Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/267 E. 2021/369 K. 16.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/267
KARAR NO : 2021/369

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 20/05/2016
KARAR TARİHİ : 16/11/2021
YAZILDIĞI TARİH : 16/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili şirketin Dünya’nın birçok ülkesinde yüzlerce marka ile faaliyet yürüten bir dünya şirketi olduğunu, ekonomik gücü çerçevesinde Uluslararası alanda tanınmış ve Türkiye’nin sayılı itibarlı şirketlerinden birisi olduğunu, “…” seri ve “…” markaları üzerinde üstün ve öncelikli hakkın müvekkili şirkete ait olduğunu, davalı yanın “… …” ibareli markasının asli esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğunu, davalı şirketin bu markanın müvekkili markaları ile aynı sınıflarda tescili talebi ile 13.01.2015 tarihinde 2015/02459 ve 2015/02463 sayılı marka başvurularında bulunduğunu, başvuruların ilanlarına yaptıkları itirazların YİDK tarafından kabul edildiğini ve çakışan ürünler bakımından markaların reddine karar verildiğini, bunu takiben davalının yine “… …” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, yine aynı asli unsuru, aynı karakter, aynı fonetik ve görsel öğelerle sadece araya bir çizgi eklemek suretiyle kullandığını, ancak bu ibarenin aynı tescil sınıflarında tescilinin kabul edildiğini, davalı markasının görsel olarak müvekkili markaları ile birebir aynı olduğunu, aynı sınıflarda tescilinin talep edildiğini, müvekkilinin “…” markasını 1997 yılında, “…” markasını ise 2014 yılında davalıdan çok önce tescil ettirdiğini, ibareler üzerinde öncelikli üstün hak sahibi olduğunu, davalının … … markasının müvekkili firmaya ait “…” ve “RIM” ibareleri kullanılarak aynı yazı karakteri ile görsel, işitsel, fonetik bakımdan neredeyse birebir aynı olacak şekilde oluşturduğunu, davalı tarafın “… …” markasının tescili halinde müvekkil şirketin haklı olarak kazandığı tanınmışlıktan yararlanacağını, müvekkil şirketin seri markalarından biri olduğu izlenimini yaratarak tüketiciyi yanıltacağını, müvekkilinin emek ve parasının ürünü olan tanınmışlıktan istifade ederek haksız kazanç edineceğini, davaya konu markanın kötü niyetli bir tescil olduğunu iddia ederek “… …” ibareli tescili hakkında, tedbir kararı verilmesine, itirazlarının reddine dair 20.03.2016 tarih ve … sayılı YİDK kararının iptaline, markanın bütün eşya sınıfları için reddine, hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili firma markasında belirleyici ve asli unsurun … ibaresi olduğunu, … YAPI ÜRÜNLERİ SAN. TURİZM VE TİC. A.Ş.’nin uzun yıllardır gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında … adı ile faaliyette bulunan, yurt içi ve yurt dışında yüzlerce bayiliği olan, ulusal radyo ve televizyonlarda prime time saatlerinde reklam ve tanıtım filmleri yayınlanan, sektördeki ilgili gazete ve dergilerde reklam ve tanıtım yapan, tanıtım ve reklam fuarlarına katılan ve … markasının tanınmış marka olmasını sağlayan bir firma olduğunu, davacının “… ve rimex” markalarının ise herhangi bir tanınmışlığının bulunmadığını, … markasının davacının itiraza mesnet gösterilen markaları karşısında daha tanınmış bir marka olduğunu, markalar arasında karıştırılma ve ilişkilendirilme ihtimali bulunmadığını, müvekkili markasında … ibaresi olması nedeniyle markanın davacının redde mesnet markaları ile karıştırılma ve davacı yan ile ilişkilendirilme ihtimali bulunmadığını, markaların görsel, işitsel ve kavramsal olarak tamamen farklı olduğunu, müvekkili firmaya ait “… …” markasında yer alan …kelimesinin İngilizce “kanal yok” anlamına geldiğini, bu markanın müvekkili firma tarafından üretimi ve satışı yapılan özellikle kanalı olmayan klozet vb. ürünler için kullanılan bir marka olduğunu, … … kelime grubu birlikte değerlendirildiğinde “… kanal yok” anlamında olduğunu, davacı markasındaki … kelimesinin ise herkesçe bilinen tanımına göre “uyulması gereken kural” anlamı geldiğini, … kelimesinin ise İngilizce “çerçeve, kenar, kasnak, kanal olmayan” anlamları taşıdığını, bu nedenle