Emsal Mahkeme Kararı Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/191 E. 2021/385 K. 23.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/191
KARAR NO : 2021/385

DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 17/11/2017
KARAR TARİHİ : 23/11/2021
YAZILDIĞI TARİH : 23/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin 2016/97155 sayılı “… şekil” ibareli başvurusunun davalı kurum tarafından 7/1-b ve c bentleri uyarınca reddedildiğini, Kurum tarafından verilen red kararı üzerine karara itiraz eden müvekkili şirketin itirazlarının da 16.09.2017 tarih ve … sayılı kararı neticesinde reddedildiğini, müvekkili şirketin 1990’lı yıllardan beri faaliyet gösteren gümrük ve tedarik zinciri yönetimi alanlarında uzmanlaşmış bir firma olduğunu, müvekkil şirketin uzman olduğu sektörde gösterdiği faaliyetleri bütünleştirme gayesi taşıyarak işbu başvuruyu gerçekleştirdiğini, 7/1-c maddesi anlamında değerlendirmelerde işaretin bütün olarak incelenmesi gerektiğini, bir markanın ayırt edicilik sağlaması ve grafik olarak temsili halinde marka vasfına sahip olduğunu, ret kararına gerekçe gösterilen marka ile müvekkili şirket tarafından tescili istenen işaret arasında herhangi bir bağ bulunmadığını, ret kararına gerekçe olan markada yer alan “kargo” ibaresinin ayırt edici bir unsur olmayıp, kargo kelimesinin başına ya da sonuna eklenen şekil, harf, kelime vb unsurların anılan kelimeye ayırt edicilik kattığını, davalı kurumun bu hususların hiçbirini dikkate almadığını, müvekkilinin “e şekil” markası üzerinde kazanılmış hakkının bulunduğunu, müvekkili şirketin gerek yazılışı gerek renkleri gerek “e” ibaresi ile ayırt edicilik unsurlarını bir arada taşıdığını, söz konusu hizmetler açısından yalnızca stilize “e” harfini tescil edip tescilli markanın yanına “kargo” jenerik kelimesinin getirildiği marka başvurusunu, marka niteliği taşımadığı ve ayırt edici olmadığı, üstelik yine farklı stilize yazılmış ancak tek farkın “e” stilinin olduğu önceki “e kargo” markasına benzer olduğu gerekçeleri ile reddetmenin yerinde olmadığını iddia ederek TPE YİDK’nın … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı Türk Patent vekili cevap dilekçesiyle; dava konusu YİDK kararının usule ve hukuka uygun olduğunu, somut olayda resen yapılan inceleme neticesinde başvuru konusu marka ile ret kararına gerekçe gösterilen 2012/91236 sayılı markanın genel görünümleri ve bıraktıkları izlenim itibariyle ayırt edilemeyecek kadar benzer olduklarını, Her iki markada da asli unsurların birebir aynı ibarelerden oluştuğunu, markaların kompozisyonlarının bütünsel değerlendirmesinde aralarında ayırt edilemeyecek derecede bir benzerlik bulunduğundan bahsedilebileceğini, Tüketicilerin işaretleri akıllarında kaldıkları kadarıyla hatırladıklarını ve bilimsel gerçekler gereği akıllarında kalma olgusunun daha çok görsel algıya dayalı olduğunu, Dolayısıyla 7/1-b maddesi anlamında tescil engelinin oluştuğunu, Ayrıca anılan ibarenin 7/1-c maddesi anlamında reddedilen hizmetler yönünden de cins, çeşit, vasıf, kalite bildiren nitelikte olduğunu, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Mahkememizce, 02/07/2019 tarih ve 2017/420 E. 2019/324 K. sayılı karar ile; iddia, savunma ve tüm dosya kapsamından, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile Türkpatent YİDK.nun 16/09/2017 tarih … sayılı kararının kısmen kara deniz hava taşımacılığı hizmetleri HARİÇ diğer hizmetler yönünden iptaline, YİDK iptaline yönelik fazlaya dair talebin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Ankara BAM 20. HD’nin 20/04/2021 tarih 2019/1540 E. 2021/577 K. sayılı ilamıyla;
