Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/195 E. 2022/263 K. 20.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/195 Esas – 2022/263
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/195
KARAR NO : 2022/263

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Tescili
DAVA TARİHİ : 26/07/2021
KARAR TARİHİ : 20/09/2022

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka tescil davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin 2020/14667 başvuru numarası ve “…” ibaresi ile gerçekleştirdiği başvuruya davalılarca yapılan itirazlar sonucunda müvekkili başvurunun reddine karar verildiğini, verilen kararın hatalı olduğunu, müvekkili markasının davalılar markalarından farklı olduğunu, müvekkilinin markasında kendi soyadı olan “……..” ibaresini kullandığını, ancak bu kullanımda “…” ibaresini ön plana çıkartmadığını, müvekkilinin kendi adı ve soyadını tescil ettirmesinin doğal hakkı olduğunu, bu nedenle markanın bütün olarak algılanması gerektiğini, müvekkili markasının şekil, yazım ve kelime unsurları itibariyle davalılar markalarından farklı olduğunu iddia ederek 2021-M-3685 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkilinin ilk Türk tekstil markası olarak … esas unsurlu markaların sahibi olduğunu, müvekkilinin uzun yıllardır “…” markaları altında Mustafa Kemal Atatürk’ün de giydiği süveterleri yeniden ürettiğini, müvekkilin markalarının tanınmış olduğunu, dava konusu markada da dikkate çeken kısmı “…” olduğunu, dava konusu markanın bir bütün olarak sanki müvekkili firma şirket ile bir organik bağı varmış gibi, müvekkili şirketin aile fertlerinden birinin kurduğu yan bir moda markası gibi algılanabilecek olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusuna davalılar tarafından yapılan itirazın MDB tarafından kabulü ile ilgili verilen YİDK kararının (itirazın reddine ilişkin) yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu …+şekil ibaresinin 25 ve 35. Sınıf mal ve hizmetlerde 05.02.2020 tarih ve 2020/14667 sayısı ile marka başvurusuna konu edildiği, yapılan ilk incelemeler sonrasında başvurunun 27.02.2020 tarih ve 343 sayılı bültende ilan olunduğu, söz konusu ilana karşı davalılarca ayrı ayrı itirazda bulunulduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 26.12.2020 tarihli kararı neticesinde ise davalılar itirazların ayrı ayrı kabul edilerek başvuru kapsamından 25. Sınıf malların çıkartılmasına karar verildiği, anılan karara karşı bu defa başvuru sahibi tarafından itiraz edildiği, 26.05.2021 tarih ve 2021-M-3685 sayılı YİDK kararı neticesinde taraf markaları arasındaki karıştırılma ihtimalinin varlığının bir kez daha kabul edilerek başvuru sahibinin tüm itirazlarının reddine karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 26/07/2021 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: dava konusu 2020/14667 sayılı marka kapsamında yer alan ve reddine karar verilen 25. Sınıf malların, redde gerekçe davalılar markaları kapsamında yer alan emtialar ile aynı, aynı tür ya da benzer olduğu, bununla birlikte taraf markalarını oluşturan işaretler arasında rapor kapsamında ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle, oluşan bütünsel algılar itibariyle tüketicilerin, taraf markalarını, aynı iktisadi – idari kaynakça piyasaya sürülen, aralarında ortaklık ilişkisi bulunan markalar oldukları yönünde algılayarak yanılgı yaşayabileceği, bu durumun işaretler arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açabilecek bir ilişkinin mevcut olduğu, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;

Davacı Markası Davalı … EŞARPÇILIK …LTD.ŞTİ. Markaları

…+şekil …….. by …
(25. sınıf) …
K……….Y …
… EŞARP
(25 ve 35. sınıf)

Davalı N……………….. TEKS… A.Ş Markaları

Ç…………….İK …+şekil
…+şekil
… L……………RY Atölye+şekil
(25. sınıf)

Tarafların emtia gruplarına bakıldığında; dava konusu başvuru kapsamında reddine karar verilen 25. Sınıf emtiaların tamamı, davalılarca redde gerekçe gösterilen markalar kapsamında yer alan mal ve aynı malların satışına yönelik hizmetler ile aynı, aynı tür ya da benzer olup taraf markalarının doğrudan benzer tüketici kitlesine hitap eden, benzer ihtiyaçlara yönelik, satış, sunum, dağıtım ve pazarlama biçimi benzer olan, birbirleri yerine tercih edilebilir nitelikteki emtiaları kapsadıkları görülmektedir. Şu hâlde, SMK 6/1 maddesi yönünden tescil engellerinde aranan şartlardan biri belirtili emtialar yönünden gerçekleşmiştir.
Davacının markasının incelenmesinde; …+şekil ibareli başvurunun esasen bir kişi isim – soyisminden oluştuğu anlaşılabilir bir sözcük ve şekil markası olduğu, başvuruda yer alan görsel unsurun da esasen “…………” ve “…” kelimelerinin ilk harflerinden oluşturularak yapılmış bir logo olduğu anlaşılmaktadır.
Davalıların markalarının incelenmesinde; her iki davalıya ait markaların ise her birinde “…” ibaresinin esas unsur olduğu, bu ibarenin çeşitli ek sözcük ve şekil unsurları ile birlikte kullanımlara konu edildiği anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin, davalılar markalarının asli unsurunu oluşturduğu, dava konusu markadaki “…” isminin yaygın kullanımı bulunan bir isim olmasından ötürü tüketici algısında “…” ibaresinin daha akılda kalıcı olacağı anlaşılmaktadır. Taraf markalarının birebir aynı türdeki tekstil ürünlerinde tescil edilmek istenilmesi ve özellikle bu emtia grubunda davalılar markalarının çok uzun yıllardan beri tescilli olarak korunuyor olmaları, aktif biçimde var oluşları gözetildiğinde tüketicinin, dava konusu markayı davalı markaların sahiplerinden birinin kendi adı ile yeniden koruma altına aldığı, yeni bir alternatif marka yaratıldığının düşünmesi ihtimalinin bulunduğu, başka bir ifadeyle tüketicilerin iki farklı marka ile karşı karşıya kaldığını anlasa bile iki markanın aynı firmaya ait olduğu veya iktisaden bağlı firmalar olabileceğini düşünmeleri ihtimalinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davalılar adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davacının “…” ibareli markası arasında ”…” ibaresinden kaynaklı biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davacının “…” markasını gördüğünde bunun davalıların mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olduğu, taraf markaları arasında iltibas bulunduğu dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/09/2022