Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/196 E. 2022/280 K. 27.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/196 Esas – 2022/280
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/196
KARAR NO : 2022/280

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 26/07/2021
KARAR TARİHİ : 27/09/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; davalının “……………daha iyisi” ibareli markanın tescili için 21.05.2020 tarihinde Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvurduğunu, başvurunun yapılan ön inceleme aşamasında kabul edilerek Resmi Marka Bülteni’nde üçüncü kişilerin itirazlarına açıldığını, ilgili marka başvurusunun Resmi Marka Bülteni’nde ilanına istinaden tarafları adına yapılan ilk itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun 2000 0374, 2007 67233, 2008 12134, 2008 14663, 2008 64273, 2009 66046, 2011 25974, 2014 109605, 2014 109617, 2014 96105, 2015 18043, 2015/18063, 2015 55198, 2015 55217, 2019 09166, 2019 37524, 2019/87507, 2020 04361 sayılı “…” “…” “…” “bolfile” “filem” “…” “mavi …” “pro….” “… express” “filede kariyer” “… kariyer” “… extra” “filemar” “de….” “… market online” “… temiz bir çevre için daha az poşet” “… para” “filego … gelişim okulu” ibareli markaları ile karıştırılma ihtimali gerekçesiyle SMK’nın 6’ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle itiraz ettiklerini, ancak itirazın itiraza mesnet markaların karıştırmaya yol açacak derecede benzer olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, TPMK Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 2021-M-3521 sayılı ret kararının haksız olduğunu, taraflarının itiraza mesnet “…” ve “…” ibareli markalarının çeşitli sınıflarda 2000 yılından bu yana tescilli olup yoğun bir şekilde kullanıldığını, taraflarıınn hak sahibi olduğu markalar gözetildiğinde “…” markası üzerinde öncelikli hak sahibi olduklarını, davalı tarafından tescili talep edilen “… daha iyisi” markasının taraflarının “…” ibareli markalarına ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, taraflarının markalarında yer alan “…” ibaresinin markalarının asli unsurunu oluşturduğunu, davalı markasının “…” ibaresini aynı şekilde asli unsur olarak içerdiğini, taraflarının “… para” ve “… market online” markalarındaki sarı ve yeşil renklerin davalı tarafından aynen kullanılıp aynı düz yazı şekli ve tertip tarzı kullanılmak suretiyle taraflarının markalarının taklit edildiğini, “… daha iyisi” markası ile taraflarının markalarına yazılış, okunuş, görsel ve işitsel açıdan ayırt edilemeyecek derecede benzerlik yaratıldığını, davalı marka başvurusunda asıl vurgunun “…” ibaresi üzerine yapıldığı, “…” ibaresinin taraflarının ofis/işyeri için gerekli olan malzemelerin satışına yönelik “…” mağazaları olduğu veya taraflarının “…” mağazalarının bir iştiraki olduğu algısı yarattığını, bu sebeplerle markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunduğunu,bu benzer kullanılmalrın taraf markalarının aynı firmaya ait seri markalar olduğu izlenimi yaratmakta olup görüldüğünde taraflarının markalarını akla getirdiğini, Yargıtay kararı çerçevesinde taraflarının “…” ibareli markalarının seri marka olduğunu, taraflarının “…” ve “…” ibareli markaları ile davalının başvuru konusu “… daha iyisi” markasının birebir aynı sınıftaki hizmetleri ve farklı sınıflardaki ilintili mal ve hizmetleri kapsadığını, hem davalının başvuru konusu markası hem de taraflarının markaları ortak olarak 35. sınıfı kapsadığını, bununla birlikte taraflarının markalarnın 35. sınıf haricinde tescilli olduğu emtia sınıfları başvuru konusu 35. sınıf kapsamında da yer aldığını, böylece başvurunun hem aynı hem de ilintili mal ve hizmetler için yapılmış olduğunu, taraflarının “…” markasının uzun yıllardır yoğun kullanım neticesinde tüketiciler nezdinde yüksek ayırt ediciliğe sahip tarafları ile özdeşleşen tanınmış bir marka haline geldiğini, halk tarafından taraflarının tanınmış “…” markası ile ilişkilendirilecek ve tanınmış markanın itibarının zedelnemesi sonucunu doğuracak olan “… daha iyisi” marka başvurusunun reddinin gerektiğini, davalının kötüniyetli olduğunu, davalı tarafından taraflarının “…” ve “…” ibarelri markaları ile çok benzer olan “… daha iyisi” markasının tercih edilmesi aynı ve ilintili sınıflarda başvuru yapılmasının da iltibas riski yaratmakta ve haksız