkelerde tescilli olmasının, Türkiye’yi bağlayıcı olmadığını, Türkiye’de ulusal mevzuat tarafından belirlenmiş şartların karşılanması gerektiğini, somut olayda dava konusu markanın ayırt edici niteliğinin bulunmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı yurt dışında bulunan … şirketine usulüne uygun diplomasi kanalıyla tebligat yapılabilmesi için Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğüne talimat yazılmış, mahkememize gelen cevabi yazıda davalı şirkete 15/02/207 tarihinde tebligat yapıldığı anlaşılmış, davalı şirket davaya yazılı bir cevap vermediği gibi kendini vekille de temsil ettirmediği yapılan yoklamalardan anlaşılmıştır.
YARGILAMA:
Mahkememizce,10/04/2018 tarih 2016/319 E. 2018/89 K. sayılı karar ile; iddia, savunma ve tüm dosya kapsamından, dava konusu marka başvurusunun 556 sayılı KHK m. 7/1-a anlamında soyut ayırt edicilik vasfını haiz olduğu, dava konusu marka başvurusunun kullanım sonucu ayırt edicilik kazandığının marka işlem dosyası kapsamında sunulan deliller ile kanıtlamadığı, dava konusu yapılan YİDK kararının iptali koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulü ile Türkpatent YİDK.nun 06/06/2016 tarih … sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.
Fer’i müdahile talep eden … Kauçuk Sanayi Ticaret Limited Şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde, öncelikle fer’i müdahillik taleplerinin reddi kararın kaldırılması ile davaya fer’i müdahil olarak katılmalarının kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili istinaf başvuru dilekçesinde, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Ankara BAM 20. HD’nin … K. sayılı ilamıyla;
” Dava, Türkpatent YİDK kararının iptali istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Hukuk Genel Kurulu’nun …. sayılı ilamlarında da benimsendiği üzere, mahkemece gerektiğinde hükmün eki niteliğinde kroki ve şekillere, kararın ekinde yer verilebilir ise de, hükmün gerekçe kısmında, HMK.’nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesi ve Anayasa’nın 141. maddesi hükümlerine uygun düşmeyecek biçimde şekillere yer verilmesi, davadan davalar doğmasına, tarafların yeniden uyuşmazlığa düşmelerine, infazda tereddüde neden olunmasına yol açabilecektir. Renk, boyut ve diğer özelliklerinden yoksun bir şekilde markaların ve tasarımların gerekçeli karara eksik yansıtılmaları yanıltıcı sonuçlara neden olabilecektir. Somut uyuşmazlıkta da mahkeme kararının gerekçe kısmında dava konusu markalara ilişkin görünümlere yer verilmiş olması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine uygun bulunmadığından, Dairemizce hükmün kaldırılması gerekmiştir. Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle HMK.’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. İstinaf kararının neden ve şekline göre, Fer’i müdahil … Kauçuk Sanayi Ticaret Limited Şirketi vekili ve davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. ” gerekçesiyle, ” HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince Fer’i müdahil … Kauçuk Sanayi Ticaret Limited Şirketi vekili ve davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10/04/2018 tarih ve 2016/319E- 2018/89 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE, fer’i müdahil … Kauçuk Sanayi Ticaret Limited Şirketi vekili ve davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına…” şeklinde karar verilmiş dava mahkememizin 2021/290 E. Sırasına kaydedilmiştir.
