Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/217 E. 2021/435 K. 21.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/217
KARAR NO : 2021/435

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 13/10/2017
KARAR TARİHİ : 21/12/2021
YAZILDIĞI TARİH : 29/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkili adına, 14.11.2016 tarih ve 2016/91120 başvuru numarası ile TPE nezdinde “… … restaurant” ibareli marka başvurusunda bulunulduğu, aynı zamanda 2016/83164 başvuru numarası ile davaya konu marka ibaresinin yayınına karşı 556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 35/1 fıkrası ve 8/4 fıkrası uyarınca itirazda bulunulduğu; TÜRKPATENT Markalar Dairesi Başkanlığının incelemesi neticesinde, müvekkili şirket marka başvurusunun, 556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname md.7/1-b gereğince reddedildiği; gerekçe olarak müvekkili şirketçe tescil ettirilmek istenen marka ile davalı şirket markasının ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu hususlarının belirtildiği; müvekkili tarafından 14.11.2016 tarihinde davalı şahıs adına başvurusu yapılan markaya karşı gerçekleştirilen itirazın, Türk Patent ve Marka Kurumu Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 11.05.2017 tarihli kararı ile reddedildiği; bu itiraz ile ilgili olarak, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 16.09.2017 tarih … sayılı kararıyla, “İncelemede, “Magnet, mendil, şekerlik, Kartvizit, Paket seti örnekleri, menüden sayfa örnekleri, sosyal medya hesapları ve mecmualarda yer alan reklam örnekleri, billboard ilan örnekleri, el insert ilan örnekleri”nin delil olarak sunulmuş olduğu tespit edilmiştir. Yapılan değerlendirmede, itiraz dilekçesinde tarih bilgisi de içeren resmi kaynaklı deliller (örn: faturalar, fuar katılım belgesi vs.) gibi güçlü deliller sunulmamış olduğu, sunulan belgelerin eskiye dayalı kullanım iddiasını ispat açısından yetersiz olduğu, ticaret ünvanı olarak kullanımın da tek başına tescil engeli sağlamayacağı kanaatine varıldığından bu itirazın da tüm gerekçeleri bakımından reddi gerekmiştir.” gerekçesi ile itirazlarının reddedildiği; müvekkili adına tescili talep edilen marka başvurusunun “… … restaurant” ibaresinden oluştuğu; bu ibarenin müvekkili şirket unvanından da anlaşılacağı üzere şirketin ticaret unvanının esas unsuru olduğu, davalı TÜRKPATENT’e sunulan itiraz dilekçesi ekinde müvekkili adına tescili istenen markanın bir yıldır kullanıldığına dair Restaurant iç ve dış görüntüleri, el insert ilanları, billboard ilan görüntüleri, ülke çapında aylık 20 bin adedin üzerinde satılan… dergisi görüntüleri ile menü inceleme röportajlarının sunulmuş olmasına rağmen, itirazın reddine yönelik kararın hukuken bir geçerliliği bulunmadığı; davalı tarafça tescili yaptırılan markanın tescil yapılmasından kısa süre sonra müvekkilinin aranmak suretiyle marka kullanımı için ücret talep edilmesinin de alenen kötü niyetli tescil başvurusunda bulunulduğunun açık bir göstergesi olduğu; Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın güçlü delil olarak görmediği belgelerin delil olarak sayılabileceği; markanın müvekkili lehine hükümsüz bırakılması gerektiği; müvekkiline ait ticaret unvanının, tescilini istediği marka ile aynı olduğu, şirketi, 16.02.2016 tarihinde Ankara Ticaret Odasına kayıt ve ticaret siciline tescil ettirdiği, şirket bünyesinde açılışını tamamladığı restoranın bütün araç gereçleri ile restoran iç dizaynının “… …” ismine göre hazırlandığı ve Ankara genelinde restoran ismini geniş bir kitleye yaydığı; davaya konu “… …” ibaresinin, müvekkili şirket unvanının esas unsuru olması nedeniyle, Paris Sözleşmesinin 8. maddesi gereğince öncelikli olarak korunması gerektiği; davalının, 19.10.2016 tarihinde tescil ettirmiş olduğu davaya konu markanın sınıfına bakıldığında, 29., 30. ve 43. sınıfları kapsadığı; müvekkilinin tescil başvurusunun 43.sınıfı kapsadığı, yine davalının, şirket unvanıyla bir bağlantısı bulunmayan markayı tescil ettirdiği fakat müvekkilin direkt şirket unvanını tescil ettirmek istediği, müvekkili şirketin büyük bir emek, zaman ve sermaye harcayarak yarattığı markasının ayırt edici niteliğinin zedelenmesi sonucunu doğuracağı; davaya konu hükümsüzlüğü talep edilen … … markasının, müvekkiline ait … … restaurant markası ile açıkça iltibas yarattığını beyanla 43. Sınıf yönünden TÜRKPATENT YİDK’nın 16.09.2017 tarih ve … sayılı kararının iptali ile başvurunun 43. Sınıf yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı asil vekili cevap dilekçesiyle; müvekkilinin; uzun