” Dava, Türkpatent YİDK kararının iptali istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Hukuk Genel Kurulu’nun 02.11.2011 gün 2011/11–567E.- 2011/676K, 14.11.2012 gün 2012/11–417 E.- 2012/791K., 14.01.2015 gün 2013/11-1316E.- 2015/34K., 01.04.2015 gün 2013/11-1572 E.- 2015/1133 K., 12.04.2017 gün 2017/11-74E.- 2017/728K. ve 11.HD 30/06/2014 gün 2014/6427 E- 2014/12462K. sayılı ilamlarında da benimsendiği üzere, mahkemece gerektiğinde hükmün eki niteliğinde kroki ve şekillere, kararın ekinde yer verilebilir ise de, hükmün gerekçe kısmında, HMK.’nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesi ve Anayasa’nın 141. maddesi hükümlerine uygun düşmeyecek biçimde şekillere yer verilmesi, davadan davalar doğmasına, tarafların yeniden uyuşmazlığa düşmelerine, infazda tereddüde neden olunmasına yol açabilecektir. Renk, boyut ve diğer özelliklerinden yoksun bir şekilde markaların ve tasarımların gerekçeli karara eksik yansıtılmaları yanıltıcı sonuçlara neden olabilecektir. Somut uyuşmazlıkta da mahkeme kararının gerekçe kısmında dava konusu markalara ilişkin görünümlere yer verilmiş olması 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine uygun bulunmadığından, Dairemizce hükmün kaldırılması gerekmiştir. Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle HMK.’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. İstinaf kararının neden ve şekline göre, davalı Türkpatent vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.” gerekçesiyle”, ”HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 02/07/2019 tarih ve 2017/420E.- 2019/324K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE, davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına…” şeklinde karar verilmiş dava mahkememizin 2021/191 E. sırasına kaydedilmiştir.
GEREKÇE:
Toplanan delillere, alınan bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre;
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu 2016/97155 sayılı …+şekil ibareli marka başvurusunun 01.12.2016 tarihinde 39. Sınıf hizmetler için tescil başvurusuna konu edildiği, yapılan ilk incelemeler sonrasında başvurunun 7/1-b bendi uyarınca 2012/91236 sayılı “ekargo şekil” markasının varlığı nedeniyle “kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba park hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri” emtiaları açısından, 7/1-c bendi uyarınca ise “kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri” yönünden başvurunun reddine karar verildiği görülmüştür. Söz konusu ret kararına karşı başvuru sahibi davacı yanca itirazda bulunulduğu, itirazları değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 16.09.2017 tarih ve … sayılı kararı neticesinde özetle; “yapılan inceleme sonucunda başvuru ile ret kararına gerekçe olarak gösterilen 2012/91236 sayılı markanın ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Ayrıca redde konu hizmetlerle aynı veya aynı türdeki hizmetlerin, redde dayanak olan markanın kapsamında yer aldığı tespit edilmiştir. Yine 556 s. KHK 7/1-c bendi uyarınca reddedilen hizmetlerin ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, amaç, miktar, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markaların tescil edilemeyeceği hükmüne amir maddesi uyarınca reddinin uygun olduğu tespit edilmiştir.” şeklindeki gerekçeler ile itirazların reddine karar verildiği, dava konusu YİDK kararının davacı şirkete 19/09/2017 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 17/11/2017 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı başvurusunun 556 sayılı KHK 7/1-b ve 7/1-c maddeleri gereğince mutlak red nedenine bağlı olarak reddi ile ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı redde mesnet marka ile başvurunun aynı aynı tür olup olmadığı, mal ve hizmet sınıflarının aynı aynı tür olup olmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
556 sayılı KHK’nin 7/1-b bendi “Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer markaların” tescil edilemeyeceği hükmünü amirdir. Bu düzenleme marka hukukuna hakim olan öncelik ve bir markanın tek bir sahibi olması ilkelerini ifade eder. Böylece daha önce tescil edilmiş veya başvurusu yapılmış bir markanın aynı veya ayırt edilmeyecek kadar benzerinin, aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetler için bir başkası adına mükerrer tesciline engel olunması amaçlanmıştır. Aksi halin bir markanın birden fazla kişi tarafından kullanılmasına ve halkın yanıltılmasına neden olacağı kabul edilmiştir. Bu hususu TPE tescil sürecinde, kendiliğinden dikkate almakla yükümlüdür.
