Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/187
KARAR NO : 2022/264
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 19/07/2021
KARAR TARİHİ : 20/09/2022
Mahkememizde görülmekte olan marka ile ilgili kurum kararının iptali, marka hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesiyle; müvekkilinin …………… gibi tanınmış markaların sahibi olan bir şirket olduğunu, … markası T/01583 sayı ile 2007 yılında tanınmış marka olarak da tescil edildiğini, 2019/104778 sayı ile ilan edilen “…” ibareli markanın müvekkili markaları ile benzerlik taşıdığını, taraf markaları arasında yalnızca iki harf farklılık bulunduğunu, dava konusu markanın müvekkili markalarının serisi gibi algılanacak olduğunu, markaların hem görsel hem işitsel hem de anlamsal olarak benzer olduklarını, dava konusu markanın 05, 29, 30 ve 43. Sınıf mal ve hizmetlerde tescil talep ettiğini, 05. Sınıfın müvekkili markalarının tanınmışlığının da bulunduğu sınıf olduğunu, kreşlerin neredeyse tamamının 0-3 yaş grubu arasındaki çocuklara da bakım hizmeti sağladığı ve bu bebeklerin bebek bezi kullandığını göz önünde bulundurursak “…” ibareli bir kreş açıldığında ortalama tüketici bu kreşin bizzat “…” markasının sahibi olan müvekkil şirket tarafından ya da müvekkil şirketin sponsorluğunda açıldığını düşünebileceğini, 05. Sınıf başta olmak üzere diğer sınıftaki ürünlerin satıldığı alanlar neredeyse bire bir aynı olduğunu, bebek bezi ile hijyenik ped ürünleri, ıslak mendil vb. ürünler, marketlerde aynı ve nerdeyse birbirine bitişik raflarda satıldığını, … markalı bebek bezinin bulunduğu bir yerde, dava konusu … markası ile hijyenik ped, ıslak mendil ya da hasta bezi atılması ve/veya benzer nitelikte başka bir ürün satılması, … markası ile satışa sunulacak ürünün … markası ile bağlantısı olduğu izlenimini doğuracağını, bu durumun karıştırılma ihtimaline neden olacağını, dava konusu markanın “…” şeklinde telaffuz edileceğini, daha evvel “…” şeklindeki bir başvuruya yaptıkları itirazların kabul edildiğini, davalı başvurusunun kötü niyetle yapılmış bir başvuru olduğunu, davalının … kelimesine bire bir benzeyen bir ibareyi (…) üstelik aynı veya benzer sınıflarda marka olarak tescil etmeye çalışmasının kötü niyet göstergesi olduğunu iddia ederek 2021-M-4192 sayılı YİDK kararının iptalini ve dava konusu 2019/104778 sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesiyle, verilen kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesiyle; müvekkili markası ile davacı markaları arasında hiçbir benzerlik bulunmadığını, ne görsel, ne işitsel ne de kavramsal olarak benzerlik halinin olmadığını, markaların kapsamlarının da örtüşmediğini, müvekkilinin bu markayı kendisinin geliştirdiği bir ürün adı olarak belirlediğini, buna göre müvekkiline ait olan ürünün, “Diyabet hastalıklarında yaraların tedavi süresinin kısaltılmasına yönelik katkı maddesi ve üretilmesine ilişkin yöntem” başlıklı buluş davaya konu markanın ana unsurudur. Söz konusu buluş; tip1 ve tip2 diyabet hastalarında oluşan yaraların tedavisinde kullanılmak üzere geliştirilmiş, bahsedilen yaraların süresini kısaltmaya yönelik kullanılan, kan pıhtılaşmasındaki gecikmeyi engelleyen, kanda bulunan insülinin kontrollü bir şekilde salınımı sağlayan, fenolik gruplardan oluşan, antoksiyanin ekstresi içeren fonksiyonel gıda katkı maddesi ve bu katkı maddesinin üretilmesine yönelik yöntem ile ilgilidir. Buluş konusu fonksiyonel gıda katkı maddesi ve bu katkı maddesinin üretilmesine yönelik yöntem ile ilgilidir. Buluş konusu fonksiyonel gıda katkı maddesi, ağırlıkça d,3 antosiyanin içermektedir. İçerdiği bileşenler sayesinde, yaraların tedavi süresini kısaltarak hastaların bu süreçte yaşadığı zorlukları minimuma indirgeyen bir üründür.” şeklinde bir buluş konusu olduğunu, müvekkilinin bu ürünü yine müvekkili şirketin pazarladığı un, nişasta vb. ürünlerde kullandığını, bu sayede ürünlerin sağlıklı bir şekilde mor rengini aldığını, zaten “mix” kelimesinin karışım anlamına geldiğini, markaların hedef tüketici kitlelerinin farklı olduğunu, davacı tarafın markası olan “…” markasının başta bebek bezi olmak üzere, bebeklere yönelik ıslak mendil, bebek bakım örtüsü vb. nitelikteki ürünlere yönelik olduğunu, davacının hedef tüketici kitlesini genel olarak bebekli aileler oluştururken müvekkile ait buluşun un, nişasta, buğday vb. gıda ürünlerinde kullanılmakta olması sebebi ile müvekkil markasının hedef kitlesini ise genel olarak gıda tüketicileri ile sayılan ürünlerin üretim ve ticaretini yapan kimseler oluşturduğunu, davacı yanın tanınmışlık iddialarının yerinde olmadığını, müvekkilinin markası ile davacı markalarının tanınmışlığından haksız fayda sağlama ihtimalinin olmadığını, kötü niyet iddialarının kabul edilemez olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA:
