Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/245 E. 2022/20 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/245
KARAR NO : 2022/20
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : 1
VEKİLİ :
DAVALI :

VEKİLİ : Av. …

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 11/05/2018
KARAR TARİHİ : 20/01/2022
YAZILDIĞI TARİH : 21/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin mağazacılık sektöründe 1973 yılından bu yana faaliyet gösterdiğini, ağırlıklı olarak mutfak eşyalarını kapsayan yemek takımları, tencereler, çatal bıçak setleri, bardak takımları, elektrikli ev aletlerinin yanında “…” markası altında ev tekstil ürünleri, bornozlar, nevresim takımları gibi birçok ürünün satışını gerçekleştirdiğini, müvekkilinin TÜRKPATENT nezdinde çok sayıda tescilli markasının bulunduğunu, “…”, “…” gibi birçok tescilli markasının sahibi olduğunu anılan markaları tanınmış marka seviyesine getirdiğini, müvekkili şirketin 35. Sınıfta yer alan mağazacılık hizmeti yanında yine 20, 21, 24 ve 27. Sınıflarda da faaliyetlerinin bulunduğunu, dava konusu ibarenin “… … … şekil” şeklinde olduğunu, yapılan başvuruda asli unsurun “…” ibaresi olduğunu, markadaki sair tüm unsurların tali nitelikte olduğunu, ortalama tüketicinin taraf markalarını karıştıracağını, taraf markalarının kapsamlarındaki mal ve hizmetlerin aynı olduğunu, davalının markasını 24. Sınıfta tescil ettirmek istediğini, müvekkilinin “…” markasının 24. Sınıfta büyük ticari başarı ve tanınırlık elde ettiğini, müvekkilinin “…” asli unsuruna sahip çok sayıda markasının yer aldığını, dava konusu markanın da müvekkiline ait markaların bir serisi gibi algılanacağını, … ibaresinin aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanının çekirdek unsuru olduğunu iddia ederek 2018/M-1607 Sayılı YİDK kararının iptaline, tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı Türk Patent vekili cevap dilekçesiyle; açılan davanın yerinde olmadığını, YİDK kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı davaya cevap vermemiş, istinaf kaldırma kararı sonrası vekil tayin etmiş, davalı vekili beyanı ile davanın reddini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Mahkememizce, 19/03/2019 tarih ve 2018/171 E. 2019/147 K. sayılı karar ile; iddia, savunma ve tüm dosya kapsamından, dava konusu 2016/99904 sayılı marka başvuru ile davacı yanın “…” esas unsuruna sahip markalar arasında 556 s. KHK 8/1-b maddesi anlamında ilgili tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet verir bir benzerlikbulunmadığı, KHK.nın 8/4. maddesi şartlarının somut uyuşmazlıkta oluşmadığı, gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Ankara BAM 20. HD’nin 05/05/2021 tarih ve 2019/1689 E. 2021/655 K. sayılı ilamıyla;
”Dava, Türkpatent YİDK kararının iptali ve davalı adına başvurusu yapılan markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesi istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Hukuk Genel Kurulu’nun 02.11.2011 gün 2011/11–567E.- 2011/676K, 14.11.2012 gün 2012/11–417 E.- 2012/791K., 14.01.2015 gün 2013/11-1316E.- 2015/34K., 01.04.2015 gün 2013/11-1572 E.- 2015/1133 K., 12.04.2017 gün 2017/11-74E.- 2017/728K. ve 11.HD 30/06/2014 gün 2014/6427 E- 2014/12462K. sayılı ilamlarında da benimsendiği üzere, mahkemece gerektiğinde hükmün eki niteliğinde kroki ve şekillere, kararın ekinde yer verilebilir ise de, hükmün gerekçe kısmında, HMK.’nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesi ve Anayasa’nın 141. maddesi hükümlerine uygun düşmeyecek biçimde şekillere yer verilmesi, davadan davalar doğmasına, tarafların yeniden uyuşmazlığa düşmelerine, infazda tereddüde neden olunmasına yol açabilecektir. Renk, boyut ve diğer özelliklerinden yoksun bir şekilde markaların ve tasarımların gerekçeli karara eksik yansıtılmaları yanıltıcı sonuçlara neden olabilecektir. Somut uyuşmazlıkta da mahkeme kararının gerekçe kısmında dava konusu markalara ilişkin görünümlere yer verilmiş olması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine uygun bulunmadığından, Dairemizce hükmün kaldırılması gerekmiştir. Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle HMK.’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. İstinaf kararının neden ve şekline göre, davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.” gerekçesiyle, ”HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 19/03/2019 tarih ve 2018/171 E. – 2019/147 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA; dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE, davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına…” şeklinde karar verilmiş dava mahkememizin 2021/245 E. Sırasına kaydedilmiştir.
