Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/263 E. 2021/367 K. 16.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/263 Esas – 2021/367
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/263
KARAR NO : 2021/367

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 27/04/2018
KARAR TARİHİ : 16/11/2021
YAZILDIĞI TARİH : 16/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili … INC. Firmasının teknoloji alanında lider ve öncü bir firma olduğunu, müvekkilinin son yıllardaki popüler uygulamalarından birisinin de aynı markalı “…” uygulaması olduğunu, bu uygulama ile tüm ev aksesuarlarının kolayce ve güvenli bir şekilde kontrol edilebildiğini, müvekkilinin ipone, ipad, iwatch gibi ürünlerinde yer alan bir uygulama üzerinde kullanmak için “…” ibaresi ile biten seri markalarının bir parçası olarak yarattığı “…” markasının dünya çapında tescilen ve ihdasen sahibi olduğunu, müvekkilinin markasının pek çok ülkede tescilli ve koruma altında olduğunu, müvekkilinin halihazırda 42.sınıfta 2015/29916 sayılı “…”, 09,11,37,42. Sınıflarda 2015/32663 sayılı … şekil, 11 ve 37. Sınıflarda 2015/32716 sayılı “…”, 09, 11, 37 ve 42. Sınıfta 2015/32812 sayılı “… made for iphone, ipad, ipod şekil” ve 09 ve 11. Sınıfta 2016/07412 sayılı “Works with … … şekil” markalarının tescilli olduğunu, müvekkili markasının 09. Sınıfta yer alan emtialarda başvuru konusu ettiği dava konusu markanın ise 6769 s. SMK’nın 5/1-b ve 5/1-c hükümleri uyarınca reddedildiğini, 5/1-b bendi düzenlemesi uyarınca ayırt ediciliğe sahip olan her türlü işaretin marka olarak tescil edilebileceğini, bu madde kapsamında işaretin bütünü üzerinden bir değerlendirme yapılması gerektiğini, bu çerçevede müvekkilinin, başvuruya konu markasının 5/1-b maddesi kapsamında tescil edilebilir bir marka olduğunu, kurum tarafından verilen kararda, müvekkili markasının parçalara ayrılarak değerlendirildiğini, müvekkili markasını oluşturan ibarelerin tek başlarına ele alındığında dahi “ev” ve “takım” anlamlarına geldiğini, bu ibarelerin tek başına dahi marka kapsamındaki mallar bakımından ayırt edici olduğunu, EUIPO’nun 03.02.2015 tarihli ve R 160/2014-2 sayılı “home” konulu kararında, “home” markasının 09. Sınıfta “bilgisayar yazılımı geliştirme araçları, bir uygulama programlama ara yüzü olarak kullanım amaçlı bilgisayar yazılı” malları için tanımlayıcı veya ayırt edicilikten yoksun olduğunu iddia etmek için hiçbir ciddi gerekçe yoktur” denildiğini, müvekkili markasının … birleşik kelime markası şeklinde orijinal olarak oluşturulduğunu ve bu bileşik kelime bütünü ile daha önce 09. Sınıftaki mallar için kullanılmayan bir ibarenin oluşturulduğunu, anılan ibarenin İngilizce’nin daha yaygın bilindiği ülkelerde dahi tescil edildiğini, müvekkilinin “…” seri ibareli markalarının varlığı ve bunların TÜRKPATENT nezdinde tescilli olduğu, yoğun kullanımlarının bulunduğu göz önüne alındığında “…” markasının da müvekkilinin markası ile ilişki kurulmasını sağlayacağını, kurumun daha önce verdiği kararların, işbu dosya kapsamında verilen karar ile ters olduğunu, başvuru konusu markanın 5/1-c bendi kapsamında da değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, müvekkili başvurunun, herhangi bir ürün ile doğrudan ilişkilendirilmesinin mümkün olmadığını, anılan ibarenin herkesin kullanımına açık olması gereken bir ibare olduğunun iddia edilemeyeceğini, Google arama motorunda bu ibare ile yapılan aramada doğrudan müvekkiline ait sonuçların ortaya çıktığını, marka başvurusundaki ürünler incelendiğinde, bu ürünlerin fiziki bir ortamla bağlantılı olamayacağı, yazılım ortamı, diğer bir deyişle sanal bir ortamla bağlantılı oldukları, dolayısıyla b ürünler herhangi bir fiziki yerden tamamen bağımsız olduklarından ev için olduklarını söyleminin de anlamsız olacağını, anılan ibarenin 5/1-b ve c bentlerinde reddedilmesinin Paris Konvansiyonu 4. Mükerrer 6. Maddesi ve TRIPS anlaşmasının 15. Maddesi uyarınca da mümkün olmadığını, kaldı ki müvekkili markasının 6769 s. SMK’nın 5/2 maddesi uyarınca da reddinin mümkün olmadığını, müvekkili markasının kullanım sonucu yoğun ayırt edicilik elde ettiğini, markanın kullanılmaya başlanıldığı tarihin 02.06.2014 olduğunu, o tarihten bu yana milyonlarca kişi tarafından markanın kullanılarak müvekkili ile bağdaştırıldığını, müvekkili markasının, akıllı ev sistemi pazarına sunulan ürünlerde diğer tanınmış markalarla yapılan işbirliği sayesinde de bilinen ve tanınan bir marka haline geldiğini iddia ederek dava konusu TPE YİDK’nın 26/02/2018 tarih … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı Türk Patent vekili cevap dilekçesiyle; açılan davanın yerinde olmadığını, YİDK kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Mahkememizce, 19/03/2019 tarih 2018/147 E. 2019/148 K. sayılı karar ile; iddia, savunma ve tüm dosya kapsamından, başvuru konusu 2017/38846 sayılı “…” ibareli markanın, 6769 s. SMK’nın 5/1-b ve c bentleri uyarınca, başvuru kapsamında 09. Sınıfta yer alan hiçbir emtia yönünden reddi şartlarının oluşmadığı, bununla birlikte davacı yanın önceki tarihli tescilli “…” markalarının, dava konusu başvuru yönünden davacı yana müktesep bir hak sağlamayacağı, davacının önceki tarihli “…” ibaresini içerir markalarında, anılan ibarenin esas unsur olarak değil bütünü oluşturan kelimelerin son hecesi olarak kullanıldığı, salt bu nedenle anılan markaların dava konusu marka yönünden bir seri marka algısı da oluşturmayacağı gerekçesiyle davanın kabulü ile Türkpatent YİDK’nın 26/02/018 tarih … sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.
