Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/238 E. 2022/18 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/238
KARAR NO : 2022/18
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : …
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Markaya Tecavüz Maddi-Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 14/12/2015
KARAR TARİHİ : 20/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan markaya tecavüz maddi-manevi tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili şirketin uzun yıllardır tekstil alanında faaliyet göstermekte olup 1990’lı yıllardan bu yana … ibaresini marka olarak, … Giyim San. ve Tic. Ltd. Şti. bünyesindeki kesintisiz ticari faaliyetlerinde 2000’li yıllarda ise müvekkili şirket bünyesindeki kesintisiz ticari faaliyetlerinde ve imal ettiği ürünlerde marka olarak kullandığını, … ibaresinin TPE nezdinde 2002/32922, 2002/32921, 99/0222898, 2003/21404, 2005/18215, 2005/18216, 2005/18217 ve 2005/18218 başvuru numarasıyla tescilli olduğunu, davalı şirketin, alışveriş merkezi sektöründe faaliyet gösterdiğini ve müvekkilinin herhangi bir icazeti olmadan “…” ibaresini gerek işletme adı gerekse de işletmelerini temsil eden her türlü belge, doküman, kaşe ve tanıtıcı materyaller üzerinde reklam panolarında ürettikleri ürünler ile etiketleri üzerinde kullandığını, söz konusu kullanımın tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğine ilişkin davalı tarafa ihtarname gönderdiklerini, Davalının Ankara 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde 2005/945 E. sayılı dosya ile müvekkili aleyhine açtığı davanın reddedilerek kesinleştiğini, davalı şirketin işbu karara karşılık … ve … Alışveriş Merkezi ibarelerini halen kullanmaya devam ettiğini, bu durumun 556 sayılı KHK’ya aykırılık teşkil ettiğini, bu sebeple haksız rekabet nedeniyle müvekkili markasına karşı gerçekleştirilen tecavüzlerin menini ve ibarenin kullanılmasının engellenmesini, iddia ederek huzurdaki marka tecavüzünün tespiti ve 556 sayılı KHK m.66/b uyarınca bağlı istemli 10.000-TL maddi, 50.000-TL manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … Otomotiv İnş. Taah. Teks. Gıda Paketleme San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili davaya cevap dilekçesi ve sair beyanlarında özetle; davacı yan tarafından talep edilen tedbir taleplerinin reddi gerektiğini, müvekkili şirket kurucusunun Ferruh Temel Zülfikar olduğunu, … ibaresinin bu kısaltmadan meydana getirildiğini, 1994 yılından itibaren müvekkilinin “…” ibaresini gerek işletme adı gerekse de marka olarak kesintisiz biçimde kullandığını, davacının “…” ibaresini başka mal ve hizmetler bakımından kullanmasına karşı terkin veya ihlal davası açma gereği duymadıklarını, ancak 2005/18216 sayılı “… …” ibareli markaya karşı açtıkları 2005/945 E. sayılı dosyasının da mevsimsiz açılmış olması nedeniyle reddedildiğini bu bakımdan dava açma haklarını saklı tuttuklarını, huzurdaki davanın, müvekkilinin kullanımları çerçevesinde mal ve hizmetler yönünden tamamen farklı bir sektör olan alışveriş merkezleri kurulması ve işletilmesi hizmetleri sektörü ile akaryakıt/benzin istasyonu hizmetlerinden ibaret olduğunu; davacı markalarının anılan hizmetler kapsamında tescilli olmadığını, diğer taraftan müvekkiline ait 2005/43543 sayılı marka kapsamında benzin istasyonu ve kara taşıt araçlarının bakımı ve hizmetlerinin bulunduğunu, dolayısıyla tescilli markanın kullanımının davacının marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun da kabulüne imkân bulunmadığını, bir an için davacı markaları kapsamındaki mağazacılık hizmetleri ile müvekkilinin AVM hizmetleri kullanımlarının benzer olduğu kabul edilse dahi müvekkilinin kullanımlarının 1995 ve 2001 yıllarına dayandığını bu bakımdan 30 ve 19 yıl gibi sürelerden sonra davacı tarafından açılan davanın, sessiz kalmaya bağlı hak kaybının koşulları çerçevesinde kötüniyetli olarak