GEREKÇE:
Toplanan delillere, alınan bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre;
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu 2016/99904 sayılı ”… … …” şeklindeki başvurunun 24. Sınıfta yer alan emtiaları kapsayacak şekilde 09.12.2016 tarihinde başvuru konusu edildiği, yapılan ilk incelemeler sonrasında başvurunun 12.01.2017 tarih ve 268 sayılı bültende ilanına karar verildiği, davacı yanın söz konusu ilana karşı önceki tarihli “…” ibaresini münhasıran ya da esas unsur olarak içeren markalarına dayanarak itirazda bulunduğu, anılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 31.05.2017 tarihli kararı ile reddedildiği, ret kararına karşı bir kez daha itiraz ettiği görülen davacı yanın bu itirazlarını değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 07.03.2018 tarih ve 2018-M-1607 sayılı kararı neticesinde özetle; “2016/99904 başvuru numaralı markanın 556 s. KHK’nın 8. Maddesi uyarınca 2016/95616, 2016/86767, 2016/84675, 2016/83102, 2016/78417, 2016/100852, 2016/100851, 2016/100480, 2015/21406, 2015/104860, 2015/00013, 2014/99788, 2014/91132, 2014/39869, 2013/67406, 2013/100640, 2012/78718, 2012/76751, 2012/59674, 2012/54502, 2012/54487, 2012/34208, 2012/33005, 2012/33000, 2012/25818, 2012/12400, 2011/83216, 2011/78855, 2011/78840, 2011/78831, 2011/54019, 2011/54008, 2011/53969, 2011/47591, 2011/47434, 2011/30460, 2011/04132, 2010/83567, 2010/52848, 2010/52846, 2010/52842, 2010/52839, 2010/34597, 2010/03303, 2009/64011, 2009/34123, 2007/15627, 2006/04912, 2005/55652, 2005/08212, 2004/35379, 2002/04758, 193349, 94/014255, 156943, 147307, 142240, 2013/17937, 2012/91764, 2012/54532, 2011/87548, 2011/87523, 2011/53994, 2011/53973, 2011/53885, 2012/47593, 2010/08617, 2005/55654, 2005/55651, 2003/36586, 2003/35301, 2003/35299, 2002/05353, 2002/04757, 193357, 2012/24460, 2005/55655, 2002/07179, 2002/05437, 2002/05354, 2002/05352 sayılı markalara dayanılarak reddedilmesi talebiyle yapılan itiraz incelenmiştir. Yapılan inceleme neticesinde, başvurunun asli ayırt edici unsurunun “…” ibaresinden oluştuğu, ibareni ad-soyad algısı yarattığı ve tüketici nezdinde bütün bir izlenim oluşturduğu, her ne kadar markaların tescil kapsamında bir kısım malların aynı/aynı tür olduğu tespit edilse de markalar arasındaki farklılıkların karıştırılma ihtimalini bertaraf edeceği, tüketicilerin markaların aynı ticari kaynağa veya ticari ekonomik yönden birbiriyle bağlı firmalara ait olduğunu düşünmeyecek kadar makul düzeyde bilgili, gözlemci ve dikkatli olduğu, sayılan hususların tamamı birlikte dikkate alındığında, markalar asında karıştırılma ihtimali ortaya çıkmayacağı, muterize ait “…” markasının tanınmışlığının da bu sonucu değiştirmeyeceği kanaatine varılmıştır.” şeklinde karar tesis edildiği, YİDK kararının davacı şirkete 14/03/2018 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 11/05/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından 556 sayılı KHK 8/1-b ve 8/4 maddeleri kapsamında yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
“Marka tescilinde red için nispi nedenler” başlığı altında düzenlenen 556 sayılı KHK’nın 8. maddesi;
“Madde 8 – Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:
a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa.
Marka sahibinin ticari vekili veya temsilcisi tarafından markanın kendi adına tescili için, marka sahibinin izni olmadan ve geçerli bir gerekçe gösterilmeden yapılan başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine red edilir.
Tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenilen marka, aşağıdaki hallerde tescil edilmez.
a) Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş ise,
b)Belirtilen işaret, sahibine daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyorsa,
Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.
Tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir sınai mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.
Ortak ve garanti markalarının sona ermesinden itibaren üç yıl içinde ortak marka veya garanti markası ile aynı veya benzeri olan marka tescil başvurusu itiraz üzerine reddedilir.
Bir markanın yenilenmeme nedeniyle koruma süresinin dolmasından sonra iki yıl içerisinde aynı veya benzer markanın, aynı veya benzer mal ve hizmetler için yapılan tescil başvurusu itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Yukarıda ayrıntısı yazılı 8/1-b maddesinde geçen düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca 556 sayılı KHK’nın 8. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda genel ölçü olarak; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, tüketici kitlesinin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir.
Tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu 2016/99904 kod numaralı ”… … …” ibareli marka başvuru kapsamının; ”24.sınıf: Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular. Tekstilden bayraklar, flamalar, etiketler. Bebekler için kundak örtüleri” olduğu, tetkik edilmiştir.
Redde mesnet markaların 2016/95616, 2016/86767, 2016/84675, 2016/83102, 2016/78417, 2016/100852, 2016/100851, 2016/100480, 2015/21406, 2015/104860, 2015/00013, 2014/99788, 2014/91132, 2014/39869, 2013/67406, 2013/100640, 2012/78718, 2012/76751, 2012/59674, 2012/54502, 2012/54487, 2012/34208, 2012/33005, 2012/33000, 2012/25818, 2012/12400, 2011/83216, 2011/78855, 2011/78840, 2011/78831, 2011/54019, 2011/54008, 2011/53969, 2011/47591, 2011/47434, 2011/30460, 2011/04132, 2010/83567, 2010/52848, 2010/52846, 2010/52842, 2010/52839, 2010/34597, 2010/03303, 2009/64011, 2009/34123, 2007/15627, 2006/04912, 2005/55652, 2005/08212, 2004/35379, 2002/04758, 193349, 94/014255, 156943, 147307, 142240, 2013/17937, 2012/91764, 2012/54532, 2011/87548, 2011/87523, 2011/53994, 2011/53973, 2011/53885, 2012/47593, 2010/08617, 2005/55654, 2005/55651, 2003/36586, 2003/35301, 2003/35299, 2002/05353, 2002/04757, 193357, 2012/24460, 2005/55655, 2002/07179, 2002/05437, 2002/05354, 2002/05352 sayılı markalar olduğu tetkik edilmiştir.
Dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan 24. Sınıftaki emtialar ile davacı yanın işlem dosyası ve davaya dayanak yaptığı çok sayıda markasından 24. Sınıf emtiaları içerir temsili bir kısım markalar incelendiğinde, 2013/100640 sayılı markası, 24.sınıf: Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar; perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, yorganlar, havlular, 2014/99788 sayılı markası, 24.sınıf: Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Tekstilden bayraklar, flamalar, etiketler. Bebekler için kundak örtüleri olduğu tetkik edilmiştir.
Dava konusu marka başvurusu yalnızca 24.Sınıfta yer alan birtakım emtiaları içermekte olup, söz konusu emtiaların tamamı davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında 24.sınıfta yer alan emtialar ile aynı/aynı tür ya da benzerdir. Dolayısıyla 8/1-b maddesi anlamında iltibas ihtimalinin ilk şartı olan emtiaların benzerliği kriterinin somut uyuşmazlık açısından sağlanmış olduğu kabul edilmiştir.
Markalar arasındaki benzerliğin varlığı tespit edilirken bu değerlendirmenin görsel, kavramsal ve fonetik anlamda yapılacak bir karşılaştırma neticesinde ortaya çıkan bütünsel algı üzerinden gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Dava konusu marka ”… … …+şekil” ibarelidir. Marka incelendiğinde yuvarlak bir dikiş kumaşını andırır soluk kırmızı bir logo içerisinde ön plana çıkacak şekilde “…” sözcüklerini ve bu kelimelerin hemen altında ise daha küçük şekilde yazılmış olan “… …” ibarelerini içerdiği görülmektedir. “…” ibaresi ”…” anlamına gelirken, “…” ibaresi ise “…” anlamına gelmektedir.
Davacı yanın önceki tarihli markaları ise “…” esas unsurunu ve bu esas unsur etrafına yerleştirilmiş ek yardımcı sözcük unsurlarını ihtiva eden bir markalar zinciridir. Davacı yanın markalarında yer alan “…” kelimesi ilk bilenen anlamı ile “Geyikgillerden, boynuzları küçük ve çatallı bir av hayvanı, ahu, ceylan” anlamına gelen, Türkçe ve bilinen bir kelimedir.
Bununla birlikte dava konusu markada “…” ibaresi doğrudan ve tek başına yer almadığı gibi davalının “…” şeklinde tescil ettirmeye çalıştığı ibare ise bizzat davalının adı ve soyadıdır. Dava konusu marka içerisindeki kullanımın özellikle altında yer alan ve “… …” anlamına gelen kelimeler de göz önüne alındığında, tüketici, böylesi bir markayı gördüğünde “…” ibaresini ayrı ayrı kelime unsurları olarak değil, bir bütün olarak gerçek bir kişinin adı ve soyadına ilişkin olarak algılayacaktır. Başka bir ifadeyle tüketicinin, “…” şeklindeki davalı markası içerisinden sadece “…” ibaresini çekip ayırmak suretiyle, bu ibareyi davacı markaları ile ilişkilendirmesi, makul ve beklenebilir bir tüketici davranışı olmayacaktır.