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının yerinde olup olmadığı iptal şartlarının oluşup oluşmadığı ve marka tescil edilmiş ise hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile Alâkalı ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
Türk Patent’den celbedilen işlem dosyasının tetkikinden; dava konusu MORMIX+şekil şeklindeki ibarenin 05, 29, 30, ve 43. Sınıf mal ve hizmet sınıflarında tescili amacıyla 25.10.2019 tarih ve 2019/104778 sayısı ile marka başvurusuna konu edildiği, başvurunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.12.2019 tarih ve 338 sayılı bültende ilan olunduğu, söz konusu ilana karşı davacı yanın önceki tarihli markaların dayalı olarak itirazda bulunduğu, ancak bu itirazların Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 06.10.2020 tarihli kararı neticesinde haklı bulunmayarak reddolunduğu, anılan karara karşı davacı yanca yeniden itiraz edildiği, davacı itirazlarını değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 2021-M-4192 sayılı kararı neticesinde özetle; “2019/104778 başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun yayınına yapılan itirazın incelenmesi sonucunda, markalar kavramsal, işitsel ve görsel olarak ihtiva ettikleri unsurların tamamı ile birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde, başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen 2017 60996, 2016 24871, 2014 87193, 2013 74595, 2013 64987, 2013 64986, 2013 11803, 2003 05075, 2002 09709, 180117, 2001 15759 sayılı “yeni …”, “… comfort fix”, “… yenidoğan”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…” ibareli markaların iltibasa neden olabilecek düzeyde benzer olmadığı ve markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Markalar benzer olmadığından, itiraz gerekçesi markaların önceki kullanımları ya da piyasadaki bilinirlik düzeyinin de markalar arasında karışıklığa neden olmayacağı, muteriz markalarının ün ve itibarından haksız kazanç elde etme ya da bunlara zarar verme ihtimallerinin bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır. İtirazda ileri sürülen kötü niyet iddiasının ise yeterli bilgi ve delille ispatlanmadığı tespit edildiğinden bu yöndeki iddialar da haklı bulunmamış ve itirazın reddi gerekmiştir.” şeklindeki gerekçeler ile davacı itirazlarının bir kez daha reddine karar verildiği, eldeki davanın iki aylık yasal süre içerisinde 19/07/2021 tarihinde açıldığı anlaşılmış, işin esasına girilmiştir.
Bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda özetle: dava konusu 2018/104778 sayılı başvuru kapsamında yer alan 05, 29, 30 ve 43.01 sınıflarında yer alan mal ve hizmetler bakımından, taraf markalarının aynı ya da benzer mal ve hizmetleri kapsadıkları, başvuruda 43. Sınıfta yer alan sair hizmetler açısından ise markaların kapsamlarının benzer olmadıkları, rapor kapsamında ayrıntılı olarak açıklanan nedenler, taraf markaları arasında görsel ve kavramsal açıdan var olan farklılıklar, karşılaştırılan işaretlerin kompozisyonlarının ilgili tüketiciler nezdinde yarattığı bütünsel algılarının birbirlerinden farklı oluşu, bu farklılıkların taraf markaları ile karşı karşıya kalması muhtemel ilgili tüketicilerin, birbirlerinden farklı iki marka karşısında olduğunu derhal algılayabilmesi için yeterli düzeyde oluşu gibi nedenlerle işaretler arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olmadığı, somut olayda SMK m. 6/5’in koşullarının oluşmadığı, takdirin mahkemeye ait olduğu, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporunun her iki tarafın iddia ve savunmasının kapsamı, taraf delilleri, marka kapsamları dikkate alınarak düzelendiği, hüküm kurmaya yeterli incelemenin yapıldığı, raporun usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı, hukuki değerlendirme nihai olarak mahkememizce yapılacağından yeniden rapor alınmasını gerektirir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.