davaya konu markaların kavramsal olarak tamamen farklı olduğunu, davacı yanın … ve … markalarının 7/c md. göre tescilinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Türk Patent vekili cevap dilekçesiyle; açılan davanın yerinde olmadığını, YİDK kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Mahkememizce, 07/03/2019 tarih 2016/208 Esas 2019/121 K. sayılı karar ile; iddia, savunma ve tüm dosya kapsamından, … ve … ibareli davacı markaları ile 2015/02459 sayılı … NO/RIMibareli davalı marka başvurusu arasında 556 sayılı KHK’nın 7/1-b ve 8/1-b bendi anlamında benzerlik ve iltibas tehlikesi bulunmadığı, davalı marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığı iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Ankara BAM 20. HD’nin 21/05/2021 tarih 2020/542 E. 2021/725 K. sayılı ilamıyla;
”Dava, Türkpatent YİDK kararının iptali ve davalı adına işlem gören marka başvurusunun tescile bağlanmış ise marka sicilinden terkinine ve hükümsüzlüğüne karar verilmesi istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Hukuk Genel Kurulu’nun 02.11.2011 gün 2011/11–567E.- 2011/676K, 14.11.2012 gün 2012/11–417 E.- 2012/791K., 14.01.2015 gün 2013/11-1316E.- 2015/34K., 01.04.2015 gün 2013/11-1572 E.- 2015/1133 K., 12.04.2017 gün 2017/11-74E.- 2017/728K. ve 11.HD 30/06/2014 gün 2014/6427 E- 2014/12462K. sayılı ilamlarında da benimsendiği üzere, mahkemece gerektiğinde hükmün eki niteliğinde kroki ve şekillere, kararın ekinde yer verilebilir ise de, hükmün gerekçe kısmında, HMK.’nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesi ve Anayasa’nın 141. maddesi hükümlerine uygun düşmeyecek biçimde şekillere yer verilmesi, davadan davalar doğmasına, tarafların yeniden uyuşmazlığa düşmelerine, infazda tereddüde neden olunmasına yol açabilecektir. Renk, boyut ve diğer özelliklerinden yoksun bir şekilde markaların ve tasarımların gerekçeli karara eksik yansıtılmaları yanıltıcı sonuçlara neden olabilecektir. Somut uyuşmazlıkta da mahkeme kararının gerekçe kısmında dava konusu markalara ilişkin görünümlere yer verilmiş olması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine uygun bulunmadığından, Dairemizce hükmün kaldırılması gerekmiştir. Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle HMK.’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. İstinaf kararının neden ve şekline göre, davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. ” gerekçesiyle, ”HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 07/03/2019 tarih ve 2016/208E – 2019/121K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE, davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına…”’ şeklinde karar verilmiş dava mahkememizin 2021/267 E. Sırasına kaydedilmiştir.
GEREKÇE:
Toplanan delillere, alınan bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre;
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davalı … Yapı Ürünleri Sanayi Turizm Ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından markasının “11. Sınıf: 11/01 Aydınlatma cihazları (taşıtlar, iç ve dış mekanlar için aydınlatma armatürleri). 11/02 Katı, sıvı, gaz yakıtlı ve elektrikli ısıtma amaçlı cihazlar: kombiler, boylerler, kaloriferler petekleri, eşanjörler, sobalar, kuzineler; güneş enerjisi kollektörleri. 11/03 Buhar, gaz ve sis (duman) üreteçleri (jeneratörleri): buhar jeneratörleri (kazanları), asetilen jeneratörleri, oksijen jeneratörleri, nitrojen jeneratörleri. 11/04 İklimlendirme ve havalandırma cihazları. 11/05 Soğutucular ve dondurucular. 11/06 Pişirme, kurulama ve kaynatmada kullanılan elektrikle ve gazla çalışan aletler, makineler ve cihazlar: fırınlar, elektrikli tencereler, elektrikli su kaynatıcıları, mangallar, barbeküler, elektrikli çamaşır kurutucuları, saç kurutucuları ve el kurutma cihazları. 11/07 Sıhhi tesisat ürünleri: musluklar, duş takımları, klozet iç takımları, banyo-duş kabinleri, küvetler, klozetler, evyeler, lavabolar. 11/08 Su yumuşatma cihazları, su arıtma cihazları, su arıtma tesisatı, atık arıtma tesisatı. 