Başvuruya konu markanın (işaretin) daha önce tescil edilmiş (veya başvurusu yapılmış) marka ile aynı olması, karşılaştırılan markaların (işaretlerin) özdeş, farksız, tıpa tıp taklit, aynen veya bire bir kopya olmalarını ifade eder. Aralarında küçük de olsa farlılık bulunan markalar ise aynı sayılamazlar. Ancak markaların farklı büyüklükte olması veya sözcük markalarının yazı karakterinin (el yazısı, büyük-küçük harf) veya yazı tipinin (Times New Roman, Arial, Comic Sans MS gibi) farklılaştırılması aynı olma durumunu etkilemez.
Ayırt edilemeyecek kadar benzerlik ise, karşılaştırılan markalar aynı olmamakla birlikte, orta düzeydeki alıcıda bıraktığı genel izlenimlerinin hemen hemen aynı olmasıdır. Bir başka deyişle, markalar arasındaki farklılık o kadar önemsizdir ki, müşteri kitlesi nezdinde markalar yazılış, okunuş, görsel veya işitsel olarak aynı imiş gibi algılanırlar.
Ancak 7/1-b maddesindeki tescil engelinin varlığı için sadece başvuru ile önceki markaların aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olması yeterli değildir. Aynı zamanda başvuru ve önceki markanın kapsadığı mal ve hizmetlerin de aynı yada aynı tür olması zorunludur. Bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesi durumunda yasa koyucu halkın bu iki markayı karıştırma ihtimalinin bulunduğunu kabul etmiştir. Bu nedenle, TPE ayrıca karıştırma ihtimalinin var olup olmadığı üzerinde durmaksızın başvuruyu ret edecektir. Başvuru ve redde mesnet markanın kapsamındaki mal veya hizmetlerin bire bir örtüşmesi bir diğer söyleyişle özdeş olması halinde ayniyet mevcuttur. Aynı tür kavramı ise, kural olarak aynı sınıfın aynı alt gurubu içinde bulunmayı ifade eder. Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırmasına İlişkin 2002/3 sayılı Tebliğin 5 ve 7. maddeleri anılan ilkeyi açıkça ifade etmektedir. Bununla birlikte sınıflandırma Nice Anlaşmasının 2. maddesinde vurgulandığı üzere, tescil edilmiş herhangi bir markanın koruma kapsamının belirlenmesi bakımından bağlayıcı değildir.
Ayırt edilemeyecek kadar benzerlikten söz edilebilmesi için başvuru konusu işaret ile redde mesnet markalar arasında ortalama tüketici ve yararlanıcılar nazarıyla bakıldığında hiçbir araştırma ve herhangi bir inceleme yapılmasını gerektirmeyecek derecede açık ve net biçimde iltibasın ortaya çıkmasının kesin olarak öngörülebilir olması gerekir.
556 Sayılı KHK’nin marka tescilinde red için mutlak nedenlere ilişkin 7(1)(c) maddesi gereğince “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markalar” marka olarak tescil edilemez.