“Marka tescilinde nispi ret nedenleri ” başlığı altında düzenlenen 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesi ise;
(1) Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
(2) Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(3) Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
(4) Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
(5) Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(6) Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
(7) Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
(8) Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
(9) Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” şeklindedir.
Bu düzenleme uyarınca getirilen yaptırımın iki koşulun bir arada bulunması hâlinde uygulanacağı görülmekte olup, bunlardan birincisi tescil başvurusu yapılan markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da benzer olması, ikincisi ise; her iki markanın da kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı ya da benzer olmasıdır. Ancak burada 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının hatırlatılması da gereklidir. Zira tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği durumlarda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir. Tanınmış marka kavramı yerleşik Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak” ifade edilmiştir.
Ayrıca, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin 1. fıkrasında geçen “halk tarafından karıştırılma ihtimali” konusunda ölçünün; bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halk olduğunun göz önünde tutulması gerekmektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma, ilişkilendirme ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Tekinalp, Ünal; Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2012, s. 443).
Bir başka anlatımla, “iltibas tehlikesi” görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Taraf markaları tescil kapsamları ve işaretsel yönden karşılaştırıldığında;
Davalı Markası Davacı Markası
…+şekil yeni …+şekil
(05, 29, 30, 43. sınıf) … Comfort Fix
… Yenidoğan
… +şekil
…
MOLFIX
…
(01, 02, 03, 05, 10, 16, 17, 24, 25, 26, 27, 28,
29, 30, 31, 32, 35, 43. sınıf)
Davalının markasının incelenmesinde; başvurunun şekil ve sözcük markası olduğu, markanın bütününe mor ve sarı renklerin hakim olduğu, stilize bir şekilde yazılmış mor renkte “M” harfi ile birlikte yine bu stilizeyi tamamlar nitelikte sarı renkte yazılmış, evrensel mahiyetteki “onay” işaretinin kombinasyonu ile oluşturulmuş bütüne hakim bir logonun altında “…” şeklinde bir ibareye yer verildiği, anılan kelimenin Türkçe “mor” ve İngilizce karışım/karışık anlamına gelen “mix” kelimelerinin birleşimi ile oluşturulduğu anlaşılmaktadır.
Davacının markalarının incelenmesinde; davacı yanın önceki tarihli markalarının tamamında “…” ibaresi esas unsur olarak kullanıldığı, “…” ibaresinin bilinen bir anlamı mevcut olmayıp “mol –fiks” şeklinde telaffuz edileceği anlaşılmaktadır.
Markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Her iki taraf markasının da tek kelime ve altı harften oluştuğu, dava konusu markanın “M-……………” harflerinden, davacı markalarının ise “………harflerinden oluştuğu, bu anlamda markaların başlangıçlarındaki ilk iki harf (MO) ve bitişlerindeki son iki harfin (IX) aynı olduğu, yalnızca “r-m” ve “l-f” harfleri açısından harf dizilimsel farklılık bulunduğu, her ne kadar harf dizilimsel anlamda oluşan bu benzerlikten kaynaklı kelimelerin başlangıç ve bitiş seslerinde de bir benzerlik hali var ise de “mor-miks” ve “mol- fiks” şeklinde hecelenerek telaffuz edilecek olan taraf markalarının, bütünsel anlamda esasen birbirlerinden somut olarak farklı algılar yarattıkları; dava konusu markanın başlangıç sesi Türkçe “mor” kelimesinden oluşurken bitiş sesi ise yine ülkemiz tüketicisi nezdinde bilinen “miks” sesinden oluştuğu, davacı markalarının başlangıç sesi “mol” kelimesinden oluşurken bitiş sesi yine ülkemiz tüketicisi nezdinde bilinen “fiks” sesinden oluştuğu, bu bağlamda her ne kadar taraf markaları ortak harf ve sesler taşımakta iseler de davacı yanın markasının bütünsel algısı itibariyle tüketici nezdinde bıraktığı izlenim ile dava konusu markanın bütünsel algısı itibariyle tüketici nezdinde bıraktığı izleniminin esasen birbirinden somut olarak farklılaştığı böylece iltibas ihtimali bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacı adına tescilli “…” esas ibareli markalar ile davalının “…+şekil” ibareli markası arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davalının”…+şekil” markasını gördüğünde bunun davacının mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının ihtimal dahilinde olmadığı, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı, iltibas tehlikesinin bulunmaması halinde 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin (5) numaralı fıkrasının uygulama alanı bulmayacağı, markalar benzemediğinden emtia listesi karşılaştırmasının davanın esasına tesir etmediği dikkate alınarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre hesaplanan 80,70-TL karar harcından peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 15.000,00-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
Dair, verilen karar hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/09/2022
Katip … Hakim …
¸ ¸