değerlendirilmesi gerektiğini, davacı şirketin huzurdaki davaya gerekçe olarak gösterdiği markaları hakkında kötüniyetli tescil ve kullanılmama nedeniyle iptal sebebiyle 2005/50464, 2005/18218 sayılı markaların kötüniyetle tescil nedeniyle hükümsüzlüğü ile kullanmamaya bağlı olarak iptali konusunda 2016/89, 90 , 91 ve 92 E. sayılı davalar açıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Mahkememizce, 17/04/2018 tarih ve 2015/467 E. 2018/100 K. sayılı karar ile; davalının “…” esas unsurlu kullanımlarının, davacının davasına gerekçe olarak gösterdiği markalarının tescil kapsamında yer alan mal ve hizmetlere ilişkin bulunmadığı, dolayısıyla her ne kadar taraflarca kullanılan “…” esas unsurlu ibarelerde bir ortaklık bulunmakta ise de, davalı tarafça gerçekleştirilen kullanımların, davacı markaları kapsamındaki emtialar ile benzer olmadığı, davacının, davalının mağazacılık hizmetlerinde faaliyet gösterdiğini ispatlar nitelikte bir delili dosyaya ibraz edemediği, hal böyleyken davalının kullanımlarının, davacının huzurdaki davasına gerekçe olarak gösterdiği markalara ve bu markalardan doğan haklarına tecavüz veya haksız rekabet teşkil etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yargıtay 11. HD 22/04/2021 tarih 2020/1875 E. 2021/3975 K. Sayılı ilamıyla; ”Dava, markaya tecavüzün tespiti, önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe ile davanın reddine, davacının istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmişse de, davacının dayandığı “…” ibareli markalardan 35.sınıfta tescilli 2003 21404 no’lu “… ALIŞVERİŞ MERKEZİ” ibareli markanın aynısını davalı kendi alışveriş merkezinde kullanmakta olup, bu kullanım davalının tescilli 2005/43543 no’lu markasının tescil edilmiş şekli olan “… OTOMOTİV İNŞ. TAAH. TEKS. GIDA PAK. SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ” şeklinde değil, davacının tescilli markasının aynısının kullanımı şeklindedir. Bu kullanım da markanın tescil edilmiş olduğu şekilde kullanım prensibine uygun olmadığından, markaya tecavüzün oluştuğu kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle, ”Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
Dava mahkememizin 2021/238 E. sırasına kaydedilmiştir.
GEREKÇE:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı kullanımlarının davacının tescilli markasına tecavüz edip etmediği, haksız rekabet yaratıp yaratmadığı, maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkin olduğu noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9. maddesine göre;
a) Markanın tescil kapsamına giren aynı mal veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması,
b) Tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk üzerinde, işaret ile tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali olan herhangi bir işaretin kullanılması halinde marka sahibinin, izni alınmadan markasının kullanılmasının önlenmesini talep etme yetkisi bulunmaktadır.
556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 61. maddesine göre ise,
a) 9 uncu maddenin ihlali, marka hakkına tecavüz teşkil etmektedir.
Görüldüğü üzere 61. maddenin a bendine göre marka hakkına tecavüz sayılan hallerden biri de 9. maddenin ihlalidir. 9. maddenin kapsamına ise aynı veya benzer markaların aynı veya benzer mal veya hizmetlerde kullanılması girmektedir.
Bilindiği üzere, bir markanın sahibinin izni olmadan, başkası tarafından 556 sayılı KHK’ nin 9. maddesinin 1. fıkrasının a, b ve c bentlerinde öngörülen model ve 2. fıkrasında açıklandığı şekilde kullanılması marka hakkına tecavüzdür. Çünkü anılan KHK’ nin 61/a maddesinde tecavüz, 9. maddenin ihlâli olarak ifade edilmiştir. Diğer yandan kullanma ile neyin kastedildiği de 556 sayılı KHK’ nin 9/2. maddesinde gösterilmiştir. Anılan 9. maddenin II. fıkrasının a bendi uyarınca tescilli markanın izinsiz biçimde, mal veya ambalajı üzerine konulması marka hakkına tecavüz teşkil etmektedir.