Karara karşı davalı TÜRKPATENT vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Ankara BAM 20. HD’nin 21/05/2021 tarih 2020/142 E. 2021/723 K. sayılı ilamıyla;
”Dava, Türkpatent YİDK kararının iptali istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Hukuk Genel Kurulu’nun 02.11.2011 gün 2011/11–567E.- 2011/676K, 14.11.2012 gün 2012/11–417 E.- 2012/791K., 14.01.2015 gün 2013/11-1316E.- 2015/34K., 01.04.2015 gün 2013/11-1572 E.- 2015/1133 K., 12.04.2017 gün 2017/11-74E.- 2017/728K. ve 11.HD 30/06/2014 gün 2014/6427 E- 2014/12462 K. sayılı ilamlarında da benimsendiği üzere, mahkemece gerektiğinde hükmün eki niteliğinde kroki ve şekillere, kararın ekinde yer verilebilir ise de, hükmün gerekçe kısmında, HMK.’nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesi ve Anayasa’nın 141. maddesi hükümlerine uygun düşmeyecek biçimde şekillere yer verilmesi, davadan davalar doğmasına, tarafların yeniden uyuşmazlığa düşmelerine, infazda tereddüde neden olunmasına yol açabilecektir. Renk, boyut ve diğer özelliklerinden yoksun bir şekilde markaların ve tasarımların gerekçeli karara eksik yansıtılmaları yanıltıcı sonuçlara neden olabilecektir. Somut uyuşmazlıkta da mahkeme kararının gerekçe kısmında dava konusu markalara ilişkin görünümlere yer verilmiş olması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine uygun bulunmadığından, Dairemizce hükmün kaldırılması gerekmiştir. Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle HMK.’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. İstinaf kararının neden ve şekline göre, Türkpatent vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.” gerekçesiyle, ”HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince Türk Patent ve Marka Kurumu vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 19/03/2019 tarih ve 2018/147E – 2019/148 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE, Türk Patent ve Marka Kurumu vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına…”şeklinde karar verilmiş dava mahkememizin 2021/263 E. Sırasına kaydedilmiştir.
GEREKÇE:
Toplanan delillere, alınan bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre;
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; başvuru konusu 2017/38846 sayılı … ibareli marka başvurusunun Markalar Dairesi Başkanlığınca yapılan ilk incelemeler neticesinde başvuru kapsamında 9. Sınıfta yer alan emtialarının tamamı yönünden başvurunun reddine karar verildiği, Ret kararına karşı davacı yanca yapılan itiraz neticesinde, itirazı inceleyen Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 26.02.2018 tarih ve … sayılı YİDK kararı neticesinde verilen kararda ise özetle; “yapılan incelemede, başvurunun standart karakterlerle yazılmış münhasıran “…” ibaresinden oluştuğu, söz konusu ibarenin “home” ve “…” kelimelerinin sıradan şekilde bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş bir kelime kombinasyonu olduğu; bu kelime kombinasyonu içerisinde yer alan “home” ibaresinin “ev” anlamına geldiği, “…” ibaresinin ise “aygıt, araç gereç, set, teçzihat” gibi anlamlara geldiği, dolayısıyla “…” ibaresinin bir bütün olarak ihtiva ettiği anlamın “ev aygıtı, ev kullanımına yönelik araç-gereç, teçhizat” biçiminde olduğu tespit edilmiştir. Bu çerçevede yapılan değerlendirme neticesinde, söz konusu ibarenin ilgili tüketiciler tarafından, redde konu olan mallar açısından, belirli bir ticari kaynağa ait bir işaret olarak algılanmayacağı, markanın asli işlevi olan belirli bir işletmeye ait mal ve hizmetleri, diğer işletmelere ait benzer mal ve hizmetlerden ayırt etmeyi sağlayan işlevi yerine getiremeyeceği ve tanımlayıcı nitelikte bir ibare olduğu kanaatine varıldığından başvurunun 6769 s. SMK’nın 5/1-b ve c bentleri uyarınca reddine yönelik karar isabetli bulunmuştur.” şeklinde karar tesis edildiği ve YİDK kararının davacı şirkete 28/02/2018 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 27/04/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmış, davacı vekilinin eldeki davayı ikame ettiği tetkik edilmiş, işin esasına girilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; dava konusu “…” ibareli markanın, redde konu emtialar açısından 6769 s. SMK 5/1-b ve c bentleri uyarınca mutlak ret nedenleri kapsamında tescilinin engellenip engellenemeyeceği, davacının önceki tescillerinin varlığının davacı lehine seri marka ve müktesep hak yaratıp yaratmayacağı, noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Dava konusu 2017/38846 sayılı … ibareli marka başvuru kapsamının:
09. Sınıfta yer alan “bilgisayar çevre birimleri; bilgisayar donanımı; avuç içi bilgisayarı; tablet bilgisayarlar; internete erişim sağlayabilen ve telefon çağrılarının, elektronik postaların ve diğer dijital verilerin gönderilmesi, alınması ve depolanması için mobil dijital elektronik avuç içi cihazları; veri ve mesajların, kablosuz olarak alınması, saklanma ve/veya iletilmesi için elektronik avuç içi üniteleri; kullanıcının kişisel bilgileri takip etmesini ve yönetmesini sağlayan elektronik cihazlar; ses kaydetme ve kopyalama aygıtları; dijital formatlı ses oynatıcılar, dijital ses kaydediciler; dijital video kaydediciler ve oynatıcıları; telsizler, telsiz vericileri ve alıcıları; ses yükselticileri; ses alıcıları; araba ses cihazı; kulağa takılan kulaklıklar, başa takılan kulaklıklar; ses hoparlörleri; mikrofonlar; ses bileşenleri ve aksesuarları; optik cihazlar ve aletler; telekomünikasyon aparatları ve cihazları; küresel konumlandırma sistemi (GPS) cihazları; telefonlar; ses, veri veya görüntü aktarımı için kablosuz iletişim cihazları; veri depolama için cihazlar; kameralar; televizyonlar; televizyon alıcıları; televizyon monitörleri; set üstü kutusu; bilgisayar yazılımı; küresel konumlandırma sistemi (GPS) bilgisayar yazılımı; metin, veri, grafik, resim, ses, video ve diğer multimedya içeriği oluşturma, yazma, dağıtma, indirme, iletme, alma, oynatma, düzenleme, çıkarma, kodlama, kod çözme, görüntüleme, depolama ve organize etme için bilgisayar yazılımı; bilgisayarlar, televizyonlar, televizyon set üstü kutuları, müzik çalarlar, video oynatıcılar, medya oynatıcılar, telefonlar ve avuç içi elektronik cihazlar ile bağlantılı olarak metin, veri, ses dosyaları, video dosyaları ve elektronik oyunları kaydetme, düzenleme, iletme, işleme ve gözden geçirme için kullanılan bilgisayar yazılımı; kullanıcılara metin, veri, grafik, ses, resim, video ve diğer multimedya içeriğini küresel iletişim ağları ve diğer bilgisayar, elektronik ve iletişim ağları aracılığıyla programlayıp dağıtabilmelerini sağlayan bilgisayar yazılımı; avuç içi mobil dijital elektronik cihazlarda ve diğer tüketici elektroniğinde kullanım için bilgisayar yazılımı; ses tanıma yazılımı; elektronik posta ve mesajlaşma yazılımı; veri senkronizasyon yazılımı; uygulama geliştirme yazılımı; elektrik ve elektronik konektörler, bağlaştırıcı, teller, kablolar, dok, docking station (kenetlenme istasyonu), ara yüzler ve adaptörler; multimedya fonksiyonlu elektronik aygıtlar; interaktif fonksiyonlu elektronik aygıtlar; optik cihazlar ve aletler; uzaktan kumanda aygıtı; alarmlar, alarm sensörleri ve alarm izleme sistemleri; duman ve karbon monoksit detektörleri; klima, ısıtma ve havalandırma cihazları ve sistemleri için termostatlar, monitörler, sensörler ve kumandalar; elektrikli ve elektronik kapı ve pencere kilitleri ve mandalları; garaj kapısı açıcılar; aydınlatma kumandaları” olduğu tetkik edilmiştir.
6769 s. SMK 5/1-b maddesi “Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler”in marka olarak tescil edilemeyeceklerini düzenlemektedir. Madde gerekçesi incelendiğinde, sicilde gösterilebilir olmasına rağmen ilgili mal veya hizmetler için ayırt ediciliğe sahip olmayan, dolayısıyla tüketiciler tarafından marka olarak algılanmayacak işaretlerin tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir. 2015/2424 sayılı AB Marka Tüzüğünün 7. maddesinde de marka olarak tescil edilemeyecek herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler benzer şekilde düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre işaretin tescilinin mümkün olmaması için “kaynak gösterme fonksiyonu”na sahip olmaması gerekmektedir.
