Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/214 E. 2021/449 K. 21.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/214
KARAR NO : 2021/449
ASIL DAVA : Markaya ve Endüstriyel Tasarım Belgesine Tecavüzün Tespiti,
KARŞI DAVA : Endüstriyel Tasarımın Hükümsüzlüğü

ASIL DAVA TARİHİ : 27/11/2015
KARŞI DAVA : 28/12/2015

KARAR TARİHİ : 21/12/2021
YAZILDIĞI TARİH : 28/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan asıl dava yönünden markaya ve endüstriyel tasarım belgesine tecavüzün tespiti, men’i, ref’i, maddi ve manevi tazminat, karşı dava yönünden endüstriyel tasarımın hükümsüzüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı/karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … Şirketler Grubu’nun kuruluşunun 1989 yılına dayanmakta olduğunu, toptan, perakende ve şubeleşerek kuruyemiş, gıda alanlarında faaliyet gösterdiğini, müvekkili … …’nın temellerini 2003 yılında atarak hızla şubeleşmeye başladığını, kahve zinciri markası olan … …’nın 2014 sonu itibariyle 11 şubeye ulaştığını, davalı tarafın “… …” isimli işyerinde Ankara 3. FSHHM’nin … D. iş sayılı dosyasında bilirkişi marifetiyle yapılan inceleme sonucunda davalı işyerinde kullanılan avize ve aydınlatmaların müvekkili şirketin tescilli tasarımları ile aynı olduğunun açıkça tespit edildiğini, ilgili delil tespiti istemi kapsamında söz konusu işyerinde kullanılan “… …” markasının müvekkilinin logosuna benzer şekilde kullanıldığının tespit edildiğini, bu benzer kullanımın ortalama tüketicilerin iki markayı karıştırmasına ve iltibas yaratmaya elverişli olduğunu, bu durumun haksız rekabet oluşturduğunu, davalının müvekkili markasına benzer şekilde kullandığı markayı işyeri tabelasında, işyerinin bahçe kısmının cam çerçevesinde, tabak, ıslak mendil, pasta kutusu, amerikan servisi, menü, poğaça kağıt poşeti ile çalışanların kıyafeti üzerinde kullanıldığını, bu durumun bilirkişi tarafından tespit edildiğini, söz konusu kullanımın müvekkili markasıyla görsel, işitsel ve anlamsal olarak aynı olduğunu, aynı hizmet sınıfında (43. Sınıf) kullanıldığını, markaların harf şekillerinin, puntoların aynı olduğunu, markalarda öne çıkan unsurlar bakımından müvekkili logosunun taklit edildiğinin bilirkişi raporunda tespit edildiğini, müvekkili şirketin tasarımlarının TPE nezdinde daha önceden tescilli olduğunu, davalının söz konusu tasarımları müvekkilinin rızası olmadan kullanmasının hukuka aykırılık teşkil ettiğini ve tescilli bir hakka tecavüz edildiğini, gerek markanın taklit edilmesi suretiyle gerekse mağaza içi tasarımların taklidi ile tüketicilerin yanıltıldığını ve müvekkilinin haksız rekabete uğradığını, müvekkilinin maddi manevi emeği sonucu oluşturduğu marka ve tasarımların hukuk dışı kullanımlarla zarar gördüğünü, imajının zedelendiğini, müvekkilinin zararının da giderilmesi gerektiğini iddia ederek davalının tasarım ve marka haklarına tecavüz eylemlerinin durdurulmasına, mağazada kullanılan tasarımların değiştirilmesine, … … ibaresinin kullanıldığı tüm ürünlerin toplatılmasına, sökülmesine, değiştirilmesine, 1.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı karşı davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin marka ibaresinin esas unsurunun “…” tali unsurunun ise “…” olduğunu, davacı markanın ise esaslı unsurunun “…” yardımcı unsurunun ise “…” olduğunu, markaların esas unsurları incelendiğinde her iki marka arasında ortalama tüketici nezdinde iltibasa neden olacak herhangi bir benzerliğin mümkün olmadığını, … kelimesinin harcı alem bir kelime olduğunu, kişi veya kişilere ya da kuruluşlara özgülenmesinin mümkün olmadığını, herkes tarafından kullanılan topluma mal olmuş bir terim olduğunu, müvekkilinin yine yardımcı unsur olarak “…” sloganını kullandığını, markalarda yer alan “…” ibaresinin yiyecek-içecek sektöründe sıkça kullanılan ve kafenin tanımlayıcı özelliğini oluşturan ürün satış ağırlığının kahve olduğunu vurgulayan bir ibare olduğunu, davalı şirkete ait markanın oval şekil içerisinde kahverengi taban üstüne beyaz renk ile yazılmış “… …” yazısından oluştuğunu, -‘K’ harfinin büyük ‘AHVECİ’ ibaresinin küçük yazıldığını, “…” kelimesinin de küçük yazıldığını ve “…” ibaresinin italik olduğunu, yine “A” harfinin üzerinde duman işareti olduğunu, davacı şirkete ait marka örnekleri incelendiğinde davacının markanın yazım şekli, yazım stili, renk uyumları, taban ve yazı renk farklılığı, yazım karakter büyüklüğü, duman işaretinin çıkış noktasının farklılığı olduğunu, tabelaların duruşlarının, renk uyumlarının, modellerinin birbirine benzemediğini, kahve sektöründe faaliyet gösteren bir firmanın kahve dumanını kullanmasının doğal olduğunu, … adı altında birçok firma olduğunu, kahve sektörünü tanımlamak için bu ibarenin markalarda kullanılmakta olduğunu, bir gerçek veya tüzel kişinin münhasır alanına özgülenemeyeceğini ve bir kişinin tekeline bırakılamayacağını, kahve sözcüğünün markalarda tali unsur olduğunu, yanına gelen ek veya kelime markasının asli unsur olduğunu, bu kapsamda “…” ibaresinin karşılaştırma dışında bırakılması gerektiğini, … isminin işletme sahibinin soyadı olduğunu ve soyadının işletme isminde bulunmasının ticari örf ve adet bakımından yaygın bir uygulama olduğunu, bu ismin kullanımının haksız rekabet yaratmak amacı ile yapılmadığını, avize tasarımına ilişkin benzerlik ve taklit iddiası hususunda söz konusu benzerlik ve taklit iddiasının kabulü anlamına gelmemek kaydıyla TPE nezdinde … firması adına kayıtlı tescilli tasarımın yenilik ve özgünlük içermemesi sebebiyle iptal başvurusu yapılacağını, davacı ve davalı firmaların kullanmış olduğu avize tasarımının kişi veya kişilere özgülenmesinin mümkün olmadığını, Selçuklu mimarisinin önemli unsurlarını taşıdığını bu sebeple hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek asıl davanın reddine, tecavüzün mevcut olmadığının tespitine, karşı dava olarak harcı alem olmuş kişi ve/veya kurumlara özgülenmesi mümkün olmayan … teriminin ve Selçuklu mimarisine ait olduğu herkesçe malum olan sarı-mavi-kırmızı avize tasarımlarının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Mahkememizce, 16/04/2019 tarih 2015/452 Esas 2019/220 K. sayılı karar ile; iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, asıl davanın kısmen kabulü ile davalı kullanımlarının (tabela peçete poşet iş yerinin bahçe kısmının cam çerçevesinde, tabak, ıslak mendil, pasta kutusu, amerikan servis, toz şeker ambalajı, çalışanların kıyafeti üzerinde, menü ve poğaça kağıt poşeti vs) davacının tescilli marka hakkından doğan haklarını ihlal ettiği ve yine ışıklandırmada kullandığı avizelerin davacının tescilli 2014/00031-1, 3 sayılı tasarımlarından doğan haklarını ihlal ettiğinin tesipti ile markaya ve tasarıma tecavüzün men ve refine, tecavüzün maddi sonuçlarıın ortadan kaldırılmasına, marka ve tasarıma tecavüz teşkil eden her türlü kullanımın önlenmesine, silinmesi ve değiştirilmesi mümkün olanların değiştirilmesine ve silinmesine, silinmesi ve değiştirilmesi mümkün olmayanların imhasına, markaya ve tasarıma tecavüz teşkil eden ürünlerin ticari amaçla bulunduruldukları her yerde el konulmasına, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı- karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Ankara BAM 20. HD’nin 20/04/2021 tarih 2019/1439 E. 2021/579 K. sayılı ilamıyla;
”Asıl dava, davalının tasarım ve marka haklarına tecavüz eylemlerinin durdurulması, maddi ve manevi tazminat istemine, karşı dava marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Hukuk Genel Kurulu’nun 02.11.2011 gün 2011/11–567E.- 2011/676K, 14.11.2012 gün 2012/11–417 E.- 2012/791K., 14.01.2015 gün 2013/11-1316E.- 2015/34K., 01.04.2015 gün 2013/11-1572 E.- 2015/1133 K., 12.04.2017 gün 2017/11-74E.- 2017/728K. ve 11.HD 30/06/2014 gün 2014/6427 E- 2014/12462K. sayılı ilamlarında da benimsendiği üzere, mahkemece gerektiğinde hükmün eki niteliğinde kroki ve şekillere, kararın ekinde yer verilebilir ise de, hükmün gerekçe kısmında, HMK.’nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesi ve Anayasa’nın 141. maddesi hükümlerine uygun düşmeyecek biçimde şekillere yer verilmesi, davadan davalar doğmasına, tarafların yeniden uyuşmazlığa düşmelerine, infazda tereddüde neden olunmasına yol açabilecektir. Renk, boyut ve diğer özelliklerinden yoksun bir şekilde markaların ve tasarımların gerekçeli karara eksik yansıtılmaları yanıltıcı sonuçlara neden olabilecektir. Somut uyuşmazlıkta da mahkeme kararının gerekçe kısmında dava konusu markalara ilişkin görünümlere yer verilmiş olması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine uygun bulunmadığından, Dairemizce hükmün kaldırılması gerekmiştir. Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle HMK.’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. İstinaf kararının neden ve şekline göre, davalı-karşı davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.” gerekçesiyle, ”HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davalı-karşı davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 16/04/2019 tarih ve 2015/452 E. – 2019/220 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE, davalı-karşı davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına…” şeklinde karar verilmiş dava mahkememizin 2021/214 E. Sırasına kaydedilmiştir.