11/09 Tıbbi amaçlı olmayan elektrikli alt yaygıları ve elektrikli battaniyeler, ısıtıcı yastıklar, elektrikli veya elektriksiz ayak ısıtıcıları, sıcak su torbaları (termoforlar). 11/10 Akvaryumlar için filtreler ve filtre-motor kombinasyonları. 11/11 Sanayi tipi pişirme, kurutma ve soğutma tesisatı. 11/12 Pastörize ve sterilize edici makineler.” emtiasını kapsayacak şekilde tescili için 13.01.2015 tarihinde başvuruda bulunulduğu, başvuruyu inceleyen Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından başvurunun 12.05.2015 tarih ve 237 sayılı sayılı Resmi Marka Bülteninde ilanına karar verildiği, dava konusu marka başvurusunun ilanına davacı şirket tarafından 2009/54881, 181010, 2013/39848, 2014/07954 sayılı markalarla iltibas yarattığı iddiasıyla itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın reddedildiği, davacı tarafından bu karara itiraz edilerek yeniden inceleme istendiği, itirazı inceleyen YİDK’nun 20.03.2016 tarih ve … sayılı kararı ile; “2015/02459 başvuru numaralı “… no/rim” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun 2009 54881, 181010, 2013 39848, 2014 07954 sayılı “…”, “…”, “…”, “…” ibareli markalarla karıştırılma ihtimali gerekçesiyle 556 s. KHK’nın 8 inci maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir… Karıştırılma, ilişkilendirilme ihtimali gerekçeli itiraz belirtilen genel ilkeler esas alınarak incelenmiştir. Kurul, “… no/rim” ibareli başvuru ile itiraz gerekçesi 2009 54881, 181010 2014 07954 sayılı “…”, “…”, “…” markaların görsel, işitsel, kavramsal ve bütün olarak ortaya çıkan izlenim bakımından iltibasa yol açabilecek düzeyde benzer markalar olmadığı ve başvuru ile itiraz gerekçesi markalar arasında ortalama tüketicilerce bağlantı kurulmayacağı görüşündedir. Diğer yandan başvuru ile itiraz gerekçesi markalardan 2013 39848 sayılı “…” ibareli markaların “rim” ibaresini ortak olarak içerdikleri görülmekle birlikte, söz konusu ibarenin Türkçe’de “kenar, çerçeve, çıkıntı, jant” gibi anlamları bulunan İngilizce bir kelime olması, ibarenin ihtiva ettiği bu anlam itibariyle çekişme konusu mallar bakımından ayırt edici niteliğinin zayıf olması ve markalar arasındaki belirgin görsel, işitsel ve kavramsal farklılıklar birlikte göz önüne alındığında, markalar arasında 556 s. KHK’nın 8/l-(b) bendi anlamında karıştırılma ihtimali bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır.” gerekçesiyle, itirazın reddine ve başvurunun tescil işlemlerinin devamına karar verildiği, YİDK kararının davacı şirkete 31/03/2016 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 20/05/2016 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı tarafından davalı marka başvurusuna karşı 556 sayılı KHK 7/1-b, 8/1-b ve 35 maddeleri kapsamında yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve markanın hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
556 sayılı KHK’nin 7/1-b bendi “Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer markaların” tescil edilemeyeceği hükmünü amirdir. Bu düzenleme marka hukukuna hakim olan öncelik ve bir markanın tek bir sahibi olması ilkelerini ifade eder. Böylece daha önce tescil edilmiş veya başvurusu yapılmış bir markanın aynı veya ayırt edilmeyecek kadar benzerinin, aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetler için bir başkası adına mükerrer tesciline engel olunması amaçlanmıştır. Aksi halin bir markanın birden fazla kişi tarafından kullanılmasına ve halkın yanıltılmasına neden olacağı kabul edilmiştir. Bu hususu TPE tescil sürecinde, kendiliğinden dikkate almakla yükümlüdür.
Başvuruya konu markanın (işaretin) daha önce tescil edilmiş (veya başvurusu yapılmış) marka ile aynı olması, karşılaştırılan markaların (işaretlerin) özdeş, farksız, tıpa tıp taklit, aynen veya bire bir kopya olmalarını ifade eder. Aralarında küçük de olsa farlılık bulunan markalar ise aynı sayılamazlar. Ancak markaların farklı büyüklükte olması veya sözcük markalarının yazı karakterinin (el yazısı, büyük-küçük harf) veya yazı tipinin (Times New Roman, Arial, Comic Sans MS gibi) farklılaştırılması aynı olma durumunu etkilemez.