Zira Avrupa Adalet Divanı ve Avrupa marka Ofisi ve üye ülkelerin ulusal mevzuatlarına göre bu maddenin yorumunda hareket noktası markanın esaslı fonksiyonu kavramıdır. Bir markanın esaslı/asıl fonksiyonu, mal ve hizmetleri bir başkasının mal ve hizmetlerinden ayırt etmekten ibarettir. Dolayısıyla ürünün bir kişi veya firmaya ait olduğunu tanıtmaya imkan vermesi, yani ayırt edici gücünün olması gereklidir. Eğer ki işaret, ürünün aidiyeti hakkında tüketiciye bir bilgi veremiyor ise marka olarak tescil edilemez. Dolayısıyla ayırt edicilik fonksiyonu, işaretlerin genel ve temel bir özelliğidir. (Adalet Divanı, T-157/08 Paroc OY AB v OHIM, 2011 – “InsolateFor Life”).
“Bir markanın ayırt edici karaktere sahip olması için o markanın, tescili istenen ürünün belirli bir işletmeden kaynaklandığını belirler hale gelmiş ve böylece o ürünü diğer işletmelerin mallarından ayırır hale getirmiş olması gerekir. (C-144/06 P Henkel v OHIM [2007] and C-304/06 P Eurohypo v OHIM [2008]).”
Yargıtay kararlarında da, ayırt ediciliğin markanın temel fonksiyonu olan kaynak gösterme fonksiyonunun sağlanıp sağlanmadığına bağlı olduğu ifade edilmektedir. Yargıtay 11. H.D.’nin 2005/1359 E., 2006/3136 K. sayılı kararında:
“556 sayılı KHK ile hüküm altına alınan tanım ve ilkeler birlikte değerlendirildiğinde, ayırt edicilik fonksiyonu markanın en temel unsurudur. Çünkü, ayırt edicilik markanın üzerinde kullanıldığı bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini diğer teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlayan en önemli tescil şartıdır.” denilerek ayırt ediciliğin markanın en temel unsuru olduğuna dikkat çekilmiştir.
Dolayısıyla kabul edilen bu görüşler çerçevesine işaretin, tescili talep olunan emtialar yönünden “kaynak gösterme” fonksiyonunun var olup olmadığı incelenmeli ve bu doğrultuda bir kanaate varılmalıdır.
Kanunun 5/1-c maddesi ise “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler” in marka olarak tescil edilemeyeceklerini düzenlemektedir. 556 s. KHK döneminde 7/1-c maddesinin doğrudan karşılığı olan bu düzenlemeye göre bir işaretin 5/1-c kapsamında değerlendirilebilmesi için, mal veya hizmetin karakteristik bir özelliğini, vasfını, amacını hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan, mal veya hizmet ile olan sıkı ilişkisi sebebiyle derhal düşündürmesi ve akla getirmesi gerekmektedir.
“Bir işaret, marka olarak kullanılacağı kavramın adına veya tanımına yakın olduğu oranda ayırt etmeyi sağlamaktan uzaklaşır. Kavramdan veya kavramın tanımından uzaklaştığı oranda ayırt edici nitelik kazanır. Örnek olarak; kapı kilidi için “kapı kilidi” veya “kilit” resminin ayırt edici niteliği bulunmamaktadır.
Nitekim doktrinde de kabul gördüğü üzere “Mal ile sadece uzaktan ilişkisi olan basit hatırlatmalar ve telmihler markaya tasviri bir karakter vermez. Eğer marka bir şeyin adını ihtiva ediyorsa, onun herkes tarafından kullanılabileceğinin kabulü için mal ile öyle bir fikri yakınlığı olmalıdır ki markanın tasviri karakteri özel bir zihni çaba harcanmaksızın anlaşılabilsin.”
Yüksek Mahkemece benimsenen görüş de doktrindeki görüş ile paralel doğrultuda olup bu husus, muhtelif kararlarda aşağıdaki şekilde vurgulanmıştır.
“…Başvuru konusu mal veya hizmet için doğrudan karakteristik özellik belirtmeyen, ancak ifade ettiği anlamlar ya da tanımlayıcı ibareler bakımından birden çok seçenek içerisinden yapılacak değerlendirme sonucunda dolaylı olarak bu ibarenin başvurusu konusu mal ve hizmetler bakımından da (telmih yoluyla) karakteristik özellik ifade edeceği sonucuna yol açan işaretlerin, 556 sayılı KHK’nın 7/1-c bendi anlamında mutlak red sebebi olan tasviri işaretlerden kabulü mümkün değildir.”
Yüksek Mahkemenin başka bir kararında ise bu durum aşağıdaki şekilde vurgulanmıştır.