yıllardır sağlık sektörü ve gıda sektörü arasında bağ kurarak ticari faaliyetlerine devam ettiği, birçok televizyon programına katıldığı, çeşitli dergiler ve sosyal medya aracılığı ile hastalarına ve danışanlarına sağlıklı yaşam üzerine tavsiyeler verdiği, mesleğinde saygı gören bir doktor olduğu, müvekkiline danışan hastalara sağlıklı besinler sunmak adına yarattığı … … markasının sahibi olduğu; müvekkilinin, son 10 yıldır önleyici tıp, hastalıklardan korunma, zayıflama alanında çalıştığı; çeşitli internet sitelerinde köşe yazarlığı yaptığı; müvekkilinin kendini tanıttığı bir internet sitesinin de bulunduğu, bu siteden katıldığı program ve yayınlarına ulaşmanın mümkün olduğu; müvekkili markasının çıkış noktasının, günümüzde yoğun çalışan şehir insanlarının sağlıklı besinler hazırlayacak vaktinin olmaması nedeniyle sağlıklı beslenemeyen danışan ve hastaları ile hazır ve sağlıklı yiyecekleri buluşturma çabası olduğu; davaya konu marka ile müvekkilinin, sağlıklı besinler üreten bir marka yarattığı, hastaları ve danışanlarının evlerine yemek gönderim hizmetleri sağladığı markasını tanıtmak için çeşitli etkinliklere katıldığı, tanıtım faaliyetlerinde bulunduğu; tüm bu kullanımların, müvekkilinin markayı kullanmak amacıyla tescil ettiğinin ve markayı etkin olarak kullandığının göstergesi olduğu; müvekkilinin, … … ibareli markasını, yemek servisleri sağlamak amacıyla kurduğu; markası kapsamında sunduğu hizmetler arasında, danışanlarına ve hastalarına sağlıklı yemek sağlama hizmetlerinin de yer aldığı; markanın daha etkin olarak kullanılmaya başlanmasından önce, 19.10.2016 tarihinde, Kurum nezdinde, marka başvurusunun yapıldığı; başvurunun yapıldığı tarihte, davacının Kurum nezdinde herhangi bir marka başvurusu bulunmadığı gibi herhangi tescilli bir markasının da bulunmadığı; gerçek hak sahibi olduğunu iddia eden davacının marka başvuru tarihinin: 14.11.2016 olduğu; sonraki tarihli marka başvurusunun sahibi olan davacının marka başvurusunun, yerinde bir karar ile ve KHK md.7/1-b uyarınca reddedildiği; müvekkilinin, marka başvurusunu önce yapmış olması nedeniyle hak sahibi olduğu; marka başvurusunun tarihinin önce olması nedeniyle Kurum’un, müvekkili başvurusunu kabul ettiği ve itiraz sahibi davacının tüm itirazlarını reddederek, müvekkili markasını tescil ettirdiği; marka üzerindeki hak sahibinin, 556 sayılı KHK’nın ilgili hükümleri uyarınca müvekkili olduğu; kurumun, davacı tarafından iptali talep edilen kararının hukuka uygun ve yerinde olduğu; Marka Hukukunda kuralın öncelik ilkesi olduğu; bu ilkenin istisnasını ise tanınmış markalar ve kullanma sonucu ayırt edici nitelik kazanan işaretlerin oluşturduğu, davacının markasının, tanınmış bir marka olmadığı gibi kullanım sonucu ayırt edici hale gelmiş bir marka olduğunun kabul edilmesi için gerekli olan bilinirliğe de sahip bulunmadığı; bir markanın öncelik ilkesini aşan ve tescil şartını taşımadan tescilli bir markanın kullanımını engelleyen bir korumaya sahip olabilmesi için tanınmış bir marka olarak kabul edilmesinin gerekli olduğu; davacı markasının ise, Kurum tarafından tescilli bir marka olarak kabul edilmediği gibi tanınmış marka olarak da tescile haiz bulunmadığı; kullanımla ayırt ediciliğin oluşma şartlarının sağlanmaması halinde, öncelik ilkesinin istisnasının oluşamayacağı; mevcut olayda da bu şartların sağlanmadığı; davacının, daha önce Kurum nezdinde, markasının ayırt edici hale getirecek boyutta kullandığını kanıtlayamadığı; Yargıtay 11. HD’nin 1997/5647 E. ve 1998/1704 K. sayılı kararı ile tanınmışlığın tanımının: “… bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygım bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost düşman ayrımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım…” şeklinde olduğu; davacı markasının ise bu koşullardan hiçbirini sağlamadığı ve bu sebeple öncelik ilkesine istisna teşkil edemeyeceği; müvekkilinin saygın bir doktor olduğu, davacının iddia ettiğinin aksine, karşı tarafla konuşup para karşılığı markayı satmayı teklif etmediği; karşı tarafın markasının varlığını ilk defa kendi markasına itiraz edildiği zaman duyduğu; davacının iddia ettiği gibi bir para talebi ile karşı tarafla iletişime geçmediği ve böyle bir ihtiyacının da bulunmadığı; müvekkilinin, davaya konu markayı, kendi ticari faaliyetleri kapsamında kullanmak için tescil ettirdiği; bu kapsamda da ilgili faaliyetlere başladığı; davacı markasının, müvekkili markasını tescil ettirdiği sırada Kurum nezdinde tescilli olmadığı gibi, davacı marka başvurusunun