Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/203 E. 2021/346 K. 02.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/203
KARAR NO : 2021/346

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 19/07/2017
KARAR TARİHİ : 02/11/2021
YAZILDIĞI TARİH : 02/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı/lar vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin 1984 yılında tescil ettirdiği “…” ibareli markalarına ve diğer markalarına profesyonel şekilde yatırım yapan bir girişimci olduğunu, Müvekkilinin tüm markaları, ortağı oldukları … Et ve Gıda Ürt. Tic. Ve Paz. Ltdi. Şti’ye Lisans yolu ile kiraladığını, dolayısıyla bu markaları … Et ve Gıda Ürt. Tic. Ve Paz. Ltd. Şit.’nin kullandığını, Müvekkilleri ve … Et ve Gıda Ürt. Tic. Ve Paz. Ltd. Şti., tüm markalarına son derece önem vermekte, tüketici nezdinde sağladıkları güven ve itibarın sarsılmaması için yıllar boyu süren uğraşlarına hala devam ettiklerini, Davalının, 29 ve 35. Sınıf kapsamındaki mal ve hizmetler bakımından tescil ettirmek istediği “… HARMANI” markası, müvekkillerinin sahibi olduğu “…” kelimesini içeren markaları ile ilişkilendirilmesi çok kuvvetli bir ihtimal olduğunu, müvekkillerine ait markalarla fonetik manada bir araya getirilerek sunulduğunda, doğrudan müvekkilinin markalarından bir gibi algılandığını, Müvekkillerinin sahip olduğu “… ÇİFTLİĞİ” markası ile davaya konu “… HARMANI” markasının anlamsal olarak birbirine çok yakın olduğunu, “HARMANI” ibaresi davalı taraf markasına hiçbir ayırt edicilik kazandırmadığını, aksine tüketici nezdinde mana itibariyle karıştırılma ihtimalini artırdığını, “… HARMANI” markasında “HARMANI” ibaresi farklı gibi görünse de esas unsur “…” ibaresi olduğunu, markadaki “…” ibaresinin ayırt edicilik noktasında markanın esaslı unsuru olduğunun aşikar olduğunu, Davalının “… HARMANI” markasını, 29. Sınıf yönünden tescil ettirmek istediğini, müvekkillerinin sahip olduğu markaların 29, 30 ve 32. Sınıfta tescilli olduğunu, müvekkilin bağlı bulunduğu iş kolundaki üretimin büyük kısmı bu sınıflara ait ürünler kapsamına girdiğini, dolayısıyla davalının istediği 29. Sınıf ile müvekkile ait markaların tescilli olduğu sınıfın birebir aynı olduğunu, bu nedenle davaya konu “… HARMANI” ibaresinin 29. Sınıfta tescil edilmesi halinde, bu marka ile müvekkillerine ait markaların aynı reyonda satılacak ve bu marka müvekkillerine ait bir markaymış gibi tüketicilerin göz önünde nitelendirilebilecek ve bu durum haksız rekabete yol açacağını beyanla TPMK Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu Başkanlığı’nın 23.09.2016 tarih ve … sayılı Kararın İptali, davalı şahsın … sayılı “… HARMANI” ibareli marka tescil başvurusunun 29. Sınıf ve 35. Sınıf bazı alt grupları (35.06–Mağazacılık/perakendecilik hizmetleri) yönünden tescil edilmiş ise markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı Türk Patent vekili cevap dilekçesiyle; diğer davalının başvuru markası “… Harmanı” ile davacılara ait “…” ibareli markalarının kolayca tefrik edilemeyecek şekilde benzediğinden ve bu suretle iltibasa sebebiyet vereceğinden söz edebilmenin imkansız olduğunu, başvuru markasında davacılara ait itiraz markalarından farklı olarak, “…” ibaresinden başka “Harman” ibaresi ile birlikte, karakteristik şekil unsuru yer aldığını ve itiraz markalarından farklı renk kombinasyonuna sahip olduğunu, markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki esas olduğundan parçalara bölünerek inceleme yapılması mümkün olmadığını, davalının “… Harmanı” ibareli markasını gören kişilerin söz konusu markayı “…” olarak adlandırmasının beklenemeyeceğini, davacı vekilinin iddia ettiğinin aksine, davalının başvuru markasında marka algılaması yaratan unsur “…” ibaresi değil, “Harman” ibaresinin ve diğer farklı unsurların eklenmesiyle itiraz markalarından apayrı bir hale bürünen “… Harmanı” ibaresinin bütünü olduğunu, burada sadece “…” ibaresinin alarak iltibas ihtimalini ileri sürmek hukuken kabul edilmeyeceğini, bu durum marka hukuku ilkelerine aykırı olduğunu, kaldı ki “…” ibaresi tek başına yaygın olarak kullanılan, Türkiye’de belirli bir coğrafi bölgeye işaret eden, ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğunu, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Asil vekili cevap dilekçesiyle; öncelikle görevli Ticaret Mahkemeleri olduğunu, yetkili mahkemenin Akşehir Mahkemeleri olduğunu, dava ve itiraz süresinde olmadığından süre yönünden reddini, TPE YİDK’nın … sayılı kararının hukuka uygun olduğunu, davacı taraf markaları ile karıştırılma ihtimali bulunmadığını, … kelimesinin geleneksel olup münhasıran tek kişinin tekeline bırakılamayacak ve tescili yapılamayacak işaretlerden olduğunu, … ibaresi ülkemizde çok çeşitli mal ve hizmetlerde kullanılan geleneksel kelime olduğunu, davalı adına tescil edilen … HARMANI + resim, şekil, nicelik, anlam, ambalaj vs. özellikler açısından davacının markalarından farklı olduğunu, ortalama tüketicinin davalı markasını görünce davacının tescilli markası ile bağlantı kurup ilişkilendirmeyeceği, markalar arasında 556 sayılı KHK’nın ilgili hükümlerince iltibas riski bulunmadığını, davacı tarafın piyasaya sunduğu mal ve hizmetler ile müvekkil mal ve ürünler farklı olup benzer yanları bulunmadığını, davalı müvekkilinin geleneksel olan çok çeşitli ürün ve hizmetlerde kullanılan “…” ibaresini kullanmakta iyiniyetli olup, davacı zararına aykırı davranışlarda da bulunmadığını bulunmasının da söz konusu olmadığını, davacı taraf ile sunduğu ürün ve hizmet müşteri kesimi vs. tamamen farklı olduğunu belirterek görev ve yetki yönünden itirazlarının kabulünü ve davanın reddedilmesini talep etmiştir.