“Bir işaretin 556 sayılı KHK’nın 7/1-c bendinde belirtilen münhasıran veya esas unsur olarak karakteristik özellik belirten tasviri nitelikteki işaretlerden olduğunun kabulü için, başvuruya konu markanın kapsadığı emtia bakımından cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer coğrafi, kaynak vb hususlarda doğrudan karakteristik özellik belirten, tanımlayıcı nitelikteki ibareler vasfında olması gereklidir. Başvuru konusu mal veya hizmet için doğrudan karakteristik özellik belirtmeyen, ancak ifade ettiği anlamlar ya da tanımlayıcı ibareler bakımından birden çok seçenek içerisinden yapılacak değerlendirme sonucunda dolaylı olarak bu ibarenin başvurusu konusu mal ve hizmetler bakımından da (telmih yoluyla) karakteristik özellik ifade edeceği sonucuna yol açan işaretlerin, 556 sayılı KHK’nın 7/1-c bendi anlamında mutlak red sebebi olan tasviri işaretlerden kabulü mümkün değildir…. “TITAN” ibaresinin titanyum elementinin kısaltılmış hali olduğunu ve saat emtiası için üstün özellik katan bir metal olduğunu beyan etmiş ise de bu açıklamaya dayalı olarak anılan ibarenin özel bir zihni çabaya gerek olmaksızın, sıkı ilişkisi nedeniyle doğrudan ve münhasıran saat emtiası için karakteristik özellik belirten bir işaret olduğu sonucuna da varılamaz. (Yargıtay 11 HD. 2014/4470E, 2014/10387K)”
Benzer uygulamalara Adalet Divanı kararlarında da rastlamak mümkün olup Adalet Divanına göre bir markanın tanımlayıcı olup olmadığı incelenirken öncelikle bu işaretin tescili istenilen mal veya hizmetleri, diğer firmaların mal veya hizmetlerinden ayırt edip etmediğine, daha sonra markanın tescilinin istendiği mal veya hizmete, nihayet hitap edilen ortalama tüketicinin bu işareti ne şekilde algılayacağına bakılması gerektiği belirtilmiştir.
Yine Avrupa Birliği Adalet Divanı Genel Mahkemesi, 07/11/2014 tarih ve T-567/12 sayılı “KAATSU” kararında “7/1-(c) bendi incelemesinde araştırılması gereken husus, tescili talep edilen işaretin kamunun ilgili kesiminin zihninde inceleme konusu mallarla veya hizmetlerle ilişkilendirilip ilişkilendirilmediği veya bu tip bir ilişkinin gelecekte kurulacağının düşünülmesinin makul olup olmadığıdır” şeklindeki gerekçeler ile somut ayırt edicilik ile ilgili önem teşkil eden kriterleri net ifadelerle ortaya konulmuştur.
ABD Federal Mahkemesi ise bir kararında güneş yağları için “Coppertone”(bakır ton) marka başvurusunu ürünün kullanıcısına bakır tonunda bir cilt sağlayacağını ima ettiği halde bu ilişkinin kurulmasının tüketicinin hayal gücüne bağlı olduğu ve aynı sektördeki rakiplerin bu ibareyi kullanma olasılığının düşük olduğu gerekçelerine dayanarak kabul etmiştir.
Görüleceği üzere işaretin 6769 s. SMK 5/1-b ve 5/1-c maddeleri kapsamında kalıp kalmadığı hususu, başvuru kapsamındaki emtialar ile işaret arasındaki ilişki gözetilerek değerlendirilmesi gereken bir husustur. Zira tescili talep edilen işaretin kaynak gösterme fonksiyonuna sahip olup olmadığı ya da ilgili mal ya da hizmetin bir özelliğini ifade edip etmediği değerlendirilirken, başvuru kapsamındaki mallar / hizmetler esas alınmak durumundadır. Çünkü bir mal / hizmet için tanımlayıcı nitelikte olan bir kelime, başka bir mal / hizmet için tanımlayıcı olmayabilir. Örneğin; meyveler için nitelik belirten “taze” kelimesi, elektronik cihazlar için, akaryakıt ürünleri için cins belirten “diesel” ibaresi pantolonlar için herhangi bir özellik belirtmemektedir.
Bu çerçevede somut uyuşmazlığa dönüldüğünde … şeklindeki ibarenin dilimizde hiçbir anlamının bulunmadığı, keza yine bir bütün olarak İngilizce’de var olan bir kelime olmadığı, bu ibarenin ev anlamına gelen “HOME” ve donanım, malzeme, teçhizat, araç gereç gibi anlamlarda kullanılan “KIT” şeklindeki İngilizce kelimelerin birleştirilmesi ile oluşturulduğu görülmektedir. Ayırt edicilik değerlendirmesinde, ibareleri meydana getiren unsurların ayrı ayrı değerlendirilmek yerine bir bütün olarak değerlendirilmesi ve ilgili tüketici kitlesinde bütün üzerinden yarattığı algı önemlidir. Zira tanımlayıcılık her kelimenin ayrı ayrı anlamına göre değil, birlikte oluşturdukları bütüne göre de değerlendirilmelidir. Bu anlamda dava konusu ibare kavramsal olarak “ev araç gereçleri, ev teçhizatı, ev donanımı” gibi anlamlara sahip olmakla birlikte bu şekilde bir ibare ile karşı karşıya kalan tüketici algısında anılan ibarenin tereddütsüz bir şekilde somut bir mal ya da hizmetin karşılığının bulunup bulunmadığı önemlidir.
Başka bir ifadeyle tüketicinin anılan markayı “ev araç gereçleri” şeklinde algılayacağı yorumunda zihninde oldukça geniş bir kavram olan ev araç gereçlerinden hangi biri ile “…” şeklindeki ibare arasında doğrudan bir ilişki kurup kurmayacağı burada önem kazanmaktadır.