GEREKÇE:
Toplanan delillere, alınan bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre;
Ankara 3. FSHHM’nin … D. İş dosyasının tetkikinden; davacının talebi üzerine, davalının Mahmut esat Bozkurt Cad. No: 15 Kolej / ANKARA adresindeki “… …” unvanlı işyerine gidilerek tespit yapıldığı, yapılan tespit sonucu düzenlenen 30.09.2015 tarihli Bilirkişi Raporunda; … … Gıda İnşaat Temizlik Taahhüt Otomotiv Taşımacılık Turizm Sanayi ve Tic. Ltd. Şti.’nin 43. Sınıfa konu hizmetler ile işyerinde kullanılan tabela, işyerinin bahçe kısmının cam çerçevesi, tabak, ıslak mendil, pasta kutısı, amerikan servis, toz şeker ambalajı, çalışanların kıyafeti, menü ve poğaça kağıt poşeti üzerinde kullandığı markasının tespit isteyen adına 2006 08596 sayı ile 43. Sınıfta tescilli markası ile karıştırılma ihtimali yaratabilecek derecede benzer olduğu, tespit istenen tarafından kullanılan banko ile tespit isteyen adına 2014 00029/1 sayı ile tescilli banko tasarımının farklı görünüm özelliğine sahip olduğu, tespit istenen tarafından kullanılan oturma alanı/loca ile tespit isteyen adına 2014 00029/2 sayı ile tescilli oturma alanının farklı görünüm özelliğine sahip olduğu, tespit istenene ait mekanda kullanılan dolap tasarımı ile tespit isteyen adına 2014 00028/1, 2 sayı ile tescilli dolap tasarımının farklı görünüm özelliğine sahip olduğu, tespit istenene ait mekanda kullanılan aydınlatmalar ile tespit isteyen adına 2014 00031/1, 3 sayı ile tescili avize tasarımlarının aynı görünüm özellliğine sahip olduğu” yönünde görüş bildirildiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; asıl dava yönünden; davalı eylemlerinin davacının tescilli tasarımına ve marka hakkına tecavüz teşkil edip etmediği, haksız rekabet yaratıp yaratmadığı, tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı; karşı dava yönünden; 554 sayılı KHK 3,5,6,7,10 maddeleri ve mutlak yenilik kriterleri kapsamında inceleme yapılması, dava konusu tasarımın yeni ve ayırt edici olup olmadığı, hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9. maddesine göre;
a) Markanın tescil kapsamına giren aynı mal veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması,
b) Tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk üzerinde, işaret ile tescilli marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali olan herhangi bir işaretin kullanılması halinde marka sahibinin, izni alınmadan markasının kullanılmasının önlenmesini talep etme yetkisi bulunmaktadır.
556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 61. maddesine göre ise,
a) 9 uncu maddenin ihlali, marka hakkına tecavüz teşkil etmektedir.
Görüldüğü üzere 61. maddenin a bendine göre marka hakkına tecavüz sayılan hallerden biri de 9. maddenin ihlalidir. 9. maddenin kapsamına ise aynı veya benzer markaların aynı veya benzer mal veya hizmetlerde kullanılması girmektedir.
Bilindiği üzere, bir markanın sahibinin izni olmadan, başkası tarafından 556 sayılı KHK’ nin 9. maddesinin 1. fıkrasının a, b ve c bentlerinde öngörülen model ve 2. fıkrasında açıklandığı şekilde kullanılması marka hakkına tecavüzdür. Çünkü anılan KHK’ nin 61/a maddesinde tecavüz, 9. maddenin ihlâli olarak ifade edilmiştir. Diğer yandan kullanma ile neyin kastedildiği de 556 sayılı KHK’ nin 9/2. maddesinde gösterilmiştir. Anılan 9. maddenin II. fıkrasının d ve e bendinde;
d) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
e) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması…”
şeklinde tanımlanmaktadır.
Tecavüzün varlığına hükmedebilmek için; davacı markalarıyla davalının tescilsiz kullandığı işaretin ve bunların emtia ve hizmetlerinin aynı veya benzer bulunması ve bunun iltibasa yol açması zorunludur.
Bilindiği üzere karıştırmada asıl olan ortalama tüketicinin algılamasıdır. Tüketici her iki markayı her zaman aynı ânda görüp detaylarını karşılaştıramaz. Aynı biçimde, markada yer alan yardımcı unsurlar ile ve ayırım gücü az olan ifadeleri her zaman hatırında da tutamaz. O sadece, daha önce gördüğü, yararlandığı, satın aldığı ve denediği bir malın yahut hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine dayanarak hatırlayabildiği kadarıyla hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer mal ve hizmetlere ilişkin alışverişlerinde de aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü satın almak yahut hizmetten yararlanmak ister. Bu şekilde, genel olarak ürünün/hizmetin önemine göre çok fazla düşünmeden hareket ederken, tanıdığı, beğendiği ve bilinirliği ile güvenilirliği kanıtlanmış bir markayı seçerek, fazla zaman ayıramamaktan doğan bir takım olumsuzluklardan da kurtulmuş olduğunu ve markanın sağladığı garanti fonksiyonunun kolaylığından yararlandığını düşünür.
Dolayısıyla özellikle farklılığı gösteren noktalara değil de benzerliği sergileyen noktalara dikkat yoğunlaştırılarak ve kullanılan kelimelerin, o marka altında pazarlanan malın hitap ettiği kişilerin üzerindeki görsel etkisi değerlendirilerek yapılacak bir karşılaştırmada; davacı markasında bulunan ve onu benzerlerinden tefrikine yarayan esaslı unsur konumundaki ibarenin davalı ürününün sunuş biçiminde aynen kullanılması, davacı markası ile davalı ürünlerinin üzerinde bulunduğu belirlenen işaret arasında bağlantı kurulabilecek türden global bir baskı-algılama oluşturabilecek seviyede ise her ikisi de benzer kabul edilecektir.
Davacı markasının koruması kapsamında bulunan ürünler bakımından, bu ürünlerin alıcısı konumunda olan, işin uzmanları yahut çok dikkatli kişilerden oluşmayan, yargılama konusu ürünler hakkında normal olarak bilgi sahibi olabilecek, yeteri kadar dikkatli ve tedbirli, marka ve işareti aynı anda göz önünde bulunduramayan, bunları seyrek olarak karşılaştırma imkânına sahip bulunan ve aradığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan malların alıcısı konumundaki ortalama tüketici kitlesinden büyük bir kısmının, malların ekonomik önemine göre ayırabileceği alım süresi içerisinde, davacı markasını taşıyan ürünü almak isterken, davalının işaretini taşıyan malı satın alma olasılığı oldukça yüksektir. Çünkü, alıcıya sunulan davalı ürünlerinin taşıdığı kompozisyon, alıcının almayı düşündüğü malları simgeleyen davacıya ait kompozisyonun alıcının belleğinde bıraktığı görsel ve şekilsel izlenim ile aynı etkiyi doğurmaktadır. Alıcı davacı tarafından sunulan malı, satın almayı düşündüğü hizmet zannedebilecektir.