GEREKÇE:
Toplanan delillere, alınan bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre;
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davacı şirket tarafından 2015/12595 sayılı şekil markasının 10, 18, 25 sınıfta yer alan mal ve hizmetler yönünden tescili için başvuruda bulunulduğu, davacının 8.11.2017 tarihli dilekçesi ekinde Türkçe tercümesi sunulan belgelerden, şekil marka başvurusunun 1132742 no ile 27.06.2012 tarihinde WIPO nezdinde kayıt alıntına alındığı, Almanya’da tescil edilmiş olduğu, başvuru kapsamı, dava konusu başvuru kapsamı ile aynı malları içerdiği, Markalar Dairesi Başkanlığı (MDB) tarafından marka başvurusunun yayınlanmasına karar verildiği, davalı şirket tarafından yayına itiraz edilmesi üzerine, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 23.10.2015 tarih 2015-OE-468729 sayılı kararı ile marka tescil başvurusunun 556 sayılı KHK m. 7/1(a) gereğince reddine karar verildiği, başvuru sahibi tarafından MDB kararına itiraz edildiği, itiraza ilişkin açıklamalar dava dilekçesindeki iddialar ile aynı nitelikte olduğu, muteriz tarafından MDB kararına yapılan itirazın incelenmesi üzerine verilen 06.06.2016 tarih ve … sayılı YİDK kararı ile; “…. başvuru numaralı başvurunun ayırtedicilikten yoksunluk gerekçesiyle reddedilmesi kararına karşı başvuru sahibi tarafından yapılan itiraz incelenmiştir. Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun işbu başvuruya ilişkin kanaati şu şekildedir: 556 s. KHK’nın 7/1-(a) bendinde düzenlenen ret gerekçesi, aynı KHK’nın 5 inci maddesine atıf yaparak; “5 inci madde kapsamına girmeyen işaretler” in marka olarak tescil edilemeyeceğini hükme bağlamaktadır. 556 s. KHK’nın 5 inci maddesi ise; “Marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajlan gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir.” hükmüne amirdir. 556 s. KHK’nın 5 inci maddesine göre, bir başvuru şekil unsurundan oluşuyorsa o işaret marka korumasının konusu olmaya elverişli bir işaret olarak kabul edilmekle birlikte, söz konusu işaretin tescil edilebilir olması için öncelikle başvuru kapsamındaki mal veya hizmetler açısından ayırt edici niteliğe sahip olması ve 556 s. KHK’nın 7 nci maddesinde sayılan mutlak ret nedenleri (ilan sonrasında itiraz mevcutsa da 8 inci maddede sayılan nisbi ret nedenleri) kapsamına girmemesi gerekmektedir. Dolayısıyla, bir başvurunun şekilden oluşması o işaretin doğrudan doğruya tescil edilmesi zorunluluğunu getirmemektedir. 5 inci madde hükmüne göre, bir işaretin marka oluşturabilmesi için iki temel koşula yer verildiği görülmektedir: 1-Ayırt etmeyi sağlama, 2-Çizimle görüntülenebilme veya benzer biçimde ifade edilebilme (grafik gösterim). Baskı yoluyla yayınlanabilme ve çoğaltılabilme de bir koşul olarak gözükmekle birlikte, bu koşul işaretin çizimle görüntülenmesi durumunda sağlanmış olacağından, gerekli temel koşullar ayırt edici nitelik ve çizimle görüntülenebilme (grafik gösterim) koşullarıdır. Başvuru konusu işaret, bir şekil markası olup çizimle görüntülenebilir niteliktedir. Şu halde, çizimle görüntülenebilir olma şartı gerçekleşmiş durumda olup, işaretin markanın asli işlevi olan ayırt edici niteliğe haiz olup olmadığı değerlendirilmelidir. 556 s. KHK’nın 7/1-(a) bendi gereğince, ayırt edici olmadığı gerekçesiyle reddedilen işaretler, markanın asli işlevini, yani mal ve hizmetlerin kaynağını işaret etme işlevini yerine getirememektedir. Şöyle ki, mal ve hizmetlerin kaynağını işaret etme işlevi; bir mal veya hizmeti satın alan tüketicilerin, eğer söz konusu mal veya hizmetle ilgili deneyimleri olumluysa bir sonraki sefere bunu tekrarlamalarına, ya da olumsuzsa aynı deneyimden kaçınmalarına imkan vermektedir. (Avrupa Birliği İlk Derece Mahkemesi, T-324/01 ve T-l 10/02 sayı, 30/04/2003 tarihli, “Axions and Belce” kararı, paragraf 29) Bu doğrultuda, bir markanın ayırt edici karakteri, ilk