Ayırt edilemeyecek kadar benzerlik ise, karşılaştırılan markalar aynı olmamakla birlikte, orta düzeydeki alıcıda bıraktığı genel izlenimlerinin hemen hemen aynı olmasıdır. Bir başka deyişle, markalar arasındaki farklılık o kadar önemsizdir ki, müşteri kitlesi nezdinde markalar yazılış, okunuş, görsel veya işitsel olarak aynı imiş gibi algılanırlar.
Ancak 7/1-b maddesindeki tescil engelinin varlığı için sadece başvuru ile önceki markaların aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olması yeterli değildir. Aynı zamanda başvuru ve önceki markanın kapsadığı mal ve hizmetlerin de aynı yada aynı tür olması zorunludur. Bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesi durumunda yasa koyucu halkın bu iki markayı karıştırma ihtimalinin bulunduğunu kabul etmiştir. Bu nedenle, TPE ayrıca karıştırma ihtimalinin var olup olmadığı üzerinde durmaksızın başvuruyu ret edecektir. Başvuru ve redde mesnet markanın kapsamındaki mal veya hizmetlerin bire bir örtüşmesi bir diğer söyleyişle özdeş olması halinde ayniyet mevcuttur. Aynı tür kavramı ise, kural olarak aynı sınıfın aynı alt gurubu içinde bulunmayı ifade eder. Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırmasına İlişkin 2002/3 sayılı Tebliğin 5 ve 7. maddeleri anılan ilkeyi açıkça ifade etmektedir. Bununla birlikte sınıflandırma Nice Anlaşmasının 2. maddesinde vurgulandığı üzere, tescil edilmiş herhangi bir markanın koruma kapsamının belirlenmesi bakımından bağlayıcı değildir.
Ayırt edilemeyecek kadar benzerlikten söz edilebilmesi için başvuru konusu işaret ile redde mesnet markalar arasında ortalama tüketici ve yararlanıcılar nazarıyla bakıldığında hiçbir araştırma ve herhangi bir inceleme yapılmasını gerektirmeyecek derecede açık ve net biçimde iltibasın ortaya çıkmasının kesin olarak öngörülebilir olması gerekir.
556 sayılı KHK.’nın 8/1-b maddesinde; “Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş ….bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş …markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise,…halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş…marka ile ilişkili olduğunu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilmez” ifadelerine yer verilmiştir.
Madde metninde benzerlik, iltibas ve iltibas tehlikesi kavramları açıklanmamıştır. Ancak iltibas olgusu kaynak AB ülkelerindeki marka mevzuatları arasındaki uyumun sağlanmasıyla ilgili 1989/104 nolu direktifle uyumlu olarak iltibas tehlikesini de içine alacak derecede genişletilmiştir.
Uygulamada ve doktrinde benzerlik, iltibas ve iltibas tehlikesinin belirlenmesinde bazı kriterlerden hareket edilmesi önerilmektedir. Bunlardan birincisi görsel, biçimsel, anlamsal ve sescil benzerlik, ikincisi tescili istenilen işaret ile buna engel olduğu düşünülen marka veya işaretin bütünsel anlamda potansiyel tüketiciler üzerinde bıraktığı genel intiba, üçüncüsü tescili istenilen işaretin bir diğer marka veya işareti andırıp andırmadığı, dördüncüsü markanın kullanılacağı ürün veya hizmetin ekonomik değeri ile bunların hitap ettiği alıcı grubunun sosyal ve ekonomik düzeyi, nihayet beşincisi alıcı grubunun markanın kullanılacağı ürün veya hizmetleri aldıkları sırada gösterecekleri muhtemel dikkat, ihtimam ve özenin derecesidir. Esasen tüm bu unsurların belli bir olayda hep birlikte ve aynı anda mevcut olması da şart değildir. Bunlardan biri veya bir kaçının bulunması hallerinde, somut olayın özelliklerine göre markalar arasında KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında bir iltibas veya iltibas tehlikesine neden olabilecek bir benzerlikten bahsetmek mümkün olabilecektir.
Başvuru ve önceki markaların benzerlik karşılaştırılmasında, doktrin ve Yüksek Yargı uygulamaları ile belirlenen kriterler, işaretler arasında işitsel, görsel ve kavramsal olarak benzerlik olup olmadığı ile itiraza mesnet markanın doğasından gelen veya sonradan kazanılmış ayırt edeciliği bulunup bulunmadığıdır. İlke olarak benzerlikte, markaların tüketici üzerinde bıraktığı genel izlenim veya akılda kalan kaba görünüm dikkate alınmalıdır. Zira tüketici karşılaştırılan markaları genellikle yan yana koyarak inceleme imkanına sahip olamaz. Karşılaştırmada esas itibariyle markaların ayırt edici yada baskın (asıl) unsurları göz önüne alınmalıdır. Markaların ayırt edicilik sağlamayan yada herkesin kullanımına açık tali unsurları değerlendirme dışı bırakılır.