Hatta bu nedenle, malların alıcısı durumundaki bazı kişilerin, bu hizmetin davacıya ait yan bir işletme tarafından sunulduğu yahut davalıların bu hizmeti davacı tarafından verilen bir lisans anlaşmasına uygun olarak markayı kullanarak hizmet sunduğu düşüncesine kapılmaları ihtimali dahi yüksek seviyededir. Davalı ürünleri üzerinde bulunan işareti gören alıcıların, anılan işareti taşıyan davalı ürünlerini, davacının seri markalarından biri ile sunulan hizmet olduğu zannına/izlenimine kapılmaları durumu ortaya çıkabilir.
Bir eylemin Türk Ticaret Kanunu kapsamında haksız rekabet sayılabilmesi için gerekli şartları 54. maddede yapılan tanımdan çıkartmak mümkündür. Buna göre haksız rekabet eyleminin varlığı için üç unsurun kümülatif olarak bulunması gerekmektedir: İktisadî rekabet, iyi niyet kurallarına aykırılık ve kötüye kullanım. Haksız rekabetin varlığı için ilk şart, iktisadi hayatta gerçeklesen bir rekabet ortamının varlığıdır. Haksız rekabetin varlığına ilişkin ikinci şart objektif iyi niyet (dürüstlük) kurallarına aykırı bir davranıştır ki, bu kriter, haksız rekabet hukukunun özünü oluşturmaktadır. 54. maddede açıkça “aldatıcı hareket veya iyiniyet kurallarına aykırı diğer şekillerde” ifadesi kullanıldığından, aldatıcı hareketi iyiniyet kurallarına aykırı davranışların bir görünüm biçimi olarak nitelendirmek gerekmektedir.
Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabete ilişkin hükümlerinin uygulanması açısından varlığı gereken iyi niyet kurallarına aykırılık kriteri kaynağını Türk Medenî Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenmiş olan dürüstlük kuralından almaktadır. Bu iyiniyet kuralına aykırı hareketler iktisadi rekabetin kötüye kullanımıdır. Nitekim TTK’ nun 55. maddesi hükmüne göre; “Başkasının emtiası, iş mahsulleri, faaliyeti veya ticaret işletmesiyle iltibaslar meydana getirmeye çalışmak veya buna müsait bulunan tedbirlere başvurmak, hususiyle başkasının haklı olarak kullandığı ad, unvan, marka, işaret gibi tanıtma vasıtaları kullanmak veyahut iltibasa meydan veren malları, durumu bilerek veya bilmeyerek, satışa arzetmek veya şahsi ihtiyaçtan başka her ne sebeple olursa olsun elinde bulundurmak” iyiniyet kurallarına aykırı bir hareket tarzı olarak düzenlenmiştir.
Davalıların teknik bir zorunluluktan kaynaklanmadığı hâlde, kendi ürününün sunuş kompozisyonunu, birebir aynılığa yakın derecede, dış görünüş, dizayn, renk ve tertip tarzı itibariyle, davacı ürünlerinin sunuş biçimine yaklaştırması karışıklık yaratacağından ve ayrıca davalının, davacının bu markayı taşıyan ürünler için tüketiciler nezdinde tesis ettiği imaj, güven ve hatırlanırlık ile reklâm gücünden toplumun dikkatini çekmek ve satışlarını artırmak suretiyle haksız olarak istifade edip, onun mesai, çaba ve emeğinden hiç bir çaba harcamadan yararlanmayı sağlayıp, anılan imaj ve güvenin kendi ürünlerine devrini sağlayacağı bu eyleminin haksız iktisadi rekabete girişilmesi olarak nitelendirilmesi ve TTK’ nun 54. ve 55. maddelerinde tanımlanan haksız rekabet oluşturduğunun kabulü zorunludur.
Öte yandan, marka hakkına tecavüz oluşturan her eylem ayrıca haksız rekabet de oluşturmaktadır. Bu nedenle markanın garanti, reklâm ile mal veya hizmetlerin menşeini gösterme fonksiyonu dikkate alındığında, davacı markasını da taşıyan davacı hizmetini sunuş kompozisyonunun, davalılar tarafından dava konusu hizmet sınıfında kullanılması, davacının marka ve hizmet sunuş kompozisyonunun yarattığı güç ve etkileme alanının zamanla zayıflamasına ve tüketici gözünde hizmetin kaynağını belirtme fonksiyonunun zayıflamasına da neden olabilecektir. Yukarıda açıklanan “bağlantı kurma ihtimali” nedeniyle tüketici, bildiği güvendiği markayla üretim yapan davalı işletmesinin, davacıyla aynı kalite ve güveni tesis eden hizmet sunamaması durumunda ise hayal kırıklığına uğrar ve kurulan bu zihinsel bağlantı, davacı markasına odaklanan ilgiyi dağıtarak zaman içinde onun itibarının erozyonuna ve giderek kaybolmasına da yol açabilir.
Elbetteki tescilli bir markanın kullanılmasının hukuka aykırılığından bahsedilemez. Ancak marka tescil olunduğu biçimde değil de üçüncü bir kişinin markasına tecavüz oluşturacak biçimde ve tescilli olduğu sınıf dışında kullanılırsa bu durumda marka hakkına tecavüz oluşur.
556 sayılı KHK’ nin 62/1-a ve b maddesi gereğince, marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi tecavüz fiillerinin durdurulması, giderilmesi ve manevî zararlarının tazminini, aynı biçimde Türk Ticaret Kanunu’ nun 56/a, b, c, d. maddesi gereğince, haksız rekabet yüzünden müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari işletmesi veya diğer iktisadi menfaatleri bakımından zarar gören veya böyle bir tehlikeye maruz bulunan kimse, fiilin haksız olduğunun tespitini, haksız rekabetin men`ini ve haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını ve manevî zararlarının tazminini isteyebilir. Bu tedbirlerin istenebilmesi için mütecavizlerin kusurunun bulunması da gerekmez.
556 sayılı KHK’nin 66. Maddesi, marka hakkına tecavüz durumunda ödenmesi gereken tazminat miktarının belirlenme yöntemlerini düzenlemektedir. “Marka sahibinin uğradığı zarar, sadece fiili kaybın değerini değil, ayrıca marka hakkına tecavüz dolayısıyla yoksun kalınan kazancı da kapsar. Yoksun kalınan kazanç, zarar gören marka sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden birine göre hesap edilir;
a) Marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin markanın kullanması ile elde edebileceği muhtemel gelire göre,
b) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre,
c) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre.
Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle markanın ekonomik önemi, marka hakkına tecavüz edildiği anda geçerlilik süresi ve tecavüz sırasında markaya ilişkin lisansların sayısı ve çeşidi gibi etkenler göz önünde tutulur.” denilmektedir.
6102 sayılı TTK’nın 54. maddesinde haksız rekabet, “..aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suiistimali..” olarak tanımlanmış, 55/4 maddesinde ise, “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak, dürüstlük kuralına aykırı davranış ve ticari uygulamalar” eylemlerinin haksız rekabete örnek bir olgu olduğu belirtilmiştir.
554 sayılı KHK’nın 3/1-a maddesinde, “Tasarım; bir ürünün tümü veya bir parçası ya da üzerindeki süslemenin çizgi, şekil, biçim, renk, doku, malzeme ve esneklik gibi insan duyularıyla algılanan çeşitli unsur ve özelliklerinin oluşturduğu bütün” olarak tanımlanmıştır. Maddede bahsi geçen görünüm sadece gözle görülüp fark edilen görünüm olmayıp, insanın beş duyusu ile algılayıp farkına varabileceği ve maddede “her türlü bütün” olarak tanımlanan görünümdür.
Yine KHK’nın 5, 6 ve 7. maddelerinde her hangi bir tasarımın tescil edilebilirlik koşulları düzenlenmiş olup, bu bağlamda bir tasarımın tescili için yeni ve ayırt edici nitelikte olması gerektiği vurgulanmıştır.