YETKİ İTİRAZI:
Davalı asil her ne kadar görev ve yetki itirazında bulunmuş ise de; dava konusunun YİDK kararının iptali ve YİDK iptaline bağlı hükümsüzlük talebi olması nedeniyle 556 sayılı KHK 71/1-2 md gereğince görev ve yetki itirazlarının reddine karar verilmiştir.
YARGILAMA:
Mahkememizce, 12/03/2019 tarih ve 2017/240 E. – 2019/135 K. sayılı karar ile; iddia, savunma ve tüm dosya kapsamından, 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi kapsamına göre “…” ibaresi Türkiye’nin Asya anakarasındaki toprağının diğer adı olması nedeniyle bu çoğrafi alanda bulunan işletmelerin bu ismi kullanabilecekleri, bu nedenle … ibaresinin bu çoğrafi bölgede yaşayan bir kişinin inhisarına bırakılamayacağı, 556 sayılı KHK 8/1-b maddesi anlamında ise, davalı başvuru ile davacı markalarının 8/1-b anlamında benzer olmadığı, hizmet sınıfları aynı tür olsada işaretlerin benzer olmaması nedeniyle 8/1-b anlamında benzerliğin ve karıştırma riskinin olmadığı bu durumda TPE YİDK kararının yerinde olduğu ve iptal şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Ankara BAM 20. …. K. sayılı ilamıyla;
” 1- Dava, Türkpatent YİDK kararının iptali ve davalı marka başvurusunun tescili halinde hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Hukuk Genel Kurulu’nun ….K. sayılı ilamlarında da benimsendiği üzere, mahkemece gerektiğinde hükmün eki niteliğinde kroki ve şekillere, kararın ekinde yer verilebilir ise de, hükmün gerekçe kısmında, HMK.’nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesi ve Anayasa’nın 141. maddesi hükümlerine uygun düşmeyecek biçimde şekillere yer verilmesi, davadan davalar doğmasına, tarafların yeniden uyuşmazlığa düşmelerine, infazda tereddüde neden olunmasına yol açabilecektir. Renk, boyut ve diğer özelliklerinden yoksun bir şekilde markaların ve tasarımların gerekçeli karara eksik yansıtılmaları yanıltıcı sonuçlara neden olabilecektir. Somut uyuşmazlıkta da mahkeme kararının gerekçe kısmında dava konusu markalara ilişkin görünümlere yer verilmiş olması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine uygun bulunmadığından, Dairemizce hükmün kaldırılması gerekmiştir. Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle HMK.’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. 2- İstinaf kararının neden ve şekline göre, davacılar vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.” gerekçesiyle, ”HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davacılar vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12/03/2019 tarih ve 2017/240E.- 2019/135K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE, davacılar vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına” şeklinde karar verilmiş dava mahkememizin 2021/203 E. Sırasına kaydedilmiştir.
GEREKÇE:
Toplanan delillere, alınan bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre;
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; Davalı tarafından … sayılı “… HARMANI” ibareli markanın 29 sınıfta yer alan ürün ve hizmetlerde kullanmak üzere tescil başvurusunda bulunulduğu, başvurunun ilanına davacı tarafından itiraz edildiği ve itirazın Markalar Dairesince reddine karar verildiği verilen red kararına karşı davacı tarafından bu kez TPMK YİDK’ya itiraz dilekçesi verildiği ve TPMK YİDK’nın 23.05.2017 tarih ve … sayılı kararı ile “……..556 sayılı KHK’nın 8. Maddesi kapsamında reddi talebiyle yapılan itirazın incelemesinde, ihtilaf konusu “…” ibaresinin Türkiye’de belirli bir coğrafi bölgeye işaret eden, yaygın kullanımı bulunan ve ayırt edici gücü zayıf bir ibare olduğu, başvuruya konu markada kullanılan “… Harmanı” ibarelerinin birlikte bütünsel bir anlama sahip olduğu, ayrıca markaların farklı şekli ve tali unsurlar ihtiva ettiği tespit edilmiştir. Bu kapsamda, kavramsal, işitsel ve görsel olarak ihtiva ettikleri unsurların tamamı ile birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde, başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar arasında iltibas ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmıştır. İtirazda ileri sürülen tanınmışlık iddiasının ise yeterli bilgi ve delille ispatlanmadığı tespit edildiğinden bu yöndeki iddialar da haklı bulunmamış ve itirazın reddi gerekmiştir.” şeklinde karar tesis edildiği görülmektedir.