olarak, tescilin talep edildiği mal veya hizmetler açısından; ikinci olarak ise, ilgili mal veya hizmetlerin tüketicilerinden oluşan hedef halk kesiminin algısı açısından değerlendirilmelidir. (Avrupa Birliği İlk Derece Mahkemesi, T-348/02 sayı, 27/11/2003 tarihli “Quick” kararı, paragraf 29) Diğer yandan, başvuruya konu edilen gösterimin, halk tarafından kaynak gösteren bir işaret olarak algılanıp algılanamayacağını tayin edebilmek için, o gösterim tarafından verilen genel izlenim analiz edilmelidir. Kurul’un kanaatine göre, başvuruya konu şekil ayırt edici nitelikte değildir, zira başvuru dalgalı çizgilerden oluşan bir desen görünümünden oluşmaktadır. Kurul’a göre, başvurusu yapılan işaret bir bütün olarak, başvuru kapsamında yer alan mallar açısından belirli bir ticari kaynağa ait bir işaret olarak algılanmayacağı, markanın asli işlevi olan belirli bir işletmeye ait malları, diğer işletmelere ait benzer mallardan ayırt etmeyi sağlama işlevini yerine getirememektedir. Bu nedenle, başvuruya konu işaretin, 556 s. KHK’nın 7/l-(a) bendi hükmü anlamında, tescili talep edilen mallar ve ortalama tüketici kesiminin algısı bakımından ayırt edici karakterden yoksun olduğu sonuç ve kanaatine varılmış, başvurunun 7/1-(a) bendi uyarınca reddine yönelik Markalar Dairesi Başkanlığı kararı isabetli bulunmuştur. Başvurunun yaygın kullanım ve tanıtım çalışmaları sayesinde ayırt edici nitelik kazandığı öne sürülse de, itirazda başvuruya konu şeklin kullanım sonucu markasal ayırt edici nitelik kazandığı yönünde yeterli kanaat oluşmadığından, 556 s. KHK’nın 7/2 maddesi kapsamında yapılan itiraz da haklı bulunmamıştır. İtirazda, ayrıca markanın Paris Sözleşmesine üye bazı ülkelerde tescilli olduğu, dolayısıyla anılan Sözleşmenin 4 üncü mükerrer 6 ncı maddesi gereği ülkemizde de tescil edilmesinin gerektiği ileri sürülmektedir. Marka tescil ve koruma sistemi her ülkenin kendi özel hedef ve kuralları çerçevesinde işleyen otonom bir sistemdir. Bu nedenle, her ülkede olduğu gibi Türkiye’de geçerli olan marka tescil sistemi de diğer ülkelerden bağımsız olarak, kendi ulusal mevzuatı kapsamında işleyen bir sistem olduğuna göre, bir marka başvurusuna ilişkin diğer ülkelerin kararlarının normal koşullarda Türkiye için bağlayıcı bir etkisi bulunmamaktadır. Kaldı ki, itirazda atıfta bulunulan Paris Sözleşmesi’nin ilgili maddesi de Taraf Ülkelere bu tür bir sınırlama getirmemektedir. Dolayısıyla, bir marka başvurunun daha önce Paris Sözleşmesi’ne taraf bir ülkede tescilli olması diğer ülkeleri ve dolayısıyla Türkiye’yi bağlayıcı, ya da bu ülkelerde tescili için yeterli bir unsur değildir. Bu başvurunun ayrıca Türkiye’de ulusal mevzuat tarafından belirlenmiş şartları karşılaması gerekmektedir. Bu itibarla, yurtdışı tescillere dayanılarak yapılan itiraz da yerinde görülmemiştir.” gerekçesi ile “itirazın ve başvurunun reddine” karar verildiği, YİDK kararının davacı Şirket’e 13/06/2016 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 15/08/2016 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusunun ilanına davalı şirketin 556 sayılı KHK 7/1-a md kapsamında yaptığı itiraz sonucu verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve yine 7/son şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın TÜRKPATENT YİDK kararının iptaline ilişkin dava olması gözetilerek … Kauçuk Sanayi Ticaret Limited Şirketi vekilinin fer’i müdahale talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
556 sayılı KHK.nın 7/1-a maddesinde anılan kararnamenin 5. maddesine atıf yapılmış ve 5. madde kapsamına girmeyen işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği vurgulanmıştır. Kararnamenin 5/1. maddesinde ise; “ Marka, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler….şekiller …gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, …her türlü işaretleri içerir .” biçiminde tanımlanmıştır.