Yenilik mutlak, nitelikli ve objektif olmalı, ayrıca iki unsuru ihtiva etmelidir. Bunlardan birincisi karşılaştırılan tasarımın davalı tasarımla aynı olması, ikincisi ise önceki tasarımların kamuya sunulmuş olması gerektiğidir. Yenilik incelemesinde tasarımlar arasında bire-bir aynılık aranmakta, ayrıca benzerlik testinde, aynı izlenimi uyandırma, iltibas veya iltibas tehlikesi olguları araştırılmamaktadır. Ancak küçük ayrıntılardaki farklılıklar dikkate alınmayacaktır. (md. 6/2.cümle) Küçük farklılıkların neler oldukları ise yargıcın takdirine bırakılmıştır. Kural olarak önceki tasarıma görünüm anlamında bir ek yapmayan, ondan sapma sağlamayan farklılıklar küçük kabul edilmektedir. Ancak tüm bunlar tek başına yeterli olmamakta, önceki tasarımların ayrıca kamuya sunulmuş olması gerekmektedir. Kamuya sunma, “sergileme, satış, kullanma, tarif, yayım, tanıtım vb” şekillerde olabilir. (md. 6/2) Aksi halde davalı tasarım öncekiyle aynı olsa da yine yeni kabul edilecektir.
Ayırt edici nitelik ise, KHK’nın 7/1. Maddesinde, “Bir tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde bıraktığı genel izlenimle, kıyaslanan tasarımın bıraktığı izlenim arasındaki belirgin fark” şeklinde tanımlanmıştır. Yine maddesi 7/3 gereğince, ayırt edici niteliğin değerlendirilmesinde, kıyaslanan tasarımların ilke olarak farklılıklarından çok ortak özellikleri üzerinde durulmalı, tasarımcının tasarımını geliştirme açısından ne kadar seçenek özgürlüğüne sahip olduğu dikkate alınmalıdır. Şu halde “Ayırt Edici Nitelik Testinde” üç unsur bulunduğunu söylemek mümkündür. Bunlardan birincisi tescili istenilen tasarımın rüçhan veya başvuru tarihinden önce piyasaya sunulan veya anılan tarihler itibariyle korunan tasarımlar olması(md. 7/2-a,b), ikincisi bilgilenmiş kullanıcıların tescili istenilen tasarımı kullanan, bu nedenle de bilgi ve deneyim sahibi olan ancak uzman olmayan kişiler olarak algılanması, üçüncüsü ise, kıyaslama yapılırken tasarımların bilgilenmiş kullanıcılar üzerinde bıraktıkları genel izlenim üzerinde yoğunlaşıp, tasarımların farklılıklardan ziyade ortak özelliklerinin dikkate alınması, tasarımın zorunlu kıldığı şeklin koruma dışı bırakıldığı hatırlanıp, tasarımcılara bırakılan seçenek özgürlüğünün açıklanan şekilde belirlenecek olmasıdır.
KHK’nın “Diğer Koruma Dışı Haller” başlığıyla düzenlenen 10.maddesinde ise teknik fonksiyonunun gerçekleştirilmesinde, tasarımcıya, tasarıma ilişkin özellik ve unsurlarda hiç bir seçenek özgürlüğü bırakmayan tasarımlar koruma kapsamı dışındadır. Tasarlanan veya tasarımın uygulandığı ürünü, başka bir ürüne mekanik olarak monte edebilmek veya bağlayabilmek için ancak zorunlu biçim ve boyutlarda üretilebilen tasarımlar koruma kapsamı dışındadır hükmüne yer verilmiştir.
KHK’nın “Hükümsüzlük Halleri” başlığıyla düzenlenen 43. maddesinde tasarımın hükümsüz sayılmasına yetkili mahkeme tarafından karar verilecek durumlar:
a) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci ila 10 uncu, maddelerinde belirtilen koruma şartlarına sahip olmadığı ispat edilmişse;
b) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü, 14 üncü, 15 inci ve 16 ncı maddesinde belirtilen hak sahipliğinin başka kişiye veya kişilere ait olduğu ispat edilmişse;
c) Tescilli bir tasarım, sonradan kamuya açıklanan aynı veya benzer nitelikteki diğer tasarımın başvuru tarihi kendisinden önce ise;
Tasarım belgesi sahibinin, 13 üncü, 14 üncü, 15 inci ve 16 ncı maddelere göre tasarım hakkına sahip bulunmadığı hakkındaki iddia, ancak, bu maddelerde belirtilen hak sahipleri tarafından ileri sürülür. Bu durumda, bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 19 uncu maddesi hükmü uygulanır.
Hükümsüzlük nedenleri tasarım başvurusu veya tescilin sadece bir bölümüne ilişkin bulunuyorsa, sadece o bölümü etkileyen ürün veya ürünler için iptal suretiyle, kısmi hükümsüzlüğe karar verilir ifadeleri ile açıklanmıştır.
Bu çerçevede, Davalı/Karşı Davacı tarafından dosyaya sunulan deliller arasından Wayback Machine ismi ile bilinen uygulama ile erişilebilen ve bilirkişi raporunun kaleme alındığı tarihte bilirkişilerce yeniden erişilip incelenerek bu inceleme sonucunda ulaşılabilen görseller bir arada değerlendirilmiştir.
554 Sayılı KHK’nın 11. Maddesine göre, Bir tasarımın koruma kapsamı belirlenirken buna, 7 nci maddeye uygun olarak o tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimle bariz bir benzerlik gösteren bütün tasarımlar dikkate alınır.
Koruma kapsamının belirlenmesinde, kıyaslanan tasarımların farklılıklarından çok ortak özelliklerine ağırlık verilir ve tasarımcının tasarlama açısından seçenek özgürlüğüne sahip olduğu dikkate alınır.
554 sayılı KHK’nın 17. Maddesine göre tasarımın kullanılması hak ve yetkileri münhasıran tasarım hakkı sahibinindir. Üçüncü kişiler, tasarım hakkı sahibinin izni olmadan koruma kapsamındaki tasarlanan veya tasarımın uygulandığı bir ürünü üretemez, piyasaya sunamaz, satamaz, sözleşme yapmak için icapta bulunamaz, ithal edemez, ticari amaçlı kullanamaz veya bu amaçlarla elde bulunduramaz.
554 sayılı KHK, Tasarım Hakkına Tecavüz Sayılan Fiilleri aşağıdaki şekilde açıklamaktadır:
Madde 48 – Aşağıda yazılı fiiller tasarım hakkına tecavüz sayılır.
a) Tasarım hakkı sahibinin izni olmaksızın tasarımın aynını veya belirgin bir şekilde benzerini yapmak, üretmek, piyasaya sunmak, satmak, sözleşme akdi için icapta bulunmak, kullanmak, ithal etmek ve bu amaçlarla depolama, elde bulundurmak;
b) Tasarım belgesi sahibi tarafından sözleşmeye dayalı lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devir etmek,
c) Bu maddenin önceki a ila b bendlerinde yazılı fiillere iştirak veya yardım veya bunları teşvik etmek veya hangi şekil ve şartlarda olursa olsun bu fiillerin yapılmasını kolaylaştırmak,
d) Kendisinde bulunan ve haksız olarak üretilen veya ticaret alanına çıkarılan eşyanın nereden alındığını veya nasıl sağlandığını bildirmekten kaçınmak,
e) Gasp, Tasarım başvurusu bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 34 üncü maddesine göre yayınlandığı takdirde, başvuru sahibi, tasarıma vaki tecavüzlerden dolayı hukuk ve ceza davası açmaya yetkilidir.
Tecavüz eden, başvurudan veya kapsamından haberdar edilmiş ise, başvurunun yayımlanmış olmasına bakılmaz. Tecavüz edenin kötü niyetli olduğuna mahkeme tarafından hükmolunursa, yayından önce de tecavüzün varlığı kabul edilir.
Koruma kapsamındaki tasarımın tescilli olduğuna ilişkin kaydın ürün, ambalaj veya fatura üzerine konulmamış olması, eylemi tecavüz olmaktan çıkarmaz.
48 inci Maddede sayılan fiilleri işleyen kusurlu kişiler Tasarım hakkı sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür.
49 ncu maddede Tasarım hakkı tecavüze uğrayan kişinin tasarıma yönelik tecavüzün durdurulması men, ref’ini isteyebileceği hüküm altına alınmış olup ayrıca ilan talep edebileceği de belirtilmiştir.
Davalıların işyerinde davacı tasarımlarına ayniyet derecesinde benzer olan tasarımda kıyafetlerin ticari amaçla bulundurulduğunun tespit edilmesi halinde KHK’nın 48.maddesi kapsamında davalıların (a) bendinde sayılan fiileri işlediği ve davacının tasarım hakkına tecavüz ettiği söylenebilecektir.
Davalıların davaya konu eyleminin 554 sayılı KHK uyarınca tasarım hakkına tecavüz sayılan ve haksız rekabet eylemi oluşturan fiillerden olması durumunda davacı taraf 554 sayılı KHK’nın 48.maddede sayılan fiileri işleyen kusurlu kişilerden 554 sayılı KHK’nın 50. maddesi uyarınca zararının tazminini talep edebilecektir.