da müvekkili marka başvurusundan sonra yapıldığı; müvekkilinin markanın ciddi şekilde kullanımı ile ilgili gerekli çalışmalara başladığı; bu kapsamda hazırlıklarına başlanmamış olsaydı bile, sadece markayı tescil ettirmiş olmasının bile kötü niyet kapsamında değerlendirilemeyeceği; ticari unvanın, tek başına tescil edilmiş olan bir markanın sicilden terkinine imkan sağlayacak kuvvette bir delil olmadığı; öncelik ilkesine istisna teşkil edilebilmesi için Yargıtay Kararları ve ilgili mevzuattan örneklerle gösterildiği üzere, Ticari unvanın aynı olmasının yanı sıra hak sahibi olduğunu iddia eden kişinin markasını tanınmış marka haline getirmiş olmasının gerekli olduğu; davacının bu şartı sağlayamadığı ve müvekkilinin öncelikli hakkını elinden alamayacağı; bu durumun Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararında da belirtildiği; davacı delillerinin eskiye dayalı kullanımı kanıtlamak için yetersiz olduğu ve ticaret unvanının ise bu açıdan tek başına delil teşkil edemeyeceği; davacının iddia ettiği gibi KHK. m. 8/3 kapsamından yararlanabilmesi için gerçekleşmesi gereken koşulun, markanın kullanımıyla marka üzerinde hak elde etmesi olduğu; hak elde etme koşulu kapsamında gerekli olanın, işaretin başvuru tarihinden önce kullanılmış ve bu kullanımın belirli bir kapsama ulaşmış olması olduğu; sadece ticaret unvanına konu marka ile benzer olmasının, markanın kullanım koşulunun gerçekleştiği anlamına gelmeyeceği; davacı kullanımının söz konusu kapsama ulaşmadığı, markaya ayırt edicilik katmadığı; davaya konu edilen kararın yerinde olduğu; müvekkilinin kötü niyetli olduğu ve davacının tescilsiz hak sahibi olduğuna ilişkin tüm iddiaların hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Türk Patent vekili cevap dilekçesiyle; 556 sayılı KHK m.8/3’e göre bir markanın tescili için başvuru yapıldığında başvurunun yayınına itiraz eden kişinin, ya o işareti tescilsiz marka olarak kullandığı ya da o işareti ticaret sırasında kullandığı iddialarına dayanabileceği; hükmün uygulanabilmesi için, markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bir işaret için hak elde edilmiş olması; belirtilen işaretin, sahibine, daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını vermesi, yani tescil başvurusu yapılan marka ile itiraz edenin iddialarına mesnet işaretin aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olmasının gerektiği; tescilsiz bir işaret üzerinde bir hakkın doğması ve korunması için, o işaretin kullanım sonucu hukuken korunan bir ekonomik değer kazanmış olmasının gerektiği; başvuruya konu işareti içeren bir ticaret unvanının varlığının, tek başına, başvurunun 556 sayılı KHK md.8/3 hükmü bağlamında reddi için yeterli olmadığı; söz konusu ibarenin ticaret sırasında markasal olarak da kullanılmasının da gerektiği; somut uyuşmazlık bakımından eşantiyon niteliğinde emtia, menü, sosyal medya hesapları ve reklam materyallerinde kullanıma ilişkin delil sunulduğu, ancak söz konusu delillerin; fatura, fuar katılım belgesi, gümrük belgesi gibi resmi evraklarla desteklenmedikçe, 556 sayılı KHK m.8/3 kapsamında bir kullanımın gerçekleştiğinden söz edilemeyeceği ve benzeri hususları ileri sürerek, davaya konu edilen Kurum kararının yerinde olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Mahkememizce, 26/03/2019 tarih ve 2017/367 E. 2019/181 K. sayılı karar ile; davacı tarafça, dava konusu marka başvurusu ile benzer olan “… … RESTAURANT Şekil” ibaresinin, dava konusu başvuru tarihinden önce, Haziran 2016 tarihinden itibaren, 556 Sayılı KHK’nın ilgili hükümleri çerçevesinde, 43.sınıfın “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” alt sınıfı ile sınırlı olacak şekilde, 556 sayılı KHK’nın belirlemiş olduğu amaç dahilinde, işlevine uygun, yani ticari hayatın içinde, markanın fonksiyonlarının yerine getirilmesi için kullanıldığı ve bu alt sınıf özelinde, “… … RESTAURANT şekil” ibaresi üzerinde gerçek hak sahibi olduğu, diğer taraftan davacının “… … RESTAURANT ” ibaresinin ticaret ünvanında asıl unsur olarak yer aldığı, davacı şirketin ana sözleşmesinde belirtilen faaliyet alanları ile davaya konu” …” ibareli marka başvurusunun 43.sınıfta yer alan tüm mal ve hizmet alt grupları arasında bir ayniyet/benzerlik bulunduğu , sonuç olarak dava konusu YİDK kararının dava konusu başvuru kapsamında yer alan 43. sınıf yönünden ve dava konusu markanın anılan sınıf yönünden hükümsüzlük koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulü ile YİDK’nın 16/09/2017 tarih … sayılı kararının 43. sınıf yönünden iptaline, dava konusu marka henüz tescil edilmediğinden hükümsüzlük konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Karara karşı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Ankara BAM 20. HD’nin 09/04/2021 tarih 2019/1337 E. 2021/523 K. sayılı ilamıyla;