Söz gelimi ortalama bir tüketicinin anılan ibareyi ev içerisinde kullanıma uygun herhangi bir emtia (elektronik eşya, süs eşyası, mutfak ürünü, mobilya, banyo malzemesi vs) ile ilişkilendirerek zihninde somut bir karşılık oluşturması beklenebilir mi? Tüketicinin ev araç gereçleri denildiğinde zihninde neyi nasıl şekillendireceği ve … ibaresi ile bu araç gereçler arasında nasıl bir bağ kuracağı kanaatimizce belirsiz bir karşılık oluşturmaktadır. Bu şekilde bir belirsiz karşılığın oluşacağı ve tüketicinin kendisine bile somut olarak tanımlayamayacağı bir ibarenin, sahip olduğu anlam itibariyle dolaylı olarak tescil kapsamındaki emtialar ile ilişkilendirilebilir olması tek başına tescil engeli olarak kabul edilmemektedir. Kaldı ki ticaret hayatında eşya – marka arasındaki ilişkiyi tüketiciye göstermek için dolaylı anlam ifade eden kelimelerin tescilinin engellenmesi zaten mümkün değildir.
Keza yine tüketicinin anılan işareti gördüğünde, bu işaretin akıllı evler olarak tanımlanan elektronik ev eşyalarının kullanıcılar tarafından tek bir program ile kontrol edilebilmesini olanak sağlayan bir yazılımın adı olduğu algısına derhal kapılması mümkün müdür? Daha doğru bir ifadeyle meydana gelmesi muhtemelen bu çağrışımlar nedeniyle tüketiciye “… nedir” sorusu sorulduğunda doğrudan bir tanımlamada bulunması mümkün müdür? Örneğin temizlik bezleri için “mikrofiber” ibaresi bezin bir özelliğini, “smartmeter” ibaresi su sayaçları, ölçme aletleri bakımından ürünün özelliğini doğrudan ortaya koyarken “…” şeklindeki bir işaret açısından böyle bir tanımlama yapılması mümkün müdür?
Başvuru konusu “…” şeklindeki ibare, tescil başvurusu kapsamındaki herhangi bir emtia ile doğrudan tanımlayıcı, cins, çeşit ya da vasıf bildirici olarak nitelendirilmesini gerektirecek bir ilişki içerisinde değildir.
Kaldı ki başvuru kapsamındaki emtialardan “bilgisayar yazılımı; küresel konumlandırma sistemi (GPS) bilgisayar yazılımı; metin, veri, grafik, resim, ses, video ve diğer multimedya içeriği oluşturma, yazma, dağıtma, indirme, iletme, alma, oynatma, düzenleme, çıkarma, kodlama, kod çözme, görüntüleme, depolama ve organize etme için bilgisayar yazılımı; bilgisayarlar, televizyonlar, televizyon set üstü kutuları, müzik çalarlar, video oynatıcılar, medya oynatıcılar, telefonlar ve avuç içi elektronik cihazlar ile bağlantılı olarak metin, veri, ses dosyaları, video dosyaları ve elektronik oyunları kaydetme, düzenleme, iletme, işleme ve gözden geçirme için kullanılan bilgisayar yazılımı; kullanıcılara metin, veri, grafik, ses, resim, video ve diğer multimedya içeriğini küresel iletişim ağları ve diğer bilgisayar, elektronik ve iletişim ağları aracılığıyla programlayıp dağıtabilmelerini sağlayan bilgisayar yazılımı; avuç içi mobil dijital elektronik cihazlarda ve diğer tüketici elektroniğinde kullanım için bilgisayar yazılımı; ses tanıma yazılımı; elektronik posta ve mesajlaşma yazılımı; veri senkronizasyon yazılımı” emtiaları tamamen yazılımlarla ilgili olup yazılım emtiası bakımından … ibaresinin hiçbir tanımlayıcı karşılığının tüketicide oluşmasının zaten beklenemeyeceği; bunun dışında kalan ve evlerde kullanılabilecek eşyalar arasında değerlendirilebilecek “bilgisayar çevre birimleri; bilgisayar donanımı; avuç içi bilgisayarı; tablet bilgisayarlar; internete erişim sağlayabilen ve telefon çağrılarının, elektronik postaların ve diğer dijital verilerin gönderilmesi, alınması ve depolanması için mobil dijital elektronik avuç içi cihazları; veri ve mesajların, kablosuz olarak alınması, saklanma ve/veya iletilmesi için elektronik avuç içi üniteleri; kullanıcının kişisel bilgileri takip etmesini ve yönetmesini sağlayan elektronik cihazlar; ses kaydetme ve kopyalama aygıtları; dijital formatlı ses oynatıcılar, dijital ses kaydediciler; dijital video kaydediciler ve oynatıcıları; telsizler, telsiz vericileri ve alıcıları; ses yükselticileri; ses alıcıları; araba ses cihazı; kulağa takılan kulaklıklar, başa takılan kulaklıklar; ses hoparlörleri; mikrofonlar; ses bileşenleri ve aksesuarları; optik cihazlar ve aletler; telekomünikasyon aparatları ve cihazları; küresel konumlandırma sistemi (GPS) cihazları; telefonlar; ses, veri veya görüntü aktarımı için kablosuz iletişim cihazları; veri depolama için cihazlar; kameralar; televizyonlar; televizyon alıcıları; televizyon monitörleri; set üstü kutusu; elektrik ve elektronik konektörler, bağlaştırıcı, teller, kablolar, dok, docking station (kenetlenme istasyonu), ara yüzler ve adaptörler; multimedya fonksiyonlu elektronik aygıtlar; interaktif fonksiyonlu elektronik aygıtlar; optik cihazlar ve aletler; uzaktan kumanda aygıtı; alarmlar, alarm sensörleri ve alarm izleme sistemleri; duman ve karbon monoksit detektörleri; klima, ısıtma ve havalandırma cihazları ve sistemleri için termostatlar, monitörler, sensörler ve kumandalar; elektrikli ve elektronik kapı ve pencere kilitleri ve mandalları; garaj kapısı açıcılar; aydınlatma kumandaları” şeklindeki genel olarak elektronik cihazlar üst başlığı altında toplanabilecek mallar yönünden ise -tüketici algısında birtakım alternatif algılar oluşabileceğinin kabulü halinde dahi- ilgili hiçbir emtia bakımından “…” ibaresinin uygulamada ve emsal yargı kararlarında aranılan hiçbir kriteri taşımadığı, doğrudan tanımlayıcı, ilgili emtiaların bir özelliğini, vasfını somut olarak ortaya koyan bir anlam taşımadığı görülmektedir.