51 nci maddeye göre, Tasarım hakkı sahibi, tasarımın kendi izni olmaksızın kullanılması sonucunda uğramış olduğu zarar miktarının belirlenmesi için tazminat yükümlüsünden tasarımın kullanılması ile ilgili belgeleri vermesini talep eder.
52 ncü maddeye göre; Tasarım hakkı sahibinin uğradığı zarar, sadece fiili kaybın değerini değil, ayrıca Tasarımdan doğan haklara tecavüz dolayısıyla yokun kalınan kazancı da kapsar.
Yoksun kalınan kazanç, zarar gören tasarım hakkı sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden birine göre hesap edilir.
a)Tasarımdan doğan haklara tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, tasarım hakkı sahibinin Tasarım kullanması ile elde edilebileceği muhtemel gelire göre,
b)Tasarımdan doğan haklara tecavüz edenin, tasarımı kullanmakla elde ettiği kazanca göre,
c)Tasarımdan doğan haklara tecavüz edenin, tasarımı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre.
Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle tasarımın ekonomik önemi, tasarımdan doğan haklara tecavüz edildiği anda geçerlilik süresi ve tecavüz sırasında tasarıma ilişkin lisansların sayısı ve çeşidi gibi etkenler göz önünde tutulur.
TTK’nın 54. maddesi haksız rekabeti “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar” olarak tanımlamaktadır. 55. madde, iyi niyet ve dürüstlük kurallarına aykırılık oluşturan halleri sınırlayıcı olmaksızın saymaktadır. Bu hükümlerin konuluş amacı, ticari hayatın gerektirdiği dürüstlüğü, bir başka deyişle ticari ahlâkı hâkim kılmak olduğundan, ticaret serbestîsini ve rekabeti bu yönden sınırlandırmaktadırlar. Genel kabul gören görüşe göre, serbest piyasa ekonomisinin özünü rekabet serbestisi oluşturduğu için, esas olan, özel olarak koruma altına alınmış bir ürün söz konusu olmadığı sürece önceki ürünlerden yararlanma ve bunlara benzetme özgürlüğüdür. Yargıtay da 1999 yılında verdiği bir kararında bu ilkeyi benimsediğini açıkça belli etmiştir.
59. Maddeye göre, dava sonucunda haklı çıkan taraf, haklı bir sebebin veya menfaatının bulunması halinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere, kesinleşmiş kararın günlük gazete, radyo, televizyon veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesini talep etmek hakkına sahiptir.
İlanın şekli ve kapsamı kararda tesbit edilir. İlan hakkı, kararın kesinleşmesinden sonra üç ay içinde talep edilmezse düşer.
Tüm dosya kapsamına göre;
Davacıya ait 2006 08596 sayılı ”… … şekil” markasının davacı … Tarım Ürünleri Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi adına “43. Sınıf: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri: Restoran hizmetleri, self-servis restoran hizmetleri, lokanta hizmetleri, kafeterya hizmetleri, cafe hizmetleri, kantin hizmetleri kokteyl salonu hizmetleri snack-bar hizmetleri, bar hizmetleri, ikram hizmetleri (catering), yiyecek ve içecek hizmet araçlarının kiralanması hizmetleri… Geçici konaklama hizmetleri: Otel, motel , tatil köyü, pansiyon v.b. hizmetleri (geçici barınma), çadır kiralanması hizmetleri, gençlik kamp hizmetleri, yer ayırtma hizmetleri… Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri, huzurevleri hizmetleri, ; Hayvan bakım evleri hizmetleri.” için 07.03.2006 tarihinden geçerli olmak üzere on yıl müddetle tescil edildiği tespit edilmiştir.
Davalının Ankara 3. FSHHM’nin … D. İş dosyası kapsamında, davalının işyeri tabelasında, işyerinin bahçe kısmının cam çerçevesinde, tabak, ıslak mendil, pasta kutusu, amerikan servis, toz şeker ambalajı, çalışanların kıyafeti, menü ve poğaça kağıt poşeti üzerinde … …+şekil şeklinde kullanımının tespit edildiği tetkik edilmiştir.
Davalı şirket çekişme konusu markayı 43. Sınıftaki “yiyecek ve içecek sağlanması” hizmetlerinde kullanmaktadır.
Buna göre; davacının 2006 08596 sayılı markanın 43. Sınıfta yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri: Restoran hizmetleri, self-servis restoran hizmetleri, lokanta hizmetleri, kafeterya hizmetleri, cafe hizmetleri, kantin hizmetleri kokteyl salonu hizmetleri snack-bar hizmetleri, bar hizmetleri, ikram hizmetleri (catering), yiyecek ve içecek hizmet araçlarının kiralanması hizmetleri…” için tescilli olduğu ve davalının kullanımı esnasında marka korumasının sürdüğü anlaşılmaktadır.
Davalının kafeterya, restoran hizmetlerindeki (tabela, vitrin, şeker ambalajı, menü ve çalışanların kıyafetleri vb. hizmet emtiası üzerindeki) marka kullanımı ise … …+şekil şeklindedir. Somut olayda emtia/hizmet benzerliği koşulu gerçekleşmiştir.
Davacının tescilli markası ile davalının kafeterya, restoran hizmetlerindeki eylemli markasal kullanımının genel tasarım unsurları itibariyle benzer olduğu görülmektedir.
Davacı markasında … ibaresi üstte ve vurgulu şekilde karakterize edilmiş kısmen bitişik harflerle yazılmış olup, bu ibarenin altındaki … ibaresi oldukça küçük puntolarda yazılmıştır. … kelimesindeki K harfinin kuyruğu uzatılmış ve “…” kelimesinin üzerinde dalgalı bir çizgiye yer verilmiştir. Ayrıca … ibaresindeki V harfinin üzerinde “kahve dumanını” çağrıştıran dalgalı çizgiler eklenmiştir.
Davalı kullanımında davacı markasına benzer şekilde … ibaresi üstte ve vurgulu biçimde yazılmıştır. Markanın el yazısını anımsatan yazım stili davacı markası ile oldukça yakındır. Öyle ki, davalı kullanımında da K harfi kuyrukludur ve … kelimesi … ibaresinin altında vurgusuz görünümdedir. Davacı markasında bulunan, fincandan yükselen dalgalı çizgi şeklindeki duman figürü davalının eylemli markasal kullanımında da mevcuttır. Her ne kadar … ibaresi herkesin kullanımına açık bir ibare olsa da, somut olayda davalı, bu ibareyi davacı markasındaki kompozisyonu birebir yazım şekli, tasarımı düzenleme tertip tarzı itibariyle ve kelimelerin markada konumlandırılış şekli ve aynı yazım şekli itibriyle taklit edecek biçimde kullanmıştır. Bu bakımdan da söz konusu kullanımın davacının marka haklarını ihlal ettiği kabul edilmiştir.
Davacı markasının ayırt edici unsuru olan marka kompozisyonu, davalının kafeterya, restoran hizmetlerinde taklit edilerek, davacı markasına yaklaşılarak kullanılmıştır. Davalı yan her ne kadar mezkur kullanımın, … ibaresinin haklı kullanımı kapsamında olduğunu ileri sürmüşse de; marka işaretinin genel kompozisyonunun davacı markasının çağrıştırdırğı görülmektedir.
Davacı markasına yakınlaşma, ondan yararlanma kası ile düzenlediği anlaşılmaktadır. Bu durumda kullanımın 556 Sayılı KHK 12. Madde kapsamında kaldığından, yasal bir kullanım olduğundan bahsedilemez. Zira davacı markasının birebir tasarım ve kompozisyonu ile aynen taklit edilmesi, söz konusu ibarenin marka kompozisyonunda aynen yazım şekli ile aynı konumda yerleştirilmiş olması nedeniyle 12. Madde kapsamında kalan bir kullanımdan bahsedilemez.
Kaldı ki, kafeterya, restoran hizmetlerinin tüketicileri toplumun her kesiminden kişilerden oluşmaktadır. Yani, eğitim, kültür, sosyal ekonomik durum farkı olmaksızın pek çok kişi davacı ve davalı hizmetlerini satın almaktadır. Bu bağlamda, davacı markasının genel kompozisyonunun taklit edilerek, davalı tarafından sunulan kafeterya, restoran hizmetlerinde kullanılması markalar arasında ilgili tüketici kesimi bakımından iltibas riski yaratmaktadır. Her ikisi de “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri”ne ilişkin olan ve aynı tüketici kesimine hitap eden işbu markalar / kullanımlar arasında, marka işaretinin görsel tasarımı ve genel kompozisyonu sebebiyle benzerlik ve bağlantı kurulması ihtimali kapsamında karıştırma tehlikesi mevcuttur.