rekabet teşkil etmekte olduğunu, Türk Patent YİDK’nın 2021-M-3521 sayılı kararının iptali ile 2020/52446 sayılı “… daha iyisi” ibareli marka başvurusunun hükümsüzlüğü ile sicilden terkine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; davacı yanın “…” ibareli markalarıile “… daha iyisi” ibareli markanın ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu aynı sınıftaki hizmetleri ve farklı sınıflardaki ilintili mal ve hizmetleri kapsadığı iddiasının temelsiz ve soyut iddialar olduğunu, “… daha iyisi” ile “…” şekil ve ibarelerinin birbirinden farklı olduğunu, markalara kavramsal olarak bakıldığında ayırt edici özelliklerin kendini gösterdiğini, davacı tarafa ait marka ile taraflarına ait marka her ne kadar aynı sınıfta tescil edilen markalar olsa da markalarının sadece internet üzerinden satış yapmakta iken davalı tarafa ait markalar kurduğu mağazalar aracılığıyla müşterilerinin fiziki olarak alışveriş yaptığı bir satış yöntemi uyguladığını, bu sebeple her iki markanın hitap ettiği kesim yönüyle de birbirinden ayrıldığını, hem genel görünüm hem de diğer unsurlar açısından ayırt ediciliği sağlamış bulunan “… daha iyisi + şekil” marka ibarelerinin tescil edilmesi herhangi bir iltibasa neden olmayacak olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; davalı İstanbul Kurumsal Tedarik Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından 21/05/2020 tarihinde 2020/52446 başvuru numaralı “… daha iyisi” markası için 35. Sınıflarda yer alan mal ve hizmetler bakımından tescil başvurusu yapıldığı, yapılan inceleme sonucunda yayımlanması uygun görülen marka başvurusu 350 sayılı Resmi Marka Bülteninde 12/06/2020 tarihinde yayımlandığı, yayım kararını takiben, davacı … Birleşik Mağazalar A.Ş. tarafından davalı başvuru markası ile itiraz sahibi davacıya ait 2000 03474, 2007 67233, 2008 12134, 2008 14663, 2008 64273, 2009 66046, 2011 25974, 2014 109605, 2014 109617, 2014 96100, 2014 96105, 2015 18043, 2015/18063, 2015 55198, 2015 55217, 2019 09166, 2019 37524, 2019/87507, 2020 04361 sayılı “…”, “…”, “…”, “bolfile”, “filem”, “…”, “mavi …”, “pro….”, “… express”, “filede kariyer”, “… kariyer”, “… extra”, “filemar”, “de….”, “defile”, “… market online”, “… temiz bir çevre için daha az poşet”, “… para”, “filego … gelişim okulu” ibareli markalar arasında SMK 6/1 (Karıştırılma-Benzerlik) ve 6/5 (Tanınmışlık) maddeleri ihtimalinin bulunduğu gerekçesiyle itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığının 09/11/2020 evrak tarihli ve 2020-OE-522060 sayılı kararıyla davacının itirazın reddine karar verildiği, bu karar üzerine davacı tarafça YİDK nezdinde itirazda bulunulduğu, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından verilen dava konusu 2021-M-3521 sayılı kararıyla özetle; (…) Yerleşik içtihada göre, halkın malların veya hizmetlerin aynı işletmeden veya ticari ya da idari olarakbağlantılı bir işletmeden geldiğine inanması riski karıştırılma/ilişkilendirme olasılığını ortaya çıkartır. Karıştırılma ihtimali incelemesinde mal/hizmet benzerliği, benzerliğe gerekçe olarak gösteirlen markanın ayırt edici gücü ve hedef kitlesinin bilgi ve dikkat düzeyi ele alınır. Bu unsurlardan birinin zayıf olması diğer unsurların güçlü olması ile telafi edilebilir. Örneğin markalar arasında işaret benzerliği zayıf ise yüksek dereceli mal/hizmet benzerliği ve benzerliğe gerekçe olarak gösterilen markanın ayırt edici gücünün yüksek olması durumunda markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunabilir. Öte yandan markalar arasında işaret benzerliğinin bulunmaması ya da mal/hizmet benzerliğinin bulunmaması durumunda, diğer unsurları incelemeye gerek duyulmaksızın markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığına karar verilir. Ayrıca markalar arasındaki işaret benzerliği değerlendirilirken markaların ihtiva ettiği ibare veya şekil unsurlarının ayrıştırılarak tek tek ele alınması yerine bütün olarak bir değerlendirme yapılmalıdır. 6769 s. SMK md 6/5 “Tescil edilmiş veya başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmünü amirdir. 