Dava konusu YİDK kararının davacı Şirket’e 25/05/2017 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 19/07/2017 tarihinde açıldığı anlaşılmış ve işin esasına girilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacılar tarafından 556 sayılı KHK 8/1-b md kapsamındya yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Dava konusu … sayılı … HARMANI+Şekil ibareli markanın 29 ve 35 sınıfta yer alan “Sınıf 29: (tüm alt gruplar) Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Süt ve süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. Sınıf 35: (tüm alt gruplar, son alt grup 03, 05, 29, 30, 31,32, 33, 34. Sınıfları kapsamaktadır) Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Ağartma ve temizlik amaçlı maddeler: deterjanlar, çamaşır suları, çamaşır yumuşatıcıları, leke çıkarıcılar, bulaşık yıkama maddeleri. İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal reaktif maddeler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç) : diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuk bezleri. Zararlı bitkileri, hayvanları ve mantarları imha edici maddeler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı tazeleyici kokular. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar. Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Süt ve süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Ormancılık ürünleri. Canlı hayvanlar (kuluçkalık yumurtalar, döllenmiş yumurtalar dahil). Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar. Hayvan yemleri. Malt (insan tüketimi için olmayan). Biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar. Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar. Enerji içecekleri (alkolsüz). Alkollü içecekler (biralar hariç): Şaraplar, rakılar, viskiler, likörler, alkol içeren kokteyller. Tütün, çiğneme tütünleri, sigaralar, purolar. Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, tütün içenlere mahsus malzemeler: pipolar, puro ve sigara ağızlıkları, küllükler, tütün kutuları, sigara sarmak için aletler, sigara kağıtları, nargileler, çakmaktaşları, çakmaklar. Kibritler. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” yönünden tescil başvurusunda bulunulduğu,
İtiraza mesnet davacı markalarının:
84/080136 sayılı …+Şekil ibareli markanın 29 sınıfta yer alan “Sucuk, salam, pastırma, kavurma, sosis.” yönünden tescilli olduğu,
2007 34060 sayılı … ibareli markanın 29 sınıfta yer alan “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri.” yönünden tescilli olduğu,
2007/66882 sayılı … KANGAL ibareli markanın 29 sınıfta yer alan “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri.” yönünden tescilli olduğu,
2010 33738 sayalı … ÇİFTLİĞİ ibareli maraknın 29, 32 sınıfta yer alan “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. (enerji içecekleri dışındaki tüm alt gruplar) Biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar. Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar, tonikler. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar.” yönünden tescilli olduğu,
2010 41718 sayılı … SOFRASI ibareli markanın 29 ve 05 sınıfta yer alan “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Süt ve süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri Tıbbi amaçlı olmayan ve tamamlayıcı gıda maddeleri (polen, proteinler, karbonhidratlar dahil).” yönünden tescilli olduğu,
2010 44119 sayılı … ibareli markanın 29 sınıfta yer alan “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri.” yönünden tescilli olduğu,
2011 29389 … ÇİFTLİĞİ ibareli markanın 29 ve 30 sınıfta yer alan “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler.Makarnalar,mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri,tatlılar.Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler.Mayalar, kabartma tozları; unlu mamullerin formunu, rengini iyileştirici, bayatlama süresini geciktirici doğal maddeler. Her türlü un, irmikler, nişastalar.Toz şeker, kesme şeker,pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz.Hububat (tahıl) ve mamülleri. Pekmez.” yönünden tescilli olduğu,
tetkik edilmiştir.
Somut olayda, davalı markasının emtia listesinde yer alan 29. Sınıftaki emtialar davacı markalarında birebir yer almaktadır. Davalı marka aynı zamanda sınıf 35’de bulunan hizmetleri ve ayrıca 35.06 alt grupta davacı markalarının tescilli olduğu 05/02, 29. 30 ve 32. Sınıflarda bulunan malların satış hizmetlerini kapsamaktadır. Dolayısıyla, taraf markaları 29 sınıfta bulunan malların tamamı ve sınıf 35.06 da bulunan 05/02 daki “gıda (besin) takviyeleri” ile 29, 30 ve 32. sınıflara ait malların satışı hizmetleri bakımından benzer olduğu kabul edilmiştir.
Tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki işaretin ayırt edici ve baskın unsurları nazara alınarak münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktıkları izlenimin nazara alınması gerekmektedir.
Dava konusu … sayılı … HARMANI+Şekil markasının; sarı zemin üzerinde bir sarı başak demetinin ve bu şekilin tam ortasına gelecek şekilde kırmızı renk ile büyük harf karakterleri ile oluşturulmuş … HARMANI ibarelerinden oluştuğu, Markada kullanılan şekil unsuru, kelime unsuruna nazaran daha geri planda yer almakta olduğu, dava konusu başvuru … ibaresinden başka HARMANI ibaresinide taşımakta olup ibarede markanın unsurlarından birisidir. Davalı marka başvurusu … HARMANI ibaresinden oluşan bir bütündür. İlk bakışta göze çarpan marka algısı yaratan ibarenin bütünü olan … HARMANI ibaresidir.
Davacının “…” markası tek başına kelime unsurundan oluşmaktadır ve markanın tek ve asli unsuru … ibaresidir. Davacının …+şekil ve …+şekil markaları “…” kelime unsurunun yanı sıra şekil unsurlarını barındırmaktadır. Bu markalarda … ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olması karşısında şekil unsurları ön plana çıkmaktadır.
Davacının … Kangal, … Çiftliği ve … Sofrası ibareli markaları kelime markalarıdır. Markalardaki kangal, çiftliği, sofrası ibareleri ile … ibaresi bir bütün olarak marka algısı yaratmaktadır.