Bu bağlamda, davalı markası ile karşılaşan bir tüketicinin, bu markanın davacıya ait olduğunu düşünmesi, davacının davalıya marka kullanımı yönünde izin verdiği, lisans vb. bir hak tanıdığı yahut işletmeler arasında idari veya ekonomik bağ bulunduğu izlenimine kapılması kuvvetle muhtemeldir. Bu tür bir bağlantı kurulması ihtimali iltibas kapsamındadır ve KHK m. 9/1-(b) bendi uyarınca marka sahibinin izni olmadan gerçekleşen, iltibas yaratan kullanım yasaklanmıştır.
Açıklanan nedenlerle; hem markalar aynı hizmet (43.01 Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri) üzerinde kullanıldığından, hem de davalının fiilen kullandığı tanıtıcı işaret ile davacı markası benzer olduğundan, davalı kullanımının davacı markası ile bağlantı kurulması ihtimali dâhil karıştırılma ihtimaline yol açabileceği, davalı kullanımının davacının marka haklarını ihlal ettiği ve bu eylemlerin 556 sayılı KHK’nın 9/1 (b) ve 61 (a) Maddeleri uyarınca davacının markalarından doğan haklara tecavüz teşkil ettiği kabul edilmiştir.
Tasarım Hakkına Tecavüz İddiası Bakımından Değerlendirme:
Davacının 2014/00028-1 sayılı tasarımında görülen dolap tasarımı yatayda 3 bölümden oluşmakta, altta kalan iki bölüm iki yanda kapaklı birimlerle bütünleşerek, ortada iki simetrik açık raf yer almakta, üst bölümde ise üstleri kavisli hatlara sahip 3 açık rafla tamamlanmaktadır. Davacının 2014/00028-2 sayılı tasarımında görülen dolap tasarımında blok halinde tasarlanmış ve dışta kavisli hatlarla çalışılmış pano üzerinde farklı uzunluklarda düz raflar yer almaktadır. … D. İş dosyası kapsamında davalı işyerinde tespit edilen dolap düzenlemesi 3 bölümlü üstte düz kavisle biten eşit aralıklı açık alanlardan oluşan ve açık alanlarda alt alta yerleşmiş düz raflardan oluşan bir yapıya sahiptir.
Davacının 2014/00028-1 ve 2014/00028-2 sayılı tasarımları ile … D. İş dosyası kapsamında davalı işyerinde tespit edilen dolap düzenlemesi bilgilenmiş kullanıcı algısı açısından ayırt edilebilir bütünsel tasarım özellikleri sergilemektedir.
Davacının 2014/00029-1 sayılı tasarımında yer alan mağaza içi yerleşim düzenlemesinde tavanda ve altta paralel ve simetrik olarak tasarlanmış iki kalın kavisli blok yer almakta, blok altlarında dairesel desenler bulunmakta, alt blok orta bölümde U şeklinde alçalarak servis alanı oluşturmaktadır. … D. İş dosyası kapsamında davalı işyerinde tespit edilen yerleşim düzenlemesinde tavanda ince bir bant ve üzerinde geometrik motifli süslemeler, altta ise L şeklinde dönen ve dairesel formda alçalarak servis alanı oluşturan bir blok yer almakta, üst banttaki geometrik motifli süslemeler bu blokta da yer almaktadır. Bu düzenlemeler bilgilenmiş kullanıcı algısı açısından ayırt edilebilir bütünsel tasarım özellikleri sergilemektedir. Davacının 2014/00029-2 sayılı tasarımında yer alan mağaza içi yerleşim düzenlemesinde görülen iç bölme elemanları kalın dikmeler yer almakta, bu dikmelerin üzerinde girintili çıkıntılı ve kavisli süslemeler bulunmakta, bu kavislerin aralarında kalan alanlarda aydınlatmalar kullanılmakta, direklerin alt bölümleri kapalı, üst bölümleri ise açık geçişli olarak algılanmaktadır. … D. İş dosyası kapsamında davalı işyerinde tespit edilen yerleşim düzenlemesinde ise birbirine paralel dikmeler arasına 3 bölümde yerleştirilmiş üzerinde geometrik motifli süslemelerden oluşan paneller yer almakta, orta bölüm açık, üst ve alt bölümler kapalı görülmektedir. Bu düzenlemeler bilgilenmiş kullanıcı algısı açısından ayırt edilebilir bütünsel tasarım özellikleri sergilemektedir.
2014/00030-1 sayılı davacı tasarımında yer alan tabela yerden uzun ve yüzeyi düz bir dikme ile yükselmekte, dikmenin üzerinde büyük bir kahve fincanı ve tabağı görülmekte, fincan üzerinde yukarıya çıkan dumanı simgeleyen bir süsleme ve işletmenin ismi yer almaktadır. Davalı işyerinin tabelası yerden uzun ve yüzeyi süslemelerden ve farklı iki malzeme dokusundan oluşan bir dikme ile yükselmekte, dikmenin üzerinde eliptik bir kütle yer almakta, kütlenin üzerinde işletmenin ismi yer almaktadır. Bu düzenlemeler bilgilenmiş kullanıcı algısı açısından ayırt edilebilir bütünsel tasarım özellikleri sergilemektedir.
2014/00031-1 sayılı davacı tasarımında yer alan aydınlatma elemanı büyük dairesel bir ana parça etrafında yer alan küçük eliptik aydınlatmalardan oluşmakta, elemanların üzerinde çizgisel ve geometrik desenler bulunmaktadır. Davalı işyerinde bulunan aydınlatma elemanı da büyük dairesel bir ana parça etrafında yer alan küçük eliptik aydınlatmalardan oluşmakta, elemanların üzerinde çizgisel ve geometrik desenler bulunmaktadır. Bu aydınlatma elemanları bilgilenmiş kullanıcı algısı açısından ayırt edilebilir bütünsel tasarım özellikleri sergilememektedir.
2014/00031-3 sayılı davacı tasarımında yer alan aydınlatma elemanı kalın dörtgen prizma formunda bir temel üzerinde üçgen piramit şeklinde yerleştirilmiş ve üzerinde çizgisel ve geometrik desenler bulunan bir tasarımdır. Davalı işyerinde bulunan aydınlatma elemanı da kalın dörtgen prizma formunda bir temel üzerinde üçgen piramit şeklinde yerleştirilmiş ve üzerinde çizgisel ve geometrik desenler bulunan bir tasarımdır. Bu aydınlatma elemanları bilgilenmiş kullanıcı algısı açısından ayırt edilebilir bütünsel tasarım özellikleri sergilememektedir.
Marka Hükümsüzlüğü Bakımından
Karşı davacı, … ibaresinin harcıalem olduğundan bahisle karşı davalının 2006 08596 sayılı markasının hükümsüz kılınmasını istemektedir.
Bir marka işaretinin herkesin kullanımına açık olduğu iddiası 556 sayılı KHK’nın 7/1-c ve 7/1-d bentlerindeki hallere ilişkindir.
556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ nin mutlak ret nedenlerini içeren 7. maddesinin (1/c) maddesi “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafî kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markalar”ın mutlak olarak reddedileceğini hüküm altına almıştır. Burada bahsedilen ticaret alanı mutlak olarak kullanılan ticaret alanı olmayıp, markanın kullanılacağı mal ve hizmetlere ait ticaret alanı olarak değerlendirilmelidir. Aynı KHK’nın 42/1-a maddesinde ise; 7. maddede sayılan hallerin hükümsüzlük nedeni olacağı düzenlenmiştir.
Bu hükmün kabul edilmesinin birinci nedeni, mal ve hizmetlerin niteliklerini tek unsur veya esas unsur olarak içeren bir işaretin o mal ve hizmetin karşılığı olan kavram ile özdeşleşecek olması, dolayısıyla ayırt edici nitelikten yoksun olmasıdır. İkinci neden ise, malın ve hizmetin kendisini veya onun bazı niteliklerini ifade eden bir ad veya işaretin marka olarak tescili suretiyle, herkesin kullandığı bir işareti bir şahsın inhisarına vermemek düşüncesidir. (Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2002, s. 345)
Somut olay itibariyle tescili istenen işaretin 556 sayılı KHK’nın 7/c bendi kapsamında mütalaa edilip edilemeyeceği değerlendirilecek olursa; marka “… …” şeklindeki söz bütününden ibarettir. Bu durumda karşı davalı markasının, emtia listesinde yer alan mal ve hizmetler yönünden tanımlayıcı özelliği bulunup bulunmadığı irdelenmelidir.