Bu tanımlamadan öncelikle herhangi bir sözcük, şekil veya ikisinin oluşturduğu kompozisyonun kural olarak marka olarak tescil edilebileceği açıklıkla anlaşılmaktadır. Ancak böyle bir markada yer alan unsurların ayrıca hem ayırt edici bir özelliği olması, hem de ayırt ettiği mal ve hizmetleri ayırt edici niteliğe sahip bulunması gerekmektedir. Buradaki ayırt edicilikten amaç, markanın ürünün kendisinden ve yine ürünün adından farklı bir işaret, sözcük veya isim olması ve kolayca tanınır nitelikte bulunmasıdır. Eş anlatımla tescili istenilen sözcüğün, şeklin ve her ikisinin kullanılacak emtianın özgün yapısına bağlı olmadan algılanabilmesi, kelimenin kullanılacağı ürünlerden bağımsızlaşması gerekir.
556 sayılı KHK.’nın 7/1-c maddesinde; “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, …belirten …veya malların …diğer karakteristik özelliklerini belirten …markalar tescil edilemez” denilmiştir. Maddede getirilen sınırlamanın amacı, her hangi bir mal veya hizmetin kendisinin veya bazı karakteristik özelliklerini belirten kelimelerin tek bir kişi tekeline verilmemesi ve ticaret alanında faaliyette bulunan diğer kişilerin de bu ibareleri kullanmalarının temin edilmesidir. Ayrıca böyle bir ibarenin tescili halinde, ürünle marka olarak kullanılan ibare birbirleriyle bütünleşip, “1 nolu paragrafta” bahsi geçen ayırt edici özellik ortadan kalkacaktır. Şu halde KHK.’nın 7/1-a ve 7/1-c maddeleri birbirleriyle yakın ilişki içinde olup, 7/1-c maddesi anlamında tasviri nitelikte olan sözcüklerin aynı zamanda ayırt edici olmadıklarının kabulü gerekecektir.
556 Sayılı KHK’nın 7/son maddesi uyarınca bir marka tescil tarihinden önce kullanılmış ve tescile konu mallar veya hizmetler için bu kullanım sonucunda ayırt edicilik kazanmışsa 7. maddenin (a), (c) ve (d) bentlerine göre tescili reddedilemez.
Ayırt edici olmayan bir işaretin kullanım yoluyla ayırt edici hale gelebilmesi için belirli bir süre ve yoğunlukta kullanılmış olması gereklidir. Bu uzun ve yoğun kullanım sonucunda markanın ilgili olduğu mal veya hizmet ile özdeşleşmesi gerekmektedir.
Kullanılan tasviri işaret ne kadar sıradansa bu işaretin marka olarak ayırt edicilik kazanması da o kadar zor olacaktır.
Tescili mümkün olmayan bir işaret hitap ettiği kitle ve ilgili piyasa açısından bir firmaya ait olduğu algısını yaratmasıyla ayırt edicilik kazanmaktadır.
Bir işaretin kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazandığı tespit edilirken, hangi kriterlerin dikkate alınacağı örnek olarak ve bunlarla sınırlı olmayacak şekilde sayılmıştır.
Tescili talep edilen işaretin daha önceden kullanıldığı ve tescil talebi kapsamında bulunan mal ve hizmetlere ilişkin olarak ayırt edicilik kazandığı ispatlanmalıdır.
İşaretin mutlaka Türkiye’ de marka olarak algılanır hale gelmiş olduğu ispatlanmalıdır. Yurt dışında kazanılmış ayırt edici niteliğin ispatlanması, işaretin Türkiye’ de tescili için yeterli değildir.
Tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu 2015/12595 kod numaralı markanın 10, 18 ve 25. Sınıfta yer alan “10. sınıf: Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar, yapay organlar, gözler ve dişler, ortopedik malzemeler, cerrahi işlemler için sütür materyalleri, rehabilitasyon amaçlı, ayak fizyoterapisi, tabanlı ortopedik veya ortopedik ayak destekli ayakkabılar ve sert termoplastik dolgular dahil ayak ve ayakkabı dolguları ve bunkların parçaları dahil olmak üzere, tedavi ve başkaca tıbbi amaçlarla kullanılan ortopedik ayakkabılar dahil, ortopedik ayak giysileri ve bunların parçaları, bağlantı parçaları, dolgu topuklar, pedler, iç tabanlar, köpük dolgu, köpük pedler ve kalıplı ayakkabı tabanları başta olmak ve doğal mantardan üretilmiş otopedik ayakkabı tabanlarına yerleştirilen tamamı plastik parçalar, termal mantar, plastik, lateks ve köpüklenmiş plastik materyaller, mantar lateks karışımlarının veya plastik mantar karışımlarının elastik bileşenleri dahil olmak üzere ortopedik ayakkabı uyarlaması için kullanılan ayakkabı bileşenleri ve parçaları, ortopedik ayak ve ayakkabı dolguları, ortopedik ayak ve ayakkabı destekleri, ortopedik sandaletler ve terlikler başta olmak üzere ayakkabılar; plastik, lateks ve köpüklenmiş plastikten üretilenler dahil olmak üzere, mantar lateks karışımlarının veya elastik bileşenleri dahil ortopedik ayakkabı astarları, dolguları. 18. sınıf: Deri ve deri imitasyonları ve bu materyallerden ürtilen ve bu sınıfa dahil mallar; hayvan derileri, postları; bavullar ve seyahat çantaları; şemsiyeler, güneş şemsiyeleri ve bastonlar; Kırbaçlar, koşum takımları ve eyerler; bozuk para cüzdanları; çantalar, el çantaları, evrak çantaları; bel çantaları; seyahat amaçlı elbise çantaları; anahtar kılıfları ( deri giyim); kişisel bakım çantaları; makyaj çantaları, seyahat çantaları, sırt çantaları. 25. sınıf: Ayak tabanı; bilhassa anatomik tabanı, ayak desteği, ayak ve ayakkabı dolgusu, koruyucu dolgusu bulunanlar dahil, sandaletler, jimnasyik sandaletleri, parmak arası terlikler, terlikler, sabo terlikler dahil olmak üzere giyim eşyaları, baş giysileri, ayak giysileri, bahse konu ayak giysileri için kullanılan parçalar ve dolgular, yani ayakkabı tabanları, ayakkabı destekleri dahil olmak üzere ayakkabı üst kısımları, topuklar, dış tabanlar, iç tabanlar, ayak taban kısımları, ayak ve ayakkabı dolguları, bilhassa doğal mantardan, termal mantardan, plastik , lateks veya mantar-lateks karışımları veya plastik-mantar karışımlarının elastik bileşenleri dahil olmak üzere, köpüklü plastik materyallerden üretilen anatomik kalıplı derin ayakkabı tabanları, iç tabanlar, ayak giyimi, yani ayakkabılar ve sandaletler, botlar ve tüm bu sayılan ürünlerin parçaları ve bağlantı parçaları bu sınıfa dahildir, kemerler, şallar, boyun atkıları” yönünden tescil başvurusu olduğu anlaşılmaktadır.
556 sayılı KHK madde 7/1-a ile getirilen düzenleme kapsamında, 5’inci madde kapsamına girmeyen işaretler marka olarak tescil edilemeyecektir. Atıf yapılan 5’inci madde ile hangi işaretlerin marka olabileceği düzenlenmiştir. 5’inci maddeye göre “Marka, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir.” 5’inci maddedeki marka olarak tescil edilebilecek işaretlere ilişkin sayma sınırlı olmayıp, birden çok işaretin maddede öngörülen koşulları sağlamak şartıyla tescili mümkündür. Bu koşullar, işaretin ayırt edici niteliğe sahip olması ve çizimle görüntülenebilir veya benzer biçimde ifade edilebilir olmasıdır.