556 sayılı KHK 7/1-c maddesi hükümlerine göre ticaret alanında cins çeşit vasıf kalite amaç miktar, değer, COĞRAFİ kaynak belirten üretimin yapıldığı hizmetin yapıldığı zamanı gösteren malların ve hizmetlin diğer karakteristik özelliğini ifade eden sözcükleri münhasıran veya asıl unsur olarak içeren işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği belirtilmiştir.
Bilindiği üzere Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin tamamında geçerli Topluluk Markalarını (CTM) incelemek ve tescil etmekle görevli İç Pazarda Harmonizasyon Ofisi (OHIM), AB üyesi ülkelerin ortak ofisi olduğu gibi, aynı zamanda AB üyesi ülkelerin marka inceleme prosedür ve esaslarının uyumlu hale getirilmesi için de liderlik görevini ifa etmektedir. Birlik üyesi ülkelerin marka mevzuatlarının Topluluk Marka Direktifiyle uyumlu olması zorunludur ve üye ülkelerin tamamı bu zorunluluğu yerine getirmiştir. Bununla birlikte, üye ülkelerin marka mevzuatı neredeyse aynı olsa da, ulusal ofislerin birbirinden büyük ölçüde farklılaşan değerlendirmeleri ile uygulamada sıklıkla karşılaşılmaktadır. Uygulama farklılıkların en aza indirilmesi amacı ile OHIM ve üye ülkeler tarafından Yakınlaştırma (Convergence) Programları yürütülmekte ve uzlaşılan genel ilkelerin Ortak Bildirge (Common Communication) ismiyle kamuoyuna duyurulması da sağlanarak, sorunlu konularda AB üyesi ülkelerin marka ofislerinin bundan sonra takip edecekleri genel ilkeler belirlenmektedir.
OHIM ve Birlik üyesi ülkelerin üzerinde uzlaşarak kamuoyuna duyurdukları 2 Ekim 2014 tarihli Ortak Bildirge nispi ret nedenleri ile ilgilidir. Bildirge “Ayırt Edici Olmayan veya Zayıf Bileşenlerin Karıştırılma Olasılığına Etkisi” başlığını taşımaktadır.
556 sayılı KHK’nın mehazının topluluk marka yönergesi ve tüzüğü olması nedeniyle anılan bildirgeden ülkemiz uygulaması bakımından yararlanılması hem 556 sayılı KHK’nın çıkarılmasına dayanak oluşturan 4113 sayılı Yetki Kanununun ve hem de 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi kararı gereğidir. Zira anılan düzenlemeler Türkiye’de, AB ile eş düzeyde bir uygulama ve korumayı hedeflemektedir. Bu nedenle anılan uygulama ve kararların tamamen göz ardı edilmesi, mevcut 556 sayılı KHK hükümlerinin yanlış yorumlanması ve uygulanmasını beraberinde getirecektir.
Ortak Bildirge’de metnin yayınını takiben 3 ay içerisinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir. Bu 2 Ocak 2015 tarihidir. Dolayısıyla 2 Ocak 2015 tarihinden başlayarak AB üyesi ülkelerin, ayırt ediciliği bulunmayan veya zayıf olan terimleri içeren markalarda karıştırılma olasılığı değerlendirmesini bu bildirgedeki ilkelere göre yapmaları gerekmektedir.
Bildirgedeki genel ilkeler şu şekildedir:
Önceki tarihli markanın ayırt ediciliği bütün olarak değerlendirilecektir.
Önceki tarihli markanın ve sonraki markanın tüm bileşenlerinin ayırt edici nitelikleri, markalarda ortak olarak yer alan unsurlara öncelik verilerek değerlendirilecektir.
Bununla birlikte, önceki tarihli markanın ayırt ediciliği bütün olarak değerlendirilirken, AB Adalet Divanı’nın C-196/11P sayılı “F1-LIVE” kararında yer alan karıştırılma ihtimali incelenirken önceden tescil edilmiş markaların geçerliliğinin sorgulanamayacağı (paragraf 40) ilkesi göz önünde bulundurulmalıdır. Buna ilaveten, aynı kararının 47. paragrafında yer alan “Bir Topluluk markasının tesciline itirazın dayanağı olan önceden tescilli ulusal markanın belirli derecede ayırt ediciliğinin bulunduğunun kabul edilmesi gereklidir.” ilkesi de dikkate alınmalıdır.
AB Adalet Divanı’nın C-342/97 sayılı “Lloyd Schuhfabrik Meyer” kararının 22. paragrafında belirtildiği üzere; “ulusal mahkeme, bir markanın ayırt edici karakterini ve bu ayırt ediciliğin yüksek olup olmadığı değerlendirirken, söz konusu markanın tescile konu malları veya hizmetleri belirli bir işletmeden gelen mallar veya hizmetler olarak gösterebilme ve bu yolla diğer işletmelerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlama yeterliliğini bütünsel olarak incelemelidir.”
Belirtilen ilke çerçevesinde, zayıf bir markanın, pazar içerisinde asli işlevini yerine getirebilme potansiyeli daha düşük olduğundan, ayırt edici niteliği bulunmayan veya ayırt edici gücü zayıf olan bileşenleri dikkate alınarak, zayıf markaların koruma kapsamı daha dar olmalıdır.
Nispi ret nedenleri kapsamında markaların ayırt edici niteliği değerlendirilirken kullanılacak kriterler mutlak ret nedenleri kapsamında ayırt edici nitelik değerlendirilirken kullanılan kriterlerle aynı olmalıdır. Bununla birlikte, nispi ret nedenlerinde bu kriterler sadece ayırt edici nitelik eşiğinin aşılıp aşılmadığının belirlenmesinde değil, aynı zamanda ayırt edici niteliğin değişen derecelerinin tespit edilmesini sağlamak için de kullanılmalıdır.