Kaldı ki kurumun başvuru sahibi davacının daha önce de “…” ibaresini içerir şekilde gerçekleştirdiği başvuruların bizzat davalı kurumca tescil edildiği, örneğin somut uyuşmazlık konusunda olduğu gibi hiçbir figüratif unsur içermeyen 2015/32716 sayılı ibaresinin 11. Ve 37. Sınıflarda tescil edildiği, yine 2015/32663 sayılı …+şekil markasının ise 09, 11, 37 ve 42. Sınıflarda tesciline izin verdiği görülmektedir. Bir an için 2015/32663 sayılı marka başvurusunda ek olarak bir figüratif unsurun var oluşunun gözetildiği ve ibarenin markaya ayırt edicilik kattığının kabul edildiği varsayılsa dahi ilgili figüratif unsurun ayırt edici niteliğinin çok da güçlü olmadığı görülmektedir. Bütüne hakim unsurun halen sözcük unsuru olduğunun kabul edilmesi gerekmekte olup, kurumun tamamen düz yazıdan oluşan 2015/32716 sayılı “…” şeklindeki başvuruyu kabul ederek, özünde yine “ev araç gereçleri” emtialarını da kapsayan bu başvuruların tesciline izin verdiği görülmektedir.
Davalı kurumun başvuru sahibine ait olan ve birebir aynı esas unsuru içerir önceki markalar ile ilgili verdiği bu kararlar, “…” ibaresinin sahip olduğu anlam itibariyle herhangi bir ev eşyası – araç gereç yönünden tanımlayıcı olarak nitelendirilmemesi gerektiğini de aslında ortaya koymaktadır.
Nitekim TÜRKPATENT kurumu nezdinde de başkaca hiçbir “…” ya da “home …” ibaresi içerir başvurunun bulunmayışı, mevcut başvuruların tamamının davacı adına gerçekleştirilmiş olması anılan ibarenin davalı kurumun ret kararında ifade edildiği üzere tescil kapsamındaki emtialar bakımından cins, çeşit vasıf bildirir bir ibare olarak ticaret hayatında herkesin kullanımına açık, yaygın kullanımı bulunan bir ibare olarak görülmediğini de yine ortaya koyan bir sonuç olarak yorumlanabilecektir.
Anılan ibarenin dünya çapında kurum kararında belirtildiği şekilde kullanımlarının mevcut olup olmadığı noktasında Google arama motoru üzerinden bir incelemede bulunmuş, yapılan bu incelemede üst sıralarda çıkan tüm sonuçların neredeyse tamamının “…” ibaresinin davacı … firmasının yarattığı bir yazılım/programın adı olarak tanıtıldığı görülmüştür. Dolayısıyla ayırt edici vasfı bulunmadığı gerekçesiyle reddedilen bir işarete dair, en yaygın kullanılan arama motorunda çıkan ilk sonuçlarda başka hiçbir alternatif sonucun çıkmıyor oluşu da bu ibarenin, tüketici nezdinde davacı yanca yaratılmış markasal bir kavram olarak algılandığı/algılanacağı sonucunu ortaya koyan bir durumdur.