Karşı davalı markası 43. Sınıfta yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri: Restoran hizmetleri, self-servis restoran hizmetleri, lokanta hizmetleri, kafeterya hizmetleri, cafe hizmetleri, kantin hizmetleri kokteyl salonu hizmetleri snack-bar hizmetleri, bar hizmetleri, ikram hizmetleri (catering), yiyecek ve içecek hizmet araçlarının kiralanması hizmetleri… Geçici konaklama hizmetleri: Otel, motel , tatil köyü, pansiyon v.b. hizmetleri (geçici barınma), çadır kiralanması hizmetleri, gençlik kamp hizmetleri, yer ayırtma hizmetleri… Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri, huzurevleri hizmetleri, ; Hayvan bakım evleri hizmetleri.”ni kapsamaktadır.
… ibaresi 43. Sınıfta yer alan “yiyecek ve içecek sağlanması” hizmetleri bakımından tanımlayıcı olsa da; dava konusu marka … … şeklinde bir bütün olup; bu markanın bütünsel olarak vasıf bildirici ya da tanımlayıcı bir yanı bulunmamaktadır.
Karşı davalıya ait 2006 08596 sayılı markasının 556 sayılı KHK m. 7/1-c anlamında somut ayırt ediciliği haiz olduğu ve 556 sayılı KHK m. 42/1-a yollamasıyla hükümsüzlük koşularını taşımadığı kabul edilmiştir.
556 sayılı KHK’nın 7/1-d bendinde ise “Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan ve belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret ve adları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markalar (tescil edilemez)” denilmektedir. Yukarıda belirtildiği gibi aynı KHK’nın 42/1-a maddesinde ise; 7. maddede sayılan hallerin hükümsüzlük nedeni olacağı düzenlenmiştir.
Ticaret alanında herkes tarafından kullanılabilecek nitelikteki işaret ve adları münhasıran veya esas unsur olarak içeren sözcükler, tamlamalar veya işaretlerin tek bir tacir adına tescili mümkün değildir. Bu tür işaretleri, simgeleri, isimleri veya tamlamaları kullanma hakkına herkes sahip olduğundan, bunlar tek bir kişinin tekeline verilemezler. Bu kapsamda … … şeklinde bir meslek ya da sanat adı olmadığı gibi, bu ibare bütün olarak ticaret sahasında herkes tarafından kullanılabilecek nitelikte bir ibare değildir.
Dava konusu markanın 556 sayılı KHK m. 7/1-d anlamında somut ayırt ediciliği haiz olduğu ve 556 sayılı KHK m. 42/1-a yollamasıyla hükümsüzlük koşularını taşımadığı kabul edilmiştir.
Tasarım Hükümsüzlüğü Bakımından Değerlendirme:
Karşı davacı, 2014/00031 sayılı “avize” tasarımlarının Selçuklu mimarisinden alınmış harcıalem tasarımlar olduğundan bahisle hükümsüz kılınmasını istemektedir. Ancak dosya kapsamında karşı davacının, hükümsüzlük iddiasını ispata yönelik olarak sunduğu herhangi bir delil bulunmamaktadır.
Mutlak yenilik kriteri uyarınca yapılan araştırma neticesinde de; 2014/00031 sayılı “avize” tasarımlarının yeni ve ayırt edici olmadığına ilişkin veri elde edilememiştir. Dolayısıyla karşı davacının bu husustaki iddiasının ispatlanamadığı görülmektedir.
Davacı/karışı davalı endüstriyel tasarımına tecavüz fiilinden dolayı, vekili aracılığıyla 11.07.2017 havale tarihli beyanında maddi tazminat talebini 554 sayılı KHK’nin 52/2-c maddesine dayandırmıştır.
Davacı/karşı davalının talebi; gerek tasarım, gerekse marka hakkına tecavüz edenin, tasarımı/markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken “varsayımsal bir lisans bedeli”nin belirlenmesini öngörmektedir. Bu bedel belirlenirken tasarım/marka hakkı sahibinin davalının tasarım/marka hakkına tecavüzünden önceki döneme ilişkin lisans sözleşmeleri ve ilgili sektör için yerleşik lisans sözleşmesi bedellerinden yararlanılarak bir veya birkaçı değil, birçok lisans sözleşmesi kıyaslanıp, diğer birçok kriterin de göz önüne alınması gerekmektedir.
Emsal lisans bedellerinin yanı sıra uygulamada, davacı/karşı davalının geçmiş yıllardaki ticari performansı, ürünün/hizmetin niteliği, piyasadaki pazar payı, marka değeri gibi unsurların da mutlak surette dikkate alınması gerekmektedir. Bu noktada önem teşkil eden husus; bir yandan taklit ürün yapan ve taklit tasarım/marka ile hizmet sunan kişi veya firmayı ödüllendiren ve teşvik edercesine düşük bir bedel tespitinden, diğer yandan somut olayın niteliğine göre astronomik bir lisans bedeli belirlemekten kaçınmaktır. Lisans örneksemesi yapılırken asolanın, davacı hak sahibinin marka hakkının tecavüze uğramasından dolayı yoksun kaldığı kar rakamının tespiti olduğu ve tazminatın bir sebepsiz zenginleşme aracı olmadığı her zaman göz önünde bulundurulmalı, ancak mütecavizin ödemesi gerekli farazi lisans bedelinin, normal şartlar altında kararlaştırılması gereken lisans bedeli ile eşit olmayabileceği de hakkaniyet gereği dikkate alınmalıdır. Doktrinde de yer alan tüm bu görüşler incelendiğinde, emsal lisans bedelinin tespitinde öncelikle benzer mahiyette düzenlenmiş lisans sözleşmeleri dikkate alınır. Dosya kapsamında yapılan incelemede; davacı/karşı davalının daha önceki tarihlerde tasarımının/markasının üçüncü firmalarca lisans karşılığı kullanımına ilişkin düzenlenen emsal nitelikte bir lisans sözleşmesi bulunmadığı veyahut benzer satışlar ile ilgili sektörel mahiyette bir lisans sözleşmesi sunulmadığı görülmektedir.
Bu durumda, varsayımsal lisans bedelinin tespitinde davalının net kârı değil, aksine tecavüz konusu tasarıma/markaya ilişkin ürünlerden yaptığı satışlar sayesinde elde ettiği ciroya göre bir bedel tespit edilmesi gerekmektedir. Başka bir ifadeyle davalı şirketin tüm faaliyetleri sonucunda elde ettiği kâr veya zarar durumunun dikkate alınması değil, yalnızca tecavüze konu tasarım/marka nedeniyle elde ettiği gelirlerin dikkate alınması gerekmektedir.
Davalının vergi dairesi kayıtlarına göre ticari faaliyetine 02.04.2015 tarihinde başladığı, davanın 27.11.2015 tarihinde açıldığı gözlemlenmiştir. Bu bilgiler dahilinde, davalının 2015 yılı gelir tablosundaki veriler 02.04.2015-27.11.2015 tarih aralığındaki kısıt döneme uyarlanarak genel giderler hariç faaliyet karlılık oranı hesaplanmıştır.
Gıda sektöründeki perakende satış karlılık oranın %25 ila %30 arasında olduğu anlaşılmaktadır. Ancak davalı/karşı davacının 2015 yılı gelir tablosundaki verilere göre, sabit giderler içinde yer alan genel yönetim giderleri hariç karlılık oranı %32,72 olarak hesaplanabilmektedir. Dolayısıyla davacı/karşı davalı lehine olması nedeniyle, maddi tazminat hesaplamasında davalının mali tablosundaki karlılık oranı olan %32,72’i esas alınmıştır.