Olayın özelliklerine göre, yapılan karşılaştırmada, işitsel, görsel veya kavramsal benzerliklerden bir yada birkaçının önemi ön plana çıkabilir. Şekil markalarında doğal olarak görsel benzerlik önem taşır. Şekil ve sözcük bileşimi ile oluşturulan markalar da ise, ‘söz görünümden daha yüksek sesle konuşur’ ilkesi gereği genellikle sözcük baskın ve ayırt edici unsurdur.(BENTLY, Lionel/SHERMAN, age. Sh. 817-818) Marka kapsamındaki mal veya hizmetin türü de bu konuda ağırlık kazanabilir. Buna göre giyim ürünlerinde görünüm, lokanta hizmetlerinde işitsel benzerlik daha önemli role sahiptir. Yine özellikle, sözcüğün önceki markadan kısmen veya önemli bir bölümü itibariyle alınması yada değiştirilmesi suretiyle kullanılması durumlarında, sadece işitsel benzerlik karıştırılma ihtimalini için yeterli olabilir. Sözcük markalarında vurgunun hangi hece yada birden fazla sözcük olması halinde hangi sözcükte olduğu değerlendirilmelidir. Bu husus sözcüğün hangi dilde olduğuna göre de değişebilir. Görsel işitsel ve kavramsal benzerlik karşılaştırmasında özellikle önceki markanın tercih edilmesinin arkasında yatan fikrin gözden uzak tutulmamasında yarar vardır. Aynı düşünce başvuruya konu markanın seçilmesinde de etkili ise, bu durum vurgunun yada baskın unsurun görsel veya işitsel öğelerden birinde hatta bir sözcüğün tek bir hece veya harf gurubunda ortaya çıkmasını sağlayabilir.
Yargıtay karıştırılma ihtimalinin tespitinde mal veya hizmetin hitap ettiği orta seviyedeki tüketicinin dikkatini esas almaktadır. Yargıtay 11. HD’nin 13.11.2003 tarih ve 2003/4003E., 2003/10839 K. sayılı kararında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden anlaşılması gerekenin ne olduğunu şöyle açıklamıştır:“Halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ölçü ise bu işin ilgilisi veya uzmanı değil tüketici olan halkın olduğu göz önünde tutulacaktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir.”
556 sayılı KHK’nin 35/1. maddesi uyarınca, başvurunun kötü niyetle yapıldığına ilişkin itirazları Türk Patent Enstitüsü’nce nihai olarak reddedilen kişilerin aynı KHK’nin 53. maddesine göre kesinleşen kararın bildirim tarihinden itibaren iki aylık süre içerisinde yetkili mahkemede dava açma hakları bulunmaktadır. 556 sayılı KHK’nin açıklanan hükümleri itibariyle tescil başvurusunun kötü niyetle yapıldığını iddia eden ilgili kişilerin itiraz yoluyla Enstitü nezdinde, itirazın reddi halinde ise yetkili mahkemede marka başvurusunun reddedilmesini istemek hakları bulunmasına karşın, aynı KHK’nin 42. maddesinde markanın hükümsüzlük sebepleri sınırlı olarak sayılırken KHK’nin 35/1. fıkrasında itiraz sebebi olarak belirtilen “başvurunun kötü niyetle yapıldığı” iddiasına yer verilmemiştir.
MK’nın 2. maddesi uyarınca hukuk düzeninin kötü niyeti koruması mümkün olmayıp, bu durumun KHK’nin 42. maddesinde sayılmamış olması halinde dahi kötüniyetin bir tescil engeli oluşturduğu hususunun göz önüne alınması zorunludur. Nitekim, bu benimseme aynı zamanda 556 sayılı KHK’nın marka hakkının korunmasına ilişkin genel sistematiğine de uygun düşmektedir.
Tescil başvurusunun kötü niyetle yapılmış olması halinin 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde düzenlenmemiş olmasına karşın başlı başına bir hükümsüzlük nedeni sayılması hususunda öğretide de görüş birliği mevcuttur. ( Bkz. Sabih Arkan, Marka Hukuku, Cilt II, s.158, Ankara 1998, Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, s.452, Dördüncü Bası, İstanbul 2005, Hamdi Yasaman ve ark. Marka Hukuku, Cilt II. s.878-879, İstanbul 2004 ).