”Dava, YİDK iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Hukuk Genel Kurulu’nun 02.11.2011 gün, 2011/11–567 esas, 2011/676 karar ve 14.11.2012 gün, 2012/11–417 esas, 2012/791 karar, 14.01.2015 gün, 2013/11-1316 esas, 2015/34 karar, 01.04.2015 gün, 2013/11-1572 esas, 2015/1133 karar ve 12.04.2017 gün, 2017/11-74 esas, 2017/728 karar sayılı ilamlarında da benimsendiği üzere, mahkemece gerektiğinde hükmün eki niteliğinde kroki ve şekillere, kararın ekinde yer verilebilir ise de, hükmün gerekçe kısmında, HMK.’nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesi ve Anayasa’nın 141. maddesi hükümlerine uygun düşmeyecek biçimde şekillere yer verilmesi, davadan davalar doğmasına, tarafların yeniden uyuşmazlığa düşmelerine, infazda tereddüde neden olunmasına yol açabilecektir. Renk, boyut ve diğer özelliklerinden yoksun bir şekilde markaların ve tasarımların gerekçeli karara eksik yansıtılmaları yanıltıcı sonuçlara neden olabilecektir. Somut uyuşmazlıkta da mahkeme kararının gerekçe kısmında davacının itirazına mesnet markasına ilişkin görünümlere yer verilmiş olması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine uygun bulunmadığından, Dairemizce hükmün kaldırılması gerekmiştir. Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle HMK.’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. İstinaf kararının neden ve şekline göre, davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.” gerekçesiyle, ”davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 26/03/2019 gün ve 2017/367 E. 2019/181 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA; dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE, davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekilinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına…” şeklinde karar verilmiş dava mahkememizin 2021/217 E. Sırasına kaydedilmiştir.
GEREKÇE:
Toplanan delillere, alınan bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre;
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davalı asil tarafından 2016/83164 no’lu … ibaresinin, 29.sınıf, 30.sınıfta ve 43. sınıfta yer alan hizmetlerde tescil edilmesi üzere tescil başvurusunda bulunulduğu, marka başvurusunun Resmi Marka Bülteni’nde yayınlanmasına karar verildiği; marka başvurusu yayınına davacı şirket tarafından itiraz edildiği; ilgili itirazın, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan inceleme sonucunda reddine karar verildiği, bu kararın yeniden incelenmesi amacıyla davacı şirket tarafından TPE YİDK’ya itiraz edildiği ve bu itiraz incelenmesi neticesinde YİDK’nın 16.09.2017 tarih ve … Sayılı kararı ile; “556 s. KHK Madde 8/3 uyarınca “Tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenen marka, aşağıdaki hallerde tescil edilmez. a) Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş ise, b) Belirtilen işaret, sahibine daha sonraki bir markanın kullanımı yasaklama hakkını veriyorsa. “556 sayılı KHK madde 8/3’e göre, itiraza gerekçe olarak gösterilen işaret üzerindeki hakkın, itiraz edilen markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden veya bu başvuruya ait rüçhan tarihinden önce doğmuş olması gerekir. Mülga 551 Sayılı Markalar Kanunu, 15/2 maddesinde, bir marka üzerinde ilk defa kullanım suretiyle hak kazanmak için, “fiilen ihdas ve istimal” ve “piyasada maruf hale getirme” şartlarını aranmaktaydı. 556 sayılı KHK’da “piyasada maruf hale getirme şartından söz edilmese de bu şartın “zımnen” 8/3 maddesi hükmünde yer aldığını kabul etmek gerekir. Buna göre, tescilsiz bir işaret üzerinde bir hakkın doğması ve korunması için, o işarete -kullanım yoluyla- hukuken korunması gereken bir ekonomik değer kazandırmak gerekir. Bu ise işaretin “asgari bilinirlik düzeyi”ne ulaşması ile mümkündür. Asgari bilinirlikten anlaşılması gereken, işaretin kullanım sonucunda belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinir hale gelmesidir. Kanuna ve usulüne uygun olarak seçilmiş ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkı tekel olarak sahibine/tacire aittir. Bu hakkın uygulama sınırları gerçek kişi tacirlerin unvanları bakımından tescil edildikleri sicil dairesi, tüzel kişi unvanları açısından ise bütün Türkiye’dir. Ticaret unvanının tescili ile elde edilmiş olan bu tekel hakkı, tek başına 8/3 maddesi