Ana esaslar bu şekilde belirlendikten sonra, ilk olarak markaların ortak olarak içerdikleri unsurun ayırt edici niteliğinin düşük olması haline ilişkin ilkeler sayılmıştır.
Eğer markalar ayırt edici niteliği düşük olan bir unsuru ortak olarak içeriyorsa, karıştırılma olasılığı değerlendirmesi, ortak olmayan unsurların markanın bütünsel olarak oluşturduğu izlenime etkisi hususuna odaklanacaktır.
Değerlendirmede, ortak olmayan unsurların benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edici nitelikleri dikkate alınacaktır.
Ayırt edici niteliği düşük bir unsurun markalarda ortak olarak yer alması, olağan şartlarda karıştırılma ihtimaline yol açmayacaktır.
Bununla birlikte karıştırılma ihtimali takip eden durumlarda ortaya çıkabilir:
-Markanın diğer bileşenleri de düşük ya da daha düşük derecede ayırt edici niteliğe sahiptir veya diğer bileşenler görsel izlenimde önemsizdir ve markaların bütün olarak ortaya çıkardıkları izlenim benzerdir.
veya
-Markaların bütün olarak oluşturdukları izlenim aynıdır veya yüksek derecede benzerdir.
Karşılaşılabilecek bir diğer durum markaların ortak olarak içerdikleri unsurun ayırt edici niteliğinin bulunmaması halidir:
Eğer markalar ayırt edici niteliği bulunmayan bir unsuru ortak olarak içeriyorsa, karıştırılma olasılığı değerlendirmesi, ortak olmayan unsurların markanın bütünsel olarak oluşturduğu izlenime etkisi hususuna odaklanacaktır.
Değerlendirmede, ortak olmayan unsurların benzerlikleri /farklılıkları ve ayırt edici nitelikleri dikkate alınacaktır.
Ayırt edici niteliği bulunmayan bir unsurun markalarda ortak olarak yer alması, kural olarak karıştırılma ihtimaline yol açmayacaktır.
Bu durumun istisnası olarak, markalar birbirlerine benzer diğer şekil veya kelime unsurları içeriyorsa ve markaların bütün olarak ortaya çıkardıkları izlenim aynı veya yüksek düzeyde benzerse, karıştırılma ihtimali ortaya çıkacaktır.
Özetle; tekel altına alınmasına izin verilmeyen tasviri ve vasıf bildirici sözcüklerden esinlenilerek oluşturulan markalar baştan itibaren zayıf marka konumundadırlar. Bu tür markalar arasındaki iltibas tehlikesi, yapılacak küçük bir değişiklik ile bertaraf edilebilir. Bu tür işaretleri marka olarak seçenlerin, önceden alınmış olan markalardan küçük bir takım değişiklikler yapmak suretiyle aynı vasıf bildirici sözcüklerden türetilen başkalarına ait yeni isimlere/markalara engel olabilme olanağı daha baştan itibaren ortadan kalkmakta veya zayıflamaktadır.
Ayırt edici gücü zayıf işaretler kimi durumda tescil edilebilirlik eşiğini geçebilse de, bunlar için sağlanacak koruma kapsamı ayırt edici gücü yüksek işaretlere sağlanan koruma kadar yüksek olamaz. Her ikisi de tescilli markalar olsa da, ayırt edici gücü zayıf bir markanın yararlanacağı koruma düzeyi, hiçbir şekilde ayırt edici gücü yüksek bir markanın yararlanacağı koruma düzeyiyle eşit olmayacaktır.
Yüksek Yargı kararlarında belirtildiği üzere, Türkiye’deki maruf (herkesçe bilinen, tanınan) ilçe ve yerleşim yerlerinin isimlerinin başka herhangi bir unsur bulunmaksızın (tek başına) marka olarak tescili mümkün olmayıp, bu ibarenin yanında bir başka unusun bulunması halinde marka olarak tescil edilebilirler. İçerisinde il, maruf ilçe ve yerleşim yeri adı bulunduran markalar, marka hakkı sahibine söz konusu il, maruf ilçe ve yerleşim yeri adı bakımından münhasır yetkiler ve haklar sağlamaz1. Dolayısıyla m.8/1-(b) kapsamında yapılacak değerlendirmede, markalarda kullanılan il, maruf ilçe ve yerleşim yeri adları tek başına markanın ayırt edici unsuru olarak kabul edilmezler.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 26.11.1999 tarihli, 1999/5790 esas ve 1999/9590 karar sayılı “PENDİK” kararında, “Bu şekildeki bölge, şehir, ilçe veya maruf yerleşim yerlerinin isimlerini teşkil eden sözcükler, hangi ürünün markası olarak kullanılacak ise onunla birlikte tesciline imkan verilmesinin, anılan yasal düzenlemenin amacına daha uygun olduğu görüşünün benimsenmesi ve bu şekilde böyle bir markayı kullanmak isteyenlerin menfaat dengelerinin korunması bakımından da uygun olacağı sonucuna varılmıştır. Bu ilkeye göre, örneğin “İstanbul” ve “Ankara” adları, coğrafi işaretlerle karışmaya meydan verilmeyecek şekilde, “İstanbul Şarabı”, “Restaurant İstanbul”, “Ankara Pazarları” gibi, kullanılacağı mamul veya hizmetin nevi ile birlikte, ancak işaret olarak kullanılabilecek ve bunun sonucu marka olarak tescili mümkün olabilecektir.” ilkesini ortaya koymuştur.