Hükümde kastedilen, soyut ayırt edici niteliktir. Bir işaret akla gelebilecek hiçbir mal veya hizmet için ayırt edici niteliğe sahip değilse, bu işaretin soyut ayırt edici niteliği yoktur1. Bir işaretin belli bir mal veya hizmet için kullanım sonucunda ayırt edici nitelik kazanması mümkün ise, o işaretin aynı zamanda soyut ayırt edici niteliğinin olduğunu kabul etmek gerekir.
Buna karşılık bir işaretin somut ayırt edici niteliği incelenirken, tescili talep edilen işaretin tescile konu mal veya hizmetleri diğer mal veya hizmetlerden ayırt etmeye elverişli olup olmamasına bakılır. Söz konusu işaretin tescile konu mal ve hizmetler açısından ayırt edicilik fonksiyonu yoksa aksine bu mal veya hizmetlerin bir özelliğini veya kullanım amacını belirtiyorsa ya da mal veya hizmet hakkında bilgi veriyorsa, somut ayırt edici niteliğe sahip değildir3. Bu nedenle bir işaret soyut ayırt edici niteliğe (marka olma özelliğine) sahip olabilir, ancak bu işaret belli mallar veya hizmetler için ayırt edici niteliği bulunmadığından tescil edilemez.
Alman Markalar Kanunu, m. 8/II-1, Yönerge m. 3/1-b ve Tüzük m. 7/1-b de somut ayırt edici niteliğin yokluğu bağımsız bir mutlak red nedeni olarak düzenlenirken, 556 sayılı KHK’de düzenlenmemiştir. Ancak bir işaretin cins, vasıf, yer, malın veya hizmetin bir karakteristik özelliğini belirtmesi, malın kavram olarak adıyla aynı olması halleri de somut ayırt edici niteliğin bulunmadığı haller olarak kabul edilebilir.
Markanın en önemli fonksiyonu markanın ayırt edici bir işaret olmasıdır. Ayırt edicilik fonksiyonu, işaretlerin genel ve temel bir özelliğidir. Marka, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini başka bir teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye yaradığından, bir işaretin marka olma niteliğini haiz olması, o işaretin ayırt edicilik fonksiyonuna sahip olmasına bağlıdır. Bir işaretin bu fonksiyona sahip olup olmadığının tespiti ise soyut olarak yapılmalıdır. Bir işaretin soyut ayırt edicilik niteliğinin varlığı tespit edildikten sonra, o işaretin marka olabilmesi açısından, ayrıca çizimle görüntülenebilmesi veya benzer biçimde ifade edilebilmesi gerekmektedir. Bu şartları yerine getiren işaretler 5’inci madde anlamında marka olma niteliğine sahiptir.
Marka, ayırt edicilik fonksiyonunun gereği olarak, mal ve hizmetleri ferdileştirmekte ve bunları tüketiciler için piyasada teşhis edilebilir hale getirmektedir. Tüketiciler bu sayede, almak istedikleri mal ve hizmetleri başka teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edebilmektedirler. Mal ve hizmetlerin piyasada teşhis edilebilir hale getirilmesi ile farklı teşebbüslerin mal ve hizmetleri için piyasa şeffaflığı da sağlanmaktadır.
Markanın piyasa şeffaflığını sağlama fonksiyonunun yerine getirilmesi, markanın bir diğer fonksiyonu olan iletişim fonksiyonu ile kolaylaşmaktadır. Markanın iletişim fonksiyonu, piyasada mal ve hizmet arz edenlerle talep edenlerin aralarında iletişim kurmalarını sağlamaktadır. Bu yolla marka, teşebbüslerin mal ve hizmetlerini kolayca satmalarına ve tüketicilerin, malın menşei, nitelikleri ve imajı hakkında bilgilendirilmelerine hizmet etmektedir. Bilgilendirme neticesinde üreticiler, mal ve hizmetlerinin kalitesi ile tüketicileri kendilerine bağlayabilirler. Marka, iletişim fonksiyonu ile aynı zamanda rekabet piyasası ve tüketiciler açısından markanın teşhis fonksiyonunu somutlaştırmaktadır.