gereğince bir markanın tescilini engelleme hakkı vermemektedir. Unvanın ticaret sırasında kullanılıyor olması da gerekir. Nitekim Hukuk Genel Kurulu, 27/02/2002 tarihli E. 2002/11-62, K. 2002/115 sayılı MNG kararında, 8/3 maddesi hükmünü yorumlarken; “…. Davalı bu işareti ayırt edici birtakım sözlerle birlikte unvanında kullandığı için, bu kullanım davalıya üstün hak sağlamamıştır. Davacının itiraz hakkının geçerli olması için, tescilsiz işaretin ticaret sırasında kullanılmış olması gerekir….” diyerek ticaret sırasında kullanım koşulunu açıkça belirtmiştir. İncelemede, “Magnet, Mendil, Şekerlik, Kartvizit, Paket Seti Örnekleri, Menüden Sayfa Örnekleri, Sosyal Medya Hesapları ve Mecmualarda Yer Alan Reklam Örnekleri, Bilboard İlanları Örnekleri, El Insert İlanları Örnekleri”nin delil olarak sunulmuş olduğu tespit edilmiştir. Yapılan değerlendirmede, itiraz dilekçesinde tarih bilgisi de içeren resmi kaynaklı deliller (Örn: faturalar, fuar katılım belgeleri vs.) gibi güçlü deliller sunulmamış olduğu, sunulan belgelerin eskiye dayalı kullanım iddiasını ispat açısından yetersiz olduğu, ticaret unvanı olarak kullanımın da tek başına tescil engeli sağlamayacağı kanaatine varıldığından bu itirazın da tüm gerekçeleri bakımından reddi gerekmiştir.” şeklinde karar tesis edildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 26/09/2017 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 13/10/2017 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından 556 sayılı KHK 8/3 ve 8/5 maddesi kapsamında yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının 43. sınıf yönünden yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu 2016/83164 kod numaralı … ibaresinin 29, 30. ve 43 sınıfta yer alan “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Süt ve süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez.Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” mal ve hizmetler yönünden marka tescil başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.
Davacı şirketin kullanımının … … RESTAURANT Şekil şeklinde olduğu anlaşılmıştır.
556 Sayılı KHK md.8/3 kapsamında; davacının marka üzerinde hak sahibi olduğu iddiasının kabul edilebilmesi için, davaya konu edilen marka başvuru tarihinden önce, bizzat davacı şirket tarafından gerçekleştirilen markasal bir kullanımın bulunması gerekmektedir.
Söz konusu olan bu kullanım: “markanın tescil edildiği amaç dahilinde, işlevine uygun, yani ticari hayatın içinde, markanın fonksiyonlarının yerine getirilmesi için kullanım”dır. Ancak 556 sayılı KHK m.8/3 ile kast edilen husus, öncelik hakkının işareti ilk defa alelade bir şekilde kullanan kişiye ait olması demek değildir. Tek başına bir tanıtıcı işaretin ihdas edilmesi veya küçük çaplı ticari ilişkilerde kullanılması, o işareti ihdas edene üstün bir hak vermemelidir.
Keza yine 556 sayılı KHK m.8/3 anlamında aranan ayırt edicilik, markasal etki doğurmayan veya oldukça sınırlı bir kitle için doğuran kullanımlar değil, tescilsiz işaretin ticari anlamda kullanılması suretiyle, ilgili piyasada bilinir hale gelmesi ve o işareti ihdas edenle birlikte tanınır olması biçiminde anlaşılmalıdır.
Ne var ki, 556 sayılı KHK m.8/3 kapsamında bahsedilen ilgili piyasada bilinir/maruf olma durumu ile 556 sayılı KHK m.8/4 kapsamındaki tanınmışlık olgusu ile karıştırılmamalıdır. İlk kullanma suretiyle marka hakkının doğumunu sağlayan ve bu nedenle 556 sayılı KHK m.8/3’nde temel alınan markasal etki doğuracak şekilde bir bilinirlik, markanın üzerine konulduğu emtianın hitap ettiği alıcı kitlesi tarafından tanınmaya başlamış olması, belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinmesi biçiminde anlaşılmalıdır.
Davaya konu marka başvurusu tarihi 19.10.2016’dır.
Dosya içerisinde yer alan bilgi ve belgelerin tetkikinde, davacı şirketin, Ankara Ticaret Odası’na kayıt tarihinin 11.02.2016 olduğu; 01.03.2016 başlangıç tarihli bir kira sözleşmesine taraf olduğu; bu kira sözleşmesinde, … … ibaresi altında, 43.sınıfa dahil olan hizmetleri de vereceği hususunun da belirtildiği; 24.03.2016 tarihli ve CL12016000001914 numaralı satış faturası ile restaurant ile ilgili olduğu kanısına varılan çeşitli malzeme ve demirbaşları aldığı; Nisan 2016 tarihi itibariyle şirket adına alınan araç ve kiralanan yer ile ilgili sigorta işlemlerini gerçekleştirdiği görülmektedir.
Davacı şirket ile ilgili basında yer alan reklam ve haber suretlerine ilişkin içeriğin tetkik edilmesinde davacı şirketin, aktif olarak Mayıs 2016 tarihinden itibaren faaliyetlerine başladığı görülmektedir.