Ayrıca Davalı/karşı davacının, tasarım ve markaya tecavüzünden dolayı, davacı/karşı davalının 02.04.2015-27.11.2015 tarihleri arasında ne kadarlık bir satıştan mahrum kaldığı, bu satışından ne kadar kazanç elde etmesi gerekirken edemediği hususunun tespit edilmesi önem arz etmektedir. Bu da tecavüz fiilinin süresi, tasarım/marka hakkının süresi, markanın tanımışlık derecesi, mütecavizin eyleminin kapsamı, mütecavizin işletmesinin büyüklüğüne göre değişiklik göstermektedir. Bunun yanında ticari hayatta özellikle de gıda (içecek) sektöründe, firmaların satışlarını etkileyen çok sayıdaki rakip oyuncunun rol alıyor olması piyasayı şekillendirmektedir. Davalının/karşı davacının tecavüze konu tasarım ve markayla ilgili ürünlerle birlikte başka ürünlerin satışını da yaptığı, tek bir işyerinde faaliyette bulunduğu, şube veya şubelerinin olmadığı ve yukarıda sayılan tüm hususlar nazara alındığında, davalının 02.04.2015-27.11.2015 tarihleri arasındaki net satışının yarısı olan (486.077,26/2)= 243.038,63 TL’nin davacı/karşı davalının tecavüzden kaynaklı olarak mahrum kaldığı satış tutarı şeklinde belirlenmesinin hakkaniyete uygun olacağı, Bu satışlarının maliyetinin ise (243.038,63/1.3272) 183.121,33-TL olduğu, buna göre davacının/karşı davalının (243.038,63-183.121,33=) 59.917,30-TL kardan mahrum kaldığı, Bu noktada tasarım ve markanın satışa olan etkisinin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekeceği düşüncesinden hareketle, tasarımın satışa olan etkisinin %10, markanın satışa olan etkisinin de %15 olmak üzere toplam %25 olabileceği dikkate alındığında, tasarı ve markanın lisans bedeli toplamını (59.917,30%25)= 14.979,33-TL olarak tespit etmek mümkündür.
Belirlenen 14.979,33-TL tutarındaki lisans bedeli, davacı/karışı davalının talebi doğrultusunda orantılandığından, (14.979,33 x %60=) 8.987,60 TL’si mülga 556 sayılı KHK’nın 66/2-c maddesi gereği tescilli marka hakkına tecavüzden, (14.979,33 x %40=) 5.991,73-TL’sinin de mülga 554 sayılı KHK’nin 52/2-c maddesi gereği tescilli tasarım hakkına tecavüzden kaynaklanmış olabileceği, marka ve tasarım tecavüzüne bağlı zarar hesabının, davacının sunduğu onaysız franchise sözleşmesine göre yapılması halinde davacının sebepsiz zenginleşmesine yol açılabileceği anlaşıldığındanbu belgeye göre tazminat hesabı talep edilmiş ise de sunulan bu sözleşmenin davadan sonra düzenlendiğinin belli olmaması, her zaman düzenlenebilecek nitelikte bir belge olup herhangi bir onayın da olmadığı gözetilerek lisans bedelinin tespitinde delil olmayacağı kabul edilmiştir.
İki ayrı maddede belirtilen maddi tazminat tutarı, hem tasarım hem de marka açısında oluşan lisans bedeli toplamı olarak dikkate alındığında (5.991,73+8.987,60=) 14.979,33-TL olacağı kabul edilmiştir.
Marka ve Tasarıma tecavüz dolayısıyla uğranılan “manevi zarar” ise KHK’da başkaca bir hüküm bulunmadığından Borçlar Kanunun 49. Maddesindeki şartlar dairesince tanzim edilir. Markaya ve tasarıma tecavüz, çoğunlukla bir kişinin ticari itibarının zedelenmesine sebebiyet verir. Manevi tazimanata hükmedilebilmesi için failin kusuru gerekmekle birlikte, kusurun ağırlığı herhangi bir rol oynamaz.
Tasarım ve Markaya tecavüz halinde kişilik değerlerinden biri olan ticari itibarda vukua gelen kayıpları karşılamak için manevi tazminat isteyebilir.
Tasarım ve Markaların korunması hakkında 556 sayılı KHK’nın 62/1-6, 554 Sayılı KHK 48- 49 ve TTK’nın 56/1-e maddeleri uyarınca bir tür haksız eylem niteliği taşıyan davalının markaya ve tasarıma tecavüzü sonucu davacı tasarım ve marka sahibinin piyasada edindiği imaj ve güvenden oluşan manevi ticari varlığında meydana gelen kayıp ve zararlar ile uzun süren çabalarla yaratılan marka imajının zedelenmesi nedeniyle manevi tazminat isteminin yerinde olduğu, davalının basiretli tacir gibi davranmayarak, davacı adına daha önce tescilli markayı bilebilecek durumda iken gerekli izni almaksızın davacı markasını kullanması kusurlu bir davranış olup, İzinsiz olarak davacıya ait ismin kullanılması suretiyle oluşan haksız eylemin manevi tazminatı da gerektirdiği sonucuna ulaşılmış ve toplanan delillere göre davalının hastana hizmetleri, sağlık hizmetleri ve internet ortamında marka kullanımının davacının tescilli marka hakkını ihlal ettiği tescilli marka hakkına tecavüz teşkil ettiği ve haksız rekabet yarattığı, bu durumda maddi ve manevi tazminat şartlarının oluştuğu anlaşılmakla aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi açıklandığı üzere;
1-Karşı davanın reddine,
Harçlar yasasına göre alınması gereken 59,30-TL peşin harçtan 44,40-TL harçın mahsubu ile bakiye 14,90-TL harcın karşı davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Avukatlık ücret tarifesine göre hesaplanan 5.900,00-TL vekillik ücretinin karşı davacı …nden alınarak karşı davalı …’ne ödenmesine,
Karşı davacı tarafından yapılan yargılama giderinin yine karşı davacı üzerinde bırakılmasına,
Karşı davalı tarafından (karşı dava yönünden) yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
2-Asıl davanın kısmen kabul kısmen reddi ile
Davalı kullanımlarının (tabela peçete poşet iş yerinin bahçe kısmının cam çerçevesinde, tabak, ıslak mendil, pasta kutusu, amerikan servis, toz şeker ambalajı, çalışanların kıyafeti üzerinde, menü ve poğaça kağıt poşeti vs) davacının tescilli marka hakkından doğan haklarını ihlal ettiği ve yine ışıklandırmada kullandığı avizelerin davacının tescilli 2014/00031-1, 3 sayılı tasarımlarından doğan haklarını ihlal ettiğinin tesipti ile markaya ve tasarıma tecavüzün men ve refine,
Tecavüzün maddi sonuçlarıın ortadan kaldırılmasına,
Marka ve tasarıma tecavüz teşkil eden her türlü kullanımın önlenmesine,
Silinmesi ve değiştirilmesi mümkün olanların değiştirilmesine ve silinmesine,
Silinmesi ve değiştirilmesi mümkün olmayanların imhasına,
Markaya ve tasarıma tecavüz teşkil eden ürünlerin ticari amaçla bulunduruldukları her yerde el konulmasına,
Marka ve tasarıma tecavüz nedeniyle ıslah dilekçesi de göz önünde bulundurularak toplam 14.979,33 TL tazminatın 1.000 TL’sine dava tarihinden itibaren değişir oranlarda 13.979,33 TL ye de ıslah tarihinden itibaren değişir oranlarda yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Marka ve tasarıma tecavüz nedeniyle 10.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren değişir oranlarda yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Manevi tazminata ilişkin fazlaya dair talebin reddine,
Harçlar yasasına göre hesaplanan 1.706,33-TL harçtan (peşin harç:902,76-TL + ıslah harcı:240,00-TL) olmak üzere toplam 1.142,76-TL’harcın mahsubu ile bakiye 563,57-TL harcın davalı karşı davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Davanın kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden Avukatlık Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.900,00-TL vekillik ücretinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine,
Davanın kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık ücret tarifesine göre hesaplanan 5.900,00-TL vekillik ücretinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine,
Davanın kabul edilen markaya ve tasarıma tecavüz, men, ref ve haksız rekabet talebi yönünden Avukatlık Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.900,00-TL vekillik ücretinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine,
Davanın reddedilen manevi tazminat talebi yönünden Avukatlık Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.900,00-TL vekillik ücretinin davacıdan alınıp davalıya ödenmesine,
Davanın kabul ve red oranları göz önünde bulundurularak; davacı karşı davalı tarafından yapılan aşağıda dökümü gösterilen toplam 3.217,76-TL yargılama giderinden takdiren 2.710,00 TL’nin davalı karşı davacıdan tahsili ile davacı karşı davalıya verilmesine bakiye yargılama giderinin davacı karşı davalı üzerinde bırakılmasına,
Davanın kabul ve red oranları göz önünde bulundurularak; davalı karşı davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü gösterilen toplam 911,20-TL yargılama giderinden takdiren 203,00-TL’nin davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya ödenmesine, bakiye yargılama giderinin davalı karşı davacı üzerinde bırakılmasına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı.21/12/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸

DAVACI KARŞI DAVALI/MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 902,76-TL
ISLAH HARCI : 240,00-TL
GİDER AVANSI :2.075,00-TL
TOPLAM :3.217,76-TL

DAVALI KARŞI DAVACI / MASRAF DÖKÜMÜ
İstinaf K. Yoluna Başvurma Harcı :121,30-TL
İstinaf Karar Harcı : 44,40-TL
Gider Avansı :745,50-TL
TOPLAM :911,20-TL