Bu madde kapsamındaki markalar genellikle “tanımlayıcı markalar” olarak ifade edilirler. Bu tür markalar, üzerinde kullanılacakları mal ve hizmetleri veya bunların özelliklerini doğrudan belirten markalardır. 556 sayılı KHK’nın 7(1)(c) maddesi uyarınca tescil engeli bulunan bir işaretin, ayırt ediciliğinin de bulunmadığının doğrudan kabulü gerektiği, hem Yargıtay hem de AB Adalet Divanı kararlarıyla sabittir.
Dolayısıyla, 7(1)(c) yönünden tescil engeli bulunan bir ibarenin aynı zamanda ayırt ediciliğinin de olmadığı kabul edilir.
556 Sayılı KHK’nin marka tescilinde red için mutlak nedenlere ilişkin 7(1)(a) maddesi gereğince “5 inci madde [Marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir.] kapsamına girmeyen işaretler” marka olarak tescil edilemez.
Bir işaretin marka olarak tescil edilebilmesi için, bu maddede 2 koşula işaret edilmiştir. ( 1.Ayırt etmeyi sağlama 2.Çizimle görüntülenebilme veya benzer biçimde ifade edilebilme, baskı yoluyla yayınlanabilme, çoğaltılabilme) Bu nedenle, grafik gösterimi mümkün olsa da bazı işaretler başvuru kapsamındaki mallara/hizmetlere ilişkin olarak ayırt edici nitelik taşımadığı için reddedilebilir.
Tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu 2016/97155 sayılı … ibareli markanın 39.sınıfta yer alan “kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba park hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri” yönünden tescil başvurusunda bulunulduğu, Redde mesnet 2012/91236 sayılı redde mesnet e KARGO ibareli markanın 39.sınıfta yer alan “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri (tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, kurye hizmetleri dahil). Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri.” yönünden tescilli olduğu anlaşılmıştır.
Taraf markaları 39. Sınıfta birebir aynı hizmetleri kapsadıkları, başvuru konusu marka kapsamından çıkartılmasına karar verilen emtiaların tamamı yönünden 7/1-b maddesinin şartlarının meydana geldiği kabul edilmiştir.
Dava konusu markanın … şeklinde küçük e harfi yanın tire ve kargo ibarelerinden oluştuğu, “e” harfinin markadaki sözcük unsuruna göre daha büyük bir karakter ile yazıldığı, kargo ibaresinin özellikle 39. Sınıf hizmetler açısından sektörel bir ibare olması nedeniyle markasal vasfının bulunmadığı; redde mesnet markanın ise e KARGO şeklinde oluşturulduğu, marka özel bir stilizasyona sahip “e” harfinin kırmızı, kare bir font içerisinde yer aldığı, bu ibarenin altında ise “kargo” kelimesine yer verildiği, “e” harfinin bu markada da yine ön plana çıkan unsur olduğu görülmektedir. Ayırt edilemeyecek kadar benzerlik değerlendirmesinde herkesin kullanımına açık tutulan, tanımlayıcı nitelikteki tali unsurların karşılaştırmada göz ardı edilmesi gerektiği kabul edildiğinden benzerliğin ayırt edici unsurlar üzerinden yapılması gerekmektedir.