Ayrıca d bendinde “Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.” ihlallerden sayılmıştır.
Tecavüzün varlığına hükmedebilmek için; davacı markalarıyla davalının tescilsiz kullandığı işaretin ve bunların emtia ve hizmetlerinin aynı veya benzer bulunması ve bunun iltibasa yol açması zorunludur.
Bir eylemin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında haksız rekabet sayılabilmesi için gerekli şartları 54. maddede yapılan tanımdan çıkartmak mümkündür. Buna göre haksız rekabet eyleminin varlığı için üç unsurun kümülatif olarak bulunması gerekmektedir: İktisadî rekabet, iyi niyet kurallarına aykırılık ve kötüye kullanım. Haksız rekabetin varlığı için ilk şart, iktisadi hayatta gerçeklesen bir rekabet ortamının varlığıdır. Haksız rekabetin varlığına ilişkin ikinci şart objektif iyi niyet (dürüstlük) kurallarına aykırı bir davranıştır ki, bu kriter, haksız rekabet hukukunun özünü oluşturmaktadır. 54. maddede açıkça “dürüstlük kuralları ve diğer şekillerdeki davranışlar” ifadesi kullanıldığından, aldatıcı hareketi iyiniyet kurallarına aykırı davranışların bir görünüm biçimi olarak nitelendirmek gerekmektedir.
Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabete ilişkin hükümlerinin uygulanması açısından varlığı gereken iyi niyet kurallarına aykırılık kriteri kaynağını Türk Medenî Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenmiş olan dürüstlük kuralından almaktadır. Bu iyiniyet kuralına aykırı hareketler iktisadi rekabetin kötüye kullanımıdır. Nitekim TTK’ nun 55. maddesinin 2. bendi hükmüne göre; ” Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek” iyiniyet kurallarına aykırı bir hareket tarzı olarak düzenlenmiştir.
556 sayılı KHK’ nin 62/1-a ve b maddesi gereğince, marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi tecavüz fiillerinin durdurulması, giderilmesi, maddi ve manevî zararlarının tazminini, aynı biçimde Türk Ticaret Kanunu’ nun 56/a, b, c, d. maddesi gereğince, haksız rekabet yüzünden müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari işletmesi veya diğer iktisadi menfaatleri bakımından zarar gören veya böyle bir tehlikeye maruz bulunan kimse, fiilin haksız olduğunun tespitini, haksız rekabetin men`ini ve haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını ve manevî zararlarının tazminini isteyebilir. Bu tedbirlerin istenebilmesi için mütecavizlerin kusurunun bulunması da gerekmez.
Toplanan delillere, alınan bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacı yan adına TPE nezdinde “…” ibaresi ile aşağıdaki tabloda geçen markaların bulunduğu görülmektedir.

Başvuru No
Koruma Tarihi
Marka Adı
Nice Sınıfları
2016/19986
4.3.2016
… alışveriş merkezi
35
2012/106719
20.12.2012

35
2005/50464
23.11.2015

01 / 02 / 03 / 04 / 05 / 06 / 07 / 08 / 09 / 10 / 11 / 12 / 13 / 14 / 15 / 16 / 17 / 18 / 19 / 20 / 21 / 22 / 23 / 24 / 26 / 27 / 28 / 29 / 32 / 34 / 35 / 36 / 40 /
2005/18218
10.5.2015
… plaza
35
2005/18217
10.5.2005
… triko
25
2005/18216
10.5.2015
… …
05/25
2005/18215
10.5.2015

25
2003/21404
13.8.2003
… alışveriş merkezi
29/35
2002/32922
23.12.2002
… tekstil
24/25/35
2002/32921
23.12.2002
… collection
24/25/35
99/022898
28.12.1999
… … şekil
2

Davalı yan adına tescilli “…” ibareli 2005/43543 sayılı marka bulunmakla birlikte bu markanın “35 36 37 39 43” sınıflarda 10.10.2005 tarihinden (başvuru tarihi) itibaren tescilli olduğu tespit edilmiştir.