Markanın çok fonksiyonluluğu, marka hukukuna ilişkin düzenlemelerin uygulama alanının tayininde ve problemlerin çözümünde büyük önem arz etmekte ve dikkate alınması gerekmektedir.
“Bir markanın ayırt edici karaktere sahip olması için o markanın, tescili istenen ürünün belirli bir işletmeden kaynaklandığını belirler hale gelmiş ve böylece o ürünü diğer işletmelerin mallarından ayırır hale getirmiş olması gerekir. (C‑144/06 P Henkel v OHIM [2007] and C‑304/06 P Eurohypo v OHIM [2008]).
Bu hükmün gerektirdiği ayırt ediciliğin en düşük derecesine sahip olmak için bir marka ilgili tüketiciye mal veya hizmetlerin kaynağını göstermeli ve karışıklığa olanak vermeden farklı bir kaynaktan ayırt etmeyi sağlamalıdır. ( T‑23/07 BORCO / OHIM (α) [2009])”
Hâl böyle olunca; KHK’nın 5’inci maddesinde öngörülen kıstaslar çerçevesinde, davacının tescilini talep ettiği (şekil) marka başvurusunun belirtilen tüm fonksiyonlara sahip olduğu, belirtildiği üzere, bir işaretin genel olarak mal ve hizmetler bakımından ayırt edicilik vasfının bulunması ile tescil başvurusuna konu mal veya hizmetler bakımından somut ayırt edici gücünün olmaması farklı müesseselerdir. Dava konusu ibare, genel olarak mal veya hizmetleri diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etme vasfına sahiptir. Ancak, tescile konu mallar bakımından bu ibarenin ayırt edici niteliğinin olmaması, KHK m. 5, dolayısıyla 7/1-a kapsamında değerlendirilecek bir husus değildir. Bu konu ancak 7/1-c maddesi kapsamında değerlendirilebilir.
Bu durumda davacı marka başvurusunun 556 sayılı KHK m. 7/1-a hükmü ile aranan soyut ayırt ediciliğe sahip olduğu ve anılan bentte belirtilen tescil engelinin söz konusu olmadığı kabul edilmiştir.
556 sayılı KHK m. 7/son düzenlemesi, “Bir marka tescil tarihinden önce kullanılmış ve tescile konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici bir nitelik kazanmış ise (a), (c) ve (d) bentlerine göre tescili reddedilemez” şeklindedir. Madde hükmüne göre, tescil tarihinden önce kullanılan ve tescile konu mallar/hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici bir nitelik kazanan markaların tesciline (ticarette herkes tarafından kullanılsalar veya belli bir meslek, sanat ya da ticaret grubuna mensup olanları birbirinden ayırt etmeye yarasalar dahi) izin verilmiştir.
Marka işlem dosyası kapsamında bulunan deliller incelendiğinde davacının başvuru konusu işareti markasal olarak kullandığını ve kullanım sonucu ayırt edicilik kazandırdığını kanıtlayamadığı, davacının sunduğu delillerin … markasının kullanımlarını ispatlar nitelikte oluduğu görülmektedir.
Neticeten; dava konusu marka başvurusunun 556 sayılı KHK m. 7/1-a anlamında soyut ayırt edicilik vasfını haiz olduğu, dava konusu marka başvurusunun kullanım sonucu ayırt edicilik kazandığının marka işlem dosyası kapsamında sunulan deliller ile kanıtlamadığı, dava konusu yapılan YİDK kararının iptali koşullarının oluştuğu kabul edilmiş ve açıklanan nedenlerle aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın kabulü ile
TPE YİDK’nın … sayılı kararın iptaline,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 35,90-TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 8.902,70-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderinin davalılar üzerinde bırakılmasına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/11/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 62,70-TL
Gider Avansı :8.840,00-TL
TOPLAM :8.902,70-TL