556 sayılı KHK’nin 35/1. maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK’nin amacına uygundur. Çünkü, KHK’nin 35/1. ve 42/1-a maddelerindeki düzenlemeler de, esasen, MK’nın 2. maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak açıkça kötü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK’nın 2. maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK’nin ruhuna da uygundur.
Yargılama sırasında mahkememizce alınan ilk rapor ile taraflar arasında görülen Ankara 3 FSHHM’nin 2016/208 E. Sayılı dosyasında alınan benzer marka başvurusu 2015/02460 sayılı … … ibareli ve aynı sınıfta yapılan başvuru yönünden davacı markaları ile ilgili alınan rapor ve mahkememizde alınan rapor arasında mübayenet olması nedeniyle her iki rapor arasındaki mübaynetin giderilmesi için 2. Heyet raporu alınmış ve mübayenet giderici bu rapor hükme esas alınmıştır.
Toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu 2015/02459 kod numaralı … … ibareli marka başvuru kapsamının; “11. Sınıf: 11/01 Aydınlatma cihazları (taşıtlar, iç ve dış mekanlar için aydınlatma armatürleri). 11/02 Katı, sıvı, gaz yakıtlı ve elektrikli ısıtma amaçlı cihazlar: kombiler, boylerler, kaloriferler petekleri, eşanjörler, sobalar, kuzineler; güneş enerjisi kollektörleri. 11/03 Buhar, gaz ve sis (duman) üreteçleri (jeneratörleri): buhar jeneratörleri (kazanları), asetilen jeneratörleri, oksijen jeneratörleri, nitrojen jeneratörleri. 11/04 İklimlendirme ve havalandırma cihazları. 11/05 Soğutucular ve dondurucular. 11/06 Pişirme, kurulama ve kaynatmada kullanılan elektrikle ve gazla çalışan aletler, makineler ve cihazlar: fırınlar, elektrikli tencereler, elektrikli su kaynatıcıları, mangallar, barbeküler, elektrikli çamaşır kurutucuları, saç kurutucuları ve el kurutma cihazları. 11/07 Sıhhi tesisat ürünleri: musluklar, duş takımları, klozet iç takımları, banyo-duş kabinleri, küvetler, klozetler, evyeler, lavabolar. 11/08 Su yumuşatma cihazları, su arıtma cihazları, su arıtma tesisatı, atık arıtma tesisatı. 11/09 Tıbbi amaçlı olmayan elektrikli alt yaygıları ve elektrikli battaniyeler, ısıtıcı yastıklar, elektrikli veya elektriksiz ayak ısıtıcıları, sıcak su torbaları (termoforlar). 11/10 Akvaryumlar için filtreler ve filtre-motor kombinasyonları. 11/11 Sanayi tipi pişirme, kurutma ve soğutma tesisatı. 11/12 Pastörize ve sterilize edici makineler.” olduğu anlaşılmıştır.
Davacıya ait itiraza mesnet 181010 kod numaralı … ibareli markasının tescil kapsamının 11, 20, 21. Sınıf mallar, 2009 54881 kod numaralı … ibareli markasının tescil kapsamının 11, 20, 21. Sınıf mallar, 2013/39484 kod numaralı … ibareli markasının tescil kapsamının 11,20,21. Sınıf mallar, 2014/07954 kod numaralı …+şekil ibareli markasının tescil kapsamının 11. Sınıf mallar olduğu tetkik edilmiştir.
556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi Kapsamında Değerlendirme:
Dava konusu marka ile davacı markaları karşılaştırıldığında; dava konusu marka başvurusunun kapsadığı 11. Sınıfın tamamı bakımından, markaların emtia listelerinin aynı/aynı tür malları içerdikleri görülmektedir.
Markalar aynı/aynı tür hizmetleri içermekle birlikte; emtialar bazında ayrıca bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç duyulmaksızın, 2015/02459 sayılı davalı markasının … … şeklinde olduğu, davacı markalarının ise …, …, … ve … şeklinde olduğu, markaların ilk bakışta birbirlerinden ayırt edilebilir görsel farklılıklar ve ekler içerdikleri anlaşılmaktadır. Bu kapsamda; takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere, taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi kapsamında aranılan düzeyde bir ayniyet veya ayniyet seviyesindeki benzerlik bulunmadığı kabul edilmiştir.