Gerek davacı gerekse de davalı yan tarafından dilekçelerde belirtilen mahkememize ait 2005/945 Esas ve 2011/29 Karar tarihli dosya ile davacıya ait 99/22898, 2022/32921, 2002/32922, 2003/21404, 2005/18215, 2005/18216, 2005/18218 sayılı markaların hükümsüzlüğü talebiyle davalı yanca 556 sayılı KHK m.8/3 ve 8/5 maddeleri delaletiyle dava ikame edildiği anlaşılmış; anılan dosyada davalının öncelik hakkının varlığını kanıtlayamadığı, mülkiyeti kendisine ait olan birtakım dükkanları ayrı ayrı işletmelere kiraya vermesinin tebliğin 35.8 maddesi kapsamında yer almadığını, taşınmazları kiraya verme hizmetleri kapsamında kaldığı, emlak komisyonculuğu çerçevesinde değerlendirilebileceği; KHK m.14’e dayanan iptal talebinde ise 5 yıllık süre koşulunun dolmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, işbu karar Yargıtay tarafından da 2011/9927 esas ve 2013/12798 sayılı karar ile onanmıştır.
Davalının “…” ibaresine ilişkin kullanımlarının, davacı yan adına tescilli “…” markalarından doğan hakları ihlal eder nitelikte olup olmadığı, iltibas yaratıp yaratmadığı, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet eylemlerini meydana getirip getirmeyeceği hususu incelendiğinde;
Markadan doğan tekel hakkına tecavüzden söz edilebilmesi için öncelikle markanın üzerinde kullanıldığı mal ve hizmetlerin benzer olması gerekmektedir. Somut olayda gerek davacı yanın dava dilekçesinde gerekse de davalının dosya kapsamına sunduğu delillerde, davalının davaya konu “…” ibaresini hususiyetle alışveriş merkezleri (AVM) işletmeciliği hizmetlerinde kullandığı anlaşılmaktadır.
Davalının ticari faaliyeti AVM işletmeciliği şeklinde olup davalı “….” gibi çeşitli “mağazalar ve restaurantlar”a yer temini sağlamaktadır. Dolayısıyla davalının günümüzde bilinen sair alışveriş merkezleri gibi (Ankamall, Panora, Kentpark, Kanyon, İstinye Park vs) bir alışveriş merkezi sahibi olduğu ve bu merkezin yönetimi işi ile ilgilendiği, başka bir ifade ile alışveriş merkezine ait bina içerisinde yer alan dükkanları kiraya verdiği ve fakat doğrudan kendisinin herhangi bir mağazacılık faaliyetlerinde bulunmadığı şeklinde açıklanması mümkündür.
Buna karşın davacının davaya gerekçe olarak gösterdiği markalarının hususiyetle giyim sektörüne (25.sınıf) ilişkin olduğu görülmekle birlikte 35.sınıfın 05.alt grubunda yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için malların* bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” hizmetlerinde de tescilli olduğu görülmektedir.
Başka bir ifade ile davacı yanın markasal kullanımlarının hususiyetle tekstil sektörüne ilişkin bir mağazacılık hizmeti olduğu tartışmasız olup davacının … esas unsurlu markalarının özellikle giyim sektöründe tescilli olduğu ve kullanıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davacının tescilli olduğu mal ve hizmet sınıfları kapsamındaki emtiaların esasen davalı yanca gerçekleştirilen fiili kullanım alanlarıyla doğrudan ya da dolaylı olarak benzerlik gösterdiğinden bahsedilmesinin mümkün olmadığı düşünülmektedir.