Bu bağlamda markalar arasında bir benzerlik bulunmakla birlikte bu benzerliğin her iki markanın da ayırt edici esas unsurunun tek bir harften ibaret olduğu, harf markalarının ise zaten alfabedeki sınırlı sayıda seçenekten oluşması ve niteliği itibariyle koruma kapsamının stilizasyonundan ibaret olması nedeniyle zayıf ayırt edici ibareler oldukları,
556 sayılı KHK uyarınca harflerin yalnız başına tescilinin mümkün olduğu, ancak tek başına harflerin ayırt edicilik taşımasının mümkün olmaması sebebiyle ayırt edicilik sağlamak amacıyla anılan harflerin remiz, tezyinat, çizgi, resim veya renkle zenginleştirilerek tescilinin mümkün olabileceği, zira tek bir harften oluşan markalarda tüketicinin markayı anlamsal veya fonetik açıdan tanımlamak yerine, markayı görsel özellikleri itibariyle tasvir etmeyi tercih edeceği, yani markayı şifahi olarak atıfta bulunmak yerine, markada yer alan unsurları tarif etmek eğiliminde olacağı, tek bir harften oluşan markaların ayırt ediciliğinin bulunmadığı söylenemese de ayırt ediciliğinin yüksek olduğunun da söylenemeyeceği (ABAD 22.09.2011/T-174-10), tek harf markalarıyla ilgili iltibas değerlendirmesinin diğer marka türlerine göre daha sert ölçülere göre yapılmasının gerektiği, bu tür markalardaki iltibas değerlendirmesinde mizanpaj, kaligrafi, renklendirme gibi biçimsel eklemelerin ayırıcı nitelikte olduğu, elbetteki tek harf markalarının da uzun süreli ve yaygın kullanım, kuvvetli tanıtım faaliyeti ile ayırt ediciliğinin yüksek seviyelere yükseltilebileceği, dolayısıyla 7/1-b maddesi anlamında asıl yapılması gereken değerlendirmenin ve harflerinin aynı ya da ayırt edilemeyecek kadar benzer bir stilizasyona sahip olup olmadığının hususunda; tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları nazara alınarak münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin nazara alınarak belirlenmesi gerektiği; davacının biçim, renk ve düzenleme tarzı itibariyle özgün niteliği tartışmasız olan e- KARGO ibareli markalarıyla redde mesnet e KARGO ibareli başvurusu arasında, markaların biçim, renk ve düzenleme tarzı itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, zira, öncelikle her iki markada bulunan e harflerinin düzenleme biçimlerinin, biçimlendirme, renklendirme, kaligrafi ve yönlendirme itibariyle tamamen farklı olduğu, markaların bir bütün olarak korunabileceği, karşılaştırma esnasında tescilli marka ile başvuru konusu işaretin parçalara ayrılarak incelenmesinin ve iltibasın bulunup bulunmadığının mücerret bir parçaya bağlı olarak yapılmasının mümkün bulunmadığı; iltibas incelemesinin sadece işaretlere bakılarak değil, onların kapsamında bulunan ürünler ile onların niteliğini gözeterek ve her ikisinin birbirine etkisi nazara alınarak yapılmasının gerektiği, ortalama tüketicilerin davacının markalarını … olarak algılayacağı ve okuyacağı, oluşan kombinasyon ile e harfinin özel biçimle yapılmış yazım biçimini de gözeteceği, ortalama tüketicilerin e KARGO biçimindeki redde mesnet markasını da bütün olarak algılayacağı, başvuruda bulunan e harfinin davacının markalarında bulunan e harfinden biçim, renk ve düzenleme tarzı itibariyle farklı olması ve özellikle de işarette ayırt edicilik bakımından ikinci seviyede bulunması sebebiyle bu işareti davacının markalarıyla ilişkilendirmeyeceği, başvuru konusu … ibareli işaretteki sözcük, rakam ve harflerin anlam, okunuş ve görselliğinin, onu anlamsal, görsel ve sescil olarak redde mesnet davalı markalarından belirgin biçimde farklılaştırdığı, anlamsal, görsel ve sescil olarak bir benzerlik içermedikleri, farklılığın toplumun tüm kesimleri tarafından ilk bakışta ve derhal algılanmasının makul beklenti olduğu, işaret ve markalardaki