556 sayılı KHK’nın 8/1-b Bendi Kapsamında Değerlendirme
Davalı marka başvurusu … … ibaresinden oluşmaktadır. Davalı markasında bulunan … ibaresi davacı şirketin şemsiye/lider markasıdır. Markada yer alan … ibaresi ise İngilizce NO (hayır) ve RIM (kanal) kelimelerinden türetilmiş olup, “kanal yok, kanalsız” anlamına gelmektedir. Bu ibare markanın kapsadığı 11. Sınıftaki malların bir kısmı bakımından tanımlayıcılık içeren tali unsur durumundadır. Bu ibarenin doğrudan tanımlayıcı olmadığı kabul edilse dahi en azıdan zayıf bir marka işareti olduğu kabul edilmiştir.
Davacı markaları ise … ve RIM/EX ibarelerinden oluşmaktadır. Davacı markalarından bir kısmını oluşturan … ibaresi “1. Yargılama ve değerlendirmenin kendisine göre yapıldığı ölçüt, uyulması gereken kural, düzgü. 2. Önceden belirlenmiş kalıp, düzgü” anlamlarına gelmektedir. Davacının diğer markasını oluşturan … ibaresi ise “kanal (kenar)/olmadan” anlamını içeren kurgusal bir ibaredir.
Anlamsal/Kavramsal Yönden; Davalı markasının ayırt edici esaslı unsuru olan “…” kelimesi Fransızca “iyi” anlamına gelmektedir. Markada zayıf unsur, tali ibare olarak bulunan … ibaresinin “kanalsız” anlamına geldiği yukarıda açıklanmıştır. Davacı markalarının ise (…) “kural, kalıp”, (…) “kanal olmadan” anlamında olduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda … ve … ibareleri arasında anlamsal açıdan benzerlik, ilişki olduğu kabul edilmiştir.
İşitsel Yönden; Davalı markası “….”, davacı markaları ise “…” ve “…” şeklinde okunmaktadır. Markalar arasında işitsel bir benzerlik bulunmadığı açıktır.
Görsel Yönden; davacı markaları …, …, … ve …; davalı marka başvurusu ise … … ibarelerinden oluşmaktadır.
Davalı markasında kılavuz/şemsiye marka olan … ibaresi, üstte, görece daha vurgulu ve seçilir şekilde yazılmıştır. Altta yer alan … ibaresi ise düz şekilde yazılmıştır. Davacının … markaları da düz şekilde yazılmıştır. … markasında ise mavi renk tonları kullanılmış olup, kelimenin başında tek parantez işareti mevcuttur. Marka sözcükleri farklı olduğundan ve … markası eğik şekilde kısmi vurgu ile yazıldığından markalar arasında görsel bir benzerlik bulunmadığı kabul edilmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere … … markası ile davacının … markaları arasında görsel, işitsel ve anlamsal açıdan herhangi bir benzerlik bulunmamaktadır.
Bu bağlamda … … ve … markalarını aynı anda ya da ayrı ayrı gören ortalama bir tüketicinin bu markaların farklı markalar olduğunu anlaması neredeyse kaçınılmazdır. Markanın hitap ettiği tüketici kesimi bu iki markanın farklı markalar olduğunu anlayacak ve markalar yahut marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurmayacaktır. Dolayısıyla da markalar arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunmamaktadır.
… … markası ile … markası arasında ise anlamsal açıdan benzerlik bulunsa da, markaların görsel ve işitsel açıdan farklı oldukları anlaşılmaktadır. İşbu markalarla aynı anda ya da ayrı ayrı gören ortalama bir tüketicinin bu markaların farklı markalar olduğunu anlaması mümkündür. Markanın hitap ettiği tüketici kesimi bu iki markanın farklı markalar olduğunu anlayacak ve markalar yahut marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurmayacaktır. Zira markalarda ortak unsur olarak yer alan RIM ibaresi, çekişme konusu 11. Sınıftaki mallar açısından tanımlayıcı bir ibaredir. Bu kelimeden marka türetme hakkı davacıda değildir. Davacı yan her ne kadar … ve … ibarelerinden kaynaklı, taraf markaları arasında benzerlik ve seri marka imajı olduğunu ileri sürmüşse de; RIM kelimesi davacının tekelinde olmadığından, bu kelimenin farklı bir marka konsepti dahilinde … … şeklinde kullanımı, davacının marka haklarını ihlal etmemektedir. Zira zayıf marka seçen ya da markası yaygın kullanımla zayıflayan taraf, bu markanın farklı unsurlarla kullanımına katlanmak mecburiyetindedir. OHIM ve ATAD uygulmaları da benzer yöndedir.