Yargıtay 11 HD. E. 2007/13026, K.2009/2015, T. 23.02.2009 Kararında; “işaretin bir bütün olarak bıraktığı genel intiba nazara alındığında, “Konya” ve “jant” sözcükleri ile birlikte ayrıca bir renk kombinasyonunu da içerdiğini, bilinen şehir isimlerinin tek bir kişi adına tescilinin mümkün olmamasına karşın, kullanılacağı ürünlerin adının bunların yanına eklenmek suretiyle tescilinin mümkün bulunduğunu, bu haliyle bir renk kombinasyonu da içeren başvuru konusu işaretin asıl ve yardımcı unsurları itibariyle bir bütün olarak ayırt ediciliğinin bulunduğunu, koruma kapsamının ayrı ayrı sözcükler değil, işaretin bütününü oluşturan izlenim üzerinde gerçekleşeceğini, “Konya” ibaresinin bulunmasının, davacı lehine münhasır hak doğurmayacağını” belirtmiş, İlk Derece Mahkemesi’nin tanımlayıcılık kararını bozmuştur.
Yargıtay 11. H.D. 19/11/2014 tarih, 2014/11272 E.- 2014/17954 K. sayılı kararında; “…Trakya’nın ülkemizin kuzey batı bölümünde Avrupa kıtasında yer alan ve gerek tarımsal, gerekse hayvancılık alanında verimli olan ayrıca, tarihi anlamda da çok zengin bir geçmişe sahip bölümün adı olduğu, peynircilik konusunda ve özellikle kaşar peyniri alanında Trakya ibaresinin bölgeyi ifade etmek üzere ün kazanmış olduğu gibi, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli illerini kapsayan bölgenin Trakya olarak adlandırılması sebebiyle de Trakya denildiğinde coğrafi kaynak belirtildiği açık olduğundan, bu ibareyi gerek tamamlayıcı diğer ibareler, gerekse başlı başına ibare olarak ya da esaslı unsur niteliğindeki ibarelerine kuvvetlendirici unsur olarak alan davacının Trakya ibaresinin zayıf marka olduğunu bilmesi gerektiği, davalının Trakya ibaresini ticaret unvanındaki esaslı unsur ile birlikte ve ayrıca kaşar peyniri ile ilgili olarak diğer ibarelerin arasında ancak, belirleyici ibare olarak tescil ettirdiği gibi, ürün ambalaj görsellerinde ve katalogda görüldüğü üzere, Trakya ibaresini ürünün yöresini belirtmek amacıyla kullandığından, kullanımının doğrudan davacının markasına tecavüz niteliğinde görülmediği gerekçesiyle, sübut bulmayan davanın reddi” kararını, “Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir” gerekçesi ile Onamıştır.
Diğer taraftan, eğer bu tarz ibareler tek başına önceden tescil edilmiş ise, bu markaların asgari düzeyde de olsa korunması gerekir. Ancak, kendiliğinden sahip olduğu bu ayırt edici nitelik çok zayıf kabul edilir ve kendisi ile aynı veya ayniyet düzeyinde benzer başvurulara karşı korunabilir. Yapılacak benzerlik değerlendirmesinde; coğrafi yer adı dışındaki diğer unsurların (diğer kelime unsurları ve/veya figüratif unsurlar) benzerliği ile markaların bütünüyle bıraktıkları izlenim dikkate alınarak karar verilmesi gerekir.
Bu açıklamalar kapsamında; ilk olarak davacı markalarının kullanımla ayırtedicilik kazanıp kazanmadığı hususu değerlendirildiğinde; dosyaya sunulmuş olan davacı delilleri markasının 29. Sınıfın 01. alt grubunda yer alan et ürünlerinde kullanıldığını, 2013 yılından bu yana yerel marketlerin ve ulusal düzeyde faaliyet gösteren marketlerin indirim ilanlarında bu markayı taşıyan ürünlerin yer aldığını göstermektedir. Ancak bu delillerin, … ibaresinin tek başına (başkaca bir unsur olmaksızın) davacı yana bağlandığını, yani … ibaresini gören/duyan ortalama tüketicinin duraksamadan malın kaynağını gösterdiğini ispatlamaya yeterli olmadığı kabul edilmiştir.
Taraf markalar işitsel olarak incelendiğinde, ortak unsur olan … ibaresi markaların benzer olmasına yol açmaktadır. Diğer taraftan, …’nun ülkemizin Asya kıtasında yer alan ve gerek tarımsal, gerekse hayvancılık alanında verimli olan ayrıca, tarihi anlamda da çok zengin bir geçmişe sahip bölümün adı olduğu, içerisinde birçok gıda ürünü ile meşhur coğrafi alan adlarını barındırması sebebiyle de … denildiğinde coğrafi kaynak belirtildiğinin açık olduğu, yüksek yargı kararlarında sabit olduğu üzere coğrafi yer adlarının markada bulunmasının, davacı lehine münhasır hak doğurmayacağı ve bu ibarenin ayırt ediciliğinin zayıf marka olduğunun davacı yanca da bilmesi gerektiği dikkate alındığında;
Davacının davaya mesnet “… çiftliği”, “… sofrası”, “… kangal” markaları ile “… Harmanı” markalarında mevcut ortak olmayan unsurlara dayalı olarak birbirlerinden ayrıldığı ve farklı olan unsurların markaların ayırt edilmesini sağladığı, davacının …+şekil ve …+şekil markalarında şekil unsuru ile dava konusu … HARMANI+şekil markasındaki şekil unsurlarının markaların ayırımını sağladığı kanaatine varılmıştır.