Yine davacı şirketin … … RESTAURANT ve şekil ibareli işaret ile ilgili reklamları, Haziran 2016 tarihinden itibaren vermeye başladığı; Temmuz, Ağutos, Eylül, Ekim 2016 tarihlerinde de farklı dergilerde, … … RESTAURANT şekil ibaresinin yer aldığı reklamların verilmiş olduğu, özellikle geniş tüketici kitlelerine hitap eden sektör dergilerine verildiği görülen önceki tarihli reklamların, dava konusu ibarenin davacı yan tarafından kullanımlarını gösterir deliller olduğu görülmektedir.
Her ne kadar üzerinde herhangi bir tarih yer almasa da, davacının faaliyet alanı ile ilgili olarak … … RESTAURANT ve şekil işaretinin üzerinde yer aldığı ıslak mendil, menü, tabela ve benzeri emtiayı da kullandığı, yine 43.sınıfta yer alan hizmetlerin verilmiş olduğu mekanda, aynı işaretin markasal olacak şekilde kullanıldığı görülmektedir.
Davalı tarafça sunulan deliller incelendiğinde; davalı şahıs ile ilgili olduğu anlaşılan üç sayfalık internet sayfası çıktısından ibaret olduğunu, Bu çıktıların tetkikinde, marka başvurusu sahibi şahsın; sağlıklı beslenme hususunda faaliyet gösteren bir doktor olduğu ve ilgili çıktılarda, sağlıklı yaşam, beslenme terapisi ve benzeri tıbbi uygulamaların, Dr. … Sağlıklı Yaşam Merkezi olarak tanımlanan mekanda icra edilmekte olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı şirketin, … … RESTAURANT Şekil şeklindeki kullanımını, Haziran 2016 tarihinden itibaren, 556 Sayılı KHK’nın ilgili hükümleri çerçevesinde, 43.sınıfın “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” alt sınıfı ile sınırlı olacak şekilde, 556 Sayılı KHK’nın belirlemiş olduğu amaç dahilinde, işlevine uygun, yani ticari hayatın içinde, markanın fonksiyonlarının yerine getirilmesi için kullanıldığı ve bu alt sınıf özelinde, … … RESTAURANT şekil ibaresi üzerinde gerçek hak sahibi olarak addedilebileceği kabul edilmiştir.
556 Sayılı KHK md.8/3 kapsamında bir hak sahipliği durumunun bulunması, davaya konu marka başvurusu tescilinin önüne geçilebilmesi ve bu anlamda davaya konu TÜRKPATENT YİDK kararının iptali ve tescil edildi ise ilgili markanın hükümsüzlüğü için yeterli değildir. Aynı zamanda, bu işaretler arasında, 556 Sayılı KHK md.7/1b anlamında bir ayniyet ve/veya md.8/1-b anlamında, halk nezdinde karışıklığa neden olacak derecede bir benzerliğin bulunmasını da gerektirmektedir.
Davaya konu marka başvurusu ve davacı tarafından kullanılagelen işaret bu açılardan değerlendirildiğinde:
Davalı marka başvurusu herhangi bir şekil unsuru içermeyen, düz bir yazı karakteri ile oluşturulmuş ve birbirine bitişik nizamda oluşturulmuş … ibaresinden oluşmakta iken, davacı tarafından kullanılan işaret, … … RESTAURANT ve şekil ibarelerinden oluşmaktadır.
Gerek TÜRKPATENT tarafından belirlenen marka karar kriterleri ve gerekse Yargıtay tarafından yerleşik hale gelen içtihatlarla birlikte değerlendirildiğinde, kelime ve şekilden oluşan marka başvurularında, markanın ayırt edici unsuru açısından yapılan değerlendirmede öncelik, markanın kelime unsurundadır. Bu açılardan değerlendirildiğinde, davacı tarafından kullanılan işarette yer alan kelime unsuru; … … RESTAURANT ibarelerinden oluşmaktadır. Restaurant ibaresinin, 43.sınıftaki “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” alt sınıfında, herhangi bir ayırt ediciliğinin bulunmadığı; bu anlamda, ilgili ibarenin ne tek başına ve ne de bir bütün olarak bahse konu işarete herhangi bir ayırt edicilik katmayacağı, davaya konu işaretler arasında md.7/1-b anlamında bir ayniyet bulunmasa da, 43.sınıfta yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” açısından, 8/1-b anlamında halk nezdinde karışıklığa neden olacak derecede bir benzerlik bulunduğu anlaşılmaktadır. .
Davaya konu TÜRKPATENT YİDK kararının, davacı tarafın, 556 Sayılı KHK 8/3 kapsamında, 43.sınıfta yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” açısından, gerçek hak sahipliğinin bulunması nedeniyle ve sadece bu alt sınıf yönünden iptali koşullarının oluştuğu ve yine bahse konu marka başvurusu tescil edildi ise, 43.sınıfta yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” açısından hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu kabul edilmiştir.
556 Sayılı KHK maddesi 8/5: “Tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir sınai mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.” hükmünü havidir.