harflerin düzenleme biçiminin yeteri derecede farklılık yarattığı, yazım biçimlerinin özellikle ön planda ve farklı olduğu, farklılığın diğer unsurlarla daha da güçlendirildiği, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürün ve hizmetler için ayırdığı satın alım süresi içinde, … ibareli işareti gördüğünde derhâl ve hiç düşünmeden bunun redde mesnet e KARGO ibareli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, bunun sonucunda redde mesnet e KARGO markasıyla sunulan ürün ve hizmetleri satın almak isterken … ibareli başvuru konusu işaretle sunulan ürünleri satın alma yahut hizmetlerden yararlanma biçiminde bir yanılgıya düşmeyeceği; zira yargılama konusu ürün ve hizmetleri satın alacak kişilerin yetişkinlerden oluştuğu, aynı biçimde satın alınması için gerekli alım süresi gözetildiğinden yanılgının oluşmasının mümkün bulunmadığı, başvuru konusu işaret ile redde mesnet davalı markaları arasında işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun bulunmadığı; sadece E harfinin ortak olmasının, fakat e harfinin her iki markada farklı bir form, renk, biçim ve dizayn da bulunmasının bu ilişkilendirmeye tesise elverişli olmadığı, bir kelimenin veya harfin marka olarak seçilip tescil ettirilmesinin, anılan kelime veya harf üzerinde marka sahibine tekel hakkı vermeyeceği, aksine, anılan kelimenin veya harfin kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından iltibas yaratabilecek derecede benzerlerinin kullanılmasını engelleme hakkını sağlayacağı, yargılama konusu vakıada böyle bir hâlin bulunmadığı, somut uyuşmazlıktaki markalar 556 s. KHK 7/1-b hükmüne göre değerlendirilmekte olup işaretlerin bir bütün olarak görsel anlamda farklılaştıkları; zira bu maddedeki kastın ortalama tüketici ve yararlanıcılar nezdinde hiçbir araştırma ve herhangi bir inceleme yapılmasını gerektirmeyecek derecede işaretler arasında bir bağlantı olduğunun ortaya çıkması gerekliliği olduğu, bu şartın sağlanmadığı ve tüketicinin iki işaret arasındaki iktisadi ya da idari bir bağ olup olmadığı yönündeki zihninde oluşturacağı tartışmanın 7/1-b maddesi anlamında değil 8/1-b maddesi çerçevesinde değerlendirilmelerinin daha yerinde olduğu, dolayısıyla 8/1-b maddesinde yapılması gereken geniş anlamdaki bağlantı kurduracak ölçüde benzerlik karşılaştırmasının, dar yorumlanması gereken 7/1-b maddesi yönünden de yapılmasının maddeler arasındaki farkı ortadan kaldırarak önceki tescil sahibi lehine geniş bir korumayı re’sen sağlayacağı, bunun ise çoğu zaman kendi markasını koruma gereği dahi duymayan ya da markasını artık kullanmayan, atıl durumda bırakmış hak sahiplerinin kurum tarafından re’sen korunması gibi bir sonuç ortaya çıkardığı, halbuki 7/1-b maddesi ile amaçlananın bu olmadığı, marka başvurusuna konu işaretin yayına çıkması ve iki aylık askı süresinin, zaten önceki marka sahibine, kendi markasını korumak istemesi halinde bunu gerçekleştirmesi için kanunen verilmiş bir fırsat olduğu, bu fırsatı hak sahibinin kullanıp kullanmayacağı dahi belirsizken, daha baştan zayıf karakterli bir marka olduğu şüphesiz olan “harf markasından” ibaret bir marka ile birebir aynı olmayan, farklı görsel unsurlar içerir dava konusu markanın 7/1-b maddesi anlamında redde mesnet marka ile aynı/ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olmadığı kabul edilmiştir.
556 Sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi uyarınca, ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten, üretim hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren, malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini ifade eden sözcükleri münhasıran veya esas unsur olarak içeren işaretlerin marka olarak tescil edilmesi mümkün değildir.