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesi gereğince bir başvurunun reddedilebilmesi için, itiraza mesnet markanın ülkemizde tanınmış bir marka haline geldiğinin kanıtlanması ve bu tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi veya sö konusu markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi tehlikesinin doğabileceğinin ortaya konulması gerekmektedir. Dolayısıyla, bir markanın sektöründe belirli bir bilinirliğe sahip olması, aynı ya da benzer başka bir markanın farklı mallar üzerindentesciline engel oluşturabilmesi için yeterli olmayıp, aynı zamanda yukarıda belirtilen şartların oluşması gerekmektedir. Önceki markanın sahibi fiili ve mevcut zararı göstermek zorunda olmasa da, markasının ayırt edici karakterinin zedeleneceğine ilişkin olarak gelecekteki (markanın tescil eidlmesi veya kullanılması halinde) riske dair farazi (varsayımsal) olmayan ve aksi ispat edilmedikçe iddiayı ispata yeterli ve geçerli olan deliller ileri sürmek zorundadır. Buradan hareketle, itiraz sahibi yukarıda sayılan durumların, olayların olağan akışı içinde öngörülebilir olması bakımından gerçekleşmesi muhtemel olduğunu ortaya koymak durumundadır. Kötü niyet kavramı, “bilerek ve haksız bir avantaj kazanmak veya başkalarına zarar vermek amacıyla genel olarak kabnul edilmiş ahlaki davranışların ve dürüst ticaret ilkelerinin dışında davranan kişinin durumu” olarak tanımlanabilir. Marka hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı şekilde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız yarar elde etmek, markayı gerçekte kullanmayıp yedeklemek, marka ticareti yapmak, gerçek hak sahibinin piyasaya girişini engellemek, gerçek hak sahibine maddi veya manevi zarar vermek vb. amaçları yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir. Gerçek hak sahibi ile arasında sözleşme yahutön sözleşme bulunan başvuru sahibinin, tescil yolu ile ve dürüstlük ilkelerine aykırı biçimde marka üzerinde ha ktemin etme girişimi de kötü niyet olarak kabul edilir. Avrupa Birliği Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nin 01/02/2012 tarihli T-291/09 sayılı kararının 90. parafrafında, inceleme konusu işaretlerin aynı olması, kötü niyete ilişkin diğer faktörlerin hiçbirisi mevcut değilken tek başına kötü niyetin varlığını ortaya çıkarmaz tespiti yapılmıştır. Bir diğer deyişle, kötü niyetle başvurusunun yapıldığı iddia eidlen işaretle buna karşı öne sürülen itiraz gerekçesi markaların aynı (veya benzer) olması veya markaların benzer olduğu yönündeki iddia, tek başına başvurunun kötü niyetle yapıldığını ispatlamayacaktır. Kurul belirtilen tespiti paylaşmaktadır ve başvuruyu oluşturan işaretle itiraz gerekçesi markaların benzer olduğu iddiasını, tek başına, başvurunun kötü niyetle yapıldığı ispatlayan bir husus olarak kabul etmemektedir. Somut olaya ilişkin inceleme yukarıda zikredilen ilkeler ışığında yapılmıştır. Yapılan inceleme sonucunda, işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların, bütün olarak bıraktıkları izlenim itibariyle, ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadığı değerlendirildiğinden, başvuru ile itiraza mesnet marka/markalar arasında ilişkilendirme/karıştırılma ihtimali bulunmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca, muterizin md. 6/5 gerekçeli itirazı, karıştırılma ihtimaline ilişkin yukarıda yapılan değerlendirme ve sunulan bilgi ve belgeler ışığında incelenmiş ve yerinde bulunmamıştır. Son olarak, başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönündeki iddia somut delillerle ispatlanmadığından ve diğer başkaca koşulların varlığı bulunmaksızın, bir başvurunun sadece önceki tarihli marka ile karıştırılma ihtimali bulunduğu iddiası, o başvurunun kötü niyetle yapılmış bir başvuru addedilmesini gerektirecek bir husus olmadığından, kötü niyet iddiasına dayalı itiraz kabul edilmemiştir. İtirazın reddedilmesine oybirliği ile karar verilmiştir.” şeklinde karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 26/07/2021 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: dava konusu markanın kapsamındaki emtianın tamamının davacının markalarının kapsamında aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olarak yer aldığı, dava konusu marka başvurusu ile davalı markası arasında marka işaretleri bakımından benzerlik olduğu, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu, davaya mesnet olan … ibareli markanın 6/5 maddesinin koşullarının somut olayda oluşmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davalı Markası Davacı Markaları

… ”Daha İyisi” +şekil …
(35. sınıf) …+şekil
BOLFİLE
FİLEM

MAVİ …
Pro….