Yine davacının … ibareli markası ile davalı başvurusunun şekil+… Harmanı ibaresinden oluşması ve … ibaresinin coğrafi bölge adı olması ve herkesin kullanımına açık coğrafi yer adı olması nedeniyle zayıf marka konumunda olan davacı markası ile davalı markasının aldığı ek kelime ve şekil unsuru nedeniyle yeterli düzeyde farklılaştığı, hitap ettiği ortalama tüketici nezdinde iki farklı işaret olarak algılanacakları, … ibaresinin zayıflığı ve coğrafi yer adı olması nedeniyle tüketicilerin ticari hayattan ve normal yaşamda sık karşılaştıkları ve çok kullandıkları farklı mal ve hizmet kollarında sıklıkla kullanımına rastladıkları bu ortaki ibare nedeniyle karıştırma yaşamalarının mümkün olmadığı, zira ticari hayatta sıklıkla kullanılan ayrıca günlük hayattada sıklıkla kullanılan bir kelimenin farklı firmalarca kullanıldığının bilinmesi nedeniyle yanılgının oluşmasının mümkün olmadığı, dava konusu işaretin bir bütün olarak söylenmeye algılanmaya uygun olduğu, tüketicilerin markaları bölerek değil bir bütün olarak algılayacakları davacıya ait markalar ile dava konusu markanın salt coğrafi yer adı benzerliğinden yola çıkarak markalar yada marka sahibi işletmeler arasında bağlantı kurmayacakları, davalı markasında farklı şekil ve kelimeden oluşmuş bütünün davacının markasının zayıf marka olduğuda göz önünde bulundurulduğunda davacı markasında yeterince farklılaştığı, işaretin bir bütün olarak algılanmaya söylenmeye ve hatırlanmaya elverişli olması nedeniyle parçalı algı oluşturmaya müsait olmadığı, davalı başvurusu ve davacı markalarıın farklı markalar olduğu ilgili tüketici kesimi tarafından bilinebileceği bu nedenle zayıf marka konumunda bulunan davacı markaları ile davalı başvurusu işaretin benzer olmadığı kabul edilmiştir.
Türkiye’deki il adları münhasıran marka olma niteliğini haiz olmayıp. yanlarına gelen ikinci bir ibare ile birlikte kullanıldıklarında ayırt edici niteliğe sahip oldukları kabul edilmektedir. Diğer coğrafi yer adları ise tescili talep edilen mal ve hizmetler için tanımlayıcı ya da yanıltıcı bir niteliği bulunmuyorsa münhasıran marka olma niteliğine haizdir. Bu genel çerçeve içerisinde, coğrafi yer adlarına ilişkin benzerlik incelemesi ilgili ibarenin il adı olup olmaması, turistik bir ilçe ya da bilinen yer adı olup olmadığı gibi kriterler esas alınarak yapılır. Turistik öneme haiz coğrafi yer adlarının beraberinde “tur, turizm” gibi ibarelerle marka başvurusuna konu olması durumunda da, marka olabilecek başka unsurların olup olmadığı araştırılmalıdır.
Davalının markasında kullandığı “…” ibaresinin davacının itiraza mesnet gösterdiği markalarında da aynen yer aldığı; taraf markalarında yer alan … kelimesinin ülkemizin Asya kıtasında yer alan ve gerek tarımsal, gerekse hayvancılık alanında verimli olan ayrıca, tarihi anlamda da çok zengin bir geçmişe sahip bölümün adı olduğu dolayısıyla … ibaresinin, Türkiye’nin Asya anakarasındaki toprağının adı yani bir coğrafi alanın adı olduğu; dolayısıyla bu ibarenin bu coğrafi bölgede yer alan sadece bir kişinin inhisarına bırakılması 556 sayılı KHK m. 7/1-c açısından mümkün olmadığı; dolayısıyla başkalarının da “…” ibaresiyle birlikte farklı işaret ve ekler kullanmak suretiyle marka tescil etmelerine engel olunamayacağı; bu açıdan bakıldığından somut olayda davalının markasında “…” ibaresini HARMANI ibaresi ile birlikte bir bütün olarak esas unsur olarak kullanmak suretiyle “…” ibaresini kullanmasının davalının markalarıyla iltibas oluşturmayacağı aldığı ek ve şekil unsurları ile davlı markalarından yeterli şeklide uzaklaştığı, tek kişini tekeline bıraklımasını mümkün olmadığı … ibaresinin yanın ayan unsurlar eklenerek topluda sıklıkla kullanılır ibare olduğu, Örneğin Anadoul kaplanları, … Ticaret v.s. dolayısıyla davalının markasının davacı markaları karşısında yeterli ayırt edici unsura haiz olduğu kabul edilmiştir.
Başvuruda yer alan hizmetler ile davalıya ait redde mesnet markalarda yer alan hizmetlerin aynı tür hizmetleri kapsadığı görülmüştür. Ancak 8/1-b anlamında benzerlikten ve karıştırılma riskinden bahsedebilmek için yalnızca sınıf benzerlik yeterli olmamakta marka ve işaretin bütün olarak bıraktığı izleniminde benzer olması gerekmektedir. Davalıya ait … HARMANI ibareli markası ile davacının … ibareli markalarının iltibasa sebebiyet verecek derecede benzer olmadığı, ortak unsurun … ibaresinden oluştuğu markanın parçalara ayrılarak değil bir bütün olarak korunacağı, karşılaştırılan davalı başvurusu ile davacı markalarının görsel özellikleri ve teleffuzları ve yarattıkları kavramsal çağrışımlar yönünden benzer olmadığı ortak unsur ‘…’ ibaresinin çoğrafi yer adı olup herkesin kullanımına açık ve tek başına kimsenin tekeline verilemeyecek işaret olması nedeniyle orjinal niteliği az olan ve bu nedenle ayrım gücü zayıf markalarla ilgili olarak iltibas tehlikesinin önlenebilmesi için tescili istenilen markada ufak bazı değişikliklerin yapılması yeterli olup ayırt ediciliği yüksek olmayan markalarda ayırt edicilik için ufak bazı değişikliklerin yapılmış olması yeterli görülmüştür.