Zira bu noktada tüketicinin alışveriş merkezini tercihindeki neden alışveriş merkezi içerisindeki bir mağazaya ulaşmaktır. Bu durumu bir örnekle izah etmek gerekir ise tanınmışlık ve sair her türlü argümandan bağımsız olarak sözgelimi “panora” alışveriş merkezi ile “panora” isimli bir tekstil dükkanın birbiri ile aynı ticari faaliyette bulunduğunun kabulü mümkün değildir. AVM işletme hizmeti “taşınmaz kiralama ve yönetim hizmeti” olarak nitelendirilmektedir. Söz konusu hizmetlerin “gayrimenkul işlemleri” olarak nitelendirilmesi nedeni ile davalıya ait “…” ibareli markanın da bu sınıfta tescilli olduğu hususunun göz önüne alınması gerekmiştir.
Dolayısıyla somut uyuşmazlıkta gerek davacı yanın gerekse de davalı yanın “…” ibaresine ilişkin markasal kullanımlarının mevcut olduğu görülmekte ise de her iki tarafın bu ibareyi kullanımına ilişkin ticari faaliyetlerin birbiri ile benzer olarak nitelendirilemeyeceği anlaşılmıştır.
Son olarak davacının ilgili ibarenin akaryakıt istasyonlarında da kullanıldığı iddiası irdelenmelidir. Her ne kadar yerinde tespit yapılmamış olsa da davalıya ait web sitesi incelendiğinde “…” Grup bünyesinde birtakım akaryakıt istasyonlarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak davalının söz konusu alandaki faaliyetlerinin davacı markasının genel faaliyet alanında tamamen farklı olduğu değerlendirilmektedir.
Yapılan açıklamalar gereği sonuç itibariyle, dosya kapsamından anlaşılabildiği üzere, davalının “…” esas unsurlu kullanımlarının, davacının davasına gerekçe olarak gösterdiği markalarının tescil kapsamında yer alan mal ve hizmetlere ilişkin olmadığı görülmektedir. Dolayısıyla her ne kadar taraflarca kullanılan “…” esas unsurlu ibarelerde bir ortaklık bulunmakta ise de, davalı tarafça gerçekleştirilen kullanımların, davacı markaları kapsamındaki emtialar ile benzer olmadığı, davacının, davalının mağazacılık hizmetlerinde faaliyet gösterdiğini ispatlar nitelikte bir delili dosyaya ibraz edemediği, hal böyleyken davalının kullanımlarının, davacının huzurdaki davasına gerekçe olarak gösterdiği markalara ve bu markalardan doğan hakkına tecavüz veya haksız rekabet teşkil etmediği değerlendirilmektedir.
Neticeten, davalı kullanımlarının, davacının huzurdaki davasına gerekçe gösterdiği markaların tescil kapsamında yer alan mal ve hizmetlere ilişkin olmadığı, bu sebeple davalı kullanımlarının, davacı markalarına tecavüz veya haksız rekabet teşkil etmediği anlaşılmıştır.
Her ne kadar Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/04/2018 tarih ve 2015/467 E. 2018/100 K. Sayılı ilamı ile davalının kullanımının ticari unvan şeklinde olmadığı, davacı markası ile aynı olduğu ve bu kapsamda tecavüz ve haksız rekabet koşullarının oluştuğu bildirilmiş ise de; mahkememizce davalı yanca hizmet verilen alışveriş merkezi işletmeciliği hizmetinin davacı markalarının mal ve emtia listesi ile benzerliği bulunmadığı, davalının söz konusu hizmetlerinin “gayrimenkul işlemleri” olarak nitelendirildiği, davalıya ait “…” ibareli markanın bu sınıfta tescilli olduğu hususlarının tespit edilmiş olması nedeni ile markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşmayacağı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesince bu tespitlere yönelik tartışma bulunmaksızın bozma ilamı tesis edildiği anlaşılmış, direnme kararı verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Mahkememiz kararında direnilmesine
Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 35,90-TL karar harcının peşin alınan 1.024,65-TL harçtan mahsubu ile bakiye 988,75-TL’nin kararın kesinleşmesini müteakip istem halinde davacıya iadesine,
3-Maddi tazminat talebinin reddi nedeniyle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Manevi tazminat talebinin reddi nedeniyle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Men ve ref talebinin reddi nedeniyle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük yasal süre içinde Yargıtay da temyiz yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 20/01/2022

Katip … Hakim …
¸ ¸