Kaldı ki işaretler arasındaki benzerlik ve iltibas değerlendirmesi, markaların tek tek unsurları yönünden yapılabilecek bir değerlendirme değildir. Zira uygulamada da kabul edildiği üzere benzerlik değerlendirmesinde, tüketicinin tek tek unsurlar yönünden değil markaların bütününe hakim unsurlar açısından iki işareti karşılaştırarak görsel, kavramsal ya da fonetik açısından iki işaret arasında yanılgıya düşecek bir benzerlik kurması gerekmektedir. Dolayısıyla işaretlerin tek başına benzer olmaları, karıştırılma ihtimalini kendiliğinden doğurmayacaktır.
Nitekim somut uyuşmazlıkta da tüketici, dava konusu marka ile karşı karşıya kaldığında, markadaki “…” şeklindeki kullanımın kişinin adı ve soyadına ilişkin olduğunu kavrayacak ve zihninde oluşturduğu algıda davacı markalarını canlandırmayacaktır. Kaldı ki “…” ve “…” ibareleri ülkemizde pek çok kimsenin soyadı olarak da kullanıldığından, tüketici yaratılmış ya da orijinal bir kelime olmayan “…” ibaresinden yola çıkarak “…” şeklinde isim ve soyad algısını doğrudan oluşturan bir ibare nedeniyle taraf markaları arasında hiçbir ilişki kurmayacağı gibi iltibasa da düşmeyecektir. Bununla birlikte başkaca hiçbir unsurda ise markaları birbirine yakınlaştıran bir ortaklık bulunmamaktadır.
Her ne kadar markalar kapsamındaki emtialar aynı tür ya da benzer iseler de tüketicinin dava konusu markayı gördüğünde derhâl ve hiç düşünmeden bunun davacı markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, bunun sonucunda davacı markaları altında satılan ürün ya da hizmetleri satın almak isterken dava konusu marka ile davacı markaları arasında bir yanılgıya düşmeyeceği, aksinin hayatın olağan akışına ve normal hayat tecrübelerine de aykırı olacağı ve esasen gerçekçi bir yaklaşım da olmayacağı açıktır. Zira bu iki işareti karıştıracak olan kişilerin ortalama tüketici olarak nazara alınmasının olanaksız kabul edilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Kaldı ki başvuru konusu işaret ile davacı markaları arasında işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun bulunmadığı, başvuru konusu “…” şeklinde bütün bir algı oluşturan bir sözcük grubundan sadece “…” ibaresinin çekip çıkarılarak bir ortaklık kurulmayacağı, gerek bütünsel karşılaştırma gerekse de başvuru konusu marka içerisinde bulunan sair unsurlar itibariyle başvuru konusu işaretin davacı markalarını sunan işletmeyle idarî ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulduğu biçimde bir algılama oluşturulmasının mümkün olmadığı, davacı yanın ilgili sektörde tanınmış olmasının da varılan bu sonucu değiştirmeyeceği, zira davalı işaretinin, davacı markasından görsel, sesçil ve anlamsal olarak bir bütün halinde farklı olması, farklılığın kapsamındaki ürün ve hizmetlerin alıcı ve yararlanıcıları tarafından derhâl algılanabilecek durumda olması nedeniyle davalının başvurusunun, davacıya ait markanın itibarından haksız biçimde yararlanma sağlayabileceğinin düşünülmesinin olanaksız olduğu, davalı başvurusu nedeniyle davacı markalarının ayırt ediciliğinin zedeleneceği ya da davalının bu başvuru ile davacı markalarının imajından yararlanacağından bahsedilemeyeceği kabul edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta taraf markaları kapsamında farklı emtialar bulunmadığı gibi markalar da 8/1-b anlamında benzer görülmemiştir. Davacı yanın tanınmışlık iddiaları yönünden, markaların karıştırılma ihtimaline neden olacak bir benzerlik taşımadığı bir durumda 8/4 maddesinin somut uyuşmazlık bakımından uygulanabilir olmadığı anlaşılmıştır.
Neticeten, dava konusu 2016/99904 sayılı marka başvurusu ile davacı yanın “…” esas unsuruna sahip markalar serisi arasında 556 s. KHK 8/1-b maddesi anlamında ilgili tüketici nezdinde iltibasa sebebiyet verir bir benzerlikten bahsedilemeyeceği, 8/4 maddesinin şartlarının somut uyuşmazlıkta oluşmadığı, anlaşılmış, açıklanan nedenlerle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 20/01/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