Davacı ve davalı markasında yer alan farklılıklar ve farklı ekler nedeniyle markalarda farklı algı oluşmuş olup bütün olarak bıraktığı genel izlenimin farklı olması nedeniyle davalı markası ile davacı markalarının birbirinin serisi olarak algılanma riski söz konusu değildir. Ortak ibarenin tanımlayıcı anlama sahip olması nedeniyle kavramsal bir benzerlik ortaya çıkmayacaktır, korunabilir nitelikte olmayan işaretler karıştırılma ihtimaline gerekçe teşkil etmeyecektir. Avrupa birliğine bağlı marka ofislerinin Avrupa marka ve tasarım ağı yoluyla uygulanacak uyumlaştırma programı kapsamında işbirliğini sürdürme taahhütleri doğrultusunda karıştırma ihtimalinin (nispi red nedenlerinin) incelenmesinde markaların ayırt edici olmayan zayıf bileşenlerinin etkisine ilişkin ortak bir uygulama konusunda mutabakata varılmış olup varılan bu mutabakat hükümlerine göre markalar düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa karıştırılma ihtimali değerlendirilmesinde örtüşmeyen bileşenlerin benzerlikleri, farklılıkları ele alınacaktır. Düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsurun normalde kendiliğinden karıştırma ihtimaline yol açmaz, gerek öğreti, gerekse OHİM ve ECJ uygulamaları markaların ayırt edicilik vasfı taşıyıp taşımadığına büyük önem atfetmektedir. Bu önem markalardaki tanımlayıcı ve jenerik unsurların değerlendirilme dışı bırakılacak olmasından ileri gelmektedir. Diğer bir deyişle markadaki ayırt ediciliği bulunmayan unsurlar karıştırılma ihtimali bakımından dikkate alınmazlar.
Tekel altına alınmasına izin verilmeyen tasviri ve vasıf bildirici sözcüklerden esinlenerek oluşturulan bu markaların baştan itibaren zayıf marka konumunda oldukları, bu tür markalar arasında iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklikle bertaraf edilebileceği, dolayısıyla bu tür işaretleri marka olarak küçük bir takım değişiklikler yapmak suretiyle aynı tanımlayıcı sözcüklerden türetilen başkalarına ait yeni marklara engel olabilme olanağının daha baştan itibaren ortadan kalkmakta veya zayıflamakta olduğu, yargılama konusu başvuru ve davacı markaları yönünden de bu durumun söz konusu olduğu aynı tür hizmetleri içeren başvuru ve davacı markalarının yalnızca … ibaresinden oluşmadığı bunun yanında diğer ayırt edici sözcük ve ibarelerle oluşturulduğu koruma kapsamının tespitinde bu hususun göz önünde bulundurulması gerektiği bu durumda davacı başvurusu ile davalı markalarının bütün olarak bıraktığı genel izlenim yönünden işitsel, anlamsal görsel olarak ve düzenleme tertip tarzı itibariyle ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek bir benzerliğin olmadığı, zira markaların bir bütün olarak korunacağı, parçalara ayırarak korunmasının mümkün olmadığı, farklılıkların markaların bütününde gerek okunuş gerekse görünüş ve anlamı yönünden yeteri derecede farklılık yarattığı, benzer ilişkili olma seri marka izlenimi yaratmaktan kurtardığı, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan makul düzeyde bilgilendirmiş marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma imkanı bulunmayan daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin yargılama konusu hizmet sınıfı için ayırdığı satın alma süresi içinde dava konusu başvuru işareti gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden bunun davalı markalarından farklı bir marka olduğunu anlayabileceği bunun sonucunda davalı markaları ile sunulan hizmetten yararlanmak isterken başvuru konusu işareti taşıyan hizmetten yararlanma biçiminde bir yanılgıya düşmeyeceği aksinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı zira bu iki işareti karıştıracak kişinin ortalama tüketici olarak nazara alınmasının mümkün olmadığı başvuru kapsamındaki hizmetlerden yararlancak kişilerin yetişkinlerden oluştuğu aynı biçimde hizmetten yararlanmak için gerekli hizmet alım süresi gözetildiğinde yanılğının oluşmasının mümkün olmadığı başvuru konusu işaret ile davalı markaları arasında işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun bulunmadığı, gerek bütünsel ve gerekse içerisinde bulunan unsurlar itibariyle başvuru konusu işaretin davacı markalarını sunan işletmeyle idari, ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulduğu biçiminde bir algılama oluşturmasının mümkün olmadığı kabul edilmiştir.
556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi kapsamına göre “…” ibaresi Türkiye’nin Asya anakarasındaki toprağının diğer adı olması nedeniyle bu çoğrafi alanda bulunan işletmelerin bu ismi kullanabilecekleri, bu nedenle … ibaresinin bu çoğrafi bölgede yaşayan bir kişinin inhisarına bırakılamayacağı, 556 sayılı KHK 8/1-b maddesi anlamında; davalı başvuru ile davacı markalarının 8/1-b anlamında benzer olmadığı, hizmet sınıfları aynı tür olsada işaretlerin benzer olmaması nedeniyle 8/1-b anlamında benzerliğin ve karıştırma riskinin olmadığı bu durumda TPE YİDK kararının yerinde olduğu ve iptal şartlarının oluşmadığı kabul edilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekille temsil ettirdiğinden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Diğer davalı kendini vekille temsil ettirmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 02/11/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