Markanın hükümsüzlüğü hallerinin düzenlendiği 42. maddenin “b” bendinin, 8.maddeye yaptığı atıf ile birlikte değerlendirildiğinde, bu husus da, aynı zamanda markanın hükümsüzlüğü için bir gerekçe olarak ileri sürülebilecektir.
Bu hüküm kapsamında yer alan “herhangi bir sınai mülkiyet hakkı” ibaresinin kapsamına markalar dışında, ticaret unvanları gibi ayırt edici işaretler üzerindeki hakların da gireceği düşünülmektedir.
Mal ve hizmetin kökenini gösterme esasen markaların görevidir. Ancak bazı durumlarda ticaret unvanı kullanımının markasal bir etki doğurması da mümkündür. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 12.12.2007 tarih ve 2007/11-965E., 2007/961K. sayılı kararı ve emsal niteliğindeki diğer kararları ile de sabit olduğu üzere, özellikle “hizmet” piyasasında, hizmet alacak olan tüketicilerin doğrudan hizmeti sunan firma ile ilişki içerisine girmeleri ve ayrıca tacirlerin ticaret unvanlarını işletmenin görülebilecek bir yerine okunaklı şekilde yazma yükümlülükleri (TTK. m. 39/2) göz önüne alındığında, hizmet sunan tacirler açısından ticaret unvanının sunulan hizmetin kökenini gösterme işlevinin de olduğunu kabul etmek gereklidir.
Davacı şirkete ait ticaret unvanı: “… … RESTAURANT GIDA SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ” şeklinde olduğu görülmektedir.
Bu ticaret unvanı içerisinde yer alan … … RESTAURANT ibaresinin, bahse konu ticaret unvanının çekirdek unsuru olduğu, Ticaret unvanında yer alan “Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi” ibarelerinin o sektörde faaliyet gösteren tüm şahıslar tarafından kullanılabilecek tali/yan unsur niteliğini haiz olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının, ticaret unvanının çekirdek unsuru olan … … RESTAURANT ibaresini, yiyecek içecek hizmetlerini sunduğu mekanın dış cephesinde, reklamlarda, hizmet konusuna giren çeşitli ürünler üzerinde (örneğin ıslak mendil, menü v.s.), tabelalarda, fiş ve faturalar üzerinde markasal olacak şekilde kullanmakta olduğu görülmektedir.
556 Sayılı KHK md.8/5 anlamında, tescilli unvanın tescil kapsamında gösterilmiş olan tüm faaliyet alanlarında unvansal bir hak kazanılmış olacaktır. Zira tescilli unvan hakkı, unvanın tescilli olduğu tüm sektörlerde doğmaktadır.
Dolayısıyla, ticaret unvanı kapsamında hizmet sektörü gibi, unvan olarak kullanılsa dahi markasal etkinin doğacağı faaliyet konuları bulunmakta ise, bu sektörlerde fiili bir kullanım olmasa dahi, 556 KHK md.8/5 anlamında, sonraki markaya itiraz hakkı kazanılmış olur. Nitekim Yargıtay 11. HD 2016/5347E – 2017/7319K sayı ve 18/12/2017 tarihli bozma ilamına konu benzer bir uyuşmazlıkta da bu husus açıkça vurgulanmıştır.
Bir diğer ifadeyle, 556 Sayılı KHK md.8/3’de ifadesini bulan hak, kullanımla kazanılmakta iken, md.8/5 hükmünde ifade edilen hak, tescille doğmaktadır. Markasal etkinin doğumu için markasal kullanım gerekmediği sektörlerde de, unvan hakkının kazanılmış olması yeterli görülmelidir.
Tescilli unvana dayalı olarak, marka tesciline yapılan itirazda da mal/hizmet ve sektör benzerliği aranması gerekecektir. Yargıtay’ın pek çok kararında faaliyet sahalarının benzerliğini aradığı gözlemlenmektedir.