Dava konusu e- KARGO şeklindeki markanın “kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri.” açısından 7/1-c maddesi kapsamında kalıp kalmadığı hususunda; 7/1-c maddesindeki, kavramsal algının tüketicide bırakacağı izlenim daha ön planda olacak ve tüketicinin işaretin bütününden algıladığının ne olduğu önem taşıyacaktır. Başka bir ifadeyle 7/1-b bendinde olduğu gibi sadece ön plana çıkan esas unsurlar yönünden değil markanın bütün halinde bıraktığı yönünden değerlendirildiğinde; gelişen teknoloji ve teknolojik gelişmelerin de günlük hayata entegre olması neticesinde tüketiciye olağan yöntemlerle verilen hizmetlerin neredeyse pek çoğu artık internet üzerinden de doğrudan verilebilir hale gelmiştir. Özellikle devlet kurumlarından alınan hizmetlerin internet ortamına taşınması ile birlikte hayatımıza giren E-DEVLET, E-NABIZ, E-SAĞLIK, E-POSTA, E-TEBLİGAT, E- HİZMET, E-TİCARET gibi kavramlar neticesinde tüketici “E + sözcük” şeklindeki kombinasyonlarda, sözcüğün bir hizmete ilişkin sektörel bir ibare olması durumunda, o hizmetin internet yoluyla da ulaşılabilir olduğunu anlayacaktır. Nitekim somut uyuşmazlıkta da “kargo” ibaresi taşıma, nakliye işleri ile ilgili genel bir faaliyetin adı olup tüketici “…” şeklinde bir ibare gördüğünde bunu “elektronik kargo” olarak yorumlayacak ve alacağı hizmete ilişkin işlemleri internet üzerinden kolaylıkla yapabileceği algısını edinecektir. Böyle bir durumda ise tüketici, anılan ibareye markasal bir vasıf yüklemeyerek bunu verilen hizmetin elektronik ortamda gerçekleştirilen bir türü olarak yorumlayacaktır. Markanın sahip olduğu genel mizanpajda işaretin sahip olduğu bu kavramsal karşılığı geri plana itecek mahiyette başkaca bir unsurun mevcut olmadığı göz önüne alındığında ise tüketicinin zihninde anılan işaretin alternatif bir anlam yaratması ise mümkün değildir.
Ancak “…” ibaresinin sahip olduğu bu anlamının reddedilen tüm hizmetler açısından ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Zira “…” ibaresinin taşımacılık hizmetleri dışında aynı algıyı tüketicide oluşturmayacağı açıktır. Bu bağlamda redde konu hizmetlerden genel anlamda eşya yük taşımacılığı ile ilgili olan hizmetlerin “kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri” olduğu, bu hizmetler bakımından dava konusu ibarenin 7/1-c bendi kapsamında değerlendirilebileceği, bunun dışındaki hizmetler açsından ise “…” ibaresinin 7/1-c maddesi çerçevesinde değerlendirilemeyeceği kabul edilmiş açıklanan nedenlerle aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile
TPE YİDK nın 16/09/2017 tarih … sayılı kararının kısmen kara deniz hava taşımacılığı hizmetleri HARİÇ diğer hizmetler yönünden iptaline,
YİDK iptaline yönelik fazlaya dair talebin reddine,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 59,30-TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davanın kısmen kabulü nedeniyle, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davanın kısmen reddi nedeniyle, davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 2.070,70-TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranları göz önünde bulundurularak takdiren 1.550,00-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı TÜRKPATENT’in yapmış olduğu ve aşağıda dökümü gösterilen 291,20-TL
yargılama giderinin davanın kabul ve red oranları göz önünde bulundurularak takdiren 80,00-TL’sinin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine, bakiye yargılama giderinin davalı TÜRKPATENT üzerinde bırakılmasına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair verilen karar, hazır olan davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/11/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸

DAVACI/MASRAF DÖKÜMÜ
İLK MASRAF : 67,40-TL
GİDER AVANSI :2.003,30-TL
TOPLAM :2.070,70-TL

TÜRKPATENT/MASRAF DÖKÜMÜ
İstinaf K. Yoluna Başvurma Harcı :121,30-TL
İstinaf Karar Harcı (Maktu) : 44,40-TL
Gider Avansı :125,50-TL
TOPLAM :291,20-TL