… express
Filede Kariyer
… Extra
DE….
DEFİLE
… Market Online+şekil
… ”Temiz bir çevre için daha az poşet”
… para+şekil
FİLEGO … GELİŞİM OKULU
(02, 05, 06, 07, 08, 09, 10, 11, 12, 13, 14, 15,
16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27,
28, 29, 30, 31, 33, 34, 35, 36, 38, 39, 40, 41,
42, 43, 44, 45. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; davalıya ait markanın başvuru kapsamında yer alan ve 35. Sınıfta yer alan tüm hizmetlerin davacı markalarından 2000/03474, 2008/14663, 2008/64273, 2009 66046, 2014/109605, 2014/109617, 2014/96100, 2014/96105, 2015/18043, 2015/55198, 2015/55217, 2019/09166, 2019/87507 sayılı markaların tescil kapsamımda yer alan hizmetlerle birebir aynı olduğu anlaşılmıştır. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davalının markasının incelenmesinde; dava konusu “… ”Daha İyisi” +şekil” ibareli marka, kelime ve şekil unsurundan oluşan karma bir marka olup üstte dikdörtgen şeklin içinde yuvarlak geometrik şekil ile bu şeklin altında ise küçük harf ve sarı rankle … ibaresi ile en altta ise “daha iyisi” ibaresinden oluştuğu anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davaya gerekçe olan markaların ise kimisi şekil unsuru ile kimisi ise özel yazım ile kimisi ise düz yazı ile “…” ibaresinden oluştuğu, markaların ikisinde express ya da extra ibaresi yer alsa bu ibarelerin markalada tali unsur olduğu yapılacak hizmetin niteliğini bildiren kelimeler olması nedeniyle herkes tarafından kullanılan markada ayırt ediciliği olmayan kelimeler olması nedeniyle markanın esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğu anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Hem dava konusu hem de mesnet markada “…” ibaresinin ortak olarak yer aldığı, “…” ibaresinin, “Alışverişte öteberi taşımak için kullanılan, ilmeklerden oluşan ağ torba” anlamını taşıdığı tespit edilmiştir. Bununla birlikte davaya konu olan markadaki ortak olan … ibaresine eklenen –si ekinin ise üçüncü şahıs iyelik eki olduğu değerlendirilmiştir. Öte yandan, dava konusu markada yer alan “ofis” ibaresinin “işyeri, daire, büro. anlamına gelen anlamsal olarak tüketici nezdinde malların kaynağı “ofis” olarak algılanacaktır. Dolayısıyla, dava konusu markada yer alan “ofis” ibaresi dava konusu hizmetler bakımından tanımlayıcı olduğu, markalarda yer alan “filesi” ibaresinin doğrudan tanımlayıcı olmadığı, asgari düzeyde ayırt edici niteliği olan marka korumasından yararlanabilecek bir ibare olduğu anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davalının … ”Daha İyisi” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının … ”Daha İyisi” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olduğu, taraf markaları arasında iltibas bulunduğu, taraf markalar arasındaki uyuşmazlığın 6/1 maddesi anlamında çözüme kavuştuğundan, davaya konu olan markanın tescili halinde davaya mesnet olan markanın 6/5 maddesinde düzenlenen koşulların da somut olayda ortaya çıkmayacağı anlaşılmış, davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile
TPMK YİDK’nın 2021-M-3521 sayılı kararın iptaline,
Davalıya ait 2020/52446 kod nolu “… Daha İyisi+Şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,

2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.580,60-TL
yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 27/09/2022

¸ ¸

MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 127,10-TL
GİDER AVANSI :2.453,50-TL
TOPLAM :2.580,60-TL