Davacı şirketin, Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlanmış ana sözleşmesinin tetkikinde,
Amaç ve Konu Başlıklı 3. maddesinin 1 no’lu bendinde: “Her türlü tabldot yemek üretim ve satışı, üretilen yemeklerin servis hizmeti, pazarlama ve dağıtımını yapmak; gerçek ve tüzel işletmelerin yemekli toplantılarının organizasyonunu yapmak; yemek üretim tesisleri kurmak, kurulu olanları devralmak”;
2 no’lu bendinde: “Her türlü restoran, cafe, lokanta gibi gıda satışının yapılabileceği tesisleri kurmak; işletmek, kiralamak, kiraya vermek ve bu gibi yerlerin rezervasyon ve organizasyon işlerini yapmak”;
3 no’lu bendinde: “Turizme yönelik otel, motel, bar, pansiyon, kamping, tatil köyleri, apart oteller, yeme içme tesisleri, eğlence yerleri kurmak, işletmek, işletmeye vermek, bu yerleri satın almak, satmak, kiralamak, kiraya vermek”;
4 no’lu bendinde: “Her türlü bilardo salonu, kahvehane, kafe, çay bahçeleri açmak, kiralamak, kiraya vermek ve işletmesini yapmak”;
5 no’lu bendinde: “Her türlü gıda maddeleri, yaş ve kuru meyveler, kuru yemiş ile sebzeler, tütün, zeytin, fındık, ceviz, kuru üzüm, çay, kahve, baharat ve her nevi hububat ürünlerinin, bakliyatların, maden suları, mineralli sular, memba suları, her nevi içecek mamullerini üretmek, ithalat, ihracatını yapmak, satın almak, toptan ve perakende olarak ticaretini yapmak, bu konuda taahhütlere girmek”;
6 no’lu bendinde: “Her türlü un ve undan mamüller, gıda ve gıda maddeleri, baklagiller, tarım ürünleri, hayvansal ve bitkisel yağlar, et ve etten mamul ürünler, şeker ve şekerden mamül ürünlerin üretimi, alım-satımı, pazarlaması, ithal ve ihracatını yapmak, her türlü meyve, sebze ve tarımsal ve hayvansal ürünlerin üretilmesi, işletilmesi, kurutulması için tesisler kurmak, kurdurmak, işletmek, işlettirmek, kiralamak veya bunları kiraya vermek”;
7 no’lu bendinde: “Her türlü konserve ve hazır gıda ve yemeklerin, salçaların, konservecilikte kullanılan kimyevi katkı maddelerinin ve sanayi yolu ile elde edilmiş dondurulmuş, kurutulmuş, su haline getirilmiş, öğütülmüş çeşitli meyve ve sebzelerin, etlerin, hayvani yağların, un, nişasta ve bilumum gıda maddelerinin alım, satımını ve pazarlamasını, ithalat ve ihracatını yapmak”;
8 no’lu bendinde: “Konusu ile ilgili deniz ve deniz ürünlerinin, süt ve süt ürünlerinin üretimini yapmak, entegre tesislerini kurmak, işletmek, toptan ve perakende alımı ve satımını, ithalat ve ihracatını yapmak”;
14 no’lu bendinde: “Konusuyla ilgili olarak süt, bal, yumurta, yün, tüy vb. hayvan ürünlerinin üretimini yapmak, bunlara ait tesis, laboratuar, çiftlikler kurmak, kiralamak, kiraya vermek, ithalat, ihracatını yapmak”;
16 no’lu bendinde: “Türkiye’nin iç ve dış turizm potansiyelinin gelişmesi ve mevcut kaynakların daha verimli bir şekilde işletilmesi ile turistlerin dinlenme, eğlence ve diğer ihtiyaçlarının karşılanması konularında hizmet vermek turizm amaçlı yat, kotra ile tüm hava, kara, deniz araçlarını satın almak, kiralamak, kiraya vermek,…tatil köyü, otel, motel, kamp, kampingler, plaj büfe, mokamplar, termal, turistik eğlence yerleri, lokanta, gazino, restoran gibi her nevi turistik tesisler açmak, tesis etmek, kiralamak, yurt içi ve yurt dışı yerli ve yabancı sermayeli gerçekk ya da tüzel kişilere kiraya vermek,…”
17 no’lu bentte: “Turistik oteller, moteller, kamp yerleri tatil köyleri tesis ve inşa etmek, satın almak, üçüncü kişilere kiralamak veya bunlardan kiralık almak, turistik işletmeyle ilgili ayni şahsi haklar kabul etmek, turizm işletmeciliği yapmak”;
18 no’lu bendinde: “Turizm sahasında veya turistik otel, motel, kamp yerleri, tatil köyleri gibi tesisler dahilinde yiyecek içecek servisleri, lokanta, bar, pastane, gazino, diskotek ve benzeri işyerlerini doğrudan veya kiralamak suretiyle işletmeye açmak, işletmek” ve benzeri faaliyetleri yürütebileceği açık şekilde belirtilmiş durumdadır.
Davacının şirket ana sözleşmesinde yer alan faaliyet alanları ile davaya konu 2016/83164 no’lu … ibareli marka başvurusunun 43.sınıfta yer alan tüm mal ve hizmet alt grupları arasında bir ayniyet/benzerlik bulunduğu kabul edilmiştir.
556 Sayılı KHK 8/5 çerçevesinde, davaya konu marka başvurusunun 43. sınıfın tüm alt sınıflardaki tescil talebinin reddi ve bu anlamda, davaya konu edilen TÜRKPATENT YİDK’nın 16.09.2017 tarih ve … sayılı kararının 43.sınıfta yer alan tüm alt sınıflarda iptaline, davaya konu 2016/83164 sayılı marka başvurusu henüz tescil edilmediğinden hükümsüzlük konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş, açıklanan nedenlerle aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-YİDK iptal talebi yönünden davanın kabulü ile
TPE YİDK nın 16/09/2017 tarih … sayılı kararının 43 sınıf yönünden iptaline,
Dava konusu marka henüz tescil edilmediğinden hükümsüzlük konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.168,60-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından yargılama giderinin davalılar üzerinde bırakılmasına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 21/12/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 67,40-TL
GİDER AVANSI :2.101,20-TL
TOPLAM :2.168,60-TL