Hal böyleyken tüm bu hususlar bir arada ele alındığında, “…” esas unsuruna sahip başvuru konusu markanın bir bütün olarak tescil başvurusuna konu edilen herhangi bir emtia yönünden doğrudan doğruya cins, ceşit, vasıf, nitelik vb herhangi bir özellik belirtmediği, anılan ibarenin tüketici algısında bu yönde bir anlam oluşturmayacağı, ibarenin ayırt edici vasfının bulunduğu, başvuru konusu işaretteki sözcüklerin kavramsal olarak, başvuru kapsamında kalan bir kısım ürünlere yakın olduğu düşünülse dahi işaretin bütün olarak başvuru kapsamındaki ürünleri doğrudan doğruya tanımlamadığı yahut göstermediği, ürünlerin öne çıkan her hangi bir özelliğini de doğrudan yansıtmadığı, işarette yer alan kelime unsurlarının münferit olarak ilgili sektöre ait olması işaretin bütünde de bu sözcüklerle tanımlandığı sonucunu doğurmayacağı, oluşan bu yeni ibarenin tescil olunmak istenilen 09. Sınıftaki ürünlerin tasviri vasıflarından uzak olduğunu, işareti bütün hâlinde gören kişilerin zihninde; sunulmak istenilen ürünlerin, doğrudan doğruya ve hiçbir fikrî çaba gerekmeksizin canlanması yahut hatırlanması veyahut da tanımlanmasının mümkün olmadığı, zira böyle bir ibareyi gören tüketicinin kavramsal karşılığını tanımlasa bile bu karşılığın çok geniş bir skalaya ait olacağı, oysa anılan ret sebeplerinin varlığının kabulü için işaretin reddedilen ürünlerle sıkı ilişkisi sebebiyle ürün veya hizmetin bir özelliğini veya kompozisyonunu ortalama tüketici ve yararlanıcılarda derhâl düşündürmesi ve akla getirmesinin gerektiği, bu koşulların hiçbiri ile uyuşmayan başvuru konusu işaretin izah olunan tüm bu nedenlerle 6769 s. SMK 5/1-b ve c bentleri uyarınca reddinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı yanın önceki markaları kapsamında bir kazanılmış hakkının mevcut olup olmadığı incelendiğinde:
Öncelikle kazanılmış hak sağlayan markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması, bir başka deyişle kullanım ve tescilinin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması, kabullenilmesi gerekir.
İkinci olarak bu markaya dayalı olarak yapılan başvurunun da kazanılmış hak sağlayan markanın asli unsuru muhafaza edilerek, işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle oluşturulması aranacaktır. Zira önceki markanın asli unsuru dahi değişmiş ise bu artık yeni bir marka başvurusu olacağından önceki markanın zaman içindeki değişikliklere uyarlanması için yapılmış bir başvuru olduğu kabul edilemez.
Son olarak sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları içermesi, kapsamını genişletme yoluna gitmemesi zorunludur.
Söz konusu Yargıtay kararlarından da görülebileceği üzere bir marka üzerinde kazanılmış hak sahipliğinin iddia olunabilmesi için önceki markanın tescil edilmiş olması, markanın tescilli bir şekilde çekişmesiz olarak uzunca bir süredir kullanılıyor olması, markaların esas unsurlarının aynı olması ve son olarak mal ve hizmetlerinin aynı olması gerekmektedir. Buradaki uzunca bir süre kavramının, en azından Yüksek Yargı kararları neticesinde kabul gören hükümsüzlük davalarının açılması için öngörülen 5 yıllık hak düşürücü süre kabul edilmesi gerekir.
Davacı yanın önceki tarihli “…” ibareli marka başvurularına ilişkin TÜRKPATENT sicil kayıtları incelendiğinde; 2016/07412 kod numaralı ….adına tescilli oldukları, 2014/83409 kod numaralı … ibareli 15.10.2014 tarihli markanın 09 sınıfta başvurunun yapıldığı ancak (Müddet) olduğu görülmüştür.
Davacının önceki başvurularının en eskisi 2014 yılındaki “müddet” konumunda olan markası olup sair başvurularının ise 2015 yılı ve sonrasına ait olduğu, dolayısıyla henüz çekişmesiz hale gelmedikleri görülen bu markaların davacı yan lehine kazanılmış hak sağlamayacağı kabul edilmiştir.
Son olarak ifade etmek gerekir ki her ne kadar davacı yan içerisinde “…” ibaresi geçen çok sayıda marka başvurusu/tescili olduğunu ifade etmiş ise de bahsi geçen markaların hiçbirinde “…” ibaresinin baskın unsur olmadığı, somut uyuşmazlıktaki gibi “sözcük + …” şeklinde markaların yaratıldığı, dolayısıyla salt “…” ibaresinden kaynaklı olarak tüketici nezdinde bir seri marka algısının meydana gelmeyeceği kabul edilmiştir.
Neticeten, başvuru konusu 2017/38846 sayılı “…” ibareli markanın, 6769 s. SMK’nın 5/1-b ve c bentleri uyarınca, başvuru kapsamında 09. Sınıfta yer alan hiçbir emtia yönünden reddi şartlarının oluşmadığı, bununla birlikte davacı yanın önceki tarihli tescilli “…” markalarının, dava konusu başvuru yönünden davacı yana müktesep bir hak sağlamayacağı, davacının önceki tarihli “…” ibaresini içerir markalarında, anılan ibarenin esas unsur olarak değil bütünü oluşturan kelimelerin son hecesi olarak kullanıldığı, salt bu nedenle anılan markaların dava konusu marka yönünden bir seri marka algısı da oluşturmayacağı, anlaşılmış, açıklanan nedenlerle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile,
TPE YİDK’nın 26/02/018 tarih … sayılı kararının iptaline,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.426,00-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/11/2021