… … ibareli dava konusu marka başvurusu ile … ve … ibareli davacı markaları arasında 11. Sınıftaki mallar bakımından benzerlik ve iltibas tehlikesi bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Zira söz konusu markalar hem anlamsal, hem görsel hem de işitsel açıdan birbirlerinden yeterli düzeyde farklılaşmışlardır. 11. Sınıftaki malların satın alım sürecinde tüketicilerin gösterecekleri özen ve dikkat düzeyi de karıştırılmaya engel olacaktır.
İşin uzmanları yahut çok dikkatli kişilerden oluşmayan, yargılama konusu ürünler hakkında normal olarak bilgi sahibi olabilecek, yeteri kadar dikkatli ve tedbirli, marka ve işareti aynı anda göz önünde bulunduramayan, bunları seyrek olarak karşılaştırma imkânına sahip bulunan ve aradığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan, bu şekilde daha önce gördüğü, yararlandığı, satın aldığı ve denediği bir malın yahut hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine dayanarak hatırlayabildiği kadarıyla hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer mal ve hizmetlere ilişkin alışverişlerinde de aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü satın almak yahut hizmetten yararlanmak isteyen, bu bağlamda genel olarak ürünün/hizmetin önemine göre çok fazla düşünmeden hareket ederken, tanıdığı, beğendiği ve bilinirliği ile güvenilirliği kanıtlanmış bir markayı seçerek, fazla zaman ayıramamaktan doğan bir takım olumsuzluklardan da kurtulmuş olduğunu ve markanın sağladığı garanti fonksiyonunun kolaylığından yararlandığını düşünen malların/hizmetin alıcısı/yararlanıcısı konumundaki ortalama tüketici kitlesinden büyük bir kısmının, malların/hizmetin ekonomik önemine göre ayırabileceği alım/yararlanım süresi içerisinde, davacı markalarını taşıyan emtiaları satın almak yahut hizmetten yararlanmak isterken, davalının işaretini taşıyan emtiaları satın alma yahut hizmetten yararlanma olasılığının bulunmadığı, ortalama tüketicilerin taraflara ait çekişmeli marka ve işaretleri taşıyan mal ve hizmetlerin, aynı işletmeden veya ekonomik, ticari yada idari olarak bağlantılı işletmelerden geldiği zannına kapılması; biri yerine diğerini alması riskinin bulunmadığı, karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, yargılama konusu ürün ve hizmetleri satın alma için gerekli alım süresi gözetildiğinde yanılgının, karıştırmanın oluşmasının mümkün olmadığı, başvuru konusu işaret ile davacı markaları arasında işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun bulunmadığı, gerek bütünsel gerekse içerisinde bulunan diğer unsurlar nedeniyle başvuru konusu işaretin davacı markalarını sunan işletmeyle idari ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulduğu biçiminde bir algılama oluşturmasının mümkün olmadığı kabul edilmiştir.

Kötüniyet İddiası Yönünden Değerlendirme:
Davalının markanın amaç ve fonksiyonlarına aykırı olarak davacıya ve 3. Kişileri baskı altına alma, engelleme, santaj, yedekleme, tuzak, marka ticareti yapma konusunda kötüniyetli başvuruda bulunduğuna dair delilin mevcut olmadığı, Yalnızca benzer marka başvurusunda bulunmak kötüniyetli başvuru olduğunu kabule yeterli değildir. Davalının markanın kullanım amaç ve fonksiyonlarına aykırı olarak davacıyı veya 3. Kişileri baskı altına almak, engellemek, santaj, yedekleme ve marka ticareti yapmak amacıyla kötüniyetle başvuruda bulunduğu ispat edilemediğinden kötüniyet iddiası ispat edilememiştir.
Tüm dosya kapsamına göre hükme esas alınan ikinci heyet bilirkişi raporu doğrultusunda; … ve … ibareli davacı markaları ile 2015/02459 sayılı … NO/RIMibareli davalı marka başvurusu arasında 556 sayılı KHK’nın 7/1-b kapsamında ayniyet ya da ayırt edilemeyecek kadar benzerlik bulunmadığı, … ve … ibareli davacı markaları ile 2015/02459 sayılı … … ibareli davalı marka başvurusu arasında arasında 556 s. KHK’nın 8/1-b bendi anlamında benzerlik ve iltibas tehlikesi bulunmadığı, davalı marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığı iddiasının ispatlanamadığı anlaşılmış, açıklanan nedenlerle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/11/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